Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Tapu Sicilinin Tutulmasindan Devletin Sorumluluğu

Yanıt
Old 13-01-2014, 11:29   #1
halit pamuk

 
Varsayılan Tapu Sicilinin Tutulmasindan Devletin Sorumluluğu

TAPU SİCİLİNİN TUTULMASINDAN DEVLETİN SORUMLULUĞU

1.Tapu Sicilinin tutulmasından devletin sorumluluğundan söz edebilmek için zarar doğmuş olmalıdır. Eğer, zararı önleme imkanı varsa, devletin sorumluluğu söz konusu olacak mı?

Davacının tapu iptal ve tescil davası açarak tapu kaydının düzeltilmesi olanak içinde bulunduğu sürece hazineye karşı tazminat davası açamayacaktır. HGK 21.1.1982, 4-548/46 Kararında tapu kaydının düzeltilmesi olanak içinde bulunduğu sürece hazineye karşı tazminat davası açılamayacaktır. HGK.16.10.2002, 4-640/830 sayılı kararı da aynı yöndedir. Ancak, 4. Hukuk Dairesi, 13/7/2010, 10578/12292 sayılı kararında ise, hazineye karşı tazminat davası açılabilmesi için, TMK.m.1023 uyarınca, açılacak dava redde mahkum olduğundan, 3. Kişilere karşı tapu iptal tescil davası açma gibi zorunluluğu bulunmadığına karar vermiştir.

2. Devletin sorumluluğu bakımından zararın kapsamı nasıl belirlenecektir?

4. Hukuk Dairesi, sahte kimlik belgesi dayanan vekaletname ile yapılan tescil sonucu hazineye karşı açılan tazminat davalarında, satın alınan taşınmazın elden çıktığı yani tapu iptal davasının sonuçlandığı tarihteki değerine karar verilmesi gerektiğine karar vermiştir.(25.11.2010, 12873/12062)
5. Ve 20. Hukuk daireleri tazminat miktarını belirlerken kamulaştırma davalarındaki hesaplamaya benzer bir yöntem kabul etmiştir.
5. Hukuk Dairesi’nin görüşü şöyledir:
“…davaya konu taşınmazın değerlendirme tarihi olan 30.7.2010 gününde belediye imar planı içinde olup olmadığı, değilse belediye veya mücavir alan sınırları dahilinde bulunup bulunmadığı, belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığı ve etrafının meskun olup olmadığı hususları ilgili Belediye Başkanlığından sorularak, niteliği belirlenip, bu konuda taraflara delillerini ibraz etmek üzere süre verildikten sonra, mahallinde yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde yapılacak keşif sonucunda, taşınmaz arsa vasfında ise emsal karşılaştırması yapılarak, arazi vasfında ise gelir metodu esas alınarak dava tarihindeki değerinin tespiti için alınacak bilirkişi kurulu raporuna göre taşınmazın gerçek değeri belirlenip sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi,” (5. HUKUK DAİRESİ E. 2013/3764 K. 2013/9934 T. 20.5.2013)


20. Hukuk Dairesinin kararları da 5. Hukuk Dairesi ile aynı yöndedir :
“…davanın niteliğine göre tazminat miktarının belirlenirken öncelikli konu, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliğinin ve değerinin hesaplanması olup, arazi başka deyişle tarım alanlarında net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlar içinde emsal karşılaştırması yapılarak değer belirlenmelidir.” (YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ E. 2011/10631 K. 2011/14629 T. 13.12.2011)

5. Hukuk Dairesi 04.03.2013 tarih ve 2012/22526 E ve 2013/3522 K sayılı kararı ile sahte vekaletname yapılan işlemlerde, zararın kapsamının dava konusu taşınmazın akit tablosunda gösterilen satış miktarı kadar olduğuna faizin de satışın yapıldığı tarihten itibaren başlayacağına karar vermiştir.

3. Kadastro Safhasında yapılan işlemlerden de, TMK.m.1007 kapsamında Devletin sorumluluğu söz konusu olur mu?

Hukuk Genel Kurulunun 26.11.1980 tarih ve 4-624/2478 sayılı kararında kadastro çalışma ve faaliyetleri sırasında yapılan işlemlerin sicil tutma kavramı içinde mütalaa edilemez demiş ve 4. Hukuk Dairesi de hazineyi kadastro işlemlerinden sorumlu tutmamıştır. (26.12.2002, 14339/14717) 4. Hukuk Dairesi daha sonraki içtihatlarında kadastro işlemleri sırasında hazinenin ihmali hatalı tescili doğmuşsai 1007 dayanarak değil; idari yargıda hizmet kusuruna dayanılarak dava açılabileceği kanaatine varmıştır. (4. HUKUK DAİRESİ E. 2007/7140 K. 2008/2642 T. 3.3.2008) 18.11.2009 tarihinde Hukuk Genel Kurulu görüş değiştirmiş, kadastro işlemlerinden kaynaklanan sorumluluğundan 1007 kapsamında olduğuna karar vermiş ve bu davalarda görevli mahkemenin adli yargı olduğuna karar vermiştir.(4-383/517) Hukuk Genel Kurulu daha sonra verdiği kararlarında da bu içtihadını sürdürmüştür.

4.Sahte Vekaletnameye ve benzeri sahte belgelere dayalı davalar; tapu sicilinin tutulmasından doğan sorumluluk kapsamında mıdır?

11.03.1998 tarihli Hukuk Genel Kurulu ve daha sonra 4. Hukuk Dairesinin kararlarında, sahte belgelere dayanan tapu işlemlerinden devletin sorumlu olmayacağına illiyet bağının kesildiğine karar vermiştir. Yine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 18.06.2003 gün ve 1424- 7982 sayılı ilamında,
“Yukarıda açıklanan olgular itibarıyla usulsüz işlemin sahte nüfus cüzdanından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Diğer bir anlatımla zarar tapu sicilinin tutulmasından değil, sicilin düzenlenmesinde etken olan nüfus kaydından kaynaklanmaktadır. Medeni Kanunun 917. md. ( yeni 1007 )maddesinde sorumluluğun, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklandığı belirlenmiştir. Madde de öngörülen sorumluluk, kusursuz sorumluluktur. Diğer bir anlatımla zarar gören davalının kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Davalı da kusuru bulunmadığı savunmasının ötesinde uygun illiyet bağının kesildiğini kanıtlamak zorundadır. Kusursuz sorumluluk da illiyet bağının kesilebilmesi için zarar görenin ağır kusurunun bulunması veya üçüncü bir kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun olması veya hakkında zararlandırıcı sonucun meydana gelmesinde öngörülmeyen bir halin bulunması gerekmektedir. Somut olayda zarar gören davacının illiyet bağını kesebilecek ölçüde kusurunun olmadığı yine öngörülmeyen bir durumun da bulunmadığı görülmektedir. Ne var ki gerek ceza dosyasında gerekse tapu iptaline ilişkin dava dosyasında zararlandırıcı sonucun ortaya çıkmasında bir üçüncü kişinin hukuka aykırı eyleminin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu kişinin suç teşkil eden ve ağır kusuru oluşturan eylemi açıktır. Şu haliyle sorumluluğu gerektiren illiyet bağının kesildiği kabul edilmelidir. Yapılan bu açıklama itibarıyla olayda zarar, hukuka aykırı eylem bulunmakta ise de kusursuz sorumlu olan davalının sorumluluğunu gerektirecek uygun illiyet bağının bulunmadığı görülecektir. Aksi bir sonuç kusursuz sorumluluğun ötesinde bizi sebep sorumluluğuna götürür ki davanın dayanağını teşkil eden MK'nun 1007. maddesi sebep sorumluluğunu öngörmemiştir.
Tüm bu olgular birlikte değerlendirildiğinde davalının sorumluluğundan söz edilemez. Dava reddedilmek üzere bozulması gerekmiştir” denilmiş mahkeme önceki kararında direnilmesi üzerine HGK (E. 2004/4-526 K. 2004/589 T. 10.11.2004) ilamı ile 4. Hukuk dairesinin bozma kararındaki gerekçelerle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir.

Ancak, Hukuk Genel Kurulunun 11.07.2007 tarih ve E. 2007/4-422 K. 2007/536 kararı ile eski içtihatlarından dönmüş ve sahte belgelere dayanan tapu işlemlerinde dahi devletin sorumlu olduğuna karar vermiştir. 2007 yılından sonra 4. Hukuk Dairesi ve 5. Hukuk Dairesi, bu içtihatlar doğrultusunda, devletin sorumlu olduğuna karar vermiştir. (5. Hukuk Dairesi 04.03.2013 tarih ve 2012/22526 E ve 2013/3522)

5. Tapu Sicilin Tutulmasından Doğan Devletin Sorumluluğu kapsamında açılan davalarda husumet kime yöneltilmelidir?

Davanın hazine aleyhine açılması gerekir.

Orman İdaresi aleyhine açılan davanın reddi gerektiğine dair karar:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan devlet sorumlu olup, davanın davalı sıfatıyla Hazine aleyhine açılması gereklidir. Orman Yönetiminin davalı sıfatı bulunmayıp, aleyhine açılan davanın husumetten reddi doğru olduğundan, davacı gerçek kişinin bu yöne temas eden temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir” (20. HUKUK DAİRESİ E. 2011/10631 K. 2011/14629 T. 13.12.2011)
Tapu Sicil Müdürlüğü aleyhine açılan davanın da husumetten reddi gerekir:
“TMK.nun 1007. maddesi gereğince açılan tazminata ilişkin olup bu davalarda davalı sıfatı Hazinenin olup, Tapu Sicil Müdürlüğü'nün davalı sıfatı yoktur. Davacının amacı, Devlet tüzel kişiliğini dava etmek olduğuna, TMK'nun 1007 maddesi uyarınca tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devlet sorumlu bulunduğundan, Tapu Sicil Müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumet nedeniyle reddi gerekir” (20. HUKUK DAİRESİ E. 2013/4253 K. 2013/8046 T. 17.9.2013)

6. Tapu Sicilinin Hukuka Aykırı Tutulmasından doğan davalarda zamanaşımı süresi ne kadardır?

HGK’nun eski tarihli kararlarında ve 4. Hukuk Dairesinin öteden beri uygulamasında(örneğin 4. HUKUK DAİRESİ E. 2011/7205 K. 2011/8239 T. 12.7.2011 kararında)Borçlar Kanunun 60/1 (TBK.m.72) uyarınca zamanaşımı süresi zararı öğrendiği tarihten itibaren bir yıl olduğu kabul edilmektedir. Ancak, 20. Hukuk Dairesi Ve 5. Hukuk Dairesi BK.m.125(TBK.m.146) uyarınca zamanaşımı süresinin on yıl olduğunu kabul etmiştir.

20. Hukuk Dairesinin kararı;
“…davacı gerçek kişi tarafından S... köyü 766 sayılı parselin orman olarak sınırlandırılması işleminin iptali istemiyle açılan davanın, sözü edilen parselin orman sayılan yerlerden olduğunun belirlendiği gerekçesiyle reddine ilişkin Çanakkale Kadastro Mahkemesinin 20.02.1992 gün ve 1991/157-12 sayılı kararının, Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleştiği, bu şekilde davacının sahip olduğu mülkiyet hakkının içinin boşaltıldığı ve davacının zarara uğradığı düşünülse dahi, Medeni Yasanın 1007. maddesi hükmüne göre açılan davalar için yasada özel bir düzenleme bulunmadığından, Borçlar Yasasının 125. maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı, kadastro mahkemesinin kararının kesinleşmesinden sonra dava tarihine kadar, 10 yıllık genel dava zamanaşımı süresinin geçtiği gözetilerek davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına göre..” (20. HUKUK DAİRESİ E. 2011/13662 K. 2011/14625 T. 13.12.2011)

5. Hukuk Dairesinin kararı :
“Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekilince temyiz edilmiştir. Dosyada bulunan kanıt ve belgelere, kararın dayandığı yasal gerekçelere ve özellikle de; dava konusu taşınmazın Çarşamba Kadastro Mahkemesinin 30.07.1996 tarihinde kesinleşen kararı ile Hazine adına orman olarak tescil edilmesinden sonra, bu davanın 10 yıllık zamanaşımı geçtikten sonra, 06.08.2009 tarihinde açılmış olmasına göre davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.” (E. 2012/12363 K. 2012/25680 T. 10.12.2012)
Old 14-04-2014, 09:37   #2
EFEKENTLİ45

 
Varsayılan

Değerli meslektaşım verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim. Metinde geçen 5. Hukuk Dairesi 04.03.2013 tarih ve 2012/22526 E. ve 2013/3522 K. sayılı ilamı tüm araştırmalarıma rağmen bulamadım. Elinizde karar metni varsa paylaşırsanız sevinirim. Teşekkürler, başarılar dilerim.
Old 12-10-2015, 15:45   #3
Av.Egemen A.

 
Varsayılan

Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim.

Eğer elinizde bahsettiğiniz 4. Hukuk Dairesi, 13/7/2010, 10578/12292 kararı mevcutsa ve paylaşabilirseniz memnun olurum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
tapu sicilinin tutulmasında devletin sorumluluğu av.telat Meslektaşların Soruları 1 18-03-2015 21:30
Yolsuz tescilden kaynaklı tapu iptal davası+tespit davası+tapu kaydının hatalı tutulmasından dolayı devletin sorumluluğu+adli yardım denizözcan Meslektaşların Soruları 3 13-12-2013 15:58
trafik sicilinin tutulmasında devletin sorumluluğu Av. Rıdvan Meslektaşların Soruları 6 26-05-2009 13:35
kamulaştırmasız el atma-devletin tapu sicilinden dolayı sorumluluğu mrbozkurt Meslektaşların Soruları 2 01-06-2007 12:08


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04512811 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.