Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Birden fazla sayfalı hizmet sözleşmesi her sayfaya imza zorunluluğu var mıdır?

Yanıt
Old 04-05-2012, 13:12   #1
av.egeko

 
Varsayılan Birden fazla sayfalı hizmet sözleşmesi her sayfaya imza zorunluluğu var mıdır?

Rekabet yasağı ve gizlilik ilkelerini de içeren 7 sayfadan ve 10 maddeden oluşan bir belirsiz süreli hizmet sözleşmesi yapılmış, 1.maddede taraflar isimleriyle tanımlanmıştır.

İşçiye ayrılacağı zaman bazı evrakların arasında sadece 7 sayfada madde numarası olmaksızın iki satırdan oluşan "işbu sözleşme 10.03.2011 tarihinde 2 nüsha düzenlenmiş ve tarafların karşılıklı rıza ve iradeleri ile okunup imzalanmıştır" altına imza alınmıştır.

İşçi önceki 6 sayfayı ne görmüş ne imzalamıştır. Sonradan karşısına sözleşme ihtar yoluyla çıktığında duruma vakıf olmuştur.

Önceki 6 sayfa tamamen matbu eklenmiştir ve işçinin önceki sayfalarda ne bir imza ne de bir parafı bulumaktadır.

Son derece ağır hükümler içeren bu çok sayfalı sözleşmenin imzasız diğer sayfalarının bağlayıcılığı konusunda görüş ve fikirlerinizi ve varsa içtihatları belirtirseniz sevinirim.
Teşekkürler
Old 04-05-2012, 14:45   #2
Engin Özoğul

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2010/19-287

K. 2010/305

T. 9.6.2010

• İTİRAZIN İPTALİ ( İcra Tehdidi Altında Ödenen Bedelin İstirdadı - Kefaletin Geçerli Olması İçin Yazılı Şekilde Yapılması ve Kefilin Sorumlu Olacağı Miktarın Belirtilmesi Gerektiği )

• KEFALETİN GEÇERLİLİĞİ ( Yazılı Şekilde Yapılması ve Kefilin Sorumlu Olacağı Miktarın Belirtilmesi Gerektiği - Şirket Yetkililerinin İmzalarını Taşımayan Genel Kredi Sözleşmesi Geçersiz Olup Şirketi Bağlamadığı )

• GENEL KREDİ SÖZLEŞMESİ ( İtirazın İptali - Şirket Yetkililerinin İmzalarını Taşımayan Genel Kredi Sözleşmesi Geçersiz Olup Şirketi Bağlamadığı )

• İSTİRDAT İSTEMİ ( İtirazın İptali - Şirket Yetkililerinin İmzalarını Taşımayan Genel Kredi Sözleşmesi Geçersiz Olup Şirketi Bağlamadığı )

• ŞİRKET YETKİLİLERİNİN İMZALARINI TAŞIMAYAN KREDİ SÖZLEŞMESİ ( Geçersiz Olup Şirketi Bağlamadığı - İtirazın İptali ve İstirdat İstemi )

2004/m.67

818/m.484


ÖZET : Dava, icra tehdidi altında ödenen bedelin istirdadı için girişilen takibe vaki, itirazın iptali istemine ilişkindir. Kefaletin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olacağı miktarın belirtilmesi gerekmektedir. Yazılı şekil şartının sebebi kefilin sorumlu olduğu miktarı bilerek kefalet senedini imzalamasıdır. Dosyadaki belgelere göre şirket çift imza ile temsil edilmektedir. Davaya konu genel kredi sözleşmesinin kefalet imzalarının bulunduğu son sayfasında ise davacı şirkete ait kaşenin üzerinde sadece M.Ü. imzasının bir bölümü bulunmakta; bu imzanın adı geçenin şahsi kefaleti nedeni ile atılan imzanın kaşe üzerine gelen kısmı olduğu da belirgin şekilde görülmektedir. Kesin hüküm oluşturan mahkeme kararında da belirtildiği üzere, şirket yetkililerinin imzalarını taşımayan genel kredi sözleşmesi geçersiz olup; şirketi bağlamaz. Bu nedenle şirket sözleşmeden sorumlu değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki "itirazın iptali -istirdat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 11. Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 13.11.2007 gün ve 363-654 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 9/10/2008 gün ve 2017-9264 sayılı ilamı ile;
( … Davacı vekili, Yurtbank A.Ş.nin dava dışı Birlik A.Ş.ve müvekkili hakkında yaptığı takibe itiraz üzerine açılan davanın müvekkili yönünden reddedildiğini, müvekkilinin karardan önce ödemeler yaptığını, ödemelerin iadesi için yapılan ihtardan olumlu sonuç alınamadığını, yapılan ilamsız takibe itiraz edildiğini ileri sürerek davalının itirazının iptali ile takibin devamına, % 40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, Yurtbank A.Ş.nin Birlik Ticaret A.Ş.ne davacının kefaletiyle kredi kullandırdığını, davacının dava konusu yaptığı 160.000.000.000.-TL. bedelli GKS'den de sorumlu olduğunu, bu konuda davacı lehine kesin hükümden söz edilemeyeceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre davacının 15.05.1998 tarihli ve 160.000.-YTL. bedelli sözleşmeden sorumlu olmadığı, davacının sorumlu olduğu miktar haricinde 609.593.43.-YTL. fazla ödeme yaptığı gerekçesiyle davalının itirazının iptali ile takibin 609.593.43.-YTL.asıl alacak ve 1.824.597.81.-YTL.işlemiş faiz üzerinden devamına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-15.05.1998 tarihli 160.000.000.000.-TL.bedelli kredi sözleşmesinin son sayfasında davalı şirketin kaşesi üzerinde imza yoksa da önceki sayfalarında imzaları bulunduğundan ve sözleşmeden kefil olunan meblağın 160.000.000.000.-TL.olduğu anlaşıldığından davalı şirketin kefalet iradesinin mevcut olduğunun ve kefalet limitinin bulunduğunun kabulü gerekir.
İstanbul 8. Ticaret Mahkemesi'nin 2000/1097 Esas, 2003/2000 Karar sayılı kararında "davalı yönünden kefalet limitinin 460.000.000.000.- ( 300+160 ) TL. olduğu benimsense dahi daha fazla ödeme bulunduğu" belirtildiğinden, bu karar kesin hüküm olarak kabul edilemez.
Mahkemece bu yönler gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hükmün kurulmasında isabet görülmemiştir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 67.maddesine dayalı, icra tehdidi altında ödenen bedelin istirdadı için girişilen takibe vaki, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, Yurtbank A.Ş.nin dava dışı Birlik A.Ş. ve müvekkili hakkında başlattığı takibe itiraz etmeleri üzerine açılan davanın müvekkili yönünden lehlerine sonuçlanarak reddedildiğini, bununla birlikte müvekkilinin karardan önce ödemeler yaptığını, ödemelerin iadesi için yapılan ihtardan olumlu sonuç alamadığı gibi bu miktarların tahsili için giriştiği ilamsız takibe de itiraz edildiğini ileri sürerek davalının itirazının iptali ile takibin devamına, % 40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, Yurtbank A.Ş.nin Birlik Ticaret A.Ş.ne davacının kefaletiyle kredi kullandırdığını, davacının dava konusu yaptığı 160.000.000.000.- ( Eski ) TL. bedelli genel kredi sözleşmesinden de sorumlu olduğunu, bu konuda davacı lehine kesin hükümden söz edilemeyeceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Somut olayda, Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. tarafından, Unimetal San. ve Ticaret A.Ş. ( Yeni unvanı: Unıfree Duty Free İşletmeciliği A.Ş. ). Önder Bilginer, Tuluğ Akal ve Akpaş Maden Pazarlama ve Tic. A.Ş.'nin müşterek ve mütesselsil kefaletleriyle, Birlik Madencilik Dış Tic. İnş. San. ve Tic. A.Ş.'ne kredi kullandırılmıştır.
Asıl borçlu ile müşterek borçlu ve müteselsil kefillerin ihtarname tebliğine rağmen borçlarını ödememesi üzerine Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş tarafından, İstanbul 13. İcra Müdürlüğü'nün 2000/13387 E sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine başlanmıştır.
Davacının takibe itirazı üzerine, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2000/1097 E sayılı dosyasıyla itirazın iptali davası açılmıştır. Mahkemece, "kefalet sözleşmesindeki imzalar dikkate alınarak Unimetal ( Unifree ) AŞ aleyhine açılan itirazın iptali davasının reddine" karar verilmiştir.
Bunun üzerine, davacı tarafından davalı Kurum aleyhine takip yapılarak, İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2000/11371 sayılı dosyasına yapıldığı iddia edilen fazla ödemenin istirdadı talep edilmiştir. Davalı Kurum tarafından takibe itiraz edilmiş ve işbu itirazın iptali davası açılmıştır.
Mahkemece; dosyadaki belgelere göre şirketin çift imza ile temsil edildiği, kaşe üzerinde ise sadece Mehmet Üstünkaya'nın imzası bulunduğu ve bu imzanın şahsi kefaleti nedeni ile atılan imzanın kaşe üzerine gelen kısmı olduğunun görüldüğü; sadece şirket kaşesi basılan ancak şirket yetkililerinin imzasını taşımayan 160.000 YTL bedelli sözleşmeden dolayı bir sorumluluğunun bulunmadığı belirtilmiş ve bunun yanında İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2000/1097 esas sayılı dosyasından verilen kararın eldeki dava için kesin delil vasfında bulunduğu da gerekçe yapılarak, davacının 15.05.1998 tarihli ve 160.000.-YTL. bedelli sözleşmeden sorumlu olmadığı, davacının sorumlu olduğu miktar haricinde 609.593.43.-YTL.fazla ödeme yaptığı anlaşıldığından; davalının itirazının iptali ile takibin 609.593.43.-YTL. asıl alacak ve 1.824.597.81.-YTL.işlemiş faiz üzerinden devamına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay Özel Dairesince, kefalet sözleşmesinin geçerli olduğu ve İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi kararının eldeki dosya bakımından kesin delil oluşturmadığı gerekçeleriyle, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkemece, önceki kararda ısrar edilerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Açıklanan bu maddi olgu, bozma ve direnme kararlarının kapsamına göre uyuşmazlık; 160.000 YTL bedelli kefalet sözleşmesinin geçerli olup olmadığı ve İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi kararının eldeki dosya bakımından kesin delil oluşturup oluşturmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Somut olayda, dava dışı Yurtbank ( Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş ) ile dava dışı Birlik Madencilik Dış Ticaret Sanayi A.Ş arasında 28.6.1995 tarihinde 70.000 YTL bedelli, 14.3.1996 tarihinde 30.000 YTL bedelli, 8.12.1997 tarihinde 130.000 YTL bedelli, 3.3.1998 tarihinde 100.000 YTL bedelli, 15.5.1998 tarihinde 160.000 YTL bedelli, 20.5.1998 tarihinde 300.000 YTL bedelli, 31.7.1998 tarihinde 100.000 YTL, 350.000 YTL, 340.000 YTL, 4.000.000 USD ve 3.400.000 USD bedelli genel kredi sözleşmesi akdedilmiş ve sözleşmeye istinaden banka şirkete kredi tahsis ederek kullandırmıştır.
Kredi borçlarının ödenmemesi üzerine dava dışı alacaklı banka; asıl borçlu ve kefiller hakkında İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/1663 D.iş sayılı dosyası üzerinden ihtiyati haciz kararı alarak, İstanbul 13. İcra Müdürlüğünün 2003/13387 esas sayılı dosyası ile 15.8.2000 tarihinde toplam 8.272.733,71 YTL nin tahsili için ilamsız takibe geçmiştir. Takip talepnamesinde davacı şirketin ( Eski unvanı Unimetal Sanayi ve Ticaret A.Ş ) borcun 1.137.523,29 YTL'sinden sorumlu olduğu belirtilmiştir. Davacı şirket yapılan takibe karşı itirazlarını bildirmiş ve her türlü yasal haklarını saklı tutarak alacaklı bankaya ( takip dosyası üzerinden 28.8.2000 tarihinde 460.050.00 YTL, 6.11.2000 tarihinde 874.867,38 YTL, 9.11.2000 tarihinde 40.000.000 YTL ödeme yapmış, 144.714.93 YTL'yi ise alacaklı bankaya haricen 1.9.2000 tarihinde ödemiştir. Bu ödeme tutarı da davalının kabulündedir.
Davacı, 21.04.2006 tarihinde İstanbul 14. İcra Müdürlüğü'nün 2006/5838 sayılı dosyası ile davalı aleyhinde 638.370.59 YTL. Asıl alacak ( İstanbul 13.İcra Müdürlüğünün 2000/13387 E. sayılı dosyasına ihtirazî kayıtla ve her türlü talep, istirdat hakları saklı tutularak fazladan ödenen ana alacak toplam tutarı ) 1.884.557,42 YTL. 09/11/2000-19/04/2006 tarihleri arasındaki işlemiş değişik oranlardaki ticari avans faizi toplamı 2.522.928.01 YTL. alacağın fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile asıl alacak miktarının takip tarihinden itibaren yıllık %25'den ( bu oranın artması halinde artan oranlar üzerinden ) işleyecek ticari avans faizi, takip masrafları ve vekalet ücreti ile birlikte tahsili için icra takibi başlatmıştır.
Davalı TMSF ödeme emrini 09.05.2006 tarihinde tebellüğ etmiş; vekili vasıtasıyla 16.05.2006 tarihinde İstanbul 14.İcra Müdürlüğü'ne verdiği dilekçe ile tebliğ edilen ödeme emrinde belirtilen borca, borca işletilen faiz oranına, icra masrafları ve vekalet ücretine itiraz etmiştir.
Davacı 30.06.2006 tarihinde ve yasal süresi içinde görülmekte olan davayı açmıştır.
İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin, 25.12.2003 gün ve 2000/1097 Esas 2003/2020 Karar sayılı ilamında, davacı banka tarafından ( Önce Yurtbank Ticaret ve Kredi Bankası-Daha sonra T.M.S.F. tarafından takip edilen ) İstanbul 13. İcra Müdürlüğünün 2000/13387 E. Sayılı dosyasındaki takibe itirazın iptali ile takibin devamı talepli olarak, davalı Birlik Madencilik A.Ş., Unimetal San. A.Ş., Önder Bilginer, Tuluğ Akal, Akpaş Madencilik A.Ş. aleyhine açılan davanın yapılan yargılamasında; davalı şirket Unimetal Sanayi Ticaret A.Ş.'nin sadece 20.5.1998 tarihli 300.000.00-YTL/bedelli sözleşmede kefil olarak imzası bulunduğu, Birlik A.Ş.'nin Yurtbank'a olan 160.000.000.000 ( Eski ) TL'lik kredi borcu için verdiği öne sürülen kefalet senedinde şirket kaşesi basılmış ise de, üzerinde bir imza bulunmadığı, kaldı ki, banka ödeme protokolü tüm borçlu ve kefillerle akdedilmiş iken bu protokolde Unimetal'in bulunmadığı ve bu sözleşme nedeniyle davacıya Tuluğ Akal ve Akpaş Maden AŞ'nin borçlu olduğu kabul edilerek; davalının bu bedeli icra takibi aşamasında ödediği, ayrıca alınan ilk bilirkişi raporu ile yapılan tespite mahkemece itibar olunduğu da belirtilerek, "…davalı Unimetal A.Ş hakkında davanın kefalet sözleşmesindeki imzalar dikkate alınarak…" reddine karar verilmiş, karar Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin incelemesinden geçerek ve temyiz istemi süreden reddedilerek 27.9.2005 tarihinde kesinleşmiştir.
Bu mahkemede alınan 6.7.2001 tarihli ilk bilirkişi raporu ve bununla bir bütün oluşturan 12.02.2002 ve 03.02.2003 tarihli ek raporlara göre; davalı Unimetal San. ve Tic. A.Ş.'nin 160.000 YTL bedelli genel kredi sözleşmesinin kefalete ilişkin son sayfasında imzasının bulunmaması nedeniyle, sadece imzası bulunan 300.000 YTL bedelli genel kredi sözleşmesinden sorumlu bulunduğu belirtilerek, buna ilişkin hesaplamalar yapılmıştır.
Bunun yanı sıra benzer şekilde, 24.08.2000 tarihinde Bebek Varlık Yönetim A.Ş. tarafından İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2000/1023 E. sayılı dosyasında itirazın iptali davası açılmış olup, 2006/23 K. sayılı kararla "davalı Unimetal ( Unifree ) Şti.'nin 50.000.000.000.- ( Eski )TL limitli kredi sözleşmesinden sorumlu olduğu, her ne kadar kefalet limiti yazılmamış olsa da, sözleşmenin her sayfasını ayrı ayrı imzalayan borçlunun kredi limiti ile sorumlu tutulması gerektiğ, buna karşılık, 655.000.000.000.- ( Eski )TL limitli kefaletten sorumlu olmadığı, celp olunan ticaret sicil bilgilerinin incelenmesinden şirketi ilzam eden borç ve taahhüt altına sokan tüm muamele ve işlemlerde iki A grubu imzasının şirket kaşesi altında bulunmasının gerektiği, dosyada mevcut sözleşmenin incelenmesinde ise şirket kaşesi üzerindeki imzanın tek olduğu, bu nedenle de davalı Unimetal ( Unifree ) şirketinin sorumluluğunun 50.000.000.000.-TL bedelli kredi sözleşmesi ile sınırlı olduğu"na hükmedilmiştir. İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin söz konusu kararı davacı tarafından temyiz edilmiş, temyiz itirazları ret edilerek, karar, Y.19.H.D. nin 2007/330 E., 2007/5594 K. sayılı ilamı ile onanmıştır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle; yargılama hukuku açısından "dava şartı" ile "kesin hüküm" kurum ve kavramlarının temel hukuki esasları üzerinde durulmasında yarar vardır.
Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılamada bulunabilmesi için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; Dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan "Kamu Düzeni" ile ilgili zorunlu koşullardır.
Mahkeme, hem davanın açıldığı günde, hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp, inceler ve bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir. Dava şartları, dava açılmasından, hüküm verilmesine kadar varolmalıdır. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması yada bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda, mahkemenin davayı mesmu ( dinlenebilir ) olmadığından reddetmesi gerekir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 237. maddesinde;
"Kaziyei muhkeme, ancak mevzuunu teşkil eden husus hakkında muteberdir.
Kaziyei muhkeme, mevcuttur denilebilmek için iki tarafın ve müddeabihin ve istinat olunan sebebin müttehit olması lazımdır."
ifadesi yer almaktadır.
Dava konusu uyuşmazlığın daha önce bir kesin hüküm ile ( 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m.237 ) çözümlenmiş olması da dava şartıdır. Bu olumsuz dava şartı adıyla adlandırılır. Birinci dava ile ikinci davanın müddeabihlerinin ( konusunun ), dava sebeplerinin ( vakıaların ) ve taraflarının aynı olması maddi anlamda kesin hüküm oluşturur ( HUMK. m.237 ). Kesin hüküm, hem bireyler için hem de devlet için hukuki durumda bir kararlılık ortaya koyar. Bununla, hukuki güvenlilik ve yargı erkine güven sağlandığından kamu yararı ile doğrudan ilgilidir.
Kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de; ( Yargıtay'ın da ) davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden ( dava şartı yokluğundan ) reddetmesi gerekir. Yine kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay'da ( temyiz veya karar düzeltme aşamasında ) ve dahası bozmadan sonra da ileri sürülebilir. Bu bakımdan usuli kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. O nedenle kesin hükmün varlığı, yargılamanın bir kesiminde nazara alınmamış olması diğer bir kesiminde ele alınmasını engellemez.
Bu bağlamda kesin delil ise, yanları ve hakimi bağlayan, bu tip delillerle kanıtlanan olayın hukuksal doğru olarak kabul edilmesi gereken delillerdir. Hakimin kesin delilleri takdir yetkisi yoktur. Bu biçimde ispatlanan hususu doğru kabul etmek zorundadır.
Yasama ve yürütme organları ile yönetim, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve yönetim, mahkeme kararları hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. ( Anayasa m.138,IV ) Dolayısıyla kesin hüküm, sonradan çıkarılan bir yasa ile değiştirilemez, ortadan kaldırılamaz ( Anayasa Mahkemesinin 2.6.1989 gün ve 1989/36-24 sayılı ilamı; R.G.28.9.1989 gün ve 20296 sayılı, sayfa 17 vd; 19.10.1990 gün ve 1990/3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı-R.G.22.2.1991 gün ve 20.794 sayılı sayfa:35 vd-Hukuk Genel Kurulu'nun 5.6.1991 gün ve 1991/5-215 E. Ve 342 K.sayılı ilamı; Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı, 2001 c. V s. 4980 vd. ).
Hukukumuzda kesin deliller sınırlı olup bunlar, ikrar ( HUMK.m.236 ), senet ( HUMK.m.287 ), yemin ( HUMK.m.337 ) ve kesin hükümdür. ( HUMK.m.237 ) Kesin hüküm de, aynı konuda daha sonra açılan davada kesin delil oluşturur. ( Prof. Dr. Baki Kuru age. C. II s. 2034 vd )
Hemen belirtilmelidir ki, kesin hükmün amacı kişiler arasındaki uyuşmazlıkların kesin bir biçimde çözümlenmesidir. Bu amacın gerçekleşmesinde, hem kişilerin hem de Devletin yararı vardır. Çünkü kişiler, aralarındaki uyuşmazlığın kesin bir biçimde sonuçlanması için dava sırasında bütün olanaklarını kullanırlar ve dava sonucunda verilecek kararla artık, bu uyuşmazlığın sona ermesini isterler. Bu açıdan, Devletin de menfaati söz konusudur. Çünkü Devlet, mahkemelerin sınırsız bir biçimde aynı uyuşmazlık ( dava ) ile, sürekli ve yinelenerek meşgul edilmesini istemez.
Dava konusu uyuşmazlık hakkında bir kesin hüküm bulunuyorsa, aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz.
Kesin hüküm ikiye ayrılır. Bunlar şekli anlamda kesin hüküm ve maddi anlamda kesin hükümdür.
Şekli anlamda kesin hüküm, sözü edilen karara karşı artık bütün olağan yasa yollarının kapandığı anlamına gelir. Bazı son kararlar verildikleri anda kesindirler ( Örneğin HUMK.m.427 ).
Yasa yolu açık olan bir karar, yasa yoluna başvurma süresi geçmekle de kesinleşir. Öte yandan, temyiz yolu açık olan bir karar temyiz edilip sonuçta onanmış ve karar düzeltme süresi geçirilmişse, ya da karar düzeltme istemi de reddedilmişse veyahut yasa yoluna başvurmaktan feragat edilmişse verilen hüküm şekli anlamda kesinleşir.
Bir hüküm bir kere şekli anlamda kesinleşirse, artık bu hükme karşı, olağan yasa yollarına başvurulamaz. Bir kararın maddi anlamda kesinleşmesi için öncelikle şekli anlamda kesinleşmesi gerekir.
Maddi anlamda kesin hükmün koşulları HUMK.m.237'de açıklanmıştır. Bunlar; dava konularının ( müddeabihlerinin ), dava nedenlerinin ve yanlarının aynı olmasıdır.
Kesin hükmün ikinci koşulu olan müddeabih, dava konusu yapılmış olan hak, yani dava ile elde edilmek istenilen sonuçtur. Önceki dava ile yeni davanın müddeabihlerinin ( konularının ) aynı olup olmadığını anlamak için hakimin eski davada verilen kararın hüküm fıkrası ile yeni davada ileri sürülen talep sonucunu karşılaştırması gerekir.
Eski ve yeni davanın konusu olan maddi şeyler fiziki bakımdan aynı olsa bile, bu şeyler üzerinde talep olunan haklar değişikse, müddeabihler aynı değil demektir
Kesin hükmün üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebi, hukuki sebep olmayıp, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Öyle ise; her iki davanın da dayandığı maddi vakıalar ( olaylar ) aynı ise, diğer iki koşulun da bulunması halinde kesin hükmün bulunduğundan söz edilebilir.
Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu'nun 05.02.2003 gün ve 2003/21-30 E.2003/57 K; 23.02.2005 gün ve 2005/21-66 E. 2005/93 K.; 03.03.2010 gün ve 2010/11-75 E. 2010/121 K.sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayın açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesine gelince;
Görülmekte olan dava ile, daha önce görülen davanın yanlarının aynı olduğu konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Gerek daha önce İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin, 25.12.2003 gün ve 2000/1097 Esas 2003/2020 Karar sayılı dosyasında gerekse görülmekte olan davada tarafların ve haleflerinin yer aldığı, her iki davada da 160.000 YTL bedelli genel kredi sözleşmesinin geçerliliğinin tartışma konusu olduğu belirgindir.
Kararın asıl bağlayıcı kısmı hüküm fıkrası olup, hakim burada açıkça, 160.000 YTL bedelli genel kredi sözleşmesinin kefalete ilişkin son sayfasında kefil olarak kaşesi bulunan şirketin yetkili temsilcilerinin imzasının bulunmaması nedeniyle Unimetal San. ve Tic. A.Ş. aleyhine açılan davanın reddine karar vermiştir.
Taraf ve maddi sebep birliği olan ilk davadaki, iki davanın da temelini oluşturan aynı hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığı yönündeki tespit kısmı, sonraki davada kesin delil oluşturur. Bu tespit, maddi olay bakımından kesinleşmiş olur. Bu hususun bir daha incelenmesi HUMK.nun 237.madde hükmü karşısında olanaklı değildir ( Aynı yönde Prof Dr. Baki Kuru age. c. V, s. 5067 vd; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.06.2002 gün ve 2002/2-484 E., 2002/544 K. sayılı ilamı ).
Hal böyle olunca, aynı taraflar arasında 160.000 YTL bedelli genel kredi sözleşmesinin geçerli olmadığı konusunda kesin hüküm oluştuğunun kabulü gerekir. Artık kesinleşen kararın içerisine girilerek; aynı hususlar yeni açılan bir davada yeniden tartışma konusu yapılamaz.
Kaldı ki, kesinleşen ilamda, mahkemenin sözleşmeyi irdeleyen ve imza eksikliği nedeniyle 160.000 YTL bedelli genel kredi sözleşmesinin geçerli olmadığını saptayan bilirkişi raporuna da atıfta bulunulmuştur.
Yukarıda da açıkça vurgulandığı üzere, aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı sebebe dayalı olarak açılan ve sonuçlanan kesin hüküm nedeniyle oluşan kesin delil, yanları ve hakimi bağlayan, bu tip delillerle kanıtlanan olayın hukuksal açıdan doğru olarak kabul edilmesi gereken deliller olduğundan, hakimin kesin delilleri takdir yetkisi yoktur ve bu şekilde ispatlanan hususu doğru kabul etmek zorundadır.
Yasama ve yürütme organları ile aynı zamanda yargı organları da bu karara uymak yükümlülüğündedir; bu organlar, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.
Öte yandan, bir an için bu yönün eldeki davada değerlendirilmesi gerektiği düşünülse dahi; Borçlar Kanunun 484. maddesi, "Kefaletin sıhhati, tahriri şekle riayet etmeğe ve kefilin mes'ul olacağı muayyen bir mikdar iraesine mütevakkıftır." hükmünü içermekte ve buna göre, kefaletin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olacağı miktarın belirtilmesi gerekmektedir. Yazılı şekil şartının sebebi kefilin sorumlu olduğu miktarı bilerek kefalet senedini imzalamasıdır. Dosyadaki belgelere göre şirket çift imza ile temsil edilmektedir. Davaya konu 160.000 YTL bedelli genel kredi sözleşmesinin kefalet imzalarının bulunduğu son sayfasında ise davacı şirkete ait kaşenin üzerinde sadece Mehmet Üstünkaya imzasının bir bölümü bulunmakta; bu imzanın adı geçenin şahsi kefaleti nedeni ile atılan imzanın kaşe üzerine gelen kısmı olduğu da belirgin şekilde görülmektedir. Kesin hüküm oluşturan mahkeme kararında da belirtildiği üzere, şirket yetkililerinin imzalarını taşımayan genel kredi sözleşmesi geçersiz olup; şirketi bağlamaz. Bu nedenle şirketin 160.000 YTL bedelli sözleşmeden sorumlu olmayacağı açıktır.
Şu durumda, Yerel Mahkemenin aynı yönlere işaret eden direnme gerekçesi yerindedir.
Ne var ki, işin esasına yönelik diğer temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu yönler incelenmek üzere, dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı uygun olup, davalı vekilinin işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 19.HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 09.06.2010 gününde oyçokluğu ile karar verildi. yarx
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
fazla mesai-hizmet sözleşmesi-izin av_ayşe Meslektaşların Soruları 11 23-01-2012 15:08
fazla mesai ücreti/birden fazla işçi av.yağmur deniz Meslektaşların Soruları 6 19-10-2011 19:46
Birden Fazla Kişinin Tek Bir Dava İle Soyadı Tashihi Davası açması mümkün müdür? Yerleşik Yabancı Meslektaşların Soruları 2 02-07-2008 20:41
tek bir kira sözleşmesi ile birden fazla taşınmaz kiraya verilebilir mi a.lawyer Meslektaşların Soruları 4 06-01-2008 22:40
hizmet almaya davet,ihbar zorunluluğu var mıdır? hırs Meslektaşların Soruları 0 06-07-2007 11:37


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05459189 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.