Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

"İçtihat Uyuşmazlığı" Varsa Gidermenin Yolu Nasıl Olmalı

Yanıt
Old 03-09-2006, 14:47   #1
VARTO'LU

 
Varsayılan "İçtihat Uyuşmazlığı" Varsa Gidermenin Yolu Nasıl Olmalı

"İBRA" borcu sona erdiren sebeplerden biri olarak doktrin ve uygulamada kabul edilmektedir. İsviçre Borçlar Kanununun 115. maddesinde düzenlenmiş bulunan ibra müessesesi Borçlar Kanunumuza alınmamışsa da bu müessese Yargı Kararları ile biçimlendirilmeye çalışılmıştır. Çoğu Yargıtay kararlarında ibra “…alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde ibra denir” anlatımı ile bir “akit” olarak nitelenirken, kararların bazılarında, onun tek taraflı bir irade ihzarı olarak değerlendirildiği görülmektedir.HUMK. nun 288/2. maddesinde ise ibra, borçluyu ( borçtan kurtarma ) olarak açıklanırken, “Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma (ibra) gibi herhangi bir sebeple dörtyüzmilyon liradan aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz” düzenlemesi ile ibranın yazılı olarak yapılması şartının getirildiği görülmektedir.
Belirlediğimiz kadarı ile 2002 yılından önceki zamanlarda da Tüm Yargıtay Daireleri'nce
Alıntı:
yapılan ödemeyi belli etmeyen (miktar yazılı olmayan sözleşmenin işvereni borcundan kurtaran ibraname olarak nitelendirmeye olanak olmadığı

içtihadında bulunulmakta iken Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, (yine bizim belirlememize göre) bu yıldan itibaren
Alıntı:
miktar yazılı olmayan ancak alacakları kalemleri açıkça belirtmek suretiyle imzalanan belgelerin geçerli ibraname mahiyeti taşıdığı

içtihadında bulunmaya başladı.
Bu kararlardan kimilerinden alıntıları aşağıda vermeye çalışalacağım. Hatta, bunlara 9. Hukuk Dairesi'nin 2002 öncesi kararları ile başlamak isterim.
Alıntı:
Gerçekten ibraname hakkı ortadan kaldıran bir itiraz niteliğinde olup içeriğinin değerlendirilmesi ve nitelendirilmesi konusunda özellikle iş hukukunda büyük bir hassasiyet gösterilmelidir. Ancak böylelikle iş hukukunun işçiyi koruma temel ilkesine uyulmuş ve işçilik hakları mevzuatımız çerçevesinde gücenceye alınmış olur.Bundan başka belirtmek gerekir ki ibranameye ekli ödeme belgesindeki hesaplamalarında son dönemle ilgili olduğu açık seçik ortadadır. Bu şekilde düzenlenen ibranamelerin gerek Dairemiz ve gerek Hukuk Genel Kurulu uygulamalarında kararlılık kazanmış şekilde içerikleriyle sınırlı olduğu kabul edilmektedir. ( 1 )


Alıntı:
……ibraname metninde gerçekten işçilik hakları sayılmak suretiyle bunların herbirinin ödendiğinin ve başka herhangi bir hak ve alacağının kalmadığını davacının imzalı beyanı ile belirtilmiş ise de, bu ibranameye dayanılarak sonuca gidilemez. İbranamenin sendikal tazminatı kapsadığı da düşünülemez, gerçekten de bir işçinin, ihbar ve kıdem tazminatlarıyla birlikte hak ettiği diğer uyuşmazlık dışı alacaklarını tahsil etmiş ve bunun akabinde de ibraname düzenlemek suretiyle herhangi bir hakkının kalmadığını belge düzenlemek suretiyle beyan etmesi doğal bir durumdur. Böyle bir belgenin İş Hukuku uygulamasında sınırlı biçimde yoruma tabi tutulması, gerek öğretide gerek uygulamada benimsenen bir görüştür ( 2 )]

Dairenin yukarıda alıntılanan ilkesel kararların 2002 ve sonrası yıllarda ise ;
Alıntı:

Dairemizin kararlılık kazanan uygulaması miktarlar yazılı olduğu takdirde ibranamenin makbuz niteliğinde olduğu miktar yazılı olmayan ancak alacakları açıkça belirtmek suretiyle imzalanan belgelerin geçerli ibraname mahiyeti taşıdığı yolundadır.( 3 )

Alıntı:

Ancak 17.6.2002 tarihli ibranamede kıdem, ihbar tazminatları ile izin alacağı karşılığı toplam 1.500.000.000 TL. ödediği belirtildiğine göre bu ibraname makbuz niteliğindedir. (…)
İbranamede genel tatil, hafta tatili ve fazla mesai alacağı belirtilmediğine göre bu alacaklar yönünden yeniden bilirkişiden hesap raporu alınarak bir değerlendirmeye tabi tutulup, sonucuna göre karar verilmesi gerekir. ( 4 )


Alıntı:

Öncelikle belirtmek gerekir ki, anılan ibranamede davaya konu olan ihbar ve kıdem tazminatlarından söz edilmemiştir. Bu nedenle anılan istekler bakımından işverenin ibrasından söz edilemez. Mahkemece dosyadaki deliller bir değerlendirmeye tabi tutulmak suretiyle davacının hak kazanması durumunda ihbar ve kıdem tazminatları hesaplanarak hüküm altına alınmalıdır.
Her ne kadar, ibranamede davacı işçiye fazla çalışma ücretlerinin ödendiği belirtilmişse de, davalı işverence verilen cevap dilekçesinde davacının fazla çalışma ücretine hak kazanmadığı ileri sürüldüğüne göre, bu çelişkili savunma karşısında ibranameye, fazla çalışma ücretlerinin ödendiği yönünden de değer verilmesine olanak bulunmamaktadır. Mahkemece, ibraname nedeniyle fazla çalışma ücreti isteğinin de reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.( 5 )


Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, ibraname ile ilgili bütün kararlarında ibraname ile ilgili hukuki niteleme,
Alıntı:
….. bir çok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde ibra" denir. ibranamenin kural olarak işçiye yapılmış olan ödeme ile sınırlı olarak bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ibranameden söz edebilmek için işçiye yapılan ödemenin miktar olarak ibranamede açıkça gösterilmesi koşuldur. Başka bir anlatımla, işçiye yapılan ödemeyi belli etmeyen sözleşmenin işvereni borcundan kurtaran ibraname olarak nitelendirmeye olanak olmadığı açık-seçiktir.( 6 )

Alıntı:
Birçok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere; alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde "ibra" denir. İbranamenin kural olarak işçiye veya hak sahiplerine yapılmış olan ödeme ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ibranameden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alman meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, açık oransızlığın bulunduğu durumlarda, anılan belge ibraname değil ancak makbuz niteliğindedir.( 7 )

Alıntı:
Bundan başka birçok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde "ibra" denir. İbranamenin kural olarak işçiye yapılmış olan ödeme ile sınırlı olarak bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ibranameden söz edebilmek için işçiye yapılan ödemenin miktar olarak ibranamede açıkça gösterilmesi koşuldur. Başka bir deyişle, işçiye yapılan ödemeyi belli etmeyen sözleşmenin işvereni borcundan kurtaran ibraname olarak nitelendirmeye olanak olmadığı açık seçiktir.( 8 )

Alıntı:
ibranın verildiği tarih itibariyle, davacı zararının hesaplandığı, sonuçta tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alman meblağ arasında açık oransızlık bulunması nedeniyle verilen belgenin, ibraname niteliğinde olmayıp makbuz niteliğinde olduğu, dosya içerisindeki bilgi ve belgelerle hesap raporu içeriğinden açıkça anlaşılmakta olup, mahkemenin buna yönelik kabul ve uygulaması yerindedir.( 9 )
b
içiminde yapılmaktadır
Yine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi
Alıntı:
O halde davacının ibranamedeki irade açıklaması, hem sigortacı hem de tazminat borçlusu yönünden ancak sigorta kapsamı ile sınırlı olmak üzere sonuç doğurur. Sigorta haddini aşan tutar için ise herhangi hukuksal bir sonuç doğurması sözkonusu olamaz. Çünkü ibra iradesi yöneltilmiş olan sigorta şirketi, tazminat alacaklısı davacıya karşı poliçede yazılı miktardan daha fazla bir ödeme borcu altında esasen olmadığından fazlaya ilişkin ibra, gereksiz bir işlemdir.( 10 )
11. Hukuk Dairesi
Alıntı:
Kanunumuza aktarılmayan İsviçre Borçlar Kanununun 115. maddesi ibraya dair olup, borçların sukutu ile ilgili hükümler arasında yer almıştır. Borçluyu borçtan beri kılan yani borcun sukutunu sağlıyan bir tasarruf muamelesinin, bu muameleyi yapan alacaklıyı borçlu durumuna sokacağı elbetteki düşünülemez.( 11 )

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi de
Alıntı:

İsviçre Borçlar Kanununun 115. maddesinde düzenlenmiş bulunan ibra müessesesi Borçlar Kanunumuza alınmamışsa da ibra, borcu sona erdiren sebeplerden biri olarak doktrin ve uygulamada kabul edilmektedir. İbradan söz edilebilmesi için tarafların iradesinin borcu ortadan kaldırmak hususunda birleşmiş olması gerekir( 12 )

Demokratik toplum Anayasalarında yer alan “eşitlik ve hürriyet” kavramları, toplumu oluşturan bütün bireylerin, hukuk olarak eşit hak ve özgürlüklerine sahip olmalarını düzenleyen normlardır.
Ama, “ibraname” olarak isimlendirilen bir hukuki müessese, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından, farklı olarak nitelendiriliyor ve uygulanıyor ise, en somut anlatımı ile, herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşı, alacağı olan bir kişiye,

Alıntı:
Bana borçlu olan ……… adlı kişinden, (….), (…), (….) adındaki hak ve alacaklarımı tamamen aldım, kendisini ibra ederim

içerikli bir belge verdiğinde, Yargıtay, 4. Hukuk, 10. Hukuk, 11. Hukuk, 19. Hukuk ve 21. Hukuk daireleri, kararları ile, ilke olarak
Alıntı:
…… yapılan ödemeyi belli etmeyen sözleşmenin işvereni borcundan kurtaran ibraname olarak nitelendirmeye olanak olmadığı açık-seçiktir.

hukuki nitelendirmesinde bulunarak içtihat oluştururken, Yargıtay, 9. Hukuk Dairesi ise ;
Alıntı:
…..miktar yazılı olmayan ancak alacakları açıkça belirtmek suretiyle imzalanan belgelerin geçerli ibraname mahiyeti taşıdığı

içtihadını varıyor ve bunu gerçekleşen bozma kararları ile uygulatıyor ise, bu uygulama Türkiye Cumhuriyetinin “işveren” sıfatlı yurttaşlarını, “işçi” sıfatlı yurttaşları karşısında ayrıcalıklı kılarak anayasanın en temel ilkelerini zedeleyen bir sonuç olmaz mı ?
Türkiye Cumhuriyeti’nin Hak Arama Mesleği mensubu biz avukatlar, böylesi içtihattan dönülmesini sağlama için ne yapmalı ?


( 1 ) 9. H. Dairesinin 29.6.1999 gün ve 1999/11701 K. Sayılı Kararı

( 2 ) HGK. Kararında da benimsenen Daireninin 10.2.2000 gün ve 2000/1336 sayılı kararından

( 3 ) 9. H. Dairesinin 03.05.2004 gün ve 2004/10467 K. Sayılı kararı

( 4 ) 9. H. Dairesinin 15.02.2005 gün ve 2005/4441 K. Sayılı kararı

( 5 ) 9. H. Dairesinin 01.02.2005 gün ve 2005/2729 K. Sayılı kararı

( 6 ) Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 24.06.2003 gün ve 2003/6096 K. Sayılı kararı

( 7 ) Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 24.4.1994gün ve 1995-1779 K. Sayılı kararı

( 8 ) Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 17.3.1998 gün ve 1998-1870 K. Sayılı kararı

( 9 ) Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 13.4.2004 gün ve 2004-3596 K. Sayılı kararı

( 10 ) Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 06.11.1989 gün 1989-8480 K. Sayılı kararı

( 11 ) Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 17.06.1974 gün ve 1974-1983 K. Sayılı kararı

( 12 ) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 09.04.1996 gün ve 1996-3572 K. Sayılı kararı


Old 03-09-2006, 15:30   #2
avfehmi

 
Varsayılan

içtihatların birleştirilmesi için yukarıda belirtilen farklı yargıtaay kararlarını bir dilekçede toplayıp yargıtay başkanlığına göndermek lazım diye biliyorum.
Old 05-09-2006, 18:08   #3
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Daire kararları arasındaki farklı uygulamaların kaldırılması için Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Başkanlığına içtihadı birleştirme kararı verilmesi talebiyle bir dilekçe gönderilmesi gerekiyor diye biliyorum. İbra konusunda ise derinlemesine inceleme yapmak gerekir diye düşünüyorum. Şu aralar o kadar yoğunum ki bu konuyu bugüne kadar detaylı araştıramadım. Fakat yukarıdaki kararlardan hareketle, ilk bakışta 21. Dairenin görüş değiştirdiği ve 9. Daire ile aynı yönde karar verdiği görünüyor. Ama kararlar ne derece istikrarlı uygulanmış bilemiyorum.

21. DAİRE
"İbranın verildiği tarih itibariyle, davacı zararının hesaplandığı, sonuçta tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alman meblağ arasında açık oransızlık bulunması nedeniyle verilen belgenin, ibraname niteliğinde olmayıp makbuz niteliğinde olduğu, dosya içerisindeki bilgi ve belgelerle hesap raporu içeriğinden açıkça anlaşılmakta olup, mahkemenin buna yönelik kabul ve uygulaması yerindedir"

Bu kararda belgede yazılı rakamın tazmin edilecek zarardan az olması nedeniyle belgenin makbuz kabul edileceği söylenmiş. Yani rakam yazıldığı halde belgeyi makbuz kabul etmiş.

21. ve 9. Daire dışındaki daireler daha çok taraf iradesinden hareketle hüküm kurmuş.

Bunun yanında 21. ve 9. Daire üyeleri ve başkanlarını zaman zaman şifahi olarak, somut olay adaletini esas alarak ibraname konusunda buna göre karar verdiklerini söylemektedir. Yani esas olanın hakkaniyete uygun karar vermek olduğunu düşünmektedirler. Bu düşünce tarzıyla her an farklı karar çıkma ihtimalinin yüksek olduğu ve çelişkilerin olduğu ya da olacağı açıktır. Geniş bir değerlendirme yaparak içtihadı birleştirme talebinde bulunabiliriz. Bu nedenle uygun bir zamanda karar taraması yapmayı düşünmekteyim.
Old 06-09-2006, 21:17   #4
VARTO'LU

 
Varsayılan Başkaca bir çıkış

Bütün çabalarını ve mesleki faaliyetini "İş Hukuku" alanına yoğunlaştıran bir avukat, böylesi bir sorunu hukuki çözüme kavuşturmanın temel çözüm yolunun "içtihadı birleştirme" isteminde bulunma olduğunu bilmez değil. Ancak böylesi bir bir yol ile çözümün gerektireceği 4 (dört) yıla varabilmekte olan süre ve bunun bunca sürede yapılacat temyiz incelemelerine etkisi Turabi Tural'ı ürkütüyor.
Dahası da o, kaçınılmaz olarak böyle bir yola gidildiğinde yalnızca kendi hukuki bilgisi ile değil, kollektif bir çalışmanın bir ürünü bir istemle, "Türk Hukuk Sitesi, İş ve Sosyal Güvenlik Çalışma Gurubu"nun birlikte oluşturacağı bir temelde bu sorunun Yargıtay İctihadı Birleştirme Genel Kurulu'na götürmeyi daha vakarlı ve onurlu bir davranış olarak bilmekte.
Böylesi bir kollektif çalışmaya var iseniz, hukuki doğruya erişmeye katkıda bulunmak sizleri de onurlandırmaz mı ?
Old 06-09-2006, 21:55   #5
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Tural,

Öneriniz takdire değer. Ancak ben size, ibranın, Yargıtay uygulamasında, spesifik bir olayda, nasıl ele alındığına dair küçük bir davamı aktarmak istiyorum.

Yargıtay'ın farklı daireleri, ibranın niteliğini tartışa dursun, geçerliliği yönünde tartışma olmaksızın, yani geçerli olmadığı kabul edilmediği -dolayısıyla geçerli olduğu,zira zaten tüm unsurları ile tam bir ibra idi- halde, bir yargılama seyrini nasıl etkilediği konusunu aktarmak istiyorum.

Bir alacak istemli dava görüşülür. Dava kısmen kabul edilir. Biz temyizden sonuç alamayacağımızı da bildiğimizden, icraya konu edilmesin düşüncesiyle karşı yan vekiline şöyle deriz: "Kararı icraya konu etmeyin, hemen ödemeye hazırız."

Karşı yan, teklifimizi onaylar. Hesaplamamızı yaparız. Karşı yan vekiline öderiz -bu aralıkta kararın temyiz edilip edilmeyeceğiyle ilgili herhangi bir sohbetimiz olmaz, biz etmeyeceğimiz düşüncesinde olduğumuzdan, karşı tarafın da aynı düşüncede olduğunu sanmaktayızdır herhalde,geçmiş vakit-.

Ödemeyle beraber "ibraname" başlıklı yazımızı alırız. İbranamede , ödediğimiz miktar, hangi dosya nedeniyle ödendiği, her iki yan lehine de aynı miktarda vekalet ücretine hükmedildiğinden, karşılıklı olarak vekalet ücretlerinden de vazgeçtiğimiz yazılıdır.Karşı yan, anılan dosya ile ilgili olarak bizi ibra eder ve anılan belgeyi imzalar. (tek taraflı imza, parayı alan imza ediyor,bizim imzamız yok)

Bir iki hafta sonra elimize temyiz dilekçeleri ulaşır, ilk defa karşılaştığım için hayret sebebi olur. Kısmen kabul edilen davada daha yüksek bir rakama hükmedilmesi istemli bir temyiz dilekçesidir bu. Biz nasıl olur diyerek, temyize cevap dilekçesi yazar ve ibranamelerini ekleriz.

Sonuç ne mi olur? İbranameye dayalı iki karşı oy yazısına rağmen, temyizde karar "daha yüksek bir tazminata hükmedilmesi" yönünde bozulur, ilamın gerekçesinde -karşı oylar hariç- ibraname kelime olarak dahi dikkate alınmaz.

Bozmadan sonra yerel mahkemede , ibraname dolayısıyla yargılamanın konusuz kaldığına karar verilmesini ister ve bozmaya uyulmaması yönünde, karşı oyların dikkate alınması yönünde ısrar ederiz.

Sonuç:Mahkeme bozmaya uyar. Biraz daha yüksek bir tutara hükmedilir. Kararı temyiz ederiz, temyiz sınırına takılarak, kesin olduğu gerekçesiyle geri döner.

Bu aralıkta, bozmadan sonraki karar icraya konu edilmiş ve ibraname ile evvelce vazgeçilen karşı vekalet ücreti de talep edilmiştir. İTM ye şikayet dilekçesi veririz, Mahkeme temyiz sonucunu bekler. Temyizdeki dosyanın akibeti, işbu şikayetimizin neticesini herhangi bir şekilde etkilemez,beklenmesin deriz, beklenir.

Bu aralıkta icra dosyasına parayı depo etmiş ve tehir-i icra kararı getirip dosyaya koymuşuzdur.

Ne var ki, 3 ay sonra ana dosya temyizden , temyiz sınırına takılıp da döndüğü için, icraya depo ettiğimiz para da çekilir.

Biz de ne mi yaptık? Bizim imzamızı taşımayan ibranamede, karşılıklı olarak karşı vekalet ücretlerini talep etmeyeceğiz ibaresini imza eden karşı yan bunu icraya konu ettiği, İTM ana dosyanın temyiz sonucunu beklediği, ana dosya da sınırdan ötürü kesin olduğu gerekçesiyle geri döndüğü için, apar topar kendi karşı vekalet ücretimiz için ihtiyati haciz alıp, icraya depo ettiğimiz tutar üzerine mukabil haciz koyup, biz de onu tahsil ederiz.

Bir ibra öyküsü.

Saygılarımla...
Old 07-09-2006, 00:12   #6
nfb

 
Varsayılan

ibra konusunda ders çalışmaya başladık, biraz süreye ihtiyacımız var (en azından şahsım adına)
Old 08-09-2006, 00:25   #7
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Sayın Tural,
Önerinize cevaben; üzerime düşen her neyse ben de varım.
Old 08-09-2006, 01:54   #8
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Alıntı:
bu uygulama Türkiye Cumhuriyetinin “işveren” sıfatlı yurttaşlarını, “işçi” sıfatlı yurttaşları karşısında ayrıcalıklı kılarak anayasanın en temel ilkelerini zedeleyen bir sonuç olmaz mı ?


"İşveren" sıfatlı yurttaşlar "işçi" sıfatlı yurttaşlarla hiçbir zaman eşit olmamıştır ve korkarım ki hiçbir zaman da olmayacaktır. Ancak yine de bu eşitliğin sağlanması işçi lehine yorum yapacağım zorlaması ile hukuki kavramlarda anlam kaymasına yol açmak şeklinde olmamalıdır. Yukarıdaki eşitlik savınıza katılmasam da genel geçer hukuki kavramların saptırılmaması adına girişiminizi destekliyorum.

Şahsen bu konudaki çözüm önerim. Yasakoyucu tarafından tek maddeden ibaret bir düzenleme ile söz konusu işçi alacaklarına ilişkin ödemelerin sözleşmenin zayıf tarafı olan işçiden hangi koşullar altında alındığının tespit edilmesi güçlüğü karşısında işçiyi ve işvereni mağdur etmemek adına Çalışma Müdürlüklerinin katılımı sağlanmak suretiyle düzenlenecek tek tip bir sözleşme ile yapılması koşuluna bağlanmasının sağlanmasıdır. Böylece ne verenin ne de alanın canı yanmadan ve bir tereddüt oluşmadan sorun çözülecektir. Ödemenin de işçinin göstereceği bir banka hesabına ya da direk olarak işçiye ödenmek üzere Çalışma Müdürlüğüne teslimi sağlanmalıdır ki akıllarda bir şey kalmasın.
Old 20-09-2006, 22:28   #9
nfb

 
Varsayılan

http://www.tisk.org.tr/hukuk/guncel.asp?id=10 adresinde TİSK' in Borçlar K. tasarısında yer alan "iş sözleşmesi" ile ilgili düzenlemeler hakkında görüşleri bulunmaktadır. İbra konusuna da yer veren bu yazı vesilesi ile öncelikle ibra konusunun öte yandan da borçlar k. tasarısında iş hukukunu ilgilendiren düzenlemelerin uyum içinde olup olmadıklarının da irdelenmesi sanırım yerinde olacaktır.
Old 28-09-2006, 00:27   #10
VARTO'LU

 
Varsayılan Birkaç Soru

Bu konuya fazlaca eğildiğimizi söyleyebiliyor muyuz. Çalışmaya bir derinlik kazandırmak ereği ile birkaç "alan soru" sormak istedim.
Alıntı:
1- İsviçre Borçlar Kanununun 115. maddesinde (Alman Medeni Kanunu’nun 397. paragrafında) düzenlenmiş bulunan ibra müessesesi Türk Borçlar Kanunu’na alınmamışsa da, diğer kanunlarımızda bu müessesenin düzenlendiği hükümler yok mu ?
Örneğin Türk Ticaret Kanunu’nun 310, 345, 528, 537,539,620 ve 1332 maddeleri gibi, (digerlerini yazmıyorum) Kooperatifler Kanunu, Dernekler K. HUMK. gibi kanunlarımızda hiç mi “ibra” sözcüğü geçmez.
Türkiye Cumhuriyeti “Mevzuat”ını tarayarak bu hükümlerin hangileri olduğunu bulmaz olası değil mi ?
Bunlara ilişkin “Yargıtay” uygulaması nasıl, “doktrin” ne der ?
Alıntı:
2- “Karşılaştırmalı Hukuk” anlamında, en azından “muasır medeniyet” olarak peşine düştüğümüz ülke hukuklarında uygulama nasıl ?

Bunu, “hikaye etmek” anlamında değil, var olan normatif düzenlemelerinin orijinal metinleri ile “Türkçe’ye” çevirilerini bu ortamda paylaşarak bilgi birikimimizi geliştiremez miyiz ?
Alıntı:
3- Keza, bu sorun, “eski” ve “şerri” hukuklar yaşayıp tartışarak bir çözüme ulaştılar ise varılan sonuçlar ne oldu.


Biraz “kitap kurdu” olup da, “düşleriniz arkasında” kalanları bu forumda paylaşmaya var mısınız ?
Old 07-12-2006, 08:29   #11
avfehmi

 
Varsayılan

YHGK 29.03.2006 T. 2006/82 E-2006/118 K

Özü : İBRANAME YANINDA ÖDEME BELGELERİNİN DE BULUNMASI DURUMUNDA, ÖDEME BELGELERİNDE YAZILI ALACAK KALEMLERİ YÖNÜNDEN İBRANAME MAKBUZ HÜKMÜNDE SAYILARAK, BAKİYE MİKTARIN İSTENEBİLECEĞİ KABUL EDİLMELİ, MİKTAR İÇERMEYEN VE HAKLARIN TAMAMEN ÖDENDİĞİNE, HİÇBİR ALACAĞIN BULUNMADIĞINA İLİŞKİN KALEMLER YÖNÜNDEN İSE İBRA BELGESİ GEÇERLİ SAYILMALIDIR. DOSYADA BULUNAN ÖDEME BELGESİNDEN, MİKTARLARI BELİRTİLEREK KIDEM TAZMİNATI VE İZİN ÜCRETİ ÖDEMESİNDE BULUNULDUĞU GÖRÜLMEKTEDİR. ANILAN BU İKİ KALEM ALACAK YÖNÜNDEN DÜZENLENEN İBRANAMENİN MAKBUZ HÜKMÜNDE BULUNMASI KARŞISINDA, BAKİYE ALACAĞIN İSTENEBİLECEĞİ KABUL EDİLMELİDİR.


DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Ankara Dördüncü İş Mahkemesi)nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 01.03.2005 gün ve 2003/1242-2005/95 sayılı kararın incelenmesi taraflar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesinin 04.10.2005 gün ve 2005/12538-32322 sayılı ilamı ile,

(...1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm temyiz itirazları ile davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Davacı işçi, davalıya ait işyerinde haber müdürü olarak 5953 sayılı Yasaya tabi gazeteci sıfatıyla çalışmıştır. İş sözleşmesinin feshinden sonraki bir tarihte imzalanan ibranamede, fazla çalışma ile bayram genel tatil ücretlerinin ödendiği, izin hakkının da bulunmadığı ifade edilmiştir. Davacının konumu itibarıyla söz konusu ibraname içeriğini bilebilecek durumda olduğu ve anılan ibraname ile bağlı bulunduğunun kabulü gerekir. Böyle olunca davacının fazla çalışma ile bayram ve genel tatili ücretlerine hak kazanması mümkün değildir. Anılan isteklerin günlük yüzde beş fazlası yönünden talebin de reddi gerekir, ibraname izin hakkı yönünden de yazılı belge niteliğinde olduğundan anılan isteğin de reddine karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz eden: Davalı vekili

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, bir kısım işçilik hak ve alacakları ile Basın İş Kanunu hükümleri uyarınca günlük % 5 fazlası ile ödeme istemine ilişkindir.

Yerel mahkemece; fark kıdem tazminatı, fazla mesai alacağı, ulusal bayram ve genel tatil çalışma ücreti, yıllık ücretli izin alacağı ile fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil ücretinin süresinde ödenmemesi nedeniyle 5953 sayılı Basın İş Kanunu'ndan kaynaklanan % 5 fazlalık alacağının tahsiline, ihbar tazminatı ile ilgili talebinin ve davalı-karşı davacının açmış olduğu karşı davasının reddine karar verilmiştir.

1- İbra sözleşmesi, iş hukukunda geniş bir uygulama alanına sahip olmasına, işçinin iş sözleşmesinden doğan tazminat ve diğer işçilik haklarının sona erdirmesine ve İsviçre Borçlar Kanunu'nun 115. maddesinde düzenlenmiş bulunmasına karşın, Türk Borçlar Kanunu'nda yer almamış, İş Kanunlarında da bir düzenleme öngörülmemiştir.

İbra, alacak ve borcu doğrudan doğruya ve kesin olarak ortadan kaldırır. Tam ibrada borcun tamamı, kısmi ibrada ise borcun ibra edilen kısmı sona erer. Bunun sonunda borçlu da borcundan kısmen ya da tamamen kurtulur. (Fikret Eren. Borçlar Hukuku 8. Baskı, s. 1222/1223).

İbraname yanında ödeme belgelerinin de bulunması durumunda, ödeme belgelerinde yazılı alacak kalemleri yönünden ibraname makbuz hükmünde sayılarak, bakiye miktarın istenebileceği kabul edilmeli, miktar içermeyen ve hakların tamamen ödendiğine, hiçbir alacağın bulunmadığına ilişkin kalemler yönünden ise ibra belgesi geçerli sayılmalıdır.

Dosyada bulunan ödeme belgesinden, miktarları belirtilerek kıdem tazminatı ve izin ücreti ödemesinde bulunulduğu görülmektedir. Anılan bu iki kalem alacak yönünden düzenlenen ibranamenin makbuz hükmünde bulunması karşısında, bakiye alacağın istenebileceği kabul edilmelidir.

Belirtilen nedenlerle, ibranamenin, izin ücreti yönünden hakkı ortadan kaldırmadığı yönündeki yerel mahkemenin direnme kararı isabetlidir.

2- Altındaki imzası kabul edilen, zor ve hile ile alındığı kanıtlanamayan ibranamede davacı, "işten çıkış tarihine kadar doğmuş ve işlenmiş cümle kıdem tazminatı, fazla mesai, hafta tatili, bayram tatili, yıllık ücretli izin haklarını tamamen almış bulunduğunu" bildirmektedir. İbraname ile davacı, ödeme belgesi bulunmayan (kıdem tazminatı ve izin ücreti dışındaki) alacak kalemleri yönünden davalıyı tam anlamıyla ibra etmiş ve herhangi bir alacağı bulunmadığını ihtirazı kayıt öne sürmeden açıklamış ve imzalamıştır.

Kaldı ki, taraflar arasında imzalanmış olan hizmet sözleşmesinin 3/b maddesinde; "Her ay imzalanacak aylık istihkak bordrosuna hiçbir kaydi ihtirazı dermeyan etmeksizin imza atılmış olması o ay bordroda yazılı miktarda fazla ücret alacak ve fazla mesai yapılmadığının kabulü anlamına gelecektir" hükmü yer almakta olup, somut uyuşmazlıkta ibranamenin çelişkili bulunduğundan da söz edilemez.

Anılan nedenlerle, ibranameye itibar edilerek fazla çalışma ve bayram, genel tatil ücretleri ile anılan isteklerin günlük yüzde beş fazlası yününden ödeme isteklerinin reddine karar vermek gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Belirtilen bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : 1- (1) numaralı bentte belirtilen nedenlerden dolayı davalı vekilinin ücretli izin alacağına ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının buna ilişkin bölümünün (ONANMASINA),

2- (2) numaralı bentte belirtilen nedenlerden dolayı davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde bakiye iade harcının geri verilmesine, 29.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

KAYNAK : http://www.hukukturk.com/fractal/huk...ararDetail.jsp
Old 30-12-2015, 16:43   #12
Sinem Bakırcıoğlu

 
Varsayılan

Konunun esasından farklı olarak içtihatların birleştirmesi talep dilekçesinin verilmesi usulünü bilen meslektaşlarımızın görüşlerini bekliyorum. Dilekçeyi herhangi bir mahkeme aracılığı ile mi gönderiyoruz ve talep harca tabii midir? İyi çalışmalar.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
"hukukçu" Kime Denir? nasıl Olunur? aristo Konumuz : Hukukçular 55 20-08-2014 12:52
Savcının görevi "suç isnat etmek" mi, yoksa "suç ispat etmek" mi olmalı? sibelniko Hukuk Sohbetleri 21 30-09-2013 08:43
Belediyelerden "hizmet kusuruna dayalı tazminat alacaklarını" nasıl tahsil edeceğiz? ibreti Meslektaşların Soruları 3 14-01-2011 13:43
"Zamanaşımı"olmalı mı ? olmamalı mı? Viyola Hukuk Sohbetleri 12 26-02-2008 23:46
Stj. Av. ne "ofisboy"dur, ne de adliyedeki caycinin "ciragi..." metin karadag Hukuk Stajı ve Meslek Seçimi 26 28-07-2007 20:47


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07938409 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.