Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Lİmİted Şİrket Hİsse Devrİ

Yanıt
Old 11-02-2010, 14:37   #1
ATARAS

 
Varsayılan Lİmİted Şİrket Hİsse Devrİ

Müvekkilim, 1997 yılında bir limited şirketteki payı devralarak ortak oluyor. 1 ay sonra payını devrediyor. Aradan yıllar geçiyor. Şirketin vergi borçları sebebiyle mal varlığına haciz geliyor. Şirket yetkililerinin, pay devrini deftere yazmadığını, devre muvafakat kararını almadığını, sicile tescil ettirmediğini öğreniyoruz. Devrin tescil ve ilanı davası açtık. Reddedildi. Şirketin ilk ortakları olup müvekkile ve diğer ortağa paylarını devreden kişilerin ANNE VE 16 YAŞINDAKİ ÇOCUĞU OLDUĞUNU gördüm. Bu kişilerin müvekkile pay devir işlemlerinin geçersiz olduğundan bahisle, müvekkilin bu şirkete başından beri ortak olmadığının tespiti davası açtım. Gerekçe olarak, pay devrine muvafakat kararında annesiyle beraber ortak olan küçüğün kayyumunun imzasının olması gerektiğini, oysa küçüğe hiç kayyum atanmadığını gösterdim. Sizce, böyle bir davanın başarı şansı var mıdır?
Old 11-02-2010, 19:15   #2
msahinparlak

 
Varsayılan

üstadım öncelikle böyle bir davada şansınızın olacağını zannetmiyorum, müvekkiliniz payı nasıl almışsa aynı şekilde de devredebilir. bunların da noterde devir sözleşmesi ile yapılması gerekmektedir. ancak tescil ve ilan edilmemişse 3. kişilere karşı hüküm ifade etmez. bu konuda Danıştay'ın vermiş olduğu bir kararı gönderiyorum.,

DANIŞTAY ÜÇÜNCÜ DAİRE
ESAS NO: 2001/4624
KARAR NO: 2003/4931
KARAR TARİHİ: 11/11/2003

KARAR ÖZETİ
Limited şirket hisse devrinin üçüncü kişilere ve şirkete karşı hüküm ifade edebilmesi için sadece noter tasdikli hisse devir sözleşmesinin ve buna ilişkin ortaklar kurulu kararının yeterli olmadığı, türk ticaret kanununun 511 ve 515'inci maddeleri hükümleri göz önünde bulundurulduğunda, şirket ortaklarının tümü, ortaklık payları, ortak sayısı ile şirketi temsile yetkili olanların da değişmesi sonucunu doğuracak şekilde yapıldığı anlaşılan devir işleminin ticaret sicilinde tescil ve ilan edilerek üçüncü kişilere ve pay defterine kayıt suretiyle şirkete karşı hüküm ifade edecek şekilde aleniyet kazanıp kazanmadığının saptanması gerektiği hk.
KARAR METNİ
Temyiz Eden : ? Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf : ?
Vekili : Av?.
İstemin Özeti : ? Tekstil San.Tic. Ltd. Şti. 'nin 1997 yılına ilişkin ödenmeyen vergi borçlarının, 6183 sayılı Kanunun 35'inci maddesi uyarınca şirket ortağı olan davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen 1.9.2000 tarih ve 2000/4668, 4669 sayılı ödeme emirlerini; davacının dosyaya ibraz ettiği belgelerden, ? 15. Noterliğince onaylı 4.3.1997 tarihli limited şirket hisse devir sözleşmesi ile şirketteki hissesini ?'a devrettiği ve şirketin diğer ortaklarınca bu işlemin aynı tarihte oybirliğiyle benimsendiği, 4.3.1997 tarihinde hissesini devrederek şirket ortaklığından ayrılan davacının 6183 sayılı Kanunun 35'inci maddesi uyarınca şirketin vergi borçlarından sorumlu tutulması mümkün olmadığından dava konusu ödeme emirlerinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden Bursa Vergi Mahkemesinin 10.7.2001 gün ve E:2000/2786, K:2001/1076 sayılı kararının; şirket tüzel kişiliğinin bilinen adreslerine tebligat yapılamaması nedeniyle şirket ortakları adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, şirket esas mukavelesinde yapılan her değişikliğin tescil ve ilan edilmesi gerektiği halde dosyada bu konuda herhangi bir bilgi bulunmadığı, davacı devir yapıldığı tarihte bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğinden dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, kaldı ki vergi incelemesinin davacının sorumlu olduğu yıllar için yapıldığı ileri sürülerek bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi : Süleyman Kurt Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar Vergi Mahkemesi kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Savcı : Ahmet Alaybeyoğlu Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Kuruluşunu 24.2.1995 tarihinde tamamlayarak, sözleşmesinde gösterilen adresin yetki alanındaki ? Vergi Dairesi Müdürlüğünün mükellefi olarak faaliyetine başlamışken, 1.12.1995 tarihinde iş yeri adresini değiştirmesi nedeniyle ? Vergi Dairesi Müdürlüğünün mükellefi olan ve 5.2.1996 tarihinde vergi dairesine bildirilen yeni adresinde faaliyette olduğu; 8.2.1996 tarihinde ise evvelce bastırdığı fatura ve sevk irsaliyelerinden kullanılmamış olanların seri ve sıra numaraları yoklama ile saptandıktan sonra işlem yaptığı vergi mükelleflerinin gerek mali müşavirleri, gerekse bağlı oldukları vergi dairelerince hakkında sürekli bilgi istenmesi üzerine nakil sırasında yoklama yapılan iş yeri adresinde 2.12.1996 tarihinden itibaren başka bir mükellefin faaliyette bulunduğu saptanan, yeni adres bildirmeyen, 1995 takvim yılına ait kurumlar vergisi beyannamesini posta ile gönderen, 1996, 1997 ve 1998 takvim yıllarına ilişkin kurumlar vergisi beyannameleriyle 30.11.1997 tarihinden sonra katma değer vergisi beyannamesi de vermeyen, bu tarihe değin verilen katma değer vergisi beyannamelerinde devreden vergi bildiren, 100.000.000 lira sermayeli bir limited şirketin eşit paylı dört ortağından biri olan davacı adına beyannameleri verilmeyen dönemler için şirket tüzel kişiliği adına re'sen salınan ve ilan yoluyla duyurulup, ödeme emriyle de istenmesine karşın şirketten tahsil edilemeyen vergi ve ceza borçlarının tahsili amacıyla ve ortak sıfatıyla düzenlenen ödeme emri dava konusu edilmiş; davacı, şirketteki payını imzası noterde onaylı pay devir sözleşmesiyle 4.3.1997 tarihinde bir üçüncü kişiye devrederek şirketle ilgisini kestiğini ve ortak sıfatıyla ve ödeme emriyle takip edilmesinin hukuka aykırı düştüğünü ileri sürmüştür. Bu iddiaya kanıt olmak üzere dilekçeye eklenerek sunulan limited şirkete ait karar defterinin onaylı sayfası ile pay devir sözleşmesinin incelenmesinden; ortaklar kurulunun 4.3.1997 günlü ve (1) sayılı pay devri kararının tüm ortakların katılımıyla ve davacı da dahil olmak üzere kuruluştan bu tarihe kadar ortaklık sıfatı devam etmekte olan dört ortağın da şirketteki paylarının devredilmesi şeklinde alındığı, çıplak gözle incelenen yazı metninden, payların devredildiği kimselerin isimlerinin sonradan ve başka bir kalem ve yazı ile tamamlandığı ve kararın şirketin kuruluşundan itibaren kullandığı karar defterinde değil, yeni onaylanan bir defterde yazılı olduğu anlaşılmaktadır. İlk sayfasına bu kararın yazılı bulunduğu defterin, ? 15.Noterliğince 4.3.1997 tarihinde 7000 yevmiye numarasıyla; pay devir sözleşmelerinin de aynı tarihte, aynı noterde ve izleyen 7010 ve 7044 yevmiye sayısıyla onaylandığı belirlenmektedir.
Vergilendirmede, vergiyi doğuran olay ve hukuki işlemlerin gerçek mahiyeti esas alınabileceğinden, 1995 yılında baba, oğullar ve dede tarafından kurulan aile şirketi niteliğindeki limited şirketin tüm ortaklarının şirketle ilgisini kesmesi sonucunu doğuracak şekilde gerçekten karar defterinde ve pay devir sözleşmesinde yazılı olduğu gibi iki ayrı kişiye devredilip devredilmediği konusunda beliren uyuşmazlığın, yukarıda değinilen gerçeklik kuralı doğrultusunda ve Vergi Usul Kanununun, vergi yasalarıyla kabul edilen durumlar ayrık tutularak, vergi yükümlülüğü ve sorumluluğuna ilişkin özel sözleşmelerin vergi idaresini bağlamayacağı yolundaki kuralı da göz önüne alınarak çözümlenmesi gerekmektedir.
Davacı, şirketteki paylarını devrederek şirketle ilgisini kestiğini ve bu durumu vergi idaresine bildirme ödevini de yerine getirdiğini iddia etmişse de, şirketin davacının da aralarında bulunduğu dört ortağınca adlarına ödeme emri tebliği üzerine dava dilekçesindeki iddialarla vergi dairesi müdürlüğüne yaptıkları başvuru üzerine tarh dosyasındaki belge ve bildirimler incelenerek idarece yazılan ve ilgililerine tebliğ edilen 19.2.2001 tarihli yazıdan, vergi dairesi müdürlüğüne pay devrine ilişkin herhangi bir bildirim yapılmadığının belirlendiği de anlaşılmaktadır.
Tüm bu saptamalar karşısında pay devrinin sadece biçimsel ve devrin, devreden ile devralan arasında hüküm ifade etmesi için gerekli koşullarının yerine getirilmesinin, şirkete ve üçüncü kişilere yönelik sorumluluğu etkilemeye yeterli olup olmayacağının, Türk Ticaret Kanununun bu konudaki düzenlemelerine göre değerlendirilmesi gerekecektir.
Türk Ticaret Kanununun, ortakların hak ve borçlarını düzenleyen kurallarından olan ve pay devrinde intikale ilişkin 520'nci maddesinin ilk fıkrasında, bir payın devrinin ancak şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmekle hüküm ifade edeceği kurala bağlandıktan sonra son fıkrada, pay devrinin veya devir vaadi hakkındaki sözleşmenin yazılı şekilde yapılmış ve imzası notere onaylatılmış olmadıkça devreden ile devralan arasında dahi hüküm ifade etmeyeceğinin düzenlenmesi karşısında ve aynı Yasanın 511 ve 515'inci maddelerine göre ortaklarının tümü, ortaklık payları, ortak sayısı ile şirketi temsile yetkili olanların da değişmesi sonucunu doğuracak şekilde yapıldığı anlaşılan 4.3.1997 günlü devir işleminin ticaret sicilinde tescil ve ilan edilerek üçüncü kişilere ve pay defterine kayıt suretiyle şirkete karşı da hüküm ifade edecek şekilde aleniyet kazanıp kazanmadığı saptanmaksızın, sadece taraflar arasındaki ilişkiyi etkileyecek biçimsel koşulları taşıyan ortaklar kurulu kararı ve pay devir sözleşmelerine dayanılarak verilen hüküm hukuka uygun düşmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüyle Bursa Vergi Mahkemesinin 10.7.2001 gün ve E:2000/2786, K:2001/1076 sayılı kararının bozulmasına, 492 sayılı Harçlar Kanununun 13'üncü maddesinin (j) bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine 11.11.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi
Danıştay Kararlar Dergisi Sayı : 4
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Şİrket Hİsse Haczİ Nil Şeker Meslektaşların Soruları 4 24-10-2009 10:54
EŞler Arasinda Kooperatİf Hİsse Devrİ avukat saniye Meslektaşların Soruları 2 27-05-2009 15:58
Kooperatİf Hİsse Devrİ Tapu İptalİ nabucadnazar Meslektaşların Soruları 0 18-03-2009 12:29
Hİsse Devrİ ARİF MUTLU Meslektaşların Soruları 4 03-08-2007 15:45


THS Sunucusu bu sayfayı 0,02262211 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.