Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yargıtay Genel Hukuk Kurulu'ndan kazazede ailelerine iyi haber... Trafik kazasında ölen kişi tam kusurlu bile olsa yakınları sigortadan tazminat

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 11-05-2012, 11:23   #1
ayse1728

 
Soru Yargıtay Genel Hukuk Kurulu'ndan kazazede ailelerine iyi haber... Trafik kazasında ölen kişi tam kusurlu bile olsa yakınları sigortadan tazminat

Yargıtay Genel Hukuk Kurulu'ndan kazazede ailelerine iyi haber... Trafik kazasında ölen kişi tam kusurlu bile olsa yakınları sigortadan tazminat alabilecek.

şeklinde bugün gazatelerde okuduğumuz karar metni elinde olan meslektaşım var ise paylaşmasını rica ederim.
Old 11-05-2012, 11:56   #2
criminal

 
Varsayılan

Haberi başka bir başlıkta paylaşmıştım.
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=48823

Yalnız benim de bu konuda bir sorum olacak. 2009 yılında müvekkilenin eşinin sürücüsü olduğu(ehliyetsiz ve alkollü olarak) sigortasız aracın devrilmesi sonucu sürücü vefat ediyor,yolcu ise yaralanıyor.Savcılıkça dosyada takipsizlik kararı verildi.Bilahare Güvence Hesabına başvurumuz sürücünün kusurlu olması nedeni ile reddedildi.Şimdi ise Yargıtay kararı uyarınca dava açmamız halinde uzamış ceza zamanaşımından yararlanabilir miyiz?Yoksa kazaya sebebiyet veren, sürücünün kendisi olduğundan uzamış ceza zamanaşımı uygulanmayacak mıdır.
Old 11-05-2012, 13:43   #3
ayse1728

 
Varsayılan

siz ölen sürücünün mirasçıları olarak mı güvence hesabına başvurdunuz?
Old 11-05-2012, 14:45   #4
Mefkure

 
Varsayılan

Tek taraflı trafik kazalarında uzamış ceza zamanaşımı uygulacakmıdır? Biliyoruz ki takipsizlik kararı verilmiş olması ya da dava açılmamış olması,tek taraflı olmayan trafik kazalarında uzamış ceza zamanaşımını uygulamaya engel değildir.Ancak tek taraflı yapılan ve sürücünün kusurlu olduğu ve öldüğü durumlarda uzamış ceza zamanaşımı meselesi nasıl olacaktır?
Old 11-05-2012, 14:53   #5
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Mefkure
Tek taraflı trafik kazalarında uzamış ceza zamanaşımı uygulacakmıdır? Biliyoruz ki takipsizlik kararı verilmiş olması ya da dava açılmamış olması,tek taraflı olmayan trafik kazalarında uzamış ceza zamanaşımını uygulamaya engel değildir.?

Neden? Çünkü ortada cezayı müstelzim bir fiil vardır.

Alıntı:
Ancak tek taraflı yapılan ve sürücünün kusurlu olduğu ve öldüğü durumlarda uzamış ceza zamanaşımı meselesi nasıl olacaktır?

Burada cezayı müstelzim bir fiil var mıdır?
Old 11-05-2012, 17:46   #6
criminal

 
Varsayılan

Esasen 2009 yılında Güvence Hesabına başvurarak temerrüde düşürmüş olduk.Yalnız o tarihte Yargıtay aksi görüşte olduğundan dava yoluna gitmedik. Dava açmış olsaydık belki de YHGK kararı ile müvekkile tazminata hak kazanabilirdi.Güvence Hesabının temerrüde düşürülmüş olması ya da olayda bir yaralı olduğunun da gözönüne alınarak zamanaşımının müvekkkile lehine uzayacağı düşünülemez mi?
Old 11-05-2012, 18:07   #7
tiryakim

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2011/17-787
Karar: 2012/92
Karar Tarihi: 22.02.2012


DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI DAVASI - DESTEĞİN İŞLETENİ OLDUĞU ARAÇTA SÜRÜCÜNÜN TAM KUSURU İLE MEYDANA GELEN TRAFİK KAZASI - DESTEKTEN YOKSUN KALAN ÜÇÜNCÜ KİŞİ SIFATIYLA ZORUNLU MALİ SORUMLULUK SİGORTACISI HASIM GÖSTERİLEREK DAVA AÇILABİLECEĞİ

ÖZET: Davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıkları, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı; dolayısıyla tam kusurlu araç şoförünün ve onun eylemlerinden sorumlu olan işletenin kusurunun, işletenin desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği; aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten tam kusurlu, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğuna göre, davalı sigorta şirketinin zararın tamamından sorumlu olduğu ve davacıların davalı sigorta şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecekleri, oyçokluğu ile kabul edilmiştir. Yerel mahkemece, davacıların, desteklerinin işleteni olduğu araçta, sürücünün tam kusuru sonucu meydana gelen trafik kazası sonucu, vefat etmiş olması nedeniyle, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla, zorunlu mali sorumluluk sigortacısını hasım göstererek dava açabileceğinin kabulü ile işin esasının incelenmiş olması, sonucu itibariyle doğru olup; bu kararda direnilmesi uygundur.

(818 S. K. m. 41, 44, 45, 51) (2918 S. K. m. 85, 86, 91, 92, 105) (YHGK. 15.06.2011 T. 2011/17-142 E. 2011/411 K.) (YHGK. 21.04.1982 T. 1979/4-1528 E. 1982/412 K.) (YİBK. 06.03.1978 T. 1978/1 E. 1978/3 K.) (YHGK. 30.11.2005 T. 2005/4-648 E. 2005/691 K.) (17. HD. 09.03.2010 T. 2010/85 E. 2010/2094 K.)

Dava: Taraflar arasındaki <destekten yoksun kalma tazminatı> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen asıl alacak yönünden davanın kabulüne, faiz başlangıç tarihi ve oranına ilişkin fazla talebin reddine dair 16.07.2009 gün ve 2008/747 E., 2009/459 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 09.03.2010 gün ve 2010/85 E., 2010/2094 K. sayılı ilamıyla;

(...Davacılar vekili, müvekkillerinin desteğinin işleteni olduğu aracın, davalı nezdinde trafik sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, aracın başka bir kişi tarafından kullanılması sırasında meydana gelen kazada yolcu olan işletenin hayatını kaybettiğini ileri sürerek, ıslah dilekçesi ile toplam 100.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.

Davalı vekili, davacıların zararının sigorta teminatı kapsamında olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, dava konusu zararın araç işleteninin zararı değil, davacıların zararı olduğu, davacıların zarar gören 3. kişi konumunda oldukları gerekçesi ile, davanın kabulüne, toplam 100.000,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davalı sigorta şirketi vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;

Dava, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 91/1. maddesinde, işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mail sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur, aynı Kanunun 85/1. maddesinde, <bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarar olacağı>, aynı Kanunun 85/son maddesi de ise, <işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurdan kendi kusuru gibi sorumludur.> hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1 maddesinde de, <sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasın sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'na göre işletene düşen hukuki sorumluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder> şeklinde ifade edilmiş, 86. maddesinde ise, işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilememiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur hükmü ile işletenin ve dolayısıyla onun sorumluluğunu üstlenen zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumluluktan kurtulma halleri düzenlenmiştir.

BK.nun 44. maddesi hükmüne göre ise, zarar gören taraf zararın doğmasına veya zararın artmasına sebep olmuş ise hakim zarar ve ziyan miktarını tenkis yahut zarar ve ziyan hükmünden sarfınazar edebilecektir.

Diğer yandan aynı kanunun 92. maddesinde Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının kapsamı dışında kalan hususlar sıralanmış olup, 92/a maddesinde işletenin eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltilebileceği talepler 92/b maddesinde ise işletenin eşinin usul ve fürunun kendisini evlat edinme ilişisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerinin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamı dışında kaldığı belirtilmiştir. Keza bu maddeye paralel olarak Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-3 maddesinde teminat kapsamı dışında kalan hususlar düzenlenmiştir.

Talep edilen destek zararı, ölenin değil 3. kişilerin üzerinde doğan dolaylı ve yansıma yolu ile meydana gelen zarardır.

Yukarıda açıklanan yasal düzenlemelerde işletenin yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığı açıkça düzenlenmemiş olmakla birlikte yansıma yoluyla zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenlerin kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olmaları mümkün değildir. BK.nun 44/L maddesi hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesine dayanmaktadır. Zararın artmasına veya doğmasına sebep olan kişi sonuçlarına kendisine katlanmalıdır. 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 51/2. maddesi hükmüne göre de öncelikle haksız fiil sorumlusuna zararın tümü yüklenmiş bulunmaktadır. Diğer bir deyişle, nasıl ki desteğin ölümü sebebiyle meydana gelen zararın yansıma yoluyla destek görenleri de etkilediği kabul ediliyorsa desteğin kusurlu davranışları da aynı şekilde destek görenlere yansır.

Hal böyle olunca Borçlar Kanunu'nun 44. maddesi hükümlerine göre işletenin destek sağlayan kişiye karşı ileri sürebileceği defileri, destekten yoksun kalanlara karşıda ileri sürebilecek olmasına göre işleten dolayısı ile sigorta zararın oluşumunda sürücünün de birlikte kusurlu olduğunu ileri sürebilecektir.

Somut olayda ise, yukarıda da belirtildiği şekilde davacıların murisi ve desteği olan işleten, kendisine ait araçta yolcu olarak bulunduğu sırada meydana gelen kazada ölen kişi konumunda olsa da üçüncü kişi sayılamaz. Davacılar, bu olay sebebiyle doğrudan bedensel bir zarar görmemişlerdir. Davacılar, yansıma yolu ile oluşan zararlarının tazminini istemekte iseler de; zararı doğuran olay işletenin ölümü olduğundan, buna dayalı olarak destek zararlarının tazmininin davalı sigortadan istenmesi mümkün değildir.

Ö halde, mahkemece yukarıda açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.

Davacılar, murislerinin işleteni olduğu başka bir kişinin kullandığı araçta yolcu olarak bulunmakta iken, meydana gelen trafik kazasında, ölümü nedeniyle desteğinden yoksun kaldıkları iddiasıyla, zorunlu mali sorumluluk sigortacısı şirket aleyhine eldeki davayı açmışlardır.

Davalı sigorta şirketi, zararın sigorta teminatı dışında kaldığını savunmuştur.

Yerel mahkemece, davacıların zarar gören üçüncü kişi konumunda oldukları, davanın işletenin zarar görmesine değil; davacıların zararına dayalı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle ve özellikle, davacılar üzerinde doğan zararın, dolaylı ve yansıma yolu ile meydana gelen zarar olduğu; yansıma yoluyla zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenlerin, kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olmalarının mümkün olmadığı, BK.nun 44/1. maddesine göre hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı, davalı sigortacıdan talepte bulunulmayacağı gerekçesiyle, bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Direnme kararını, davalı vekili temyize getirmiştir.

Bozma ve direnme kararlarının kapsamı itibariyle; davalı şirketin zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu araçta, işleten davacılar murisinin yolcu olarak bulunduğu sırada, şoförün tam kusuruyla meydana gelen trafik kazasında öldüğü; eldeki tazminat davasının, ölenin mirasçıları tarafından destekten yoksun kalmaya dayalı olarak açıldığı, davacıların üçüncü kişi konumunda oldukları, işletenin yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanunda açık bir düzenleme bulunmadığı, yerel mahkeme ile özel daire arasında uyuşmazlık konusu değildir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; şoförün tam kusuru ile gerçekleşen trafik kazasında, araçta yolcu olarak bulunan işletenin ölmesi üzerine mirasçılarının, davalı zorunlu mali sorumluluk sigortacısından, destekten yoksun kalma tazminatı isteyip isteyemeyecekleri noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle uyuşmazlığa ilişkin hukuki kavram ve kurumlar ile ilgili mevzuatın irdelenmesinde yarar vardır:

İşleten ve araç işleticisinin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu(KTK)'nun 85. maddesinde düzenlenmiştir.

<İşleten Ve Araç İşleticisinin Bağlı Olduğu Teşebbüs Sahibinin Hukuki Sorumluluğu> başlıklı bu maddede:

<Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.

Motorlu araç ölüme veya yaralanmaya sebebiyet vermiş ise, kazaya karışan aracın başkalarına devir ve temliki veya üzerinde bir hak tesisini önlemek amacıyla olaya el koyan Cumhuriyet Savcılıklarınca, aracın tescilli olduğu tescil kuruluşuna trafik kaydı üzerine şerh düşülmesi İçin talimat verilir. Kaza anı ile Cumhuriyet Savcılığınca trafik kaydı üzerine şerh düşülmesi arasında geçen süreler içinde kötü niyetle yapılan araç tescilleri hükümsüz sayılır. Şerhin konulduğu tarihten itibaren bir ay içerisinde; şerhin kaldırıldığına veya devamına ilişkin mahkeme kararı ibraz edilmediği takdirde bu şerh hükümsüz sayılır.

İşletilme halinde olmayan bir motorlu aracın sebep olduğu trafik kazasından dolayı işletenin sorumlu tutulabilmesi için, zarar görenin, kazanın oluşumunda işleten veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere ilişkin bir kusurun varlığını veya araçtaki bozukluğun kazaya sebep olduğunu ispat etmesi gerekir.

İşleten ve araç işleticisi teşebbüs sahibi, hakimin takdirine göre kendi aracının katıldığı bir kazadan sonra yapılan yardım çalışmalarından dolayı yardım edenin maruz kaldığı zarardan da sorumlu tutulabilir. Ancak, bu durumda işletici teşebbüs sahibinin sorumlu kılınabilmesi için kazadan kendisinin sorumlu olması veya yardımın doğrudan doğruya kendisine veya araçta bulunanlara yahut kazaya taraf olan üçüncü kişilere yapılması gerekir.

İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur,>

hükmü yer almaktadır,

Bu düzenlemenin hukuki nitelikçe hangi sorumluluğa ilişkin bulunduğuna gelince;

Özellikle endüstri devrimiyle birlikte ortaya çıkan teknik buluşlar ve makineleşme zarar tehlikesini arttırmış ve artan bu zarar tehlikesini önlemek için kusura dayanan sorumluluğun her zaman yeterli olmayacağı öngörülerek tehlikeli faaliyette bulunanların sebep oldukları zararları gidermesi kabul edilmiştir (Fikret Eren, a.g.e, s. 449 vd.).

Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahıslan, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10. Baskı, s. 264 vd).

2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85.maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.

Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.

Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hakimin taktirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de (S. Ünan, <Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender'e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007>, s. 1180) bu husus kabul edilmektedir.

Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı KTK'nun 91. maddesiyle de; işletenin Aynı Kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir.

Hemen belirtmelidir ki, işletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91.maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir.

Öyle ise, hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınıp, çözümlenmesi gerekmektedir.

Karayolları Trafik Kanununda zorunlu trafik sigortasına ilişkin olarak, sorumluluğun kapsamı yanında, bu kapsam dışında kalan haller de açıkça düzenlenmiştir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun <Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar> başlıklı 92. maddesinde:

<Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar,

a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,

b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,

c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,

d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,

e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,

f) Manevi tazminata ilişkin talepler.>

hükmü ile, zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmış; burada örnekseme yoluna gidilmeyip; tek tek ve tahdidi olarak sorumlu olunmayan haller sıralanmıştır.

Bu noktada üzerinde durulması gereken hususlardan birisi, 2918 sayılı KTK'nun 92/b maddesinde yer alan <İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna> ilişkin hükümdür.

Bu hükümle kanun koyucu; tehlike sorumlusu zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumluluğu kapsamından sadece, tehlike sorumlusu olan işletenin eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararları çıkarmıştır.

Şu haliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakılmış; böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir.

Durum bu olunca, işletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölüm veya yaralanmaları halinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.

Araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri ise 92.madde kapsamında yer almamakla sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir.

Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E, 2011/411 K sayılı ilamında, mali sorumluluk sigortası ile sigortalı araç sürücüsünün mirasçılarının açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davasında da, Kanunun kapsam dişiliği düzenleyen 92. maddesinde, araç şoförünün desteğinden yoksun katanların isteyebileceği tazminatların kapsam dışı olduğuna dair bir düzenlemeye yer verilmediği ve sürücünün desteğinden yoksun kalanların üçüncü kişi olduğu kabul edilerek zorunlu mali sorumluluk sigortacısından tazminat talep edebilecekleri kabul edilmiştir.

Öte yandan, 2918 sayılı Kanunun 92/a maddesinde yer alan <İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna> ilişkin hükmü üzerinde de durulmalıdır.

Vurgulamakta yarar vardır ki, bu hüküm işletenin eyleminden sorumlu olduğu kişilere yönelik kendi zararına dayalı talepleri noktasında önem arz etmektedir. Salt sigorta şirketinin dava edildiği ve üçüncü kişinin zararının söz konusu olduğu durumlarda bu hükmün uygulama alanı bulamayacağı açıktır.

Eldeki davada, işletenin kendisine ait araçta yolcu olarak bulunduğu sırada sürücünün tam kusuruyla ölümü sonucu onun desteğinden yoksun kalınması davanın sebebini teşkil etmekte; işletenin yakınları davalı sigortacıdan zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında destekten yoksun kalma tazminatı istemektedir.

Hemen burada destekten yoksun kalma tazminatının hukuki niteliği üzerinde de durulmalıdır:

Destekten yoksun kalma tazminatı, 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)'nun 45/11. maddesinde düzenlenmiş olup; <Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.> şeklinde hükme bağlanmıştır.

Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.

Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK'nun 45/11. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.

818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 45.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.

O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.

Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kafan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).

Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de:

<Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu>

hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E. 2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.

Önemle vurgulanmalıdır ki, Borçlar Kanunu'nun 45/111. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E. 411 K. sayılı ilamı),

Yeri gelmişken, davacıların açıklanan sıfatı ve hukuki konumları karşısında, davacılar üzerinde doğan zararın niteliği belirlenmelidir:

Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; işletenin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte işleten üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın işletenin kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan İşletenin zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. İşletenin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir.

Hal böyle olunca; aracı kullanan şoförün tam kusuruyla meydana gelen kazada, aynı zamanda onun eyleminden sorumluluğu nedeniyle kendisi de tam kusurlu kabul edilen işletenin ölümü nedeniyle talep edilen destek zararının, ölenin değil üçüncü kişi durumundaki destek tazminatı isteklilerinin zararı olduğu kabul edilmelidir.

Burada üzerinde durulması gereken diğer bir husus ta; kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olan araç şoförünün eylemlerinden sorumlu tutulan ve bu nedenle tam kusurlu olduğu kabul edilen işletenin, bu kusurunun, zorunlu trafik sigortacısı aleyhine açılan davanın davacıları olan, üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlara karşı ileri sürülüp sürülemeyeceğidir.

Bilindiği üzere, kural olarak zarar gören, sürücünün trafik kazasının oluşmasında kusurlu bulunması durumunda 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 41.maddesine göre sürücüye, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 85/1 maddesi hükmünce de motorlu araç işletenine karşı dava açabilecektir. Sürücü ile araç işletenin sorumluluğu BK md 51 anlamında dayanışmalıdır.

Kural bu olmakla birlikte, dava açanların sıfatı, davanın hukuksal niteliği ve dayanağı, kusur durumunun davaya etkisinin belirlenmesinde etkilidir.

Eldeki davada da talep, destekten yoksun kalma tazminatı olduğuna göre, bu tazminatın yukarıda açıklanan özellikleri gözetilerek işletenin kusurunun davacıların haklarına ve dolayısıyla da taleplerine etkili olup olmayacağı da davanın bu niteliği gözetilerek çözüme kavuşturulmalıdır.

Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan işleten üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacıların zararı, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez.

Şu hale göre; işleten murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.

Eldeki davada da; davacıların desteği, işleteni olduğu araçta, sürücünün tam kusuru sonucu meydana gelen trafik kazası sonucu vefat etmiş; davacılar, destekten yoksun kalan sıfatıyla, zorunlu mali sorumluluk sigortacısını hasım göstererek, destekten yoksun kalmaya dayalı tazminat isteminde bulunmuşlardır.

Davacıların üçüncü kişi konumunda oldukları hem mahkeme, hem de özel dairenin kabulünde olduğu gibi, işletenin yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanunda ve buna bağlı olarak poliçede açık bir düzenleme bulunmadığı da, uyuşmazlık konusu değildir.

Davacıların uğradıkları zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.

Bu nedenledir ki, Özel Dairenin davacıları üçüncü kişi kabul etmesine karşın, zararlarını ve buna bağlı tazminat haklarını muris üzerinde doğmuş bir hak olarak kabul etmesi ve bu kabul şekline göre vardığı sonuç çoğunlukça kabul görmemiştir.

Sonuç itibariyle:

Davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıkları, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı; dolayısıyla tam kusurlu araç şoförünün ve onun eylemlerinden sorumlu olan işletenin kusurunun, işletenin desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları'na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten tam kusurlu, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğuna göre, davalı sigorta şirketinin zararın tamamından sorumlu olduğu ve davacıların davalı sigorta şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecekleri, oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

Şu hale göre, yerel mahkemece, davacıların, desteklerinin işleteni olduğu araçta, sürücünün tam kusuru sonucu meydana gelen trafik kazası sonucu, vefat etmiş olması nedeniyle, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla, zorunlu mali sorumluluk sigortacısını hasım göstererek dava açabileceğinin kabulü ile işin esasının incelenmiş olması, yukarıda açıklanan değişik gerekçelerle, sonucu itibariyle doğru olup; bu kararda direnilmesi uygundur.

Ne var ki, Özel Dairece tazminat miktarına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmemiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, DİRENME UYGUN OLUP; davalı vekilinin tazminat miktarına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 17. HUKUK DAİRESİ'NE GÖNDERİLMESİNE, 22.02.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi. (¤¤)

(KAYNAK: Av. Şenel DELİGÖZ)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 16-05-2012, 17:11   #8
mehlika bilge

 
Varsayılan

Değerli meslektaşlarım, sigorta hukukunu çok detaylı bilmediğim için bir konuda bilgi ve görüşlerinizi paylaşmanızı rica edeceğim. 20-21 yaşında bir yakınım geçen yıl tek taraflı bir trafik kazası yaptı. Kaza tespit tutanağını görmedim ama muhtemelen %100 kusurlu. Araç babası adına kayıtlı.Kaza sonrasında ise boyun kemiği kırıldı ve uzun süre tedavi gördü ve halen de görmekte. Şu anda destek yardımı ile yürüyor ve muhtemelen en az %40-50 maluliyet var. Yargıtay'ın bu son kararından sonra sigorta şirketinden tazminat talebinde bulunabilir miyiz? Yani olayda kusurun araç sürücüsünde olması, kazanın tek taraflı olması buna engel midir?

Bilgi ve görüşleriniz için şimdiden çok teşekkür ederim. Yardımcı olursanız çok sevinirim.
Old 16-05-2012, 22:44   #9
criminal

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan mehlika bilge
Değerli meslektaşlarım, sigorta hukukunu çok detaylı bilmediğim için bir konuda bilgi ve görüşlerinizi paylaşmanızı rica edeceğim. 20-21 yaşında bir yakınım geçen yıl tek taraflı bir trafik kazası yaptı. Kaza tespit tutanağını görmedim ama muhtemelen %100 kusurlu. Araç babası adına kayıtlı.Kaza sonrasında ise boyun kemiği kırıldı ve uzun süre tedavi gördü ve halen de görmekte. Şu anda destek yardımı ile yürüyor ve muhtemelen en az %40-50 maluliyet var. Yargıtay'ın bu son kararından sonra sigorta şirketinden tazminat talebinde bulunabilir miyiz? Yani olayda kusurun araç sürücüsünde olması, kazanın tek taraflı olması buna engel midir?

Bilgi ve görüşleriniz için şimdiden çok teşekkür ederim. Yardımcı olursanız çok sevinirim.

Sayın Bilge
Yargıtayın kararı vefat eden kusurlu sürücünün yakınlarını üçüncü kişi kabul edip, tazminat talep etme hakkı tanıyor.Yakınınız ise kendisi hem kusurlu hem de zarara uğrayan olduğundan hak talep edemez.
Old 18-05-2012, 09:42   #10
mehlika bilge

 
Varsayılan

Son günlerde tek taraflı trafik kazalarında şoföre de sigorta şirketinden tazminat alabilme imkanı doğduğuna ilişkin birtakım haberler çıktı. Bunun dayanağının ne olduğunu araştırdığımda Resmi Gazetede yayınlanan bir Yargıtay kararından söz ediliyordu. Sanırım bahsi geçen karar bu. Açıkçası kararı okuduktan sonra böyle bir çıkarımı ben yapamamıştım.
Old 18-05-2012, 12:30   #11
sevrim

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlarım,
Kaza karşı tarafın yüzde yüz kusuru ile olmuşsa ve araç sahibi-sürücü (aynı kişi) yaralanmış ancak yandaki yolcu ölmüş ise, ölen yolcu 3. kişi midir, tazminat alabilir mi??
Old 18-05-2012, 16:36   #12
av.salih gülgeldi

 
Varsayılan

sayın meslaktaslarım böyle bir karar da vardır.
Kazayı yapan aracı kullanan ve aracın maliki olmayan sürücü, üçüncü kişi konumundadır. Bu nedenle zorunlu trafik sigortasından yararlanabilir.

Zorunlu Trafik Sigortasında, sigortacının, KTK’nun 91 ve 85/1 maddeleri uyarınca işletenin hukuki sorumluluğunu üzerine almış bulunması, sigortacının bu kapsamdaki sorumluluğunu sınırlayan aynı Yasa’nın 92.maddesinde veya sigorta poliçesi Genel Şartları’nda, araç sürücüsünün bu kapsam dışında kaldığına ilişkin bir hüküm bulunmaması karşısında, malik olmayan sürücünün ölümü nedeniyle, sigortacının sorumlu olduğunun benimsenmesi gerekmesine göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

11.HD. 28.11.2002, 6240-11024
Old 19-05-2012, 17:36   #13
criminal

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan sevrim
Sayın Meslektaşlarım,
Kaza karşı tarafın yüzde yüz kusuru ile olmuşsa ve araç sahibi-sürücü (aynı kişi) yaralanmış ancak yandaki yolcu ölmüş ise, ölen yolcu 3. kişi midir, tazminat alabilir mi??

Ölen yolcu üçüncü kişi konumunda olup mirasçıları destekten yoksunluk tazminatı talep edebilir.Yalnız olayınızda hatır taşıması sözkonusu ise tazminattan indirim yapılabilir.
Old 07-12-2012, 15:10   #14
bkaya

 
Varsayılan ağır kusurluların durumu

selamlar konunun büyük bir bölümünün açıklığa kavuştuğu görülmektedir ancak alkollü yada ehliyetsiz yani ağır kusurlu sürücünün yakınlarının ZMMS yararlanması hususunda görüş bildirirseniz sevinirim
Old 07-12-2012, 19:45   #15
av.salih gülgeldi

 
Varsayılan

Uzamış zamanaşımı sigortacı güvence hesabı sürücü işleten herkes için uygulanır bu nedenle ölüm veya yaralanmalarda 8 yıllık bir zamanaşımı birden fazla ölüm halinde ise 15 yıldır.
Old 02-01-2013, 10:09   #16
Av.Rıdvan Ergün

 
Varsayılan

Emsal HGK kararında ölen destek, aracın işleteni fakat kaza anındaki sürücüsü değil. Buna karşın, kararın kabul ettiği temel gerekçe "Talep edilen destek zararı,ölenin değil 3. kişilerin üzerinde doğan dolaylı ve yansıma yolu ile meydanagelen zarardır. Bu sebeple sigorta şirketi zararın tazmininden sorumludur" şeklinde olduğundan, araç sürücüsü kazada kendisi ölmüş olsa dahi zarar doğrudan yakınlarının kendi zararı olacağından sigorta şirketinden tazminat almaları bakımından emsal olacaktır.
Öte yandan Sayın "mefkure" ve "criminal" in belirttikleri emsal olaylar bakımından da ceza zamanaşımının uygulanacağını düşünüyorum. Alkollü olarak kaza yapıp kendisinin ölümüne sebebiyet veren sürücü bakımından azından tehlikeli vasıta kullanma suçunun oluştuğu şüphesizdir. Sürücünün ölmesi sebebiyle kamu davasının düşmesi suç vasfını ortadan kaldırmaz.
Şu anda tam bu gerekçeyle bir dava açıyorum. Gelişmeleri paylaşırım.
Old 02-01-2013, 11:45   #17
av__emrah

 
Varsayılan

Öncelikle Araç sahibi (işleten sigorta sözleşmesinin tarafı olduğundan “kendisi” ister sakat kalmış olsun, ister destekten yoksun kalsın hiçbir biçimde kendi aracının Trafik Sigortasından yararlanamaz.
Fakat araç sahibi (işleten), tek taraflı kazada ölürse, desteğinden yoksun kalanlar “üçüncü kişi” konumunda olduklarından Trafik Sigortasından tazminat alabilirler.

Aracı kullanan ise yani sürücü(sürücü araç sahibinin çocuğu yada eşi olabileceği gibi 3.bir şahıs da olabilir), tek yanlı kaza yaparak ölmüş olmakla, annesi, evli ise eşi ve çocukları yada desteğinden mahrum kalanlar Trafik Sigortasından destek tazminatı alabilirler.

Mesela aracın sürücüsü tek taraflı kazada vefat etmişse ve sürücü araç işletenin oğlu ise, araç sahibi baba, oğlunun desteğinden yoksun kaldığını ileri sürerek tazminat isteyemez.

Sürücü yüzde yüz “kusursuz” ise, işletenin sorumluluğu yönünden “nedensellik bağı”kesileceğinden, sigortacı da sorumlu olmayacak ve tazminat ödeme yükümlülüğünden kurtulacaktır.

Örnek Yargıtay kararları;

İşletenin ve sürücünün yakınları, üçüncü kişi durumunda olduklarından, sürücü yüzde yüz kusurlu olsa bile, zarar gören yakınlar trafik sigortasından tazminat alabilirler.11.HD, E.2005/9766 K.2006/10349
İşletenin ve sürücünün yakınları bedensel zararlar bakımından üçüncü kişi durumundadırlar.11.HD, E.2005/4340 K.2006/4645

İşletenin, eşinin, usul ve fürunun mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri istekler Zorunlu Mali Sorumluluk kapsamı dışında olup, anılan kişilerin mal zararları dışındaki (can) zararlarının ise, sigorta kapsamı içerisinde bulunması gerekir.11.H.D, 825-963

Kazayı yapan aracı kullanan ve aracın maliki olmayan sürücü, üçüncü kişi konumundadır. Bu nedenle zorunlu trafik sigortasından yararlanabilir.11.HD, 6240-11024
Sürücü ve yardımcıları görevli oldukları aracın trafik sigortasından yararlanabilirler.11.H.D, 2056-3648

İşletenin ve sürücünün yakınları ((eşi, çocukları, annesi, babası, birlikte yaşadığı kardeşleri) üçüncü kişi durumunda olup, kazanın oluşunda sürücü kusurlu olsa bile, sigortacı, poliçe limitini aşmamak üzere, kusur oranlarına bakılmaksızın, hesaplanan tazminatı ödemek zorundadır.11.HD, E. 2004/10789

Kendi kusuruyla trafik kazası yaparak ölen sürücünün desteğinden yoksun kalan yakınları (eşi, çocukları, annesi, babası ve birlikte yaşadığı kardeşleri), “üçüncü kişi” durumunda olduklarından, Zorunlu Trafik Sigortasından “tam kusur” oranına göre maddi tazminat isteyebilirler.11.HD, E.2005/13243 K.2007/265

Sürücünün tek taraflı yaptığı kaza sonucu eşinin ölümü nedeniyle, kendisi destek tazminatı isteyemez ise de, çocukları, annelerinin ölümünden dolayı destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilirler.11.HD, E.2004/9695

Kendi kullandığı araçla tek yanlı kaza yapan ve bu kazada eşini yitiren sürücü, destek tazminatı isteyemez ise de, annelerinin desteğinden yoksun kalan çocuklar “üçüncü kişi” konumunda olduklarından, babalarının kullandığı aracın Sigortasından yararlanabilirler.11.HD,E.2005/14332
Old 07-01-2013, 10:37   #18
Av.Rıdvan Ergün

 
Varsayılan

Emrah Bey sizin verdiğiniz içtihatları biliyorum fakat 2009-2011 yılları arasında Yargıtay bu konuda içtihat değiştirmişti. İşleten tek taraflı kazada ölürse yakınları destek tazminatı alamıyordu.
Bakın şimdi dönülen ve bir dönem sigorta şirketlerinin tazminat ödememesine dayanak olan içtihat şöyleydi:

T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/5655
K. 2009/8351
T. 14.12.2009

• DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI ( Tazminat İsteyenler Destek Sağlayan Kişinin Sahip Olduğu Haktan Fazlasına Sahip Olamayacakları - Onun Kusurundan Yararlanamayacakları )

• YANSIMA YOLUYLA MEYDANA GELEN ZARARIN TAZMİNİ ( Destekten Yoksun Kalma Tazminatı/Tazminat İsteyenler Destek Sağlayan Kişinin Sahip Olduğu Haktan Fazlasına Sahip Olamayacakları - Onun Kusurundan Yararlanamayacakları )

• ZORUNLU MALİ SORUMLULUK SİGORTASI TAZMİNAT LİMİTİ ( Zararın Oluşumunda Tam Kusurlu Olduğu Belirlenen Sürücüye Karşı Davalı Sigorta Şirketi Davacılara Talep Ettikleri Destekten Yoksun Kalma Tazminatından ZMM Sigortası Kapsamında Sorumlu Olmadıkları )


818/m.44/1

2918/m.91,92


ÖZET : Destekten yoksun kalma zararı, üçüncü kişiler üzerinde doğan dolaylı ve yansıma yolu ile meydana gelen zarardır. Tazminat isteyenler, destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olamazlar, onun kusurundan yararlanamazlar. Bu durumda, zararın oluşumunda tam kusurlu olduğu belirlenen sürücüye karşı, davalı sigorta şirketi; BK md. 44/1 uyarınca, davacılara talep ettikleri destekten yoksun kalma tazminatından, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamında sorumlu değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılanması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün, süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili dava dilekçesiyle, davalıya Zorunlu Mali Sorumluluk sigortası ile sigortalı olan araç ile kaza yapan davacıların murisi sürücünün öldüğünü açıklayıp, fazlaya dair haklarını saklı tutarak davacılar için 7.000 YTL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyerek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesiyle, kusur oranında poliçe limiti ile sorumlu olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; davacıların murisi olan sürücü tam kusurlu olduğundan zararın teminat dışı bulunduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı yasanın 85/1 maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğratılmasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden; Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer yandan; aynı kanunun 92. maddesinde, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının kapsamı dışında kalan hususlar sıralanmış olup, 92/a maddesinde, “işletenin; eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltilebileceği talepler” 92/b maddesinde ise, “işletenin, eşinin, usul ve füruunun, kendisini evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürülebilecekleri taleplerin” Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamı dışında kaldığı belirtilmiştir. Keza, bu maddeye paralel olarak Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının Genel Şartları’nın A-3 maddesinde de ZMSS kapsamı dışında kalan hususları düzenlemiştir.
Bu yasal düzenlemelere göre destek zararı; ölenin değil üçüncü kişilerin üzerinde doğan dolaylı ve yansıma yolu ile meydana gelen zarardır. İşletenin yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığı açıkça Karayolları Trafik Kanunun da düzenlenmediği gibi, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nda da, bu yolda bir sınırlamaya yer verilmiştir.
Hal böyle olunca; sürücünün ölümü nedeni ile onun desteğinden mahrum kalanların, işletenden ve onun sigortacısından destek tazminatı talebinde bulunabilecekleri ilke olarak benimsenmelidir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus, zarar verici bir olay sonucu ölen sürücünün ekonomik desteğinden yoksun kalanların uğradıkları zarar, ölen sürücünün değil, destekten yoksun kalanların, bir başka ifade ile, işletene göre üçüncü kişi durumunda olanların üzerinde doğan dolaylı ve yansıma yolu ile meydana gelen zarar olup, destekten yoksun kalanlar bu zararlarının tazmini için zarar sorumlusundan istemde bulunabilirler. Ancak, yansıma yolu ile zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenlerin, kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olabilmeleri hukuken mümkün bulunmayıp, sürücünün ve dolayısıyla destek tazminatında bulunanların, kendi kusurlarından yararlanamazlar.
Bu durumda, işletenin destek sağlayan kişiye karşı ileri sürebileceği def’ileri, destekten yoksun kalanlara karşı ileri sürebilecek olmasına göre işleten, zararın oluşumunda sürücünün de birlikte kusurlu olduğunu ileri sürerek BK.’nın 44/1 maddesi gereğince, tazminatın sürücünün kusuru oranında indirilmesini isteyebilir. Zira trafik kazası sonucu ölenin desteğinden yoksun kalanların Zorunlu Mali Sorumluluk sigortacısına yöneltebilecekleri yansıma yolu ile oluşan zararla ilgili tazminat istemlerinin tutarı, işleten karşı ileri sürebilecekleri tutar kadar olmalıdır. Dairenin son uygulamaları da bu yöndedir.
Dava konusu olayda, davacıların desteği olan sürücü S.’in aracı kullanırken tek taraflı kaza sonucu öldüğü, tam kusurlu olduğu belirlenmiştir. O halde, yukarda açıklanan ilkeler ışığında; sürücünün ve dolayısıyla destek tazminatında bulunanların kendi kusurlarından yaralanmaları mümkün olamayacağından, davacıların talep ettikleri destekten yoksun kalma tazminatından işletenin, dolayısıyla onun sorumluluğunu üstlenmiş olan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısının sorumluluğunun olmadığı nazara alınarak davanın reddine karar verilmiş olmasına göre,

SONUÇ : Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 15.60.-TL peşin harcın onama harcına mahsubuna, 14.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
(KAZANCI 'dan ALINMIŞTIR)


Burada konu başlığında şimdi yayınlanan Esas: 2011/17-787 Karar: 2012/92 sayı ve 22.02.2012 tarihli kararla yine önceki görüşe dönülmüş oldu.
Old 07-01-2013, 13:13   #19
av__emrah

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Rıdvan Ergün
“işletenin, eşinin, usul ve füruunun, kendisini evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürülebilecekleri taleplerin” Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamı dışında kaldığı belirtilmiştir.

Sayın Ergün haklısınız, Yargıtay gerekçesiz bir şekilde görüş değişikliğine gitmişti. Yine Yargıtayın kendi kararında da açıkça belirttiği üzere, madde hükmünde yer alan "mallarına gelen zararlar"ibaresine rağmen, cana gelen zararlarda da sigortacının sorumlu olmayacağına dair kararları mevcuttu bu süre içerisinde. Neyseki Genel Kurul olması gereken karara tekrar geri dönerek, daha fazla mağduriyeti önlemiş oldu. Umarım bundan sonra tekrar farklı bir görüş değişikliğine gitmezler.
Old 07-01-2013, 16:16   #20
çözümhukuk

 
Varsayılan

Mirasçıların mirası reddetmesi halinde de yakınları Güvence Hesabından tazminat alabilecek midir?Zira bu tazminatın terekeye dahil olmadığını düşünmekteyim.
Saygılarımla
Old 07-01-2013, 17:20   #21
av__emrah

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan çözümhukuk
Mirasçıların mirası reddetmesi halinde de yakınları Güvence Hesabından tazminat alabilecek midir?Zira bu tazminatın terekeye dahil olmadığını düşünmekteyim.
Saygılarımla



Paylaşmış olduğum Genel Kurul Kararını incelerseniz,sorunuzun cevabını görebilirsiniz.



-----------------------------------------------------
T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2007/4-222
Karar: 2007/222
Karar Tarihi: 18.04.2007


TAZMİNAT DAVASI - MADDİ MANEVİ VE DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI İSTEMİ - DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATINA HÜKMEDİLMESİ İÇİN TALEPTE BULUNANIN MADDİ DURUMUN KÖTÜ OLMASI VEYA ÖLENİN MİRASÇISI OLMASINA GEREK OLMADIĞI

ÖZET: Davacı trafik kazasında ölenin eşidir. Ölenin yakını olan davacının, ölen eşin mirasını reddetmiş olması, eş söyleyişle mirasçı sıfatını taşımaması destekten yoksunluk talebinde bulunmasına engel değildir. Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, mirası reddeden davacı İlgen'in destekten yoksun kalma davasının incelenip, esasına ilişkin karar verilmesi gerekir.


(818 S. K. m. 45) (YİBK. 06.03.1978 T 1978/1 E. 1978/3 K.) (YHGK. 21.04.1982 T. 1979/4-1528 E. 1982/412 K.)

Dava: Taraflar arasındaki <maddi ve manevi tazminat> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye Birinci Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 16.03.2004 gün ve 2001/477 E. 2004/64 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesi'nin 21.06.2005 gün ve 2005/2523-6823 sayılı ilamı ile;

(...Dava, trafik kazası nedeniyle maddi, manevi ve destekten yoksun kalma tazminatına ilişkindir.

Davacılardan İlgen, dava konusu trafik kazasında yaralandığını, ayrıca eşini kaybettiğini ileri sürerek gerek kendisinin yaralanması gerekse eşinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalma, maddi ve manevi tazminat istemiştir. Davacı Şuhay da, kendisinin yaralanması ve eniştesinin ölmesi nedeniyle maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Mahkemece dava kısmen kabul edilmiş, davalıların temyizi üzerine yerel mahkeme kararı vekalet ücreti yönünden düzeltmek suretiyle oyçokluğuyla onanmıştır.

Onama kararına karşı davalılar karar düzeltme isteminde bulunmuşlardır.

1-) Temyiz ilamında bildirilen gerektirici nedenler karşısında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun değişik 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiçbirine uygun olmayan davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan karar düzeltme istemleri reddedilmelidir.

2-) Davalıların diğer karar düzeltme istemlerine gelince;

Davacı İlgen, eşinin ölümü nedeniyle fazlaya dair talep hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 500.000.000 lira destekten yoksun kalma tazminatı istemiş, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda davacının zararı 40.961.488.996 lira olarak belirlenmiş, mahkemece taleple bağlı kalınarak 500.000.000 lira destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmiştir. Davacı İlgen, 22.02.2001 tarihli veraset ilamını dosyaya ibraz ederek talepte bulunmuş ise de, mirası reddettiğinin belirlenmesi üzerine, 29.06.2001 tarihli yeni veraset belgesi düzenlendiği daha sonra anlaşılmıştır. Şu durumda davacı İlgen mirası reddettiğine göre, ölen eşinden dolayı destekten yoksun kalma tazminatı istemi MK.'nın 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ile bağdaşmamaktadır. Aksinin kabulü halinde kendisi karşı tarafa tazminat ödemekten kurtulacak ancak karşı taraftan ölen eşi nedeniyle tazminat alabilecektir ki, bu da hakkının kötüye kullanılması niteliğinde olup hakkaniyete aykırıdır, yasa ise hakkın kötüye kullanılmasına olanak vermemelidir. O halde davacı İlgen’in destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin talebinin reddi gerekir. Bu nedenle davalıların bu yöndeki karar düzeltme istemlerinin kabulü gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalılar vekili

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, trafik kazası nedeniyle maddi, manevi ve destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.

Davalılar vekili; davacı İlgen'in eşinin olayda 5/8 oranında kusurlu olduğunu, aynı zamanda tıp doktoru olan davacının, ölen eşin desteğine ihtiyaç duymayacak ölçüde gelire sahip bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini cevaben bildirmiştir.

Mahkemenin, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunu benimsemek suretiyle ve <davacı İlgen'in destekten yoksunluk sebebiyle nihai ve gerçek zararının 40.961.488.996 TL olarak belirlendiği> gerekçesiyle, her iki davacının diğer maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü yanında, <davacının talebi ile bağlı kalınarak 500.000.000 lira destekten yoksun kalma tazminatının 28.01.2001 olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı İlgen'e verilmesine> dair verdiği karar; Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenle bozulmuş, Yerel Mahkemece <destekten yoksun kalma tazminatının bağımsız bir hak olup, doğrudan doğruya desteğini yitirenlerin kişiliğinden doğduğu, mirasçılık niteliğine bağlı bulunmadığı ve bu itibarla mirasın reddinin de destekten yoksun kalma tazminatını etkilemeyeceği> gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Davacıların da içinde bulunduğu aracın sürücüsü ve aynı zamanda davacılardan İlgen'in eşi olan Hüseyin'in dava konusu trafik kazasında vefat etmiş olması ve davacıların da yaralanması nedeniyle; kazaya karışan diğer aracın sürücüsü ve kayıt maliki davalılar aleyhine maddi, manevi ve destekten yoksun kalma tazminatı talebi ile görülmekte olan dava açılmış; davacı İlgen, kendisinin de mirasçı bulunduğu 22.02.2001 tarihli veraset ilamını dosyaya ibraz ederek talepte bulunmuş ise de, murisin mirasını 24.05.2001 tarihinde reddettiğinin belirlenmesi üzerine, 29.06.2001 tarihli yeni veraset belgesi düzenlendiği ve bu veraset ilamına göre mirasçı olmadığı daha sonra anlaşılmıştır.

Açıklanan maddi olgu, bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle uyuşmazlık; destekten yoksun kalma tazminatının, mirasçılık sıfatına bağlı bir hak olup olmadığı; dolayısıyla davacı İlgen'in, ölen eşin mirasını reddetmiş olmasının, destekten yoksun kalma tazminatı verilmesine engel yasal bir neden oluşturup oluşturmadığı noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce, destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin yasal düzenleme ve bu tazminatın hukuki niteliğinin üzerinde durulmasında yarar vardır.

Destekten yoksun kalma tazminatı 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 45/11. Maddesinde düzenlenmiş olup, <Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir> şeklinde hükme bağlanmıştır.

Bu maddede, haksız fiilin doğrudan doğruya muhatabı olmayan, ancak bu haksız fiil nedeniyle ortaya çıkan ölüm olayından zarar gören ya da ileride zarar görmesi güçlü olasılık içinde bulunan kimselere tazminat hakkı tanınmıştır.

Yasa metninden de anlaşıldığı üzere; destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan yardımdır. Bu tazminatın amacı, ölüm olayı olmasaydı ölenin yardımda bulunduğu kimselere yardımda bulunmaya devam edeceğinin düşünülmesi ve ölüm olayının bu süreci kesmesi sonucu destekten yararlanan kimselerin uğradıkları zararın peşin ve toptan şekilde tazmin edilmesi, bu kimselerin ölüm olayından önceki durumlarına kavuşturulmasıdır. Eş söyleyişle amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır.

Şu hale göre; <destek> sayılabilmek için, yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterlidir. Destek kavramının dayanağı hukuksal bir ilişki değil eylemli bir durum olduğundan, akrabalığa ve yasanın nafaka ile miras ilişkisi hakkındaki hükümlerine dayanmaz.

Nitekim, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde; <Destekten Yoksun Kalma Tazminatı eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının, desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu> vurgulanmıştır.

Yine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.04.1982 gün, 1979/4-1528 E., 412 K. sayılı kararında; <BK.'nın 45. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır, sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde, destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür> ilkesi benimsenmiştir.

O halde, destekten yoksun kalma tazminatı ölüm ile ortaya çıkmasına rağmen, miras bırakanın şahsından doğan ve mirasçılara geçen bir hak değil, doğrudan bu kimselerin kendisinden doğan bağımsız bir haktır.

Diğer bir ifadeyle, destekten yoksun kalma tazminatı niteliği itibariyle; üçüncü kişilere, desteğin gelir ve yardımından yoksun kalmaları nedeniyle tanınmış bağımsız bir hak olup, mirasçılık sıfatı ve miras hukuku ile ilgisi yoktur. Çünkü bu hak, mirasçılık sıfatından değil, eylemli olarak destek olanın ölümü nedeniyle, onun gelir ve yardımından yoksun kalma ya da farazi destek olma olgusundan kaynaklanmaktadır (YHGK 25.05.1984 gün, E: 1982/9-301, K: 1984/619).

Bu itibarla, Borçlar Kanunu'nun 45/11. maddesinde desteğin yardımından yoksun kalan <diğer kimseler> tabirinden, ölenle aralarında yakın ilişki bulunan anası, babası, eşi, çocukları, kardeşleri, nişanlısı, hatta evlilik dışı birlikte yaşadığı kimsenin anlaşılması gerektiği; miras hukuku ile ilgili olmadığı için de, mirasçı olmak veya ölen yönünden nafaka borçlusu bulunmak zorunluluğunun bulunmadığı her türlü duraksamadan uzaktır (Turgut Uygur, Açıklamalı İçtihatlı Borçlar Kanunu, Sorumluluk ve Tazminat Hukuku, Ankara 2003, 2. Cilt, s: 2062). Bu haliyle maddenin ikinci fıkrasında, destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilecek kimseler yönünden herhangi bir sınırlama yapılmadığı ve müteveffanın yardımından mahrum kalma esasının kabul edildiği kuşkusuzdur.

Sonuç olarak, destekten yoksun kalma tazminatı nitelik itibariyle bağımsız bir hak olup; ölen kimse ile davacı arasında kanuni veya akdi bir bakım yükümlülüğü, mirasçılık ya da akrabalık ilişkisi bulunması gerekmediğinden; mirasın reddedilmiş olması, destekten yoksun kalma davasının açılmasına ve incelenip hasıl olacak sonuç uyarınca esasına ilişkin karar verilmesine engel, yasal bir neden değildir.

Somut olayda; davacı İlgen, trafik kazasında ölen Hüseyin'in eşidir. Baştan beri yapılan açıklamalar ve değinilen ilkeler itibariyle, ölenin yakını olan davacının, ölen eşin mirasını reddetmiş olması, eş söyleyişle mirasçı sıfatını taşımaması destekten yoksunluk talebinde bulunmasına engel değildir.

Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, mirası reddeden davacı İlgen'in destekten yoksun kalma davasının incelenip, esasına ilişkin karar verilmesi gerektiği yönündeki direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.

Ne var ki, hükmedilen destekten yoksun kalma tazminatı yönünden işin esası incelenmediğinden, bu yönden inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan, davalı vekilinin tazminat yönünden işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın dördüncü hukuk dairesine gönderilmesine, 18.04.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Old 18-05-2013, 13:33   #22
L'avocat12

 
Varsayılan Sorum Var?

Peki sürücü alkollü veya uyarıcı madde (esrar veya amfetamin) almış ve kazada hayatını kaybetmiş ise destekten yoksun kalanlar tazminat alabilirler mi?
Old 22-05-2013, 15:52   #23
Erkan Uygun

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Levent ERCAN
Peki sürücü alkollü veya uyarıcı madde (esrar veya amfetamin) almış ve kazada hayatını kaybetmiş ise destekten yoksun kalanlar tazminat alabilirler mi?

Alabilirler.Yargıtay HGK kararları sonrası 17. HD de tek taraflı trafik kazlarında görüş değişikliğine gitti. Tek taraflı kazada ölen kişinin kusuru hiçbir şekilde destekten yoksun kalan kişilerin haklarına etki etmiyor.(Özellikle kazada ölen kişi işleten değil ise) Dolayısıyla tek taraflı kazada ölen kişi en ağır şekilde kusurlu da olsa destekten yoksun kalan kişiler ZMMS'dan tazminat alabilirler.
Old 23-05-2013, 10:25   #24
Pandekt

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Levent ERCAN
Peki sürücü alkollü veya uyarıcı madde (esrar veya amfetamin) almış ve kazada hayatını kaybetmiş ise destekten yoksun kalanlar tazminat alabilirler mi?

Yalnız burada dikkat edilmesi gereken bir şey var, sigortacının rücu hakkına bakılmalı. Sigortacıya rücu hakkı veren durumların başında kazanın nedenin alkol, uyuşturucu ve keyif verici maddelerin alınmış olması hali gelir. Ancak burada da dikkat edilmesi gereken durum kaza nedenin bu halden kaynaklanmış olmasıdır.
Bu durumun varlığında sigortacı sürücüye değil ve fakat işletene rücu edebilir. Eğer destekten yoksun kalanlar aynı zamanda mirasçı iseler sigortacı rücu hakkından ötürü ödeme yapmayı reddedebilir.
Old 23-05-2013, 12:34   #25
Av.Kanbalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Pandekt
Yalnız burada dikkat edilmesi gereken bir şey var, sigortacının rücu hakkına bakılmalı. Sigortacıya rücu hakkı veren durumların başında kazanın nedenin alkol, uyuşturucu ve keyif verici maddelerin alınmış olması hali gelir. Ancak burada da dikkat edilmesi gereken durum kaza nedenin bu halden kaynaklanmış olmasıdır.
Bu durumun varlığında sigortacı sürücüye değil ve fakat işletene rücu edebilir. Eğer destekten yoksun kalanlar aynı zamanda mirasçı iseler sigortacı rücu hakkından ötürü ödeme yapmayı reddedebilir.


ölenin tam kusurlu olması durumunu tazminata engel saymayan Yargıtay; bu görüşünü tazminata hak kazananların mirasçı sıfatıyla değilde destekten yoksun kalan olarak talepte bulunabileceği argümanına dayandırmaktadır.
Tek taraflı ve işletenin öldüğü bir olayda zaten soruşturma yapılmamaktadır.Bu durumda kazanın alkol etkisiyle meydana geldiğini ıspat imkansız.
Old 23-05-2013, 12:43   #26
av__emrah

 
Varsayılan

Bu konuyla ilgili naçizane tavsiyem Çelik Ahmet Çelik hocanın kitaplarından ve web sitesinden faydalanabilirsiniz. Eserlerini inceledikten sonra konuyla ilgili soru işareti kalmıyor. İyi çalışmalar.
Old 21-06-2013, 11:02   #27
mduranauhf

 
Varsayılan

Başlıktaki konu ile ilgili sormak gerekirse;
Sigortasız araç sürücüsü tek taraflı kazada tam kusurlu vefat ettiğinde, YHGK nun son içtihatı ışığında güvence hesabından D. Y. Kalma tazminatı talep edilebilirmi. Yoksa Güvence hesabı, rücu hakkı dolayısıyla alacaklı ve borçlu sıfatları birleştiğinden ödeme yapmaktan imtina edebilir mi?
Mirasın reddi halinde dahi D. Y. Kalma tazminatı almaya hak kazanılacağı yönünde yerleşik içtihatlar var ama, burada alacaklı ve (rücu hakkı nedeni ile) borçlu sıfatlarının birleşmesi durumu oluşur mu?
Yoksa Yargıtayın gerekçesi esas alınarak, destekten yoksun kalma tazminatının mirasçılık sıfatı ile değil, desteğin kaybı nedeni ile ödendiğinden bahisle ödeme yapılır mı?
Old 21-06-2013, 11:05   #28
mduranauhf

 
Varsayılan

Bu arada, kaza nedeni ile (her ne kadar fail ölmüş ise de) ceza konusu olan fir fiil mevcut olduğundan, uzamış ceza zamanaşımının uyguanması gerektiği kanaatindeyim.
Sonuçta, ceza konusu bir fiil mevcut olduğundan bir soruşturma başlatılıyor ve failin öldüğü gerekçesi ile de takipsizlik kararı veriliyor.
Old 15-02-2014, 17:10   #29
Av.Mehmet Ali Helvacı

 
Varsayılan

Çelik Ahmet Çelik Hocanın tek taraflı trafik kazalarında işleten ve sürücü yakınlarının trafik sigortasından yararlanmalarında zaman aşımı süreleri açıklamış.

İşleten ve sürücü yakınlarının trafik sigortasından yararlanmalarında zamanaşımı süreleri



a) Kaza tek yanlı ise ve kaza sırasında araçta ölen sürücüden başka kimse yoksa veya araçtaki kişiler bir zarar görmemişlerse, ortada bir suç ve dolayısıyla cezalandırılacak kimse bulunmadığından, 2918 sayılı KTK’nun 109.maddesi 2.fıkrasındaki uzamış ceza zamanaşımı söz konusu olamayıp, ölen sürücünün desteğinden yoksun kalan haksahiplerinin 109.maddenin 1.fıkrasındaki (2) yıllık zamanaşımı süresi içinde sigortacıya başvurmaları gerekir.



Ancak, iki yıl içinde başvurulmasına karşın, sigortacı, Yasa’da öngörülen sürede tazminat ödememişse, türlü bahanelerle ve yasal olmayan nedenlerle iki yıllık süreyi geçirtmişse, zamanaşımı süresini ileri sürerek tazminat ödemekten kaçınamaz. Çünkü iki yıl içinde sigortacıya başvuru da bulunulmakla zamanaşımı kesilmiş olur.



b) Sürücünün veya işletenin yüzde yüz veya belli bir oranda kusurlu bulundukları kazada (kendileri değil de) araçta bulunan yakınlardan biri ölmüşse, örneğin ölen kişi eş veya çocuk ise, annelerinin desteğinden yoksun kalan çocuklar veya çocuğunun desteğinden yoksun kalan anne, sigortaya başvurmada Yasa’nın 109/2.maddesindeki uzamış (ceza) zamanaşımı süresinden yararlanabilecektir. Çünkü, ölen kişi yakınlardan biri de olsa, ortada cezalandırılması gereken bir suç vardır. Bu durumda, KTK’nun 109/2.maddesinin yollamasıyla 5237 sayılı TCK’nun 66.maddesinin (d) bendine göre zamanaşımı süresi (15) yıl olacaktır.



c) Sürücünün veya işletenin yüzde yüz veya belli bir oranda kusuruyla meydana gelen kazada, yakınlardan biri bedensel zarara uğramışsa, sigortacıya başvurma süresi, gene uzamış (ceza) zamanaşımı süresi olacaktır. Bu durumda, KTK’nun 109/2.maddesinin yollamasıyla 5237 sayılı TCK’nun 66.maddesi (e) bendine göre zamanaşımı süresi (8) yıldır.



d) Tek yanlı kazada, kazanın nedeni araçtaki bozukluk (teknik arıza) ise, ölen sürücünün veya işletenin desteğinden yoksun kalan yakınlarının sigortaya başvurma süresinin, uzamış (ceza) zamanaşımı süresi olacağı görüşündeyiz. Çünkü, “teknik arıza”nın nedeni (imalat hataları dışında) işveren tarafından düzenli (periyodik) bakımın yapılmamasından ya da eski ve trafiğe elverişsiz taşıtların sefere konulmasından kaynaklanmaktadır. Fren ve lastik patlaması, rot çıkması, direksiyon kilitlenmesi v.b. gibi “teknik arıza” olarak adlandırılan çoğu bozukluklar, beklenmeyen ve önceden tahmin edilemeyen durumlar değil, araçtaki bakımsızlıktan kaynaklanan “işletme kusurları”dır. İşletenlerin, araçların düzenli (periyodik) bakımlarını yaptırmamaları, frenleri kontrol ettirmemeleri, aşırı yükle yıpranmış, hurdalaşmış, teknik şartlara uymayan araçları trafiğe çıkarmaları, yasaların emredici hükümlerine aykırı birer “işletme kusuru”dur. Bu işletme kusurlarının, bir kazaya yolaçması ve bu kazanın ölüm veya yaralanma ile sonuçlanması durumunda, aynı zamanda bir “taksirli suç” niteliğinde olduğu kabul olunmalıdır. .

KTK’nun 29.maddesine göre “Araçların yapım ve kullanma bakımından karayolu yapısına ve trafik güvenliğine uyması zorunludur. 30.maddeye göre, araçların teknik şartlara uygun durumda bulundurulması zorunludur. Karayolları Trafik Yönetmeliği hükümlerine ve özellikle 38. maddeye uygun olmayan araçların karayoluna çıkarılmaları işletenler yönünden ağır kusur ve suç sayılmalı; Trafik ve Taşıma Yasaları ile bunlara bağlı Yönetmeliklerdeki emredici hükümlere aykırı olarak “teknik” yönden uygun olmayan ve düzenli bakımı yapılmayan araçları sefere koymalarının “yasalardaki emredici hükümlere, kurallara,yönetmeliklere aykırı” eylemler olduğu ve “taksirli suç” olarak ceza kovuşturmasını gerektireceği sonucuna varılmalıdır.

Sonuç olarak, “teknik arıza” yasalara aykırı bir savsama ve bir suç olduğundan, bundan kaynaklanan ölüm ve yaralanmalara da “uzamış ceza zamanaşımı” süreleri uygulanmalıdır.
Old 07-05-2014, 14:18   #30
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Yargıtay 17 HD
...Davacı, başvuru dilekçesinde, müvekkilinin desteği S____'in idaresindeki davalıya trafik sigortalı araç ile seyri sırasında meydana gelen kazada vefat ettiğini belirterek destekten yoksun kalma nedeni ile fazlaya dair haklarını saklı tutarak eş N____ için 40.050,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsilini talep etmiştir...

...Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Kurulu Kararınca, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; tek taraflı kazalarda 2918 sayılı KTK 109/II. fıkrasında belirtilen uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanamayacağı, 109/I. fıkrasında düzenlenen 2 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir...

...kaza 30.04.2011 tarihinde gerçekleşmiş, davaya konu trafik kazası sonucunda davacı desteği S____ Y____'ın vefat ettiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır... Bir kişinin ölümü ile sonuçlanan söz konusu trafik kazası da bu anlamda cezayı gerektirir bir fiil niteliğindedir ve sürücü davacı desteğinin vefat etmiş olması sonuca etkili değildir... Buna göre eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK'da öngörülen ceza zamanaşımı süresi dikkate alındığında dava tarihinde zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır...

Kararın tamamı için:
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=15509
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Trafik Kazasında Kusurlu Tarafın Tazminat Hakkı MeRReM Meslektaşların Soruları 10 19-08-2011 22:00
Kusurlu trafik kazasında ZMMS malike ödeme yapar mı? Av. Hamza Meslektaşların Soruları 3 16-03-2009 17:09
Trafik Kazasında Ölen Evlatlık/ Maddi Ve Manevi Tazminat İstemleri sarissa Meslektaşların Soruları 3 10-05-2007 14:58
Uçak Kazasında ölenlerin yakınları için tazminat talepleri ve hukuki çözümler ersen Meslektaşların Soruları 2 25-01-2007 02:14


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09374094 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.