Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

madde 301

Yanıt
Old 02-10-2006, 21:29   #1
dark

 
Varsayılan madde 301

MADDE 301. - (1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, Devletin yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.
(4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.


AŞAĞILAMAK
1 . Değerinden düşük göstermek. 2 . Küçültücü davranışlarda bulunmak, hor görmek.

ELEŞTİRMEK

Bir düşünceyi, bir eseri, bir yargıyı inceleyerek doğruluk veya yanlışlığını ortaya çıkarmak ve gerçek değerini belirtmek, tenkit etmek.

Savcıların, hangi söz veya eylemin eleştiri kapsamında anlaması gerektiği, hangilerinin aşağılama anlamını taşıdığını yukarıdaki TDK sözlüğündeki tanımlardan dahi bulabileceği sadece kendi görüşleri ışığında olamayacağı kesin değilmidir? Eleştiri kısmında altını çizdiğim konu ‘’incele ve doğruluktan’’ ben maddi deliller ışığında (belgelerle) anlamı çıkarıyorum.. Orhan Pamuk, Hırant Dink , Elif Şafak..v.b davalarda maddi deliller varmıydı? (Açıklamaları maddi deliller doğrultusundamı)
Madde 301 ‘in kavram kargaşasına yol açma nedenleri nelerdir?Tekrar düzenlenmesi gerektiğini düşünüyormusunuz? ve/veya kaldırılmasını.
Old 16-10-2006, 14:36   #2
Av. Emrah GELEŞ

 
Mutlu Yerindedir

Yapılmış olan madde özgürlükler açısından biras modern bir yapıya sahip.Bu maddeyle Orhan Pamuk , Elif Şafak gibi olayların yaşanması halkı biraz farklı düşünmeye sevk etti.Yalnız bunlardan bağımsız olarak incelendiğinde,maddenin sınırlar çerçevesinde düşünce özgürlüğünü serbest bıraktığı sonucuna varılıyor...Sonuç olarak Türk Hukuk camiasına yakışır bir uygulama...Kaldırsak ne olacak ki düşünce sucu mu koyalım..Ama bu eleştiriden anlasılması açısından biraz yorum alsak fena olmaz
Old 17-10-2006, 21:20   #3
Staj.Av.Selçuk

 
Varsayılan

bu kanunun gerekçesinde kanunun maddi unsurları yetersiz bi şekilde tanımlanmıştır.bütün sorun buradan kaynaklanıyor.hakaret ve aşagılamanın sınırlarının iyi çizilmesi gerkir.yoksa kanun amacını aşar.
Old 18-10-2006, 10:19   #4
Güldal

 
Varsayılan

Eleştirinin suç oluşturmaması bir bakıma aydınların önünü açıyor ancak yine de adamına göre uygulamaların olabileceği sorusunu bırakıyor insanların aklında...
Old 19-10-2006, 19:11   #5
av.ilyasmeral

 
Varsayılan

Sayın Dark:
301 hukuk devleti ilkesi ile bağdaşır niteliktedir. sonuçta bütün özgürlüklerin sınırı olabileceği gibi düşünce özgürlüğününde bir sınırı olmalıdır. yasa koyucu bu sınırı en asgari duzeyde tutarak çağdaş bir topluma yakısır bır uygulama sunmustur.
Ne tür düşünce açıklamalarının eleştiri sayılacağı belli değil diyorsunuz mevzuatımızın tamamı ''eleştiri'' gibi muallak kavramlarla doludur. Örneğin ceza kanununda geçen müstehcenlik kavramının içi nasıl doldurulabilir. 20 yıl once bir derginin kapağindakı kadın resmı mustehcen sayılırken aynı resım bugun nerdeyse ders kıtaplarına gırmıstır.
bu durumda savcıların toplumun ortalama değer yargılarını dikkate alarak hareket etmeleri gerekıyor.
bence sorun kanun maddesınde değil maddeye işlerlik kazandırmak ısteyen kısılerın kendı değer yargılarından hareketle maddeye yaklaşmalarıdır.
Old 19-10-2006, 21:34   #6
dark

 
Varsayılan bir de bunu inceleyin arkadaşlar..

301 böyle değişmeli'
Onursal Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, 301 için yeni metin önerdi
04/01/2006 (1205 kişi okudu)
SAMİ SELÇUK (Arşivi)
Türk Ceza Yasası'nın (TCY) 301. maddesinin benzeri çoğu ülkelerde var. Sözgelimi, Fransa'da yakınmaya bağlanmış ve suç araçları ayrıntılı biçimde sayılmıştır (1881 Basın Yasası, madde 23, 30). İspanya'da genel mahkemelere ve yasama organına ağır biçimde (1996 İspanya Ceza Yasası, madde 496) ve Almanya'da anayasal organlara (Alman Ceza Yasası, pr. 90/b) hakaretten; 1889 kaynak İtalyan Ceza Yasası'nda anayasal kuruluşları ve yasama organını (madde 123 ve 126) ve 1930 İtalyan Ceza Yasası'nda cumhuriyeti, anayasal kurumları, silahlı kuvvetleri (madde 290, 291) aşağılamadan söz edilmiştir.
159'un kaynağı
1889 İtalyan Ceza Yasası'ndan değiştirilerek alınan 159. maddedeki suçların öğeleri ile korunan değerler ve kurumlar altı kez değiştirilmiş ve 2004/5237 sayılı TCY ile yeniden kaleme alınmıştır (madde 301).
'Türklük' ve 'cumhuriyet' değerleri ile anayasal ('yasama, yürütme ve yargı organları') ve kimi devletsel ('askerî ve güvenlik([ğe ilişkin] örgütler[i]') kurumları aşağılamak suç sayılmıştır. Bu suç, olan ülkelerde sürgit eleştirilmiş, sık sık değişikliklere uğramış, kimileyin anayasa mahkemelerinin önüne taşınmıştır. Ancak, ne yapılırsa yapılsın, suç tipinin kaleme alınışı ve uygulama hiçbir dönemde başarılı olamamıştır.

Maddenin yazımı
İlkin, maddede kullanılan sözcükler, 'suçların belirginliği ve açıklığı kuralı'nı gerçekleştirememiş; 'suç tiplerinin yasallığı ilkesi' dolanılmıştır. İkincisi, tutarlı bir yorum paradigması yaratamayan uygulamada sık sık çelişkilere düşülmüş, bu nedenlerle kararların büyük çoğunluğu oyçokluğuyla verilmiştir. Kaynak yasanın uygulanması ile Türk uygulaması arasında uçurumlar oluşmuştur.
Bütün bu nedenlerle madde sık sık değiştirilmiş ve kamuoyunda şiddetli tartışmalar yaşanmıştır. Kanımca Türk Ceza Yasası'nda suç hukukunun temel ilkelerini zorlayan bu ve benzeri maddeler mutlaka önyargısız olarak gözden geçirilmelidir. Zira insan, denediği gömleği tam uymuyor ya da beğenmiyorsa değiştirip değiştirmemekte seçim hakkına sahiptir. Ancak hak ve özgürlüklerle ilgili konular, kimilerini feda etme pahasına, deneme konusu yapılamazlar ve ertelenemezler. Düzenleme, sonuçları beklenmeksizin gözden geçirilir. Bu, onur değil, bilim sorunudur.

Öneriler
Türk Ceza Yasası'nın 301. maddesi konusunda iki tür çözüm düşünülebilir:
I- Maddenin kaldırılmasını öneren köktenci çözüm: Tanımlamadaki güçlük ve bilimsel açıdan uygulamada görülen süreğen/bezdirici, zaman zaman katlanılamaz aksaklıklar, bu çözümü haklı kılmaktadırlar.
II- Maddenin değiştirilmesini öneren ara çözüm: Kimi değerlerle anayasal ve devletsel kurumları koruma zorunluluğuna yaslanan bu çözüme göre madde değiştirilmelidir. Kamuoyu bu son görüşte birleşmiş görünüyor.
Yapılacak değişiklikte, yukarıdaki saptamaların ışığında, kanımca şu noktalar dikkate alınmalıdır:
1- Daha çok sosyo-kültürel, tarihsel yaklaşımlara yatkın ve sınırları belirsiz bulunan, ayrıcalıkçı suç hukuku anlayışını çağrıştıran 'Türklük' kavramı yerine, devletin öğelerinden biri, hukuksal yaklaşıma daha elverişli ve somut olan, 'yurttaşlık bağı ile devlete bağlı topluluğu' anlatan 'Türk ulusu' deyişi geçmelidir.
Böylelikle suç, 'egemenlik'ten söz eden üçüncü bölümün başlığı, 'yasalar önünde herkesin eşitliği' ilkesi (Anayasa, madde 10 ve TCY, madde 3/2) ve özgürlükçü suç hukuku anlayışıyla uyumlu kılınacaktır.
2- Yönetim biçimi olan 'cumhuriyet' kavramı yerine 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti' deyişi geçmelidir. Böylece, 'ulus/millet' kavramının geçtiği dördüncü kısmın başlığıyla uyum sağlanacak ve daha belirgin/somut bir deyişe ulaşılacaktır.
3- 'TBMM, TC hükümeti, devletin yargı organları' yerine daha kavrayıcı/kapsayıcı ve belirgin/somut olan 'yasama, yürütme, yargı organları' deyişleri geçirilerek özgürlükçü demokrasinin temel erklerinin vazgeçilmezliği vurgulanmalıdır.
4- 'Askerî ve emniyet teşkilatı' deyişleri yerine, 'askerî, kolluk ve korumaya ilişkin güçler/kuvvetler' denilerek, yine daha kapsayıcı/kavrayıcı, belirgin/somut deyişlere yer verilmelidir. Böylece anlatımdaki sıfat ve ad tamlamasındaki dilbilgisi bozukluğu (askerî ve emniyet[e ilişkin] teşkilat[ı]) da giderilmiş olacaktır.
5- Suç, soyut tehlike suçu olmaktan çıkarılmalıdır. Bunun için maddeye 'kamuoyunun güven ve saygınlığını örseler/sarsar biçimde' sözcükleri eklenerek 'değer biçici' (normatif) bir öğe eklenmelidir. Böylelikle gelecek (örseleyecek/sarsacak) değil, geniş (örseler/sarsar) zaman kullanılarak eylem somut tehlike suçunun da ötesinde bir zarar suçuna dönüştürülmüş olacaktır. Özellikle 'örseleme: nuissance/nocumento' sözcüğünün daha çok maddi nitelikte olan 'zarar: dommage/danno' kavramına oranla genişliği, korumanın daha kapsamlı ve anlatımın daha belirgin olmasını sağlayacaktır.

Eleştiri hakkı
6- 'Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz' fıkrası (4) korunmalıdır. Ancak, bu fıkrayı öneren gerekçede, Anayasa ile güvence altına alınan ve nesnel (objektif) nitelikteki hukuka uygunluk nedeni olan 'eleştiri hakkı', eski yasadan alınan ve öznel (sübjektif) nitelikteki hukuka uygunluk nedeni bulunan 'eleştiri amacı' ile karıştırılmıştır. Gerçekten maddenin ihlali söz konusu olduğunda, yargıç, ilkin eylemin bir hakkın kullanılması kapsamında kalan nesnel nitelikteki 'eleştiri hakkı'na (Anayasa, madde 26 ve TCY, madde 26/1) girip girmediğini araştıracak, girdiğini saptadığı takdirde 'manevi öğe'nin varlığını araştırmadan aklanma kararı verecektir. 'Eleştiri hakkı'nın ötesine geçilmişse yargıç, bu kez suçun manevi öğesinin varlığını, bu öğe var olduğu takdirde 'eleştiri amacı'nı araştıracak, bu amaç varsa öznel hukuka uygunluk nedeniyle aklanma, yoksa hükümlülük kararı verecektir. Uygulamada doğacak duraksamaları gidermek için, madde metnine 'nesnel eleştiri hakkı sınırlarını aşar' deyişleri eklenebilir. Eklenmediği takdirde gerekçe, kavram kargaşasına yol açmamak için, hukuk bilimine uygun biçimde kaleme alınmalıdır.
7- Üçüncü fıkradaki artırıcı neden kaldırılmalıdır. Zira suçun yabancı ülkede bir Türk yurttaşı tarafından işlenmesi durumunda, içeriden bakıldığında daha ağır görünen eylem, özgürlükçü rejimi benimsemiş demokratik bir ülkeden bakıldığında çoğu zaman suç olarak değerlendirilmeyebilir. Bu da Türkiye'nin saygınlığını örseler. Kaş yapayım derken göz çıkarılmış olur.
8- Bu tür suçlar, çokluk 'siyasal suç'un örnekleri arasında yer alırlar. O nedenle kovuşturma başlatılması, 'siyasal/kamusal yarar' açısından değerlendirmeyi ve 'izin sistemi'ni zorunlu kılmaktadır. Bu yetki, bir bakana değil, partiler üstü ve yansız bir kişiye, yani cumhurbaşkanına verilmelidir. Çünkü, bir bakana verilirse, iktidara yönelik eleştiri sahiplerini ezmek için öznel ve ideolojik karar verildiği ve yetkinin kötüye kullanıldığı izlenimi doğabilir. Böyle bir izlenim ve görüntü ise yürütme ve yargıyı yıpratır. 'İzin' kurumunun bugüne değin uygulamada yanlış algılanıp yorumlandığı, zaman zaman yargının yorum tekelinin aşıldığı ve yargıya müdahale edildiği de gözetilerek, değerlendirmenin kapsamı belirtilmelidir.

Madde metni
Bunların ışığında önerim şöyle: "Madde 301-(ı) Türk ulusuna, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, yasama, yürütme ve yargı organlarına, askerî ve kolluk ile korumaya ilişkin güçlere, (nesnel eleştiri sınırlarını aşar ve) kamu güvenini ve saygınlığını örseler/sarsar biçimde alenen hakaret edenler, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılırlar. (2)Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmazlar. (3)Yukarıdaki suçlar hakkında kovuşturma yapılması, konuyu kamusal yarar açıdan değerlendiren cumhurbaşkanının iznine bağlıdır."
Bu suç tipi, bugünkü yazılış biçimiyle Türkiye'nin başını çok ağrıtacaktır. Yazarlarımız, aydınlarımız inandıkları gerçekleri dile getirmekten korkacaklar, toplumsal gelişme ve bilim duraklayacak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde düşünceyi açıklama özgürlüğünü ihlal açısından rekorlar kıran Türkiye bunlara yenilerini ekleyecek, dünyadaki saygınlığını yitirecek, AB'nin dışında kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
Lütfen elimizi çabuk tutalım.

Doç. Dr. Sami Selçuk: Onursal Yargıtay Başkanı, Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi
Old 30-01-2007, 12:01   #7
hakansezen

 
Varsayılan

Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. İzzet Özgenç'in hazırladığı 301. madde ile ilgili değişiklik teklifi

http://www.karakutu.com/modules.php?...ticle&sid=2645
Old 30-01-2007, 15:41   #8
8xy

 
Varsayılan

pek kıymetli hukukçular ve diğerleri,
Bahse konu maddenin 4. fıkrası varken madde 301 kaldırılsın diyerek meclise fazla mesai yaptırmanın manası yok gibi geliyor bana.Mevzuatımızda hukuken yürürlükte olup da fiilen uygulanmayan yığınla ceza maddesi var....301. madde de bunlardan biri olabilir.Bunun için cumhuriyet savcılarımızın üç maymunu oynaması yeterli...ve gerekli.
Old 30-01-2007, 17:27   #9
Emrah Güler

 
Varsayılan

Bu maddeden yargılanan bir kimse beraat etse bile çok büyük tepkiler görüyor ve maalesef vatan haini gibi gösteriliyor. Bu nedenle bu maddeyi uygularken hakimlerimizin ve savcılarımızın çok dikkatli olmaları gerektiği kanaatindeyim. Zira kişiler beraat etseler bile ömürleri boyunca vatan haini damgası yiyebiliyorlar.
Old 09-02-2007, 14:15   #10
Kemal Yıldırım

 
Varsayılan

Öncelikle maddenin gerekli olduğunu düşünerek kaldırılmaması gerektiği kanısındayım.

Fakat gerekli değişiklikler de yapılmalıdır. Ceza Kanunlarının açıklık ve belirliliği ilkesi gereği, madde kapsamındaki bazı kavramların açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Nitekim Ceza Hukukunda genişletici yorum yasaktır.

Bu kapsamda; 1. fıkrada geçen "Türklük" kavramının nasıl anlaşılması gerektiği, aşağılama ve eleştiri ayrımının hangi kriterlere göre belirleneceği açıklığa kavuşturulmalıdır. TDK'daki tanımlar her ne kadar açıklayıcı olsa da, Ceza Kanunların açıklığı ilkesi gereği bunların Ceza Hukuku bakımından nasıl anlaşılması gerektiği konusunda açıklamalara ihtiyaç vardır.

Unutulmamalıdır ki; DMK'da kamu görevlileri ayrıntılı olarak düzenlenmesine karşılık, 5237 sayılı TCK' da ayrıca kamu görevlisi tanımına yer verilmiştir: m 6/1-c: "Kamu görevlisi deyiminden; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi" nin anlaşılması gerekmektedir. Burada ki tanım gereksiz değildir. Belirtilen ilke gereği yapılmış bir tanımlamadır.

Saygılar...
Old 26-02-2007, 00:19   #11
Av.Ateş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan 8xy
pek kıymetli hukukçular ve diğerleri,
Bahse konu maddenin 4. fıkrası varken madde 301 kaldırılsın diyerek meclise fazla mesai yaptırmanın manası yok gibi geliyor bana.Mevzuatımızda hukuken yürürlükte olup da fiilen uygulanmayan yığınla ceza maddesi var....301. madde de bunlardan biri olabilir.Bunun için cumhuriyet savcılarımızın üç maymunu oynaması yeterli...ve gerekli.

Sayın 8xy evet mevzuatımızda yürürlükte olup da uygulanmayan birçok madde var bu konuda halkısınız. Ancak 301. madde bugüne kadar işgüzar bazı kesimlerce gözümüze gözümüze sokularak hep ciddi bir tehdit olarak kullanılmış bir maddedir ve maalesef bu "misyonunu" da fazlasıyla yerine getirmiştir. Sadece 4. fıkranın bulunması veya hukukun söylenen sözün "eleştiri sınırlarında kaldığına" hükmetmesi dahi insanların zarar görmesine engel olamıyor ne yazık ki . Yayınlanan kitapların,yazılan yazıların,söylenen sözlerin "Türklüğe hakaret" olduğuna kendilerince karar verenlerin çığırtkanlığı karşısında da 301. maddenin savcılar tarafından görmezden duymazdan gelinmesini beklemek ne kadar gerekçi olur bilinmez.
Saygılar
Old 03-03-2007, 20:45   #12
yargıç isa

 
Kitap .........

Syn Kemal Yıldırım;
Türklük kelimesinden ne anlaşaılacağı Anayasa madde 66 da gayet net bir şekilde belirtilmiştir. Türklük kelimesinden ayrıca ne anlaşılacağının ceza kanuna yazılması gerekmez, yazılsada "TÜRKLÜK" ibaresi kanunda yer aldığı sürece de bu sorun çözülmez. Çünkü siz istediğiniz kadar " T.C ye vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk tür(Any 66)" deyin, kendinizi kandırmaktan öteye geçemezsiniz, Türk soyundan gelmeyenleri bir madde ile Türk yapamazsınız. Diyorlar ki " Kardeşim ne alaksı var ırkçılıkla, ayrımcılıla. Bu madde sadece türk olanları değil, vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesi koruyor. Bu kadar basit. Açın anayasaya bakın vs..." Bende ozaman soruyorum: Ben bir Türk olarak, ülkemde yaşayan ama Türk olmayan kişilere hakaret etsem. " Bu olaylar hep bunların yüzünden oluyo bunlar şöyledir, böyledir vs..." gibi aşağılayıcı ve hakaret içeren sözler sarf etsem bana 301 den dava açılır mı? Burada aşağılayan kişi Türk, aşağılanan T.C vatandaşı olan ama Türk olmayan kişiler, amaç Türklüğü korumak , kast Türk olmayanlara. Böyle bir olayda ; bir hukukçu,bir hakim, br savcı açık yüreklilikle Türk ün,bu ülkedeki Türk olmayanlara hakaret ettiği gerekçesi ile 301 den yargılanabileceğini söyleyebilir mi? Bence hayır. Çünkü bu ülkede insanlar açıkça Türk olmadıklarını, sadece Türk vatandaşı olduklarını söylüyorlar ve yasanın kendilerini korumadıklarını düşünüyorlar.

Ben bir Türküm ve aynı zamanda T.C vatandaşıyım.Almanya vatandaşı olsamda, Fransız vatandaşı olsamda ben yine Türküm; kimse beni yasayla Alman, Fransız, Yunan vs... yapamaz. Türkiyedeki türk olmayan kişiler içinde durum aynı. Kendini Türk olarak tanımlamayan, T.C vatandaşı olduğunu söyleyen , ülkenin kalkınmasından, çağdaşlaşmasından yana, benle bir bu ülkenin menfaatlerini gözeten hatta BULGARİSTANDA TÜRKLERE KARŞI YAPILAN İNSANLIK DIŞI MUAMELEYİ PROTESTO ETMEK İÇİN MEMLEKETİNDEN KALKIP EYLEME GİDEN KİŞİLER VAR. Bu nedenle yasadaki Türklük ibaresinin kaldırılarak "türk milleti" ibaresinin konulmasından yanayım.
Old 02-04-2007, 17:10   #13
hukuk_25

 
Varsayılan

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ÇERÇEVESİNDE TÜRK CEZA KANUNUNUN 301.MADDESİ



GENEL OLARAK

Düşünce ve düşünceyi ifade etme özgürlüğü demokratik sistemlerin önemli bir unsurudur. İnsanların düşüncelerini korkusuzca, hiçbir baskı altında kalmadan açıklamaları, açıklanmış düşünceleri tartışıp doğruluğunu veya yanlışlığını irdelemeleri ifade özgürlüğünün en önemli getirilerindendir. İfade özgürlüğünün başka bir semeresi insanların yeni, orijinal ve iyi fikirler ortaya koyarak bireyin, toplumun ve devletin gelişmesini sağlamaktır. Demokratik bir toplumda ifade özgürlüğü, yönetici veya kamu makamlarının hoşuna gidecek şeyleri söylemek değil, her türlü düşünceyi serbestçe açıklama özgürlüğüdür. ( [1])

İfade özgürlüğünü Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesi kapsamında ele almadan önce ifade özgürlüğünün uluslar arası hukuktaki düzenlemelerinden bahsetmek gerekir.



ULUSLAR ARASI HUKUKTAKİ DÜZENLEMELER

Demokratik toplumlarda en başta güvence altına alınması gereken haklardan biri olan ifade özgürlüğü İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 10. maddesinde düzenlenmiştir. Tarihi açıdan duruma bakıldığında İHAS 10. maddesinin temelini oluşturan 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 19. maddesidir. ( [2]) Aynı şekilde 16 Aralık 1966 tarihli Uluslar arası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin 19. maddesinde de benzer bir hüküm yer alır.( [3])



ULUSLAR ARASI HUKUKTAKİ UYGULAMALAR

Düşünceyi açıklama, haber ve bilgi alıp verme hakkına sahip olma özgürlüğünü koruma altına alan İHAS 10. maddesi ifade özgürlüğünün demokratik toplumlardaki önemini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi konuyla ilgili vermiş olduğu kararlarda açık bir dille altını çizerek ifade etmektedir. ( [4])1988 yılında yeniden yapılanan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ifade özgürlüğüne verdiği önemi sembolik olarak göstermek için ilk kararını ifade özgürlüğü ile ilgili vermiştir. ( [5])

İHAS 10. maddesindeki ifade özgürlüğü iki seviyede işlenmektedir. ( [6]) İlk olarak ifade özgürlüğü güvence altına alınmakta daha sonra ifade özgürlüğüne yönelik izin verilebilir müdahalelerin neler olduğu düzenlenmektedir. Ancak ifade özgürlüğüne yönelik bu istisnalar dar yorumlanacak ve söz konusu özgürlüğü sınırlama ihtiyacı inandırıcı şekilde kanıtlanıp ortaya konulması gerekecektir. ( [7])

Milli hukukta ifade özgürlüğüne yönelik yapılan sınırlamaların İHAS'ne aykırı olmaması için üç koşul aranıyor.

a) Demokratik toplumda gerekli olan bir müdahale olmalı( [8])

b) Sınırlama kanunla belirlenmiş olmalı( [9])

c) Müdahalenin meşru bir amacı olmalı( [10])



Sözleşmedeki hakları yaşama geçirmek devletler için bir yükümlülük olduğundan 10. maddedeki sınırlamalarla ilgili olarak devletlere belli bir takdir yetkisi alanı tanınmaktadır. ( [11]) Devletlerin bu takdir yetkisi AİHM'nin denetimine açıktır.( [12])

İfade özgürlüğü ile ilgili verilen bazı bilgilerden sonra TCK 301. maddesini tarihi gelişimine bakılırsa, bu hüküm eski TCK 159'un karşılığıdır. 1889 tarihli İtalya Ceza Kanunu'nun 123. maddesinden alınmıştır. ( [13]) TCK'nun 301. maddesi 1889 tarihli İtalyan Ceza Hukuku'ndan iktibas edilirken ceza mevzuatına 1926 yılında girmiştir. Bu gün İtalya'da hakarete ilişkin hükümler, düşünce özgürlüğüne konulan ve makul olmayan sınırlamalar olarak bakılmaktadır. ( [14]) İtalyan Ceza Kanunun 123.maddesi TCK'nun 159. maddesi haline getirilirken birebir tercüme yapılmamıştır. TCK'nun 301. maddesindeki suç faşist ve Ceza Hukuku Teorisine uygun olarak yaratılan(devleti dâhili şahsiyetine)karşı işlenen suçlar arasında düzenlenmiştir. Buna gerekçe olarak da bu gibi fiiller cezalandırılmadığı takdirde 301.maddeyle korunmakta olan kurumaların prestij, otorite, ve etkinliklerinin azalacağı böylelikle bu kurumların fonksiyonlarının ulviliği hakkındaki şuurun zaafa uğrayacağı gerekçe olarak gösterilmiş. ( [15]) TCK'nun 301. maddesindeki düzenlenen suçun unsurları şöyledir: Suçun maddi unsurunu oluşturan hareket "tahkir ve tezyif" edici bir niteliğe sahip olmalı ve aynı zamanda hareketin alenen gerçekleşmesi gerekiyor. ( [16]) Suçun ihtilaten işlenmesi şart olmayıp "görülüp, işitilebilir olması" yeterlidir. Yargıtay'ın içtihatları da bu yöndedir.( [17]) Suçun manevi unsuru kasttır. Kastın genel mi yoksa özel mi olduğu konusu doktrinde tartışılmıştır. Yargıtay eski kararlarında özel kastı ararken, yakın tarihli kararlarında bu vurgudan vazgeçmiştir. ( [18])

Düşünce özgürlüğü esas olarak iktidara yönelik eleştirilerin özel olarak korunması ihtiyacından doğmuştur. ( [19]) Bu nedenle Eski TCK 159'un karşılığı olan 301. maddedeki değer ve kurumlara yönelik cezayı korumanın, kamusal eleştiriyi daraltıcı ve düşünce özgülüğünü yok etmemesi gerekir. ( [20]) Bu kurumlara yönelik eleştirilerin özellikle sert bir biçimde dile getirilebilirliği gözden uzak tutulmamalıdır.( [21]) Eleştiri hakkı ve bu hakkın kullanılmasındaki sınırın aşılması ile ilgili Yargıtay kararları mevcuttur.( [22])

AİHM Lingens/Avusturya kararında bu konuya ilişkin önemli tespitler yapmıştır. İfade özgürlüğünün sadece lehte, zararsız, ilgilenmeye değmez haber ve düşüncelere değil aynı zamanda aleyhte olan, çarpıcı gelen, rahatsız edici nitelikte olanları da kapsadığını ve bunun demokratik toplumun temeli olan çoğulculuk, hoşgörü, açık fikirliliğin bir gereği olduğunu vurgulamıştır. ( [23]) Aynı şekilde Casstells/İspanya ve Özgür Gündem/Türkiye davalarında da eleştiri ile ilgili şu hususu belirtmiş. Demokratik bir devletin yetkilileri, provokatif olarak nitelendirilse de, eleştiriyi hoş görmelidirler. ( [24]) Yine İHAS organları, Anayasa ve demokratik kurumların şiddet yoluyla devirmeye yönelik sözleri düşünceyi açıklama özgürlüğünden yararlanamayacağı kriterini benimsemiştir. ( [25])Olgularla kişisel düşünceye dayalı yargılama arasında bir ayrıma gidilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Çünkü AİHM'ne göre değer yargılarının doğruluğu kanıtlanamaz. Oberschlick ve Lingens davalarında bunun altını çizmiştir.( [26])







SONUÇ

Türkiye'de son zamanlarda eleştiriyle ilgili geniş bir yorum anlayışı benimsenmiştir.1997 tarihinde bir mahkemenin vermiş olduğu beraat kararında "düşünce özgürlüğünün sadece çoğunluğun inandığı ve iktidara yakın görüşlerin açıklanabilmesiyle sınırlı olmadığı, bunlardan farklı ve zıt görüşlerin açıklanabilmesinin mümkün olduğunu belirtmiş." ( [27]) Görülüyor ki Yargıtay ve Türk mahkemeleri kararlarında AİHM'nin ifade özgürlüğüyle ilgili kriterlerden yararlanıyorlar.

Yargıtay bir kararında ifade özgürlüğüyle ilgili önemli noktalara değinmiştir."ifade özgürlüğünü çoğunluk gibi düşünmeme, kurulu düzeni sorgulama hatta eleştirme hakkını da kapsadığını belirtmiştir. Sarsıcı nitelikte, çoğunluğu kızdıran ve tartışmaya yönelten fikirlerde ifade özgürlüğünün kapsamındadır." ( [28])

Çoğu ülkenin ceza kanunlarında TCK'nun 301.maddesine benzer hükümler ya yer almamıştır ya da ifade özgürlüğü çerçevesinde basit bir suç olarak düzenlenmiştir. İngiltere Birleşik Krallık aleyhine açılmış davalar da verilen kararlar doğrultusunda bir tür temel yasa sayılabilecek bir ikinci "Bill of right"'ı kabul etmiş ve parlamento kararlarının denetlenemeyeceği ilkesinden taviz vermiştir.1995 tarihli İspanyol Ceza Kanunu'nda hakaret suçu şikâyete bağlanmış. Yine Portekiz Ceza Kanunu da İspanya da olduğu gibi Anayasal kurumları özel olarak koruma ihtiyacı duymamıştır. İtalyan Ceza Kanunu'nda hakarete ilişkin suçlar ifade özgürlüğüne yönelik makul olmayan sınırlamalar olarak görülüyor. [29]TCK'nun 159. maddesi ise TCK'nin 301. maddesine aktarılırken Avrupa Birliği uyum yasalarıyla üç kez değişikliğe uğradı. TCK'nin 301. maddesi oluşturulurken İHAS'nin 10. maddesi ve AİHM'nin ifade özgürlüğüne yönelik ortaya koyduğu kriterlerden yararlanılmıştır. 4771 sayılı uyum yasasıyla TCK'nun 301. maddesine son bir fıkra olarak eklenen eleştiri hakkı bunun somut bir yansımasıdır. Yasal düzenlemeler ifade özgürlüğünün alanın genişletme çabasını gösteriyor. Ama uygulamada yine ifade özgürlüğüyle ilgili yargılamalar yapılmaktadır. Bir yazarın yaptığı açıklamalardan dolayı yargılandığı güncel bir davada ve diğer benzer davalarda mahkeme konunun hassasiyetini ve TCK 301.maddesine eklenen eleştiri hakkını göz önünde bulunduracağı aşikârdır.

AİHM'nin kararlarında defalarca altını çizdiği gibi insanların düşüncelerini özgür bir şekilde açıklamaları ve ileri sürmeleri demokrasinin temel taşı olan çoğulculuğun bir sonucudur. Fikirlerimiz başkalarının hoşlarına gitmezse de bunları ileri sürebilme özgürlüğüne sahip olabilmeliyiz.



--------------------------------------------------------------------------------

[1] BIÇAK VAHİT LİBERAL DÜŞÜNCE TOPLULUĞU AĞUSTOS 2003 s.269



[2] BIÇAK VAHİT s.270



[3] BIÇAK VAHİT s.270

[4] GÖZÜBÜYÜK ŞEREF AHİS VE UYGULAMALARI ANKARA 2005 s.338

[5] BIÇAK VAHİT s.270

[6] BIÇAK VAHİT s.271

[7] BIÇAK VAHİT s.271

[8]BIÇAK VAHİT s.271

[9]BIÇAK VAHİT s.272

[10]BIÇAK VAHİT s.272

[11]BIÇAK VAHİT s.272

[12]BIÇAK VAHİT s.272

[13] AV. DAĞLI ALİ YAĞIZ CEZA HUKUKU DERNEĞİ YAYIN NO:1 İST/2003 s.152

[14] AV. DAĞLI ALİ YAĞIZ s.152,153

[15] AV. DAĞLI ALİ YAĞIZ s.152

[16] SANCAR TÜRKAN ALENEN TAHKİR VE TEZYİF SUÇLARI ANK./2004 s.156

[17] SANCAR TÜRKAN s.175

[18] SANCAR TÜRKAN s.188(CGK. 2001/9–132–155)

[19] SANCAR TÜRKAN s.213

[20] SANCAR TÜRKAN s.213

[21] SANCAR TÜRKAN s.214

[22] SANCAR TÜRKAN s.214 (CGK 2001/9–132–155) (HGK 9.2.1983 4–1871)

[23] BIÇAK VAHİT s.280

[24] BIÇAK VAHİT s.281,298

[25] SANCAR TÜRKAN s.216

[26] SANCAR TÜRKAN s.216

[27] SANCAR TÜRKAN s.216,217(BAKIRKÖY AĞIR CEZA MAHKEMESİ 20.1.1997)

[28] SANCAR TÜRKAN s.218

[29] AV. DAĞLI ALİ YAĞIZ s.154
ersin selimefendigil
Old 21-08-2007, 13:06   #14
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

301. MADDEDE SORUN NEDİR?


5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (T.C.K.) 301. maddesi, özellikle gazeteci Hrant Dink'in öldürülmesinden bu yana yoğun tartışılmalara konu oluyor. Maddenin tümden kaldırılmasını isteyenler de var, değiştirilmesini önerenler de.

Ne diyor T.C.K. 301. madde? Önce maddeyi okuyalım:

"Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama

MADDE 301. - [1] Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
[2] Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, Devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
[3] Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.
[4] Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz."

Bir de maddenin gerekçesine bakalım:

"Maddenin birinci fıkrasında, Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılamak, suç olarak tanımlanmıştır.
Maddede geçen Türklük deyiminden maksat, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasınlar Türklere has müşterek kültürün ortaya çıkardığı ortak varlık anlaşılır. Bu varlık Türk Milleti kavramından geniştir ve Türkiye dışında yaşayan ve aynı kültürün iştirakçileri olan toplumları da kapsar. Cumhuriyet deyiminden, Türkiye Cumhuriyeti Devleti anlaşılmalıdır.
Suçun maddî unsuru aşağılamaktır. Bu aşağılamanın alenen gerçekleşmesi gerekir. Aşağılamak, suçun konusunu oluşturan değerlere duyulan saygınlığı azaltmaya
yönelik davranışlardan ibarettir.
Maddenin ikinci fıkrasında, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, Devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılamak, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.
Bu hüküm karşısında, örneğin iktidarın tahkir ve tezyifi hâlinde fiilin Hükûmete yönelik bulunduğu hususunda duraksanmayacak işaret ve alâmetler varsa, fiilin Hükûmete yönelik olduğu kabul edilecektir.
Üçüncü fıkrada bu suçun konusu, işlendiği yer ve faili bakımından daha ağır cezayı gerektiren bir nitelikli hâli kabul edilmiştir. Buna göre, Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, ceza artırılacaktır."

Maddenin tümden kaldırılması gerektiğini savunanların ileri sürdüğü "bu maddenin her türlü eleştiriyi suç saydığı" görüşü gerçeği yansıtmamaktadır. Tersine, "malumu ilan" olduğundan gereksiz bile sayılabilecek şekilde maddenin son fıkrası "Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz." demektedir. Özellikle yazı ile suç işlendiği şüphesi halinde, yazının 301. maddeye göre suç oluşturup oluşturmayacağı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılması, sonucuna göre dava açılıp açılmayacağına karar verilmesi Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (C.M.K.) gereğidir. C.M.K. 170/3-j maddesinde iddianamede bulunması zorunlu unsurlar arasında "suçun delilleri" de sayılmış, ayrıca 174. maddenin 1.fıkrasının a ve b bentlerinde "170 inci maddeye aykırı olarak düzenlenen" ve "Suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen" iddianamelerin Mahkemece iade edilmesi öngörülmüştür. Sonuç olarak yazılı, sözlü ya da görsel düşünce açıklaması, bütünlüğü bakımından eleştiri sınırları içerisinde kalıyor ve 301. madde kapsamında suç sayılmayacak ise, dava açılmaması gerekir.

Maddede sadece değişiklik yapılması ve kapsamının daraltılması amaçlanıyorsa, bizce sorun, maddede kullanılan "aşağılamak" sözcüğü ve bu sözcüğün madde gerekçesinde tanımlanış biçimidir. Gerekçede "aşağılamak" eylemi, "suçun konusunu oluşturan değerlere duyulan saygınlığı azaltmaya yönelik davranışlardan ibarettir" şeklinde tanımlanmıştır. "Aşağılamak", hakarete göre daha geniş bir kavramdır. Maddenin kapsamı "aşağılamak" teriminin "hakaret etmek" terimi ile değiştirilmesi ile daraltılabilir. Bu değişiklik özellikle mizah eserleri açısından yerinde olacaktır; çünkü "mizahi unsur" çoğu kez doğası gereği "alay etme", "dalga geçme" biçiminde ortaya çıkar ve sık sık "aşağılama" biçiminde algılanır. Yine edebiyat eserleri bakımından da maddenin kapsamının genişliği, eser sahibinin otosansür uygulamasına yol açabilecek niteliktedir.

Sonuç olarak 301. maddedeki tek sorun, maddede kullanılan "aşağılamak" sözcüğü ve bu eylemin madde gerekçesindeki tanımlanma biçiminden kaynaklanan kapsam genişliğidir. Maddedeki "aşağılamak" sözcüğü "hakaret etmek" olarak değiştirildiğinde bu sorun ortadan kalkacaktır. Maddenin tümden kaldırılması ise kanımca tepkilere yol açabilecek gereksiz bir adımdır.

15.02.2007
Old 30-08-2007, 01:33   #15
jurist1985

 
Varsayılan

Sayın Sami Selçuk çok güzel bir çözüm önerisi getirmiş. bunu sonuna kadar desteklerim. ifade özgürlüğünün olabildiğince genişletilmesi taraftarıyım. gelişmiş ülke olmanın da bir koşuludur insanları sırf düşüncelerinden dolayı kınamamak. okumuş olduğum Hırant Dink'in söz konusu yazısını ve Elif Şafak'ın söz konusu kitabını bu bağlamda değerlendirirsek, içerik olarak desteklemesem de yazma haklarını sonuna kadar destekliyorum...selamlar
Old 08-09-2007, 00:46   #16
AV.ZAFER TUNCA

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan 8xy
...Mevzuatımızda hukuken yürürlükte olup da fiilen uygulanmayan yığınla ceza maddesi var....301. madde de bunlardan biri olabilir.Bunun için cumhuriyet savcılarımızın üç maymunu oynaması yeterli...ve gerekli.
çok tehlikeli cumhuriyet savcılarının üç maymunu oynaması...! bir çok konuda zaten söz konusu bu durum. bir piyes için mi devlet bu makamları tahsis ediyor sayın 8xy? yok öyleyse eğer, işsiz güçsüz birilerini alalım da bari daha az maaş alsınlar.
Old 08-09-2007, 00:54   #17
AV.ZAFER TUNCA

 
Varsayılan

301. madde düşünce özgürlüğüne aykırı bir maddedir deniyorsa, bu sanırım tam olarak yorum eksikliğinden ve uygulama sıkıntısından kaynaklanıyor derim. ben nasıl ki kendime hakaret ettirtmez isem, kimliğime de kültürüme de Cumhuriyetime de ettirmem. maddede "hakaret" suçunun özel bir şekli düzenlenmiştir ve bu da hiçbir şekilde düşünce özgürlüğüne aykırılık içermemektedir. içeriyorsa eğer, düşünce özgürlüğü hakaret etmeyi de kapsıyor demektir ve bu durumda tüm hakaret, sövme vs. suçlar kaldırılmalıdır. ne de olsa şahsi düşüncedir o da maddenin bir yarısını yorumlayıp işine gelmeyen kalanını yorumlamamak çok da hukuki ve etik olmasa gerek.
tüm eleştirilere tek bir fıkra yeter:
"[4] Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz."
yaşasın düşünce özgürlüğü
yeter ki uygulayıcılar da sıradan vatandaş gibi kanun yorumlamasın
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
13. madde m.oztop Hukuk Sohbetleri 2 28-04-2009 15:00
İ.İ.K. Madde 135 Cengiz Taner Doğan Meslektaşların Soruları 2 13-10-2006 14:23
Madde 605/2 Dolphin Hukuk Soruları Arşivi 0 10-03-2006 18:31
Zpo 23. madde Av.Mehmet Saim Dikici Meslektaşların Soruları 4 15-07-2004 08:27
İş Kanunu Madde 17/ı-b BERKAN Hukuk Soruları Arşivi 1 27-02-2002 04:03


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08534503 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.