Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Kadastroda Hak Düşürücü Sürenin Kesilmesi

Yanıt
Old 06-03-2004, 18:01   #1
becerikli

 
Soru Kadastroda Hak Düşürücü Sürenin Kesilmesi

değerli hukukçular,
kadastro tespiti 1987 yılında kesinleşen taşınmaz hakkında davacı 1994 yılında AHM.'de tapu iptal ve tescil davası açıyor.Davası 1996 yılında reddediliyor.Şimdi aynı yer hakkında aynı davayı tekrar açıyor ve daha önce açtığı davanın Kad.Kan.12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süreyi kestiğini ve karar tarihi olan1996 tarihinden itibaren yeni bir 10 yıllık sürenin başladığını, şimdiki davasının da bu süre dahilinde açıldığını iddia ediyor.Bu durumda süresi içinde açılan ancak red ile sonuçlanan ilk dava, 12/3'teki hak düşürücü süreyi keser mi,yeni dava hak düşürücü süre içinde açılmış sayılır mı?Yanıtlarınız için teşekkürler.Becerikli.
Old 06-03-2004, 19:39   #2
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın becerikli,

Her ne kadar ilk davanın neden ''kesin hüküm'' oluşturmadığını anlamadıysam da sorunuza cevap vermeye çalışacağım.

Ben böyle bir kural bilmiyorum. Davanıza bakan hakimin de bildiğini sanmıyorum. Hak düşürücü süre re'sen gözönüne alınacağından dava reddedilecektir kanısındayım.

Ancak verdiğiniz bilgilerin eksik olabileceğini düşünüyorum:

Kadastro Kanunu 12/3. maddesine göre, on yıl geçtikten sonra ''kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.''

Acaba görülen birinci dava sırasında ortaya çıkan, kadastrodan sonraki başka bir hukuki nedenle mi ikinci dava açıldı? İkinci davanın nedeni başka bir on yıllık süre tanıyan başka bir hak mı?

Eğer aynı haksa, birinci dava varken, ''kesin hükme'' rağmen ikinci dava açılabiliyor?

Bu sorulara rağmen verdiğim yanıtların bir kez de sizin tarafınızdan süzgeçten geçirilmesinde fayda görüyorum Kolay gelsin ...

Saygılarımla

Bir Dost
Old 06-03-2004, 20:54   #3
becerikli

 
Varsayılan

Sayın Bir Dost,
Öncelikle yanıtınız için teşekkürler.İkinci dava kesin hüküm engeline takılmıyor çünkü davacı red olunan ilk davasında zilyetliğe dayanmış şimdi ise eski bir tapuya dayanıyor.Dava sebepleri farklı olduğu için kesin hüküm yok. Her iki dayanak da kadastro öncesine ait sebebe bağlı.Sorun hak düşürücü sürenin ilk davayla kesilip kesilmediği.Görüşlerinizi bekliyorum.
Old 07-03-2004, 01:51   #4
Çaba

 
Varsayılan

Sayın becerikli,
Dava sebepleri farklı olduğu için hak düşürücü sürenin ikinci davayla kesilmeyeceği kanısındayım.
Hak düşürücü sürenin kesilmesi aynı hukuki sebebe dayanan davalarda sözkonusu olabilir.İlk davayla kesilen zamanaşımı süresi kaldığı yerden devam eder.Kesin hüküm akla gelirsede bazı hallerde ilk karar kesin hüküm teşkil etmiyor.Örnek vermek gerekirse ;açılan ilk davada taşınmaz başında keşif yapılmasına dair ara kararı verilmesine rağmen davacı keşif masrafını yatırmıyor.İhtarat yapılıp kesin süre veriliyor.Buna rağmen yatırmazsa keşif delilinden vazgeçmiş sayılıyor ve davasını ispat edemediğinden dolayı davanın reddine karar veriliyor.Aynı sebebe dayalı süresinde ikinci bir dava açıldığında ilk karar kesinleşse dahi kesin hüküm teşkil etmiyor.Zira davayı red sebebinin esasa ilişkin bir karar olmadığı kabul ediliyor.Buradaki 10 yıllık süre, ilk açılan davaya kadar işleyen süre ile red kararının kesinleşmesinden sonraki sürenin toplamından oluşuyor.
Ancak sizin bahsettiğiniz olayda hukuki sebepler farklı olduğundan kadastro tutanaklarının kesinleşmesinden itibaren başlayan 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş durumda.
Saygılarımla.
Old 07-03-2004, 02:02   #5
becerikli

 
Varsayılan

Sayın Çaba,
yanıtınız için teşekkürler.Ben de hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunu düşünüyorum.Yanıtlar da bu düşüncemin doğruluğu yönünde.Saygılarımla.Becerikli
Old 07-03-2004, 09:27   #6
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Çaba,

Yazdıklarınıza katılıyor isem de KESİN HÜKÜM konusunu biraz daha da açmak gerektiği kanısındayım :

Sizin örnek olarak verdiğiniz, davacının davasını takip etmemesi halinde davanın REDDİNE DEĞİL, davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmelidir. Açılmamış sayılan bir davanın kararı da elbette kesin hüküm teşkil etmez.

Saygılarımla

Bir Dost
Old 07-03-2004, 23:02   #7
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Öncelikle bir terim yanılgısını belirtmek isterim.Hak düşürücü süre zamanaşımı gibi başlangıcından itibaren kanunda yazılı süreç içerisinde kesilmez, tatile uğramaz.H.d.sürenin korunması sözkonusudur.

Açılmış ilk dava ile bu hak düşürücü süre korunmuş olur.Red kararının kesinleşmesinden itibaren bu süre kaldığı yerden işlemeye devam eder.10 yıllık süre geçtiğinde kadastro kesinleşmiş olur ve kadastrodan önceki sebebe dayanarak yeni bir dava açılamaz.konuyla tam ilgili şu kararı vermek gerekir:

"Davacı vekili, kadastrodan önceki hukuki nedene dayanarak dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dava konusu parsele ait tutanak 13.8.1972 tarihinde kesinleşmiştir. İncelenmekte olan bu dava ise, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin kaçırılmasından sonra 11.10.2001 tarihinde açılmıştır. Anılan maddedeki 10 yıllık hak düşürücü süre olumsuz dava koşulu olup, tüm def'i ve itirazlardan önce nazara alınır."
8.HD. 2003/450E. 2003/653K 31.1.2003 T. _


-----------------
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1997/8-685
K. 1997/900
T. 11.5.1997

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Yerel mahkeme, davanın kadastrodan önceki nedenlere dayandığını ve tutanağın kesinleşmesi tarihinden itibaren on yıl geçtiğini belirterek, hak düşürücü süre yönünden davanın reddine karar vermiş, özel daire Medeni Kanun’un 639/2. maddesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davalarının süreye tabi olmadığını belirterek kararı bozmuştur. Yerel mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlık, zilyetlik nedeniyle açılan tapu iptal ve tescil davalarında hak düşürücü süreye ilişkin kuralın uygulanıp uygulanmayacağı noktasında toplanmaktadır.

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde "Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tesbitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz" hükmüne yer verilmiştir. Maddenin gerekçesi ise ( ...büyük emek ve masrafla meydana getirilen düzenli kütük ve kadastro işlemlerinin korunmasını sağlamak için, kamu ve özel mal ayrımı yapılmadan kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geç-tikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak dava açılamayacağı esası getirilmiştir. Burada kadastro işlemlerinin eski olaylara dayanılarak, süresiz olarak askıda bırakılmasının kamu düzenini ters yönde etkileyeceği ve kamu zararı doğuracağı gerçeğinden hareketle mülkiyet hakkı değil sadece hak arama hürriyeti kısıtlanmıştır... ) şeklindedir. Görüldüğü üzere madde hükmü gerekçesi ile uyumlu olup, kanun koyucunun amacını açıkca ortaya koymaktadır.

Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde öngörülen on yıllık sürenin hak düşürücü süre olduğu tartışmasızdır. Hak düşürücü süreler kamu düzenine ilişkin olup, hâkimin bu süreyi kendiliğinden dikkate alması zorunludur. Hak düşürücü süre içinde kullanılmayan hakkın kendisi ortadan kalkar. Bu nedenle hak düşürücü sürelerin zamanaşımında olduğu gibi durması veya kesilmesi de söz konusu değildir. Burada kanun koyucu büyük emek ve masraf sonucu kadastro ile oluşan sicillerin sürekli olarak tartışılmasını istememiş, bu sicillerin korunmasını amaçlayarak hak arama hürriyetini sınırlandırmıştır. O nedenle tescile tabi olan tüm taşınmazlar yönünden bu kuralın uygulanması zorunludur. Maddede hiçbir istisna hükmüne yer verilmemiştir. Bu nedenle tutanakların kesinleşmesinden on yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak açılan zilyetliğe dayalı tapu iptal ve tescil davalarının da dinlenmesi mümkün değildir.

Az yukarıda açıklanan hukuki kabulün ışığında somut olaya bakıldığında çekişmeli parselin tutanağının 26.11.1979 tarihinde kesinleştiği, tapu iptal ve tescil davasının on yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 3.7.1995 tarihinde açıldığı belirlenmiştir. Kadastrodan önceki zilyetlik yönünden davanın hak düşürücü süre bakımından, kadastrodan sonraki zilyetlik yönünden ise tutanağın kesinleştiği tarihten dava tarihine kadar 20 yıllık süre geçmediği çok açıktır. Hal böyle olunca, yerel mahkemenin davayı reddetmesi doğrudur, Usul ve Yasa’ya uygun direnme kararı onanmalıdır.

SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ( ONANMASINA )
Old 07-03-2004, 23:47   #8
Çaba

 
Varsayılan

Sayın bir dost,
Benim verdiğim örnekte dava ispat edilemediğinden yani kanıtlanamadığından dolayı reddediliyor.Davacının davasını müracaata bırakması sözkonusu değil.
Zilyedlik taşınmaz başında yapılan keşif sırasında uygulanan vergi kaydı ,diğer belgeler ve dinlenen tanıklarla ispat edebilirsiniz.
Dava gayrımenkulün aynına ilişkin olduğundan Mahkeme keşif yapmak zorundadır.Keşif kararı verilmesine rağmen davacı keşif masrafını yatırmayabilir.Kesin süre verilebilir , yatırılmazsa kesin sürenin sonuçları hatırlatıldığı için davacı keşif delilinden vazgeçmiş sayılır.Davacı bu aşamada davasını takip etsede dava ispat edemediğinden dolayı reddedilecektir.Davanın açılmamış sayılmasına dair karar verilemeyecektir.
Saygılarımla.
Old 20-03-2004, 19:52   #9
secretmask

 
Soru

Merhaba,

Kadastrodan sonraki bir hakka dayanarak açılacak davalarda da sözkonusu 10 yıllık süre mi uygulanacaktır?

Saygılarımla
Old 22-03-2004, 11:28   #10
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Secretmask,

Kadastrodan sonraki sebeplere dayalı davalarda böyle bir süre öngörülmemiştir.Dava kadastro mahkemesinde de açılmayacaktır.Yalnız kazandırıcı zamanaşımı süresine dikkate etmek gerekir, limiti bu süre çizer.
Old 16-06-2008, 12:43   #11
Av.Ayse E.

 
Varsayılan

-kadastro tespitinden sonraki hangi sebeplere dayanılarak dava açılabilir? süresi varmıdır?
-kadastronun tespitinde malik olarak belirlenen şahsın kötüniyetli olduğu kanıtlanırsa 10 yıllık süre geçmiş olsada dava açılabilirmi?
-kadastrodan sonraki iyiniyetli zilyetliğe dayanılarak taşınmaz elde edilirmi?süresi varmıdır?şimdiden teşekkürler...
Old 16-06-2008, 23:35   #12
advokat34

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ayse E.
-kadastro tespitinden sonraki hangi sebeplere dayanılarak dava açılabilir? süresi varmıdır?
-kadastronun tespitinde malik olarak belirlenen şahsın kötüniyetli olduğu kanıtlanırsa 10 yıllık süre geçmiş olsada dava açılabilirmi?
-kadastrodan sonraki iyiniyetli zilyetliğe dayanılarak taşınmaz elde edilirmi?süresi varmıdır?şimdiden teşekkürler...

1- Kadastro tespitinden sonra, tespitten önceki sebeplere dayanarak (zilyetliğe dayalı sebep, herhangi bir senede dayalı sebep ^^haricen satışlardaki yazılı belgeler gibi^^, tespitin yanlış kişi lehine yapılması veya başkaca haklı sebeplere dayalı olarak dava açılabilir. Dava süresi tespitin kesinleşmesinden itibaren 10 yıldır.
2- Kadastro tespitinde malik olarak belirlenen şahsın kötüniyetli olması hakkında açılacak dava da aynı süreye tabidir, bu durumun farklı bir süreye tabi olmadığı düşüncesindeyim.
3- Kadastrodan sonraki zilyetliğe dayanılarak mülkiyet kazanılamaz. Çünkü kadastro tespitinin amacı zaten taşınmazların hem ölçüm durumlarını hem de mülkiyet durumlarının tespitini yapmaktır. Yani taşınmaz tespitten sonra özel veya tüzel kişi ya da hazine adına belirlenmiştir. (Tabi mera olan yerler de özel sicillerine yazılırlar.) Böylelikle zaten mülkiyet durumu belirlenmiş olan taşınmazın, kadastro tespitinden sonra zilyetlikle iktisabının sözkonusu olamayacağı kanaatindeyim.
Old 17-06-2008, 09:15   #13
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

(Av.Ayşe E.)nin sorusu ile ilgili,
(Av.Eylül) ün yazısına genel olarak katılmakla beraber, aşağıdaki soruyla ilgili cevaba ekleme yapmak istiyorum:

Alıntı:
SORU: (Av.Ayşe A.)Kadastrodan sonraki iyiniyetli zilyetliğe dayanılarak taşınmaz elde edilirmi?süresi varmıdır?

CEVAP: (Av.Eylül)Kadastrodan sonraki zilyetliğe dayanılarak mülkiyet kazanılamaz. Çünkü kadastro tespitinin amacı zaten taşınmazların hem ölçüm durumlarını hem de mülkiyet durumlarının tespitini yapmaktır. Yani taşınmaz tespitten sonra özel veya tüzel kişi ya da hazine adına belirlenmiştir. (Tabi mera olan yerler de özel sicillerine yazılırlar.) Böylelikle zaten mülkiyet durumu belirlenmiş olan taşınmazın, kadastro tespitinden sonra zilyetlikle iktisabının sözkonusu olamayacağı kanaatindeyim

Bu genel kuraldır.
Ayrıcalık olarak,özel mülkiyete konu olan taşınmazların TMK 713/2 maddesine göre olağanüstü zamanaşımı yoluyla kadastrodan sonraki zilyetliğe dayalı olarak kazanılması imkanı vardır.
Şartları:
1. Tapu kütüğünden tapu malikinin kim olduğunun anlaşılamaması veya 20 yıl önce ölmüş olması ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş ve taşınmazın mirasçılar adına intikal görmemiş bulunması,
2. Taşınmazın tamamının, bir kısmının veya payının kadastrodan sonra 20 yılı aşkın süreyle davasız,aralıksız ve malik sıfatıyla başkasının zilyetliği altında olması (mirasçılar arasında zamanaşımı işlemez.)

Saygılarımla.
Old 17-06-2008, 11:06   #14
Av.Ayse E.

 
Varsayılan

Madde 1024- Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=28549

Sayın meslektaşlarım...yukarıda bilgi ve görüşlerini bildiren sayın meslektaşlarımın fikirleri ile...vermiş olduğum linkteki sorum ile...yukarıdaki maddenin uygulanabilme şansı hakkındaki görüşleriniz yorumlarınız nelerdir...şimdiden teşekkürler..(yine karıştı sanırım) ...saygılarımla...
Old 17-06-2008, 12:02   #15
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Kad.K.nun 12/3 maddesine göre ; kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itibaren 10 yı geçmekle, kadastrodan önceki sebeplere dayanılamaz. Dolayısıyla kad. tespitinden önceki zilyetlik süresi dikkate alınmaz.

10 yıllık süre hak düşürücü süredir. Zamanaşımı süresi gibi kesilmesi, durması ve yeniden başlaması söz konusu olmaz.

Bu taşınmaz yukarıdaki cevabımda açıkladığım gibi TMK 713/2 maddesindeki şartların oluşması halinde kazanılabilir. Bu durumda 20 yıllık zamanaşımı süresi kadastrodan sonra yeniden işlemeye başlar. Tabi saydığım diğer şartlar da aranır.

TMK.1024 maddesinin sizin olayınızla pek bağlantısı yok.Eğer lehine tespit yapılan ve tapu alan kişi taşınmazı 3 . kişiye satsaydı ve siz de 10 yıl içinde tapu iptali davası açsaydınız , 3.kişi kötüniyetli olsaydı o takdirde 3 kişi 1023 maddeki korumadan yararlanamayacak ve davanızı ispat ettiğiniz takdirde 3 şahıs üzerindeki tapu kaydı iptal edilebilecekti.
Old 10-11-2010, 13:57   #16
üye29234

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlarım benimde bir sorum olacak,kadastro geçmş olan bir yerde daha önceden açılan bir dava var ise hak düşrücü süre bu davanın bitiminin yani kesinleşme tarihinden itibaren mi başlar?Yoksa kadastro geçtikten sonra mı hak düşrücü süre olağan yollarla devam mı eder?
Old 11-11-2010, 11:06   #17
ibrahimgokalp

 
Varsayılan

ZAMANAŞIMININ KESİLMESİ
Zamanaşımını kesen nedenler Borçlar Kanunu’nun 133. maddesinde sıralanmıştır. Bu sebeplerden biri zamanaşımının işlemeye başlamasından sonra ve henüz süre tamamlanmadan ortaya çıkarsa zamanaşımı kesilmiş olur. Aşağıdaki hallerde zamanaşımı kesilmiş olur.

1- Borçlu borcu kabul eden irade açıklamaları yaparsa örneğin faiz veya borcuna mahsuben bir miktar para öderse veya rehin verir yahut kefil gösterirse,

2- Alacaklı dava veya defi zımmında mahkemeye veya hakeme müracaatla veya icrai takibat yahut iflas masasına müdahale ile hakkını talep ederse

Mahkemede davanın açılması bu konudaki dilekçenin mahkeme kalemine kaydı ile olur (HUMK md. 78).

3- Bir dava açılması veya defi hakkının kullanılması ile zamanaşımı kesildikten sonra, davanın devamı sırasında iki tarafın mahkemeye müteallik her muamelesi ve hakimin her emir ve hükmü ile zamanaşımı yeniden kesilmiş olur (BK md. 36/1).

Keza icra takibi ile zamanaşımı kesildikten sonra takibe müteallik her muamele zamanaşımını yeniden keser (5).

Zamanaşımı kesildikten sonra işleyecek yeni süre kural olarak eski sürenin aynıdır. Ancak Borçlar Kanunu’nun 135. maddesine göre, borçlu borcunu bir senette kabul eder veya borç bir hüküm ile sabit olursa zamanaşımı daima 10 yıl olacaktır. Yeni sürenin başlangıcı ikrar halinde ikrarı takip eden gündür. Dava açılmaması veya defi hakkının kullanılması halinde tarafların mahkemeye müteallik her muamelesinden ve hakimin her hükmünden itibaren zamanaşımı kesilip yeniden işlemeye başlar. Mahkeme sonucu alacaklı lehine hüküm verilirse bu hükmün borçluya tebliği ile on yıllık zamanaşımı işlemeye başlar (BK maddde, 135)
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Meskeniyet Nedeniyle Haczedilmezlik Şikayetinde Sürenin Başlangıç Anı Av.Duygu Işık Behrem Meslektaşların Soruları 22 04-12-2018 16:17
Kadastro tespiti-hak düşürücü süre mehmet sirn Meslektaşların Soruları 3 14-11-2006 13:47
İşe İade Davasında Hak Düşürücü Dava Açma Süresi? nfb Hukuk Sohbetleri 4 14-12-2004 17:25
Çocukla Kişisel Sürenin Artırılmasına Ait Örnek Karar Var Mı? STARFISH Hukuk Soruları Arşivi 13 27-01-2004 16:43
Emekli Aylığının Kesilmesi (ek Md. 11) Av. Serhat Tuğral Meslektaşların Soruları 0 16-05-2002 08:17


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07283711 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.