Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yargıtay Kararı Arıyorum

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 11-09-2012, 10:14   #1
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan Yargıtay Kararı Arıyorum

Merhaba THS üyeleri, sayın meslektaşlarım;

Bir dava dilekçesinde karşı tarafın dayandığı ancak bendeki içtihat programlarında bulamadığım 2 adet Yargıtay kararına ihtiyacım var. Bu kararların tam metnine sahip olan meslektaşlarım ekleyebilirse sevinirim.

1) Yargıtay 11.HD. 1997/9815 E. 1998/658 K.

Karşı taraf dilekçede tarihini yazmadığı bu kararın sadece şu bölümünü eklemiştir:

"Önemli sayıda birtakım ortaklara çağrı yapılmadan toplanan genel kurulda alınan kararların hukuken himaye görmesi doğru değildir.Bu halde ortada usulsüz bir çağrı değil, kanuna aykırılık vardır."

2) Yargıtay 11.HD 1994/5936 E. 1994/9835 K.

Karşı taraf dilekçede tarihini yazmadığı bu kararın sadece şu bölümünü eklemiştir:

"Pay sahiplerinin yarıya yakın bir kısmı genel kurula çağrılmamış ise bu halde çağrı geçersiz olmakla genel kurul kararları iptal edilir."

Oysa Yargıtay 11. HD'nin yerleşik tüm kararlarında (örneğin Y.11 HD. 2001/7233E, 2001/9738K, 10.12.2001T) çağrıdaki usulsüzlüğün toplantı nisabını etkilemedikçe tek başına iptale ya da yokluk'a neden olmayacağı, kararın ayrıca neden kanuna, ana sözleşmeye veya objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğunun ispatlanmasının iptal için şart olduğu yönündedir. Bu bakımdan bu alıntılar biraz tuhaf.
Old 11-09-2012, 10:44   #2
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
1) Yargıtay 11.HD. 1997/9815 E. 1998/658 K.
Taraflar arasında açılan davadan dolayı Adana Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 17.9.1997 tarih ve 236-609 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı kooperatif ortağı olup, müvekkillerinin bir bölümünün 6.2.1994 günlü Genel Kurul Toplantısına çağrılmadıkları gibi, toplantıya gelenlere de oy kullandırılmadığını ileri sürerek 6.2.1994 günlü genel kurul toplantısının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı kooperatif vekili davayı cevabında, davacıların tümünün toplantıya çağrılmadığı iddiasının doğru olmadığını, davacıların bir kısmının gerçekte üye olmadığını davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna nazaran, iptali istenilen genel kurul toplantısına kayıtlı ortakların tümünün çağrıldığı ve çağrıda bir usulsüzlük bulunmadığı, bir kısım davacıların toplantıya katıldıkları, genel kurulca bu toplantıda ortak sayısının artırılmasına ilişkin karar alınmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Davalı kooperatifin 55 ortağının Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 27.12.1991 tarih ve 17036 sayılı yazılarına istinaden kooperatifin 17.5.1992 günlü genel kurulunda ortaklıktan ihraçlarına karar verilmiş ise de, bakanlığın anılan emri yasaya aykırı olduğu gibi ihraca ilişkin genel kurul kararının da Adana Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.7.1993 gün ve 1992/455 E. 1994/405 K. sayılı ilamıyla iptaline karar verildiği anılan kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacıların kooperatif ortağı oldukları tartışmasız bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Bu tespitten sonra kooperatiflerde genel kurulun toplantıya ne şekilde çağrılacağı hususunun incelenmesi gerekmektedir. Kooperatifler Kanununun 45 nci maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Emredici nitelikte olan bu madde hükmüne göre genel kurul ana sözleşmede gösterilen şekil ve surette toplantıya çağrılır. Sözü edilen maddenin yollama yaptığı kooperatif ana sözleşmesinin 28. maddesi hükmüne göre ortakların davetten mutlaka haberdar edilmelerini saylamak üzere toplantı gününden en az 30 gün önce keyfiyetin ortaklara bildirilmesi gerekmektedir. Bu koşul tam olarak yerine getirilmemişse ortada yasaya ve ana sözleşmeye uygun bir genel kurul çağrısı olmadığı gibi, bu şekilde toplanan bir genel kurulun varlığından da söz edilemez. Gerçekten, yönetim kurulunca toplantıya katılması aracı edilmeyen ve önemli sayıda birtakım ortaklara çağrı yapılmadan toplanan genel kurulda alınan kararların hukuken himaye görmesi doğru değildir. Ortada usulsüz bir çağrı değil kanuna aykırılık söz konusudur. Yasaya ve ana sözleşmeye aykırı olarak yapılan çağrı üzerine toplanan genel kurulda alınan bütün kararlar hükümsüz ve geçersizdir. Böyle bir toplantıda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespitini ise, Kooperatifler Kanununun 53 üncü maddesindeki koşullar aranmaksızın davetin usulü dairesinde yapılmadığını öne süren her ortak isteyebilir. Davacıların bir kısmına 6.2.1994 günlü genel kurul toplantısında hazır bulunmaları için ana sözleşmede öngörülen şekilde çağrı yapılmadığı açıkça anlaşıldığından, sözü edilen toplantıda alınan kararların iptaline karar verilmesi gerekirken yasal olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış ve kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 9.2.1998 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Old 11-09-2012, 10:48   #3
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ufuk Bozoğlu
Taraflar arasında açılan davadan dolayı Adana Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 17.9.1997 tarih ve 236-609 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı kooperatif ortağı olup, müvekkillerinin bir bölümünün 6.2.1994 günlü Genel Kurul Toplantısına çağrılmadıkları gibi, toplantıya gelenlere de oy kullandırılmadığını ileri sürerek 6.2.1994 günlü genel kurul toplantısının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı kooperatif vekili davayı cevabında, davacıların tümünün toplantıya çağrılmadığı iddiasının doğru olmadığını, davacıların bir kısmının gerçekte üye olmadığını davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna nazaran, iptali istenilen genel kurul toplantısına kayıtlı ortakların tümünün çağrıldığı ve çağrıda bir usulsüzlük bulunmadığı, bir kısım davacıların toplantıya katıldıkları, genel kurulca bu toplantıda ortak sayısının artırılmasına ilişkin karar alınmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Davalı kooperatifin 55 ortağının Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 27.12.1991 tarih ve 17036 sayılı yazılarına istinaden kooperatifin 17.5.1992 günlü genel kurulunda ortaklıktan ihraçlarına karar verilmiş ise de, bakanlığın anılan emri yasaya aykırı olduğu gibi ihraca ilişkin genel kurul kararının da Adana Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.7.1993 gün ve 1992/455 E. 1994/405 K. sayılı ilamıyla iptaline karar verildiği anılan kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacıların kooperatif ortağı oldukları tartışmasız bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Bu tespitten sonra kooperatiflerde genel kurulun toplantıya ne şekilde çağrılacağı hususunun incelenmesi gerekmektedir. Kooperatifler Kanununun 45 nci maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Emredici nitelikte olan bu madde hükmüne göre genel kurul ana sözleşmede gösterilen şekil ve surette toplantıya çağrılır. Sözü edilen maddenin yollama yaptığı kooperatif ana sözleşmesinin 28. maddesi hükmüne göre ortakların davetten mutlaka haberdar edilmelerini saylamak üzere toplantı gününden en az 30 gün önce keyfiyetin ortaklara bildirilmesi gerekmektedir. Bu koşul tam olarak yerine getirilmemişse ortada yasaya ve ana sözleşmeye uygun bir genel kurul çağrısı olmadığı gibi, bu şekilde toplanan bir genel kurulun varlığından da söz edilemez. Gerçekten, yönetim kurulunca toplantıya katılması aracı edilmeyen ve önemli sayıda birtakım ortaklara çağrı yapılmadan toplanan genel kurulda alınan kararların hukuken himaye görmesi doğru değildir. Ortada usulsüz bir çağrı değil kanuna aykırılık söz konusudur. Yasaya ve ana sözleşmeye aykırı olarak yapılan çağrı üzerine toplanan genel kurulda alınan bütün kararlar hükümsüz ve geçersizdir. Böyle bir toplantıda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespitini ise, Kooperatifler Kanununun 53 üncü maddesindeki koşullar aranmaksızın davetin usulü dairesinde yapılmadığını öne süren her ortak isteyebilir. Davacıların bir kısmına 6.2.1994 günlü genel kurul toplantısında hazır bulunmaları için ana sözleşmede öngörülen şekilde çağrı yapılmadığı açıkça anlaşıldığından, sözü edilen toplantıda alınan kararların iptaline karar verilmesi gerekirken yasal olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış ve kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 9.2.1998 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Teşekkürler.

İlginç bir karar. Demek ki 11 HD bu kararından sonra tamamen aksi yönde görüşe varmış.
Old 11-09-2012, 10:55   #4
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
...
2) Yargıtay 11.HD 1994/5936 E. 1994/9835 K.

Karşı taraf dilekçede tarihini yazmadığı bu kararın sadece şu bölümünü eklemiştir:

"Pay sahiplerinin yarıya yakın bir kısmı genel kurula çağrılmamış ise bu halde çağrı geçersiz olmakla genel kurul kararları iptal edilir."...
Bu karar değil ama şöyle bir karar var:

Yargıtay 11 HD, 16.04.2001 T., E: 2001/1199, K: 2001/3138: "...Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre, davacılara usulüne uygun çağrı yapılmadığının sabit olduğu, genel kurula çağrılmamanın genel kurul kararlarının iptalini gerektirmeyip, genel kurulda alınan kararların iptali için dava hakkı vereceği, alınan kararların kanuna, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu ileri sürüp kanıtlanması halinde genel kurul kararlarının iptal edileceği, ancak somut olayda pay sahiplerinin yarıya yakın bir kısmının toplantıya çağrılmamasının genel kurulda alınan tüm kararlarının iptalini gerektireceğinin ilmi ve yargısal inançlarla belirlendiği gerekçesiyle, davalı şirketin 22.6.1999 tarihli genel kurul kararının iptaline, davacılar vekilinin ıslah talebi ile kayyım atanması istemlerinin reddine karar verilmiştir.

Kararı, taraf vekilleri temyiz etmişlerdir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, taraf vekillerinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir..."

Saygılar...
Old 11-09-2012, 11:02   #5
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Bu karar değil ama şöyle bir karar var:

Yargıtay 11 HD, 16.04.2001 T., E: 2001/1199, K: 2001/3138: "...Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre, davacılara usulüne uygun çağrı yapılmadığının sabit olduğu, genel kurula çağrılmamanın genel kurul kararlarının iptalini gerektirmeyip, genel kurulda alınan kararların iptali için dava hakkı vereceği, alınan kararların kanuna, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu ileri sürüp kanıtlanması halinde genel kurul kararlarının iptal edileceği, ancak somut olayda pay sahiplerinin yarıya yakın bir kısmının toplantıya çağrılmamasının genel kurulda alınan tüm kararlarının iptalini gerektireceğinin ilmi ve yargısal inançlarla belirlendiği gerekçesiyle, davalı şirketin 22.6.1999 tarihli genel kurul kararının iptaline, davacılar vekilinin ıslah talebi ile kayyım atanması istemlerinin reddine karar verilmiştir.

Kararı, taraf vekilleri temyiz etmişlerdir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, taraf vekillerinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir..."

Saygılar...

Teşekkürler.
Old 11-09-2012, 11:43   #6
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Oysa Yargıtay 11. HD'nin yerleşik tüm kararlarında (örneğin Y.11 HD. 2001/7233E, 2001/9738K, 10.12.2001T) çağrıdaki usulsüzlüğün toplantı nisabını etkilemedikçe tek başına iptale ya da yokluk'a neden olmayacağı, kararın ayrıca neden kanuna, ana sözleşmeye veya objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğunun ispatlanmasının iptal için şart olduğu yönündedir.

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2001/10204
Karar: 2002/2499
Karar Tarihi: 19.03.2002

Dava: Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 6.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 27.3.2001 tarih ve 2000/18-2001/275 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Dilek Çakıroğlu tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Karar: Davacı vekili, müvekkilinin nama yazılı pay sahibi olduğu, davalı şirketin 8.9.1998 tarihli olağanüstü genel kurul kararıyla sermaye artırılmasına karar verildiğini, müvekkilinin TTK. 368.maddesine göre taahhütlü mektupla toplantıya çağrılmadığını ileri sürerek, genel kurul kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın TTK.381.maddesi gereğince 3 aylık hak düşürücü süre içinde açılmadığını, davacının şirketteki hissesini diğer ortaklara değerinin çok üstünde satmak amacıyla kötü niyetle dava açtığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre, nama yazılı pay sahibi olan davacının TTK. 368.maddesinde öngörülen şekilde taahhütlü mektupla toplantıya davet edilmediği, TTK.370.maddesindeki koşulların da bulunmadığı, bu şekilde yapılan genel kurul ve alınan kararların yoklukla sakat olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, TTK.nun 368.maddesine göre, usulüne uygun çağrı yapılmadan toplanan genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, TTK.nun 370.maddesindeki çağrısız toplantı hükümlerine uyulmadan ve tüm ortakların katılımı sağlanmadan, TTK.368.maddesine göre usulüne uygun çağrı da yapılmadan genel kurulun toplanıp karar aldığı ve alınan kararların butlanla sakat olduğu gerekçesiyle dava kabul edilmiştir. TTK.nun 368.maddesinde yazılı genel kurula çağrı işlemlerinin usule uygun yapılmamış olması, genel kurulda alınan kararların yoklukla malül olduğu sonucunu doğurmayıp, usulsüz çağrı, bu usulsüzlüğe muhatap olan ortaklara iptal davası açma yetkisi verir. Ancak genel kurul kararlarının iptali için, bu kararların yasaya, ana sözleşmeye ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun da ispatı gerekmektedir.
Tek başına toplantıya çağrıdaki usulsüzlük iptal nedeni değildir. Davacının toplantıya çağrılmaması toplantı ve karar nisabını etkilemediği gibi, başkaca yoklukla sakatlık iddiası da yoktur. Bu durumda kararların iptali bahis konusu olup, iptal davasının da TTK. 381/1 maddesi gereğince 3 aylık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerekir. Genel Kurulun 8.9.1998 tarihinde toplandığı, davanın da 3 aylık hak düşürücü süre geçirildikten sonra 29.12.1999 da açıldığı anlaşıldığından süresinde açılmayan ve koşulları da oluşmayan iptal davasının reddi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 19.3.2002 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Saygılar,
 
 
Old 11-09-2012, 12:03   #7
avmurat

 
Varsayılan

11. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/4289
K. 2005/743
"Öte yandan, katılması gerekip de çağrılmadığı iddia edilen 191 üyenin, oylama sonucunu etkileyebileceği iddiası yerinde değildir. Zira, oylama sonucunda etkisi olabilecek kişiler, katılmaması gerekipte katılan ve olumlu oy kullanan kimselerdir. Dairemizin yerleşik uygulamasına göre de, çağrıdaki usulsüzlükler, o toplantıda alınan kararların yoklukla sakat olmasını gerektirmemekte, ancak iptal edilebilmesini mümkün kılmaktadır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 53 ncü madde hükmü uyarınca da, kanuna, anasözleşmeye veya iyiniyet kurallarına aykırı nitelikte karar alınmış ise, bunun iptali gerekmektedir."
Old 11-09-2012, 12:32   #8
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avmurat
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/4289
K. 2005/743
"Öte yandan, katılması gerekip de çağrılmadığı iddia edilen 191 üyenin, oylama sonucunu etkileyebileceği iddiası yerinde değildir. Zira, oylama sonucunda etkisi olabilecek kişiler, katılmaması gerekipte katılan ve olumlu oy kullanan kimselerdir. Dairemizin yerleşik uygulamasına göre de, çağrıdaki usulsüzlükler, o toplantıda alınan kararların yoklukla sakat olmasını gerektirmemekte, ancak iptal edilebilmesini mümkün kılmaktadır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 53 ncü madde hükmü uyarınca da, kanuna, anasözleşmeye veya iyiniyet kurallarına aykırı nitelikte karar alınmış ise, bunun iptali gerekmektedir."

Teşekkürler.

Benim bahsettiğim ve Y.11 HD'sinin yerleşik görüşü olduğunu söylediğim husus budur.
Old 11-09-2012, 12:53   #9
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ufuk Bozoğlu
T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2001/10204
Karar: 2002/2499
Karar Tarihi: 19.03.2002

Dava: Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 6.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 27.3.2001 tarih ve 2000/18-2001/275 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Dilek Çakıroğlu tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Karar: Davacı vekili, müvekkilinin nama yazılı pay sahibi olduğu, davalı şirketin 8.9.1998 tarihli olağanüstü genel kurul kararıyla sermaye artırılmasına karar verildiğini, müvekkilinin TTK. 368.maddesine göre taahhütlü mektupla toplantıya çağrılmadığını ileri sürerek, genel kurul kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın TTK.381.maddesi gereğince 3 aylık hak düşürücü süre içinde açılmadığını, davacının şirketteki hissesini diğer ortaklara değerinin çok üstünde satmak amacıyla kötü niyetle dava açtığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre, nama yazılı pay sahibi olan davacının TTK. 368.maddesinde öngörülen şekilde taahhütlü mektupla toplantıya davet edilmediği, TTK.370.maddesindeki koşulların da bulunmadığı, bu şekilde yapılan genel kurul ve alınan kararların yoklukla sakat olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, TTK.nun 368.maddesine göre, usulüne uygun çağrı yapılmadan toplanan genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, TTK.nun 370.maddesindeki çağrısız toplantı hükümlerine uyulmadan ve tüm ortakların katılımı sağlanmadan, TTK.368.maddesine göre usulüne uygun çağrı da yapılmadan genel kurulun toplanıp karar aldığı ve alınan kararların butlanla sakat olduğu gerekçesiyle dava kabul edilmiştir. TTK.nun 368.maddesinde yazılı genel kurula çağrı işlemlerinin usule uygun yapılmamış olması, genel kurulda alınan kararların yoklukla malül olduğu sonucunu doğurmayıp, usulsüz çağrı, bu usulsüzlüğe muhatap olan ortaklara iptal davası açma yetkisi verir. Ancak genel kurul kararlarının iptali için, bu kararların yasaya, ana sözleşmeye ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun da ispatı gerekmektedir.
Tek başına toplantıya çağrıdaki usulsüzlük iptal nedeni değildir. Davacının toplantıya çağrılmaması toplantı ve karar nisabını etkilemediği gibi, başkaca yoklukla sakatlık iddiası da yoktur. Bu durumda kararların iptali bahis konusu olup, iptal davasının da TTK. 381/1 maddesi gereğince 3 aylık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerekir. Genel Kurulun 8.9.1998 tarihinde toplandığı, davanın da 3 aylık hak düşürücü süre geçirildikten sonra 29.12.1999 da açıldığı anlaşıldığından süresinde açılmayan ve koşulları da oluşmayan iptal davasının reddi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 19.3.2002 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Saygılar,
 
 

Teşekkürler. Dediğim budur.
Old 11-09-2012, 13:51   #10
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Dikici,

Gelişme şu şekilde olmuş (gibi gibi )

Kooperatifler Kanunu'nun 45. maddesinde "Kooperatif Genel Kurulunun Toplantıya Çağrı Şekli" düzenlenmiş ve aynı Kanunun 53. maddesinde de "Kararların Bozulması ve Şartlar" başlığı ile kooperatif genel kurul kararına karşı mahkemeye başvuru şartları düzenlemesi yapılmış. Yargıtay, 45. maddeye uyulmaması durumunu, 53. maddeden bağımsız olarak ve usulsüz çağrı olarak değil de kanunun emredici düzenlemesine aykırılık olarak değerlendirip:

Yargıtay 11 HD, 09.02.1998 T., E: 1997/9820, K: 1998/596: "...Kooperatiflerde genel kurulun toplantıya ne şekilde çağrılacağı Kooperatifler Kanununun 45 inci maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Emredici nitelikte olan bu madde hükmüne göre genel kurul anasözleşmede gösterilen şekil ve surette toplantıya çağrılır. Sözü edilen maddenin yollama yaptığı kooperatif anasözleşmesinin 28 inci maddesi hükmüne göre ortakların davetten mutlaka haberdar edilmelerini sağlamak üzere toplantı gününden en az 30 gün önce keyfiyetin ortaklara bildirilmesi gerekmektedir. Bu koşul tam olarak yerine getirilmemişse, ortada yasaya ve anasözleşmeye uygun bir genel kurul çağrısı olmadığı gibi, bu şekilde toplanan bir genel kurulun varlığından da sözedilemez. Gerçekten, yönetim kurulunca toplantıya katılması arzu edilmeyen ve önemli sayıda bir takım ortaklara çağrı yapılmadan toplanan genel kurulda alınan kararların hukuken himaye görmesi doğru değildir. Ortada usulsüz bir çağrı değil kanuna aykırılık sözkonusudur. Yasaya ve anasözleşmeye aykırı olarak yapılan çağrı üzerine toplanan genel kurulda alınan bütün kararlar hükümsüz ve geçersizdir. Böyle bir toplantıda alınan kararların yoklukla malül olduğunun tesbitini ise, Kooperatifler Kanununun 53 ncü maddesindeki koşullar aranmaksızın davetin usulü dairesinde yapılmadığını öne süren her ortak isteyebilir..." demiş; kararlarını ise: "sözü edilen toplantıda alınan kararların iptaline karar verilmesi gerekirken" şeklinde bağlamış (Aynı günlü ve aynı yönde Yargıtay 11 HD, 09.02.1998 T., E: 1997/9816, K: 1998/657; Yargıtay 11 HD, 09.02.1998 T., E: 1997/9815, K: 1998/658...).

Sonrasında bu konuda ayrım yapma yoluna gitmiş ve 45. maddeyi 53. madde ile birlikte değerlendirmeye başlayarak:
Yargıtay 11 HD, 13.05.1999 T., E: 1999/1823, K: 1999/3956: "...Ortakların genel kurula çağrısının yasa ve anasözleşmeye aykırı olması hali, bu genel kurulda alınan kararların geçersiz veya yoklukla malul olduğunu göstermez. Yani, çağrı usulsüz ise, genel kurulda alınan kararların ancak iptali istenebilir. Usulsüz çağrı başlı başına genel kurul kararlarının iptali için neden değildir. Davacı ayrıca genel kurulda alınan kararların yasa, anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu iddia ve ispat etmek koşuluyla genel kurul kararlarını iptal ettirme olanağına sahiptir...Kooperatifler Kanunun 53/1. maddesi uyarınca toplantıya katılmış bulunan ortağın kararlara muhalif kalıp muhalefeti zapta geçirtip imzalaması halinde ancak genel kurulda alınan kararların iptalini dava edebilir... davacının ileri sürdüğü hususlar butlan sebebi olmayıp iptal sebebi olduğundan ve ayrıca alınan kararların yasa, anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu ispat edemediği gibi, Kooperatifler Kanunu 53.maddesine uygun muhalefet şerhi de olmadığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir..." şeklinde karar vermiş.

Akabinde;
Yargıtay 11 HD, 14.02.2005 T., E: 2004/4540, K: 2005/1112: "...Dairemizin bu konuda istikrar kazanmış inançlarına göre, Koop.K.'nun 98. madde delaleti ile uygulanan, TTK.nun 368. maddesi emredici nitelikte ise de, aynı yasanın 381. maddesinde çağrıda usulsüzlük halinin genel kurula bu nedenle katılamayan ortaklara bu toplantıda alınan kararların iptali davası açma hakkını verdiği açıkça düzenlendiğine göre, bu husus kanunkoyucunun da bu hükme aykırılığın müeyyidesini yokluk olarak kabul etmediğini açıkça göstermektedir. O halde mahkemece, genel kurul kararlarının salt çağrı noksanlığı nedeniyle iptaline yönelik kararı yerinde olmayıp, bu hususun ancak iptal edilebilirlik nedeni olarak nitelendirilerek çağrının usulsüzlüğünü iddia eden tarafın ayrıca, genel kurul toplantısında alınan kararların, yasa, anasözleşme veya iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu da iddia ve ispat etmesi zorunlu olup, dava konusu genel kurul kararında anılan hususların bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir..." şeklinde değerlendirme yapmış.

Bu değerlendirmenin 53. maddeyle sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Yargıtay, 53. maddede direkt "iptal" kelimesinin kullanılmaması TTK m.381'de ise "iptal" kelimesi kullanılmasından mütevellit bu şekilde değerlendirme yapma gereği duymuş sanırım (oysa ki maddelerde belirlenen süre farklılığı var).

1163 sayılı Yasanın "Kararların Bozulması ve Şartlar" başlıklı 53. maddesi "Aşağıda yazılı kimseler kanuna, anasözleşme hükümlerine ve iyiniyet esaslarına aykırı olduğu iddiası ile Genel Kurul kararları aleyhine, toplantıyı kovalıyan günden başlamak üzere bir ay içinde, kooperatif merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye başvurabilirler.

1. Toplantıda hazır bulunup da kararlara aykırı kalarak keyfiyeti tutanağa geçirten veya oyunu kullanmasına haksız olarak müsaade edilmiyen yahut toplantıya çağırının usulü dairesinde yapılmadığını veyahut gündemin gereği gibi ilân veya tebliğ edilmediğini yahut da Genel Kurul toplantısına katılmaya yetkili olmıyan kimselerin karara katılmış bulunduklarını iddia eden paysahipleri;...";

6762 sayılı TTK'nın "Kararların İptali/Şartlar" başlıklı 381. maddesi "Aşağıda yazılı kimseler, kanun veya esas mukavele hükümlerine ve bilhassa âfaki iyi niyet esaslarına aykırı olan umumi heyet kararları aleyhine, tarihlerinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye müracaatla iptal dâvası açabilirler:

1. Toplantıda hazır bulunup da karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten veya reyini kullanmasına haksız olarak müsaade edilmiyen yahut toplantıya davetin usulü dairesinde yapılmadığını veyahut gündemin gereği gibi ilân veya tebliğ edilmediğini yahut umumi heyet toplantısına iştirake salâhiyetli olmıyan kimselerin karara iştirak etmiş bulunduklarını iddia eden pay sahipleri;..."

Neyse neticede 53'te de 381'de de aynı şartlara yer verilmekle (Kanun maddeleri açık olmakla) Yargıtay huzura ermiş ve:
Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
...Oysa Yargıtay 11. HD'nin yerleşik tüm kararlarında (örneğin Y.11 HD. 2001/7233E, 2001/9738K, 10.12.2001T) çağrıdaki usulsüzlüğün toplantı nisabını etkilemedikçe tek başına iptale ya da yokluk'a neden olmayacağı, kararın ayrıca neden kanuna, ana sözleşmeye veya objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğunun ispatlanmasının iptal için şart olduğu yönündedir...
demiş...

Saygılar...
Old 11-09-2012, 13:59   #11
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Sayın Dikici,

Gelişme şu şekilde olmuş (gibi gibi )

Kooperatifler Kanunu'nun 45. maddesinde "Kooperatif Genel Kurulunun Toplantıya Çağrı Şekli" düzenlenmiş ve aynı Kanunun 53. maddesinde de "Kararların Bozulması ve Şartlar" başlığı ile kooperatif genel kurul kararına karşı mahkemeye başvuru şartları düzenlemesi yapılmış. Yargıtay, 45. maddeye uyulmaması durumunu, 53. maddeden bağımsız olarak ve usulsüz çağrı olarak değil de kanunun emredici düzenlemesine aykırılık olarak değerlendirip:

Yargıtay 11 HD, 09.02.1998 T., E: 1997/9820, K: 1998/596: "...Kooperatiflerde genel kurulun toplantıya ne şekilde çağrılacağı Kooperatifler Kanununun 45 inci maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Emredici nitelikte olan bu madde hükmüne göre genel kurul anasözleşmede gösterilen şekil ve surette toplantıya çağrılır. Sözü edilen maddenin yollama yaptığı kooperatif anasözleşmesinin 28 inci maddesi hükmüne göre ortakların davetten mutlaka haberdar edilmelerini sağlamak üzere toplantı gününden en az 30 gün önce keyfiyetin ortaklara bildirilmesi gerekmektedir. Bu koşul tam olarak yerine getirilmemişse, ortada yasaya ve anasözleşmeye uygun bir genel kurul çağrısı olmadığı gibi, bu şekilde toplanan bir genel kurulun varlığından da sözedilemez. Gerçekten, yönetim kurulunca toplantıya katılması arzu edilmeyen ve önemli sayıda bir takım ortaklara çağrı yapılmadan toplanan genel kurulda alınan kararların hukuken himaye görmesi doğru değildir. Ortada usulsüz bir çağrı değil kanuna aykırılık sözkonusudur. Yasaya ve anasözleşmeye aykırı olarak yapılan çağrı üzerine toplanan genel kurulda alınan bütün kararlar hükümsüz ve geçersizdir. Böyle bir toplantıda alınan kararların yoklukla malül olduğunun tesbitini ise, Kooperatifler Kanununun 53 ncü maddesindeki koşullar aranmaksızın davetin usulü dairesinde yapılmadığını öne süren her ortak isteyebilir..." demiş; kararlarını ise: "sözü edilen toplantıda alınan kararların iptaline karar verilmesi gerekirken" şeklinde bağlamış (Aynı günlü ve aynı yönde Yargıtay 11 HD, 09.02.1998 T., E: 1997/9816, K: 1998/657; Yargıtay 11 HD, 09.02.1998 T., E: 1997/9815, K: 1998/658...).

Sonrasında bu konuda ayrım yapma yoluna gitmiş ve 45. maddeyi 53. madde ile birlikte değerlendirmeye başlayarak:
Yargıtay 11 HD, 13.05.1999 T., E: 1999/1823, K: 1999/3956: "...Ortakların genel kurula çağrısının yasa ve anasözleşmeye aykırı olması hali, bu genel kurulda alınan kararların geçersiz veya yoklukla malul olduğunu göstermez. Yani, çağrı usulsüz ise, genel kurulda alınan kararların ancak iptali istenebilir. Usulsüz çağrı başlı başına genel kurul kararlarının iptali için neden değildir. Davacı ayrıca genel kurulda alınan kararların yasa, anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu iddia ve ispat etmek koşuluyla genel kurul kararlarını iptal ettirme olanağına sahiptir...Kooperatifler Kanunun 53/1. maddesi uyarınca toplantıya katılmış bulunan ortağın kararlara muhalif kalıp muhalefeti zapta geçirtip imzalaması halinde ancak genel kurulda alınan kararların iptalini dava edebilir... davacının ileri sürdüğü hususlar butlan sebebi olmayıp iptal sebebi olduğundan ve ayrıca alınan kararların yasa, anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu ispat edemediği gibi, Kooperatifler Kanunu 53.maddesine uygun muhalefet şerhi de olmadığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir..." şeklinde karar vermiş.

Akabinde;
Yargıtay 11 HD, 14.02.2005 T., E: 2004/4540, K: 2005/1112: "...Dairemizin bu konuda istikrar kazanmış inançlarına göre, Koop.K.'nun 98. madde delaleti ile uygulanan, TTK.nun 368. maddesi emredici nitelikte ise de, aynı yasanın 381. maddesinde çağrıda usulsüzlük halinin genel kurula bu nedenle katılamayan ortaklara bu toplantıda alınan kararların iptali davası açma hakkını verdiği açıkça düzenlendiğine göre, bu husus kanunkoyucunun da bu hükme aykırılığın müeyyidesini yokluk olarak kabul etmediğini açıkça göstermektedir. O halde mahkemece, genel kurul kararlarının salt çağrı noksanlığı nedeniyle iptaline yönelik kararı yerinde olmayıp, bu hususun ancak iptal edilebilirlik nedeni olarak nitelendirilerek çağrının usulsüzlüğünü iddia eden tarafın ayrıca, genel kurul toplantısında alınan kararların, yasa, anasözleşme veya iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu da iddia ve ispat etmesi zorunlu olup, dava konusu genel kurul kararında anılan hususların bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir..." şeklinde değerlendirme yapmış.

Bu değerlendirmenin 53. maddeyle sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Yargıtay, 53. maddede direkt "iptal" kelimesinin kullanılmaması TTK m.381'de ise "iptal" kelimesi kullanılmasından mütevellit bu şekilde değerlendirme yapma gereği duymuş sanırım (oysa ki maddelerde belirlenen süre farklılığı var).

1163 sayılı Yasanın "Kararların Bozulması ve Şartlar" başlıklı 53. maddesi "Aşağıda yazılı kimseler kanuna, anasözleşme hükümlerine ve iyiniyet esaslarına aykırı olduğu iddiası ile Genel Kurul kararları aleyhine, toplantıyı kovalıyan günden başlamak üzere bir ay içinde, kooperatif merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye başvurabilirler.

1. Toplantıda hazır bulunup da kararlara aykırı kalarak keyfiyeti tutanağa geçirten veya oyunu kullanmasına haksız olarak müsaade edilmiyen yahut toplantıya çağırının usulü dairesinde yapılmadığını veyahut gündemin gereği gibi ilân veya tebliğ edilmediğini yahut da Genel Kurul toplantısına katılmaya yetkili olmıyan kimselerin karara katılmış bulunduklarını iddia eden paysahipleri;...";

6762 sayılı TTK'nın "Kararların İptali/Şartlar" başlıklı 381. maddesi "Aşağıda yazılı kimseler, kanun veya esas mukavele hükümlerine ve bilhassa âfaki iyi niyet esaslarına aykırı olan umumi heyet kararları aleyhine, tarihlerinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye müracaatla iptal dâvası açabilirler:

1. Toplantıda hazır bulunup da karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten veya reyini kullanmasına haksız olarak müsaade edilmiyen yahut toplantıya davetin usulü dairesinde yapılmadığını veyahut gündemin gereği gibi ilân veya tebliğ edilmediğini yahut umumi heyet toplantısına iştirake salâhiyetli olmıyan kimselerin karara iştirak etmiş bulunduklarını iddia eden pay sahipleri;..."

Neyse neticede 53'te de 381'de de aynı şartlara yer verilmekle (Kanun maddeleri açık olmakla) Yargıtay huzura ermiş ve:

demiş...

Saygılar...

Aynen öyle Sayın Öksüz. Teşekkürler.
Old 11-09-2012, 14:17   #12
avmurat

 
Varsayılan

Aslında Yargıtay'ın ilk yorumu bana daha doğru geldi. Toplantıya çağrılmayan üyeyi salt bir oy olarak görmek ve tamamen matematiksel düşünmek doğru değil.O üyenin toplantıya katılmasının yaratacağı etkiyi kim bilebilir.
Üstelik de usulsüz çağrı ile hiç çağrılmamayı da aynı kefeye koymamak gerekir diye düşünüyorum.Belli sayıda kişiyi çağırmama hakkımız varsa, o halde istemediğimiz bazı ortakları hiç çağırmayabiliriz gibi bir sonuç ortaya çıkıyor.
Bana göre, salt çağrının usülsüzlüğü değil belki ama, bilerek bazı kişilerin toplantıya çağrılmaması tek başına iptal sebebi olmalıdır.
Sanırım Yargıtay, işler çok karışmasın diye bu çözümü bulmuş.
Old 11-09-2012, 14:31   #13
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avmurat
Aslında Yargıtay'ın ilk yorumu bana daha doğru geldi. Toplantıya çağrılmayan üyeyi salt bir oy olarak görmek ve tamamen matematiksel düşünmek doğru değil.O üyenin toplantıya katılmasının yaratacağı etkiyi kim bilebilir.
Üstelik de usulsüz çağrı ile hiç çağrılmamayı da aynı kefeye koymamak gerekir diye düşünüyorum.Belli sayıda kişiyi çağırmama hakkımız varsa, o halde istemediğimiz bazı ortakları hiç çağırmayabiliriz gibi bir sonuç ortaya çıkıyor.
Bana göre, salt çağrının usülsüzlüğü değil belki ama, bilerek bazı kişilerin toplantıya çağrılmaması tek başına iptal sebebi olmalıdır.
Sanırım Yargıtay, işler çok karışmasın diye bu çözümü bulmuş.

Yargıtay çağrılmayan kişi iptal davası açamaz demiyor zaten. Şunu söylüyor: Toplantıya katılamayan ortak iptal davası açabilir. Ancak salt toplantıya davet edilmemiş olması alınan kararların iptal edilmesine tek başına yetmez. Davacı alınan kararların neden kanuna veya ana sözleşmeye ya da dürüstlük kuralına aykırı olduğunu ispatlamak zorundadır. Keza toplantıya davet edilmemesi alınan kararların yoklukla malul olmasına da neden olmaz.

Bu doğru bir yaklaşımdır. Karar, kanuna ana sözleşmeye ve afaki iyiniyet kurallarına aykırı ise zaten karar iptal edilir. Kanuna aykırı değilse, ana sözleşmeye uygunsa, dürüstlük kuralını ihlal etmiyorsa ve toplantı nisaplarına aykırı bir durum yoksa neden iptal edilsin?

Diğer yandan toplantıya çağrılmama ile ortak olmayan kişilerin toplantıya katılması ve o reyle karar alınması da farklı görülmektedir.
Old 11-09-2012, 16:14   #14
avmurat

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Yargıtay çağrılmayan kişi iptal davası açamaz demiyor zaten. Şunu söylüyor: Toplantıya katılamayan ortak iptal davası açabilir. Ancak salt toplantıya davet edilmemiş olması alınan kararların iptal edilmesine tek başına yetmez. Davacı alınan kararların neden kanuna veya ana sözleşmeye ya da dürüstlük kuralına aykırı olduğunu ispatlamak zorundadır. Keza toplantıya davet edilmemesi alınan kararların yoklukla malul olmasına da neden olmaz.

Bu doğru bir yaklaşımdır. Karar, kanuna ana sözleşmeye ve afaki iyiniyet kurallarına aykırı ise zaten karar iptal edilir. Kanuna aykırı değilse, ana sözleşmeye uygunsa, dürüstlük kuralını ihlal etmiyorsa ve toplantı nisaplarına aykırı bir durum yoksa neden iptal edilsin?

Ben de diyorum ki:Alınan kararların, kanuna veya ana sözleşmeye ya da dürüstlük kuralına aykırı olmaması halinde, üyenin toplantıya çağrılmamış, hatta varsayalım kasıtlı olarak çağrılmamış olması durumunda da bir yaptırımı olması gerekirdi.Örneğin, genel kurulda aidatlar belirlenirken, çağrılmayan üyenin söz alarak konuşması belki de beş kişinin daha oyunu değiştiremez mi? Ya da dokuz ortaklı bir kooperatif, her halükarda üç kişiyi hiç çağırmasa ve alınan kararlar da kanuna veya ana sözleşmeye ya da dürüstlük kuralına aykırı olmasa ne olacak?
Old 11-09-2012, 16:24   #15
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avmurat
Ben de diyorum ki:Alınan kararların, kanuna veya ana sözleşmeye ya da dürüstlük kuralına aykırı olmaması halinde, üyenin toplantıya çağrılmamış, hatta varsayalım kasıtlı olarak çağrılmamış olması durumunda da bir yaptırımı olması gerekirdi.Örneğin, genel kurulda aidatlar belirlenirken, çağrılmayan üyenin söz alarak konuşması belki de beş kişinin daha oyunu değiştiremez mi? Ya da dokuz ortaklı bir kooperatif, her halükarda üç kişiyi hiç çağırmasa ve alınan kararlar da kanuna veya ana sözleşmeye ya da dürüstlük kuralına aykırı olmasa ne olacak?

Ortakların konuşmaları bir diğerini sübjektif olarak belki etkileyebilir, ancak bu çok ekstrem bir durum olur. Alınan karar çoğunlukla alındığı zaman, kanuna, ana sözleşmeye ve objektif iyiniyet kurallarına da aykırı olmadıkça katılıp muhalefet eden ortağa rağmen nasıl ki herkesi bağlıyorsa bu da onun gibi. Kural herkesin davet edilmesidir ancak bu davet etmeme alınacak kararı etkilemeyecekse sorun olmamalıdır. Aksi takdirde her çağrı usulsüzlüğünde iptal gerekir ve sistem tıkanır. Uygulamada öyle ya da böyle, iyi niyetli veya kötü niyetli bir çok çağrı usulsüzlüğü yaşanıyor. Önemli olan alınan kararın yeterli nisapla alınmış olmasıdır ve keza hukuka uygun olmasıdır.
Old 11-09-2012, 16:31   #16
avmurat

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Aksi takdirde her çağrı usulsüzlüğünde iptal gerekir ve sistem tıkanır. Uygulamada öyle ya da böyle, iyi niyetli veya kötü niyetli bir çok çağrı usulsüzlüğü yaşanıyor. Önemli olan alınan kararın yeterli nisapla alınmış olmasıdır ve keza hukuka uygun olmasıdır.
Ben de Yargıtay'ın bu nedenle yani işler çok karışmasın, sistem tıkanmasın diye bu çözümü benimsediğini düşünüyorum, saygılarımla.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yargıtay Kararı Arıyorum Av.Mehmet Yılmaz Meslektaşların Soruları 2 12-10-2011 14:34
yargıtay kararı arıyorum yargıtay 10.ceza dairesi müebbet Meslektaşların Soruları 4 16-12-2010 14:00
yargıtay kararı arıyorum avktderya Meslektaşların Soruları 1 17-04-2010 19:38
Yargıtay Kararı arıyorum HÜLYA ÖZDEMİR Meslektaşların Soruları 13 02-04-2007 20:23
yargıtay kararı arıyorum... Av.Ayse E. Meslektaşların Soruları 2 01-04-2007 20:38


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06905103 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.