Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Temerrüt nedeniyle tahliye davasında usulsüz tebligat

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 16-03-2010, 18:13   #1
Hukuka Saygı

 
Varsayılan Temerrüt nedeniyle tahliye davasında usulsüz tebligat

Merhaba değerli meslektaşlarım. Sorum şudur.
Kira borçlarını ödemeyen kiracıya karşı icra takibi yaptım, ihtarlı ödeme emrinin tebliğinden 30 gün sonra da İcra Mahkemesinde tahliye davasını açtım.
Duruşması bugündü ve mahkeme, tebligatın davalıya usulsüz tebliğ edilmiş olması nedeniyle, dava dilekçesinin davalıya tekrar tebliğine karar verdi.
Usulsüzlük şurada, postacı muhatabın tevziat saatinde işe gittiğini komşusundan öğrenmiş, komşunun adını yazmış ama imzasını almamış, imzadan imtina ettiyse onu da yazmamış. Dolayısıyla tebligat gerçekten usulsüz.
Ancak icra dosyasına bir baktım, ihtarlı ödeme emri de aynı şekilde usulsüz olarak muhtara tebliğ edilmiş.
Şimdi ben ikinci defa İcra Mahkemesinin dava dilekçesini tebliğe çıkardım. Bu kez usulüne uygun olarak tebliğ olsa bile, hakim icradan gönderilen ödeme emrinin usulsüz tebliği yüzünden davamı reddeder mi?
Old 16-03-2010, 18:20   #2
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hukuka Saygı
Merhaba değerli meslektaşlarım. Sorum şudur.
Kira borçlarını ödemeyen kiracıya karşı icra takibi yaptım, ihtarlı ödeme emrinin tebliğinden 30 gün sonra da İcra Mahkemesinde tahliye davasını açtım.
Duruşması bugündü ve mahkeme, tebligatın davalıya usulsüz tebliğ edilmiş olması nedeniyle, dava dilekçesinin davalıya tekrar tebliğine karar verdi.
Usulsüzlük şurada, postacı muhatabın tevziat saatinde işe gittiğini komşusundan öğrenmiş, komşunun adını yazmış ama imzasını almamış, imzadan imtina ettiyse onu da yazmamış. Dolayısıyla tebligat gerçekten usulsüz.
Ancak icra dosyasına bir baktım, ihtarlı ödeme emri de aynı şekilde usulsüz olarak muhtara tebliğ edilmiş.
Şimdi ben ikinci defa İcra Mahkemesinin dava dilekçesini tebliğe çıkardım. Bu kez usulüne uygun olarak tebliğ olsa bile, hakim icradan gönderilen ödeme emrinin usulsüz tebliği yüzünden davamı reddeder mi?

Kiracı usulüne uygun temerrüde düşürülmediğinden dava koşulu oluşmamıştır. Mahkeme re'sen gözetecektir.
Old 16-03-2010, 18:32   #3
Av.Ömeroğlu

 
Varsayılan

İcra mahkemesi usulsüz tebligatı borçlu tarafından ileri sürülmedikçe resen nazara alamaz.Davanızın şartları varsa kabul edilmesi olasıdır.Bu linke göz atmanızda fayda var:http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=11386
Old 16-03-2010, 18:54   #4
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Yorumsuz

Alıntı:
Yazan Av.Ömeroğlu
İcra mahkemesi usulsüz tebligatı borçlu tarafından ileri sürülmedikçe resen nazara alamaz.Davanızın şartları varsa kabul edilmesi olasıdır.Bu linke göz atmanızda fayda var:http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=11386


T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/8166
K. 2005/9870
T. 27.10.2005
• TEMERRÜT NEDENİ İLE TAHLİYE ( Tebligat Yetkili Temsilci Yerine Daimi İşçiye Yapılmış Olup Yetkili Temsilcinin Hangi Sebeple İşyerinde Bulunmadığı veya Evrakı Neden Alamadığı Tevsik Edilmemiş Tebliğ Belgesine Yazılmadığı - Usulsüz İhtarname Hukuki Sonuç Doğurmayacağı )
• KİRA ALACAĞININ TAHSİLİ ( Usule Uygun Tebliğ Edilmeyen İhtarname Hukuki Sonuç Doğurmadığı - Temerrüt Olgusu Gerçekleşmediğinden Davanın Reddi Gerektiği )
• USULE UYGUN TEBLİĞ EDİLMEYEN İHTARNAME ( Hukuki Sonuç Doğurmadığı - Temerrüt Olgusu Gerçekleşmediğinden Temerrüt Nedeni İle Tahliye Davasının Reddi Gerektiği )
• TEBLİGAT ( Yetkili Temsilci Yerine Daimi İşçiye Yapılmış Olup Yetkili Temsilcinin Hangi Sebeple İşyerinde Bulunmadığı veya Evrakı Neden Alamadığı Tevsik Edilmemiş Tebliğ Belgesine Yazılmadığı - Usulsüz İhtarname Hukuki Sonuç Doğurmayacağı )
818/m.260
7201/m.12,13
ÖZET : Dava temerrüt nedeni ile tahliye ve kira alacağının tahsiline ilişkindir. Tebligat yetkili temsilci yerine daimi işçiye yapılmış olup, yetkili temsilcinin hangi sebeple işyerinde bulunmadığı veya evrakı neden alamadığı tevsik edilmemiş, tebliğ belgesine yazılmamıştır. Usule uygun tebliğ edilmeyen ihtarname hukuki sonuç doğurmaz. Temerrüt olgusu gerçekleşmediğinden davanın bu nedenle reddi gerekir.

DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tahliye davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava temerrüt nedeni ile tahliye ve kira alacağının tahsiline ilişkindir. Mahkemece istemin kabulüne karar verilmiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.

Davacı vekili, davalının 1.6.2004 tarihinde ödemesi gereken kira bedelini ihtara rağmen yasal sürede de ödemediğini, temerrüt nedeni ile tahliyesini ve 3750 Euro karşılığı 6.750.0-YTL'nin tahsilini talep etmiş, davalı yargılamaya katılmamış, cevap vermemiştir.

Davacı tarafından davalı limited şirkete gönderilen 19.1.2005 tarihli ihtarname, 28.1.2005 tarihinde şirketin daimi işcisi Nilüfer Sorgul imzasına tebliğ edilmiş olup, bu bildirim Tebligat Kanununun 12, 13.maddeleri ve Tüzüğün 17, 18.maddelerine uygun değildir. Zira tebligat yetkili temsilci yerine daimi işçiye yapılmış olup, yetkili temsilcinin hangi sebeple işyerinde bulunmadığı veya evrakı neden alamadığı tevsik edilmemiş, tebliğ belgesine yazılmamıştır. Usule uygun tebliğ edilmeyen ihtarname hukuki sonuç doğurmaz. Temerrüt olgusu gerçekleşmediğinden davanın bu nedenle reddi gerekirken, kabulü doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 27.10.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 16-03-2010, 19:19   #5
Av.Ömeroğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/8166
K. 2005/9870
T. 27.10.2005
• TEMERRÜT NEDENİ İLE TAHLİYE ( Tebligat Yetkili Temsilci Yerine Daimi İşçiye Yapılmış Olup Yetkili Temsilcinin Hangi Sebeple İşyerinde Bulunmadığı veya Evrakı Neden Alamadığı Tevsik Edilmemiş Tebliğ Belgesine Yazılmadığı - Usulsüz İhtarname Hukuki Sonuç Doğurmayacağı )
• KİRA ALACAĞININ TAHSİLİ ( Usule Uygun Tebliğ Edilmeyen İhtarname Hukuki Sonuç Doğurmadığı - Temerrüt Olgusu Gerçekleşmediğinden Davanın Reddi Gerektiği )
• USULE UYGUN TEBLİĞ EDİLMEYEN İHTARNAME ( Hukuki Sonuç Doğurmadığı - Temerrüt Olgusu Gerçekleşmediğinden Temerrüt Nedeni İle Tahliye Davasının Reddi Gerektiği )
• TEBLİGAT ( Yetkili Temsilci Yerine Daimi İşçiye Yapılmış Olup Yetkili Temsilcinin Hangi Sebeple İşyerinde Bulunmadığı veya Evrakı Neden Alamadığı Tevsik Edilmemiş Tebliğ Belgesine Yazılmadığı - Usulsüz İhtarname Hukuki Sonuç Doğurmayacağı )
818/m.260
7201/m.12,13
ÖZET : Dava temerrüt nedeni ile tahliye ve kira alacağının tahsiline ilişkindir. Tebligat yetkili temsilci yerine daimi işçiye yapılmış olup, yetkili temsilcinin hangi sebeple işyerinde bulunmadığı veya evrakı neden alamadığı tevsik edilmemiş, tebliğ belgesine yazılmamıştır. Usule uygun tebliğ edilmeyen ihtarname hukuki sonuç doğurmaz. Temerrüt olgusu gerçekleşmediğinden davanın bu nedenle reddi gerekir.

DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tahliye davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava temerrüt nedeni ile tahliye ve kira alacağının tahsiline ilişkindir. Mahkemece istemin kabulüne karar verilmiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.

Davacı vekili, davalının 1.6.2004 tarihinde ödemesi gereken kira bedelini ihtara rağmen yasal sürede de ödemediğini, temerrüt nedeni ile tahliyesini ve 3750 Euro karşılığı 6.750.0-YTL'nin tahsilini talep etmiş, davalı yargılamaya katılmamış, cevap vermemiştir.

Davacı tarafından davalı limited şirkete gönderilen 19.1.2005 tarihli ihtarname, 28.1.2005 tarihinde şirketin daimi işcisi Nilüfer Sorgul imzasına tebliğ edilmiş olup, bu bildirim Tebligat Kanununun 12, 13.maddeleri ve Tüzüğün 17, 18.maddelerine uygun değildir. Zira tebligat yetkili temsilci yerine daimi işçiye yapılmış olup, yetkili temsilcinin hangi sebeple işyerinde bulunmadığı veya evrakı neden alamadığı tevsik edilmemiş, tebliğ belgesine yazılmamıştır. Usule uygun tebliğ edilmeyen ihtarname hukuki sonuç doğurmaz. Temerrüt olgusu gerçekleşmediğinden davanın bu nedenle reddi gerekirken, kabulü doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 27.10.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.

YARGITAY

6. HUKUK DAİRESİ

E. 2008/13465

K. 2009/707

T. 2.2.2009

• TEMERRÜT NEDENİYLE TAHLİYE ( İcra Mahkemesi Ödeme Emrinin Tebliğindeki Usulsüzlüğü Kendiliğinden Dikkate Alamayacağı )

• ÖDEME EMRİNİN TEBLİĞİNDEKİ USULSÜZLÜK ( Kendiliğinden Dikkate Alınamayacağı )

• TEBLİGATTAKİ USULSÜZLÜK ( İcra Mahkemesi Ödeme Emrinin Tebliğindeki Usulsüzlüğü Kendiliğinden Dikkate Alamayacağı )

• İCRA MAHKEMESİ ( Ödeme Emrinin Tebliğindeki Usulsüzlüğü Kendiliğinden Dikkate Alamayacağı )

2004/m. 16,269

818/m. 260


ÖZET : Duruşmalara katılmayan davalı, tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesinde şikayet yoluyla ileri sürüp tebliğ tarihini düzelttirmediği gibi süresinde de itirazda bulunmadığından takip kesinleşmiştir. İcra mahkemesi ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü kendiliğinden dikkate alamaz. Takip kesinleşmiş ve süresinde ödeme yapılmamış olduğundan temerrüt gerçekleşmiştir. Bu durum karşısında davanın kabulü gerekir.
DAVA : İcra mahkemesince verilmiş bulunan karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı alacaklı tarafından davalı borçlular hakkında kira alacağının tahsili amacıyla tahliye istekli olarak başlatılan İcra takibine itiraz edilmemesi ve yasal süre içinde ödeme yapılmaması üzerine davacı alacaklı İcra mahkemesine başvurarak tahliye isteminde bulunmuştur. Mahkemece, ödeme emrini içerir tebligatın usulüne uygun olmaması ve reşit olmayan davalılar bakımından yapılacak takiplerin veli ya da vasilerine yöneltilmesi gerektiği kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmesi üzerine karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere ve tahliye tarihinde henüz ergin olmayan davalılar Eyüp ve Sinem'in yasal olarak: aynı meslek ve sanatı sürdüremeyecek olmaları nedeniyle kiracı sayılamayacaklarından haklarındaki davanın reddedilmesinde bir usulsüzlük olamamasına göre temyiz eden davacı alacaklının davalılar Eyüp ve Sinem'e yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davalı Aysel'e yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Davalı Aysel'e 13 Örnek ödeme emri 17.03.2007 tarihinde birlikte oturan Veysel'e yapılmıştır. Duruşmalara katılmayan davalı tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesinde şikayet yoluyla ileri sürüp tebliğ tarihini düzelttirmediği gibi, süresinde de itirazda bulunmadığından takip kesinleşmiştir. İcra mahkemesi ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü kendiliğinden nazara alamaz. YHGK'nun 30.03.2005 gün ve 2005/6-190-220 ve 28.09.2005 gün ve 2005/6-518-518 sayılı kararları da bu doğrultudadır. Kesinleşen takip üzerine yasal sürede ödemede bulunmadığından davalı borçlunun temerrüdü gerçekleşmiştir. Mahkemece, borçlunun takibe itiraz etmemesi ve kira borcunun ödendiğinin de kanıtlanamaması sebebiyle, davalı Aysel yönünden istemin kabulü ile anılan borçlunun kiralanandan tahliyesine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 2 no'lu bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 02.02.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Şayet dava dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliği üzerine borçlu, icra dosyasındaki ödeme emri tebligatının usulsüz yapıldığından bahisle icra mahkemesine takipten haberdar olma(ödeme emri tebliği) tarihinin dava dilekçesinin tebliği olarak düzeltilmesi iddiası ile başvurup süresinde de icra dosyasına itirazlarını sunmazsa icra mahkemesi ödeme emri tebliği usulsüzlüğünü resen nazara alamaz ve tahliye kararı verilir.
Old 16-03-2010, 19:46   #6
Av.Ömeroğlu

 
Varsayılan

Nitekim bu yönde:

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2005/6-518

K. 2005/518

T. 28.9.2005

• TEMERRÜT NEDENİYLE TAHLİYE ( Tebligatın Usulsüzlüğünü Her Ne Yolla Olursa Olsun Öğrenen Borçlunun Takibe İtirazlarını Bildirmemesi ve Şikayet Yoluyla Tebligatın Usulsüzlüğü Konusunda Başvurmamış Olması - Takipten Doğan Hukuki Sonuçların Yerine Getirilmesinde Yasal Bir Engel Bulunmadığı )

• TAHLİYE ( Temerrüt Nedeniyle - Ödeme Emrinin Borçluya Usulünce Tebliğ Edilmemesi Ancak Tahliye İstemli Dava Dilekçesinin Usulünce Tebliğ Edilmesi/İcra Dosyasındaki Usulsüz Tebliğe Muttali Olduğunun Kabulü Gereği )

• USULSÜZ TEBLİĞE MUTTALİ OLMAK ( Ödeme Emrinin Borçluya Usulünce Tebliğ Edilmemesi Ancak Tahliye İstemli Dava Dilekçesinin Usulünce Tebliğ Edilmesi - İtirazların Öğrenme Tarihinden İtibaren Yasal Sürede İcra Dairesine Bildirmesi Gereği )

• ÖDEME EMRİ ( Davalı/Borçluya İcra Dosyasında Çıkarılan/Tebliği Usulsüz İse de Dava Dilekçesi Usulünce Tebliğ Edilmekle "İcra Dosyasındaki Usulsüz Tebliğe" Muttali Olduğunun Kabulü Gerektiği - Temerrüt Nedeniyle Tahliye )

• TEBLİGATIN USULSÜZLÜĞÜ ( Her Ne Yolla Olursa Olsun Öğrenen Borçlunun Takibe İtirazlarını Bildirmemesi ve Şikayet Yoluyla Tebligatın Usulsüzlüğü Konusunda Başvurmamış Olması - Takipten Doğan Hukuki Sonuçların Yerine Getirilmesinde Yasal Bir Engel Bulunmadığı )

2004/m. 269

818/m. 260, 286

7201/m. 21, 32


ÖZET : Dava, temerrüt nedeniyle tahliye istemine ilişkindir. Ödeme emrinin borçluya usulünce tebliğ edilmediği ancak tahliye istemli dava dilekçesinin borçluya usulünce tebliğ edildiği dosya kapsamı ile belirgindir.
Davacı/alacaklı/kiralayanın tahliye istemi temelinde 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 260. maddesine dayalıdır. Anılan 260. maddenin 2.fıkrası gereğince borçlu kiracının ödeme süresi, 30 gün içinde ödeme ve tahliye ihtarının tebliğ edildiği günden başlamaktadır.
Diğer taraftan, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun "Usulüne aykırı tebliğin hükmü" başlıklı 32. maddesinde;
"Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur." denilmektedir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 269. maddesinde ise borçlunun ödeme emrinin tebliğine karşın itiraz etmemesi ve ihtar süresi içinde borcunu da ödememesi halinde alacaklının talebi ile icra mahkemesince tahliyeye karar verileceği hükmü yer almaktadır.
Şu durumda, davalı/borçluya icra dosyasında çıkarılan ödeme emrinin tebliği usulsüz ise de dava dilekçesi usulünce tebliğ edilmekle, borçlunun bu tebliğle "icra dosyasındaki usulsüz tebliğe" muttali olduğunun kabulü gerekir.
Kendisine gönderilen usulsüz tebligatı öğrenen muhatabın bu tebligatın usulsüz olduğunu öğrendiğini beyan edeceği makam tebligatı çıkaran icra dairesi olup, itirazlarını da öğrenme tarihinden itibaren yasal sürede yine icra dairesine bildirmelidir.
Tebligatın usulsüzlüğünü her ne yolla olursa olsun öğrenen borçlunun takibe itirazlarını bildirmemesi ve aynı zamanda icra mahkemesine de şikayet yoluyla tebligatın usulsüzlüğü konusunda başvurmamış olması halinde takipten doğan hukuki sonuçların yerine getirilmesinde yasal bir engelin varlığından da söz edilemez.
Nitekim, emsal nitelikteki Hukuk Genel Kurulu'nun 30.03.2005 gün ve 2005/6-190 esas, 2005/220 sayılı kararında da bu hususlar kabul edilmiştir.
Somut olayda; usulsüz tebliğe muttali olan borçlunun takibin yapıldığı icra dairesine böyle bir beyanı ve itirazı olmadığı gibi, süresi içinde bir ödemesi ve icra mahkemesine şikayet başvurusu da bulunmamaktadır.
Durum bu olunca; davacı/alacaklı/kiralayanın, davalı/borçlu/kiracı hakkında yaptığı takip kesinleşmekle icra mahkemesince tahliye istemli davanın kabulü gerekirken açıklanan hususlara aykırı gerekçelerle redde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı


DAVA : Taraflar arasındaki "tahliye" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Elazığ İcra Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 02.11.2004 gün ve 2004/740-684 sayılı kararın incelenmesi davacı/alacaklı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 08.03.2005 gün ve 95-2014 sayılı ilamı ile ;
( ... Mahkemenin de kabulü gibi icra dosyasında borçlu davalıya ödeme emrinin tebliği Tebligat Kanununun 21.maddesine uygun değil ise de dava dilekçesinin borçlu davalıya tebliği Tebligat Kanununa uygun olup, davalı en geç bu tarihte icra dosyasındaki bu usulsüz tebliğe muttali olmuştur.
Davalı buna rağmen İcra Hakimliğine şikayette bulunmamış ve icra dairesine itirazlarını bildirmemiş olmasına göre yazılı gerekçe ile istemin reddi doğru olmayıp hükmün bozulması gerekmiştir... )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR :Dava, tahliye istemine ilişkindir.
A- Davacı İsteminin Özeti:
Davacı/alacaklı/kiralayan vekili 13.09.2004 tarihli dava dilekçesinde;
Müvekkilinin, davalı Aziz K.'a sözlü kira akdi ile "Elazığ ili Sanayi mah. Sanayi sit. N.6/3" te bulunan taşınmazı kiraladığını, borçlu kiracının 2004 yılı ocak-şubat-mart- mayıs ayı kira bedellerini ödemediğinden hakkında Elazığ 2. İcra Müdürlüğünün 2004/1895 E. Sayılı dosyasında tahliye talepli olarak icra takibi başlattıklarını, borçlu kiracıya usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen bugüne kadar kendilerine 480.000.000 TL ödeme yapıp kalan borcunu ise ödemediğini, ifadeyle, borçlunun borcunun tamamını 30 günlük yasal süresi içinde ödemediğinden ve her hangi bir itirazı da olmadığından İİK.m. 269 vd. maddeleri gereği mecurun tahliyesine karar verilmesini, istemiştir.
B- Davalı Tarafın Cevabının Özeti:
Dava dilekçesi davalı borçlu Aziz K.'ın icra dosyasında da tebliğe konu olan Sanayi mah. Site sok. No: 6/3 Elazığ adresine tebliğe çıkarılmış, birlikte sakin eşi Remziye K.imzasına 30.09.2004 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Davalı borçlu/kiracı: usulüne uygun bu tebliğe karşın yargılamaya katılmamış, cevap vermemiş, mazeret de bildirmemiştir.
C- Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
İcra Mahkemesi;
"İcra dosyası celp edilip incelendiğinde, ödeme emrinin borçluya usulüne uygun tebliğ edilmediği tebligat kanun 21. maddesine göre yapılan tebligat zarfında adresin sürekli kapalı olma sebebi yazılmadığı gibi haber verilen komşunun imzası olmadığı gibi imzadan imtina edip etmediği bile belirtilmemiştir. Bu sebeple davanın reddi yönünde aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur."
Gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
D-Temyiz Evresi, Bozma Ve Direnme:
Mahkeme kararı davacı/alacaklı kiralayan vekili tarafından temyiz edilmiş; ayrıca gerek mahkeme kararı, gerekse de davacı alacaklı/kiralayan vekilinin temyiz dilekçesi davalı borçlu/kiracının daha önce de tebligat çıkarılan adresinde yine davalının eşi imzasına tebliğ edilmiştir.
Davacı alacaklı/kiralayan vekilinin temyizi üzerine Yüksek Özel Daire;
( ... Mahkemenin de kabulü gibi icra dosyasında borçlu davalıya ödeme emrinin tebliği Tebligat Kanununun 21.maddesine uygun değil ise de dava dilekçesinin borçlu davalıya tebliği Tebligat Kanununa uygun olup, davalı en geç bu tarihte icra dosyasındaki bu usulsüz tebliğe muttali olmuştur.
Davalı buna rağmen İcra Hakimliğine şikayette bulunmamış ve icra dairesine itirazlarını bildirmemiş olmasına göre yazılı gerekçe ile istemin reddi doğru olmayıp hükmün bozulması gerekmiştir... )
Gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.
Mahkemece:
"Dosya tüm münderecatı ile yeniden incelendiğinde, bozma ilamının yerinde olmadığı çünkü bozma ilamında belirtildiği üzere icra dosyasındaki tebligatın usulsüz olduğu dava tarihi itibariyle davalı borçlunun halen usulsüz tebliğden haberi olmadığı mahkemenin ve hakimin dava tarihindeki şartlara ve olaylara göre esas iddia hakkında karar vermek gerektiği dava tarihinden sonra ki aşamada davalının mütemerrit duruma düştüğü kabul edilerek davanın kabulüne karar vermek gerektiği şeklindeki Yargıtay bozma ilamına uymanın mümkün olmadığı anlaşılarak mahkememizce önceki hükümde direnilenerek aşağıdaki gibi yeniden hüküm kurulmuştur."
Gerekçesiyle önceki kararda direnilmiş; hüküm davacı/alacaklı/kiralayan vekilince temyiz edilmiştir.
E- Gerekçe:
Dava, temerrüt nedeniyle tahliye istemine ilişkindir.
Öncelikle belirtmekte yarar vardır ki, davacı/alacaklı/kiralayan ile davalı/borçlu/kiracı arasında sözlü kira ilişkisinin varlığı, alacaklı/kiralayanın davalı borçlu/kiracı aleyhine Elazığ 2.İcra Müdürlüğünün 2004/1895 Esas sayılı dosyasında 21.05.2004 tarihinde "Haciz ve Tahliye" istemiyle 2004 yılı Ocak, Şubat Mart , Nisan, Mayıs ayları kiraları 600.000.000 TL Su borcu 564.000.000 TL , elektrik borcu 125.000.000 TL olmak üzere toplam 1.289.000.000 TL alacak için Adi kiraya veya Hasılat Kiralarına Ait Takip talebinde bulunduğu, Örn.51 ödeme emrinin borçlunun "Sanayi Mah. Site Sok. No:6/3 Elazığ" adresine tebliğe çıkarıldığı, 03.06.2004 tarihinde adres kapalı olduğundan bir örneğinin muhtara bırakılıp, bir örneğinin kapıya yapıştırılarak komşuya haber verildiği, yapılan tebligatın Tebligat Kanunu'nun 21.maddesinde düzenlenen yönteme uygun olmadığı, uyuşmazlık konusu olmayıp; Mahkeme ve Özel Daire ödeme emrinin tebliğinin usulsüzlüğünde birleşmişlerdir.
Diğer taraftan, yine bu icra dosyasında takip talebi, vekaletname, ödeme emri ve tebligat ile eldeki davanın ilk ve direnme kararlarının örnekleri dışında başkaca işlem ve evrak bulunmadığı, borçlunun gerek usulsüz tebligat sonrası gerekse eldeki davaya ait dava dilekçesinin tebliği sonrası icra dosyasına her hangi bir itirazının ve icra mahkemesine şikayet başvurusunda bulunduğuna ilişkin herhangi bir savunmasının olmadığı da belirgindir.
Ödeme emrinin tebliğinin usulsüz olduğunun hem Mahkeme hem de Dairenin kabulünde olmasına göre, direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı/alacaklı/kiralayan tarafından tahliye istemi ile açılan eldeki davada dava dilekçesinin usulünce davalı/borçlu/kiracıya tebliğ edilmesine karşın , davalı/borçlu /kiracının icra dosyasına itiraz etmeyip, İcra Hakimliğine de tebligatın usulsüzlüğüne ilişkin şikayette bulunmamış olmasının eldeki davaya etkisinin ne olacağı, noktasındadır.
Tespit olunan bu olgulara göre: Özel Dairece, ödeme emri tebliğinin mahkemece de kabul edildiği üzere geçersiz olduğu; ancak, davalı/borçlunun bu davada yapılan tebligatla duruma muttali olduğu, tebliğden itibaren icra dosyasına itiraz etmesi ve İcra Hakimliğine de şikayette bulunması gerektiği, kabul edilerek redde ilişkin karar bozulmuş; Mahkeme ise, davanın açıldığı tarihteki şartlara göre çözümü gerektiğini, ödeme emrinin tebliğinin usulsüz olması nedeniyle davacı talebinin dinlenemeyeceği gerekçesiyle önceki kararında direnmiş; davacı vekili hükmü, temyiz etmiştir.
Davacı/alacaklı/kiralayan tarafından davalı/borçlu aleyhine taraflar arasındaki sözlü kira ilişkisine dayanılarak 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 269. maddesine göre "Adi kiraya ilişkin" takibe girişilmiş; borçluya 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 260 ve 286 maddeleri uyarınca "30 gün ödeme süreli ve tahliye ihtarlı" ödeme emri gönderilmiştir.
Bu ödeme emrinin borçluya usulünce tebliğ edilmediği ancak tahliye istemli dava dilekçesinin borçluya usulünce tebliğ edildiği dosya kapsamı ile belirgindir.
Davacı/alacaklı/kiralayanın tahliye istemi temelinde 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 260. maddesine dayalıdır. Anılan 260. maddenin 2.fıkrası gereğince borçlu kiracının ödeme süresi, 30 gün içinde ödeme ve tahliye ihtarının tebliğ edildiği günden başlamaktadır.
Diğer taraftan, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun "Usulüne aykırı tebliğin hükmü" başlıklı 32. maddesinde;
"Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır.Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur." Denilmektedir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 269. maddesinde ise borçlunun ödeme emrinin tebliğine karşın itiraz etmemesi ve ihtar süresi içinde borcunu da ödememesi halinde alacaklının talebi ile icra mahkemesince tahliyeye karar verileceği hükmü yer almaktadır.
Şu durumda, davalı/borçluya icra dosyasında çıkarılan ödeme emrinin tebliği usulsüz ise de dava dilekçesi usulünce tebliğ edilmekle, borçlunun bu tebliğle "icra dosyasındaki usulsüz tebliğe" muttali olduğunun kabulü gerekir.
Kendisine gönderilen usulsüz tebligatı öğrenen muhatabın bu tebligatın usulsüz olduğunu öğrendiğini beyan edeceği makam tebligatı çıkaran icra dairesi olup, itirazlarını da öğrenme tarihinden itibaren yasal sürede yine icra dairesine bildirmelidir.
Tebligatın usulsüzlüğünü her ne yolla olursa olsun öğrenen borçlunun takibe itirazlarını bildirmemesi ve aynı zamanda icra mahkemesine de şikayet yoluyla tebligatın usulsüzlüğü konusunda başvurmamış olması halinde takipten doğan hukuki sonuçların yerine getirilmesinde yasal bir engelin varlığından da söz edilemez.
Nitekim, emsal nitelikteki Hukuk Genel Kurulu'nun 30.03.2005 gün ve 2005/6-190 esas, 2005/220 sayılı kararında da bu hususlar kabul edilmiştir.
Somut olayda; usulsüz tebliğe muttali olan borçlunun takibin yapıldığı icra dairesine böyle bir beyanı ve itirazı olmadığı gibi, süresi içinde bir ödemesi ve icra mahkemesine şikayet başvurusu da bulunmamaktadır.
Durum bu olunca; davacı/alacaklı/kiralayanın, davalı/borçlu/kiracı hakkında yaptığı takip kesinleşmekle icra mahkemesince tahliye istemli davanın kabulü gerekirken açıklanan hususlara aykırı gerekçelerle redde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Davacı/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 28.9.2005 gününde, oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OY :

1-Takip Dosyası:
Alacaklı/ Kiralayan Elazığ İcra Müdürlüğünün 2004/1895 sayılı dosyasında borçlu/kiracı aleyhine kira alacağı elektrik ve su borcu toplamı 1.289.000.000.TL'nın tahsili amacıyla haciz ve tahliye istemli takip talebinde bulunmuştur. Ödeme emri borçluya Tebligat Kanunu'nun 21.maddesine göre yapılmıştır.
Ancak yapılan tebligatın usulsüz olduğu mahkeme ve ilgili özel Daire tarafından kabul edilmektedir.
2-Davacının Talebi:
Davacı alacaklı /kiralayan vekili davalı/kiracı aleyhine adi kira kiralarına ait takipte bulunduğunu, takibe itiraz edilmediğini, ve 30 günlük ödenmediğini ileri sürerek mecurun tahliyesine karar verilmesini istemiştir.
3-İcra Mahkemesi Kararı:
İcra Mahkemesince ödeme emrinin borçluya usulüne uygun tebliğ edilmediği, bu nedenle dava tarihi itibariyle temerrüdün oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4-Özel Daire Bozma Kararı:
Yargıtay 6.Hukuk Dairesince "icra dosyasında borçlu davalıya ödeme emrinin tebliği Tebligat Kanunu'nun 21.maddesine uygun değilse de dava dilekçesinin borçlu davalıya tebliği Tebligat Kanununa uygun olup, davalının en geç bu tarihte icra dosyasındaki usulsüz tebliğe muttali olduğu, davalı borçlu buna rağmen icra hakimliğine şikayette bulunmadığı ve icra dairesine itirazları bildirmediği, bu nedenle isteminin reddinin doğru olmadığı" gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
4-Değerlendirme ve Sonuç:
Dava temerrüt nedeniyle tahliye istemine ilişkindir.
Davacı alacaklı önce borçlu ( kiracı ) aleyhine İİK.nun 269.maddesine göre" adi kiralara veya hasılat kiralarına mütedair" takibe geçmiş, borçluya BK.nun 260 ve 286.maddeleri uyarınca 30 gün ödeme süreli ve tahliye ihtarlı ödeme emri tebliğe çıkartılmıştır.
İİK.nun 269.maddesine göre borçlu ödeme emri tebliğine rağmen itiraz etmez, ihtar müddeti içinde kira borcunu da ödemezse alacaklının talebi üzerine icra mahkemesince tahliyeye karar verilir.
BK.nun 260/2.maddesi uyarınca ödeme süresi, ihtarın kiracıya tebliğ edildiği günden itibaren başlar.
Başka bir anlatımla ödeme emri tebliğ edilmediği sürece ödeme müddeti işlemeyecektir. Ödeme emrinin borçluya usulsüz tebliğ edildiği mahkeme ve özel Daire'nin kabulündedir. Bu durumda ödeme süresi geçmeden açılan tahliye davasının dinlenme koşulu olan temerrüt oluşmamıştır. Nitekim 12.Hukuk Dairesinin 30.9.1976 tarihli 7898/9429 sayılı kararında bu esas kabul edilmiştir.
Karar Şöyledir:
"İlk ödeme emrinin borçluya tebliğine dair tutulan mazbatada muhatabın yurt dışında bulunduğu saptandıktan sonra evrakın bir sureti muhtara verilmiş ve kapısına talik edilmiş olduğu yazılarak memurluğa iade edilmiştir. Bu halde 7201 sayılı Kanununun 20.maddesi gereğince tebliğ varakasının bila tebliğ geri çevrilmesi ve memurlukça münasip bir mehil tayin edilerek tekrar tebligat yapılması icabeder. Şu halde ihtarlı ödeme emrinin tebliğ edildiği kabulü edilemez ve olaya 21.madde hükmü de uygulanmaz. Tahliye için vaki müracaat üzerine mercice gönderilen 26.4.1976 tarihli duruşma için davetiye dahi aynı işleme tabi tutulmuş ise de, bu yanlışlık mercice yine yanlış olarak düzeltilip bu defa yasanın 35.maddesi gereğince tebligat yapılmasına karar verilip duruşma 24.5.1976 tarihine talik edilmiştir. Bu oturumda da borçluyu temsilen gelen avukat ihtarlı ödeme emrinin tebliğinde usulsüzlük olduğunu, müvekkilinin kalfası bu şekildeki tebligatı görünce parayı ödediğini bildirerek alacaklının kabul ettiği tediyeye ait 31.3 .1976 tarihli bir belge ibraz etmiştir. Şu durumda tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığını talep üzerine merciin res' en tetkik etmekle yükümlülüğü vardır ve yukarıda yazılı olduğu veçhile bütün tebligatlar usulsüzdür. Bu belgeler uyarınca tebligatın usulsüz yapıldığından dolayı şikayet yapılmasına lüzum ve mahal bulunmamıştır. İhtarlı ödeme emri tebliğ edilmediğine göre BK.nun 260.maddesinde yazılı 30 günlük süre işlemeyeceğine ve borçlunun bu yönden temerrüdü bahis konusu olamayacağına ve Tebligat Kanununun 32.maddesi gereğince borçlu vekilinin beyan ettiği tebliğe dair hususların kabulü gerekeceği düşünülmeksizin tahliyeye karar verilmesi isabetsizdir. "
Sonuç olarak, ödeme emri usulüne uygun tebliğ edilmeden ödeme süreleri işlemeye başlamayacağından tahliye davasının ön koşulu olan temerrüt olgusu dava tarihi itibariyle oluşmamıştır. Her davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirileceği temel usul kuralıdır. Özel Daire ilamında açıklandığı gibi, dava dilekçesinin davalı borçluya usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olması nedeniyle davalının bu tarihte usulsüz tebligata muttali olması ve buna rağmen İcra Hakimliğine şikayette bulunmaması ve icra Dairesine itiraz etmemiş olması ödeme emri tebligatındaki usulsüzlüğü gidermez.Ancak Tebligat Kanununun 32/2.maddesi uyarınca ödeme emrinin dava dilekçesinin tebliğ tarihinde borçluya tebliğ edildiğinin kabulü sonucunu doğurur. Yerel mahkeme kararı açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan sayın çoğunluğun aksi yönde oluşan kararına katılamıyorum
19.HD Başkanı Coşkun Koçak
Old 17-03-2010, 14:17   #7
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Suat Beyin, eklediği http://www.turkhukuksitesi.com/showp...04&postcount=4 şeklindeki kararda "Tebligatın usulsüz olduğuna ilişkin" bir itiraz veya şikayetin olup olmadığı ya da mahkemece re'sen dikkate alınıp alınmadığı konusu anlaşılamamaktadır. Muhtemelen o karar konusu olayda usulsüzlük iddiası dile getirilmiş olmalıdır.

Çünkü mahkemelerin usulsüz tebligatı re'sen dikkate almadıkları hususu yerleşmiş Yargıtay kararları ile ortadadır.
Old 17-03-2010, 16:06   #8
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici

Çünkü mahkemelerin usulsüz tebligatı re'sen dikkate almadıkları hususu yerleşmiş Yargıtay kararları ile ortadadır.


Saim Bey,

Ben "usulsüz tebligatı mahkeme gözetecektir" demiyorum.

Alıntı:
Yazan Ben
Kiracı usulüne uygun temerrüde düşürülmediğinden dava koşulu oluşmamıştır. Mahkeme re'sen gözetecektir.


Temerrüd nedeniyle tahliyeye karar verebilmek için kiracının temerrüde düşürülmesi gerekeceği izahtan varestedir. Temerrüd olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğini mahkeme re'sengözetecektir. Temerrüdün oluşabilmesi için ise, kiracıya 30 günlük ödeme süresi tanındıktan sonra borcun ödenmemesi gerekmektedir. Somut olayda temerrüd gerçekleşmemiştir. Çünkü borçluunun ödeme süresi hiç başlamamıştır.

Siz ve Sayın Av.Ömeroğlu usulsüz tebligata rağmen temerrüdün oluştuğunu mu savunuyorsunuz.

Olay şu şekilde olsaydı da size göre mahkeme re'sen temerrüdü gözetemeyecekti, o zaman....Örnek-13 kiracıyla alakası olmayan bir adrese usulsüz tebliğ edilmiştir ve şeklen takip kesinleşmiştir. Tahliye davasının dava dilekçesi tebliğ edilememiştir. Davacı 35'e göre tebligat istemiş mahkeme kabul etmiş 35'e göre tebligat yapılmıştır. Tahliye kararı da 35'e göre tebliğ edilecektir. Ne olacaktır? Hiçbir zaman kendisine temerrüd ihtarı tebliğ edilmeyen kiracı bir gün kapısında haciz memuru ve kamyonu görecektir. Ne önereceksiniz? Yargılamanın yenilenmesini mi? Yargılanmanın yenilenmesi yapılabilir mi, bu husus da tartışma konusudur.

Sayın Av.Ömeroğlu'nun sunduğu kararlara dikkat edilirse, kiracı bir şekilde ödeme emrine muttali olmuş ama itiraz etmemiştir. Benim senaryom gerçekleşseydi acaba Yargıtay ne derdi?

Ben karşı oydaki şu görüşe itibar ediyorum:

Alıntı:
Yazan 19 HD Başkanı
Sonuç olarak, ödeme emri usulüne uygun tebliğ edilmeden ödeme süreleri işlemeye başlamayacağından tahliye davasının ön koşulu olan temerrüt olgusu dava tarihi itibariyle oluşmamıştır. Her davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirileceği temel usul kuralıdır. Özel Daire ilamında açıklandığı gibi, dava dilekçesinin davalı borçluya usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olması nedeniyle davalının bu tarihte usulsüz tebligata muttali olması ve buna rağmen İcra Hakimliğine şikayette bulunmaması ve icra Dairesine itiraz etmemiş olması ödeme emri tebligatındaki usulsüzlüğü gidermez.Ancak Tebligat Kanununun 32/2.maddesi uyarınca ödeme emrinin dava dilekçesinin tebliğ tarihinde borçluya tebliğ edildiğinin kabulü sonucunu doğurur.
Old 17-03-2010, 16:25   #9
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Saim Bey,

Ben "usulsüz tebligatı mahkeme gözetecektir" demiyorum.



Temerrüd nedeniyle tahliyeye karar verebilmek için kiracının temerrüde düşürülmesi gerekeceği izahtan varestedir. Temerrüd olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğini mahkeme re'sengözetecektir. Temerrüdün oluşabilmesi için ise, kiracıya 30 günlük ödeme süresi tanındıktan sonra borcun ödenmemesi gerekmektedir. Somut olayda temerrüd gerçekleşmemiştir. Çünkü borçluunun ödeme süresi hiç başlamamıştır.

Siz ve Sayın Av.Ömeroğlu usulsüz tebligata rağmen temerrüdün oluştuğunu mu savunuyorsunuz.

Olay şu şekilde olsaydı da size göre mahkeme re'sen temerrüdü gözetemeyecekti, o zaman....Örnek-13 kiracıyla alakası olmayan bir adrese usulsüz tebliğ edilmiştir ve şeklen takip kesinleşmiştir. Tahliye davasının dava dilekçesi tebliğ edilememiştir. Davacı 35'e göre tebligat istemiş mahkeme kabul etmiş 35'e göre tebligat yapılmıştır. Tahliye kararı da 35'e göre tebliğ edilecektir. Ne olacaktır? Hiçbir zaman kendisine temerrüd ihtarı tebliğ edilmeyen kiracı bir gün kapısında haciz memuru ve kamyonu görecektir. Ne önereceksiniz? Yargılamanın yenilenmesini mi? Yargılanmanın yenilenmesi yapılabilir mi, bu husus da tartışma konusudur.

Sayın Av.Ömeroğlu'nun sunduğu kararlara dikkat edilirse, kiracı bir şekilde ödeme emrine muttali olmuş ama itiraz etmemiştir. Benim senaryom gerçekleşseydi acaba Yargıtay ne derdi?

Ben karşı oydaki şu görüşe itibar ediyorum:

Suat Bey,

Bir tebligatın usulüne uygun olup olmadığı ancak ilgilisinin şikayeti ile incelenip, anlaşılabilir. Bu itibarla temerrüt nedeniyle tahliye istemli olarak ikame edilen davada hakim, tebligatın usulüne ugun olup olmadığına kendisi re'sen bakamayacaktır. Haliyle her tebligat iptal edilene kadar geçerli olacaktır.

Bu itibarla şikayete (ya da davada itiraza) konu edilmeyen bir tebligatın geçerli bir tebligat olacağı (itiraz yoksa tebligat konusunda ihtilaf da söz konusu olamayacağı) gerçeği karşısında, temerrüt ihtarı için yapılan tebliğin de -usulsüzlük nedeniyle iptal edilene kadar- geçerli bir tebliğ ve ihtar kabul edileceği açıktır.

Ben ve Sayın Ömeroğlunun, "usulsüz tebligata rağmen borçlu temerrüde düşer" dediğimizi hatırlamıyorum. Onu nereden çıkardınız anlayamadım.
Old 17-03-2010, 16:58   #10
Av.Ömeroğlu

 
Varsayılan

Sayın Dikici'ye ilave olarak Yargıtay'ın temerrüt ihtarı ile ilgili olarak kabul ettiği bu çözümün Tebligat Kanunu ve İcra İflas Kanununun genel sistemi ile de uyumlu olduğu fikrindeyim.Zira örneğin İcra İflas Kanunu çerçevesinde ödeme emri tebligatları ve diğer tebligatlarda da ilgilisi tarafından usulsüz tebligat iddiasıyla icra mahkemesine başvurulmadıkça tebligatın usulsüzlüğü icra müdürlükleri ve icra mahkemesince resen gözetilememektedir.Bu genel kuraldan ayrılmanın ancak açık bir yasal düzenlemeyle(örneğin İİK 170'de ki kambiyo vasfının resen gözetilmesi gibi)mümkün olabileceğini düşünüyorum.
Yazdığınız senaryoya gelince,özenli bir hakim dava dilekçesinin icra dosyasında usulsüz de olsa ödeme emri tebliği edilen adrese 35.maddeye göre tebliği talebini taraf teşkilini sağlama ve savunma hakkını kısıtlamama adına reddederdi sanırım.
Old 17-03-2010, 17:25   #11
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Konuyla ilgili karar

.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2005/6-190
K. 2005/220
T. 30.3.2005
• TAHLİYE ( Tebligatın Usulsüzlüğü - Borçlunun Tebligattan Haberdar Olduğu Tarihten İtibaren Şikayet Yoluna Gitmeyip Borca da İtiraz Etmediği - Kira Parasının Eksik Ödendiği ve Temerrüdün Gerçekleştiği )
• USULSÜZ TEBLİGAT ( Borçlunun Tebligattan Haberdar Olduğu Tarihten İtibaren Şikayet Yoluna Gitmeyip Borca da İtiraz Etmediği - Kira Parasının Eksik Ödendiği ve Temerrüdün Gerçekleştiği/Tahliye )
• ŞİKAYET ( Tebligatın Usulsüzlüğü - Borçlunun Tebligattan Haberdar Olduğu Tarihten İtibaren Şikayet Yoluna Gitmeyip Borca da İtiraz Etmemesi/Temerrüdün Gerçekleştiği )
• TEMERRÜT ( Tebligatın Usulsüzlüğü - Borçlunun Tebligattan Haberdar Olduğu Tarihten İtibaren Şikayet Yoluna Gitmeyip Borca da İtiraz Etmediği/Tahliye )
2004/m. 269
818/m. 260, 286
7201/m. 21, 32
Tebligat Tüzüğü/m. 28/1
ÖZET : Tebligatın usulsüzlüğü ileri sürülmüş ise de borçlunun tebligattan haberdar olduğu tarihten itibaren bu yönde şikayet yoluna gitmeyip borca da itiraz etmediği, davacının ileri sürdüğü gibi kira parasının eksik ödendiği ve temerrüdün gerçekleşmiş olduğunun tüm dosya kapsamından anlaşıldığı, gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmelidir.

DAVA : Taraflar arasındaki "tahliye" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şişli 3.İcra Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 23.03.2004 gün ve 2003/291 E- 2004/188 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 01.07.2004 gün ve 2004/4937-5414 sayılı ilamı ile;

( ... Alacaklı tarafından 25.09.2003 tarihli takip talepnamesi ile kira alacağı ve tahliye istenmiş, mahkemece tahliyeye karar verilmiştir. Borçlu vekili temyiz itirazlarında ödeme emri tebligatının usulsüz olduğunu ileri sürmüştür.

Örnek 51 ödeme emri tebligatının 02.10.2003 tarihinde, muhatabın tevziat saatlerinde bulunmaması nedeniyle tebligat ilgili mahalle muhtarlığına imza mukabili teslim edildi, apartman yöneticisi keyfiyetini bildiren ihbarname adresin kapısına asıldı durumu muhataba haber vermesi için en yakın Nihal Özer'e haber verildi şerhiyle tebliğ edilmiştir.

Tebligat Kanununun 21 ve Tüzüğün 28.maddesi gereğince muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan her biri gösterilen adreste bulunmaz iseler tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesini muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muftar, ihtiyar heyeti, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazıp imzalaması gerekir.

Olayımızda, borçlunun ne sebeple adreste bulunmadığı tevsik edilmemiş komşu imzası da alınmamıştır. Bu durumda ödeme emrine ilişkin borçluya açılan tebligat usulüne uygun değildir. Bu yön üzerinde durulmadan yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur... )

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : A-DAVACININ İSTEMİNİN ÖZETİ: Davacı kiralayan vekili, davalı aleyhine kira parasını eksik ödediği için icra takibi yaptığını ancak süresi içerisinde ödeme yapılmadığı gibi takibe de itiraz edilmediğini ileri sürerek akdin feshine ve mecurun tahliyesine karar verilmesini istemiştir.

B-DAVALININ CEVABININ ÖZETİ: Davalı kiracı vekili, ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edilmediğini kaldı ki davalının kira borcunun da bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

C-YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ: Yerel Mahkeme, tebligatın usulsüzlüğü ileri sürülmüş ise de borçlunun tebligattan haberdar olduğu tarihten itibaren bu yönde şikayet yoluna gitmeyip borca da itiraz etmediği, davacının ileri sürdüğü gibi kira parasının eksik ödendiği ve temerrüdün gerçekleşmiş olduğunun tüm dosya kapsamından anlaşıldığı, gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir.

D-TEMYİZ EVRESİ BOZMA VE DİRENME: Davalı vekilince, davalıya usulsüz tebligat yapıldığı bu nedenle ayrıca şikayet yoluna gitmesine gerek olmadığı, yasal süresi içerisinde görülmekte olan davada yazılı şekilde bildirildiği ileri sürülerek temyiz edilen karar, Özel Dairece yukarıya aynen alınan gerekçe ile bozulmuş;Yerel Mahkeme aynı gerekçe ile kararında direnmiştir.

E-MADDİ OLAY: 51 numaralı ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edilmediği konusunda Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak davalı 19.02.2004 tarihinde davaya karşı cevaplarını bildirmiş, 24.02.2004 günlü ilk duruşmada da cevap dilekçesini tekrar ederek görülmekte olan dava dışında şikayet veya itiraz yoluna gitmediğini beyan etmiştir.

F-GEREKÇE: 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32.maddesi gereğince usulsüz tebliğin öğrenildiği tarihin, tebliğ tarihi olarak kabul edilmesi gerekir. Somut olayda davalı borçluya yapılan ödeme emri tebliği 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 21.maddesine göre yapılmış ise de Tebligat Tüzüğünün 28/1.maddesi "Muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar ihtiyar kurulu ve meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak imzalaması gerekir" demektedir. Muhatabın tebliğ saatlerinde adreste bulunmayış nedeni anılan Tüzük maddesinde belirtilen kişilerden sorulup bu hususta bir tutanak düzenlenmemiştir. Hukuk Genel Kurulu'nun 22.12.2004 tarih 2004/12-765 E.,730 K. kararında da açıklandığı üzere yapılan tebligat eksik ve geçersizdir. Bu durumda davalıya tebliğin ödeme emrinden haberdar olduğu 19.02.2004 tarihinde yapıldığının kabulü gerekir. O halde Yerel Mahkemece verilen direnme kararı bu nedenle usul ve yasaya uygundur.

Ne var ki, Özel Dairece işin esası incelenmeksizin karar verildiğinden davalı ( borçlu ) vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, direnme uygun bulunduğundan dosyanın işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için 6.HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 30.03.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 17-03-2010, 17:41   #12
Av.Ömeroğlu

 
Varsayılan

Eklenen son kararda resen gözetilip gözetilmemekten de öteye ödeme emri tebligatı usulsüzlüğü yargılama sırasında ileri sürülmüş ve buna rağmen dikkate alınmamış ve yerel mahkemenin direnmesi HGK tarafından uygun bulunmuştur.Doğru mu anlıyorum
Old 17-03-2010, 17:51   #13
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU
E. 1966/8
K. 1966/8
T. 22.6.1966
• KİRA AKDİNİN FESHİ ( Kiracının Temerrüdü Nedeniyle )
• TEMERRÜDE DÜŞME ( Kira Akdinin Feshi - Şartları )
• İHBAR SÜRELERİ ( Kiracının Temerrüdü - Altı, Otuz ve Altmış Günlük Sürelerin Başlangıcı )
• KİRACIYA TEBLİĞ TARİHİNDEN İTİBAREN SÜRELERİN BAŞLAMASI ( Tebliğ Edilen Günün Hesaba Katılmaması )
• SÜRELERİN TEBLİĞ TARİHİNDEN İTİBAREN BAŞLAMASI ( Kiracıya - Tebliğ Edilen Günün Hesaba Katılmaması )
• TEBLİĞ EDİLEN GÜNÜN HESABA KATILMAMASI ( Kira Akdinin Feshedileceğine Dair Kiracıya Çekilen İhtarname )
818/m.260,288
ÖZET : BK.nun 260 ve 288. Maddelerinde söz konusu 6, 30, ve 60 günlük sürelerin hesabında ihtarın tebliğ edildiği gün sayılmaz.

DAVA : Kira aktinin kiracının temerrüdü sebebiyle feshine ait Borçlar Kanununun 260 ve 288. maddelerinin uygulanmasında bu maddelerde söz konusu 6 ve 30 ve 60 günlük müddetlerin hesabında ihtarın kiracıya tebliğ edildiği günün sayılıp sayılmayacağı hususunda 6. Hukuk Dairesiyle İcra ve İflas Dairesinin ilamları arasında içtihat ihtilafı bulunduğu ileri sürülmüş, bahsi geçen ilamlar ve daire başkanlarının yazılı mütalaaları Birinci Başkan tarafından Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Kısmı Genel Kuruluna tevdi edilmiş olmakla 22.6.1966 Çarşamba günü toplanan Kurulda ilamlar arasında içtihat ihtilafı bulunduğu oyçokluğu ile kabul edildikten sonra gerekli görüşme ve konuşma yapıldı. Gerçekten İstanbul 11. Sulh Hukuk Mahkemesinin hükmünü gerekçesiz olarak onayan Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 8.4.1960 tarih ve 732-2557 sayılı ilamında Borçlar Kanununun 260. maddesi uyarınca 30 günlük mehil tayini suretiyle yapılan ihtarda ihtarın tebliğ edildiği günün hesaba katılmasının doğru görüldüğü, ilamın mahalli mahkemesi kararını özetleyen kısmı ile muhalif kalan üyenin muhalefet şerhinde anlaşılmaktadır.

KARAR : Aynı dairenin 13.9.1956 tarih 6503/4030 sayılı ilamında dahi aynı görüş tarzı açıkça belirtilmiştir. Yargıtay İcra ve İflas Dairesinin 28.11.1958 tarih, 6208/6361 sayılı ilamında ise tebliğ tarihli olan ilk günün hesaba katılmayacağı içtihat olunmuştur. 260. maddede yazılı 30 günlük müddetin hesap tarzı bakımından iki özel daire arasında içtihat ihtilafı bulunduğu görülmektedir.

Adi kiralarda kiracının temerrüdü sebebiyle kira aktinin sona erdirilmesiyle ilgili 260. maddesinin birinci fıkrasının kiralayanın muacceliyet kesbeden kiraları ödenmemiş olan kiracıya kira aktinin süresine göre - 30 veya 6 günlük bir mehil tayin ederek birikmiş kira paralarını bu müddet içinde ödemediği takdirde müddetin hitamında kira aktini feshedeceğini kiracıya ihtar edebileceği belirtilmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında bu mehilin ihtarın kiracıya tebliğ edildiği günden itibaren başlayacağı kabul olunmuştur.

Hasılat kirası ile ilgili ve aynı konuya temas eden 288. maddede 60 günlük bir mehil tayin edilerek ihtar yapılabileceği, bu mehilin dahi ihtarın kiracıya tebliğ edildiği günden başlayacağı kabul edilmiştir. Her iki maddede bulunan ( mehilin ihtarın kiracıya tebliğ edildiği günden itibaren başlayacağı yolundaki hükme ve İcra ve İflas Kanununun ( gün olarak tayin olunan müddetlerde ilk gün hesaba katılmaz ) yolundaki 19. maddesinin ilk fıkrası hükmünün yalnız İcra ve İflas Kanununda yazılı müddetler hakkında uygulanabileceği görüşüne dayanılarak Borçlar Kanununun 260. maddedeki müddetler hesabında ihtarın tebliğ edildiği günün dahi sayılacağı ileri sürülmektedir.

Gerçekten İcra İflas Kanununun 19. maddesindeki hüküm İcra ve İflas Kanununda yazılı müddetlere ait bulunmaktadır. Fakat Borçlar Kanununun 260 ve 288. maddelerinin 2. fıkralarında sevk edilen hükümden yukarıda yazılı şekilde bir anlam çıkarılmasına imkan yoktur. Bilindiği gibi borçlar hukuku bakımından çeşitli irade beyanları vardır. Bunlardan bir kısmı beyan edildiği anda hüküm ifade eder. Bir kısmının hüküm ifade etmesi ise beyanının karşı tarafa vasıl olması şarttır. Borçlar Kanununun 260 ve 288. maddelerinde söz konusu edilen 6, 30 ve 60 günlük mehil vermek yolundaki irade beyanları karşı tarafa vasıl olması şart bulunan beyanlardır. İşte kanun bu vüsul şartını belirtmek için ( bu mehil ihtarın kiracıya tebliğ edildiği günden başlar. ) hükmünü sevk etmiştir. Bu fıkraya başka bir anlam izafe edilemez. Müddetler genel hükümler dairesinde hesap edilmek lazımdır. Bu hususta Borçlar Kanununun 76. maddesi genel bir hüküm olarak uygulanır. Nitekim o maddede ( bir borç aktin inikadından itibaren bir müddetin hitamında ifa edilmek lazım geldiği takdirde müddet gün ile tayin edilmiş ise borç aktin inikat ettiği gün sayılmayarak müddetin son günü muaccel olur ) denilmektedir.

Kira akitlerinde ihtarın kiracıya tebliğ edildiği günden itibaren kira borcunun 6, 30 ve 60 günlük müddetler içinde ifası lazım geldiğine göre 76. madde uyarınca tebliğ günü sayılmayarak müddetin son günü ifa süresi bitmiş olur.

260 ve 288. maddelerdeki müddetler usule ilişkin bir müddet olarak mütalaa edilse dahi Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 161. maddesi kıyas yolu ile uygulanarak aynı sonuca varılır.

6. Hukuk Dairesinin görüş tarzı kabul edildiği takdirde iş gününün tatil saatine pek yakın bir zamanda notere tevdi edilen ihtar tatil saatinden sonra kiracıya tebliğ edilebileceğinden ve o gün kiracı tarafından bir işlem yapılamayacağından kiracıya hakikatte 5, 29, 59 günlük süre verilmiş olacaktır. diğer taraftan çoğunluğun vardığı sonuç çeşitli kanunların uygulanması bakımından müddetlerin hesabında birlik sağlamış olacaktır.

SONUÇ : Bu gerekçelere binaen: Borçlar Kanununun 260 ve 288. maddelerde söz konusu edilen 6, 30, 60 günlük müddetlerin hesabında ihtarın tebliğ edildiği günün sayılmayacağına, müddetlerin 6, 30 ve 60. günlerde sona ereceğine birinci toplantıda üçte ikiyi aşan oyçokluğuyla 22.6.1966 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY

F. Müderrisoğlu, A. Ataışık, N. Gürsel, M. Zafir, O. F. Palabıyık, M. R. Kaykanacıoğlu, İ. K. Malatyalıoğlu, N. Renda, E. Şener :

Tebligatın yapıldığı gün hesaba katılır.

S. Olgaç, A. N. Ozanalp :

İçtihat aykırılığı yoktur.
Old 17-03-2010, 18:02   #14
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömeroğlu
Eklenen son kararda resen gözetilip gözetilmemekten de öteye ödeme emri tebligatı usulsüzlüğü yargılama sırasında ileri sürülmüş ve buna rağmen dikkate alınmamış ve yerel mahkemenin direnmesi HGK tarafından uygun bulunmuştur.Doğru mu anlıyorum

Sizce aşağıdaki alıntısını yaptığım bölümler ne amlama gelmektedir.

Alıntı:
Örnek 51 ödeme emri tebligatının 02.10.2003 tarihinde, muhatabın tevziat saatlerinde bulunmaması nedeniyle tebligat ilgili mahalle muhtarlığına imza mukabili teslim edildi, apartman yöneticisi keyfiyetini bildiren ihbarname adresin kapısına asıldı durumu muhataba haber vermesi için en yakın Nihal Özer'e haber verildi şerhiyle tebliğ edilmiştir.

Alıntı:
Hukuk Genel Kurulu'nun 22.12.2004 tarih 2004/12-765 E.,730 K. kararında da açıklandığı üzere yapılan tebligat eksik ve geçersizdir. Bu durumda davalıya tebliğin ödeme emrinden haberdar olduğu 19.02.2004 tarihinde yapıldığının kabulü gerekir. O halde Yerel Mahkemece verilen direnme kararı bu nedenle usul ve yasaya uygundur.

HGK tebligatın usulsüz olduğunu kabul etmektedir. Tebligat 02.10.2003 tarihinde yapılmış, davaya cevap dilekçesi 19.02.2004 tarihinde verilmiştir. HGK bu tarihte tebligat yapıldığını da kabul etmiştir. Yani öğrenme tarihi bu tarihtir. Borçlunun temerrüde düşülmüş sayılabilmesi için 30 gün geçmesi gerekecektir. Bu da 21.03.2004 tarihi olabilecektir. Hani "her dava açıldığı koşullara göre görülür" dü.

Ben benim sunduğum HGK ve sizin sunduklarınızdan bir şey anlamadım. Sizin sunduklarınıza göre de, borçlu muttali olduğu tarihte şikayet edip itiraz etse; takip duracak mıdır? Ya da muttali olduktan sonra 30 günlük sürede borcunu öderse, eldeki tahliye davasında ne karar vereceklerdir?
Old 17-03-2010, 18:06   #15
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2005/6-190
K. 2005/220
T. 30.3.2005
• TAHLİYE ( Tebligatın Usulsüzlüğü - Borçlunun Tebligattan Haberdar Olduğu Tarihten İtibaren Şikayet Yoluna Gitmeyip Borca da İtiraz Etmediği - Kira Parasının Eksik Ödendiği ve Temerrüdün Gerçekleştiği )
• USULSÜZ TEBLİGAT ( Borçlunun Tebligattan Haberdar Olduğu Tarihten İtibaren Şikayet Yoluna Gitmeyip Borca da İtiraz Etmediği - Kira Parasının Eksik Ödendiği ve Temerrüdün Gerçekleştiği/Tahliye )
• ŞİKAYET ( Tebligatın Usulsüzlüğü - Borçlunun Tebligattan Haberdar Olduğu Tarihten İtibaren Şikayet Yoluna Gitmeyip Borca da İtiraz Etmemesi/Temerrüdün Gerçekleştiği )
• TEMERRÜT ( Tebligatın Usulsüzlüğü - Borçlunun Tebligattan Haberdar Olduğu Tarihten İtibaren Şikayet Yoluna Gitmeyip Borca da İtiraz Etmediği/Tahliye )
2004/m. 269
818/m. 260, 286
7201/m. 21, 32
Tebligat Tüzüğü/m. 28/1
ÖZET : Tebligatın usulsüzlüğü ileri sürülmüş ise de borçlunun tebligattan haberdar olduğu tarihten itibaren bu yönde şikayet yoluna gitmeyip borca da itiraz etmediği, davacının ileri sürdüğü gibi kira parasının eksik ödendiği ve temerrüdün gerçekleşmiş olduğunun tüm dosya kapsamından anlaşıldığı, gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmelidir.

DAVA : Taraflar arasındaki "tahliye" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şişli 3.İcra Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 23.03.2004 gün ve 2003/291 E- 2004/188 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 01.07.2004 gün ve 2004/4937-5414 sayılı ilamı ile;

( ... Alacaklı tarafından 25.09.2003 tarihli takip talepnamesi ile kira alacağı ve tahliye istenmiş, mahkemece tahliyeye karar verilmiştir. Borçlu vekili temyiz itirazlarında ödeme emri tebligatının usulsüz olduğunu ileri sürmüştür.

Örnek 51 ödeme emri tebligatının 02.10.2003 tarihinde, muhatabın tevziat saatlerinde bulunmaması nedeniyle tebligat ilgili mahalle muhtarlığına imza mukabili teslim edildi, apartman yöneticisi keyfiyetini bildiren ihbarname adresin kapısına asıldı durumu muhataba haber vermesi için en yakın Nihal Özer'e haber verildi şerhiyle tebliğ edilmiştir.

Tebligat Kanununun 21 ve Tüzüğün 28.maddesi gereğince muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan her biri gösterilen adreste bulunmaz iseler tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesini muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muftar, ihtiyar heyeti, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazıp imzalaması gerekir.

Olayımızda, borçlunun ne sebeple adreste bulunmadığı tevsik edilmemiş komşu imzası da alınmamıştır. Bu durumda ödeme emrine ilişkin borçluya açılan tebligat usulüne uygun değildir. Bu yön üzerinde durulmadan yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur... )

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : A-DAVACININ İSTEMİNİN ÖZETİ: Davacı kiralayan vekili, davalı aleyhine kira parasını eksik ödediği için icra takibi yaptığını ancak süresi içerisinde ödeme yapılmadığı gibi takibe de itiraz edilmediğini ileri sürerek akdin feshine ve mecurun tahliyesine karar verilmesini istemiştir.

B-DAVALININ CEVABININ ÖZETİ: Davalı kiracı vekili, ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edilmediğini kaldı ki davalının kira borcunun da bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

C-YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ: Yerel Mahkeme, tebligatın usulsüzlüğü ileri sürülmüş ise de borçlunun tebligattan haberdar olduğu tarihten itibaren bu yönde şikayet yoluna gitmeyip borca da itiraz etmediği, davacının ileri sürdüğü gibi kira parasının eksik ödendiği ve temerrüdün gerçekleşmiş olduğunun tüm dosya kapsamından anlaşıldığı, gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir.

D-TEMYİZ EVRESİ BOZMA VE DİRENME: Davalı vekilince, davalıya usulsüz tebligat yapıldığı bu nedenle ayrıca şikayet yoluna gitmesine gerek olmadığı, yasal süresi içerisinde görülmekte olan davada yazılı şekilde bildirildiği ileri sürülerek temyiz edilen karar, Özel Dairece yukarıya aynen alınan gerekçe ile bozulmuş;Yerel Mahkeme aynı gerekçe ile kararında direnmiştir.

E-MADDİ OLAY: 51 numaralı ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edilmediği konusunda Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak davalı 19.02.2004 tarihinde davaya karşı cevaplarını bildirmiş, 24.02.2004 günlü ilk duruşmada da cevap dilekçesini tekrar ederek görülmekte olan dava dışında şikayet veya itiraz yoluna gitmediğini beyan etmiştir.

F-GEREKÇE: 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32.maddesi gereğince usulsüz tebliğin öğrenildiği tarihin, tebliğ tarihi olarak kabul edilmesi gerekir. Somut olayda davalı borçluya yapılan ödeme emri tebliği 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 21.maddesine göre yapılmış ise de Tebligat Tüzüğünün 28/1.maddesi "Muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar ihtiyar kurulu ve meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak imzalaması gerekir" demektedir. Muhatabın tebliğ saatlerinde adreste bulunmayış nedeni anılan Tüzük maddesinde belirtilen kişilerden sorulup bu hususta bir tutanak düzenlenmemiştir. Hukuk Genel Kurulu'nun 22.12.2004 tarih 2004/12-765 E.,730 K. kararında da açıklandığı üzere yapılan tebligat eksik ve geçersizdir. Bu durumda davalıya tebliğin ödeme emrinden haberdar olduğu 19.02.2004 tarihinde yapıldığının kabulü gerekir. O halde Yerel Mahkemece verilen direnme kararı bu nedenle usul ve yasaya uygundur.

Ne var ki, Özel Dairece işin esası incelenmeksizin karar verildiğinden davalı ( borçlu ) vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, direnme uygun bulunduğundan dosyanın işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için 6.HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 30.03.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

Suat Bey,

Bu kararda da borçlu vekilinin usulsüz tebligata dair itirazı mevcuttur. Yni mahkeme kendiliğinden ele almamış.
Old 17-03-2010, 18:43   #16
Av.Ömeroğlu

 
Varsayılan

Ben anladıklarımı özetleyim sayın Ergin:

Sözünü ettiğiniz 30 gün ödeme süreli ödeme emri tebliğinin hukuki sonuç doğurmaması diğer bir deyişle borçlu açısından ödeme sürelerinin zaten hiç işlememesi,borçluya yapılan tebligatın Tebligat Kanunu hükümlerine aykırı olarak yapılması ile -tek başına- gerçekleşmemektedir.Bunun için borçlunun ayrıca tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürerek tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olarak tespitini talep etmesi gerekmektedir.Öğrenme ise haricen olabileceği gibi Yargıtay kararlarında olduğu gibi temerrüt nedeniyle tahliye davasının dava dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliği ile de gerçekleşebilmektedir.Tebliğ tarihinin icra mahkemesince düzeltilmesi halinde ise 30 gün ve 7 günlük süreler bu tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır.
Kısaca ödeme emri tebliğinin şeklen de olsa varlığı ortadayken sürelerin işlememesi ve ihtarın sonuç doğurmaması kendiliğinden gerçekleşen sonuçlar değildir.Bunun için tebligat usulsüzlüğü ile ilgili icra mahkemesinin bir tespit kararına ihtiyaç vardır.
Old 17-03-2010, 19:43   #17
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömeroğlu
Ben anladıklarımı özetleyim sayın Ergin:

Sözünü ettiğiniz 30 gün ödeme süreli ödeme emri tebliğinin hukuki sonuç doğurmaması diğer bir deyişle borçlu açısından ödeme sürelerinin zaten hiç işlememesi,borçluya yapılan tebligatın Tebligat Kanunu hükümlerine aykırı olarak yapılması ile -tek başına- gerçekleşmemektedir.Bunun için borçlunun ayrıca tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürerek tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olarak tespitini talep etmesi gerekmektedir.Öğrenme ise haricen olabileceği gibi Yargıtay kararlarında olduğu gibi temerrüt nedeniyle tahliye davasının dava dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliği ile de gerçekleşebilmektedir.Tebliğ tarihinin icra mahkemesince düzeltilmesi halinde ise 30 gün ve 7 günlük süreler bu tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır.

Kısaca ödeme emri tebliğinin şeklen de olsa varlığı ortadayken sürelerin işlememesi ve ihtarın sonuç doğurmaması kendiliğinden gerçekleşen sonuçlar değildir.Bunun için tebligat usulsüzlüğü ile ilgili icra mahkemesinin bir tespit kararına ihtiyaç vardır.

Koyulaştırdığım bölümü de göze alarak, eldeki tahliye davasında nasıl karar verilecektir?
Old 17-03-2010, 21:29   #18
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Mevcut Yargıtay uygulaması konusunda sanıyorum bir ihtilaf yok. Yani Suat Bey de dahil hepimiz, usulsüz tebligatın mahkemece re'sen nazara alınamayacağına dair Yargıtay kararlarının istikrar kazandığında hemfikiriz.

Ancak anladığım kadarıyla Suat Bey bu uygulamanın -istikrar kazanmış olmasına rağmen- adalete ve hakkaniyete uygun olmadığı fikrindedir.

Esasen olması gerekeni tartışmak gerekirse bir taraf için hakkın doğmasına ve diğer taraf içinse hakkın sönmesine neden olabilecek olan usulsüz tebligatın mahkeme tarafından fark edilmesi halinde re'sen geçersiz sayılması gerekir diye ben de düşünüyorum. Çünkü, -kanuna dolayısıyla hukuka uygun şekilde yapılmadığı açıksa ve bu husus hakim tarafından da görülmüşse -hakim hukuku neden re'sen uygulamasın!? Kanun, tebligatın nasıl yapılması gerektiğini belirterek bir hukuk kuralı ihdas etmiştir. O halde HUMK'a göre, "hakim hukuku re'sen uygulamak zorunda ise... " Tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığını başka deyişle kanuna/hukuka uygun yapılıp yapılmadığını da hakim kendiliğinden gözetmelidir. (Kanaatindeyim)

Suat abi...
Old 18-03-2010, 12:08   #19
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hukuka Saygı
...Duruşması bugündü ve mahkeme, tebligatın davalıya usulsüz tebliğ edilmiş olması nedeniyle, dava dilekçesinin davalıya tekrar tebliğine karar verdi...

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 02.02.2005 T., 2004/3962 E., 2005/430 K.: "...Tebligat Yasasının 20, 21 ve özellikle Tüzüğün 28. maddesi uyarınca muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiç biri gösterilen adreste bulunmaz iseler tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini, bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek, beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak imzalaması gerekir. Gösterilen şekil geçerlilik koşuludur ( YHGK. 29.12.1993 tarih E.1993/18-778 K.1993/876 sayılı kararı ). Olayda muhatabın ne sebeple adreste bulunmadığı tevsik edilmediği gibi, haber bırakılan komşunun imzası da alınmamıştır ( HGK. 12.6.2002 gün 2002/18-474 E. 514 K. ). Bu hali ile dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliğine ilişkin tebligat geçersizdir. Bir davanın görülmesi için taraf teşkili esastır. Hakimin bu hususu re'sen gözetmesi gerekir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. HUMK.nun 73. maddesi hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme tarafları dinlemeden, iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez.
Davalıya dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edilip, dava hakkında savunması alınmadan, taraf teşkili yapılmadan davanın sonuçlandırılması usul ve yasaya aykırı olup, kararın bozulması gerekmiştir..."

Alıntı:
Yazan Hukuka Saygı
Ancak icra dosyasına bir baktım, ihtarlı ödeme emri de aynı şekilde usulsüz olarak muhtara tebliğ edilmiş.
Şimdi ben ikinci defa İcra Mahkemesinin dava dilekçesini tebliğe çıkardım. Bu kez usulüne uygun olarak tebliğ olsa bile, hakim icradan gönderilen ödeme emrinin usulsüz tebliği yüzünden davamı reddeder mi?

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 09.04.2002 T., 2002/6504 E., 2002/7357 K.: "Borçlu hakkında yapılan tahliye istemli takipte örnek 51 ödeme emri tebliği üzerine İİK' nun 269/a maddesi koşullarında itiraz ve yasal sürede ödeme olmadığından alacaklının merciden tahliye istemesinde yasaya uymayan bir yön yoktur. Ödeme emri tebliği usulsüz olsa bile bu hususta borçlu tarafça ayrıca mercie müracaat ile tebliğ işlemi iptal edilmediği sürece tahliye ile ilgili yargılama aşamasında bu eksiklik mercice re'sen nazara alınamaz. Mercice alacaklı isteminin incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğundan bahisle tahliye isteminin reddi isabetsizdir".

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 18.02.2002 T., 2002/2338 E., 2002/3422 K: "Borçlu hakkında 1.1.1994 başlangıç tarihli kira akdine dayanarak yapılan tahliye istemli takipte ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğünü ileri sürerek 17.8.2000 tarihinde Merciden tebligatın usulsüzlüğünü ve muttali olduğu tarihin 15.8.2000 olarak tespitini istemiştir. Borçluya tebliğ edilen 51 örnek ödeme emri 7201 Sayılı Kanununun 21. maddesine göre tebliğ olunmuş ise de, tüzüğün 28. maddesine ilişkin her hangi bir açıklama olmadığından bu tebliğ işlemi usulsüzdür. Dairemiz süreklilik arzeden içtihatlarında da gözlendiği gibi itiraz edilmeyerek takibin kesinleşmesi üzerine alacaklının temerrüt süresinin dolmasından sonra Merciden tahliye istenmesi halinde ödeme emri tebliği usulsüz olsa dahi bu husus ayrıca şikayet konusu yapılıp tebligatın usulsüzlüğüne ilişkin olumlu bir karar alınmadığı sürece tahliye ile ilgili incelemede re'sen dikkate alınamaz. Yargılama aşamasında tebligatın usulsüzlüğüne ilişkin şikayetin varlığı ileri sürülmedikçe Mercice de bu husus bekletici mesele yapılamaz. Bu kurallar ışığında somut olayın incelenmesinde borçlu hakkında yapılan takibin kesinleşmesi üzerine alacaklının Merciden aldığı tahliye kararının tebliği ile takibe muttali olduğunu belirtmiş ve muttali olduğu tarihe göre de yasal süresi içerisinde icrasına borca itiraz ile, Merciden de tebligatın usulsüzlüğünün tespitini istemiştir. Bu olgular karşısında Mercice yapılacak iş yukarıda açıklandığı üzere tebliğ işleminin usulsüzlüğü nedeniyle borçlunun usulsüz tebligata muttali olduğu tarihin tespitine ilişkin karar vermekten ibarettir. Aksine düşüncelerle tahliye dosyası ile ilgili kararın kesinleştiğinden bahisle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir."

P.S: Tahliye konusunda "temerrüt" olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin de hakim tarafından re'sen nazara alınması gerekmesi sebebiyle; yukarıdaki 15 HD nin kararındakine eş bir durumun varlığı gerektiği konusunda Sayın Ergin'e katılıyorum...Yalnız 12 HD nin eklediğim 2. kararında olduğu gibi borçluya tanınan bir hakkın varlığı ve bunu kullanması da hakkaniyete uygun kabul edilebilir (diye düşünüyorum )

Saygılarımla...
Old 18-03-2010, 15:48   #20
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Mevcut Yargıtay uygulaması konusunda sanıyorum bir ihtilaf yok. Yani Suat Bey de dahil hepimiz, usulsüz tebligatın mahkemece re'sen nazara alınamayacağına dair Yargıtay kararlarının istikrar kazandığında hemfikiriz.
Ancak anladığım kadarıyla Suat Bey bu uygulamanın -istikrar kazanmış olmasına rağmen- adalete ve hakkaniyete uygun olmadığı fikrindedir.



Sonunda Yargıtay'a da muhalif oldum.

Saim Bey Yargıtay kararlarında "usulsüz tebligatı mahkeme re'sen gözetemez" denilmektedir. Belli ki bu konuda istikrar da var. Ama ben ısrarla farklı bir şey söylemek istiyorum. Temerrüd nedeniyle tahliye davasında hakim "temerrüd olgusunun" gerçekleşip gerçekleşmediğini re'sen araştırmak zorundadır, diyorum. Hakim ödeme emrinde 30 yerine 15 gün yazıldığında re'sen gözetmiyor mu? Borçlunun şikayet edip etmemesi aranıyor mu? Tabii ki aramıyor. Dolayısıyla tahliyeye de karar vermiyor.

Yukarıda tamamını aktardığım İBK'nın konuyu ilgilendiren bölümünü alıntılıyorum:

Alıntı:
Bilindiği gibi borçlar hukuku bakımından çeşitli irade beyanları vardır. Bunlardan bir kısmı beyan edildiği anda hüküm ifade eder. Bir kısmının hüküm ifade etmesi ise beyanının karşı tarafa vasıl olması şarttır. Borçlar Kanununun 260 ve 288. maddelerinde söz konusu edilen 6, 30 ve 60 günlük mehil vermek yolundaki irade beyanları karşı tarafa vasıl olması şart bulunan beyanlardır. İşte kanun bu vüsul şartını belirtmek için ( bu mehil ihtarın kiracıya tebliğ edildiği günden başlar. ) hükmünü sevk etmiştir. Bu fıkraya başka bir anlam izafe edilemez.

Görüldüğü üzere temerrüd ihtarının geçerli sayılabilmesi için karşı tarafa vasıl olması(ulaşması) şarttır. Hal böyle iken, usulsüz tebligat nedeniyle, kiralayanın irade beyanı kiracıya ulaşmamıştır. Bu nedenle temerrüd de oluşmamıştır. Hakim temerrüdün oluşmadığını re'sen araştırmalıdır.

Soruya tekrar dönersek, ödeme emri usulsüz tebliğ edilmiştir. Dava dilekçesi de aynı şekilde usulsüz tebliğ edilmiştir. Hakimin dikkatinden kaçsaydı karar verilecekti. Kararın da usulsüz tebliğ edileceğini(Aynı posta memuru işbaşındaysa ) varsayalım. Kiracı bir gün kapısında haciz memuru ve kamyonu görecektir.Telafisi güç zararlara yol açılacaktır.

Sizin ve benim cevap yazdığımız aşağıdaki linkte somut bir olay da vardır.

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=48529

Alıntı:
Yazan M.Saim Dikici
Esasen olması gerekeni tartışmak gerekirse bir taraf için hakkın doğmasına ve diğer taraf içinse hakkın sönmesine neden olabilecek olan usulsüz tebligatın mahkeme tarafından fark edilmesi halinde re'sen geçersiz sayılması gerekir diye ben de düşünüyorum. Çünkü, -kanuna dolayısıyla hukuka uygun şekilde yapılmadığı açıksa ve bu husus hakim tarafından da görülmüşse -hakim hukuku neden re'sen uygulamasın!? Kanun, tebligatın nasıl yapılması gerektiğini belirterek bir hukuk kuralı ihdas etmiştir. O halde HUMK'a göre, "hakim hukuku re'sen uygulamak zorunda ise... " Tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığını başka deyişle kanuna/hukuka uygun yapılıp yapılmadığını da hakim kendiliğinden gözetmelidir. (Kanaatindeyim)


İşte budur.
Old 18-03-2010, 16:00   #21
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Kararların Eleştirisine Devam

Daha önce de sordum. Tebligatının usulsüzlüğü nedeniyle şikayet yoluna gidildiği ve şikayetin kabul edildiğini varsayalım. Eldeki tahliye davasında ne yönde karar verilecektir?

Alıntı:
Yazan Ben
HGK tebligatın usulsüz olduğunu kabul etmektedir. Tebligat 02.10.2003 tarihinde yapılmış, davaya cevap dilekçesi 19.02.2004 tarihinde verilmiştir. HGK bu tarihte tebligat yapıldığını da kabul etmiştir. Yani öğrenme tarihi bu tarihtir. Borçlunun temerrüde düşülmüş sayılabilmesi için 30 gün geçmesi gerekecektir. Bu da 21.03.2004 tarihi olabilecektir. Hani "her dava açıldığı koşullara göre görülür" dü.

Benim sunduğum HGK Kararına göre cevap dilekçesindeki tarih muttali olunan tarih olcaktır. Borçlu ne yapacaktır? Ya borcunu ödeyecek ya da borca itiraz edecektir? Tahliye davasına bakan hakim nasıl karar verecektir? Davaya "İtirazın kaldırılması ve tahliye" davası olarak mı bakacaktır? Cevap veren üye olur mu, bilmem ama ben bakamayacağını iddia ederim. Çünkü her dava açıldığı koşullara göre görülür. Muttali olunan tarihe göre, 30 günlük ödeme süresi geçmediği yani temerrüd oluşmadığı için tahliye davasının reddine karar verilecektir. E, Yargıtay'ın amacı ne o zaman. Hani usul ekonomisi?
Old 18-03-2010, 16:25   #22
Av.Ömeroğlu

 
Varsayılan

Sayın Ergin,anlaşılan Yargıtay'ın kabul ettiği çözüm her dava açıldığı tarihte görülür şeklindeki genel kuraldan burada ayrılmayı zorunlu kılıyor.Yerindeliği tartışılabilir ki -zaten tartıışılıp eleştiriliyor da-ama herhalde ödeme emri tebligatına muttali olma tarihinden itibaren 7 gün ve 30 günlük süreler içinde ki durumlara göre davanın bir sonuca bağlanması gerekecek bu halde
Old 18-03-2010, 17:54   #23
Hukuka Saygı

 
Varsayılan

Cevap veren tüm meslektaşlarıma teşekkür ederim. Soruyu sorduğum zamanda kanaatim şuydu. Ödeme emri usulsüz tebliğ edildiği için davam reddedilir diye düşünmüştüm.
Ama gelen cevaplar beni umutlandırdı. Çünkü icra mahkemesi, icra takibindeki ödeme emri tebligatının usulüne uygun olup olmadığını inceleyemez görüşü hakimdi.
Şimdiki kanaatim ise şudur. Ben aylarca uğraşıp kiracıyı bulmuştum, tebligat yapmıştım ve dava açmıştım. Buna karşılık kiracı ne icra dosyasına itiraz etti, ne davaladı takib etti, ne de duruşmalara geldi. (kiralanan yer dükkandır ve kiracı oraya uğramamaktadır. Ancak içinde eşyaları vardır. Ben kiracının kimliğini ve ev adresini güçlükle tespit ettim ve oraya icradan tebligat yaptım.)
Hal böyleyken ayrıca usulsüz tebligat hakkında itiraz ve şikayet etmeyen kiracının, tahliyesi için açtığımız davanın icra tebligatı yüzünden reddedilmesi çok adaletsiz olurdu. O nedenle ben olayı sıcağı sıcağına yaşayan biri olarak, icra mahkemesinin, icra tebligatını inceleyememesinin adalete daha yakın oludğuna inanıyorum.
Old 15-04-2011, 16:30   #24
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hukuka Saygı
Cevap veren tüm meslektaşlarıma teşekkür ederim. Soruyu sorduğum zamanda kanaatim şuydu. Ödeme emri usulsüz tebliğ edildiği için davam reddedilir diye düşünmüştüm.
Ama gelen cevaplar beni umutlandırdı. Çünkü icra mahkemesi, icra takibindeki ödeme emri tebligatının usulüne uygun olup olmadığını inceleyemez görüşü hakimdi.
Şimdiki kanaatim ise şudur. Ben aylarca uğraşıp kiracıyı bulmuştum, tebligat yapmıştım ve dava açmıştım. Buna karşılık kiracı ne icra dosyasına itiraz etti, ne davaladı takib etti, ne de duruşmalara geldi. (kiralanan yer dükkandır ve kiracı oraya uğramamaktadır. Ancak içinde eşyaları vardır. Ben kiracının kimliğini ve ev adresini güçlükle tespit ettim ve oraya icradan tebligat yaptım.)
Hal böyleyken ayrıca usulsüz tebligat hakkında itiraz ve şikayet etmeyen kiracının, tahliyesi için açtığımız davanın icra tebligatı yüzünden reddedilmesi çok adaletsiz olurdu. O nedenle ben olayı sıcağı sıcağına yaşayan biri olarak, icra mahkemesinin, icra tebligatını inceleyememesinin adalete daha yakın oludğuna inanıyorum.

Sonucu yazar mısınız?
Old 24-06-2013, 15:31   #25
Arif Aydın

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Sonucu yazar mısınız?

Bu kadar tartışma ve bilgi paylaşımını okuduktan sonra sonucu ben de merak ediyorum.
Old 19-09-2016, 16:45   #26
i_okutgen

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hukuka Saygı
Cevap veren tüm meslektaşlarıma teşekkür ederim. Soruyu sorduğum zamanda kanaatim şuydu. Ödeme emri usulsüz tebliğ edildiği için davam reddedilir diye düşünmüştüm.
Ama gelen cevaplar beni umutlandırdı. Çünkü icra mahkemesi, icra takibindeki ödeme emri tebligatının usulüne uygun olup olmadığını inceleyemez görüşü hakimdi.
Şimdiki kanaatim ise şudur. Ben aylarca uğraşıp kiracıyı bulmuştum, tebligat yapmıştım ve dava açmıştım. Buna karşılık kiracı ne icra dosyasına itiraz etti, ne davaladı takib etti, ne de duruşmalara geldi. (kiralanan yer dükkandır ve kiracı oraya uğramamaktadır. Ancak içinde eşyaları vardır. Ben kiracının kimliğini ve ev adresini güçlükle tespit ettim ve oraya icradan tebligat yaptım.)
Hal böyleyken ayrıca usulsüz tebligat hakkında itiraz ve şikayet etmeyen kiracının, tahliyesi için açtığımız davanın icra tebligatı yüzünden reddedilmesi çok adaletsiz olurdu. O nedenle ben olayı sıcağı sıcağına yaşayan biri olarak, icra mahkemesinin, icra tebligatını inceleyememesinin adalete daha yakın oludğuna inanıyorum.

Merhabalar, öncelikle çalışmalarınızda kolaylıklar diliyorum. Sorduğunuz soruya benzer bir durum ile karşı karşıyayım. Üzerinden uzun zaman geçmiş ama mahkemenin kararını bizlerle paylaşırmısınız?
Old 13-08-2017, 13:39   #27
Av. Erdem Yıldız

 
Varsayılan

T.C.
Yargıtay
12. Hukuk Dairesi
Esas No:2015/30937
Karar No:2016/8775

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Şerife Ayyıldız tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı vekili icra mahkemesine başvurusunda; İİK'nun 89. maddesi uyarınca 3. kişi sıfatı ile kendisine gönderilen haciz ihbarnamelerinin Sami Ulaşkın'a tebliğ edildiğini, icra müdürlüğünce, adı geçenin kesinleşen haciz ihbarnameleri sebebi ile dosya borçlusu olarak eklendiğini, taşınmazlarına haciz konularak kıymet takdiri yapılıp kıymet takdirin raporunun Sami'ye 28.01.2015 tarihinde bizzat tebliğ edilerek kesinleştiğini, 103 davetiye tebligatı üzerine Sami Ulaşkın'ın Mutki İcra Dairesi'nin 07.07.2014 tarih ve 2014/71 muhabere sayılı evrakı ile dosyaya beyanda bulunduğu ve taşınmazının haczinden de belirtilen bu tarih itibarı ile haberdar olduğunu ileri sürerek, icra müdürlüğünce taşınmaz satış talebinin reddine ilişkin 11.06.2015 tarihinde verilen kararın iptaline karar verilmesini istediği; mahkemece, haciz ihbarnamesinin 3. kişiye yöntemine uygun olarak tebliğ edilmediği, kıymet takdir raporunun 28.01.2015'te bizzat tebliğ edilerek hacizden haberdar olmuş ve haciz ihbarıyla amaçlanan yasal ihtar yapılmış sayılamayacağı gerekçesi ile şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Takip dosyası fotokopisinin incelenmesinde, 1. haciz ihbarnamesinin 3. kişinin bizzat kendisine 11.05.2011 tarihinde; 2. ve 3. haciz ihbarnamelerinin TK'nun 35. maddesine göre ve kıymet takdir raporunun ise bizzat 28.01.2015 tarihinde tebliğ edildiği tespit edilmiştir. İcra müdürlüğünce verilen 11.06.2015 tarihli ret kararında, mernis adresi olup olmadığı sorgulanmadığı için TK'nun 35. maddesi koşulları oluşmadığı, buna göre 3. kişiye usulüne uygun olarak 2. ve 3. haciz ihbarnameleri tebligatlarının yapılmasından ve yasal süreler dolduktan sonra haciz ve kıymet takdiri yapılmasına, satış talebinin reddine karar verildiği görülmektedir.

Usulüne aykırı tebliğin hükmü başlığını taşıyan Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca; tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi kabul edilir. Bu hükme göre, usulsüz bir tebligat, mutlaka geçersiz olmayıp, Usulsüz tebligatı muhatabının öğrenmesi halinde, bu öğrenme tarihi itibarı ile hüküm doğurur. Anılan maddeden kaynaklanan usulsüz tebligat şikayetinde bulunmak hakkı ise tebligatın muhatabına aittir. Tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığı hususu yalnızca ilgilisinin icra mahkemesi nezdinde İİK'nun 16/1. maddesi kapsamında yapacağı şikayet üzerine mahkemece incelenebilir. İcra mahkemesi, açıkça ileri sürülmedikçe tebligat usulsüzlüğünü re'sen nazara alamayacağı gibi; icra dairesi dahi tebligatın usulsüz olduğunu belgeleyen icra mahkemesi tarafından verilmiş bir karar getirilmediği sürece kendiliğinden tebligatın usulsüz yapılmış olduğunu dikkate alamaz.

Hal böyle olunca, icra dairesince 2. ve 3. haciz ihbarnamesi tebligatların usulsüz yapıldığından bahisle alacaklının satış talebinin reddine karar verilmesi doğru değil ise de; taşınmaza haciz konulan 21.12.2011 tarihinden sonra ilk olarak 1000,00 TL satış avansı yatırılarak 02.01.2014 tarihinde satış talep edilmiş olduğundan, anılan satış talep tarihi itibarı ile İİK'nun 106-110. maddelerinde öngörülen 2 yıllık sürenin geçirildiği anlaşılmakla, yasal sürede satış istenmediğinden, icra müdürlüğünün, alacaklının satış talebinin reddi yönündeki şikayet konusu kararı ve mahkemenin bu işleme ilişkin şikayet hakkındaki ret kararı, bu gerekçeyle ve sonucu itibarı ile doğru olup, mahkeme kararının onanması yoluna gidilmiştir.
SONUÇ: Alacaklının temyiz itirazlarının reddi ile sonucu doğru mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK'nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), alınması gereken 29,20 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Temerrüt Nedeniyle Tahliye Davasi Açabilir Miyim? ayrıntıcı Meslektaşların Soruları 2 11-11-2009 19:32
Temerrüt Nedeniyle Tahliye Av. Hikmet Meslektaşların Soruları 4 27-10-2009 13:42
Temerrüt Nedeniyle Tahliye, İtİrazin İptalİ-kefİl? Semanur Meslektaşların Soruları 6 24-02-2009 12:59
Temerrüt Nedeniyle Tahliye Av.Kadir Altunbas Meslektaşların Soruları 1 02-07-2008 09:32
ilamsız tahliye takibinde usulsüz tebligat altiokebru Meslektaşların Soruları 5 08-02-2007 14:40


THS Sunucusu bu sayfayı 0,13236094 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.