Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Anlaşmalı Boşanma zina 3. Kişiye tazminat Davası açılması

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 23-05-2015, 12:51   #1
m.fahrikoc

 
Varsayılan Anlaşmalı Boşanma zina 3. Kişiye tazminat Davası açılması

Hayırlı günler ,

Müvekkilin eşi kendisini 3. Bir kişi ile aldatıyor, taraflar anlaşmalı Boşanma yolu ile boşanmayı tercih ediyor ve maddi manevi tazminat talebi olmadığı protokole ekleniyor.

Ancak aldatılan Eş , eşine dava açmadan , sadece eşi ile ilişki yaşayan 3. Kişiye manevi tazminat Davası açabilir mi.

Aldatan eş ile 3. Kişinin müteselsil sorumlu olması tek başına dava açmaya engelmi,

Bu konu ne düşünürsünüz.

(Aldatma eylemini gösterir Kayıtlar bulunmaktadır , Anlaşmalı boşanmayı tercih etmesi ve eşine karşı manevi tazminat talep etmemesinin nedeni çocukların ve ailenin daha fazla mağdur olmamasıdır)
Old 23-05-2015, 17:01   #2
furugferruhzad

 
Varsayılan

3.kişinin evli olduğunu bildiği bir kişiyle ilişkiye girmesi haksız fiildir bunu öğrenen eş bir yıl içinde bu üçüncü kişiye tazminat davası açabilir müteselsil borçlulardan yanlız biri aleyhine açılan tazminat davası hele ki bunun bir manevi tazminat davası olacağı düşünüldüğünde sizin davanıza ve talebinize sirayet edecek bir sonuç doğurmayacak bu durum müteselsil borçlular arasında bir iç sorun rücu sorunu olarak kalacaktır müteselsil borçlulardan yanlız birine dava açabilirsiniz.
Old 23-05-2015, 18:50   #3
Av.Denizcan Sarıkaya

 
Varsayılan

Türk Borçlar Kanunu
MADDE 72- Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın
ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının
daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır
Old 25-05-2015, 09:57   #4
Songül Yıldız Aksarı

 
Varsayılan

ALDATAN EŞİN SEVGİLİSİNİN RESMİ NİKAHLI EŞE MANEVİ TAZMİNAT ÖDEMESİ ( Davalının Dava Dışı Eşin Evli Olduğunu Bildiği Halde Duygusal ve Cinsel İlişki Kurduğu/Diğer Eşin Sosyal Kişilik Değerlerine Saldırı Olduğu - Aldatan Eşin Ölmesinin Sonucu Değiştirmeyeceği/Haksız Fiil Hükümleri Kapsamında Manevi Tazminata Hükmedileceği )
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
E. 2010/4129
K. 2010/173
T. 24.3.2010
• MANEVİ TAZMİNAT ( Davalının Dava Dışı Eş İle Eşin Evli Olduğunu Bildiği Halde Duygusal ve Cinsel İlişki Kurduğu - Haksız Fiil Hükümleri Kapsamında Tazminata Hükmedileceği )
• HAKSIZ FİİL ( Davalının Dava Dışı Eş İle Eşin Evli Olduğunu Bildiği Halde Duygusal ve Cinsel İlişki Kurduğu/Diğer Eşin Sosyal Kişilik Değerlerine Saldırı Olduğu - Haksız Fiil Hükümleri Kapsamında Tazminata Hükmedileceği )
• EVLİ OLDUĞU BİLİNEN KİŞİYLE DUYGUSAL VE CİNSEL İLİŞKİYE GİRMEK ( Diğer Eşin Sosyal Kişilik Değerlerine Saldırı Olduğu - Davalının Haksız Fiil Hükümleri Kapsamında Manevi Tazminata Mahkum Edileceği )
• SOSYAL KİŞİLİK DEĞERLERİNE SALDIRI ( Davalının Dava Dışı Eş İle Eşin Evli Olduğunu Bildiği Halde Duygusal ve Cinsel İlişki Kurduğu/Diğer Eşin Sosyal Kişilik Değerlerine Saldırı Teşkil Ettiği - Davalının Haksız Fiil Hükümleri Kapsamında Manevi Tazminata Mahkum Edileceği )
818/m. 47
ÖZET : Dava, haksız eylem nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan dolayı manevi tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlık; davacının eşi ile duygusal ve cinsel ilişkiye girdiği tarafların ve mahkemenin kabulünde olan davalının, bu eyleminin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturup oluşturmadığı ve hukuki sorumluluğunu gerektirip gerektirmediği, noktalarında toplanmaktadır. Evli bir kimsenin evlilik dışı birlikteliği, diğer eşin sosyal kişilik değerlerine saldırı niteliğinde olduğu gibi, bu eyleme katılan kişinin eylemi de bundan ayrı düşünülemez. Dolayısıyla, bu eyleme evliliği bilerek katılan kişi de diğer eşin uğradığı zarardan sorumludur.
Davalının davacının eşi ile evli olduğunu bilerek duygusal ve cinsel ilişkiye girdiğinin tarafların ve mahkemenin kabulünde olmasına göre; davalının sorumluluğu ahlaka ve adaba aykırılık nedeniyle gerçekleşen "haksız fiil"den kaynaklanmakta; dava da yasal dayanağını haksız fiile ilişkin hükümlerden almaktadır. Sorumlulardan birisi olan davacının eşinin vefat etmesi, teselsül ilişkinde bulunan davalının sorumluluğunu ortadan kaldıracak bir olgu olarak kabul edilemez ve davalının haksız eyleminin varlığını ortadan kaldırmaz. Mahkemece davalının açıklanan sekilde gerçekleşen eyleminden sorumluluğu kabul edilerek, bundan kaynaklanan zararın kapsamı belirlenmeli ve varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki "manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 28.04.2008 gün ve 2006/386 E.-2008/161 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 09.04.2009 gün ve 2009/10692 E.-5303 K. sayılı ilamı ile;
( ... Dava, haksız eylem nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan dolayı manevi tazminat isteminde ilişkindir.
Davacı, davalının kendisi ile evli olduğunu bildiği halde eşi ile gönül ilişkisine girdiğini, davalının bu eyleminin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu iddia ederek manevi tazminat istemiştir.
Davalı ise, davacının eşinden hamile kaldığını, bu ilişkiyi bilen davacının bu durumu kabullendiğini davacının ileri sürdüğü zarar ile eylem arasında illiyet bağı bulunmadığını ileri sürerek istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Yerel mahkemece, davacının eşi ile davalının duygusal ve fiziksel ilişkiye girdikleri; ancak, davacının manevi zarara uğramasının davalının eylemi ile bir ilgisinin olmadığı, bir zarar var ise bu zararın evlilik birliğine aykırı davranan davacının eşi tarafından gerçekleştiği gerekçesiyle dava reddedilmiş; karar davacı tarafından temyiz olunmuştur.
Davalının davacının eşi ile duygusal ve cinsel ilişkiye girdiği tarafların ve mahkemenin kabulündedir. Sorun bu durumun davacının kişilik haklarına saldırı oluşturup oluşturmadığı ve saldırı oluşturuyorsa bundan davalının sorumlu olup olmayacağı konularında toplanmaktadır.
Türk Medeni Kanunu'nun 185.maddesinde yer alan "evlenmeyle eşler arasındaki evlilik birliği kurulmuş olur... Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar." biçimindeki düzenleme gereğince, evli bir kimsenin evlilik dışı birlikteliği, diğer eşin sosyal kişilik değerlerine saldırı niteliğindedir. Bu eyleme evliliği bilerek katılan kişi de diğer eşin uğradığı zarardan sorumludur.
Somut olayda davalı, davacının eşi ile evli olduğunu bilerek duygusal ve cinsel ilişkiye girdiğine göre Borçlar Kanunu'nun 49. maddesi gereğince manevi tazminatla sorumlu tutulmalıdır. Yerel mahkemece, açıklanan olgular gözetilerek, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulması gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle istemin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir... ),
Gerekçesiyle oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, haksız eylem nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, davalının kendisinin eşiyle, onun evli olduğunu bildiği halde, duygusal ve cinsel ilişkiye girmek suretiyle gerçekleşen haksız eylemi ile kişilik haklarına saldırıda bulunduğu iddiasıyla eldeki davayı açmıştır.
Davalı, davacının eşiyle duygusal ve cinsel ilişkiye girdiğini, bu ilişkiden bir de çocuğunun olduğunu kabul etmekle birlikte; bu hususu davacının bilmesine karşın ses çıkarmadığını, tazminat isteme koşullarının olmadığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava reddedilmiş; özel dairenin yukarıda başlık bölümüne aynen alınan ilamıyla kararın bozulması üzerine de önceki kararda direnilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının eşi ile duygusal ve cinsel ilişkiye girdiği tarafların ve mahkemenin kabulünde olan davalının, bu eyleminin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturup oluşturmadığı ve hukuki sorumluluğunu gerektirip gerektirmediği, noktalarında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce, hukukumuzda yer alan sorumluluk kaynaklarının ve buna bağlı olarak da taraflar arasındaki hukuki bağın niteliğinin irdelenmesinde yarar vardır.
818 sayılı Borçlar Kanunu'nda, "Borçların Teşekkülü" başlığı altında, sözleşmeden doğan borçlar ( md.1-40 ) ile haksız fiilden doğan borçlar ( md.41-60 ) düzenlenmiş; yine aynı başlık altında, borçların üçüncü genel kaynağı olarak, haksız ( sebepsiz ) İktisaba ( md.61-66 ) yer verilmiştir.
Bunların dışında, ne hukuki bir işlemde açıklanan bir iradeye, ne dehukuka aykırı bir eyleme dayanmayan; kanundan doğan borçlar bulunmaktadır.
Özetle, hukukumuzda borçların kaynağı; sözleşme, haksız fiil, sebepsiz iktisap ya da bir kanun hükmü olarak kabul edilmiştir.
Sözleşme, tek taraflı hukuki işlemden farklı olarak, en az iki irade beyanını içerir, bu irade beyanlarının birbirine uygun ve karşılıklı olması gerekir.
Borçlar Kanunu'nda, sorumluluğun diğer bir genel kaynağı olarak öngörülen sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.
Kanundan doğan borçlarda da, borç kaynağını kanundan almakta ve sorumluluk buna göre belirlenmektedir.
Borçlar Kanunu'nda sorumluluk nedenleri arasında düzenlenen haksız fiil ise hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir.
Haksız fiilden söz edilebilmesi için, şu dört unsurun birlikte bulunması zorunludur. Öncelikle ortada hukuka aykırı bir fiil bulunmalı; bu fiili işleyenin kusurlu olmalı; kusurlu şekilde işlenen ve hukuka aykırı olan bu fiil nedeniyle bir zarar doğmalı ve sonuçta doğan zarar ile, hukuka aykırı fiil arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda, haksız fiilin varlığından söz edilemez.
Eldeki dava, açıklanan bu sorumluluk kaynaklarından haksız eyleme dayalıdır.
818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 41.maddesinde "Mesuliyet Şartı" başlığı altında;
"Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur.
Ahlaka mugayir bir fiil ile başka bir kimsenin zarara uğramasına bilerek sebebiyet veren şahıs, kezalik o zararı tazmine mecburdur."
Hükmü yer almakta;
Aynı Kanunun "Şahsi Menfaatlerin Haleldar Olması" başlıklı 49.maddesinde ise;
"Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.
Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır.
Hakim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir."
Düzenlemesine yer verilmektedir.
Yine aynı Kanunun "Müteselsil Mesuliyet"e ilişkin hükümlerinden, "Haksız Fiil Halinde" başlıklı 50.maddesinde de:
"Birden ziyade kimseler birlikte bir zarar ika ettikleri takdirde müşevvik ile asıl fail ve fer'an methali olanlar, tefrik edilmeksizin müteselsilen mesul olurlar. Hakim, bunların birbiri aleyhinde rücu hakları olup olmadığını takdir ve icabında bu rücuun şümulünün derecesini tayin eyler.
Yataklık eden kimse, vaki olan kardan hisse almadıkça yahut iştirakiyle bir zarara sebebiyet vermedikçe mesul olmaz."
Şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Diğer taraftan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 185.maddesinde;
"...evlenmeyle eşler arasındaki evlilik birliği kurulmuş olur... Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar."
Denilmektedir.
Görüldüğü üzere, haksız eylem nedeniyle sorumluluk hallerinden birisi ahlaka aykırı; bir fiil ile bilerek başka bir kimsenin zarara uğramasına neden olmaktır.
Yine, müteselsil sorumluluğa ilişkin düzenlemeler ile haksız eylemi birlikte gerçekleştirenler birbirinden ayırt edilmeksizin, zarar görene karşı müteselsilen sorumlu olurlar.
Öte yandan, evlilik birliğinde eşlerin zorunlulukları yasal düzenleme altına alınmış ve sadakat borcu da bunlar arasında sayılmıştır.
Tüm bu açıklamalar ve ortaya konulan yasal düzenlemeler ışığında somut olay irdelendiğinde:
Davacı, eşiyle 1990 yılında aşk evliliği yaptıklarını ve uzun süre hiçbir sorun yaşamadan evlilik birliğini sürdürdüklerini, 15 yıl mutlulukla süren evliliğinin eşinin internette sohbet yoluyla; davalı ile tanışıp, onunla ilişkiye girmesinin ardından sarsıldığını, eşi ile ilişkiye giren davalının bunu evli olduğunu bilerek gerçekleştirdiğini, çocuklarının olmamasını da fırsat bilerek eşini ondan çocuk sahibi olduğuna inandırdığını, bu yolla evinden koparıp kendisiyle yaşamasını sağladığını, ancak eşinin davalı ile birlikteliği sırasında çok çalkantılı bir dönem yaşayıp sonuçta bu yükü kaldıramayarak intihar ettiğini, kendisinin tüm bu olaylar nedeniyle derin sarsıntıya ve ruhsal çöküntüye uğradığını, eşini gerçekten çok sevdiğini ve bu şekilde önce ayrılık ardından ölüm acısı yaşamayı kaldıramadığını, tüm bunların sebebinin ahlaka aykırı davranışı nedeniyle davalı olduğunu, davalının eylemenin kişilik haklarına, manevi varlığına ve aile bütünlüğüne ağır saldırı teşkil ettiğini, ifadeyle eldeki davayı açarak; manevi tazminat istemiştir.
Davalının, davacının eşiyle evli olduğunu bilerek duygusal ve cinsel ilişkiye girdiği, ondan çocuk sahibi olduğu yönünde açık kabulü bulunmakta; savunma olarak, davacının da bildiği bu davranışının onun kişilik haklarına saldırı teşkil etmediğini getirmektedir.
Hemen belirtmekte yarar vardır ki, gerek Anayasamızda, gerek Medeni Kanunu'muzda aile toplumun temeli olarak kabul edilmiş ve aileyi koruyan hükümlere yer verilmiştir. Aile sadece mensubu olan kişiler için değil toplum için de önemlidir ve hem yazılı hukuk düzenimizde hem de örf ve adet hukukumuzda özel bir yere sahiptir. Bu nedenledir ki, ailenin korunmasına yönelik düzenlemeler sadece aileyi değil, tüm toplumu ilgilendirmektedir. Aile mensuplarının birbirlerine karşı yükümlülüklerinin ihlali çoğu zaman toplum düzenini de etkilemekte, yasalar nezdinde koruma önlemlerinin alınması yoluna gidilmektedir.
Böylesi öneme sahip aile kurumuna mensup erkekle, evli olduğunu bilerek kurulan duygusal ve cinsel ilişkinin, hatta ondan çocuk sahibi olmanın aile kurumuna ve onun mensubu olan kişilere vereceği zarar kaçınılmazdır ve avalının bunu öngörmemiş olması düşünülemez.
Bu nedenledir ki, evli kişilerle ilişki uzun süre suç sayılmış ve aile kurumu bu yolla da koruma altına alınmak istenmiştir. Bu tür eylemlerin, daha sonraki yasal düzenlemeler sırasında suç olmaktan çıkarılmış olması, bu eylemin ahlaka aykırılığını ve dolayısıyla haksızlığını da ortadan kaldırmayacaktır. Zira, bir eylemin ceza kanununa göre suç teşkil etmemesi ve müeyyidesinin düzenlenmemiş olması, borçlar hukuku hükümlerine göre ahlaka ya da hukuka aykırı olarak kabul edilmesine engel teşkil etmemektedir.
Diğer taraftan, eşler evlilik birliğini kurmakla birbirlerine sadakat borcu altına girdikleri gibi, mensubu oldukları aile birliğine karşı da sorumluluk altına girerler. Davacının eşinin evli olmasına rağmen bir başkası ile cinsel ve duygusal ilişkiye girmesi, evlilik sözleşmesi ile bağlandığı, sadakat borcu altına girdiği eşine karşı haksız eylem niteliğindedir. Davalı kadın da, evli olduğunu bilerek davacının eşiyle gayrıresmi ilişkiye girmek ve ondan çocuk sahibi olmak suretiyle, gerek yasalarca gerek örf ve adet hukukunca korunmayan haksız bir davranış içine girmiştir. Bu davranış da açıkça haksız eylem niteliğindedir.
Eş söyleyişle, esasen dava dışı eşin, evlilik birliğinin gerektirdiği sadakat yükümü bulunmakla birlikte; onun evli olduğunu bilen ve buna rağmen onunla ilişkiye giren davalı kadının da dava dışı kocanın sadakatsizlik eylemine katıldığında ve her ikisinin de bu haksız eylemlerinden birlikte ve müteselsilen sorumlu olduklarında kuşku bulunmamaktadır.
O halde olayda, Borçlar Kanunu'nun 50. maddesinde düzenlenen birden fazla şahsın; müşterek kusurlarıyla bir zarara yol açmaları, diğer bir deyimle, tam teselsül hali mevcut olup, davalı doğan zarardan, davacının eşi ile birlikte müteselsilen sorumludur.
Müteselsilen sorumluluğun bulunduğu durumda da davacı, alacağını sorumluların tamamından isteyebileceği gibi bunlardan biri veya birkaçından da isteyebilir. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 12.11.2003 gün ve 2003/9-685 E.-690 K. sayılı Kararı ). Bunlardan birisinin ölmüş olması diğerini sorumluluktan kurtarmaz. Zarar gören dilerse davasını bu kişiye yöneltebilir.
Şu durumda; sorumlulardan birisi olan davacının eşinin vefat etmesi, teselsül ilişkinde bulunan davalının sorumluluğunu ortadan kaldıracak bir olgu olarak kabul edilemez ve davalının haksız eyleminin varlığını ortadan kaldırmaz.
Böylece, evli bir kimsenin evlilik dışı birlikteliği, diğer eşin sosyal kişili k değerlerine saldırı niteliğinde olduğu gibi, bu eyleme katılan kişinin eylemi de bundan ayrı düşünülemez. Dolayısıyla, bu eyleme evliliği bilerek katılan kişi de diğer eşin uğradığı zarardan sorumludur.
Sonuç itibariyle, davalının davacının eşi ile evli olduğunu bilerek duygusal ve cinsel ilişkiye girdiğinin tarafların ve mahkemenin kabulünde olmasına göre; davalının sorumluluğu ahlaka ve adaba aykırılık nedeniyle gerçekleşen "haksız fiil"den kaynaklanmakta; dava da yasal dayanağını haksız fiile ilişkin hükümlerden almaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece davalının açıklanan sekilde gerçekleşen eyleminden sorumluluğu kabul edilerek, bundan kaynaklanan zararın kapsamı belirlenmeli ve varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmelidir.
Yukarıda belirtilen yasal düzenleme ve maddi olguya ilişkin açıklamalar ve aynı hususlara işaret eden Özel Daire kararı dikkate alınmadan, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup; kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.'nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 24.03.2010 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Old 25-05-2015, 09:58   #5
Songül Yıldız Aksarı

 
Varsayılan

BOŞANMAYA SEBEBİYET VEREN KİŞİDEN MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ...


BOŞANMAYA SEBEBİYET VEREN KİŞİDEN MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ...

YARGITAY 4. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/13062
KARAR: 2014/7611

Davacı A... vekili Avukat ... tarafından, davalı O... aleyhine 27/06/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 30/04/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava, kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin reddine karar verilmiş; karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, dava dışı resmi nikâhlı eşinin, davalı ile ilişkisi olduğunu, davalının eyleminin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu iddia ederek, uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.

Davalı, davacının dava dışı eşinden zina nedeni ile değil şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşandığını, hiçbir şekilde davacının eşi ile zina yapmadığını, asıl evlilik dışı ilişkiler yaşayanın davacının kendisi olduğunu, davacının kendi ailesi ile hiçbir zaman mutlu bir yuva kuramadığını, iyi bir aile babası olamadığını belirterek, davanın reddedilmesini istemiştir.

Mahkemece, boşanma davasında davacı ve dava dışı eşin evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı olarak boşanmalarına karar verilmiş olması ve tanık beyanları kapsamından davanın reddine karar verilmiştir.

Her ne kadar dava dilekçesi başlığında zina nedeniyle tazminat isteminde bulunulduğu yazılmış ise de, dava dilekçesi içeriğinde davacının boşandığı eşi ile davalının duygusal beraberliklerinin bulunduğu ve bu nedenle eşinden boşanmak zorunda kaldığı belirtilerek, aile birliğinin bozulmasında davalının etkili olduğundan bahisle manevi tazminat istendiğine göre, tarafların mutlaka zina nedeniyle boşanmaları gerekmez. Boşanma dosyası içeriğinden ve eldeki dosyadaki tanık beyanları ile internet üzerinden yapılan yazışmalardan davacının eski eşi ile davalı arasında bir ilişki olduğu ve bunun aile mahkemesince boşanma sebebi olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Şu durumda, davacının kişilik haklarına saldırı söz konusu olduğundan, yukarıda anlatılan hususlar gözetilerek, boşanma davasında hüküm altına alınan tazminat ile tahsilde tekerrür olmamak üzere uygun tutarda bir tazminat ödetilmesi yerine istemin tümden reddi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 12/05/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 25-05-2015, 10:01   #6
Songül Yıldız Aksarı

 
Varsayılan

Anlaşmalı boşanma da olsa boşanma sebebinin diğer şahısla olan ilişki olduğu kanıtlanırsa (ikinci karar) müteselsil sorumlulardan sadece birine haksız fiil nedeniyle dava açılabilecektir (ilk karar) diye düşünüyorum.
Old 25-05-2015, 15:58   #7
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

Açılabilir meslektaşım. Ben aynı konuda, üstelik boşanma dahi olmadan, eşiyle aldatan 3.kişiye karşı asliye hukuk mahkemesinde tazminat davası açtım ve kazandık. Haksız fiile ve kişilik haklarına saldırına dayanarak açmanız gerekiyor davayı. Hiçbir sorunla da karşılaşmadık. Dilerseniz kararı ve diğer kararları da payalaşbişlirim
Old 28-05-2015, 17:22   #8
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Musa TAÇYILDIZ
Açılabilir meslektaşım. Ben aynı konuda, üstelik boşanma dahi olmadan, eşiyle aldatan 3.kişiye karşı asliye hukuk mahkemesinde tazminat davası açtım ve kazandık. Haksız fiile ve kişilik haklarına saldırına dayanarak açmanız gerekiyor davayı. Hiçbir sorunla da karşılaşmadık. Dilerseniz kararı ve diğer kararları da payalaşbişlirim

Meslektaşım zahmet olmayacaksa mahkeme kararını 464 03 50 noya fakslar mısınız? Ya da mail olarak gönderebilir misiniz? Dosya İzmir dosyası ise mahkeme bilgilerini dahi vermeniz yeterli olabilir.

Kolay gelsin...
Old 29-05-2015, 12:12   #9
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

Üstad mail numaranızı verdiğinizde gönderebilirim. Evet İzmir mahkemelerinden alınmış bir karar.
Old 29-05-2015, 13:31   #10
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Musa TAÇYILDIZ
Üstad mail numaranızı verdiğinizde gönderebilirim. Evet İzmir mahkemelerinden alınmış bir karar.

Kararı okudum, sizi davanızda davalı öğretmen, üstelik davacının kızının okuduğu okulda öğretmenlik yapmakta, bu mesleği yapan kişiye hükmedilen 3.500 TL manevi tazminat çok düşük...

Tekrar teşekkürler...
Old 29-05-2015, 14:20   #11
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Selim Balku
Kararı okudum, sizi davanızda davalı öğretmen, üstelik davacının kızının okuduğu okulda öğretmenlik yapmakta, bu mesleği yapan kişiye hükmedilen 3.500 TL manevi tazminat çok düşük...

Tekrar teşekkürler...

Bizde tazminat miktarını çok düşük bulduk ve miktar yönünden temyiz ettik. Üstelik kararda yer almayan hususlar da var; müvekkil intihara kalkışmasına, kendisi ve tüm aile bireyleri halen psikolojik tedavi görmeye devam etmesine ve buna ilişkin tüm hastane kayıtları sunulmuş olmasına rağmen verilen miktar komik açıkcası. Ama şaşırmıyorum artık.

Zaten söz konusu kararı da emsal olsun diye söyledim, tazminat miktarı tarafların ekonomik durumuna göre hükmedilecek tabiki
Old 02-10-2015, 12:26   #12
Av. Levent Emre ÇİÇEK

 
Varsayılan

Bakın yargıtay bu konuda ne diyor;



Öteki Kadın' tazminatını Yargıtay bozdu
İzmir'de yaşayan bir çocuk annesi ev hanımı Saide Gözen, eşi Ali T.'den, kendisini başka bir kadınla aldattığı gerekçesiyle 5 yıl önce boşandı.

02.08.2015
'Öteki Kadın' tazminatını Yargıtay bozdu
16 219 0


Saide Gözen, evliliğinin bitmesine neden olan Nazan T.'ye karşı 30 bin lira maddi ve manevi tazminat istemiyle açtığı davada mahkeme yasal faizi hariç 5 bin lira tazminata hükmetti. Yargıtay 4'üncü Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin verdiği kararı bozdu. Dava önümüzdeki günlerde tekrar görülecek.

İnşaat mühendisi 55 yaşındaki Ali T. 23 yıl önce 49 yaşındaki Saide Gözen ile evlendi ve bu evliliklerinden bir çocukları oldui. İddiaya göre Saide Gözen, kendisini başka kadınla aldattığı iddiasıyla eşi Ali T.'den boşanmak için 2010 yılında Karşıyaka 3'üncü Aile Mahkemesi'nde dava açtı. Mahkeme Ali T.'yi ağır kusurlu bulup tarafların boşanmasına karar verdi.

Boşanma kararı Yargıtay tarafından da onanıp kesinleşti. Ali T., boşanma kararı kesinleşince bir belediyede çalışan 40 yaşındaki Nazan T. ile evlenip bir çocuk sahibi oldu.

ÖTEKİ KADINA TAZMİNAT DAVASI AÇTI

Saide Gözen, evliyken eşiyle birlikte olup yuvasının yıkılmasına neden olduğu iddisıyla Nazan T.'ye, karşı avukatı Bediha Işıl Değerli aracılığıyla 'kişilik haklarına zarar verdiği' gerekçesiyle 20 bini maddi, 10 bini manevi toplam 30 bin lira tazminat istemiyle Karşıyaka 1'inci Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açtı. Gözen dava dilekçesinde, Nazan T.'nin evli olduğunu bildiği halde eşi Ali T. ile birlikte olduğunu, sosyal paylaşım sitesinde fotoğraf ve mesajlar yayınladığını, bu durumun boşanmaya neden olduğunu belirtip tazminat istedi.

Nazan T.'in avukatı Birsen Özkan ise mahkemeye verdiği cevap dilekçesinde, "Davacının iddiaları asılsızdır. Boşanma davası kesinleştikten sonra müvekkilim evlendi. Davacı bu durumu hazmedemediği için davayı açtı. Ali T. ile evliyken aralarında geçimsizlik vardı. Boşanma ile birlikte davalıya 30 bin lira tazminat ödendi. Bu davanın reddine karar verilsin" dedi.

'MANEN YARALANMA'

Davanın görüldüğü Karşıyaka 1'inci Asliye Hukuk Mahkemesi hakimi Emine Halman Çetin, 2013 yılında verdiği kararda, Saime Gözen'in 'manen yaralanmasına' neden olduğu gerekçesiyle Nazan T.'nin Ali T. ile ilişkisinin başladığı belirlenen tarih olan 2008 yılından itibaren yasal faizi hariç 5 bin lira manevi tazminat ödemesine karar verdi. Karar temyize gitti.

YARGITAY OY ÇOKLUĞUYLA BOZDU

Temyiz istemini değerlendiren Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, daha önce benzer konuda verdiği kararın aksine, 'Resmi nikahlı eşi olduğunu bildiği halde evlilik dışı ilişki yaşayan kadının, resmi nikahlı eşe manevi tazminat ödememesi' yönünde karar verip, yerel mahkemenin kararını bozdu. Yerel mahkemenin kararını bozan daire, oy çokluğuyla "Nazan T.'nin evlilik birliğinin tarafı olmadığından, fiilinin haksız fiil olarak nitelendirilemeyeceğine ve tazminatı gerektirir bir durum olmadığına" hükmetti.

Bozma kararının ardından dava, Karşıyaka 1'inci Asliye Hukuk Mahkemesi'nde tekrar görülecek. Saime Gözen'in avukatı Bediha Işıl Değerli, yerel mahkemenin bozma kararına uyması durumunda, davayı Yargıtay Genel Kurulu'na taşıyacaklarını belirtti.

YARGITAY'IN BOZMA KARARI GEREKÇESİ

Geçmişte evli erkekle ilişkiye giren bazı kadınların tazminat ödemesi yönünde kararlar verilirken, 4'üncü Hukuk Dairesi'nun bu davadaki gerekçeli kararı özetle şöyle:

"Davalının doğrudan davacının bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğundan söz edilemez. Türk Medeni Kanunu'nda yükümlülüğünü ihlal eden eşin eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişiler yönünden herhangi bir düzenleme getirilmemiştir. Davalı zararın meydana gelmesinde asli olarak sorumlu tutulamaz. Ayrıca haksız fiil sorumluluğunu, geniş ve belirsiz bir kavram olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeye iştirak çerçevesinde değerlendirmek, bu sorumluluğu belirsiz hale getirecektir. Bu nedenlerle, davalının eylemi, davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemez."
Old 02-10-2015, 12:33   #13
Av. Levent Emre ÇİÇEK

 
Varsayılan

Bu da ilgili içtihat

T.C. YARGITAY

4.Hukuk Dairesi
Esas: 2014/8510
Karar: 2015/7762
Karar Tarihi: 11.06.2015


ÖZET: Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Davalının eylemi, davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemez. Mahkemece davacının manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

(4721 S. K. m. 174, 185) (818 S. K. m. 41, 49, 50) (6098 S. K. m. 49, 58)

Dava: Davacı S. G. vekili tarafından, davalı N. T. aleyhine 29/12/2010 gününde verilen dilekçeyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 14/11/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan raporla dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Karar: Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, davalının kendisiyle evli olduğunu bildiği halde dava dışı eşi ile birlikte olduğunu, eyleminin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğunu iddia ederek, uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.

Davalı, davacının iddialarını kabul etmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, toplanan delillere göre davalının, davacının eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olduğu hususu sabit görülerek davanın kısmen kabulüyle davacı eş yararına manevi tazminata hükmedilmiştir.

TMK.nun 185 inci maddesine göre, “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” Aynı Yasanın 174 üncü maddesine göre de, “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”

Evlenmeyle eşler arasında kurulan aile birliğinin taraflara yüklediği ödevlerin ihlali veya yerine getirilmemesi durumunda bu yükümlülüğü yerine getirmeyen eş yönünden Türk Medeni Kanunundaki sonuçları, boşanma ve boşanma sebebi olması durumunda, bu olaylar yüzünden kişilik haklarının saldırıya uğraması halinde manevi tazminat talep edilebilir.

BK. 41 (TBK 49). maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Yine BK. 49 (TBK.58) maddesinde "Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir." Haksız fiile dayalı bir borcun doğabilmesi için, hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, fiili işleyenin kusuru olmalı, sonuçta bir zarar doğmalı, zararla işlenen fiil arasında da uygun nedensellik bağı bulunması gerekir.

Somut olaya gelince, davalının ve dava dışı eşin davacıya yönelik ve bütün olarak aldatma mahiyetindeki davranışlarının manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğinin tartışılması gereklidir.

Yukarıda incelenen yasa maddeleri uyarınca, davacının dava dışı eşinin TMK.nın evlenmeyle eşe yüklediği ödevler arasında bulunan sadakat yükümlülüğünü ihlali nedeniyle, Yasanın 185. ve 174 üncü maddeleri uyarınca boşanma sebebi ve istek halinde manevi tazminatı gerektirir nitelikte olduğu kuşkusuzdur. TMK. daki düzenleme, dava dışı eşin evlenmeyle kurulan aile birliğinin tarafı olması sıfatından kaynaklanmaktadır. Zira dava dışı eş kendi iradesi ile bu birliğin tarafı olmayı kabul etmiş ve yasanın kendisine tanıdığı hak ve yükümlülükler altına girmiştir.

Davalının eyleminin manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğine gelince, davalının doğrudan davacının bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğundan söz edilemez. Söz konusu Yasada yükümlülüğünü ihlal eden eşin eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişiler yönünden herhangi bir düzenleme getirilmemiştir.

Dava konusu eylemin gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK.nun müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerinin de uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Zira sözkonusu Yasanın 50. maddesinde haksız fiil nedeniyle müteselsilen sorumluluğuna gidilebilecekler gösterilmiştir. Yukarıda açıklanan yasal duruma göre, davalı zararın meydana gelmesinden asli olarak sorumlu tutulamaz. Yine yasa hükmünün aradığı anlamda iştirak hali de söz konusu olamaz. Zira iştiraken işlenebilir bir eylemin varlığının kabul edilebilmesi için, eylemin müstakilen ve asli olarak da işlenebilir olması gerekir. Ayrıca haksız fiil sorumluluğunu, geniş ve belirsiz bir kavram olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeye iştirak çerçevesinde değerlendirmek, bu sorumluluğu belirsiz hale getirecektir.

Açıklanan nedenlerle, BK.49 (TBK.58) maddesine göre, davalının eylemi, davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemez. Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacının manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 11.06.2015 tarihinde oyçokluğu ile, karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, mahkemenin davalı tarafça davacının kişilik haklarına saldırıda bulunduğu yolundaki belirlemeler yerinde olup, şu aşamada tazminat takdirinin tartışılması mümkün olmadığından, Dairemiz çoğunluğunun bozma kararına katılmıyorum. 11.06.2015

NOT: KONUNUN ÖNEMİ GEREĞİ YEREL MAHKEME İLAMINI AŞAĞIDA YAYIMLIYORUZ.

T.C.
KARŞIYAKA
1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO: 2013/298
KARAR NO: 2013/562

DAVA: Boşanmadan Sonra Açılan (Tazminat)
DAVA TARİHİ: 29/12/2010
KARAR TARİHİ: 14/11/2013
KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 14/11/2013

Karşıyaka 3.Aile Mahkemesinin 2010/1357 Esas 2012/57 Karar sayılı dosyası görevsizlik kararı ile Mahkememize gelmiş olmakla; Mahkememizde görülmekte bulunan Boşanmadan Sonra Açılan (Tazminat) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesi ile; davacı ile Ali Tatar'ın evli iken Karşıyaka 3.Aile Mahkemesinin 2010/361 Esas 2010/657 Kararı ile Ali Tatar ağır kusurlu kabul edilmekle boşandıklarını, kararın kesinleştiğini, karar kesinleşmesinden sonra Ali Tatar ile davalı Nazan Tatar'ın resmi olarak evlendiklerini, müvekkili ile Ali Tatar evli iken davalı Nazan Tatar ile gayri resmi ilişki içinde bulunarak bu hususun boşanma sırasında kanıtlandığını, Ali Tatar ile davalının facebook ta resimlerinin ve mesajlarının yayınlandığını, bu durumdan müvekkilinin acı ve ızdırap çektiğini, boşanmaya Ali Tatar ve davalının birlikteliklerinin sebep olduğunu, fazlaya dair talep saklı kalmak kaydı ile 01/07/2008 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte 30.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarını kabul etmediklerini, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra davalıların evlendiklerini, davacının Ali Tatar ile davalının evlenmesini hazmedemediğinden bu davayı açtığını, davacı ile Ali Tatar evli iken aralarında geçimsizlik bulunduğunu, boşanma ile birlikte davacı lehine 20.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL de manevi tazminata hükmedildiğini, tazminatların davacıya ödendiğini, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık manevi tazminat istemine ilişkindir.

Tümdosya kapsamı, dosya içerisinde mevcut Karşıyaka 3.Aile Mahkemesinin 2010/1357 Esas sayılı dosyası incelenmiş, TBK. 58 Maddesi gereğince manevi tazminatın amacı zararın giderilmesi değil, zarar görenin elem ve üzüntüsünün elden geldiği ölçü de denkleştirilerek tatmin edilmesidir. Zarar görenin manevi tazminat ile zarar verici fiil olmasaydı mağdurun bulunacağı durum, fiilin yarattığı elem ve ızdırabınkaldırılmasını sağlamak suretiyle dengelenmek istenmektedir. Manevi tazminat borcunun doğabilmesi için kişilik varlığı değerleri ihlal edilen kişinin manevi zarara uğraması gerekir. TBK 58. Maddeye göre manevi tazminat talep edilmesi için bir kişinin kişilik hakkının hukuka aykırı olarakzedelenmesi, manevi zararın bulunması, manevi zarar ile fiil arasında uygun nedensellik bağının bulunması, davalının sorumlu olmasını gerektiren kusurun veya kusursuz sorumluluk halinin bulunması gereklidir. TBK 58 ve 56 Maddeleri kişilik hakkını zedeleyen fiilin hukuka aykırı olması gerektiğini açıkça ifade etmemiş ise de HMK 24 Maddesine göre kişilik hakkınınkorunması için fiilin hukuka aykırı olması gerektiğini, hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimsenin hakimden, saldırıda bulunanlara karşıkorunmasını isteyebilirşeklinde ifade ettiği, bu durumda hukuka aykırılık, kişiliği korumaya yönelik her türlü hukuk kuralına aykırılıktır. Kişilik hakkına her saldırı hukuka aykırıdır ve sorumluluk gerektirir.

Hakim nakden tazmin miktarını, manevi tazminatın amacını dikkate alarak durumun hal ve şartlarını değerlendirerek taktir edecektir. Hakim tazminat miktarını belirlerken durumun gereğini dikkate alması zorunluluğu TBK 58. Madde hükmünde yer almıyorsa da manevi tazminatın niteliği, olayın özelliklerini dikkate almaya zorunlu kılar. Kaldı ki TBK 56/1 Maddesi uyarınca getirilen ölçüt TBK 58 Madde bakımından da kabul edilmelidir. Olayın özellikleri kapsamında saldırının kişilik hakkı zedelenen kişinin manevi kişilik değerlerinde sebep olduğu eksilmeyi göz önünde tutulmalıdır. Manevi tazminat miktarı belirlenirken manevi tazminatın amacını dikkate alınmalıdır.Hakim tazminatın miktarını,zararın etkilerini hafifletecek miktarda taktir etmelidir. Ancak manevi tazminat miktarı belirlenirken zararsorumlusunun ekonomik olarak sarsacak ve zarar göreni özendirecek nitelikte bir miktara hükmedilmemelidir. Dolayısıyla hakimin belirleyeceğitazminat miktarı TBK 4. Maddesine göre hakkaniyete uygun olmalıdır.Hakim tazminat miktarına ilişkin taktir hakkını kullanırken ona etkili olan kararın da objektif ölçütlere göre belirtmek zorundadır.

TBK durumun gereği olarak nelerin dikkate alınması için bir belirleme yapmamıştır. Bu durumda manevi tazminatı oluşturan unsurları tazminatın belirlenmesinde hareket noktası olarak kabul etmek gerekir. Manevi zararın kişilik değerlerinin zedelenmesinde şiddet, davranışın, tarz ve şekli, yoğunluğu, etkileri ve süresi, acı, elem, ızdırap süresi, TBK 51ve 52 Maddeleri kıyasen uygulanarak durumun gereği ve özellikle kusurun ağırlığı dikkate alınmalıdır.

Kişilik değerlerindeki eksilmeninsıfatı ve makamı daha yüksek ve ekonomik durumu daha iyi olan taraf bakımından çok, diğer taraf için az olduğu şeklinde bir kurala bağlanması yanlış olacaktır. Bu nedenle hakimin tazminat miktarını belirlerken tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamın ve diğer sosyal ve ekonomik durumları da dikkate alması gerektiğininbelirtilmesinde bir zorunluluk yoktur.

Tüm dosyakapsamı incelendiğinde TBK 58. Ve kıyasen uygulananTBK 51Madde hükmüne göre tazminatın amacı, manevi tazminatın giderim şeklinin belirlenmesinde durumun gereği, kusurunağırlığı, tüm dosya kapsamıdikkate alındığında davalının davacının manen yaralanmasına sebebiyet verdiği anlaşılarak yukarıda bildirilen ilkeler çerçevesinde aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal gerekçeye, dosyadaki delillere ve Hakimin taktirine göre,

1- Davanın kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın 01/07/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,

2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 341,55 TL harcın başlangıçta peşin olarak alınan 445,50 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 103,95 TL karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,

3- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul oranına göreve yürürlükte olan avukatlık ücret tarifesine göre belirlenen 600,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

4- Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden red oranına göre ve davacı lehine hükmolunan avukatlık ücretinden fazlasına hükmolunamayacağından 600,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

5- Davacı tarafından yapılan 17,15 TL başvurma harcı, 341,55 TL peşin harç, 12,00 TL davetiye gideri, 16,00 TL davetiye ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 386,70 TL yargılama giderindenkabul oranına göre hesaplanan 64,45 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

6- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına

7- HMK 333 Maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra yatırılan avansın kullanılmayan kısmının yatırana iadesine,

Dair karar taraf vekillerinin yüzünde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/11/2013 (¤¤)
Old 06-10-2015, 14:36   #14
Av.CKaran

 
Varsayılan

Ben de Yargıtay 4. H.D.'nin kararına katılıyorum. Umarım istikrarlılık kazanır. Haksız fiil sorumluluğunu, geniş ve belirsiz bir kavram olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeye iştirak çerçevesinde değerlendirmek, bu sorumluluğu belirsiz hale getirecektir. Kendisini aldatan eşinden tazminat alamayan biri 3. şahıstan bunu talep ediyor ki ne kadar kabul edilebilir durum. Bu tarz tazminat kabulleri sebepsiz zenginleşme hükümlerine aykırılık da teşkil edecektir. Sorumluluk bu kadar genişletilirse işin ucu nereye gider bilinmez. Evlilik sözleşmesi ile eş sadakat yükümlülüğü altındadır. 3. bir kişinin o evliliğe sadakat yükümlülüğü yoktur.
Old 05-11-2016, 13:04   #15
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Yargıtay 4 HD'nin bu konuda verdiği bozma kararına Yerel Mahkeme direnmiştir.Dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderildi.

Kararın takibi için:
http://www.turkhukuksitesi.com/showt...104#post728104
Old 05-11-2016, 17:46   #16
Av.salih588

 
Varsayılan

Haksız fiil ve kişilik haklarına saldırıdan dolayı açılabilir dava ben açtım ve davayı kazandık ancak tutar düşük çıktı.
Old 06-11-2016, 10:41   #17
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Sayın Av Salih588

Yargıtay 1960 ların sonundan itibaren evli kişi ile birlikte olan kişinin aldatılan eşe manevi tazminat ödemesi gerektiğine karar veriyordu. Ancak son kararlarında görüş değiştirdi ve aldatılan eşe tazminat ödenmesi gerekmediğine karar verdi. İşte tazminata karar veren bir yerel mahkeme kararında direnmiş. Bakalım HGK ne karar verecek ? HGK nun kararı bağlayıcı olacaktır.

Sizin davanız yargıtayın tazminat ödenmesi gerektiği görüşünde olduğu zamanda açılmış anlaşılan.
Old 12-06-2017, 12:50   #18
Avukat Dündar

 
Varsayılan

m.fahrikoc isimli meslektaşım, bende şimdi sizinle aynı durumda olan bir davamdan ötürü manevi tazminat davası açıcam , taraflar anlaşmalı boşanmışlar ve maddi ve manevi tazminat talebi olmadığı protokole ekli durumda ancak hem kusurlu eşe hem de 3. kişiye müteselsil sorumluluktan dolayı dava açmak istiyoruz, 22.03.2017 tr.li yeni HGK kararı doğrultusunda, acaba siz dava açtınız mı, eğer açtı iseniz nasıl sonuçlandı bu konuda biraz aydınlatabilir misiniz, yardımcı olur musunuz?? şimdiden çok teşekkür ederim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
anlaşmalı boşanma davasından sonra eşe karşı haksız fiilden dolayı manevi tazminat davası açılması nostrabugraus Meslektaşların Soruları 10 08-12-2014 15:19
Anlaşmalı boşanma sonrası zina davası açılabilir mi? Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 6 18-07-2014 18:32
3.kişiye zina nedeniyle tazminat açılır mı? av.bengü bulut Meslektaşların Soruları 12 21-03-2013 16:48
Anlaşmalı Boşanma Protokolüne Rağmen Çekişmeli Boşanma Davası Açılması cesur_yürek Meslektaşların Soruları 13 04-08-2011 11:22
boşanma davası açmadan üçüncü kişiye tazminat davası açılabilir mi? Üzerime olan mal? Konukk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 1 05-02-2010 16:31


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07456207 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.