Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Bir Yargıtay Kararı arıyorum

Yanıt
Old 09-12-2006, 16:03   #1
Ersin KUŞ

 
Varsayılan Bir Yargıtay Kararı arıyorum

Hukuk Genel Kurulu 1987/12-606 E sayılı kararına ihtiyacım var,yardımınız için şimdiden teşekkürler....Ayrıca, HGK 24/09/1997 tarih ve 1997/15-461 E. 1997/729 K, HGK 13/06/2001 tarih ve 2001/12-461 E. 2001/516 K. sayılı kararları varsa çok memnun olurum...
Old 09-12-2006, 16:29   #2
mustafaaladag

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1987/12-606

K. 1988/257

T. 24.2.1988

• SIRA CETVELİNE İTİRAZ ( Kabul Edilen Bir Alacağın Cetvelden Çıkarılması )

• SIRA CETVELİNDE YER ALAN BİR ALACAĞIN CETVELDEN ÇIKARILMASI ( Dava İflasa Karar Veren Mahkemede Açılmalıdır )

• ŞİKAYET ( Bir Alacağın Sıra Cetvelinden Çıkarılması İçin Şikayet Yoluna Gidilememesi )

2004/m.235,16,227

ÖZET : Bir alacağın cetvelden çıkarılmasına ilişkin istem icra tetkik merciinde incelenemez. Sıra cetveline itiraz edenler, iflasa karar veren mahkemede dava açmak zorundadırlar.
DAVA : Taraflar arasındaki "şikayet" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara İcra Hakimliği`nce şikayetin kabulüne dair verilen 17.7.1985 gün ve 1151-1151 sayılı kararın incelenmesi davalılardan iflas idaresi tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi`nin 3.6.1986 gün ve 1985/11971-1986/6664 sayılı ilamı ile; ( ... İflas idaresinin işlemlerine karşı şikayet yoluna başvurulabilir. Ancak, yasanın çözümünü mahkemeye bıraktığı hususlarda bu yolla sonuç almak mümkün değildir. ( Bkz : İcra ve İflas Kanunu`nun 227 ve 16. maddeleri ) zira, İİK`nun 16. maddesinde de açıklandığı üzere "Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar"a ilişkin işlemler, İcra Tetkik Merciilerinin şikayetle ilgili görevleri dışındadır.
Müştekiler vekilleri 3.6.1985 tarihli dilekçeleriyle icra tetkik merciine başvurarak, "Müflis T.Enerji San.Tic.A.Ş." iflas idaresinin 28.6.1985 gün ve 1985/143 sayılı kararının iptal edilmesini istemişlerdir. İflas idaresinin bu kararı "özetle müflis şirketten alacaklı" ST-FA A.Ş:`nin sıra cetvelinin 706 sıra numarasında kayıtlı olup, halen İİK`nun 235. maddesi hükmü anlamında silinmemiş durumdaki 5.833.434.666 TL`lık alacağının kayıtlı haliyle sıra cetvelinde kalmasına" ilişkindir.
Şikayetin amacı sıra cetvelinde yer alan alacağın cetvelden çıkarılmasına, yasal deyimi ile terkinine yöneliktir. Bu amacı sağlayacak hak arama yolu İİK`nun 235. maddesiyle düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, "sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin verilmesinin ilanından yedi gün içinde iflasa karar veren mahkemeye müracaatla dava açmaya mecburdurlar".
Başkasının kabul edilen alacağının terkini davasının da bu tür davalardan olduğu ve özelliği maddenin 2. ve 3. fıkralarında belirtilmiştir. Şikayete konu alacağın, daha önce, İİK`nun 223/2. maddesine göre iflas dairesinin itirazına uğramış ve tetkik merciinin bu itirazı, iflas idaresini tahkik ve incelemeye yönlendirir biçimde karara bağlamış olması, yukarıda açıklanan yöntemsel durumu etkilemez ve değiştirmez.
Açıklanan bu durum karşısında yasayla belli bir dava yolu ile aranabilecek bir hakka ilişkin istemin, görevi dışında kaldığı için tetkik merciince çözümlenemeyeceği ve bu nedenle reddi gerektiği düşünülmeden, şikayetin kabul ile yazılı biçimde karar verilmesi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda ; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu`nca incelenerek direnme kararının sonuç itibariyle göreve taalluk ettiğinden temyiz kabiliyeti olduğu oyçokluğuyla benimsendikten ve süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu`nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK`nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.2.1988 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
( İflas İdaresinin sıra cetvelinin 706 sırasına aldığı alacağın 5 milyar 833 milyon 434 bin TL kesin bir belgeye dayanmadığını ve bu itibarla kaydının iptali ) dileği ile, İflas Dairesi tarafından mercie vaki başvuru, merciin 10.4.1985 tarihli kararı ile; "gerekli araştırma yapılmaksızın masa zararına olan bu kayda ilişkin şikayetin kabulüne KESİN olarak" sonuçlandırılmıştır. Bu karara karşı iflas idaresi temyiz dilekçesi vermiş ise de, merci bu isteği de kesinlik nedeni ile reddetmiştir.
Gerçekten, 10.4.1985 tarihli merci kararının temyiz kabiliyeti yoktur. Zira, İİK`nun 223. maddesi uyarınca iflas idaresini murakebe etmekle görevli olan İflas Dairesi, İİK`nun 223/1. maddesinde yazılı itiraz hakkını kullanmıştır. Bu maddenin ilgili bölümü aynen şöyledir ; "İdarece kabul edilen alacaklara.. dair kararların kanuna ve hadiseye uygun görmediklerine karşı yedi gün içinde tetkik merciine müracaatla itiraz etmek" Yasanın sistemine göre, İflas İdaresi sıra cetvelini hazırladıktan sonra bunu İflas Dairesine verir ve alacaklıları ilanla haberdar eder ( İİK. 234/1 ).
Alacaklılar isterlerse, İİK`nun 235. maddesine göre dava ya da şikayet yoluna gidebilir. İflas Dairesi`nin ise İİK`nun 235. maddesine giren biçimde dava ya da şikayet hakkı bulunmamaktadır. Bu gayet yerinde bir düzenlemedir. Çünkü, iflas dairesi, sıra cetvelinin İİK`nun 234. maddesi gereği kendisine tevdi edildiği tarihten itibaren yedi gün içinde herhangi bir alacağın kaydının kanuna ve hadiseye uygun düşmediğinden bahisle İİK`nun 223/1`e göre, merci nezdinde itiraz hakkına sahiptir. Olayda, bu hak ve yetki kullanılmıştır. İİK 223/1. maddesi, masrafsız, kısa, basit bir usul dairesinde işin başında çözümlenmesi amacını gütmüştür. Bu şekilde oluşacak sıra cetveline karşı alacaklıların İİK 235. maddesi gereği dava ya da şikayet hakları tanındığından İİK 223/1`e göre verilmiş merci kararı kesin nitelikte sayılmıştır. Kesin olduğu, İİK 363. maddesinde yer almamasından, 2494 sayılı Kanunun getirdiği değişiklikle sadece İİK 223/2. maddesinin temyizi kabil hale getirilmesinden de anlaşılmaktadır.
Aksi düşünceyi benimseyen çoğunluk görüşü sisteme, Yasaya tamamen aykırı düşmektedir. İİK`nun 235 ve 223. maddeleri karıştırılmıştır. İİK`nun 223. maddesi fiilen uygulanmaz hale getirilmiş ve fiilen ilga edilmiştir.
Olayda merciin 10.4.1985 tarihli kesin kararına iflas idaresi uymuştur. Bu konuda bir takım araştırmalara girmiş ve kararlar almış olmasına rağmen, bunları merci emri doğrultusunda ikmal etmeksizin, bilahare bu işlemlerinden vazgeçerek ( adı geçen şirket alacağının cetvelde kalmasına, cetvelin değiştirilmesine yer olmadığına ) dair 28.6.1985 tarih, 143 sayılı kararı vermiştir ki, iki alacaklı bu hali merci önüne getirmiştir. 17.7.1985 tarihli merci kararı ise; "İflas İdaresi kesin karar gereğini yerine getirmemiştir. Kesin karara ve masa menfaatine aykırı yetki dışı bu kararın iptaline" dairdir. Bu kararı iflas idaresi temyiz etmiş, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi oyçokluğuyla bozmuş, merci evvelki kararında direnmiş, bu son karar dahi iflas idaresince temyiz edilmiştir.
Yukarıda temas olunduğu üzere, Direnme Kararının dahi temyiz kabiliyeti yoktur. HGK ve Daire, merci kararının göreve ilişkin yönü ile temyiz edilebilir nitelikte, bulunduğunu benimsemiştir. Yani İİK 363/2 bendine girdiği müzakerede savunulan görüşte budur. Bu maddenin 2. bendine dayanılmak suretiyle temyiz yolu açıktır" denilmiştir.
Halbuki varılan bu sonuç, maddenin lafzına ve ruhuna tamamen aykırıdır. İİK 363. maddesi merci kararlarının muhtevasına göre yapılmış bir sıralama ve düzenlemedir. İİK 363/2`de kasdedilen "merciin göreve veya ytkisizliğe" ilişkin verdiği karardır. Yoksa Yargıtay`ın bozma kararı muhtevası ne olursa olsun İİK 363. maddesinde nazara alınmış değildir. Olayda, madde metnine uygun düşecek biçimde, görevle ilgili bir istek ve merci kararı yoktur. İflas idaresinin, kesinleşmiş merci kararına uymadığı konusu ele alınmıştır ki,bunun hal mercii de cidden mahkeme değil mercidir. Hatta, görevle ilgili bir bozma da yoktur. Daire çoğunluğu İİK. 235`den bahisle şikayetin reddine karar verilmesi gerektiğine işaret etmiştir. Eğer bozmaya uyulsa idi, merci, görevsizlik kararı verecek değildi. O halde, gerek Dairenin gerekse HGK kararında İİK 363/2. maddesine dayanılmasının Yasaya uygun bulunmadığı kanısındayım.
Kaldı ki, temyiz yoluna gidecek tarafın bu yolu seçmesinde, hukuki menfaati bulunması lazımdır. İİK 226/1. maddesi gereği masa menfaatini gözetmek zorunda olan iflas idaresinin merci kararına uyması gerekir idi. Temeli belli olmayan milyarlarca liranın masaya kaydı hiçbir zaman masa menfaatine değildir. Reddedilen alacaklının İİK 235. maddesine göre dava açması ve hatta bu davayı kazanması halinde dahi ( ki bu olayda muhaldir ) maktu 6.500 TL ücreti vekalet ve maktu harç ödenecektir. ( Dairenin oturmuş içtihadı böyledir ).
İflas idaresinin, anılan merci kararını temyize hak ve yetkisi yoktur. İİK 226. maddesi uyarınca, masanın menfaatini gözetmekle mükellef iflas idaresi, iflas dairesinin murakabesi altında görev yapar. İİK 227/2`ye göre, iflas idaresinin de üstü olup, her iki müessese üzerinde gözetim hakkına sahiptir. Merciin bu hak ve yetkisini kullanarak verdiği ( kesin olduğu açık ) bu kararlara karşı iflas idaresi itiraz edemeyeceği gibi, temyiz hakkına da sahip değildir. Aynen uymak yükümlülüğü altındadır. Aksi düşünce, sistemdeki hiyerarşiye, masanın menfaatine ters düşer. Merci karar ve emrine uyulmaması, savsaklamak, infazını geciktirmek gibi sayısız mahzurlara yol açar. Halbuki merci, iflas idaresini, bu kesin karara uymadığı için görevden dahi alabilir. ( İİK. 227/2 ).
Olayın, belirtildiği üzere, İİK. 16. maddesi ile dayanağı yoktur. Zira bu dayandıkları madde genel bir kuraldır. Halbuki, daha özel nitelikteki İİK 223. maddesinin uygulanması, bu maddeye göre verilmiş merci kararına karşı iflas idaresinin direnmesi bahis konusudur. Kaldı ki, bu madde metninde şikayetten değil itirazdan bahsedilmektedir.
Öğreti dahi Daire ve HGK kararı ile aksi istikamettedir. ( İflas idaresinin sıra cetvelini düzenlerken kurallara aykırı hareket ettiği iddiası var ise, bu halde sıra cetveline karşı başvurulacak yol şikayet yoludur. İFLAS İDARESİNİN UYMAK VE RESEN YAPMAK ZORUNDA OLDUĞU... bu hususlardan ötürü mercie başvurulabileceği, hatta sıra cetvelindeki bu düzenleme noksanlıklarına karşı alacaklıların hatta müflisin şikayete hakkı olduğu belirtilmiştir. ( Prof.Dr. B.KURU, İflas ve Konkordato Hukuku, Cilt 2, Sh. 306-307 ).
Evvelki ve sonraki merci kararları kesindir, temyiz kabiliyeti yoktur. O halde esasa girilmeksizin iflas idaresinin temyiz dilekçesinin reddine karar verilmeli idi.
Temyizi kabul olduğu benimsense dahi, iflas idaresinin uyması gereken merci kararını temyize hakkı bulunmadığı gibi, bu yola gitmesinde masa menfaatine aykırı bir davranış içine girilmiştir. İstek bu sebepten dahi incelenemez, reddi gerekir idi.
Temyiz edilen kararın niteliği, temyiz edenin sıfatı açısından, red kararı verilmeli ve esas incelenmemeli idi. Kesin nitelikteki önceki merci kararı ortadan kaldırılmadıkça, onun aksine karar alınması mümkün değildir. Yasaya uygunluk ve hukukta istikrar fikri başka türlü düşünmeye müsait olmasa gerektir. Merciin direnme kararının esası da tamamen hukukidir. İİK`nu ve olaya uygundur.
Yukarıda açıkladığım sebeplerden ötürü, çoğunluğun vardığı sonuca karşıyım. Temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi oyundayım.
Üye
Y. Semih ÖKTEMER
yarx
Old 09-12-2006, 16:31   #3
mustafaaladag

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1997/15-461

K. 1997/729

T. 24.9.1997

• SATIŞ VAADİ ( Tapuya Şerh Edildikten Sonra Konan Haczin Hüküm Doğurmaması )

• ŞERH ( Şerh Edilen Satış Vaadi Sözleşmesinden Sonra Konan Haciz )

• HACİZ ( Şerh Edilen Satış Vaadi Sözleşmesinden Sonra Konan )

• SÜRESİZ ŞİKAYET ( Şerh Edilen Satış Vaadi Sözleşmesinden Sonra Konan Haciz )

• HACİZ ( Satış Vaadi Tapuya İşlenen Taşınmazı )

• SÜRE ( Satış Vaadi Tapuya İşlendikten Sonra Taşınmazın Haczini Şikayet )

• SÜRE ( Satış Vaadine Dair Hakkın 3. Kişilere Karşı İleri Sürülmesi )

• HACİZ ( Satış Vaadi Tapuya İşlenen Taşınmazı )

1086/m.76

743/m.919

2982/m.26

818/m.213

2004/m.16,96

ÖZET : Kişisel hak mahiyetinde olan satış vaadine dair hak tapu kaydına işlenmekle ayni etkinlik ve aleniyet kazanır. Bu hak, MK. nun 919 ve Tapu Kanunu`nun 26. maddesine göre 5 yıl süre ile 3. kişilere karşı ileri sürülebilir. 5 yıl içerisinde devir gerçekleştiğinde satış vaadi şerhinden sonra konulan haciz sonuç doğurmaz. Sonuç doğurmayan bu işleme karşı İİK. nun 16/2. maddesi uyarınca her zaman şikayet olunabilir. Diğer bir anlatımla şikayet süreye tabi değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla Mersin İcra Tetkik Merciine verilen 24.1.1997 gün ve 1996/1402-1997/417 sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu`ndan çıkan 2.5.1997 gün, 1997/15-201 Esas, 1997/417 Karar sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulunca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kagıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Bir arada öne sürülen maddi olguların hukuki nitelendirmesini yapmak ve uygulanacak yasa maddeleri bulmak ve uygulamak doğrudan Hakimin görevidir ( HUMK. md. 76 ).
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, satış vaadi şerhine ve cebri tescil kararına rağmen taşınmaz üzerindeki haczin kaldırılıp kaldırılmamasına ilşkindir. O nedenle istem icra memurunun kararına yönelik şikayet olduğunda kuşku ve duraksamaya yer bulunmamaktadır. Gerçekte istihkak davaları genelde menkul mallar üzerinde haciz uygulaması sonucu açılmaktadır. Somut olayda İİK.nun 96 ve bunu izleyen maddelerinde düzenlenen istihkak davası niteliği görülmemektedir. Dahası şikayetçinin dilekçesinde de bu doğrultuda istek bulunmamaktadır. O halde Mercii Hakimliğinin kararında, şikayeti istihkak davası şeklinde değerlendirmesi doğru değildir. Uyuşmazlığın icra memuru işlemine karşı yapılan şikayet kabul edilip bu hukuki mesele doğrultusunda çözümlenmesi gerekir.
Kişisel hak mahiyetinde olan satış vaadine dair hak tapu kaydına işlenmekle ayni etkinlik ve aleniyet kazanmıştır. ( HGK. 1992/14-719, 1993/7 sayı ve 27.1.1993 tarihli kararı ). Bu hak, MK. nun 919 ve Tapu Kanunu`nun 26. maddesine göre 5 yıl süre ile 3. kişilere karşı ileri sürülebilir. 5 yıl içerisinde devir gerçekleştiğinde satış vaadi şerhinden sonra konulan haciz sonuç doğurmaz. Sonuç doğurmayan bu işleme karşı İİK. nun 16/2. maddesi uyarınca her zaman şikayet olunabilir. Diğer bir anlatımla şikayet süreye tabi değildir.
Olayda, taşınmazın tapu kaydında borçlu G.S.`ye ait payın satış vaadi sözleşmesi ile şikayetçiye satıldığına ilişkin 18.11.1992 tarihli şerh mevcuttur. Haciz ise bu şerhten sonra 5.2.1993 tarihinde konulmuştur. Açılan cebri tescil davası da 11.2.1993 tarihinde sonuçlanmış, 28.9.1993 tarihinde şikayetçi adına tapuda tescil işlemi yapılmıştır. Hal böyle olunca açıklanan yasal koşullar bu davada gerçekleştiğinden şikayetin kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmeli, Merci Kararı bu nedenler altında doğru bulunduğundan onanmalıdır.
SONUÇ : Şikayetçi vekilinin 4.6.1997 tarihli karar düzeltme isteminin kabulü ile sonucu doğru, Mersin İcra Tetkik Mercii Hakimliği`nin 1996/1402- 1997/35 sayı 24.1.1997 tarihli direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda ONANMASINA oyçokluğu ile karar verildi.
yarx
Old 09-12-2006, 16:33   #4
mustafaaladag

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2001/12-461

K. 2001/516

T. 13.6.2001

• İSTİHKAK DAVASININ ŞEKİL VE ŞARTLARI ( Tapuda Borçlu Adına Kayıtlı Taşınmazın Haczinde )

• TAPUDA BORÇLU ADINA KAYITLI TAŞINMAZIN HACZİ ( İcra Tetkik Merciindeki İstihkak Talebinin Şikayet Niteliği )

• GAYRİMENKUL HACZİ ( Tapuda Borçlu Adına Kayıtlı Taşınmaza İlişkin İstihkak İddiasının İcra Tetkik Merciince İncelenme Prosedürü )

• ŞİKAYET NİTELİĞİ ( Tapuda Borçlu Adına Kayıtlı Mahcuz İçin İstihkak Talebiyle İcra Tetkik Merciine Yapılan Başvuru )

2004/m.96


ÖZET : İİK.nun 96. ve bunu izleyen maddelerinde düzenlenen istihkak iddiasına ilişkin koşullar menkul mallar için uygulanmaktadır. Taşınmaz üzerine konulan haczin kaldırılması istemi icra memurunun işlemine yönelik şikayet mahiyetinde olduğundan şikayet koşulları doğrultusunda çözümlenmesi gerekir. Bu nedenle haciz tarihinde borçlu adına tapuda kayıtlı taşınmaz için mülkiyet iddiasında bulunan şikayetçinin merci nezdinde istihkak davası açması mümkün olmayıp MK. hükümlerine göre yasal yollara başvurması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki "istihkak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kartal 2. İcra Tetkik Mercii Hakimliğince istihkak iddiasının kabulüne dair verilen 27/04/2000 gün ve 1999/763 E- 2000/320 K. sayılı kararın incelenmesi Yaşar Galata vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 25/09/2000 gün ve 2000/12693-13588 sayılı ilamı ile; ( ...1-Merci kararının ve bunun taalluk ettiği işin niteliği bakımından temyiz tetkikatının duruşmalı olarak yapılması HUMK.nun hükümleri müsait bulunmadığından bu yoldaki isteğin reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi.
2-20/05/1999 tarihinde borçlu Kastel İnşaat Taahhüt Tic.ve San. A.Ş. adına kayıtlı olan 2777 ada 1 parsel nolu taşınmaz haczedilmiştir. Taşınmaz üzerinde mülkiyet iddia eden kişinin MK. hükümleri dairesinde yasal yollara başvurması gerekirken olayda uygulama yeri İİK.nun istihkak ile ilgili hükümlerine göre icra müdürlüğünün hatalı karar ve yönlendirmesine dayalı şekilde istemde bulunması yerinde değildir. Mercice de, gerek bu durum gerekse taşınmaz üzerinde istihkak davası açılamayacağı hususu gözardı edilerek, yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : 3. kişi şikayetçinin merciye başvurusu, borçlu adına tapuda kayıtlı taşınmazın kendisine satışının yapıldığı cihetle açmış bulunduğu cebri tescil davasının sonucu beklenerek istihkak davasının kabulü ile muvazalı haczin kaldırılmasına ilişkindir.
İİK.nun 96. ve bunu izleyen maddelerinde düzenlenen istihkak iddiasına ilişkin koşullar menkul mallar için uygulanmaktadır. Taşınmaz üzerine konulan haczin kaldırılması istemi icra memurunun işlemine yönelik şikayet mahiyetinde olduğundan şikayet koşulları doğrultusunda çözümlenmesi gerekir. Hukuk Genel Kurulu'nun 24/09/1997 tarih ve 1997/15-461 Esas, 1997/729 K. Sayılı kararı da bu doğrultuda bulunmaktadır. Bu nedenle haciz tarihinde borçlu adına tapuda kayıtlı taşınmaz için mülkiyet iddiasında bulunan şikayetçinin merci nezdinde istihkak davası açması mümkün olmayıp MK. hükümlerine göre yasal yollara başvurması gerekir.
Taşınmaz haciz tarihinde borçlu adına tapuda kayıtlı olduğundan icra memurunun haciz işleminde usulsüzlük bulunmamaktadır. Şikayetçinin dayanak yaptığı harici satış sözleşmesi tapuya kaydedilmediğinden kişisel hakkı ayni nitelik kazanmamıştır. Dolayısıyla MK. 919 Tapu Kanunun 26. maddelerine göre bu hakkın 5 yıl süre ile 3. kişilere karşı ileri sürülebilmesi koşullarının da olayda uygulama yeri yoktur.
Şikayetçinin borçlu adına açtığı tescil davası sırasında verilen tedbir kararı tapuda rızai satışları önleyici mahiyette olup taşınmaz üzerine haciz konulmasına engel teşkil etmez. Kaldı ki, tescil davası sonucunda taşınmazın üzerindeki tüm takyidatları ile birlikte tesciline karar verildiğinden ilamdaki bu hüküm mahkeme kararı ile kaldırılmadığı sürece haciz işlemi şikayetçi için de geçerli olup, Merci Hakiminin sözü edilen karara müdahale ederek haczin kaldırılması sonucunu doğuracak şekilde karar vermesi de yerinde değildir.
Tüm bu olgular karşısında şikayetçinin hukuken korunabilir bir hakkı bulunmadığından mercice şikayetçinin isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, şikayete konu işlemin mahiyetine göre, gerek olmadığı halde tescil davası sonucu beklenerek istihkak davasının kabulü şeklinde sonuca gidilmesi isabetsizdir. Bu nedenle karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı Yaşar Galata vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 13/06/2001 gününde, oybirliği ile karar verildi. yarx
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Ayıplı Mal (Yargıtay Kararı) Av.Ceylan Pala Karadağ Tüketicinin Korunması Hukuku Çalışma Grubu 8 10-03-2012 21:23
borçlar kanunndaki ayıba karşı tekeffül ile ilgili yargıtay kararı arıyorum...? av_mesutkaya Borçlar Hukuku Çalışma Grubu 12 04-02-2010 10:11
çekte cayma ile ilgili yargıtay veya hgk kararı ve makale arıyorum.. emrah_orbay Hukuk Soruları Arşivi 4 06-01-2007 03:27
Bir Yargıtay Kararı arıyorum Ersin KUŞ Meslektaşların Soruları 3 29-11-2006 18:08
Bir Yargıtay Kararı arıyorum... nephilis Meslektaşların Soruları 2 08-09-2006 21:02


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05962610 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.