Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İstirdat - Kesinleşme - Baki KURU

Yanıt
Konu Notu: 2 oy, 5,00 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 22-06-2011, 12:47   #1
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan İstirdat - Kesinleşme - Baki KURU

Tartışmaya açmak istediğim konuya yakın kavramlar forumda tartışılmış ama tam da bu konu ile ilgili bir başlık bulamadım.

Öncelikle kabuller:

1- Menfi tespit davası sonunda verilen kararlar kesinleşmedikçe icraya konu edilemez.

2- Bu şart, hükmün eklentileri (yargılama giderleri gibi) için de geçerlidir.

3- Menfi tespit davası devam ederken, dava konusu borcun ödenmesi sebebiyle dava istirdat davasına dönüşürse burada da kesinleşme şartı aranacaktır.

Gelelim Baki KURU hocamıza... Tam da bu konu ile ilgili yazdığı eserinde (Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası) hocamız yukarıdaki üç prensibi de etraflıca irdelemiştir.

Gelgelelim, İSTİRDAT DAVASI başlığındaki açıklamalarında aynen:

Borçlu, istirdat davası sonucunda lehine almış olduğu ilamı hemen icraya koyabilir. (m.32) Bunun için ilamın kesinleşmesi şart değildir; çünkü ilamın konusu bir para alacağıdır. (HUMK m. 443/1 - İİK m.36) (s.265 - 266)

Ben yukarıdaki prensiplerden 3.'sü ile çelişir gibi görünen bu görüşü şu şekilde yorumluyorum.

Menfi tespit ve istirdat davaları sonunda verilen kararlar kural olarak kesinleşmeden icraya konu edilemezler. Menfi tespit davaları için bu kural kesin ise de, istirdat davalarında bir ayrım söz konusudur. Öncelikle belirtelim ki, icranın eski hale iadesi için, yani ödenmiş takip dosyası borcunun geri alınması için menfi tespit (ya da istirdat) davasının kesinleşmesinin beklenmesi hukuka akla ve mantığa uygundur. Zira kesinleşme beklenmeden icranın iadesi imkanı tanınırsa ve sonradan temyiz mahkemesi bu kararı bozarsa yeni hukuki sorunlar doğacaktır.
Ana kuralın istisnası kendini, istirdat davalarında gösterir. Şayet istirdat davasının kökeninde bir icra takibi söz konusu ise kesinleşme şartı yine aranacaktır. Ancak ortada bir takip yoksa ve dolayısıyla iade edilecek bir icra da yoksa işte bu durumda kesinleşme şartı aranmaz; çünkü artık davanın konusu sadece bir paranın ödenmesinden ibarettir.


Bu yorumum ve sayın hocamızın alıntısı ile ilgili görüş belirtecek meslektaşlara şimdiden teşekkürler...

Selam ve saygılarımla...
Old 23-06-2011, 08:27   #2
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan İrdeleme

1.Yapılan takip üzerine menfi tespit davası açılması:
1.1.İİK.m.72/5: Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlâmın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir.
1.2.İİK.m. 72/6.fıkrasına göre; borçlu menfi tespit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya "istirdat davası" olarak devam edilir.
1.2.1.İlâm davacı/borçlu lehine olursa…Kesinleşmesi beklenir !
Alıntı:
3- Menfi tespit davası devam ederken, dava konusu borcun ödenmesi sebebiyle dava istirdat davasına dönüşürse...

2.İcra takibi olmadan menfi tespit davası açılması:
2.1.Yapılmış bir icra takibi olmadan da borç tehdidi altında olan kişinin menfi tespit davası açabileceği, İİK.m. 72/2’de açıkça düzenlenmiştir.
2.2.Dava sırasında borç ödenmiş olursa…! Davaya İstirdat davası olarak devam edilecek, ilâm davacı lehine olursa,-kesinleşme beklenmeden- icraya konulabilir.
Old 23-06-2011, 11:04   #3
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Sayın Metin,

Yanıtınız için teşekkürler. Bu argümanlarla icra mahkemesine cevap verdik ve takibin iptali isteminin reddini talep ettik.

İcra mahkemesi talebimizi reddetti ve şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verdi.

Kararı, aynı gerekçelerle temyiz ettim, neticesini bekliyoruz.

İşin garip yanı, bu konuda bir tane Yargıtay kararı bulamadım!

Karar fetişizmi yapmak istemem ama... işte bazen de gerekiyor.

Selam ve saygılarımla...
Old 23-06-2011, 14:50   #4
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Av.Hakan EREN,

Alıntı:
Yazan Av.Hakan EREN
...Ancak ortada bir takip yoksa ve dolayısıyla iade edilecek bir icra da yoksa işte bu durumda kesinleşme şartı aranmaz; çünkü artık davanın konusu sadece bir paranın ödenmesinden ibarettir...
İİK m.72 düzenlemesinde, şartların gerçekleşmesi halinde verilecek olan tedbir kararı: İCRA TAKİBİNİN VARLIĞINA ilişkindir; başka bir deyişle İİK m.72'de bahsedilen tedbir, ortada bir icra takibi olduğunu/olması halini/olacağını ön şart olarak kabul eder.

İİK m.72: "...İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.

İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir..."

İstirdat davası nedir?

İİK m.72: "...Borçlu, menfi tespit davası zımnında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.(1)

Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.(2)..."

(1) Menfi tespit davası zımnında alın(may)an tedbir kararından bahsedildiğine ve tedbir kararı da icra takibinin varlığı halinde söz konusu olduğuna göre istirdat davası, icra takibinin varlığı halindeki davadır.

(2) Takibe itiraz edilmemiş veya takibe itiraz edilmiş, fakat itirazın kaldırılmış olması halinden bahsedildiğine göre; istirdat davası, icra takibinin varlığı halinde söz konusu olan davadır.

Yani istirdat davası, borçlu olunmayan paranın, "icra takibinin varlığı" sebebiyle cebri icra tehdidi altında ödenmesi halinde söz konusu olan davadır. Sebepsiz zenginleşme davasının bir çeşididir; lakin kendisi değildir. Bu durumda şöyle diyebiliriz (konuyu açıklamak maksadıyla ) sebepsiz zenginleşme davası sonucunda alınan ilamın icrası için kesinleşmesi gerekmez; sebepsiz zenginleşme davasının bir çeşidi olan istirdat davası bunun istisnasıdır.

Neticeten sayın hocamın "ortada bir takip yoksa" ile başlayan cümlesindeki görüşüne sonucu itibariyle katılıyorum; lakin bu halde bahsedilen davanın adı, (ortada bir takip olmamakla) istirdat davası değildir* (diye düşünüyorum ).

* Farklı yönde yargıtay kararları ve doktrin görüşleri vardır; lakin yukarıda açıkladığım gerekçe sebebiyle bu görüşlere katılmıyorum.

Saygılar...
Old 23-06-2011, 16:05   #5
halit pamuk

 
Varsayılan

Tam olarak ne demek istediğinizi anlamadım ama

Cevap şu şekilde verilebilir:

İcra Hukuku anlamında menfi tespit ve daha sonrasında istirdat davasına dönüşmüş bir dava varsa kesinleşme mutlaka aranıyor.

Örnek bir karar:

.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
Esas : 2005/12765
Karar : 2005/16778
Tarih : 01.01.2005


Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklılar vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :

Takip dayanağı ilam müstakilen açılan istirdat davası niteliğinde olup kesinleşmeden takip konusu yapılabilecek nitelikteki ilamlardandır. İcra mahkemesi karar gerekçesinde yer alan İİK' nun 72/5 maddesinin somut olayda bu nedenle uygulama yeri yoktur. Öte yandan, dayanak ilamın incelenmesinde, menfi tespit olarak açılıp davanın istirdata da dönüşmediği görülmekle icra mahkemesince takip dayanağı ilamın kesinleşmediğinden bahisle takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.'nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 12.09.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi


Kaynak :Hokus Pokus



2) Eğer icra hukuku anlamında bir menfi tespit ve istirdattan söz etmiyorsak (bir icra tehditidinden söz etmiyorsak)bu durumda kesinleşme aranmıyor:

Örnek Karar:


T.C.

YARGITAY
12. Hukuk Dairesi







-YARGITAY

2010/5790 E
2010/17969 K

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme ının müddeti temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

İİK'nun 72. maddesinin 7. fıkrasına göre, İcra ve İflas Hukuku anlamında İstirdat
davasını, kesinleşmiş icra takibi dolayısı ile cebri icra tehdidi altında olmadığı bir parayı ödemek mecburiyetinde kalan şahıs açabilir.

İİK.nun 72/6. maddesi gereğince menfi tespit
davasının istirdat davasına dönüşmüş olması, bu ilamın için kesinleşmesi koşulunu ortadan kaldırmaz. İlamda yer alan eklentiler için de aynı kuralların uygulanması zorunludur.

Somut olayda Yenice Karaboğa Ltd. Şti'nin, Kütahya Belediye Başkanlığı, Nurcihan Gedik ve Cihan Teknik Ltd. Şti. aleyhinde açtığı davada, belediyenin hakedişlerinden kestiği 8.000 TL'nin ve daha önce Yenice Karaboğa İnş. Nak.Ltd. Şti'nin Kütahya Belediyesi aleyhinde başlattığı Kütahya İcra Müdürlüğü'nün 2004/1908 Esas sayılı dosyasında, alacaklı şirkete belediye tarafından para dolayısı ile borçlu olmadığının tespit
ini talep etmiştir. Kütahya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi davanın reddi ile birlikte davalılar Teknik İnş. Ltd. Şti ve Nurcihan Gedik lehine 4.600 TL nisbi vekaletin davacıdan alınmasına hükmetmiş ve anılan bu vekalet ücreti şikayete konu takip dosyasında ilamlı icraya konulmuştur. Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, takibe konu ilamla ilgili dava, İİK'nun 72. maddesinde menfi tespit ve istirdat davası olmadığından, bu dava sonucunda kararların için ilamın kesinleşmesi gerekli değildir. Aynı kural hükmedilen ve takibe konan ilam vekalet ücreti için de geçerlidir.

Mahkemece reddi gerekirken kabulüne ve takibin iptaline karar isabetsizdir.

SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle
Old 24-06-2011, 08:47   #6
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Sayın Av.Hakan EREN,



Yani istirdat davası, borçlu olunmayan paranın, "icra takibinin varlığı" sebebiyle cebri icra tehdidi altında ödenmesi halinde söz konusu olan davadır. Sebepsiz zenginleşme davasının bir çeşididir; lakin kendisi değildir. Bu durumda şöyle diyebiliriz (konuyu açıklamak maksadıyla ) sebepsiz zenginleşme davası sonucunda alınan ilamın icrası için kesinleşmesi gerekmez; sebepsiz zenginleşme davasının bir çeşidi olan istirdat davası bunun istisnasıdır.

Neticeten sayın hocamın "ortada bir takip yoksa" ile başlayan cümlesindeki görüşüne sonucu itibariyle katılıyorum; lakin bu halde bahsedilen davanın adı, (ortada bir takip olmamakla) istirdat davası değildir* (diye düşünüyorum ).

* Farklı yönde yargıtay kararları ve doktrin görüşleri vardır; lakin yukarıda açıkladığım gerekçe sebebiyle bu görüşlere katılmıyorum.

Saygılar...

Sayın Öksüz,
Kesinleşme şartının, ortada bir takip varsa aranması gerektiği, buna karşılık, takip yoksa kesinleşme şartının aranmayacağı konusunda sanıyorum hemfikiriz...

Farklı bir bakış açısı getirdiğiniz nokta, davanın nitelendirilmesi sorununadır...

Siz böyle bir davanın "istirdat ya da menfi tespitten dönüşmüş istirdat" olarak değil "sebepsiz zenginleşme" olarak adalandırılması gerektiğini savunuyorsunuz.

Ortada bir takip yoksa ve hukuki dayanağı olmamasına rağmen ödenmek zorunda kalmış bir paranın iadesi için doğrudan dava açıldığı durumlarda bu davanın sebepsiz zenginleşme olarak nitelendirilmesi doğrudur.

Ancak (sebebini tam olarak ifade edememekle beraber) menfi tespit davası olarak başlanmış bir davanın devamı esnasında, dava konusu para ödenmek zorunda kalınırsa bu davanın dönüşeceği isim "istirdat" mıdır, "sebepsiz zenginleşme" midir, soru işareti...

Farklı bakış açınız için açık teşekürler...

Saygılarımla.
Old 24-06-2011, 09:03   #7
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Anlamak için...

Alıntı:
Ortada bir takip yoksa ve hukuki dayanağı olmamasına rağmen ödenmek zorunda kalmış bir paranın iadesi için doğrudan dava açıldığı durumlarda

Sayın Eren,
Olay bağlamında, yapılmış olan ödemenin sebebi/gerekçesi?
Old 24-06-2011, 09:22   #8
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Olayı somutlaştıralım:

B, A'dan 10.000 TL alacaklı olduğu iddiası ile ihtar çekerek 7 gün içinde alacağın belirttiği banka hesabına ödemesini istiyor.

a) A, İhtar üzerine 10.000 TL'yi belirtilen banka hesabına ödeyip, genel mahkemede BK.61 vd. hükümlere göre İstirdat davası açıyor.

b) A, ihtara cevap vermiyor. B icra takibi yapınca, A ödeme süresi içinde borcu ödeyip, istirdat davası açıyor.

c) A ihtara cevap vermiyor. B, hakkında icra takibi yapınca borca itiraz edip, itiraz kaldırılınca cebri icra ile ödemek zorunda kaldığında, genel mahkemede istirdat davası açıyor.

d) A ihtara cevap vermeyip, doğrudan genel mahkemede Menfi Tespit davası açıyor. Dava devam ederken icra yoluyla borç ödendiği için dava istirdat davasına dönüşüyor.

Şimdi bu örneklere göre somut cevaplarımızı verelim.
Old 24-06-2011, 09:27   #9
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hulusi Metin
Sayın Eren,
Olay bağlamında, yapılmış olan ödemenin sebebi/gerekçesi?

Sayın Metin,

Bir hizmet alımı için borçlu, alacaklıya "vadeli" çekler verir.

Vade henüz gelmeden, alacaklının söz konusu hizmeti veremeyeceği anlaşılır. Çekler geri istenir ancak alacaklı çekleri iade etmez.

Vade henüz gelmeden, borçlu menfi tespit ve çeklerin iadesi için dava açar. Dava dilekçesi ile birlikte, çeklerin ibrazı halinde ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir eder. Mahkeme tedbir talebini reddeder. Çekler davanın devamı esnasında ibraz eden 3. kişilere ödenir.

Dava bu nedenle istirdada (Sayın Av. Nevra Öksüz'e sevgilerimle... ) dönüşür...

Davanın kabulüne ve çek meblağlarının toplamı kadar paranın davacıya ödenmesine karar verilir.

Olayın hikayesi bu...
Old 24-06-2011, 09:32   #10
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Olayı somutlaştıralım:

A, B'den 10.000 TL alacaklı olduğu iddiası ile ihtar çekerek 7 gün içinde alacağın belirttiği banka hesabına ödemesini istiyor.

a) A, İhtar üzerine 10.000 TL'yi belirtilen banka hesabına ödeyip, genel mahkelerde BK.61 vd. hükümlere göre İstirdat davası açıyor.

b) A, ihtara cevap vermiyor. B icra takibi yapınca, A ödeme süresi içinde borcu ödeyip, istirdat davası açıyor.

c) A ihtara cevap vermiyor. B, hakkında icra takibi yapınca borca itiraz edip, itiraz kaldırılınca cebri icra ile ödemek zorunda kaldığında, genel mahkemelerde istirdat davası açıyor.

d) A ihtara cevap vermeyip, doğrudan genel mahkemelerde Menfi Tespit davası açıyor. Dava devam ederken icra yoluyla borç ödendiği için dava istirdat davasına dönüşüyor.

Şimdi bu örneklere göre somut cevaplarımızı verelim.

(ARKADAŞLAR!

Sorular kazık...Vakit kazanmak için itiraz ediyorum

Eeee Sayın Dikici, galiba sorulardaki A ve B'ler karışmış. Düzeltir misiniz?

(Haydi arkadaşlar, bu bize 1-2 saat kazandırır)
Old 24-06-2011, 09:36   #11
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hakan EREN
(ARKADAŞLAR!

Sorular kazık...Vakit kazanmak için itiraz ediyorum

Eeee Sayın Dikici, galiba sorulardaki A ve B'ler karışmış. Düzeltir misiniz?

(Haydi arkadaşlar, bu bize 1-2 saat kazandırır)

Evet A ve B'ler düzeldi sanırım.
Old 24-06-2011, 09:57   #12
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Evet A ve B'ler düzeldi sanırım.

Ama hocam, alacaklı "B" olmuş, borçlu da "A"...

Biz hep alacaklının "A", borçlunun da "B", hatta zilyedin "Z", (vakit daralıyor...) olmasına programlanmışız...

Neyse daha fazla uzatamayacağız anlaşılan. mecbur başlayacağız, konuyu da ben başlattığıma göre... Kaçış yok...


CEVAPLAR:

a) Dava sonunda alınacak ilamın icraya konulması için kesinleşme şartı aranmaz. Çünkü ilamın konusu sadece bir para alacağının ödenmesidir.

b) Bu durumda kesinleşme şartı aranır. Çünkü ortada bir takip vardır ve "eski hale iade" için kararın kesinleşmesi yasanın aradığı bir şarttır. (İİK m.72/5)

c) Bu ya şaşırtma sorusu ben çözemedim, ya da cevabı (b) ile aynı... Hadi hayırlısı...

d) Takibin varlığı, ilamın icraya konu edilmesi için kesinleşme şartını burada da arayacaktır.

e) Bir soru da ben ekleyeyim:
A ihtara cevap vermeyip, doğrudan genel mahkemede Menfi Tespit davası açıyor. Dava devam ederken icra olmaksızın (çek örneği gibi) borç ödendiği için dava istirdat davasına dönüşüyor.

İşte benim olayım aynen de bu!
Bu durumda aynen (a) yanıtında olduğu gibi, ortada eski hale getirilecek bir takip olmadığı için ve ilamın konusu bir para alacağı olduğu için, kesinleşme şartı aranmaz.


Ek kağıt alabilir miyiz?

Yanıtlarım bundan ibarettir hocam.

Saygılarımla...
Old 24-06-2011, 10:34   #13
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hakan EREN
Ama hocam, alacaklı "B" olmuş, borçlu da "A"...

Biz hep alacaklının "A", borçlunun da "B", hatta zilyedin "Z", (vakit daralıyor...) olmasına programlanmışız...

Neyse daha fazla uzatamayacağız anlaşılan. mecbur başlayacağız, konuyu da ben başlattığıma göre... Kaçış yok...


CEVAPLAR:

a) Dava sonunda alınacak ilamın icraya konulması için kesinleşme şartı aranmaz. Çünkü ilamın konusu sadece bir para alacağının ödenmesidir.

b) Bu durumda kesinleşme şartı aranır. Çünkü ortada bir takip vardır ve "eski hale iade" için kararın kesinleşmesi yasanın aradığı bir şarttır. (İİK m.72/5)

c) Bu ya şaşırtma sorusu ben çözemedim, ya da cevabı (b) ile aynı... Hadi hayırlısı...

d) Takibin varlığı, ilamın icraya konu edilmesi için kesinleşme şartını burada da arayacaktır.

e) Bir soru da ben ekleyeyim:
A ihtara cevap vermeyip, doğrudan genel mahkemede Menfi Tespit davası açıyor. Dava devam ederken icra olmaksızın (çek örneği gibi) borç ödendiği için dava istirdat davasına dönüşüyor.

İşte benim olayım aynen de bu!
Bu durumda aynen (a) yanıtında olduğu gibi, ortada eski hale getirilecek bir takip olmadığı için ve ilamın konusu bir para alacağı olduğu için, kesinleşme şartı aranmaz.


Ek kağıt alabilir miyiz?

Yanıtlarım bundan ibarettir hocam.

Saygılarımla...


Est. Olayımızda; B, B dir Borçlu değildir. A da A dır, Alacaklı değildir.

Olaya şöyle bakmak lazım diye düşünüyorum:

BK.61. madde ile İİK:72. madde arasında istirdat davası niteliği itibariyle ciddi bir fark vardır. Nevra hanıma katılıyorum.

İİK.72. maddede borçlu kendisinin borçlu olmadığını düşündüğü halde özellikle sorularım kısmında (b) seçeneğinde net görülür, hataen değil, götürüp kendi ihtiyarıyla borcunu ödemesine rağmen, BK.61'den farklı olarak verdiğini geri isteyebilmektedir. BK.61 daha sınırlayıcıdır ve kişi bu durumda hataen kendisini borçlu sanarak ödediği için ve bunu ispatlayarak ancak verdiğini geri isteyebilmektedir. (BK.61, 1.cümle) Oysa İİK.72'de bazen borç bile bile rızaen de ödenebilir. Yani ortada bir hata yoktur ama faiz işlememesi veya masraf artmaması için (mesala) Menfi tespit davası açıldığı halde takip öncesi veya takip sonrasında kendi ihtiyarıyla borçlu ödemeyi yapabilir. İİK.72 bu durumda istirdata izin veriyor.

Ayrıca İİK.72. maddenin izin verdiği istirdat davası, özellikle İİK72/6.fıkra hükmünde açıkça kendini belli eder; ödemenin "Menfi tespit davası zımnında..." olması önemlidir. Yani Menfi tespit davası açıldığı halde takip öncesinde veya takip sonrasında ihtiyaren veya cebren ödeme yapılırsa, dava İİK:72. madde temelinde istirdat davasıdır ve kesinleşmesi şarttır.

Menfi tespit davası açılmadan takip öncesinde kendini borçlu sanarak yapılan ödeme İİK.72. maddenin aradığı manada Menfi tespit davası zımnında yapılan bir ödeme değildir ve bu durumda açılacak her dava BK.61'e tabidir diye düşünüyorum. İlamın kesinleşme şartı bu tür davalarda aranmaz. Esasen bu son olayda BK61/1 şartının ispatı da kolay değildir. Kişi rızasıyla ödüyor, kendini borçlu sanarak değil... Yani istirdata hakkının olmadığı bile söylenebilir.

Netice olarak;

Menfi tespit davası açıldıktan sonra ister takip öncesi ister sonrasında olsun, ister rızaen isterse cebren olsun, açılacak davada İİK.72.hükmü geçerli olur ve alınacak kararın kesinleşmesi zorunludur.

Diğer durumlarda değil.

Saygılarımla.
Old 24-06-2011, 10:55   #14
halit pamuk

 
Varsayılan

Saim bey'e aynen katılıyorum.

Olay için mahkemenin kararı doğru...

Şu şekilde bir özet yapabiliriz:

1) İİK.m.72 uyarınca takipten önce ya da sonra açılan menfi tespit davasının ilamının infazının kesinleşmesi şarttır.

2) İİK.m.72 uyarınca takipten önce ya da sonra açılan menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesi durumunda da ilamın infazı için kesinleşme şarttır.

3) İİK.m.72 uyarınca takipten önce ya da sonra DOĞRUDAN AÇILAN istirdat davasının ilamının infazı için kesinleşme zorunluluğu yoktur.

4) BK.m.61 (genel hükümler uyarınca açılan davalarada) kesinleşme zorunluluğu yoktur.

Burada İİKm.72 uyarınca açılan istirdata dönüşen bir menfi tespit davası olduğuna göre "kesinleşme" aranacaktır.
Old 24-06-2011, 13:14   #15
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlarım,

Anlıyorum ki söylemek istediğimi çok net izah edememişim Tekrar anlatmaya çalışayım:

Önce menfi tespit davası zımnında verilebilecek olan tedbir kararının incelenmesi ve değerlendirilmesi elzemdir.

İİK m.72: “İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.

İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir...”


Yani:
1- İkame ettiğiniz menfi tespit davası “icra takibinden önce” ise:
a) Tedbiri talep edeceksiniz
b) Alacağın en az %15’i teminat yatıracaksınız
c) Verilecek olan tedbir (kanundaki ifadeyi aynen yazıyorum) “icra takibinin durdurulması hakkında”dır. Olmayan bir icra takibini durduramazsınız.
Kanunun sağladığı tedbir güvencesi nedir? Borçluya diyor ki; şayet alacaklı icra takibi başlatmazdan evvel menfi tespit davası ikame edersen %15 teminatla, alacaklının icra takibi başlatması halinde icra takibinin durmasına karar verebilirim.

2- İkame ettiğiniz menfi tespit davası “icra takibinden sonra” ise:
a) Tedbiri talep edeceksiniz
b) Gecikmeden doğan zararları karşılayacaksınız ve artı olarak alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere teminat göstereceksiniz
c) Verilecek olan tedbir (kanundaki ifadeyi aynen yazıyorum) “icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi” hakkındadır.
Kanunun sağladığı tedbir güvencesi nedir? Borçluya diyor ki; şayet alacaklı icra takibi başlatmışsa ve sen menfi tespit davasını daha sonra ikame edersen gecikmeden doğan zararlar+ en az %15 teminatla, icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesine karar verebilirim.

Görüldüğü üzere menfi tespit davasında alınacak olan tedbir, menfi tespit davası icra takibinden önce de sonra da ikame edilmiş olsa, ön şart olarak bir icra takibinin mevcudiyetini aramaktadır.

Farklı görüşler vardır:
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=41194

Uygulamada Ankara mahkemeleri (benim de görüşüme uygun olarak) alacaklı, icra takibi başlatmadığı sürece tedbir kararı vermemektedir. THS’de de bu meyanda soruları olan birkaç meslektaşıma alabilip alamadığını sorduğumda mahkemenin tedbir kararı vermediğini söylemişlerdi.

Şimdi yukarıdaki açıklamalar sonrası (somut olay çerçevesinde) istirdat davasına bakacak olursak:
İİK m.72: “...Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir...”

Menfi tespit davası zımnında alın(may)an tedbir kararından bahsedildiğine ve tedbir kararı da ancak icra takibinin varlığı halinde söz konusu olduğuna göre istirdat davası, icra takibinin varlığı halindeki davadır. Böylece menfi tespit davasını ikame etmeniz sonrasında alacaklı, icra takibine geçmemişse ve buna rağmen siz dava konusu ettiğiniz parayı alacaklıya ödemişseniz; ödediğiniz parayı cebri icra tehdidi altında ödemediğinizden ve kanunda menfi tespit davasının istirdada dönüşmesi haliyle ilgili bir ödeme olmadığından menfi tespit davanız istirdat davasına dönüşmez.

Peki sayın Av.Hakan Eren’in anlattığı olaydaki durum nedir? İcra takibinden önce menfi tespit davası ikame edilmiştir; 3.kişilere (hamillere) para ödenmek zorunda kalınmıştır, para ödendikten sonra da mahkeme, menfi tespit davasını istirdat davasına dönüştürerek sonuçlandırmıştır. Evleviyetle ortada bir icra takibi olmadığından bu davanın adı “istirdat davası” değildir (istirdat davası, bir çeşit sebepsiz zenginleşme davası ise de sebepsiz zenginleşme davasının kendisi değildir).

Bu aşamada (tabii ki bire bir aynı mevzuu değil ama) anlattıklarımın mantığını zikreden ve açıklayan bir karar eklemek istiyorum:

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 03.03.2004 T., Esas: 2004/19-56, Karar: 2004/118: “İstirdat ( geri alma ) davasının birisi maddi hukuka diğeri takip hukukuna ilişkin olmak üzere iki şartı olup, bunun yanında davanın açılması için bir yıllık hak düşürücü süre de öngörülmüştür. Bu davanın takip hukukuna ilişkin ilk şartı, geri verilmesi istenen paranın icra takibi sırasında ödenmiş olması, ikincisi borcun cebri icra tehdidi altında ödenmiş olmasıdır. Maddi hukuka ilişkin şartı ise, borçlunun borçlu olmadığı bir parayı ödemiş olmasıdır....İstirdat ( geri alma ) davasına davacı/borçlunun ödediği tüm miktar konu edilmiş ve mahkemece de kredi sözleşmesinde kredi miktarının belirsiz olup, kefilin/borçlunun kefil olmadığı, garanti sözleşmesinin de yasal unsurları taşımadığından geçersiz olduğunun kabulü ile davacının limiti belli olamayan bir kredi kullanımı için kredi kullandıran lehine taahhüde girmesinin olanaksızlığı vurgulanarak, davacının haciz tehdidi altında ödediği borç ve ferilerini davalı alacaklıdan almasının hukukun gereği olduğu gerekçesiyle dava tümüyle kabul edilmiştir. Oysa, yukarıda da açıklandığı üzere istirdat ( geri alma ) davasının takip hukukuna ilişkin şartları ile maddi hukuka ilişkin şartlarının bir arada bulunması gerekir. Davacı/borçlu icra müdürlüğüne verdiği kısmi itiraz dilekçesinde borcun 1.500.000.000 TL tutarı ile yasal faiz ve icra masrafları için herhangi bir itirazda bulunmamış, bu kısmı açıkça kabul etmiş, kalan kısmına itiraz etmiştir. Bu durum göstermektedir ki, davacının 1.500.000.000 TL tutar ve bunun yasal faizi ile icra masrafları yönünden açık kabulü vardır ve bu miktar için rızai bir ödeme söz konusu olduğundan icra tehdidi altında yapılan bir ödemeden söz edilemez. Bunun yanında davanın maddi hukuka ilişkin şartı da gerçekleşmemiş olup, davacı/borçlu, ödediği paranın borçlusu olmadığını değil bilakis kefili olduğunu açıkça belirterek ödemede bulunmuştur.
Açıklanan durum karşısında borçlu olunduğu açıkça kabul edilerek rızaen ödenen miktar yönünden istirdat ( geri alma ) isteminin kabulüne hukuken olanak bulunmamaktadır.

Mahkemece, aynı hususa işaret eden Özel daire kararına uymak gerekirken, davanın tümüyle kabul edilmiş olması ve bu kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup ,bozulması gerekmiştir.”

P.S: Devam ederiz...

Saygılar...
Old 24-06-2011, 13:30   #16
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Anlamak için...2

1.Taraflar arasında bir “ Hizmet Sözleşmesi” var…
2.Sözleşme feshedilmiş/edilmemiş?
3.Sözleşme uyarınca verilmiş olan çeklerin iadesi talep edilmiş, talep kabul edilmeyince “Menfi Tespit” davası açılmış…
4.Borçlu -icra takibinden önce veya sonra- borçlu olmadığının tespit için bu davayı açabilir (İİK.m.72/1)
5.BK.m.62’den kaynaklanan nedensiz zenginleşme davasının esası ise, “sebebin yokluğuna” dayanır…
6.Somut olayda davanın konusu: ?
Old 24-06-2011, 13:31   #17
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Nevra Hanım
Peki sayın Av.Hakan Eren’in anlattığı olaydaki durum nedir? İcra takibinden önce menfi tespit davası ikame edilmiştir; 3.kişilere (hamillere) para ödenmek zorunda kalınmıştır, para ödendikten sonra da mahkeme, menfi tespit davasını istirdat davasına dönüştürerek sonuçlandırmıştır.


Alıntı:
Yazan Av. Nevra Hanım
Evleviyetle ortada bir icra takibi olmadığından bu davanın adı “istirdat davası” değildir (istirdat davası, bir çeşit sebepsiz zenginleşme davası ise de sebepsiz zenginleşme davasının kendisi değildir).

Üstad, açıkçası bu görüşünüzü pek anlayamadım.

Bu dava ne davasıdır? Mahkemenin verdiği kararın kesinleşmesi gerekir mi? Gerekmez mi?
Old 24-06-2011, 13:38   #18
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz

...
Böylece menfi tespit davasını ikame etmeniz sonrasında alacaklı, icra takibine geçmemişse ve buna rağmen siz dava konusu ettiğiniz parayı alacaklıya ödemişseniz; ödediğiniz parayı cebri icra tehdidi altında ödemediğinizden ve kanunda menfi tespit davasının istirdada dönüşmesi haliyle ilgili bir ödeme olmadığından menfi tespit davanız istirdat davasına dönüşmez.

Peki sayın Av.Hakan Eren’in anlattığı olaydaki durum nedir? İcra takibinden önce menfi tespit davası ikame edilmiştir; 3.kişilere (hamillere) para ödenmek zorunda kalınmıştır, para ödendikten sonra da mahkeme, menfi tespit davasını istirdat davasına dönüştürerek sonuçlandırmıştır. Evleviyetle ortada bir icra takibi olmadığından bu davanın adı “istirdat davası” değildir (istirdat davası, bir çeşit sebepsiz zenginleşme davası ise de sebepsiz zenginleşme davasının kendisi değildir).


Sevgili üstadım,

Evet, mahkeme, açmış olduğumuz menfi tespit davası devam ederken dava konusu borcun (icra takibi olmamasına rağmen) ödenmesi sebebiyle davayı istirdata dönüştürdü ve (...-TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine...) şeklinde kabul kararı verdi.

Doğru anlamış isem, bunun yanlış olduğunu, ortada bir takip (başta ya da sonda) yokken açılmış menfi tespit davasının istirdada dönüşmemesi gerektiğini savunuyorsunuz.

Peki, böyle bir durumda yani dava devam ederken dava konusu borcun ödenmesi halinde ve mahkeme esas yönünden davacıyı haklı gördüğünde, sizce nasıl bir karar vermeliydi? Davaya menfi tespit olarak devam edip kabul ile yetinerek ödenen paranın iadesi için sessiz mi kalmalıydı? Ya da başka bir çözüm?

Anladığım kadarı ile eleştirileriniz, davanın nitelendirilmesi ile ilgili...

Değerli katkılarınız için açık teşekkürler...
Old 24-06-2011, 13:44   #19
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Doğru anlamış isem, bunun yanlış olduğunu, ortada bir takip (başta ya da sonda) yokken açılmış menfi tespit davasının istirdada dönüşmemesi gerektiğini savunuyorsunuz.

Nevra Hanımın böyle bir şey dediğini sanmıyorum.

O sanki isimlendirmeye itiraz ediyor gibi ama İİK.72. maddenin verdiği isim maalesef öyle.
Old 24-06-2011, 13:46   #20
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hulusi Metin
1.Taraflar arasında bir “ Hizmet Sözleşmesi” var…
2.Sözleşme feshedilmiş/edilmemiş?
3.Sözleşme uyarınca verilmiş olan çeklerin iadesi talep edilmiş, talep kabul edilmeyince “Menfi Tespit” davası açılmış…
4.Borçlu -icra takibinden önce veya sonra- borçlu olmadığının tespit için bu davayı açabilir (İİK.m.72/1)
5.BK.m.62’den kaynaklanan nedensiz zenginleşme davasının esası ise, “sebebin yokluğuna” dayanır…
6.Somut olayda davanın konusu: ?

Sevgili üstadım,
Bir hizmet sözleşmesi "var gibi"... (Bir de böyle bir sorun var, sadece form imzalanmış, bu form karşı tarafa fakslanmış, esasa dair cümleler 6 punto büyüklüğünde formun altında, aslı gönderilmemiş, asıl sözleşme henüz imzalanmamış vs.vs)

Ama sözleşmeyi geçerli de saysak geçersiz de saysak, sonuç olarak A (alacaklı), vermeyi taahhüt ettiği hizmeti veremeyeceğini B'ye açıkça ifade ve hatta ilan etmiştir.

Ancak bu hizmet için almış olduğu çekleri "ben çekleri kullandım" diyerek iade etmekten imtina etmiştir.

Bunun üzerine tarafımızdan verilen (vadeli) çeklerden dolayı borçlu olmadığımıza dair menfi tespit davası açılmıştır.

Saygılarımla...
Old 24-06-2011, 14:14   #21
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Av.Hakan Eren,

Alıntı:
Yazan Av. Hakan EREN
Sevgili üstadım,

Evet, mahkeme, açmış olduğumuz menfi tespit davası devam ederken dava konusu borcun (icra takibi olmamasına rağmen) ödenmesi sebebiyle davayı istirdata dönüştürdü ve (...-TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine...) şeklinde kabul kararı verdi.

Doğru anlamış isem, bunun yanlış olduğunu, ortada bir takip (başta ya da sonda) yokken açılmış menfi tespit davasının istirdada dönüşmemesi gerektiğini savunuyorsunuz.

Peki, böyle bir durumda yani dava devam ederken dava konusu borcun ödenmesi halinde ve mahkeme esas yönünden davacıyı haklı gördüğünde, sizce nasıl bir karar vermeliydi? Davaya menfi tespit olarak devam edip kabul ile yetinerek ödenen paranın iadesi için sessiz mi kalmalıydı? Ya da başka bir çözüm?

Anladığım kadarı ile eleştirileriniz, davanın nitelendirilmesi ile ilgili...

Değerli katkılarınız için açık teşekkürler...
Evet aynen böyle diyorum; mahkemenin, ödemeden sonra, sizin açtığınız menfi tespit davasını istirdat davasına dönüştürerek sonuçlandırması yanlıştır.

Çünkü "istirdat davası" İİK m.72'deki davanın ismidir ve ikame edilen menfi tespit davasının dönüşebileceği dava olan istirdat davasının ön koşulu maddede, ortada icra takibi olması şartına bağlanmıştır (gerekçelerimi yukarıda ifade etmeye çalıştım). Yine İİK m.72'de menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşüp davaya bu şekilde devam edilmesinin şartı vardır: "Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir"; bu şart gerçekleşmediği sürece ikame olunan menfi tespit davasını (mahkeme kendiliğinden) istirdat davasına dönüştüremez.

Bu ahvalde ne yapmak gerekir? mealindeki sorunuza gelince ya davacı, davasını kamilen ıslah etmelidir ya da evet mahkeme, menfi tespit davasını devam ettirip menfi tespit davasının kabulüne karar vermekle yetinmelidir (diye düşünüyorum ).

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Nevra Hanımın böyle bir şey dediğini sanmıyorum.

O sanki isimlendirmeye itiraz ediyor gibi ama İİK.72. maddenin verdiği isim maalesef öyle.

Sayın Eren'in somut olayındaki davaya (ödemeden sonraki kısım için) İİK m.72'nin verdiği bir isim yoktur üstadım; çünkü bu durum İİK m.72'de düzenlenmemiştir kanaatindeyim.

Saygılar...
Old 24-06-2011, 14:30   #22
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Sayın Av.Hakan Eren,


Evet aynen böyle diyorum; mahkemenin, ödemeden sonra, sizin açtığınız menfi tespit davasını istirdat davasına dönüştürerek sonuçlandırması yanlıştır.

Çünkü "istirdat davası" İİK m.72'deki davanın ismidir ve ikame edilen menfi tespit davasının dönüşebileceği dava olan istirdat davasının ön koşulu maddede, ortada icra takibi olması şartına bağlanmıştır (gerekçelerimi yukarıda ifade etmeye çalıştım). Yine İİK m.72'de menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşüp davaya bu şekilde devam edilmesinin şartı vardır: "Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir"; bu şart gerçekleşmediği sürece ikame olunan menfi tespit davasını (mahkeme kendiliğinden) istirdat davasına dönüştüremez.

Bu ahvalde ne yapmak gerekir? mealindeki sorunuza gelince ya davacı, davasını kamilen ıslah etmelidir ya da evet mahkeme, menfi tespit davasını devam ettirip menfi tespit davasının kabulüne karar vermekle yetinmelidir (diye düşünüyorum ).



Sayın Eren'in somut olayındaki davaya (ödemeden sonraki kısım için) İİK m.72'nin verdiği bir isim yoktur üstadım; çünkü bu durum İİK m.72'de düzenlenmemiştir kanaatindeyim.

Saygılar...

Üstad,

BU konuda size ve eklediğiniz Yargıtay kararındaki gerekçeye katılamıyorum.

Çünkü;

İİK:72. maddenin 1.fıkrasında açıkça "Takipten önce de Menfi tespit davası açılabileceği" hükme bağlandıktan sonra, maddenin 2.fıkrasında "takip öncesinde açılan Menfi Tespit Davasında tedbir kararı verilebileceği" belirtilmiştir. Maddenin devam eden fıkralarında özellikle 6.fıkrada "Borçlu, menfi tespit davası zımnında (2.fıkraya göre benim ilavemdir!) tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir." hükmü tartışmasız biçimde, takip öncesinde menfi tespit davası açılıp, dava devam ederken borç ödenirse (burada kanunda takip öncesi veya takip sonrası ayrımı yoktur) davaya istirdat davası olarak devam edileceğini ortaya koymaktadır. Tedbir kararı alınmaması mutlaka icra takibi ile ödenmesini zorunlu kılmaz diye düşünüyorum. Zira tedbir kararı alınmış olsa zaten bir ödeme ihtimali olmaz.

Esasen aksi görüşün kabulü, Sayın Eren'in de isabetle belirttiği gibi, ödemeye rağmen Menfi tespit davasının neticesinde verilen kararın istirdat değil de sadece tespit kararı olması durumunda, menfi tespit ilamının davacı bakımından bir manası da olmayacaktır. (Kanaatindeyim)
Old 24-06-2011, 15:02   #23
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Üstad,

BU konuda size ve eklediğiniz Yargıtay kararındaki gerekçeye katılamıyorum.

Çünkü;

İİK:72. maddenin 1.fıkrasında açıkça "Takipten önce de Menfi tespit davası açılabileceği" hükme bağlandıktan sonra(1), maddenin 2.fıkrasında "takip öncesinde açılan Menfi Tespit Davasında tedbir kararı verilebileceği" belirtilmiştir(2). Maddenin devam eden fıkralarında özellikle 6.fıkrada "Borçlu, menfi tespit davası zımnında (2.fıkraya göre benim ilavemdir!) tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir." hükmü tartışmasız biçimde(3), takip öncesinde menfi tespit davası açılıp, dava devam ederken borç ödenirse (burada kanunda takip öncesi veya takip sonrası ayrımı yoktur) davaya istirdat davası olarak devam edileceğini ortaya koymaktadır(4). Tedbir kararı alınmaması mutlaka icra takibi ile ödenmesini zorunlu kılmaz diye düşünüyorum. Zira tedbir kararı alınmış olsa zaten bir ödeme ihtimali olmaz.

Esasen aksi görüşün kabulü, Sayın Eren'in de isabetle belirttiği gibi, ödemeye rağmen Menfi tespit davasının neticesinde verilen kararın istirdat değil de sadece tespit kararı olması durumunda, menfi tespit ilamının davacı bakımından bir manası da olmayacaktır. (5)(Kanaatindeyim)

(1) Konumuz menfi tespit davası değil istirdat davasıdır üstadım; menfi tespit davasının, icra takibinden önce veya sonra ikame edilebileceği hususuna bir itirazım yok; kanunun yoruma mahal vermeyecek kadar açık düzenlemesi karşısında olamaz da...

(2) Evet maddenin 2. fıkrasında icra takibinden önce ikame edilen menfi tespit davasında ihtiyati tedbire karar verilebileceği belirtilmiştir; buna da itirazım yok. Lakin icra takibinden önce ikame edilen menfi tespit davasında verilecek tedbir nedir? "icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir"; icra takibini durdurabilmeniz için alacaklının icra takibi başlatması gerekir; olmayan icra takibini durduramazsınız. Bu düzenlemede kanunkoyucu, menfi tespit davasını icra takibinden önce ikame ederseniz teminat miktarını düşürerek tedbir kararı verilebileceğini ve icra takibinin durdurulmasına karar verilebileceğini düzenlemiştir. Yoksa siz icra takibinden önce menfi tespit davası ikame ettiğinizde mahkeme alacaklıya, "icra takibi başlatamazsın tedbiri" vermemektedir Mahkemeden, olmayan icra takibi için tedbir kararı isterseniz mahkeme der ki/demelidir ki/demektedir ki: "henüz başlanılmamış takibin durdurulması yönünde tedbir kararı verilemeyeceğinden..." ; siz menfi tespit davası ikame ettikten sonra alacaklı takip başlatırsa mahkemeye gidip bildirir tedbirinizi istersiniz/alırsınız.

(3) İstirdat davasına dönüşmenin bağlandığı koşul "menfi tespit davası zımnında tedbir kararı almamış" olmaktır. Menfi tespit davası zımnında tedbir kararının alınmasından/alınmamasından söz edebilmeniz için icra takibi olması gerekir. İcra takibinden önce menfi tespit davası ikame edebilirsiniz; alacaklı, davanızdan sonra icra takibi başlatırsa tedbir de isteyebilirsiniz; lakin menfi tespit davasının tedbirlerinin ön şartı icra takibinin mevcudiyetidir. Dolayısıyla ortada icra takibi yokken siz gidip parayı ödemişseniz menfi tespit davası istirdat davasına dönüşmez.

(4) İİK m.72 menfi tespit davası devam ederken borç ödenirse dava istirdat davasına dönüşür dememektedir; böyle bir düzenleme yok. Madde söylediğiniz şekilde olsa idi bu konuyu tartışmazdım zaten

(5) Borçlu bakımından lehine aldığı menfi tespit ilamının anlamsız olduğunu söylemek mümkün değildir. Borcu rızaen ödeyen borçludur; ya davasını kamilen ıslahla sebepsiz zenginleşme davasına çevirir ya da menfi tespit ilamını alıp alacaklıya karşı dava açar veya icra takibi başlatır; manasız olan bir şey olduğu kanaatinde değilim.

P.S: Üstadım rica etsem istirdat davasını tanımlamanız mümkün müdür?

Saygılar...
Old 24-06-2011, 16:25   #24
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Anlamak için...3

Konu bağlamında “Hükmü” ve gerekçesini bilmiyoruz…

Hukuki işlemlerden ve bunun en yaygın türü olan sözleşmeden doğan borçlarda, borçlunun borcunu anlaşmaya uygun olarak yerine getirmesi gerekir.
Borçlu anlaşmaya uygun hareket etmezse; alacaklı, borca aykırılık hükümlerini işletir ve mümkün ise borcun aynen ifasını, değilse doğan zararının giderilmesini talep eder.

İrdeleme:
1.Dava konusu olayda, yanlar arasında bir sözleşmenin varlığının kabulü gerekir.
2.Çekler de sözleşme gereği verilmiştir.
3.Sözleşme koşulları yerine getirilmediği için, dava açılmıştır!
4.Davanın "Menfi tespit" olarak açılmış olması, dava sırasında çek bedellerinin 3.kişiye ödenmiş olması... Eldeki davanın İİK.m.72 anlamında bir "İstirdat" davası olduğu sonucunu doğurmamalı(idi)! (HUMK.m.76 uyarınca bir davada olayları ortaya koymak taraflara ait olup, öne sürülen maddi olguların hukuki nitelendirilmesini yapmak ve uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak hakime aittir).
5.Davanın (3.kişiye yapılan ödemeden sonra) bir tazminat (Nedensiz zenginleşme!)davası olarak nitelendirilmesi gerekir(idi).
6.Bu nedenle de takip için hükmün kesinleşmesine gerek olmadığı görüşündeyim.
Old 24-06-2011, 16:32   #25
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
(1) Konumuz menfi tespit davası değil istirdat davasıdır üstadım; menfi tespit davasının, icra takibinden önce veya sonra ikame edilebileceği hususuna bir itirazım yok; kanunun yoruma mahal vermeyecek kadar açık düzenlemesi karşısında olamaz da...

(2) Evet maddenin 2. fıkrasında icra takibinden önce ikame edilen menfi tespit davasında ihtiyati tedbire karar verilebileceği belirtilmiştir; buna da itirazım yok. Lakin icra takibinden önce ikame edilen menfi tespit davasında verilecek tedbir nedir? "icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir"; icra takibini durdurabilmeniz için alacaklının icra takibi başlatması gerekir; olmayan icra takibini durduramazsınız. Bu düzenlemede kanunkoyucu, menfi tespit davasını icra takibinden önce ikame ederseniz teminat miktarını düşürerek tedbir kararı verilebileceğini ve icra takibinin durdurulmasına karar verilebileceğini düzenlemiştir. Yoksa siz icra takibinden önce menfi tespit davası ikame ettiğinizde mahkeme alacaklıya, "icra takibi başlatamazsın tedbiri" vermemektedir Mahkemeden, olmayan icra takibi için tedbir kararı isterseniz mahkeme der ki/demelidir ki/demektedir ki: "henüz başlanılmamış takibin durdurulması yönünde tedbir kararı verilemeyeceğinden..." ; siz menfi tespit davası ikame ettikten sonra alacaklı takip başlatırsa mahkemeye gidip bildirir tedbirinizi istersiniz/alırsınız.

(3) İstirdat davasına dönüşmenin bağlandığı koşul "menfi tespit davası zımnında tedbir kararı almamış" olmaktır. Menfi tespit davası zımnında tedbir kararının alınmasından/alınmamasından söz edebilmeniz için icra takibi olması gerekir. İcra takibinden önce menfi tespit davası ikame edebilirsiniz; alacaklı, davanızdan sonra icra takibi başlatırsa tedbir de isteyebilirsiniz; lakin menfi tespit davasının tedbirlerinin ön şartı icra takibinin mevcudiyetidir. Dolayısıyla ortada icra takibi yokken siz gidip parayı ödemişseniz menfi tespit davası istirdat davasına dönüşmez.

(4) İİK m.72 menfi tespit davası devam ederken borç ödenirse dava istirdat davasına dönüşür dememektedir; böyle bir düzenleme yok. Madde söylediğiniz şekilde olsa idi bu konuyu tartışmazdım zaten

(5) Borçlu bakımından lehine aldığı menfi tespit ilamının anlamsız olduğunu söylemek mümkün değildir. Borcu rızaen ödeyen borçludur; ya davasını kamilen ıslahla sebepsiz zenginleşme davasına çevirir ya da menfi tespit ilamını alıp alacaklıya karşı dava açar veya icra takibi başlatır; manasız olan bir şey olduğu kanaatinde değilim.

P.S: Üstadım rica etsem istirdat davasını tanımlamanız mümkün müdür?

Saygılar...

Üstad,

Yazdıklarımızı farklı anlıyoruz gibi bir evhama kapıldım.

Üstadım mesajlarımı bir kez daha okumanızı rica ediyorum.

Davaya istirdat davası olarak devam edilebilmesi için icra takibinden sonra ödemenin yapılması gerekmediğini anlatabilmek adına İİK:72. maddesinin 1, 2 ve 6. fıkralarına atıf yapıyorum o mesajımda. Davamız, Menfi tespit davasıdır veya değildir şeklinde bir yaklaşımım da olmadı. Bunu nerden çıkardınız açıkçası anlayamadım.

İkinci olarak takip öncesi ihtiyati tedbir kararı verilebileceği hususu açık kanun hükmüdür. Tedbir yoluyla açılmamış takibin durdurulamayacağına dair yaklaşımlar tamamen yorumdur. Yargı kararlarının bazılarında o yönde kararlar çıkmıştır. Ancak ben buna katılamıyorum. Zaten aramızdaki temel çatışmada bu farklı algımadan ve değerlendirmeden kaynaklanıyor düşüncesindeyim. Mahkeme pekala ihtiyati tedbir yolu ile takip açılmamasına - açılmışsa durdurulmasına karar verebilir. Takip açılmadan durdurulamaz savı tamamen yorumdur. Kanunun açık hükmü ortadayken bu yoruma dayanma ihtiyacı nedendir onu bilemiyorum. Bu karar karşı tarafa tebliğ edildikten sonra muhatap buna rağmen icra takibi açarsa mahkemenin tedbir kararını ihlal etmiş olacağı gibi,TAKİP AÇILIRSA DA AYRI BİR KARARA GEREK KALMAKSIZIN takip durur. Başlangıçta bu yönde alınacak bir tedbir kararının alacaklının gereksiz masraf yapmamasına da hizmet edeceği açık olmakla bir yandan da alacaklı menfaati de söz konusudur.

Bütün bunların dışında,

Alıntı:
İK m.72 menfi tespit davası devam ederken borç ödenirse dava istirdat davasına dönüşür dememektedir; böyle bir düzenleme yok. Madde söylediğiniz şekilde olsa idi bu konuyu tartışmazdım zaten


Üstad,

Alıntı:
Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.

Bu hükümden siz ne anlıyorsunuz merak ediyorum.

Son olarak, istirdat davasını tanımlamak bana düşmez diye düşünüyorum. Bunu her hangi bir kitaptan veya Yargıtay kararındaki hukuki nitelemeden alıntı yaparak değrlendirmeniz bence çok daha faydalı olur.
Old 24-06-2011, 16:46   #26
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Üstad,

Yazdıklarımızı farklı anlıyoruz gibi bir evhama kapıldım.

Üstadım mesajlarımı bir kez daha okumanızı rica ediyorum.

Davaya istirdat davası olarak devam edilebilmesi için icra takibinden sonra ödemenin yapılması gerekmediğini anlatabilmek adına İİK:72. maddesinin 1, 2 ve 6. fıkralarına atıf yapıyorum o mesajımda. Davamız, Menfi tespit davasıdır veya değildir şeklinde bir yaklaşımım da olmadı. Bunu nerden çıkardınız açıkçası anlayamadım.

İkinci olarak takip öncesi ihtiyati tedbir kararı verilebileceği hususu açık kanun hükmüdür. Tedbir yoluyla açılmamış takibin durdurulamayacağına dair yaklaşımlar tamamen yorumdur. Yargı kararlarının bazılarında o yönde kararlar çıkmıştır. Ancak ben buna katılamıyorum. Zaten aramızdaki temel çatışmada bu farklı algımadan ve değerlendirmeden kaynaklanıyor düşüncesindeyim. Mahkeme pekala ihtiyati tedbir yolu ile takip açılmamasına - açılmışsa durdurulmasına karar verebilir. Takip açılmadan durdurulamaz savı tamamen yorumdur. Kanunun açık hükmü ortadayken bu yoruma dayanma ihtiyacı nedendir onu bilemiyorum. Bu karar karşı tarafa tebliğ edildikten sonra muhatap buna rağmen icra takibi açarsa mahkemenin tedbir kararını ihlal etmiş olacağı gibi,TAKİP AÇILIRSA DA AYRI BİR KARARA GEREK KALMAKSIZIN takip durur. Başlangıçta bu yönde alınacak bir tedbir kararının alacaklının gereksiz masraf yapmamasına da hizmet edeceği açık olmakla bir yandan da alacaklı menfaati de söz konusudur.

Bütün bunların dışında,



Üstad,



Bu hükümden siz ne anlıyorsunuz merak ediyorum.

Son olarak, istirdat davasını tanımlamak bana düşmez diye düşünüyorum. Bunu her hangi bir kitaptan veya Yargıtay kararındaki hukuki nitelemeden alıntı yaparak değrlendirmeniz bence çok daha faydalı olur.

Üstadım, muhtemelen ben anlatamıyorumdur

Birincisi siz bir hukukçusunuz ve foruma ait konuda istirdat davasını tanımlamadığınız sürece bir sonuca gitmek mümkün değildir İstirdat davasını tanımlamanızı bu sebeple rica ettim.

İkincisi "menfi tespit davası devam ederken borç ödenirse dava istirdat davasına dönüşür" ile "menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir." cümlesi arasında çok büyük fark vardır ve yukarıdaki tüm mesajlarımda anlatmaya çalıştığım şey de bu farktır.

Yazdığınız diğer konularda farklı düşündüğümüz doğrudur. Verdiğim linkte de
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=41194 farklı görüşler olduğunu ve buna katılmadığımı belirtmiştim.

Mesajınızda altını çizdiğim cümlenize dair kanunun açık hükmünü yazıyorum: "İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir." ve ısrarla diyorum ki OLMAYAN ŞEYİ DURDURAMAZSINIZ; kanun icra takibinin başlamamasından değil durmasından bahsediyor

P.S: Görüşünüze saygı duyduğumu ve katılmadığımı son kez belirterek; mesajlarınızın hepsini tamamıyla okuduğumu, mesajınızı okumadan cevap yazmayacağımı bilmenizi isterim

Saygılar...



Old 25-06-2011, 11:24   #27
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Çözüme doğru...

1.İstirdat davası, BK.m.61 vd. maddelerinde öngörülen istirdat davasının özel bir türüdür, bu nedenle kendine has özellikler taşır.

2.İstirdat davası, İKK.’de düzenlenmiş olmasına rağmen, uyuşmazlığı, maddi hukuk bakımından sona erdirme amacına yönelik bir davadır.

3.İstirdat davası, normal bir eda davası olup, bununla icra takibi sırasında sebepsiz olarak ödenmiş olduğu iddia edilen paranın geri verilmesi istenir.

4.İstirdat davasının biri takip hukukuna, diğeri maddi hukuka ilişkin olmak üzere iki koşulu vardır:
a.İstirdat davası açılması için ilk koşul:
Geri verilmesi istenen paranın icra takibi sırasında ödenmiş olmasıdır. İcra dairesine yapılmış olan ödemenin, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi veya itiraz etmiş olmasına rağmen itirazın kesin olarak kaldırılmış olması nedeniyle kesinleşmiş olan icra takibi dolayısıyla, bu parayı gerek nakden, gerekse malların haczedilip satılması suretiyle cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olması gerekir.
b.İstirdat davasının açılmasının ikinci koşulu ise:
Maddi hukuk bakımından aslında borçlu olmadığı bir parayı cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olmasıdır. (İİK.m.72/6) (Burada BK.m.62'dekinin aksine, davacı/borçlu yalnızca borçlu olmadığı bir parayı ödemek zorunda kaldığını ispat etmekle yükümlüdür, bu parayı hata sonucu, kendisini borçlu sanıp ödemiş olduğunu ispat etmek zorunda değildir).

5.(Takip üzerine) Borçlunun menfi tespit (borçtan kurtulma) davası açmış olması halinde...
Bu dava sırasında ihtiyati tedbir kararı verilmemesi nedeniyle borç alacaklıya ödenmiş olursa, artık menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir ,davacının herhangi bir talebine gerek ve zorunluluk da yoktur.
Her ne kadar maddenin son fıkrasında; takibe itiraz etmemiş veya itirazın kaldırılmış olması yüzünden parayı ödemek zorunda kalanın bir yıl içinde istirdat davası açabileceği öngörülmüş ise de, bu iki fıkrayı birlikte düşünmek gerekir… Hüküm verilinceye kadar, davanın kendiliğinden istirdat davası olarak devamı yasa gereğidir…

6.Henüz ortada bir takip yokken açılmış bir Menfi Tespit davasında...

a.Borçlu tarafından “maddi hukuk bakımından gerçekte borçlu bulunmadığının tespiti amacıyla” açılan olumsuz tespit davasında “dava konusu çeklerin lehtar tarafından takibe konulmaması ve 3.kişilere ciro edilmemesi” yolunda tedbir talep edilmiş …. Ve bu içerikte bir tedbir kararı verilmiş ise…. Mahkemece yargılama sonunda ya davacı-borçlu lehine “davanın kabulüne”(borçlu olmadığına) ya da davalı - alacaklı lehine sonuçlanarak “davanın reddine” karar verilir.

b.Tedbir talebi reddedilmiş ve çek bedelleri de –ibrazında- 3.kişilere ödenmiş olursa… Burada İİK.m.72 anlam ve kapsamında bir “istirdat” söz konusu değildir!. Dava, artık “sebepsiz zenginleşme/Sözleşme” hükümlerine dayalı bir tazminat davasıdır. Bu davanın ”istirdat davası” olarak adlandırılmasının doğru olmadığı görüşündeyim.
Alıntı:
Gelelim Baki KURU hocamıza... Tam da bu konu ile ilgili yazdığı eserinde (Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası) hocamız yukarıdaki üç prensibi de etraflıca irdelemiştir.

Gelgelelim, İSTİRDAT DAVASI başlığındaki açıklamalarında aynen:

Borçlu, istirdat davası sonucunda lehine almış olduğu ilamı hemen icraya koyabilir. (m.32) Bunun için ilamın kesinleşmesi şart değildir; çünkü ilamın konusu bir para alacağıdır. (HUMK m. 443/1 - İİK m.36) (s.265 - 266)
c.Buradaki “istirdat davası” İKK.m.72 anlamında değildir! (koşulları yoktur!) Çünkü –--ortada bir takip yokken çek bedelleri ödenmiş olduğundan --- davanın konusu ancak---- “sebepsiz zenginleşme” / “Sözleşme” hükümlerine dayalı bir para alacağı olabilir.

SONUÇ:
Yukarıdaki gerekçelerle(bilmediğimiz dava dilekçesi ve hüküm gerekçesine ilişkin beyanlarımı saklı tutarak) eldeki dava bakımından hükmün kesinleşmesinin şart olmadığı görüşündeyim.
Old 25-06-2011, 12:29   #28
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hulusi Metin
1.İstirdat davası, BK.m.61 vd. maddelerinde öngörülen istirdat davasının özel bir türüdür, bu nedenle kendine has özellikler taşır.

2.İstirdat davası, İKK.’de düzenlenmiş olmasına rağmen, uyuşmazlığı, maddi hukuk bakımından sona erdirme amacına yönelik bir davadır.

3.İstirdat davası, normal bir eda davası olup, bununla icra takibi sırasında sebepsiz olarak ödenmiş olduğu iddia edilen paranın geri verilmesi istenir.

4.İstirdat davasının biri takip hukukuna, diğeri maddi hukuka ilişkin olmak üzere iki koşulu vardır:
a.İstirdat davası açılması için ilk koşul:
Geri verilmesi istenen paranın icra takibi sırasında ödenmiş olmasıdır. İcra dairesine yapılmış olan ödemenin, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi veya itiraz etmiş olmasına rağmen itirazın kesin olarak kaldırılmış olması nedeniyle kesinleşmiş olan icra takibi dolayısıyla, bu parayı gerek nakden, gerekse malların haczedilip satılması suretiyle cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olması gerekir.
b.İstirdat davasının açılmasının ikinci koşulu ise:
Maddi hukuk bakımından aslında borçlu olmadığı bir parayı cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olmasıdır. (İİK.m.72/6) (Burada BK.m.62'dekinin aksine, davacı/borçlu yalnızca borçlu olmadığı bir parayı ödemek zorunda kaldığını ispat etmekle yükümlüdür, bu parayı hata sonucu, kendisini borçlu sanıp ödemiş olduğunu ispat etmek zorunda değildir).

5.(Takip üzerine) Borçlunun menfi tespit (borçtan kurtulma) davası açmış olması halinde...
Bu dava sırasında ihtiyati tedbir kararı verilmemesi nedeniyle borç alacaklıya ödenmiş olursa, artık menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir ,davacının herhangi bir talebine gerek ve zorunluluk da yoktur.
Her ne kadar maddenin son fıkrasında; takibe itiraz etmemiş veya itirazın kaldırılmış olması yüzünden parayı ödemek zorunda kalanın bir yıl içinde istirdat davası açabileceği öngörülmüş ise de, bu iki fıkrayı birlikte düşünmek gerekir… Hüküm verilinceye kadar, davanın kendiliğinden istirdat davası olarak devamı yasa gereğidir…

6.Henüz ortada bir takip yokken açılmış bir Menfi Tespit davasında...

a.Borçlu tarafından “maddi hukuk bakımından gerçekte borçlu bulunmadığının tespiti amacıyla” açılan olumsuz tespit davasında “dava konusu çeklerin lehtar tarafından takibe konulmaması ve 3.kişilere ciro edilmemesi” yolunda tedbir talep edilmiş …. Ve bu içerikte bir tedbir kararı verilmiş ise…. Mahkemece yargılama sonunda ya davacı-borçlu lehine “davanın kabulüne”(borçlu olmadığına) ya da davalı - alacaklı lehine sonuçlanarak “davanın reddine” karar verilir.

b.Tedbir talebi reddedilmiş ve çek bedelleri de –ibrazında- 3.kişilere ödenmiş olursa… Burada İİK.m.72 anlam ve kapsamında bir “istirdat” söz konusu değildir!. Dava, artık “sebepsiz zenginleşme/Sözleşme” hükümlerine dayalı bir tazminat davasıdır. Bu davanın ”istirdat davası” olarak adlandırılmasının doğru olmadığı görüşündeyim.

c.Buradaki “istirdat davası” İKK.m.72 anlamında değildir! (koşulları yoktur!) Çünkü –--ortada bir takip yokken çek bedelleri ödenmiş olduğundan --- davanın konusu ancak---- “sebepsiz zenginleşme” / “Sözleşme” hükümlerine dayalı bir para alacağı olabilir.

SONUÇ:
Yukarıdaki gerekçelerle(bilmediğimiz dava dilekçesi ve hüküm gerekçesine ilişkin beyanlarımı saklı tutarak) eldeki dava bakımından hükmün kesinleşmesinin şart olmadığı görüşündeyim.

Sayın Metin, aydınlatıcı cevabınız için teşekkür ediyorum. Sayın Öksüz de aşağı yukarı aynı görüşü dile getirip, konuyu aydınlatmak istemişti. İkinize de ayrı ayrı teşekkürler.

Lakin ben özellikle İcra takibi öncesinde, somut olayda olduğu gibi "Menfi tespit davası açıldığı halde, verilen çekin (tedbir kararı verilmediğinden dolayı) ödenmiş olması durumunda derdest davanın İİK:72/6 dairesinde istirdat davası olarak devam edilemeyeceği, borçlunun ödemek zorunda kaldığı davasının artık BK.61. maddeye göre talep edilmesi gerektiği..." yönündeki (veya anlamındaki) görüşünüze katılamıyorum.

Çünkü evvela usul ekonomisi bu görüşe engel olur. Sizin görüşünüzün zorunlu sonucu olarak eldeki Menfi tespit davası devam ettirilmiş olsa dahi borçlu ikinci bir dava açmalı, yeniden harç ödemelidir. BU duurmda iki ayrı dava birleştirilerek aynı mahkemede devam ettirilebilir. Ya da mevcut davayı (Nevra Hanımın belirttiği şekilde) ıslah ederek davasını BK.61. madde çerçevesinde sebepsiz zenginleşmeye dayalı istirdat davasına tahvil etmelidir. Her iki durumda da iki defa harç ödenmesi gerekecektir. İki ayrı davanın ayrı ayrı devam etmesi halinde iki ayrı vekalet ücreti ve masraf çıkacağı açıktır. Bu durum gereksiz yere masraf ödemek demektir.

İkinci olarak, İcra takibi yapılmadan önce ikame edilen Menfi tespit davası derdest iken, tedavüldeki çekin ödenmiş olması durumunda, davacıyı ayrıca bir de istirdat davası açmaya zorlamak demek, BK:61. (ve 62.) maddenin şartlarının (hatayı ispat, zamanaşımı sorunu gibi) oluşmadığı durumlar bakımından onun mağdur olmasına bile bile göz yummak anlamına da gelebilir. Özünde icra takibi tehlikesinden korunmayı amaç edinen takip öncesi açılan Menfi tespit davasının manasız kalmasına da neden olabilir. Çünkü, davacı, derdest davaya rağmen dolaşımdaki çekin ödenmesi halinde artık ayrı bir dava daha açmak zorunda kalacağını bilirse, o çeki ödemesi için veyahut Menfi tespit davası açması için mantıklı bir nedeni de olmadığını düşünecek ve böyle bir durumda dava açmadığı gibi, çeki de ödemeyecek ve aleyhinde icra takibi yapılmasını bekleyecektir. Çünkü bu görüşe göre aleyhie icra takibi yapılırsa İİK:72. maddenin BK:61'e nazaran üstün imkanları temelinde oldukça avantajlı olacaktır. Özetle böyle bir düşünce hakim olursa takip öncesinde menfi tespit davası açması için bir nedeni de olmayacaktır.

Yani zorunlu olarak çeki ödememesine, ödememe halinde çekinin yazılarak ticari itibarının zedelenmesine, aleyhinde icra takibi açılmasına ve yargı yerlerinin gereksiz yere birden fazla kez meşgul edilmesine yol açmış oluruz.

Ben, aleyhinde icra takibi yapılmaması için takip öncesinde Menfi tespit davası açan ve dolaşımdaki çekini sorun çıkarmadan gününde ödeyen borçlunun, dolaşımdaki çekini bile bile ödemeyen ve hakkında icra takibi açılmasına bilerek neden olan borçluya nazaran İİK:72. maddenin ayrıcalıklı hükümlerinin tatbiki noktasında daha kötü duruma sokulmasını ve onun BK:61 ve devamı hükümlere itilmesini kabullenemiyorum.

Saygılarımla.
Old 25-06-2011, 16:54   #29
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Sayın Dikici'nin usul ekonomisi yönünden getirdiği eleştirilere ben de katılıyorum...

Somut olayda, mahkemenin:
1- dava devam ederken çeklerin ödenmesi,
2- davanın esası hakkında davacıyı haklı görmesi,
sonrasında, menfi tespit davası olarak açılmış davaya istirdat davası olarak devam edip karar vermekten başka bir ihtimali göremiyorum.

Saygılarımla...
Old 25-06-2011, 19:03   #30
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan

Alıntı:
Av.Mehmet Saim Dikici
Alıntı:
Netice olarak;
Menfi tespit davası açıldıktan sonra ister takip öncesi ister sonrasında olsun, ister rızaen isterse cebren olsun, açılacak davada İİK.72.hükmü geçerli olur ve alınacak kararın kesinleşmesi zorunludur.

Sayın Dikici,
Katıldığım/katılmadığım görüşlerinizin her halde hukuk pencerimizi genişlettiği bir gerçek. Teşekkürler.

Alıntı:
Av.Mehmet Saim Dikici
Alıntı:
Ben, aleyhinde icra takibi yapılmaması için takip öncesinde Menfi tespit davası açan ve dolaşımdaki çekini sorun çıkarmadan gününde ödeyen borçlunun, dolaşımdaki çekini bile bile ödemeyen ve hakkında icra takibi açılmasına bilerek neden olan borçluya nazaran İİK:72. maddenin ayrıcalıklı hükümlerinin tatbiki noktasında daha kötü duruma sokulmasını ve onun BK:61 ve devamı hükümlere itilmesini kabullenemiyorum

Olan / Olması gereken hukuk bağlamında yeni bir tartışma açmadan...

Kısa bir tekrarla...

1.İİK.m.72 anlamında İstirdat davasına dönüşen Menfi Tespit Davasında para (olayda çek); icra takibi sırasında / cebri icra tehdidi altında ödenmiş olmalıdır.

2.Takipten önce açılan Menfi Tespit Davasında (MTD), paranın (olayda çekin) ödenmiş olmasıyla dava; bir tazminat/alacak davasına dönüşmüş olur, bu davaya da “istirdat davası” deniliyor olması teknik anlamda yanlıştır. Hocanın görüşünü bu bağlamda anlayıp, yorumluyorum. Aksi halde bir anlamı olmaz!

3.Ya da istirdat davasının yasal koşulları değiştirilmeli; “ Menfi tespit davası görülmekte iken para her ne koşulda, her ne sebeple ödenmiş olursa olsun, ödendiği andan itibaren dava istirdat davasına dönüşür” denilmelidir, ki bu durumda da (ilamın takibe konulabilmesi için) hükmün kesinleşmesi gerekecektir (Hocanın görüşünü burada uygulayamayız!).

4.Konu bağlamında, takip öncesinde açılan MTD. “Borçlu olunmadığının tespiti ile, verilmiş olan çeklerin istirdadı” talep edilmiş (olmalı).
Çeklerin 3.kişilere ciro edilmiş ve bedellerinin de bu kişilere ödenmiş olması karşında… Ortada “İstirdat” edilecek şey yoktur! İstirdat edilemediği için de tazmin/alacak söz konusudur (Hocanın görüşünün de bunu kastettiği görüşündeyim).

Alıntı:
Av. Hakan EREN
Alıntı:
Sayın Dikici'nin usul ekonomisi yönünden getirdiği eleştirilere ben de katılıyorum...

Sayın Eren,
1.O halde ilâmı kesinleşmeden takibe koymanız yanlış olmuş!
2.Takibinizin iptaline ilişkin hüküm doğru, temyiz gerekçeleriniz geçersiz, yorumunuz yanlış demektir.
3.Bu durumda,hocanın görüşüne de bir uygulama alanı bulamadık

Hepinize sevgiler.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
2.El Baki Kuru Usul Seti Aranıyor markdarcy Adliye Duvarı 2 02-06-2009 09:48
kuru sıkı çisil Meslektaşların Soruları 1 17-05-2009 10:57
Yasalar Değişti ; mutsuzluk Baki Hamdi Sırrı Duyguseli Hukuk Sohbetleri 0 07-12-2004 13:08


THS Sunucusu bu sayfayı 0,11238790 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.