Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

bonoda malen -nakden kaydı yoksa

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 29-09-2009, 15:21   #1
Aybüke Kağan

 
Varsayılan bonoda malen -nakden kaydı yoksa

bonoda malen nakden kaydı yoksa ispat külfeti kime aittir?
Old 29-09-2009, 18:27   #2
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Aybüke Kağan
bonoda malen nakden kaydı yoksa ispat külfeti kime aittir?
Davacıdadır.
Old 29-09-2009, 18:57   #3
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Aybüke Kağan
bonoda malen nakden kaydı yoksa ispat külfeti kime aittir?

Neyi ispat etme yükü?
Old 29-09-2009, 23:40   #5
Avukat Özkan ÖZBAŞ

 
Varsayılan

sayın meslektaşım TTK 688'de bononun zorunlu unsurları sayılmıştır. Bunlar arasında malen veya nekten kaydı şartı yoktur. Her ne kadar yaptığım kısa araştırmada bu eksikliğin sonucu konusunda yargıtay kararı bulamadımsa da hukuk mantığım burada alacaklının ispat yükü olmadığını söylüyor. Kanaatince burada malen veya nakten yazmadığı için borçlu ben borçlu değilim diyemeyecek. Ancak menfi tespit davası açıp hem mal hem de nakit konusunda borçlu olmadığını ispatlamalıdır. Bononun unsurları arasında "malen veya nakten" kaydı yoktur. Bu konuda bir hak kaybı yaşamamanız için biraz yargıtay kararı araştırmakta fayda var.
Old 30-09-2009, 00:50   #6
avkaratas

 
Varsayılan İspat külfeti değişir

Sayın meslektaşlarım, yargılamada davacının temel borç ilişkisine mi yoksa kambiyo ilişkisine mi dayanmasına göre ispat külfeti değiştirecektir. Şayet senette malen kaydı yoksa veya bu kısım tamamen boş bırakılmışsa bu senet ifa uğruna verilmiş demektir. Senedin ifa uğruna verilmiş olması demek TBK 114/2 md. gereğince alacaklıya temel borç ilişkisi yanında kambiyo ilişkisine dayanma hakkı verir. Bu durumda alacaklı alacağını kambiyo ilişkinin sonucu doğan senede dayandığında, aksini ispat külfeti borçlu/davalı tarafa aittir. Alacaklının kambiyo ilişkisi yerine temel borç ilişkisine dayanması halinde ise ispat külfeti kendisine ait olacaktır. Saygılarımla,
Old 30-09-2009, 12:05   #7
Aybüke Kağan

 
Varsayılan

Şöyle açıklayayım : A ve B arasında adi ortaklık vardır. Bunlar aralarında düzenledikleri belgeyle birbirlerini ibra ederler. Bu belgede tüm taşınmazlar A üzerine olduğu için bu taşınmazlardan kaynaklanan vergi borcunun B tarafından 12 taksitle A ya ödeneceği yazılır. B ayrıca 12 adet senet düzenleyip A ya verir. Ama ibra belgesinde senetlerden bahsedilmiyor.Bu senetlerde malen veya nakden kaydı yok. Nasıl doldurmamız gerekli?ya da doldurmadan mı işleme koymalıyız?

Teşekkürler.
Old 30-09-2009, 12:51   #8
avkaratas

 
Varsayılan cevap

Sayın Kağan, malen/nakten kaydı kambiyo senetlerinde ihtiyari unsurlardandır. Dolayısıyla bu kaydın boş bırakılıp bırakılmamaması senedin geçerliliğine halel getirmez. Ancak şayet doldurmak isterseniz acizene önerim "nakten" şeklinde kayıt koymanız, ayrıca olası yargılamada kambiyo ilişkine dayanmanız ispat külfetini açısından size büyük kolaylık sağlayacaktır. Saygılarımla,
Old 11-06-2012, 09:54   #9
Mozkul

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
9.Hukuk Dairesi

Esas: 2006/6674
Karar: 2006/28789
Karar Tarihi: 01.11.2006


Bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir, bu nedenle bonoyu düzenleyen kişi asıl borçlu konumundadır. TTK m. 688’de sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında, bonoya isteğe bağlı olarak bedelin nakden ya da malen alındığı kayıtları konulabilir. Temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik bu bedel kaydı senedin bono niteliğini etkilemez. Bu tür kayıtlar bonoyu düzenleyenin lehdardan karşı edimi aldığını belirtmeye yarar, kambiyo hukuku yönünden önemi yoktur. Bedel kaydı daha çok bonoyu düzenleyen ile lehdar arasında iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem kazanır, kişisel def’i nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır. Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı artık senedin kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Old 11-06-2012, 10:45   #10
Mozkul

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2003/19-781
K. 2003/768
T. 17.12.2003
• MENFİ TESPİT DAVASI ( Davacının Bonodan Dolayı Borçlu Olmadığının Tespini Talep Etmesi )
• MENFİ TESPİT DAVASININ ÖZELLİĞİ ( 2004 Sayılı Yasaya Gör Borçlunun İcra Takibinden Önce veya Takip Sırasında Borçlu Olmadığının İspatı Amacıyla Menfi Tespit Davası Açabilmesi )
• MENFİ TESPİT DAVALARINDA İSPAT ( Bir Vakıadan Kendi Lehine Haklar Çıkaran Müddeinin O Vakıayı İspat Etmesi Genel İspat Kuralının Menfi Tespit Davaları İçinde Geçerli Olduğunun Kabul Edilmesi )
• KAMBİYO İLİŞKİSİ ( Kambiyo İlişkisinin Temelini Oluşturan Taraflar Arasındaki Şahsi İlişkinin Soyutluk Kuralı Gereği Olarak İspat Bakımından Kambiyo İlişkisinden Ayrı Olması )
• İSPAT YÜKÜ ( Temeldeki Hukuki İlişki Yönünden Bonodaki İspat Kaydının Bizzat Alacaklı Tarafından Değişikliğe Uğratılması Sonucunu Olarak İspat Yükünün Alacaklıda Olması )
• BORÇLUNUN İSPAT YÜKÜ ( Borçlu Borcun Varlığını Kabul Ediyor Fakat Borcun Ödeme Gibi Bir Nedenle Sona Erdiğini İddia Ediyorsa Bu Durumda Doğal Olarak İspat Yükünün Borçluda Olduğunun Kabulü )
• TEMEL İLİŞKİ ( Kambiyo İlişkisinin Temelini Oluşturan Taraflar Arasındaki Şahsi İlişkinin Soyutluk Kuralı Gereği Olarak İspat Bakımından Kambiyo İlişkisinden Ayrı Olması )
• BONODA YER ALAN MALEN KAYDI ( Temeldeki Hukuki İlişki Yönünden Bonodaki İspat Kaydının Bizzat Alacaklı Tarafından Değişikliğe Uğratılması Sonucunu Olarak İspat Yükünün Alacaklıda Olması )
• MALEN KAYDI ( Senetten Anlaşılmayan Elden Para Verilmesi Olgusununa Alacaklı Tarafından Dayanılması Neticesinde İspat Yükününde Alacaklıda Olduğunun Kabul Edilmesinin Gerekmesi )
1086/m.72
4721/m.6
6762/m.688,691
2004/m.72


ÖZET :

İcra ve İflas Kanunu'nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığım ispat için menfi tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur ( MK.nun 6 ).İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran ( iddia eden ) taraf o vakıayı ispat etmelidir.Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin ( borcun ) varlığını kanıtlamak durumundadır.

Somut olaya gelince; eldeki dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının saptanması istemine ilişkin olduğuna göre konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir.Davacı/borçlu, davalı/alacaklının icra takibinin dayanağı olan senette malen kaydı bulunmasına karşın aralarında bir mal alışverişi bulunmadığını, senedin bankadan kırdırılarak kendisine bedelinin verilmesi amacıyla düzenlendiğini, ancak senedin bankaya ibraz edilmediği gibi, kendisine de bir ödeme yapılmadığı iddiasıyla, bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitini istemiştir.Davalı/alacaklı taraf ise, bonoda malen kaydı bulunmasına karşın borçlu ile aralarında mal alışverişi olmadığını, kabulle borcun nedeninin elden nakit olarak verilen para olduğunu, ifade etmiştir.

Şu durumda, takibin dayanağını teşkil eden dolayısıyla da alacaklının alacağını ispat aracı durumundaki bonoda bulunan "malen" kaydının doğru olmadığı yönündeki borçlu iddiasının alacaklı yanca kabul edilmesi, temeldeki hukuki ilişki yönünden bonodaki bu ispat kaydının bizzat alacaklı tarafından değişikliğe uğratılması sonucunu doğurur. Alacağın varlığını ve dayandığı temel ilişkinin senettekinden farklı olduğunu iddia eden alacaklı artık kendi dayandığı ve senetten anlaşılmayan ( elden para verilme olgusunu ), bu hususu ispat yüküyle karşı karşıyadır. Eş söyleyişle, kendi dayanağı olan senetteki sebepten ayrılarak elden para verildiği iddiasını ortaya atarak, "bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf bu vakıayı ispat etmeye mecburdur.

DAVA :

Taraflar arasındaki "menfi tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 17.10.2001 gün ve 2000/368-2001/771 sayılı kararın incelenmesi Davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 11.03.2003 gün ve 2002/459-2003/2026 sayılı ilamı ile; ( "Dava, bonodan dolayı borçlu bulunulmadığının tesbiti istemine ilişkindir.

Mahkemece dava konusu bononun hatır senedi olduğu yolundaki iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine, %40 tazminatın davacıdan alınarak davalıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava konusu bonoda "malen" kaydı bulunduğu halde davalı alacaklı, senedin verilen borç para karşılığı düzenlendiğini savunarak senedin ihdas nedenini talil etmiştir. Bu durumda, alacağı ispat yükü yer değiştirerek davalıya geçtiğinden davalıdan delilleri sunulup sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir." ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR :

Dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu bulunmadığının saptanması isteminden ibarettir.

Tarafların kabulüne göre senedin tanzimi zamanında davacı/borçlu, davalı/alacaklı şirketin muhasebecisidir. Aralarında mal alım satımını gerektirir ticari bir ilişkinin bulunmadığı her iki tarafın da kabulündedir.

Dava konusu kambiyo senedinde ihdas nedeni olarak "malen" kaydı bulunmaktadır.Davacı/borçlu; davalı/alacaklının takibe konu ettiği malen kaydı içeren bono nedeniyle borcu bulunmadığını, aralarında mal alışverişi olmadığını, bononun bankadan kırdırılarak bedelinin kendisine verilmesi amacıyla düzenlendiğini, ancak bunun da gerçekleşmediğini, iddia ederek borçlu olmadığının tespitini istemiştir.

Davalı taraf temsilcisi de bonodaki malen kaydına karşın aralarında mal alışverişi olmadığını, kabulle birlikte davacı/borçluya elden borç para verildiğini ve bunu ödemediğini savunmuştur.

Mahkemece, bononun bedelinin malen mi nakden mi olduğu hususunun kesinleşmediği ve bedelin nakden ödendiğinin ispat edilemediği, senet bedelinin malen olduğunun kabul edildiği, bononun geçerli olduğu, dava konusu bononun hatır senedi olduğu yolundaki iddianın da davacı yanca kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine, %40 tazminatın davacıdan alınarak davalıya ödenmesine karar verilmiştir. Davacı vekilinin temyizi üzerine bu karar Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur. Mahkeme "karşılıklı olarak senetteki malen kaydının talil edildiği, ispat yükünün bu nedenle davacı/borçluda olduğu" gerekçesiyle önceki kararında direnmiş, hükmü yine davacı vekili temyize getirmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; "malen" kaydı bulunan emre muharrer senette, borçlu/davacının alacaklıdan mal veya elden para almadığını; davalı/alacaklının da borçluya mal vermediğini ancak elden nakit borç para verdiğini savunması karşısında ispat yükünün taraflardan hangisinde olduğu noktasındadır.

Öncelikle, alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin ve bu senette yer alan malen kaydının hukuksal anlamını irdelemekte yarar vardır.

Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki "kambiyo ilişkisi" ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu "kambiyo taahhüdü"nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.

Bu genel açıklamadan sonra hemen belirtelim ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır. ( TTK m 691/1 )

Bonoda şekil şartları TTK m 688'de sayılmıştır.Bunlar; "Bono" yada "Emre Muharrer Senet" ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir.

Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir. ( Prof Dr.Reha Poroy Kıymetli Evrak Hukuku Esasları 11.Bası İstanbul 1989 sh.237 vd. )

Yerleşik Yargıtay İnançlarında ve öğretide de kabul edildiği gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik "bedel kaydı"dır. Yinelemek gerekirse "bedel kaydı" kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin ( borçlunun ), senedin lehdarından ( alacaklıdan ) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında Kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü, kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması, şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtlan daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda ( HUMK. nun 290 mad. ) önem taşır. Kişisel defi nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.

Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin "kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu" yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır. ( Y.11.H.D.7/10/1982 gün ve 1982/4034-3688 sayılı ilamı ).

Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir ( Y.İBK. 12/4/1933 gün ve 1933/30-6 sayılı ilamı ).

Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu savlayan tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı "malen" kaydıyla yada bir alacak borç ilişkisine dayandığı "nakten" kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili ( nedene, illete bağlanması ) anlamına gelir ki, böyle bir durumda kanıt yükümlülüğü yer değiştirir. Senedi talil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. ( Y.11.H.D.4/5/1984 gün 1984/2517-2601 sayılı ilamı ).

Senette borcun nedeni "mal" yada "nakit" olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin ta'lili denmektedir. Bu anlamda ta'lil senet metninde açıklanan düzenleme ( ihdas ) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir.

"Malen" ibaresi bulunan bir bonoda malın teslim alındığı, borçlu tarafından ikrar edilmiştir. Alacaklının teslim ettiğini kanıtlamak yükümlülüğü yoktur. Yazılı ikrarın aksini diğer bir deyişle, malın teslim edilmediğini borçlu kanıtlamak yükümlülüğündedir. ( Yargıtay Ticaret Dairesinin 10.4.1967 gün 558-1967 sayılı ilamı ve 23.11.1970 gün ve 2787-4659 sayılı ilamı, 11.H.D.nin 22/3/1983 gün ve 1983/772-1384 sayılı ilamı ).

Borçlu bonodaki "bedeli malen almıştır" kaydına rağmen bononun iptalini ister ve alacaklı bedelin mal olarak verilmediğini kabul, fakat nakden verildiğini iddia edecek olursa ispat külfeti hangi tarafa ait olacaktır. Eş söyleyişle alacaklı mı borçluya nakit verdiğini, yoksa borçlu mu alacaklıdan nakit almadığını kanıtlayacaktır. Bu ispat hangi koşullarda olacaktır?

Mal kaydı bulunan bonoda borçlu alacaklıdan mal almadığını iddia, alacaklıda borçluya mal vermediğini kabul ederse borçlunun iddiası sabit olmuştur. Lehdarın bedelin para olarak verildiği iddiası ise, ispatı kendisine düşen bir husustur ( Prof.Dr.Fırat Öztan Kıymetli Evrak Hukuku, 2.bası, Ankara,1997, sh. 1007 vd )

Alacaklının başka bir iddiası varsa, diğer bir deyişle alacağının bir alacak borç ilişkisine dayandığını iddia ediyorsa bunu ispatlamak yükümlülüğündedir. ( Dr.Fadıl Cerrahoğlu Hukuki Bahisler Bononun Temel İlişki Açısından Delil Niteliği ve Bonoda Bedel Kaydı makalesi, İstanbul Ticaret Odası Gazetesi 7 Nisan 1972 s.8 ) Yargıtay'ın yerleşik görüşü de bu yöndedir ( 19.H.D. 14.4.1992 gün ve 1992/8081-4430 sayılı ilamı, Y.11.H.D.nin 21.12.1983 gün ve 1983/5668-5790 sayılı ilamı. 11 HD. 16.6.1983 gün ve 1983/3004-3130 sayılı ilamı ).

Hemen burada menfi tespit konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde durmakta yarar vardır.

İcra ve İflas Kanunu'nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığım ispat için menfi tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur ( MK.nun 6 ).

İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran ( iddia eden ) taraf o vakıayı ispat etmelidir.

Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.

Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin ( borcun ) varlığını kanıtlamak durumundadır.

Somut olaya gelince;

Eldeki dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının saptanması istemine ilişkin olduğuna göre konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir.

Davacı/borçlu, davalı/alacaklının icra takibinin dayanağı olan senette malen kaydı bulunmasına karşın aralarında bir mal alışverişi bulunmadığını, senedin bankadan kırdırılarak kendisine bedelinin verilmesi amacıyla düzenlendiğini, ancak senedin bankaya ibraz edilmediği gibi, kendisine de bir ödeme yapılmadığı iddiasıyla, bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitini istemiştir.

Davalı/alacaklı taraf ise, bonoda malen kaydı bulunmasına karşın borçlu ile aralarında mal alışverişi olmadığını, kabulle borcun nedeninin elden nakit olarak verilen para olduğunu, ifade etmiştir.

Şu durumda, takibin dayanağını teşkil eden dolayısıyla da alacaklının alacağını ispat aracı durumundaki bonoda bulunan "malen" kaydının doğru olmadığı yönündeki borçlu iddiası alacaklı yanca da kabul edilmiş, temeldeki hukuki ilişki yönünden bonodaki bu ispat kaydı bizzat alacaklı tarafından değişikliğe uğratılmıştır. Alacağın varlığını ve dayandığı temel ilişkinin senettekinden farklı olduğunu iddia eden alacaklı artık kendi dayandığı ve senetten anlaşılmayan elden para verilme olgusunu ispat yüküyle karşı karşıyadır. Eş söyleyişle, kendi dayanağı olan senetteki sebepten ayrılarak elden para verildiği iddiasını ortaya atarak, "bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden" taraf davalı/alacaklıdır ve bu vakıayı ispat etmeye mecburdur, dolayısıyla ispat yükü davalı/alacaklıdadır. Borçlu aralarında temel ilişkinin varlığını kabul etmemiş, kendisine ispat yükü getirecek olan ödeme nedeniyle karşılıksızlık iddiasında bulunmamış, aksine borcun varlığını inkar etmiştir. Alacaklının bonodaki malen kaydına karşın alacak borç ilişkisinin mal alışverişine dayanmadığı yönündeki kabulü karşısında davacı/borçlunun iddiası bu noktada sabit olmaktadır. Lehdarın yani alacaklının "bedelin para olarak verildiği " iddiasını ispat yükü ise kendisinde bulunmaktadır.

Hal böyle olunca; mahkemece kanıt yükünün davalı tarafta olduğu gözetilerek, davalının savını kanıtlayabilmesi için olanak verilip, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kanıt yükünün tayininde yanılgıya düşülerek davanın reddine ilişkin önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Direnme kararının açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 17.12.2003 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
Old 11-06-2012, 10:59   #11
Mozkul

 
Varsayılan

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 1989/2737 E., 1990/3240 K.
İÇTİHAT ÖZETİ : Dava konusu bonoda nakden veya malen alacak kaydı olmadığından ispat yükü davacıda olup iddia tanıkla ispat edilemez.
DAVA : Hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, oğlu C.`in dava dışı A.`den satın aldığı renkli televizyonun borcu için kendisinin bu şahsa açık bono düzenleyip verdiğini, oğlu C.`in televizyonu davalıya devir ettiğini ve davalının televizyon borcunu asıl satıcı alan A`ye ödediğini, ancak bu arada davalının boş bonoyu A`den alarak kendisini alacaklı gösterip 750.000 TL. bedel yazarak icra takibine geçtiğini, taraflar arasında herhangi bir ilişki bulunmadığını iddia ederek takibe konu 750.000 TL. bedelli bono nedeniyle davalıya borçlu bulunmadığının tesbitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı iddiasının doğru olmadığını, iddianın tanıkla isbatına muvafakatları bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia ve savunmaya, dinlenen tanıklar beyanlarına ve toplanan kanıtlara nazaran taraflar arasında borç ilişkisinin bulunmadığı iddiasının tanık beyanları ile belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, 750.000 TL. bedelli bonoya dayalı alacak nedeniyle menfi tesbit istemine ilişkindir. Dava konusu bonoda nakden veya malen kaydı bulunmamaktadır. İsbat külfeti davacıda olup, iddia tanıkla isbat edilemez. Davacı iddiasını yazılı bir delille isbat edemediğinden davacıya iddiasıyla ilgili olarak davalıya yemin teklifine hakkı bulunduğu hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle davalı yararına bozulması icabetmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 10.4.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 11-06-2012, 11:03   #12
Mozkul

 
Varsayılan

T.C.
Y A R G I T A Y
13.HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI

ESAS KARAR
1991/9616 1992/880

YARGITAY İLAMI

MAHKEMESİ :Tekirdağ 2. Asliye Hukuk Hakimliği
TARİHİ :19.9.1991
NOSU :215-372



Taraflar arasındaki tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda
ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen
hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya
incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalıdan inşaat malzemeleri satın aldığını, karşılığında
4.125.000 Tl.lık bono verdiğini, davalının malzemeleri teslim etmediğini,
karşılıksız kalan bono nedeniyle aleyhine icra takibine giriştiğini,
beyanla borçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, cevap dilekçesinde davacının borcu haciz sırasında kabul
ettiğini, yargılamada ise bononun ifa edilen hizmet karşılığı
düzenlendiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, bonoda malen kaydının bulunduğu, bu kayıt karşısında
davalı tanıklarının bildirimlerine itibar edilmediği, davacı tanık
beyanlarına göre de bononun mal karşılığı verildiği, davalının mal teslim
etmediği, bu şekliyle senedin karşılıksız kaldığı gerekçesiyle dava
sabit kabul edilerek borçsuzluğun tesbitine karar verilmiş, hüküm davalı
tarafından temyiz edilmiştir.
İcra takibine konu 4.6.1989 ödeme günlü 4.125.000 Tl.lık bononun
davalı lehine davacı tarafından keşide edildiği tarafların kabulündedir.
Uyuşmazlık bu bononun davacının davalıdan satın aldığı inşaat
malzemeleri bedeli karşılığı olarak düzenlenip düzenlenmediği ile
davalının davacının dava dışı kooperatife ait yapımını üstlendiği
inşaatın plan ve projesinin davacı tarafından davalıya hazırlattırılıp
çizdirilmesi hizmeti karşılığı olarak verip vermediği noktasında
toplanmaktadır. T.T.Kanunu hükümlerine göre bonolarda veriliş sebebi
hakkında bir kayıt bulunması zorunluluğu yoktur. Ancak taraflar
aralarındaki hukuki ilişkinin niteliğine göre bu yolda bonoya kayıt
koyabilirler (Malen, nakden, hizmet veya kira karşılığı veya teminat vs.
gibi) somut olayda, davaya konu bonoda ise mal karşılığı anlamında "malen"
kaydı bulunmaktadır.
Davacıda, bu kayda uygun olarak senet karşılığı bilahare teslim
edilecek inşaat malzemelerinin kendisine teslim edilmediğini ileri
sürmektedir. Kural olarak böyle bir iddia ile açılan davada davacı senet
karşılığı malın satıcı davalı tarafından teslim edilmemiş olduğunu yasal
delillerle kanıtlamak durumundadır. Ne varki, davalı bu iddia karşısında
senetteki malen kaydının gerçeği yansıtmadığı, aslında senedin hizmet
karşılığı olarak düzenlendiğini ve hizmetinde tanziminden evvel ifa
edildiğini savunmak suretiyle senetteki malen kaydını talil etmiştir. Bu
durumda senedin ifa edilen hizmet karşılığında düzenlendiğini davalının
isbat etmesi gerekir ve isbat külfeti yer değiştirmiştir. Davacının
imzasını ihtiva eden, ancak hangi sebepten borçlu olduğunu göstermeyen
bu belge bir yazılı delil başlangıcı sayılacağından davalı savunmasını
şahit dahil her türlü delille isbat edebilir. Mahkemece, taraf
delilleri toplanıp şahitleride dinlendikten sonra sırf senetteki malen
kaydı karşısında isbat külfeti kendisine düşen davalı tanıklarına
itibar edilmeyip değerlendirilmemesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı
gerektirir.
Mahkemece yapılacak iş isbat külfetinin davalıda bulunduğu
benimsenerek davalı delilleri ile davacının karşı delilleri hep
birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar vermekten
ibarettir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davalı
yararına BOZULMASINA, istek halinde peşin harcın iadesine, 4.2.1992 gününde
oybirliğiyle karar verildi.

Başkan Üye Üye Üye Üye
A.İ.Arslan M.S.Atalay M.Yüksel Ş.Yüksel A.E.Baççıoğlu



lira
31.000 PH iade
Old 11-06-2012, 13:33   #13
Mozkul

 
Varsayılan

Hukuk Genel Kurulu 2003/19-290 E, 2003/286 K.

"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki "menfi tesbit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 9. Ticaret Mahkemesince

davanın reddine dair verilen 03.05.2001 gün ve 2000/101 E- 2001/470 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından

istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 16.05.2002 gün ve 2001/6344-2002/3718 sayılı ilamı ile; (...Davacı vekili,

davalı tarafa sipariş edip daha sonra alımından vazgeçtiği mal için düzenlendiğini iddia ettiği senedin icra takibine konulduğunu ve

karşılığı bulunmadığını ileri sürerek, söz konusu senetle borçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davaya karşı cevabında, davacının, müvekkiline olan borcu nedeni ile dava konusu senedi keşide ettiğini, ancak el

alışkanlığı nedeni ile senedin "Malen" kayıtlı olarak düzenlendiğini savunarak, senedin ihdas nedenini talil etmiştir. Bu durumda

mahkemece, kanıt yükünün senet metnini talil eden davalı tarafta olduğu gözetilerek, davalıya ileri sürdüğü hususu ispat imkanı tanınıp

tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, kanıt yükünün tayininde yanılgıya düşülerek yazılı

şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir..... gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan

yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HGK KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan

sonra gereği görüşüldü:

Dava, karşılıksız kalan kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının saptanması isteminden ibarettir.

Davacı, davalının ortağı olduğu Y... İnş. Ltd. Şti ile inşaat malzemesi alımı konusunda eskiye dayalı mal alışverişlerinin olduğunu, icraya

konulan senedin de yine böyle bir mal alışverişi sırasında, alınan malzeme tutarı hesap edilerek fatura edilip, bedeli ödendiği

takdirde geri verilmek üzere teminat amacıyla verildiğini ancak, bu görüşmeden sonra aynı gün yapılan bir siparişten cayıldığını, buna

karşılık, davalının senedi kendisine iade etmeyip, yırtıp atıyorum diyerek bir kağıt parçasını yırtığını, aradan üç yıl geçince de kötü niy

olarak icraya koyduğunu savlayarak, sözü edilen alacağın var olmadığının saptanmasını ve takibin iptalini istemiştir.

Davalı ise, sözü edilen senedin bir borç ilişkisine dayalı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; davacının dava konusu senedin teminat amacıyla düzenlendiğini, davalının ise nakden verildiğini savunmakla, her

iki yanın da senetteki "malen" ibaresini ta'lil ettiği, bu durumda ispat yükünün yer değiştirmeyeceği, davacının davasını ispat etmesi

gerektiği, davacının bir yazılı delilinin olmadığını ve yemin deliline de dayanmayacağını beyan ettiği ve böylece davasını kanıtlayamad

gerekçesiyle davanın reddine ilişkin olarak verdiği hüküm, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.

Hemen belirtelim ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu

durumundadır. (TTK m 691/1)

Bonoda şekil şartları TTK m 688'de sayılmıştır. Bunlar; "Bono"yada "Emre Muharrer Senet" ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel

ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil

şartlarından değildir.

Bu zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlarda vardır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği

kaybolur. Buna karşılık bonoya isteğe bağlı olarak, faiz bedelinin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da

konabilir. (Prof Dr. Reha Poroy Kıymetli Evrak Hukuku Esasları 11. Bası İstanbul 1989 s. 237 vd.)

Yerleşik Yargıtay İnançlarında kabul edildiği gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan

borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik "bedel kaydı"dır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması, senedin

bono niteliğini etkilemez. Bu tür kayıtlar, bonoyu düzenleyenin, "lehdardan karşı edimi aldığını" belirtmeğe yarar. Kambiyo hukuku

yönünden önemi yoktur.

Bedel kayıtları daha çok bonoyu düzenleyenle, lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda (HUMK. md. 290) önem

kazanır ve kişisel defi nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır. Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri

bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin "kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu" yolundaki

soyutluk kuralına dayanamayacaktır. (Y. 11. H.D. 7/10/1982 gün ve 1982/4034-3688 sayılı ilamı).

Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin

gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (Y.İBK. 12/4/1933 gün ve 1933/30-6 sayılı ilamı)





Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin

bedelsiz olduğunu savlayan tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı "malen" kaydıyla yada bir alacak borç

ilişkisine dayandığı "nakten" kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin

ta'lili (nedene, illete bağlanması)anlamına gelir ki, böyle bir durumda kanıt yükümlülüğü yer değiştirir. Senedi talil eden, savını kanıtlamak

yükümlülüğü altına girer. (Y. 11. H.D. 4/5/1984 gün 1984/2517-2601 sayılı ilamı).

Senette borcun nedeni "mal" yada "nakit" olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından,

ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa,

lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünüde üstlenecektir. Buna

senedin ta'lili denmektedir. Bu anlamda ta'lil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma

anlamına gelir.

"Malen" ibaresi bulunan bir bonoda malın teslim alındığı, borçlu tarafından ikrar edilmiştir. Alacaklının teslim ettiğini kanıtlamak

yükümlülüğü yoktur. Yazılı ikrarın aksini diğer bir deyişle, malın teslim edilmediğini borçlu kanıtlamak yükümlülüğündedir.(Yargıtay Ticare

Dairesinin 10.4.1967 gün 558-1967 sayılı ilamı ve 23.11.1970 gün ve 2787-4659 sayılı ilamı, 11. H.D.nin 22/3/1983 gün ve

1983/772-1384 sayılı ilamı).

Borçlu bonodaki "bedeli malen almıştır" kaydına rağmen bononun iptalini ister ve alacaklı bedelin mal olarak verilmediğini kabul,

fakat nakden verildiğini iddia edecek olursa ispat külfeti hangi tarafa ait olacaktır.? Eş söyleyişle alacaklımı borçluya nakit verdiğini,

yoksa borçlu mu alacaklıdan nakit almadığını kanıtlayacaktır. Bu ispat hangi koşullarda olacaktır.?

Mal kaydı bulunan bonoda borçlu alacaklıdan mal almadığını iddia, alacaklıda borçluya mal vermediğini kabul ederse borçlunun

iddiası sabit olmuştur.

Alacaklının başka bir iddiası varsa, diğer bir deyişle alacağının bir alacak borç ilişkisine dayandığını iddia ediyorsa bunu ispatlamak

yükümlülüğündedir. (Dr. Fadıl Cerrahoğlu Hukuki Bahisler Bononun Temel İlişki Açısından Delil Niteliği ve Bonoda Bedel Kaydı

makalesi, İstanbul Ticaret Odası Gazetesi 7 Nisan 1972 s. 8) Yargıtay'ın yerleşik görüşü de bu yöndedir (19. H.D. 14.4.1992 gün ve

1992/8081-4430 sayılı ilamı, Y. 11. H.D.nin 21.12.1983 gün ve 1983/5668-5790 sayılı ilamı. 11 HD. 16.6.1983 gün ve

1983/3004-3130 sayılı ilamı).

Somut olayda dosya kapsamından anlaşıldığına göre; taraflar arasında süregelen ticari ilişkide davalı satıcı hiçbir bedel almadan

davacı alıcıya mal göndermekte, alıcı, fatura düzenlenip para ödeninceye kadar geçen süre içinde geçerli olmak üzere, teslim aldığı

malların bedeline mahsuben avans olmak üzere, satıcıya (davalı-alacaklıya) bir bono düzenleyip vermekte, fatura düzenlenip

satış bedeli ödendiğinde, satıcıda bulunan bono alıcıya iade edilmektedir. O halde, dava konusu bono teminat olarak değil, alıcının

(davacı-borçlunun) teslim aldığı mallarının bedeline mahsuben alındığı, anlaşılmaktadır. Davacı borçlu söz konusu bonoyu bir ticari iliş

sırasında, mal bedeli fatura edilip ödendiğinde geri verilmek üzere, teminat amacıyla verildiğini bildirmiş, alacaklı ise borç karşılığı

verildiğini savunmuştur. Açıkça görüleceği üzere davacı borçlunun beyanı, senedin ihdas nedenine daha uygun bir beyan olup, her ne

kadar dava dilekçesinde teminat olarak verildiğini belirtmiş ise de, taraflar arasındaki ticari ilişkinin niteliği göz önüne alındığında, sözü

edilen senedin avans amacıyla verildiği belirgindir. Öyle ise, burada iki taraflı ta'lil söz konusu değildir."Malen"kaydı bulunan

senedin ihdas nedenini, borç karşılığı verildiğini savunan davalı ta'lil etmiştir. Hal böyle olunca; mahkemece kanıt yükünün senet

metnini ta'lil eden davalı tarafta olduğu gözetilerek, davalının savını kanıtlayabilmesi için olanak verilip, tüm deliller birlikte

değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kanıt yükünün tayininde yanılgıya düşülerek direnme kararı verilmesi hatalı

olup bozulması gerekir.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen

nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri

verilmesine, 09.04.2003 gününde, oybirliği ile karar verildi
Old 15-07-2014, 18:16   #14
CATWOMAN

 
Varsayılan

Senette malen yada nakden kaydı yoksa, senet nakden verilmiş kabul edilir. Şayet bono ise, borçlu davacı borçlu olmadığını, adi senet ise alacaklı alacaklı olduğunu kanıtlamak zorundadır.
Old 27-12-2018, 13:05   #15
Mozkul

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan CATWOMAN
Senette malen yada nakden kaydı yoksa, senet nakden verilmiş kabul edilir. Şayet bono ise, borçlu davacı borçlu olmadığını, adi senet ise alacaklı alacaklı olduğunu kanıtlamak zorundadır.

Senette malen/nakten kaydı bulunmaması senedin nakden verildiğine karine teşkil etmez.

Yerleşik Yargıtay İnançlarında ve öğretide de kabul edildiği gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik "bedel kaydı"dır. Yinelemek gerekirse "bedel kaydı" kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin ( borçlunun ), senedin lehdarından ( alacaklıdan ) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında Kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü, kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması, şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtlan daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda ( HUMK. nun 290 mad. ) önem taşır. Kişisel defi nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.

Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin "kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu" yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır. ( Y.11.H.D.7/10/1982 gün ve 1982/4034-3688 sayılı ilamı ).

Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir ( Y.İBK. 12/4/1933 gün ve 1933/30-6 sayılı ilamı ).

Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu savlayan tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı "malen" kaydıyla yada bir alacak borç ilişkisine dayandığı "nakten" kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili ( nedene, illete bağlanması ) anlamına gelir ki, böyle bir durumda kanıt yükümlülüğü yer değiştirir. Senedi talil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. ( Y.11.H.D.4/5/1984 gün 1984/2517-2601 sayılı ilamı ).

Senette borcun nedeni "mal" yada "nakit" olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin ta'lili denmektedir. Bu anlamda ta'lil senet metninde açıklanan düzenleme ( ihdas ) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir.

"Malen" ibaresi bulunan bir bonoda malın teslim alındığı, borçlu tarafından ikrar edilmiştir. Alacaklının teslim ettiğini kanıtlamak yükümlülüğü yoktur. Yazılı ikrarın aksini diğer bir deyişle, malın teslim edilmediğini borçlu kanıtlamak yükümlülüğündedir. ( Yargıtay Ticaret Dairesinin 10.4.1967 gün 558-1967 sayılı ilamı ve 23.11.1970 gün ve 2787-4659 sayılı ilamı, 11.H.D.nin 22/3/1983 gün ve 1983/772-1384 sayılı ilamı ).
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Nakden Kaydı Olan Bonoda ispat Külfeti Av.ÜNER Meslektaşların Soruları 1 11-07-2009 13:12
Bonoda malen kaydı-ciro Burak Demirci Meslektaşların Soruları 3 27-05-2009 21:12
Bonoda malen kaydı Av.Nesrin Meslektaşların Soruları 10 29-05-2008 16:34
bonoda malen-nakten bölümünde tahrifat Avukat Neslihan Meslektaşların Soruları 5 15-01-2008 11:09
Senede malen yerine nakden yazılırsa NİLGÜN Meslektaşların Soruları 5 12-04-2007 00:38


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07852507 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.