Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Kayıtsız Şartsız Ve Bedelsiz Hibe

Yanıt
Old 06-10-2006, 15:52   #1
janisjoplin

 
Karar Kayıtsız Şartsız Ve Bedelsiz Hibe

Merhaba benim bir sorum olacaktı. Uzun zamandır forumu takip ediyorum. Genelde mirasla ilgili bütün konuları okudum. Ayrıca yazıp fikirlerinizi almak istedim. Bizim bir davamız var henüz mahkemesi görülmedi. Miras bırakanın ölümünden 8 ay önce yapıldı ve onun tüm ihtiyaçlarını karşılayan onunla ilgilenen kızına kayıtsız şartsız ve bedelsiz olarak hibe edildi. Malların tamamını değil %40 a yakın bir kısmını hibe etti. Şimdi ise bunun iptalini isteyen diğer ölen kardeşin oğlu dava açtı. Hibe edilen kısım miras bırakanın kendi isteğiyle hibe edildi. Kesinlikle mal kaçırma diye bir durum söz konusu değildir. Miras bırakanın oğlu öleli 4 yıl oluyor. Dava açan torunu zaten 10 yıla yakındır miras bırakan kişiyi ziyarete de gelmiyordu. Ayrıca 3.mirasçı olan miras bırakanın diğer oğlunun şahitliği önemli midir dava da? 3.mirasçı olan oğlu ise davalı olan kız kardeşinin miras bırakana baktığını ve hibe edilen kısımdan pay istemediğini söylemektedir. Sizce dava nasıl sonuçlanır? Ne yapmamız gerekir? Bununla ilgili yargıtay kararları var mıdır? Ben pek buna uygun bi karar bulamadım. Eğer yardımcı olursanız çok sevinirim.
Old 07-10-2006, 10:22   #2
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Bağışlamanın iptalini mi talep ettiler, tenkisini mi yoksa terditli mi?

Murisin ölümünden önceki bir yıl içinde yaptığı bağışlamalar, mutlak surette tenkise tabi.

4721 s.lı TMK.m.565/3 (743 s.lı TMK.m.507/3)
Old 07-10-2006, 10:40   #3
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

HD 02, E: 2003/001062, K: 2003/004203, Tarih: 25.03.2003
[*]MAHFUZ HİSSEYİ İHLAL KASTI[*]BİR SENEYİ GEÇEN BAĞIŞLAR

Murisin ölümünden evvel bir sene içerisindeki bağışları saiki ne olursa olsun, tenkise tabi olmakla birlikte; bir seneden daha fazla süre önceki bağışlarda murisin mahfuz hisse kaideilerini bertaraf kastı aranmak zorundadır.

(818 s. BK. m. 213) (4722 s. MKYUŞHK. m. 17) (4721 s. MK. m. 506, 560, 565)

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün * temyiz edenlerden Kadir Günaydın ile vekili Av. Ahmet Günaydın geldi. Karşı taraf tebligata rağmen gelmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

4722 sayılı yasanın 17. maddesi mirasın, miras bırakanın ölüm günündeki hükümlere göre çözümleneceğini , 743 Sayılı Medeni Kanunun 507/ 3 ve 4 (*4721 S. TMK. 565/3-4*) maddelerinin de miras bırakanın ölüm tarihinden önceki bir yıl içersinde yaptığı bağışların ölüme bağlı tasarruflar gibi herhalde tenkise tabi tutulacağını, bir yıl öncesine ait bağışların ise miras bırakanın saklı pay kurallarını bertaraf etmek amacı ile ( aşikar ) açık temliklerinin tenkise tabi olacağını hükme bağlamıştır

a) Muris 1433 numaralı parseli ölümünden bir ay onbeş gün önce torunu Mete’ye bağışlamıştır. Bu tasarruf ölüme bağlı tasarruflar gibi herhalde tenkise tabidir.

b) Oğlu Kadir’e yaptığı bağışlara gelince;

Miras bırakan ölümünden üç sene onbir ay önce 22.4.1991 tarihinde 1299, 1214 numaralı parsellerinin tamamı ile 216 ve 67 numaralı parseldeki 20/26 payını oğlu Kadir’e bağışlamıştır. Davacılar murisin bu bağışların mahfuz hisse kurallarını bertaraf etmek amacı ile yaptığını isbat edememişlerdir.

c)Dava konusu traktör sicilde Kadir adına kayıtlıdır. Traktöründe muris tarafından bağışlandığı yönünde bir delil getirilmemiştir.

Gerçekleşen bu durum karşısında davalılardan Kadir hakkındaki davanın reddedilmesi Mete hakkında, delillerin değerlendirilip yeniden tenkis hesabı yapılıp sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebeplerine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 275.000.000 lira vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalı Kadir’e verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 25.03.2003
Old 07-10-2006, 14:19   #4
janisjoplin

 
Varsayılan

Bağışlamanın iptalini talep ettiler. Fakat bize bağış kayıtsız şartsız olunca hiç bir koşulda iptal olunamayacağını söylemişlerdi. Burada da hukuk soruları bölümün de bir kişiye babası evini hibe etmiş. Oradaki bir yazı da hibe kayıtsız şartsız olursa iptal olunamaz şeklinde bir bölüm okumuştum. Ama bizimki 1 yılı geçmediği için iptal olunuyor sanırım. Bir de bizim malların belirli bir kısmı olunca. Miras bırakan kişi istediği kişiye belli bir oran da bağış yapabiliyormuş. O yüzden hibe şeklinde yapılmıştı. Belki satış yapılmış olsaydı iptali daha zor olurdu sanırım. Ayrıca vergileri falan her şey ödeniyor. Davayı açanlar muvaaza olduğunu öne sürüyorlar. Aslında hiç alakası yok. Bu durum da sanırım mahkeme iptal edecektir.Yardımlarınız için tekrar çok teşekkür ederim.Yapabileceğimiz bir şey yok galiba.
Old 07-10-2006, 14:40   #5
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın janisjoplin,

İptalle ilgili olarak, kazanacaklardır diyemeyiz.

Kayıtsız şartsız bağış değil de, mesela satış gösterilip gerçekte bağışlama olsaydı, mirasçıların kanıtlaması son derece kolay olur ve dolayısıyla iptal gündeme gelirdi.

Ancak yapılan işlem, açıkça bağış işlemi. Özdeki işlem de bağış, resmi şekil de bağış.

Olayınızda, mirasçıların muvazaa iddiası neye dayanmaktadır? Muris, yasal varislerinden mal kaçırmak için, onların saklı paylarını gidermek için bağış yaptı mı demekteler muhtemelen.

Muvazaanın tanımı bu değil. Muvazaa; danışıklı işlem, üçüncü kişileri yanıltmak için, tarafların aslında yaptıkları bir işlemi başka bir işlemmiş gibi göstermiş olmaları.Dolayısıyla bence muvazaa yok.

İptal sözkonusu olmamalı diye düşünüyorum. Ama tenkis, saklı payı giderme kastının ispatına ihtiyaç olmaksızın, bağışlama ölümden önceki bir yıllık süre içinde olduğundan, 565/3.m. hükmü gereği tenkise tabi.Bu kesin.

Yalnız iptalle ilgili tereddütlerim var. İçtihatları arıyorum.

Saygılarımla...
Old 07-10-2006, 14:43   #6
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Yine bağışın iptalinin, ancak Borçlar Kanunun genel hükümlerinde düzenlenen, hata,hile,ikrah,fesat gibi haller nedeniyle ancak geçersizliğinin ileri sürülüp iptalinin istenebileceğini...Bu unsurlar yoksa bağışın iptal edilemeyeceğini, ancak saklı paylara tecavüz ettiği nispette tenkise tabi olacağını...
Old 07-10-2006, 14:46   #7
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Mesela bir karar:
Burada da bağışlama, ölüme çok yakın bir tarihte yapılmış. Ve varisler, bağışlama sözleşmesinin, murisin ölümünden sonra yapıldığı ve sahte olduğu iddialarına dayanarak ve ilgili tapu memuru vd. ilgilileri hakkında suç duyurusunda da bulunarak, bağışın iptali hakkında dava açmışlar.

T.C.
Y A R G I T A Y
Birinci Hukuk Dairesi

E. 1989/12809
K. 1989/14021
T. 27.11.1989

* BAĞIŞ SÖZLEŞMESİ
(Sahtecilik)
(Bekletici sorun)

ÖZET : "Hukuki ehliyetsizlik" iddiası ancak doktor raporu ile kanıtlanabilir.
Mahkemenin böyle bir rapor elde etmeden miras bırakanın ehliyetsizliğini
hükme dayanak yapması doğru değildir.

Sahtecilik suçu ile kovuşturulan tapu müdürü hakkındaki soruşturma sonucu
öğrenilmemiş, çıkacak ve kesinleşecek bir mahkumiyet kararının hukuk hakimini
saptanan olgular yönünden bağlayacağının, bir bekletici sorunun gündeme gelip
gelmeyeceğinin düşünülmemesi doğru değildir.

(818 s. BK. m. 53)

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel
Mahkemece verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde
temyiz edildiğinden; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacılar, miras bırakanlarının ölümünden sonra düzenlendiğini ileri
sürdükleri bağış sözleşmesinin "sahtecilik" nedeniyle geçersiz olduğunu,
gerçekte böyle bir bağış yapılmadığını bildirerek iptal ve tescil
istemişlerdir.

Mahkemece, "miras bırakan Ali'nin ölümüne çok yakın ve hastalığının
tartışmasız olduğu bir dönemde bu tür bir işlemi yapma yeteneği ve temyiz
kudreti bulunmamaktadır. İkinci karısı olan davalının mal edinmek amacıyle
acele ve miras bırakanı zorlayarak bağışı elde ettiği kanısına varılmıştır"
yolundaki gerekçelerle dava kabul edilmiştir.

Öncelikle belirtmek gerekirki; bu gerekçeler, savın ileri sürülüş biçimi ile
ilgili değildir. Şöyleki; davacılar miras bırakanlarının böyle bir bağışı
yapmadığını, akit tablosundaki parmak izi, mühür yada imzanın, miras
bırakanlarına ait bulunmadığını, davanın başından sonuna kadar
açıklamışlardır.

Oysa mahkemece; bu yönde bir soruşturmaya girişilmemiş, akit tablosunun aslı
getirtilmemiş, satış sözleşmesinin kimler arasında yapıldığı, imzaların
(parmak yada mühür izi olabilir) kimlere ait olduğu, tablonun ve dayanağı
belgelerin esas ve biçim yönünden hukuksal sağlığa sahip bulunup bulunmadığı,
aktin Dairede mi, ikametgahta mı düzenlendiği, düzenleme yapan memur
Serpil'in imzası altına sonradan ve niçin "yanılgı şerhi" verildiği, bağışta
bulunan için neden bir doktor raporuna gereksinme duyulmadığı, sözleşmenin
gerçekte hangi tarihte yazıldığı hiç araştırılmamış, bu yöndeki kanıtlar
toplanıp değerlendirilmemiştir.

"Hukuki ehliyetsizlik" iddiası ancak ve ancak doktor raporu ile
kanıtlanabilir.

Mahkemenin böyle bir rapor elde etmeden miras bırakanın ehliyetsizliğini hükme
dayanak yapmasında da isabet yoktur.

Ayrıca, sahtecilik suçu ile kovuşturulan tapu müdürü hakkındaki soruşturma
sonucu öğrenilmemiş, çıkacak ve kesinleşecek bir mahkumiyet kararının hukuk
hakimini saptanan olgular yönünden bağlayacağı, bir "bekletici sorunun"
gündeme gelip gelmeyeceği düşünülmemiş, Borçlar Kanununun 53. maddesi
gözetilmemiştir.

O halde; dava dilekçesi çerçevesinde, yöntemine uygun biçimde yanların
kanıtları özenle toplanıp birlikte değerlendirilmeli ve ondan sonra ortaya
çıkacak duruma göre hüküm kurulmalıdır.

Yüzeysel bir incelemeye dayanılarak verilen karar doyurucu olamaz.

Davalılar vekilinin temyiz itirazları açıkalanan bu yönlerden dolayı
yerindedir. Kabulü ile hükmün belirlenen nedenlerden ötürü HUMK.nun 428.
maddesi uyarınca (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene verilmesine,
27.11.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 07-10-2006, 15:04   #8
janisjoplin

 
Varsayılan

Evet onların muvaaza olarak öne sürdükleri bu. Diğer mirasçılar dan mal kaçırmak için böyle bir şey yaptığımızı öne sürüyorlar. Ayrıca dedem bağış yaptığı dönemde gayet sağlıklıydı. Elimiz de doktor raporu da var. Karşı taraf felçli olduğunu söylüyor. Gerçekten yardımlarınız için çok teşekkür ediyorum. Mahkeme kasım ayın da. Umarım sonuç istediğimiz gibi olur.
İyi çalışmalar...
Old 07-10-2006, 15:17   #9
janisjoplin

 
Varsayılan

Ayrıca yapmamızı önerebileceğiniz bir şey varsa çok sevinirim.
Old 08-10-2006, 01:55   #10
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Yargıtay HGK

1992/02-536 E.
1992/000620 K.
21.10.1992 T.

[*]FÜRUA BAĞIŞ

Fürua yapılan tarla bağışı M.K. 603/2 madde kapsamında değildir.

Davacı ispat yükü altında olup 603/1 kapsamında iade istenebilir.

(743 s. MK. m. 603)

Temyiz eden: Davacılar

Taraflar arasındaki "mirasta iade, tapu iptali - tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 3.3.1989 gün ve 1986/620 E. 1089/80 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 26.2.1990 gün ve 1990/83/8-2308 sayılı ilamiyle; (...Dava miras bırakanın sağlığında füru lehine yaptığı bağışlar hakkında açılan mirasta iadeye ilişkindir. O halde davalılar bağışın iadeye tabi olmadan yapıldığını ispat zorunluluğundadırlar. Oysa davalı Mustafa Yurttaşın delil ikame etmediği diğer davalı Kemal Yurttaş ile Hüseyin Yurttaş mirasçıları durumundaki davalıların ise ikamet ettikleri delil ile bağışın iadeye tabi olmadan yapıldığı ispatlayamadıkları gerçekleşmiştir.

Bu nedenle davanın vazgeçilen taşınmaz dışında kabulü gerekirken yazılı düşüncelerle isteğin reddedilmesi usul ve kanuna aykırıdır.) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü.

Dava mirasta iade isteğine ilişkindir. Taraflar kardeştir. Davacılar müşterek miras bırakanları babalarının dava konusu taşınmazı miras hissesine mahsuben davalı kardeşlerine bağışladığını ileri sürerek bu yerin terekeye iadesini talep etmişlerdir. Davalı, bağışın miras payına mahsuben değil kayıtsız şartsız yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir. Özel Daire ile mahkeme arasındaki görüş ayrılığı ispat yükünün hangi tarafa ait olduğu noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle M.K.nun 3. fıkrasında yer alan mirasta iade ile ilgili M.K.nun 603. maddesinde getirilen tüm sistem üzerinde durulması gereklidir. Hukuk Genel Kurulu’nun 29.1.1986 gün ve 280-58, yine 13.5.1987 gün 776-361 ve 12.10.1988 gün 326-785 sayılı kararlarında açıkça vurgulandığı üzere anılan 603. maddenin 1. bendinde kanuni mirasçılara müteveffa tarafından yapılan teberrulara ilişkin olarak "kanuni mirasçılar, miras hissesine mahsuben müteveffanın sağlığında almış oldukları bütün teberruları terekeye iadeye birbirlerine karşı mükelleftirler" hükmü getirilmiş, 2. fıkrada ise müteveffa tarafından füru lehine yapılan teberrulara ilişkin olarakta "müteveffa tarafından hilafına açıkça bir teberru yapılmış olmadıkça füru lehinde bahsedilen cihaz, tesis masrafı borçtan ibra suretiyle de bu kabilden sair suretlerde bahsedilen menfaatler iadeye tabiidir" hükmüne yer verilmiştir. Yine M.K.nun 6. maddesinde ispat yükü konusunda genel bir kural konulmuş ve "kanun hilafını emretmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur" denilmiştir.

Medeni Kanunun 603. maddesi füru yararına yapılan bağış konusunu özel olarak ikinci fıkrada düzenlemiştir. İkinci fıkra hükmünden açık bir şekilde anlaşılmaktadır ki, bu konuda öncelikle miras bırakanın irade beyanına başvurulacaktır. Asıl olan miras bırakanın arzusuna saygı göstermektir. Miras bırakanın açık bir irade beyanında bulunması halinde bu irade esas alınacaktır. Açık irade beyanında bulunulmaması halinde yasal düzenlemenin getirdiği ilkelerden hareket olunmalıdır. Füru yararına yapılan bağışları düzenleyen 2. fıkra tümü ile değerlendirildiğinde görülecektir ki, yasa koyucu ortaya bir karine koymuştur. "Füru yararına yapılan bağışlar onun miras payına mahsuben yapılmıştır ve iadeye tabidir". Bu karine aslında bir babanın çocukları arasında eşit davranması yolundaki tabii duyguya da uygun düşmektedir. Yasa koyucu babanın çocukları arasında bir ayrım yapma gereğinin de hayatın olağan akışı içerisinde belirebileceğini gözeterek miras bırakana bu konuda hareket edebilme olanağını da getirdiği düzenlemede "hilafına açıkça bir teberru yapılmış olmadıkça" sözlerini kullanmak suretiyle bu yolu açmıştır. O halde iade borcunda Medeni Kanunun 6. maddesindeki genel kurul uyarınca ispat yükü öncelikle iade isteyen fürua düşerse de iade isteyen, iadeye tabi olduğunda uyuşmazlık olmayan mallarda az önce açıklanan yasal karineden yararlanacağından ispat yükü yer değiştirecek karinenin aksini savunan lehine tasarrufta bulunulan füruun bağışın iadeye tabi olmadan yapıldığını ispat zorunda bulunduğunun uyuşmazlık konusu olmaması halinde uygulanacaktır. Demek ki, MK. 603. maddesinin 2. fıkrasında sayılan menfaatler söz konusu olduğunda asıl olan bunların iadeye tabi olduğudur ve yukarıda açıklanan hakiki esaslar uyarınca iadeye tabi olmadan bahsedildiğini yararına tasarrufta bulunulan füru ispat zorundadır. Bahsedilen menfaatler 2. fıkrada sayılanlar dışında ise, durum ne olacaktır? Bu takdirde tabiatıyla yasal karinenin devreye girmesinden söz edilemiyeceğinden Medeni Kanunun 6. maddesindeki genel kural uyarınca iadeye tabi olarak yapıldığını ispat yükü iade isteğinde bulunan fürua düşecektir. İsviçre Federal Mahkemesi de bu görüştedir. Jdt 1951 - 1-324; JDT 1951-1-438 (Prof. Dr. N. Kocayusufpaşaoğlu, Miras Hukuku Sh.472). Belirtmek gerekir ki Yasa koyucu füru yararına bahsedilen her türlü menfaatlerde yasal karinenin uygulanacağı görüşü ile 603/2. fıkrayı genel bir kural olarak benimsemek isteseydi, bu durumda bahsedilen menfaatler açısından cihaz, iş kurma yardımları gibi bir yoruma girmesine gerek bulunmadığı kuşkusuzdur. Yasa koyucu fürua yapılan teberrularla ilgili olarak, nitelik yönünden bir sınırlandırma getirmiş ve bu sınırlandırmadan vazgeçmeksizin aynı nitelikteki menfaatleri de maddenin kapsamına almıştır. Gerçekten MK.nun 603/2. maddesi ile kaynak İsviçre Metni farklı ise de bu farklılık hukuki esaslarda değil sadece niteliğe ilişkin kapsamdadır. Kaynak metinde nitelik daha geniş tutulmuştur. Ve MK.nun 603. maddesini karşılayan kaynak İsviçre metninin 626/2. maddesinde (Abandona da bians) mal varlığının devri sözlerine yer verilmiştir. Somut olayda marus tarla cinsindeki taşınmazlarını davalı çocuklarına kayıtsız şartsız bağışlamıştır. Tüm dosya içeriğine göre, davacılar tarafından füru lehine yapılan bağışın M.K.nun 603/2. maddesinde de ifadesini bulan cihaz, tesis masrafı borçtan ibrayı sağlamak amacına yönelik bulunduğu ya da nitelik itibariyle bu kabilden bahşedilen bir menfaat kapsamında olduğu ve iadesinin gerektiği tanıklanamamıştır.

Bu itibarla yerel mahkemece mevcut delillerin değerlendirilmesi suretiyle davanın reddedilmesi doğrudur. O halde direnme kararı onanmalıdır.

SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 21.10.1992 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Old 08-10-2006, 02:15   #11
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

İade?
İptal?
Ve soru işaretsiz tenkis...


*

Yargıtayın birbirini takip eden ve yukarıya aldığım HGK na dek, öncesindeki HGK larında, fürua yapılan bağışın, miras hissesine mahsuben yapılmış sayılacağına dair karine kabul edildiği, aksini ispatın bağışlamadan yararlanana düştüğü belirtilirken, yukarıdaki (bulabildiğim en son tarihli) HGK nda ise, karineyi, 2.fıkradakiler için (fıkrada sayılanların belirlenmiş olduğu, genel anlatım içermediği gerekçeleriyle) geçerli kabul ederek, somut olaydaki gibi fürua tarla/taşınmaz bağışını m.603/1 kapsamında değerlendirmek gerekir, karine ise 603/2 için vardır, 603/1 için sözkonusu değildir, dolayısıyla ispat yükü, iadeyi isteyen, bağışlamanın davalının miras payına mahsuben yapıldığını iddia eden davacıya aittir demiştir.

***

Şimdilik kaydıyla düşüncelerim:

-İADE: Davacı varis, bağışlamanın, davalı füruun miras hissesine mahsuben yapıldığını kanıtlayamadığı takdirde, iade söz konusu olmayacak.

-İPTAL: Muvazaalı bir işlem sözkonusu olmadığından, görünürdeki işlem de, özdeki işlem de bağışlama olduğundan, bağışlamanın muris tarafından hata,hile,ikrah veya irade fesadı gibi nedenlerle yapıldığı davacı yanca kanıtlanamadıkça , iptali söz konusu olmayacak.

-TENKİS: Bağışlama , murisin ölümünden bir yıldan daha fazla zaman önce sözkonusu olsaydı, davacının tenkis isteğinin kabul edilebilmesi için, murisin saklı payı giderme kastının kanıtlanması gerekecek, bu kanıtlanabildiği takdirde, tenkis gündeme gelecek. Ancak sizin olayınızdaki gibi, murisin ölümünden önceki bir yıl içind eyapılmış olan bağışlamalar, saklı payı giderme kastının araştırması yapılmaksızın, yasa gereği , saklı payı zedelediği oranda, tenkise tabi olacak.
Old 09-10-2006, 22:09   #12
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Yargıtay 1.HD E. 2005/4850 MURİS MUVAZAASINA DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL OLMAZSA TENKİS TALEBİ ( Hibe Şeklinde Yapılan Temlikin Tapu İptali ve Tescile Değil Şartları Varsa Tenkise Konu Edilebileceği - Tenkiste Uygulanacak Usul ve Esaslar )


Kararın tam metnini kazanci ya abone olmadığım için göremiyorum. Ancak kararı arıyorum.

Dava terditli açılmamışsa, yargılama aşamasında ıslah edilmezse ve bir yıllık tenkis davası açma süresi de bu aralıkta karşı yanca geçirilirse, murisin arzusu tam anlamıyla yerine gelecek gibi görünüyor.

Kolaylıklar diliyorum.
Old 10-10-2006, 00:50   #13
janisjoplin

 
Varsayılan

Gerçekten yardımlarınız için tekrar tekrar teşekkür ediyorum.
Netice:2-Terditli olarak muvazaa sebebiyle tapu iptali ve tescil davamız.... diye devam ediyor.
Bir de sanırım şöyle bir şey var. Saklı pay zedelenmiyor. Belli bir oran da biz bağış yapılabiliyormuş diye biliyorduk. Saklı pay zedelenmediği takdir de onların kazanma ihtimali yok sanırım!. Umarım istediğimiz gibi olur.
Size de iyi çalışmalar çok sağolun..
Old 27-11-2013, 01:14   #14
tahliye

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Yargıtay 1.HD E. 2005/4850 MURİS MUVAZAASINA DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL OLMAZSA TENKİS TALEBİ ( Hibe Şeklinde Yapılan Temlikin Tapu İptali ve Tescile Değil Şartları Varsa Tenkise Konu Edilebileceği - Tenkiste Uygulanacak Usul ve Esaslar )

Kararın tam metnini kazanci ya abone olmadığım için göremiyorum. Ancak kararı arıyorum.

Kolaylıklar diliyorum.


T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/4850

K. 2005/5918

T. 11.5.2005

• MURİS MUVAZAASINA DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL OLMAZSA TENKİS TALEBİ ( Hibe Şeklinde Yapılan Temlikin Tapu İptali ve Tescile Değil Şartları Varsa Tenkise Konu Edilebileceği - Tenkiste Uygulanacak Usul ve Esaslar )

• TENKİS TALEBİ İNCELENİRKEN UYGULANACAK USUL VE ESASLAR ( Muris Tarafından Hibe Şeklinde Yapılan Taşınmaz Devrinin Tapu İptali ve Tescile Değil Tenkis Talebine Konu Edilebileceği )

• HİBE ŞEKLİNDE YAPILAN TAŞINMAZ DEVRİ ( Muris Muvazaasına Dayalı Tapu İptali ve Tescil Talebine Değil Tenkis Talebine Konu Edilebileceği )

• TAPU İPTALİ VE TESCİLE DEĞİL TENKİSE KARAR VERİLMESİ GEREĞİ ( Murisin Hibe Şeklinde Yaptığı Tasarruf Nedeniyle )

818/m.18,213

4721/m.564,570,706

ÖZET : Miras bırakanın tek malvarlığı olan dava konusu taşınmazını oğullarına devretmesini gerektirir bir sebebinin bulunmadığı, satış bedeli ile gerçek değer arasında açık fark olduğu, işlemlerin kız çocuklardan mal kaçırmak ve saklı payları etkisiz kılmak amacıyla yapıldığı anlaşıldığından, davalı Hakkı'ya devredilen pay bakımından iptal tescile karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Adı geçen davalının temyiz itirazları yerinde değildir. Ne varki, davalı Şener'e yapılan temlikin hibe şeklinde gerçekleştirildiği, bu tür işlemlerde 1.4.1974 tarih ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı ancak tenkis hükümlerinin uygulanabileceği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, davalı Şener'e devredilen pay yönünden tenkis şartlarının oluşup oluşmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, anılan pay hakkında da iptal tescile hükmedilmesi isabetsizdir.

DAVA : Taraflar arasında görülen dava ve birleşen davada;

Davacılar, müşterek miras bırakan anneleri Gülsüm'ün çekişmeli 3240 parsel sayılı taşınmazının bir kısmını davalı oğlu Hakkı'ya kalan kısmını da davalı diğer oğlu Şener'e mal kaçırmak amacıyla muvazaalı biçimde devrettiğini ileri sürerek tapu iptali tescil, olmadığı takdirde tenkis istemişlerdir.

Davalı Hakkı, satın aldığı hissenin bedelini ödediğini savunmuş, diğer davalı Şener ise kendisine hibe edilen pay yönünden tenkis isteğini kabul ettiğini belirtmiş ayrıca davalı Hakkı'ya temlik edilen pay hakkında aynı nedene dayanarak 2003/964 Esas Sayılı iptal tescil davası açmış ve anılan dava eldeki dava ile birleştirilmiştir.

Mahkemece, miras bırakanın mal kaçırma amacıyla hareket ettiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle her iki davanın kabulüne davacılar ve birleşen davacının payları oranında tapu iptali ve tescile karar verilmiştir.

Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı.Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava ve birleştirilerek görülen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.

Mahkemece, her iki davanın kabulüyle tapu iptali ve tescile karar verilmiştir.

Getirtilen akit tablolarından, tarafların müşterek mirasbırakanı Gülsüm'ün maliki bulunduğu çekişmeli 3240 parsel sayılı taşınmazının 2000/396 payını 10.9.1999 tarihinde davalı oğlu Şener'e hibe, kalan 196/396 payını da 5.1.2000 tarihinde davalı oğlu Hakkı'ya satış suretiyle temlik ettiği görülmektedir.

Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; miras bırakanın tek malvarlığı olan dava konusu taşınmazını oğullarına devretmesini gerektirir bir sebebinin bulunmadığı, satış bedeli ile gerçek değer arasında açık fark olduğu, işlemlerin kız çocuklardan mal kaçırmak ve saklı payları etkisiz kılmak amacıyla yapıldığı anlaşıldığından, davalı Hakkı'ya devredilen pay bakımından iptal tescile karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Adı geçen davalının temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.

Ne varki, 2000/396 payın davalı Şener'e temlikinin hibe şeklinde gerçekleştirildiği, bu tür işlemlerde 1.4.1974 tarih ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı ancak tenkis hükümlerinin uygulanabileceği kuşkusuzdur.

Bilindiği üzere; tenkis ( indirim ) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların ( tebberru ) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu ( inşai ) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul;miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma ( temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür.Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir ( MK.565 ). Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif ( nesnel ) ve subjektif ( öznel ) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez.

Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda ( ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1,2 ve 3 bentlerinde gösterilenler ) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.

Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda ( SABİT TENKİS ORANI ) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı ( MK.564 ) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.

Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir.

Hal böyle olunca, davalı Şener'e devredilen pay yönünden yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken anılan pay hakkında da iptal tescile hükmedilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Davalı Şener'in temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.5.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hayata Kayıtsız Şartsız İnanmak Av.Habibe YILMAZ KAYAR Site Lokali 7 28-07-2004 19:00


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06549692 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.