Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

Günlük Hukuk Haberleri

Yanıt
Old 02-04-2012, 12:08   #931
Av.Barış

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Engin EKİCİ


http://www.gencbaro.org/haber/yargit...lenebilir.html

birde usul esastan önemlidir derler. olmayan usul hepsinden önemliymiş meğerse
Old 06-04-2012, 22:42   #932
tiryakim

 
Varsayılan 'Avukatlara söz verilmemesi bir saldırıdır'

Balyoz Davası'nın bugünkü duruşmasında mahkemenin söz isteyen avukata söz vermediğini belirten Baro Başkanı Ümit Kocasakal, savunmaya yapılan bu şekildeki saldırılardan vazgeçilmesini talep etti.

Balyoz Davası'nın bugünkü duruşmasında mahkemenin söz isteyen avukata söz vermediğini belirten Baro Başkanı Ümit Kocasakal, savunmaya yapılan bu şekildeki saldırılardan vazgeçilmesini talep etti.



Orgeneral Bilgin Balanlı, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, eski 1. Ordu Komutanları emekli Orgeneraller Çetin Doğan ve Ergin Saygun ile Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Abdullah Can Erenoğlu'nun da aralarında bulunduğu 250'si tutuklu 365 sanıklı ''Balyoz Planı'' davasının 90'ıncı duruşması başladı.



İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda yapılan duruşmaya, emekli orgeneraller Çetin Doğan ve Halil İbrahim Fırtına, emekli Oramiral Özden Örnek ile MHP'den milletvekili seçilen emekli Korgeneral Engin Alan'ın da aralarında bulunduğu 184 tutuklu sanık ile tutuksuz yargılanan 4 sanık katıldı. Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok ile emekli Orgeneral Ergin Saygun'un da aralarında bulunduğu 66 tutuklu sanık ise duruşmaya gelmedi.


Deliller değerlendirilmeden savcının esas hakkındaki görüşünü açıklaması ve tanık dinleme taleplerinin kabul edilmemesini protesto eden sanık avukatları da duruşmaya katılmadı.



Duruşmada, sadece beynindeki kist nedeniyle ameliyat olan tutuklu sanıklardan Levent Kerim Uça'nın avukatı ile tanık dinleme talebi olan Çetin Doğan'ın avukatı Hüseyin Ersöz hazır bulundu.



Uça'nın avukatı, müvekkili hakkında verilen Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'nın raporuna değinerek, raporda Uça'nın hayati riski olduğu için hastane şartlarında kalmasının gerektiği belirtilerek, müvekkilinin tahliyesini gerekli olduğunun söylediğini kaydetti.



Ersöz de bilirkişi dinletilmesi için duruşmaya katıldığını belirterek, Yıldız Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Çoşkun Sönmez'in bilirkişi olarak dinlenilmesi amacıyla duruşmaya getirdiklerini söyledi.



Mahkeme heyeti, Sönmez'in tanık olarak dinlenilmesi talebini kabul etti.



'SAVUNMA HAKKI KISITLANIYOR'
Sönmez'in tanık olarak dinlenilmeye başlandığı sırada İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal'ın da aralarında bulunduğu baro yönetiminden 11 avukat duruşma salonuna girerek, avukatların bulunduğu bölüme oturdu.



Mahkeme Heyeti Başkanı Ömer Diken'in hangi amaçla duruşmaya katıldıklarını sorması üzerine Kocasakal, Avukatlık Kanunu'nun 76, 95 ve 97'inci maddelerini açıkladı. Mahkemenin adil yargılama hakkını ihlal ettiğini savunan Kocasakal, silahların eşitliğine aykırı davranışlardan ve mesleğin onurunu zedeleyen uygulamadan vazgeçilmesini istediklerini söyledi.



Kanunun ve diğer yetkileri çerçevesinde bunları iletmek için mahkemeye geldiklerini ifade eden Kocasakal, avukatların kolektif bir süje olan yargılamanın bir parçası olduğunu kaydetti.



Mahkemenin söz isteyen avukata söz vermediğini, avukatın ısrar etmesini mahkemenin duruşma düzenini bozma davranışı olarak gördüğünü ifade eden Kocasakal, savunmaya yapılan bu şekildeki saldırılardan vazgeçilmesini talep etti.



Deliller tam olarak toplanmadan, tartışılmadan adil bir sonucun ortaya çıkmayacağını belirten Kocasakal, müdafilerin delil tartışılmasında hiçbir kısıtlamaya tabi tutulmaması gerektiğini kaydetti.



Kocasakal, mahkemenin ''gerekirse zor kullanırız'' gibi ifadelerinin avukatlık onuruna uygun olmadığını dile getirerek, yine ''hoplama, zıplama'' gibi ifadelerin de mahkeme tarafından engellenmesi gerektiğin söyledi.



Usul kurallarına uygun adil bir yargılama yapılması gerektiğini belirten Kocasakal, avukatların savunma hakkını kısıtlayan uygulamalardan vazgeçilmesini istedi.



'BARO, TARAF OLDUĞUNU AÇIKÇA ORTAYA KOYMUŞTUR'
Bunun üzerine duruşma salonunda sanıklar arasından ''Bravo'' gibi sözler duyulunca Başkan Diken, bu tür söylemlerin hoş olmadığını söyledi.



Diken, ardından Kocasakal'a yönelik olarak da ''Arzu edilirdi ki sizin taleplerinizi avukatlar duruşmaya girerek dile getirsinler. Burada yargılama devam etmektedir. Delillerin tartışılmasında gereken sürenin verileceğini açıklamıştık'' dedi.



Avukatların dışarı çıkarılmasıyla ilgili görüntüler izlendiğinde mahkemenin başka bir çaresi kalmadığının görüleceğini ifade eden Diken, ''Müsaade edin, savunmayı alalım, sonra size söz verelim dedik. Mahkemenin düzeni koruma dışında bir şeyi kalmamıştır'' diye konuştu.



Avukatların gelerek bu haklarını kullanmasını umduklarını dile getiren Diken, ''Burada, baro olarak iç denetim mekanizması sıfatıyla bulunuyorsunuz. Sanık avukatı değilsiniz. Baro yönetim kurulusunuz, o niyetle gelmişsiniz. Müdafiniz yok. Duruşmayı izleyebilirsiniz. Müdafilik bağınız yoksa lütfen cübbelerinizi çıkarın. Sizler için bir yer ayarlayabiliriz'' dedi.



Kocasakal da savunmanın müdafi olarak duruşmada yer aldıklarını belirterek, ''Zahmet buyurmayın kanunun bize verdiği yetkiyi uyguladık. Özel yetkili mahkemelerin bu tür uygulamalarını yakından izlemeye devam edeceğiz. Görevimiz şimdilik sona erdi. Başka yere geçmiyoruz'' diyerek beraberindekilerle birlikte duruşma salonundan ayrıldı.

Başkan Diken de ''Bizim hiçbir kuruluşun denetimine ihtiyacımız yok. Yargının denetimi kendi mekanizması içindedir'' dedi.



Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Savaş Kırbaş da Kocasakal'ın açıklamalarının davanın esasına yönelik olduğunu belirterek, ''Baro taraf olduğunu açıkça ortaya koymuştur'' diye konuştu.



KOCASAKAL HAKKINDA SUÇ DUYURUSU
Kırbaş, Kocasakal'ın da aralarında bulunduğu 11 avukat hakkında ''adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmek'' suçundan mahkemenin suç duyurusunda bulunmasını istedi.
Old 06-04-2012, 22:43   #933
tiryakim

 
Varsayılan Bir avukatın adliyede yaşadıkları film oldu

Boğaziçi Avukatlar Derneği'nin desteği ile tamamlanan "Efendiler" isimli kısa filmin galası, 5 Nisan Perşembe gecesi Boğaziçi Avukatlar Derneği'nde gerçekleşen kokteylde yapıldı.

Film, avukatlık ruhsatını yeni alan bir avukatın , 1. gününde adliyede yaşadıklarını anlatıyor.

Filmde anlatılması gereken çok hikaye vardı şüphesiz, fakat takdir edileceği üzere, kısa filmde ancak bir kısım hikayeler anlatılabilirdi. Seyrettiğimde, başrol oyuncusunun aslında "biz" olduğumuzu farkettim. Bürokratin elitin, bakanlık yetkililerinin sorunu algılaması için alternatif bir çalışma yapmaya gayret ettik. Filmde emeği geçen herkese, özellikle yazan/yöneten Av.Mehmet Naci Sözen'e şükranlarımızı sunuyoruz.(hukukihaber.net)

İzlemek İçin aşağıdaki tıklayınız

http://www.hukukihaber.net/dinlence/...du-h22665.html
Old 06-04-2012, 22:44   #934
tiryakim

 
Varsayılan Denetimli Serbestlik yasası kabul edildi

Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu'nda değişiklik yapan yasa tasarısı, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı.

Yasayla, denetimli serbestlik tedbiri kapsamında cezanın infazıyla; hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamaları, aileleriyle bağlarını sürdürmeleri ve güçlendirmeleri amaçlanıyor.


Açık cezaevinde cezasının son 6 ayını kesintisiz olarak geçiren, çocuk eğitimevinde toplam cezasının beşte birini tamamlayan koşullu salıverilmesine 1 yıl ve daha az süre kalan iyi halli hükümlüler, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmını denetimli serbestlik tedbiri kapsamında cezaevi dışında geçirebilecek. Buna infaz hakimi karar verilebilecek.


Sıfır-altı yaş grubunda çocuğu bulunan ve koşullu salıverilmesine 2 yıl veya daha az süre kalan kadın hükümlüler, maruz kaldıkları ağır bir hastalık, sakatlık veya kocama nedeniyle hayatlarını yalnız idame ettiremeyen ve koşullu salıverilmesine 3 yıl veya daha az süre kalan hükümlüler de aynı kapsama tabi olacak. Ağır hastalık, sakatlık veya kocama hali Adli Tıp Kurumu'ndan alınan veya Adalet Bakanlığı'nca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adli Tıp Kurumu'nca onaylanan bir raporla belgelendirilmesi gerekecek.


Adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle, cezası hapse çevrilen hükümlülerin erken tahliye süresi, hak ederek tahliye esas alınmak suretiyle hesaplanacak.


Açık cezaevine ayrılma şartları oluşmasına karşın ayrılamayan veya bu nedenle kapalı cezaevine geri gönderilen iyi halli hükümlüler, açık cezaevine ayrılma şartlarının oluşmasından itibaren en az 6 aylık süre geçerse, diğer şartları da taşımaları halinde bu uygulamadan yararlanabilecek.


Denetimli serbestlik tedbiri kapsamında cezasının infazına karar verilen hükümlü, koşullu salıverilme tarihine kadar; kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılabilecek, bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulabilecek, belirlenen yer veya bölgelere gitmeyebilecek, belirlenen programlara katılabilecek. Bu yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tabi tutulmasına denetimli serbestlik müdürlüğü karar verecek.


Hükümlü; cezaevinden ayrıldıktan sonra, denetimli serbestlik müdürlüğüne 3 gün içinde müracaat etmemesi; yükümlülüklere, hazırlanan denetim ve iyileştirme programına, denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerileriyle, hakkında hazırlanan denetim planına uymamakta ısrar etmesi halinde koşullu salıverilme tarihine kadar olan cezasının infazı için kapalı cezaevine gönderilecek.


Kapalı ceza infaz kurumuna gönderilme şartları


Hükümlünün başka bir suçtan dolayı tutuklanması, bu uygulamadan önce işlediği iddia olunan ve cezasının üst sınırı 7 yıldan az olmayan bir suçtan dolayı soruşturmaya tabi tutulması, bu uygulamadan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı 1 yıl veya daha fazla olan suçtan dolayı soruşturmaya uğraması halinde, hükümlünün kapalı cezaevine gönderilmesine karar verilecek.


Hükümlünün soruşturma sonunda beraat etmesi, davasının reddi veya düşmesi halinde cezasının infazına, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak devam edilebilecek.


Bu düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle koşullu salıverilmelerine bir yıldan az süre kalan; açık cezaevinde bulunan, kapalı cezaevinden açık cezaevine ayrılma şartlarını taşıyan iyi halli hükümlüler, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmını denetimli serbestlik tedbiri kapsamında çekebilecek.


8 bin 60 kadro


Şüpheli, sanık ve hükümlülerin toplum içinde izlenmesi, gözetimi ve denetimi elektronik cihazların kullanılması suretiyle de yerine getirilebilecek.


Denetimli Serbestlik Müdürlüklerine, en az dört yıllık eğitim veren fakülte ve yüksek okullardan veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilmiş yurtdışındaki üniversitelerden mezun olanlar arasından yazılı ve mülakat sınav sonucuna göre denetimli serbestlik müdür yardımcısı atanacak.


Adalet Bakanlığının boş memur kadrolarından 3 bin 490'ına 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'ndaki sınırlamalara tabi olmadan atama yapılabilecek.


Yasayla 8 bin 60 kadro ihdas, 140 kadro iptal ediliyor.


Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in verdiği bilgiye göre, yasayla, yaklaşık 15 bin hükümlünün cezaevlerinden tahliye olması öngörülüyor.(AA)
Old 06-04-2012, 22:49   #935
tiryakim

 
Olumlu Yargıtay, tanık telefonları da dinlenebilir

Yargıtay 1.Ceza Dairesi, yasa ve yönetmelikte yeri olmamasına rağmen, tanıkların telefonlarının izlemeye alınabileceğine, kullanıcının yerini gösteren raporların incelenebileceğine karar verdi.

Sanık H.A.’nın Kars Ağır Ceza Mahkemesi’nde kasten öldürme suçundan yargılandığı davada, tanık olarak olarak dinlenen M.A. ile ilgili olarak kritik bir karar çıktı. Mahkeme, sanık ya da şüphelilere yapıldığı gibi, tanık M.A. için kiminle, ne zaman, nerede, ne kadar görüştüğünü gösteren telefon izleme kayıtlarının Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan getirtilmesi kararı verdi. Ancak avukatlar, tanık için bu uygulamaya gidilemeyeceğini belirterek, karara itiraz etti. Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi, 19 Mart 2010’da bu kararı kaldırdı.

Bakanlık devrede
Kesinleşen bu kararı hukuken doğru bulmayan Adalet Bakanlığı devreye girerek, 18 Temmuz 2010’da konuyu Yargıtay’a taşıdı. Bakanlık, Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının kanun yararına bozulmasını istedi. Bunun üzerine dosya Yargıtay 1. Ceza Dairesi’ne geldi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin bir kararını anımsatan daire, kanun ve yönetmeliklere göre, sadece sanık veya şüphelilerin telefonlarıyla ilgili tespit kararı alınabileceğini ifade etti. Kararda, tanığın telefonuyla ilgili tespit kararı alınması için, kanun ve yönetmelikte olmayan yetkinin mahkemenin genel soruşturması ve delil toplama yetkisi kapsamında karar alınabileceği vurgulandı. Mahkemenin bu amaç doğrultusunda, iletişim tespit kayıtlarını isteyebileceğinin savunulduğu kararla, Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı bozuldu. 20 Ekim 2010 tarihli karar, telefon izleme ve dinleme yapılabilen suçlarla ilgili açılan davalarda tanıklık yapanların telefonlarının izlemeye alınabilmesinin de önünü açtı.

Delil toplamanın kapsamı
Karara göre; yasa ve yönetmelikte yeri olmamasına rağmen, tanıkların telefonlarının izlemeye alınabileceğine, HTS kayıtlarının (telefonun nerede kullanıldığını, kullanıcının yerini gösteren raporlar) incelenebilecek. Karar, “mahkemenin delil toplama yetkisi” konusunda endişe yarattı. Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre; sadece katalog suçlar olarak adlandırılan insan ticareti, kasten öldürme, işkence, cinsel saldırı, cinsel istismar, uyuşturucu ya da örgüt suçları gibi suçlarda izleme ve dinleme yapılabiliyor. Ancak karara göre, Yargıtay, mahkemenin delil toplama yetkisine atıfta bulunarak katalog suçlar dışındaki bir suç yönünden de izleme-dinleme yapılabilmesine karar verebilecek.
Old 13-04-2012, 11:06   #937
Av.Barış

 
Varsayılan

Avukatsız mahkeme kararı yolda!

Balyoz Davası'nda savunma haklarının ihlal edildiğini savunan müdafi avukatların cüppe çıkarmasının ardından Adalet Bakanlığı'ndan yeni bir adım geldi. Bakanlık, mahkemenin avukatlar olmadan da karar verebilmesi için bir yasa değişikliği üzerinde çalışıyor.


Balyoz Davası'nda söz hakkı isteyen iki müdafi avukatın mahkeme başkanı tarafından salondan çıkarılması ve ardından tüm avukatların salonu terk etmesiyle gergin süreç başladı. Savunma avukatlarının Hilmi Özkök ile darbeyi önlediği iddia edilen Aytaç Yalman'ın tanık olarak dinlenmesi ve dijital verilerle ilgili bilirkişi incelemesi yapılması yönündeki talepleri değerlendirilmeden savcının mütalaa vermesiyle mahkemeyle avukatlar arasında ipler iyiden iyiye koptu.

Avukatlar duruşmalara girmeyerek protestolarını sürdürmeye devam ediyor. Avukatların bu tepkisi mahkemeyi ise zora soktu zira CMK'nın 188. maddesine göre, mahkemede avukat bulunması şart... Avukatların çekilmesi halinde yargılama yapılamayacağı için mahkeme barodan avukat istemek zorunda. Baro avukat tayin edene kadar yargılama yasal değil.

Durum böyle olunca "Balyoz Davası kilitlendi mi" sorusu akıllarda belirmişti ki, Adalet Bakanlığı hareket geçirdi. Avukatların direnişiyle mahkemeyle bakanlık arasında temaslar arttı, bakanlık avukatlar olmadan da karar verilebilmesi için yasa değişikliği çalışmalarını başlattı. CMK'nın 188. maddesinde yapılacak değişiklikle muvazzafların hükmen tutuklu hale getirilmesi ve re'sen emekli edilmeleri planlanıyor.
Old 25-04-2012, 16:29   #939
Av.Barış

 
Varsayılan

bende şimdi bu haberi yayımlayacaktım. benden önce davranmışsınız
yalnız benim değinmek istediğim 1800 adet trafik ceza tutanağı düzenleyen emniyet görevlerini cesaretlerinden ötürü kutlamak gerekiyor. geçmişte trafikte kendisine ceza yazan polisi savcılık-sorgu hakimliğinde süründüren yargı mensubunu da görmüştük.
gerçekten bravo.
Old 11-05-2012, 09:30   #941
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan


Sevgili dostumuz, meslektaşımız Av. Hüseyin Ataman vefat etmiştir. Ailesine ve dostlarımıza sabır dilerim. O'nu hep gülen yüzüyle hatırlayacağım.
Old 11-05-2012, 09:34   #942
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ

Sevgili dostumuz, meslektaşımız Av. Hüseyin Ataman vefat etmiştir. Ailesine ve dostlarımıza sabır dilerim. O'nu hep gülen yüzüyle hatırlayacağım.


Her ölüm erkendir derler ama genç olunca çok acı veriyor. Başınız sağolsun..
Old 11-05-2012, 09:36   #943
üye7160

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ


Sevgili dostumuz, meslektaşımız Av. Hüseyin Ataman vefat etmiştir. Ailesine ve dostlarımıza sabır dilerim. O'nu hep gülen yüzüyle hatırlayacağım.

başınız sağolsun
Old 12-05-2012, 20:09   #944
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan HÜseyİn Ataman

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ

Sevgili dostumuz, meslektaşımız Av. Hüseyin Ataman vefat etmiştir. Ailesine ve dostlarımıza sabır dilerim. O'nu hep gülen yüzüyle hatırlayacağım.

Ölüm adil olabilirsin
ama
çok acımasızsın.
Old 12-05-2012, 21:51   #945
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ

Sevgili dostumuz, meslektaşımız Av. Hüseyin Ataman vefat etmiştir. Ailesine ve dostlarımıza sabır dilerim. O'nu hep gülen yüzüyle hatırlayacağım.

Nur içinde yatsın.
Old 14-05-2012, 10:35   #946
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ


Sevgili dostumuz, meslektaşımız Av. Hüseyin Ataman vefat etmiştir. Ailesine ve dostlarımıza sabır dilerim. O'nu hep gülen yüzüyle hatırlayacağım.
Başınız sağolsun... Sayın Ataman'a Allah'tan rahmet ve sevenlerine sabır diliyorum...
Old 15-05-2012, 12:19   #947
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan 7 ayda iki kez ataması yapılan yargıç, mesleğinden istifa etti!..

Kadın yargıç, boyun eğmektense boynumu vermeyi tercih ederim dedi istifa etti

HSYK’nın raporlarını kabul etmeyip Gaziantep’e tayin ettiği kadın hakim, zehir zemberek bir dilekçeyle görevinden istifa etti.

‘Boyun eğmektense boynumu vermeyi tercih ederim’ BOYUN ağrıları nedeniyle aldığı raporlar gerçekçi bulunmayınca Hakimler ve Savcılar Yüksel Kurulu’nca (HSYK) İstanbul Üsküdar Adliyesi’nden Gaziantep’e atandığı ileri sürülen hakim 44 yaşındaki Ayşegül Aksu, beyin tümörü teşhisiyle ameliyat olup, sağlığına kavuştuktan sonra eleştiri dolu dilekçesiyle bugün istifa etti. Ayşegül Aksu, “Boyun eğmektense, boynumu vermeyi tercih ettim” dedi.

5 Kasım 2010’da Amasya’dan Üsküdar’a tayin olan, boyun ve baş ağrısı şikayetleri nedeniyle zaman zaman rapor alan iş mahkemesi hakimi Ayşegül Aksu, 7 aylık görev süresi dolmadan Haziran 2011’de Cumhuriyet Savcısı eşi Hüseyin Aksu ile Gaziantep Adliyesi’ne atandı. 3 çocuk annesi Ayşegül Aksu, Gaziantep 3’üncü İş Mahkemesi’nde mesleğini sürdürürken, sağlık sorunları artınca Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde gitti. Hastanede yapılan tetkiklerde Ayşegül Aksu’nun beyninde tümör olduğu saptandı. Aksu, 13 Şubat 2012’de gerçekleştirilen ameliyat öncesi hukuk çalışanlarının paylaşımda bulunduğu www.adalet.org sitesindeki mesajında, “HSYK 1’inci Daire’de görev yapanlar hariç, tüm meslektaşlarımın dualarını bekliyorum” diye yazdı. Kadın hakimin eşi savcı Hüseyin Aksu da aynı sitede “Değerli dostlar, eşim Ayşegül Aksu beynindeki tümör nedeni ile 13 Şubat 2012 günü, Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin Cerrahisi Servisi’nde operasyon geçirecektir. Dualarınızı eksik etmeyiniz” diye mesaj yineledi.

TÜMÖR İYİ HUYLU ÇIKTI

Ayşegül Aksu’nun omurilik soğanı ile beyin sapı diye tabir edilen bölgede saptanan tümörü Beyin Cerrahi Servisi’nde Doç. Dr. İbrahim Erkutlu’nun gerçekleştirdiği 10 saatlik başarılı operasyonla alındı. Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Aksu, bir yıl önce eşinin rahatsızlığına boyun fıtığı teşhisi konulduğunu belirtip, “Eşim sürekli baş ve boyun ağrısı şikayeti ile doktora giderek rapor alıp bunu HSYK’ya gönderdi. Ancak HSYK 1’nci Dairesi, eşimin aldığı raporları sahte olduğunu iddia ederek Üsküdar Adliyesi’ndeki görevi henüz 7 ayı bile doldurmadan Gaziantep’e atamasını yaptı. Aynı şekilde benim de atamam da Gaziantep’e yapıldı. Tümör Allah’a şükür iyi huylu çıktı ve sağlığı şimdi gayet iyi. Kendisi Türkiye’nin sayılı iş hukuku hakimlerinden birisi olup, İstanbul’da avukatlık yapacak” dedi.

FACEBOOK’TAN DOMUZ BAĞLI KARİKATÜRLE İSYAN

Aksu çifti, çocukları 9 yaşındaki Çağrı Mete ile 7 yaşındaki Gökberk’i eğitimleri nedeniyle İstanbul’da babaannelerinin yanında bırakırken, üniversiteye hazırlanan 17 yaşındaki Elif Bilge, anne ve babasıyla birlikte Gaziantep’e geldi. Ayşegül Aksu, çocuklarını görmek için haftada bir gün İstanbul’a gidip, gelmeye başladı. Savcı Hüseyin Aksu ise 15 günde bir çocuklarıyla hasret giderip, döndü.

Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Aksu’nun kişisel sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta ise domuz bağıyla bağlanmış, gözleri kapalı, önünde adaletin terazisi bulunan bir karikatür paylaşması dikkat çekti. Çaresizliği simgeleyen karikatür ile ilgili savcı Aksu, yorum yapmadı.

’BİR YARGIÇ OLARAK SON KEZ YAZIYORUM’

Ayşegül Aksu, adalet.org.tr internet portalında istifa ettiğini duyurdu. İstifa dilekçesini HSYK’ya sunduktan sonra duygularını bu portalda paylaşan Ayşegül Aksu, “Değerli meslektaşlarım; 14.05.2012 tarihi itibarı ile istifa dilekçemi kurula sunmuş bulunmaktayım. Çok sevdiğim mesleğimden kurulun keyfi uygulamaları ve haksızlıkları nedeni ile ayrılmak zorunda kaldım. Boyun eğmektense boynumu vermeyi tercih ettim. Bir yargıç olarak, son kez yazıyorum. Yalnızca Türk Ulusu’na bağlı ve yalnız O’nun adına karar veren tüm meslektaşlarımı saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Ayşegül Aksu ve daha niceleri gelip geçecektir, ama Türk Ulusu sonsuza kadar yaşayacaktır” diye yazdı.

İŞTE İSTİFA DİLEKÇESİ

Ayşegül Aksu’nun Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanlığı’na gönderdiği dilekçesi şöyle:

“Yüksek Kurulunuzun 05.11.2010 tarihli atama kararnamesi ile isteğim dışında Amasya Hakimliği’nden Üsküdar Hakimliği’ne atamam yapılmıştır. Üsküdar Hakimliği görevimi sürdüğüm sırada yine herhangi bir talebim olmadan, hukuka aykırı bir uygulama ile 7 ay gibi kısa bir zaman geçmesine rağmen, 19.6.2011 tarihli kararnameniz ile Gaziantep hakimliğine atamam yapılmıştır.

Yapılan bu son atama ve gösterilen gerekçeler hakimlik teminatına, Anayasamıza, 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununa, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulunun ilke kararlarına aykırıdır. Yapılan hukuka aykırı bu uygulama ile sosyal çevremizde ve meslek camiasında saygınlığımız ve itibarımız zedelenmiştir. Yapmış olduğunuz 19.06.2011 tarihli atama işleminiz öncesinde herhangi bir idari, ya da adli soruşturma açılmamış olması, bu işlemin hukuka aykırı ve keyfi hale dönüşmesi sonucunu doğurmaktadır.

Bir yargıcın, adli, idari soruşturma ve inceleme geçirmeksizin 7 ay gibi bir süre içerisinde iki defa tayinin yapıldığı yerde yargıçlık teminatının sona erdiği çok açıktır. Şerefli, haysiyetli, bağımsız ve tarafsız görev yapmayı kendisine ilke edinmiş, yalnız Türk Ulusu’na bağlı ve onun adına karar veren, demokratik, laik hukuk devleti üstünlüğü ilkesine gönülden inanan gerçek bir yargıcın yapması gerektiği gibi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun; bu haksız, hukuksuz, kanunsuz ve keyfi uygulamalarından dolayı 21 yıl onurlu bir şekilde sürdürdüğüm ve çok sevdiğim yargıçlık mesleğinden istifa ediyorum.”
Old 15-05-2012, 12:59   #948
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömer Güntay
Kadın yargıç, boyun eğmektense boynumu vermeyi tercih ederim dedi istifa etti...
Konunun iç yüzünü bilememekle birlikte, görev yeri değiştirilirken hiçbir gerekçe ileri sürülmemiş ve hakkında soruşturma vs. başlatılmamış olması, atama işleminin hukuksuz olduğu izlenimini veriyor.
Old 21-05-2012, 08:32   #949
serhanak

 
Varsayılan

Yargıtay kararını verdi

YARGITAY, karı-koca arasında evlenmeden önce imzalanan “mehir”i “Medeni Yasa’da yasak yok” diyerek kabul etti. Olay şöyle yaşandı: Konya’da, bir erkek, 2006’da evlenmek için anlaştığı kadına, mehir olarak kendi adına kayıtlı iki parseli resmi senetle sattı. Evlenen çift, daha sonra anlaşmazlığa düştü. Koca, mahkemeye başvurarak, karısına verdiği tapuların iptali ve tescili davası açtı. Mahkemenin davayı kabul etmesi üzerine, tapu tescili iptal oldu. Kadın da Yargıtay’a başvurdu. Yargıtay, kararı bozup “Medeni Kanun evlenme sözleşmesi sırasında karı-kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaat edip bir süre ertelemesini yasaklamamıştır” dedi.

MEHİR NEDİR?
Mehir, kadına verilen değerin bir göstergesi olarak İslam dininde evlenirken erkek tarafından kadına verilmesi taahhüt edilen “altın, mal veya bir menfaat” olarak tarif ediliyor.
Old 21-05-2012, 08:59   #950
serhanak

 
Varsayılan

Hakimle tartışan avukata 354 gün hapis cezası
Trabzon’un Beşikdüzü İlçesi’nde davanın duruşmasına geç kaldığı için hakimle tartışan avukat Mete Üstüay, hakimin açtığı hakaret davası sonucunda 354 gün hapis cezasına çarptırıldı.

Olay 17 Aralık 2010’da Beşikdüzü Adliyesi’nde meydana geldi. Avukat Mete Üstüay, saat 09.25’te başlayacak duruşmaya saat 09.30’da girdi. Davanın görülmeye başladığını gören Üstüay, iddialara göre hakim Ayşegül Naciye Altınhalka’nın yanına yaklaşarak, “5- 10 dakika bekleyemez miydiniz? Trabzon’dan geliyoruz” dedi. Hakim Altınhalka’nın, “Beklemek zorunda değiliz. Zaten yeteri kadar bekledik. Bir mazeret de bildirmediniz. Biz de başladık” sözlerine sinirlenen avukat Üstüay, iddiaya göre hakime, “”Sen kimsin?” diye bağırdı. Bunun üzerine hakim, mübaşire talimat vererek avukatı duruşma salonundan çıkarttırmak istedi. Üstüay, bu davranış üzerine “Siz kim oluyorsunuz da beni dışarı çıkarmak istiyorsunuz?” dedi ve sinirlenerek cübbesiyle elindeki dosyaları mahkeme sıralarına fırlatıp dışarı çıktı.


Bu olayları mahkeme heyetiyle tutanağa dönüştüren hakim Altınhalka, avukat Mete Üstüay’dan şikayetçi oldu.


AĞIR CEZADA YARGILANDI


Hakim Ayşegül Naciye Altınhalka tarafından yapılan şikayetin ardından Trabzon 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nde avukat Mete Üstüay hakkında, ’kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret’ suçlamasıyla dava açıldı. Davanın karar duruşmasına katılan sanık avukat Mete Üstüay, “Olay iddianamede yazıldığı gibi olmamıştır. Ben kimseye hakaret etmedim. Mübaşirle dışarı çıkartılma tavrına karşılık ’Siz kimsiniz?’ dedim. Cübbemi ve dosyalarımı söylendiği gibi atmadım. Kaldı ki salonda yaşanan olay sonrasında tutulan tutanakta bu belirtilmemiştir. Ben suçsuzum. Beraatımı istiyorum” dedi.


Mahkeme heyeti, avukat Mete Üstüay’ı ’kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret’ suçundan 354 gün hapis cezasına çarptırdı, cezayı 7 bin 80 TL para cezasına çevirdi.


Avukat Mete Üstüay, davanın peşini bırakmayacağını belirterek, “Suçsuzum, davayı Yargıtay’a gönderdik. Oradan da bir sonuç alamazsam Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceğim. Burada şahsıma değil, avukatlık mesleğime bir saldırı vardır. Biz avukatları kendilerine zorluk çıkartan insanlar olarak gören düşünceyle mücadele edeceğim. Hakkımı sonuna kadar arayacağım” dedi.
Old 21-05-2012, 09:06   #951
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan serhanak
Yargıtay kararını verdi

YARGITAY, karı-koca arasında evlenmeden önce imzalanan “mehir”i “Medeni Yasa’da yasak yok” diyerek kabul etti. Olay şöyle yaşandı: Konya’da, bir erkek, 2006’da evlenmek için anlaştığı kadına, mehir olarak kendi adına kayıtlı iki parseli resmi senetle sattı. Evlenen çift, daha sonra anlaşmazlığa düştü. Koca, mahkemeye başvurarak, karısına verdiği tapuların iptali ve tescili davası açtı. Mahkemenin davayı kabul etmesi üzerine, tapu tescili iptal oldu. Kadın da Yargıtay’a başvurdu. Yargıtay, kararı bozup “Medeni Kanun evlenme sözleşmesi sırasında karı-kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaat edip bir süre ertelemesini yasaklamamıştır” dedi.

MEHİR NEDİR?
Mehir, kadına verilen değerin bir göstergesi olarak İslam dininde evlenirken erkek tarafından kadına verilmesi taahhüt edilen “altın, mal veya bir menfaat” olarak tarif ediliyor.

Çağdaş bir toplumda mehirin tek bir anlamı vardır: Kadının kendini erkeğe satması. Anasayasının altı ayrı yerinde "çağdaş" sözcüğü yazılı ve "hukuk devleti" olduğu iddiasındaki bir devlette, mehir sözleşmesinin meşrulaştırılması ve kadının bir meta haline getirilmesi kabul edilemez.
Old 21-05-2012, 09:24   #952
Av.Kaan

 
Varsayılan

Alıntı:
Çağdaş bir toplumda mehirin tek bir anlamı vardır: Kadının kendini erkeğe satması.

Para = satın almak, satın alınmaksa biz de dava mukabilinde para almakla kendimizi Müvekkile satıyoruz öyle mi?

Kadına evlilik esnasında mehir/para verilmesi satın almak için değildir. Mehri başlık parası ile karıştırmamak gerekir. Mehir, zaten evlilik kararı almış karı-kocadan kocanın ölümü ya da boşanması halinde kadının en az 6 ay boyunca kimseye muhtaç olmadan yaşayabilmesi için İslam Hukukunda şart koşulmuş bir bedeldir.

Bu bedel peşin ödenebileceği gibi (muaccel) sonradan ödenmek üzere de kararlaştırılabilir (müeccel), yani koca karısına borçlanabilir. Karısı bu borcu evlilik esnasında ya da daha sonra af edebilir. Bu bedel ödendiği para tamamıyla kadının olur ve koca o paraya dokunursa hırsızlık etmiş olur.

Şimdi, bunu "satın alma-satılma" olarak görene ne demeli?

Cemiyet yatalak ferdler kötürüm
Kafeste oynayıp diyorlar "Hürüm"
Ya bunlar şaşıdır ya ben körüm
Kimleri sevip de sayayım Hocam?
Old 21-05-2012, 09:45   #953
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Kaan
Para = satın almak, satın alınmaksa biz de dava mukabilinde para almakla kendimizi Müvekkile satıyoruz öyle mi?

Kadına evlilik esnasında mehir/para verilmesi satın almak için değildir. Mehri başlık parası ile karıştırmamak gerekir. Mehir, zaten evlilik kararı almış karı-kocadan kocanın ölümü ya da boşanması halinde kadının en az 6 ay boyunca kimseye muhtaç olmadan yaşayabilmesi için İslam Hukukunda şart koşulmuş bir bedeldir.

Bu bedel peşin ödenebileceği gibi (muaccel) sonradan ödenmek üzere de kararlaştırılabilir (müeccel), yani koca karısına borçlanabilir. Karısı bu borcu evlilik esnasında ya da daha sonra af edebilir. Bu bedel ödendiği para tamamıyla kadının olur ve koca o paraya dokunursa hırsızlık etmiş olur.

Şimdi, bunu "satın alma-satılma" olarak görene ne demeli?

Cemiyet yatalak ferdler kötürüm
Kafeste oynayıp diyorlar "Hürüm"
Ya bunlar şaşıdır ya ben körüm
Kimleri sevip de sayayım Hocam?

1- Vekalet ücreti ile mehiri, avukat ile mehir karşılığı evlenen kadını bir tutuyorsanız, biryerlerde hata yapıyorsunuz demektir.
2- Anayasa'da devletin nitelikleri arasında laiklik de yazar. Laik bir devlette hiçbir dinin kurallarına yer yoktur.
3- "Bedel" sözcüğü kullanıldığına göre zaten ortada bir tür satış olduğu açıktır.
4- Körlük ya da şaşılık, beynimizin ne kadar özgür olduğu ile ilgilidir. Düşünmekten, sorgulamaktan korkmayan insanlar özgürdür. Mustafa Kemal'in kurduğu çağdaş cumhuriyetin her zaman düşmanları olmuştur. Özgür beyinler sayesinde bu cumhuriyet bugüne dek yaşamış ve yaşayacaktır.
Old 21-05-2012, 10:02   #954
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan serhanak
Yargıtay kararını verdi

YARGITAY, karı-koca arasında evlenmeden önce imzalanan “mehir”i “Medeni Yasa’da yasak yok” diyerek kabul etti. Olay şöyle yaşandı: Konya’da, bir erkek, 2006’da evlenmek için anlaştığı kadına, mehir olarak kendi adına kayıtlı iki parseli resmi senetle sattı. Evlenen çift, daha sonra anlaşmazlığa düştü. Koca, mahkemeye başvurarak, karısına verdiği tapuların iptali ve tescili davası açtı. Mahkemenin davayı kabul etmesi üzerine, tapu tescili iptal oldu. Kadın da Yargıtay’a başvurdu. Yargıtay, kararı bozup “Medeni Kanun evlenme sözleşmesi sırasında karı-kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaat edip bir süre ertelemesini yasaklamamıştır” dedi.

MEHİR NEDİR?
Mehir, kadına verilen değerin bir göstergesi olarak İslam dininde evlenirken erkek tarafından kadına verilmesi taahhüt edilen “altın, mal veya bir menfaat” olarak tarif ediliyor.

Anadoluda halen yaygın olarak kullanılan ve "çeyiz senedi" adı altında senede de bağlanan bu tür olaylar bir tür bağış sözleşmesidir. Kadına sağlanan bir tür örtülü güvencedir.

Aslında boşanma neticesinde düşülecek ekonomik risk düşünülerek "evlilik sigorta poliçeleri" olsa bunlara gerek de kalmaz. Evlenen çiftler, boşanma halinde mağdur olmamak için poliçe kapsamında bir sigorta sözleşmesi yaparak peşin ödeme ile veya evlilik boyunca da aylık veya yıllık bir prim ödeyerek böyle bir güvenceye kavuşsa fena mı olur?

Mehir vereceğine adam sigorta poliçesi verir, parayı da sigorta şirketine öder… Bu yaklaşıma kimse başka anlam da yüklemez.
Old 21-05-2012, 20:21   #955
Av.Kaan

 
Varsayılan

Alıntı:
1- Vekalet ücreti ile mehiri, avukat ile mehir karşılığı evlenen kadını bir tutuyorsanız, biryerlerde hata yapıyorsunuz demektir.
2- Anayasa'da devletin nitelikleri arasında laiklik de yazar. Laik bir devlette hiçbir dinin kurallarına yer yoktur.
3- "Bedel" sözcüğü kullanıldığına göre zaten ortada bir tür satış olduğu açıktır.
4- Körlük ya da şaşılık, beynimizin ne kadar özgür olduğu ile ilgilidir. Düşünmekten, sorgulamaktan korkmayan insanlar özgürdür. Mustafa Kemal'in kurduğu çağdaş cumhuriyetin her zaman düşmanları olmuştur. Özgür beyinler sayesinde bu cumhuriyet bugüne dek yaşamış ve yaşayacaktır.

Konuyu getirdiğiniz yere hayret etmemek elde değil. Herkes kendine yakışanı yapar. Bundan sonra bana sükut yakışır.
Old 21-05-2012, 21:00   #956
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Kaan
Konuyu getirdiğiniz yere hayret etmemek elde değil. Herkes kendine yakışanı yapar. Bundan sonra bana sükut yakışır.

Önceki mesajınızda yazdıklarınız, örneğin;

Alıntı:
Yazan Av.Kaan
Para = satın almak, satın alınmaksa biz de dava mukabilinde para almakla kendimizi Müvekkile satıyoruz öyle mi?

Alıntı:
Yazan Av.Kaan
Şimdi, bunu "satın alma-satılma" olarak görene ne demeli?

Cemiyet yatalak ferdler kötürüm
Kafeste oynayıp diyorlar "Hürüm"
Ya bunlar şaşıdır ya ben körüm
Kimleri sevip de sayayım Hocam?

size yakışıyor ise, merak etmeyin benim yazdıklarım bana haydi haydi yakışır.
Old 21-05-2012, 21:35   #957
Av.Kaan

 
Varsayılan

Alıntı: Yazan Av.KaanŞimdi, bunu "satın alma-satılma" olarak görene ne demeli?

Cemiyet yatalak ferdler kötürüm
Kafeste oynayıp diyorlar "Hürüm"
Ya bunlar şaşıdır ya ben körüm
Kimleri sevip de sayayım Hocam?
Alıntı:
size yakışıyor ise, merak etmeyin benim yazdıklarım bana haydi haydi yakışır.

Şiir sizi üzdü ise ilk mesajınızdaki ifadeleriniz de beni/bizi üzmüştü.

Evet, anayasaya göre Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlettir, ama yine anayasaya göre sadece laik değil din ve vicdan hürriyeti ile beraber insan haklarına saygılı bir devlettir.

Sizin nasıl ki mehiri veya bir başka dini kurumu kabul etmeme ve hayatına sokmama özgürlüğünüz varsa benim de bunları kabul etme yaşama özgürlüğüm var. Ne siz beni ne de ben sizi kınayamam. Bundan ötürü rencide edemem. Buna rağmen siz hem mehri hem de mehirle evlenen kadın ve erkekleri suçladınız, onlara iftira attınız. Olayın sandığınız, "gördüğünüz" gibi olmadığını izah etmeye çalıştım. Bu sefer konuyu Mustafa Kemal'e dayandırdınız. Nedense bu sık başvurulan bir yoldur.

İster anlayın ister anlamayın sadece duyun "Ben mehirle evlendim, eşim mehirle evlendi, ne ben onu satın aldım, ne de o bana kendini para için sattı. Maddi durumu ve makamı benden aşağı olmayan birini mehir kararlaştırarak ve severek nikahladım. Henüz de borcumu ödeyemedim".

Av.Kaan YIRTIMCI - Ankara Barosu
Old 21-05-2012, 22:14   #958
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Hukukçu, hukuk mahfillerinde (baroda, duruşmada, adliyede, bürosunda müvekkil görüşmesinde ve bir hukuk sitesinde..) görüş açıklarken kendine hâkim olmalı, öznel ideolojisini dizginlemeyi bilmeli;

Maddi olay/olguların ve yargısal olguların (mahkeme kararı) yalnız hukuksal yönüyle ilgilenmeli;

O cihetten veya bu cihetten olsun, kendi şahsi ideolojisi ve sair öznel düşünceleri gözlüğüyle olayları "alenen" değerlendirmemeli; bunları dost sohbetlerine saklamalı;

Pozitif hukuka ve onun tezahürü yargısal kararlara kendi ideolojisini dayatmaya çalışmamalı, ekseni bizatihi kendisi/kendi eyledikleri olan görüşler serdetmemelidir.

Aksi takdirde, katiyen hukukçu olarak konuşmuş ve yazışmış sayılamaz.
Old 22-05-2012, 05:57   #959
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Sayın Av.Kaan,
Konu ne sizsiniz, ne hayatınız, ne de evliliğiniz. Benim eleştirdiğim şey, laik bir devlette mehrin bir yargı kararına geçmesi.
Siz kendi üzerinize alınıp gergin yanıtlar veriyorsunuz. "İftira" diyorsunuz örneğin. Oysa mehrin bir "bedel" olduğu İslam Hukuku kaynaklarında bile çok açık. Yine üzerinize alınıp üzülebilirsiniz diye ayrıntıları yazmıyorum, isteyen araştırıp öğrenebilir.
Old 22-05-2012, 15:12   #960
Av.Kaan

 
Varsayılan

Alıntı:
Oysa mehrin bir "bedel" olduğu İslam Hukuku kaynaklarında bile çok açık

Bedel olması satım aktinin olduğunu mu gösterir? Bedel/para=satış mıdır?
Mehri satım aktine benzetirken dayandığınız delil var mı? Varsa açıklayabilir misiniz? Merak etmeyin, ilmi, gerekçeli konuştuğunuz sürece üzülmem. Bedel ibaresi (ki bu ibareyi de ben kullandım) haricinde deliliniz var mı? Kadın için bir tür sigorta olduğu yönündeki yazdıklarıma ne cevap verirsiniz?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi


THS Sunucusu bu sayfayı 0,10745597 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.