Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

müdafiin yasaklanması

Yanıt
Old 14-06-2007, 13:10   #1
reşit karaaslan

 
Varsayılan müdafiin yasaklanması

BU KONUDA YAPTIĞIM ÇALIŞMALAR YÜKSEKLİSANS SUNUM ÖDEVİMLE İLGİLİDİR. ÇALIŞMAMI MAKALELER BÖLÜMÜNE DE KOYMAYI DÜŞÜNÜYORUM. ANCAK ŞU ANDA SEYDA HANIM'IN ÖZEL İSTEĞİ DOĞRULTUSUNDA KONUYU BURAYA DA TAŞIMAKTAYIM. DÜŞÜNCELERİNİZİ BEKLİYORUM İYİ GÜNLER...


Müdafiin yasaklılık halleri esas itibariyle Alman Ceza Muhakemesi Hukuku’nda mevcut olan “müdafiin görevden yasaklanması” kavramıyla yakından ilgilidir. Bu noktada belirtmek gerekir ki, müdafiin görevden yasaklanması kavramı Türk doktrinine ve içtihatlarına yabancı bir kavramdır. Yasaklama kavramı, çalışmamızda da olduğu gibi, dar ve geniş yasaklama olarak ikiye ayrılarak incelenebilir.
“Görevden yasaklama” ise sadece bir yargılama ile sınırlı olan dar anlamdaki yasaklılık başlığı altında incelenebilir. Çünkü, görevden yasaklama Alman CMK’nda özel olarak düzenlenmiş olup, müdafiin yasaklanmasına, tali yargılama türü olarak, ceza mahkemesi karar vermektedir. Başka hiçbir hukuk sisteminde olmayan bu kavramın doğal olarak içeriğini de Alman Hukuku belirlemektedir.

Kısacası, yasaklılık kavramı dar ve geniş anlamda olmak üzere ikiye ayrılır.
· Dar anlamda yasaklılık; müdafiin sadece bir olayla ilgili yargılamada görevini yapmaktan yasaklanmasıdır. Bu yasaklılık süreklilik göstermez. Bu yasaklılık kavramı ulusal mevzuatımızda yer almamaktadır. Doktrin bu tür hükümleri bizim mevzuatımızda da yer alması gerektiği yönünde görüş bildirmektedir. Bu tür yasaklılığı hakimin görevden yasaklanması kavramına benzetebilirz. Çünkü görev yasağı olan bir hakim de ancak ve sadece o yargılamada görev yapamayacaktır.
· Geniş anlamda yasaklılık; dar anlamda yasaklılığı içermekten başka, müdafiin sadece bir olayla sınırlı olmayan, genel olarak her yargılamada karşılaşabiliceği çeşitli sınırlamaları kapsamaktadır.
Görüldüğü üzere müdafii asıl etkileyen yasaklılık hali dar anlamda yasaklılık halidir. Çünkü müdafi geniş anlamda yasaklılık hallerine her yargılamada karşılaşabilir.

DAR ANLAMDA YASAKLILIK (MÜDAFİİN YASAKLANMASI)

a) ALMAN HUKUKU

Dar anlamda yasaklılık hakimin belirli nedenlerle bir davaya bakamaması durumuna benzetilebilir. Bu benzetmeye uygun olarak müdafiin dar anlamda görevşinden yasaklanması bir ceza yargılaması olarak anlaşılmalıdır.
Ancak konuyu muhakeme kanunlarında tali bir ceza davası olarak düzenleyen diğer bir deyişkle konuya displin hukuku sınırları dışına çıkarak normatif olarak düzenleyen tek ülke Almanya olmuştur.
Alman Hukuku’nda, 1973 tarihinde, müdafiin sanıkla işbirliği yaparak adli organ olma fonksiyonunu kötüye kullanması, yasal dayanağı olmamasına rağmen, Anayasa’nın 12/I. Maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine dayanılarak yasaklanmıştır. Ancak bu boşluk 20.12.1974 tarihli 1. Ceza Muhakemesi Reform Kanunu ile doldurulmuştur. Bu reform ile Alman CMK’na 138a, 138b, 138c, 138d paragrafları eklenmiştir. Getirilen bu hükümlere karşı Anayasa Mahkemesi’ne açılan davada Mahkeme “sanığın kendisini müdaffa edecek olan müdafii serbestçe seçmesinin üstün bir değer olduğunu kabul etmekle beraber, ceza muhakemesinin etkin bir şekilde yürütülmesinin de göz ardı edilemeyecek bir değer olduğuna karar vermiştir.”
Almaya’daki bu düzenlemelere geçmeden önce bazı hususları ifade etmek gerekirse;
1. nedenler sınırlı sayıdadır, kıyas yoluyla genişletilemez ve artırılamaz
2. yasaklama sadece seçilmiş müdafiler için geçerlidir
3. yasaklama yargılamanın her aşamasında olabilir
4. yasaklama bier ceza değil, bir koruma tedbiridir.

Yasaklılık nedenleri temel olarak üç nedene dayanmaktadır. Bunlar;
a) Müdafiin yasaklanması için kuvvetli suç şüphesi veya son soruşturmanın (kovuşturma) açılmasını gerektirecek şüphe altında bulunmasını gerektiren bir takım nedenler ( 138a/f.1). Bu madde bu tür bir şüphenin aranacağı üç hal öngörür.
· Müdafiin dava konusu fiilde suç ortağı olması ( 138a/f.1-bent 1). Suç ortaklığının her çeşidi bu kapsamda değerlendirilir ve gerekli görülürse kabul edilir. Bu nedenle yasaklama olabilmesi için suç ortaklığı için gereken şartlarıjn gerçekleşmiş olması şarttır.
· Müdafiin serbest olmayan sanıkla ilişki kurma hakkını kötüye kullanıp suç işlemesi veya bir infaz kurumunun güvenliğini tehliye düşürmesi ( 138a/f.1-bent 2). Burada ilişki hakkından kasıt müdafiin serbest olmayan sanıkla görüşme ve yazışma hakkıdır. İnfaz kurumunun güvenliğini tehlikeye düşürmeye örnek olarak içeriye yanıcı patlayıcı maddelerin sokulması, kurumun planlarının içeriye sokulması ve/veya dağıtılması verilebilir. Bunlardan başka gelişen teknoloji çerçevesinde içeriye sim kartlarının, dinleyicilerin (böcek) vs. maddelerin de sokulması bu kapsamda değerlendirilecektir.
· Müdafiin fiilinin sanığın mahkumiyeti halinde yataklık veya suçtan elde edilen eşyayı satın alma suçunu oluşturması ( 138a/f.1-bent 2). Bu yasaklama nedeni maddeden anlaşılacağı üzere sanığın mahkum olması haline bağlıdır. Burada ihtimallere dayalı bir değerlendirme yapılacaktır.
b) müdafiin terör örgütü kurma suçuna karışması ( 138a/f.2). Burada söz konusu olan terör örgütü kurma suçunudüzenleyen Alman CK’nun 129a maddesidir. Söz konusu madde aynen şöyledir:
“(1) Her kim, amacı veya eylemleri aşağıdaki suçları işlemeye yönelik olan bir örgütü kurar veya böyle bir örgüte üye olarak katılırsa, bir yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır;
1. Cinayet (StGB 211) veya kasten adam öldürme (StGB 212) veya soykırım (Devletler Ceza Kanunu m.6), İnsanlığa karşı suçlar (Devletler Ceza Kanunu m.7) veya Savaş Sucçları (Devletler Ceza Kanunu m.8,9,10,11 veya 12) veya,
2. Bu Kanunun 239a ve 239b maddelerinde düzenlenen kişisel özgürlüğe karşı suçlar.
(2) Her kim, amacı veya eylemleri;
1. Başka bir insana ağır bedensel veya ruhsal zarar vermeye; özellikle 226 maddede belirtilmiş şekilde işlemeye;
2. 303b, 305, 300a maddelerde yazılı suçları işlemeye veya genel tehlike yaratan suçlardan olan 306 ila 306c veya 307/1 ila 3, 308/1 ila 4, 309/1 ila 5, 313, 314 veya 315/1, 3 veya 4, 316b/1 veya 3 veya 316b/1 veya 3 veya 316c/1 ila3 veya 317/1 maddelerde düzenlenen suçları işlemeye,
3. 330/1 ila 3’e giren hallerde çevreye karşı suçlar işlemeye,
4. Savaş silahlarının denetimi hakkında Kanunun 19/1 ila 3, 20/1 veya 2, 20a/1 ila 3,19/2 no.2 veya 3 no.2, 20/1 veya 2 veya 20a/1 ila3 maddelerdeki suçların m.21’e bağlı hallerindeki veya m.22a/1 ila 3’de tanımlanan suçları işlemeye veya
5. Silah Kanununun 51 nci maddesinin 1 nci ile 3 ncü fıkralarında tanımlanan suçları işlemeye yönelik olan bir örgütü kurar veya böyle bir örgüte üye sıfatı ile katılırsa ve bu örgüt birinci ila beşinci numaralarda belirtilmiş olan suçları, halkı ağır bir şekilde korkutmak, bir makam veya uluslararası bir örgütü hukuka aykırı bir şekilde cebren veya cebir kullanma tehdidi ile zorlamak veya bir Devletin veya uluslararası bir kuruluşun siyasi, anayasal, iktisadi veya sosyal temel yapısını ortadan kaldırmak veya ağır bir şekilde ihlal etmek için işlenirse ve fiilin işlenme şekli veya doğurduğu etkiler bir Devleti veya uluslararası bir kuruluşu ağır zarar uğratabilecek nitelikte ise, aynı şekilde cezalandırılır.
(3) Örgütün amacının veya eylemlerinin birinci ve ikinci fıkrada tanımlanan suçların işlenmesini tehdit etmek olduğu hallerde, altı aydan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(4) Fail örgütü fiilen yöneten veya arka plandan örgüt üzerinde etkili olan kişilerdense, birinci ve ikinci fıkralardaki hallerde üç yıldan az olmamak üzere hapis cezasına, üçüncü fıkradaki hallerde ise, bir yılda on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(5) Her kim, 1, 2 veya 3 ncü fıkrada tanımlanmış olan örgüte yardım ederse, 1 nci ve 2 nci fıkraya giren hallerde, 6 aydan 10 yıla kadar hapis cezası ile, 3 ncü fıkraya giren hallerde ise beş yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası ile cezalandırılır. Her kim, birinci veya ikinci fıkrada tanımlanan örgüte üye veya yardımcı kazanmak için çalışmalar yaparsa, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(6) Mahkeme, kusuru az ve katkıları ikinci derecede olan şerikler bakımından birinci, üçüncü ve beşinci fıkralara giren hallerde, cezayı takdirine göre (§ 49/2) hafifletebilir.
(7) Madde 129/6 kıyasen uygulanır.
(8) Mahkeme en az altı ay hapis cezasına hükmettiği hallerde, cezanın yanısıra kamu görevini üstlenme hakkından ve kamusal seçimlerden doğacak haklardan yoksun bırakılabilir (§ 45/2).
(9) Mahkeme birinci, ikinci ve dördüncü fıkraya giren hallerde, ceza yanında hal ve gidişin denetimi (denetimli serbestlik) kararı verebilir.”
c) müdafiin yasaklanmasını gerektircek üçüncü ve son hal ise, müdafiin devlete karşı işlenen suçların yargılamalarında görev yapmasının almanya’nın güvenliğini tehlikeye düşürmesi halidir ( 138b). Dikkat edilirse burada yasaklama için suç işleme şüphesi arnmamakta, müdafiin görev yapmasının Almanya’nın güvenliğini tehlikeye düşürecek görünmesi yeterli olmaktadır.
Söz konusu düzenlemeler gereğince görevden yasaklanan müdafi, o sanığı, başka davalarda da savunamayacağı gibi, aynı davada ki başka sanıkları da ve dava konusu terör örgütü kurmak olan başka davada ki sanıkları da savunamaz ( 138a/f.4, f.5). Müdafiin görevden yasaklanması muhakemesini ise, onun müdafilik yaptığı davayı gören mahkemeden başka bir mahkeme ( 138c) sözlü olarak yapar ( 138d)
b) TÜRK HUKUKU
Türk Hukuku’nda ise müdafiin görevden yasaklanması 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası’nın 151. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin ilk halinde madde başlığı “müdafi görevini yerine getirmediğinde yapılacak işlem” idi. Ancak Yasakoyucu 5553 sayılı Yasa’nın 22. maddesi CMK 151. maddenin başlığını “müdafi görevini yerine getirmediğinde yapılacak işlem ve Müdafilik görevinden yasaklanma” olarak değiştirmiştir. Yine bu değişiklik ile maddeye 3, 4, 5 ve 6. fıkralar eklenmiştir. Yeni eklenen bu fıkralar esas itibariyle Alaman Hukuku’nda yer alan ve yukarıda açıkladığımız dar anlamda yasaklılık kavramını Türk Hukuku’na sokmuşlardır. Ancak hemen belirtelim ki arada çok enemli farklar vardır. Bu maddenin ilgili hükümleri şöyledir:
“(3) 149 uncu maddeye göre seçilen veya 150 nci maddeye göre görevlendirilen ve Türk Ceza Kanununun 220 ve 314 üncü maddesinde sayılan suçlar ile terör suçlarından tutuklu ve hükümlü olanların müdafilik veya vekillik görevini üstlenen avukat, hakkında bu fıkrada sayılan suçlar nedeniyle kovuşturma açılması halinde tutuklu veya hükümlünün müdafilik veya vekilliğini üstlenmekten yasaklanabilir.
(4) Cumhuriyet savcısının yasaklamaya ilişkin talebi hakkında, müdafi veya vekil hakkında açılan kovuşturmanın yapıldığı mahkeme tarafından gecikmeksizin karar verilir. Bu kararlara karşı itiraz edilebilir. İtiraz sonucunda yasaklama kararının kaldırılması halinde avukat görevini devam ettirir. Müdafilik görevinden yasaklama kararı, kovuşturma konusu suçla sınırlı olmak üzere, bir yıl süre ile verilebilir. Ancak, kovuşturmanın niteliği itibariyle bu süreler altı aydan fazla olmamak üzere en fazla iki defa uzatılabilir. Kovuşturma sonunda mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi halinde, kesinleşmesi beklenmeksizin yasaklama kararı kendiliğinden kalkar.
(5) Görevden yasaklama kararı, tutuklu veya hükümlü ile yeni bir müdafi görevlendirilmesi için derhal ilgili baro başkanlığına bildirilir.
(6) Müdafi veya vekil görevden yasaklanmış bulunduğu sürece başka davalarla ilgili olsa bile müdafiliğini veya vekilliğini üstlendiği kişiyi ceza infaz kurumunda veya tutukevinde ziyaret edemez.”

c) TÜRK-ALMAN HUKUKLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

Bu düzenlemeler dikkatle incelendiği zaman ortaya çıkan farkları şu şekilde sıralamak mümkündür:
· Alman Hukuku’nda yasaklılık sadece seçilmiş müdafiler için geçerliyken Türk Hukuku’nda yasaklılık hem seçilmiş hem atanmış müdafiler için getirilmiştir. (gerçi madde de vekil ifadesi atanmış müdafi için kullanılmış olsa da bilindiği gibi ceza muhakemesi hukukunda sanık veya şüphelinin avukatına atanmış ya da seçilmiş olsa da müdafi denir oysa madde de hem bu gerçeği göz ardı etmiş hem de CMK md. 2/c ile ters düşmüştür)
· Müdafi sadece TCK md. 220 ve 314 ile terör suçlarından dolayı yargılanabilecektir anacak Alman Hukuku’nda ki gibi örneğin ceza infaz kurumunun güvenliğini tehlikeye düşürmekten dolayı yasaklanamayacaktır.
Türk Hukuku’nda terör suçlarının ne olduğu tartışmalıdır. Gerçekten de, 29.06.2006 tarihli ve 5532 sayılı Yasa’nın 1. maddesi ile değişik 12.04.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası’nın “terör tanımı” başlığını taşıyan 1. maddesi aynen şöyledir: “Terör; baskı, cebir ve şiddet, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleinden biriyle, Anayasa’da belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devleti’nin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü eylemlerdir…”. Ancak Doktrinde madde 1 de yer alan bu tanımın ne anlama geldiği terışmalıdır. Bir görüşegöre bu tanım bir suç tanımı olmayıp sadece Terörle Mücadele Yasası’nın kapsamında ki suçlara terör vasfını veren siyasi amaç unsuruna, şiddet unsuruna ve örgütsel faaliyet unsuruna yer verir. Diğer bir görüş ise bu maddenin terörü bir suç olarak tanımladığını ileri sürmektedir. Ancak, kanaatimizce eğer madde 1’in terörü suç olarak tanımladığı kabul edilirse hüküm “torba hüküm” olur ki bu durum da suçta ve cazada kanunilik ilkesinin ihlali anlamına gelecektir. Gerçekten de aynı Yasa’nın 3. ve 4. maddesinde hangi suçların terör suçu sayılacağı belirtilmiştir.
Terörle Mücadele Yasası ikili bir ayrıma yer vermiştir. Şöyle ki, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nda yer alan bazı suçlar “mutlak” olarak terör suçu, bazı suçlar ise ancak “terör amacı ile işlenirse” terör suçu olarak kabul edilmiştir. 5532 sayılı Yasa’nın 2. maddesi ile değişik 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası’nın 3. maddesine göre mutlak terör suçu olan suçlar 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nda yer alan :
· Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu ( md. 302)
· Askeri tesisleri tahrip ve düşman askeri hareketleri yararına anlaşma (md. 307)
· Anayasayı ihlal ( md. 309)
· Cumhurbaşkanına suikast ( md. 310/1)
· Yasama organlarına karşı suç ( md. 311)
· Hükümete karşı suç ( md. 312)
· Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyan ( md. 313)
· Silahlı örgüt ( md. 314)
· Silah sağlama ( md. 315)
· Yabancı hizmetine asker yazma, yazılma ( md. 320) suçlarıdır.
Terörle Mücadele Yasası’nın yer verdiği bir diğer terör suçu kıstası ise “ terör amacı ile işlenen suçlar”dır. Gerçekten, 5532 sayılı Yasa’nın 3. maddesi ile değişik 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası’nın 4. maddesine göre, sayılan suçlar eğer siyasi amaç, şiddet ve örgütsel faaliyet unsurlarını kapsayacak biçimde işlenirse yine terör suçu olarak kabul edileceklerdir. Bu suçlar:
1)5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nda yer alan;
Göçmen kaçakçılığı suçu (md.79), insan ticareti (md. 80), kasten öldürme ve bu suçun nitelikli halleri(md. 81-82), intihara yönlendirme (md. 84), kasten yaralama (md. 86), neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama (md. 87), eziyet (md. 96), tehdit (md 106), şantaj (md. 107), cebir (md. 108), kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma (md. 109), eğitim ve öğretimin engellenmesi (md. 112), kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyaetlerinin engellenmesi (md. 113), siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi (md. 114), inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasının engellenmesi (md. 115), konut dokunulmazlığının ihlali (md. 116), iş ve çalışma hürriyetinin ihlali (md. 117), sendikal hakların kullanılmasının engeli (md.118), nitlikli hırsızlık (md. 142), yağma (md.148), nitelikli yağma (md. 149), mala zarar verme ve nitelikli haller (md. 151-152), genel güvenliğin kastan tehlikeye sokulması (md. 170), radyasyon yayma (md. 172), atom enerjisi ile patlamaya sebebiyet verme (md. 173), tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi (md. 174), zehirli madde katma (md. 185), uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti (md. 188), kıymetli damgada sahtecilik (md. 199), para ve kıymetli damgaları yapmaya yarayan araçlar bulundurma ( md. 200), mühürde sahtecilik (md. 202), resmi belgede sahtecilik (md. 204), halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit (md. 213), suç işlemeye tahrik (md. 214), suçu ve suçluyu övme (md. 215), ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması (md.223), kıt’a sahanlığında veya münhasır ekonomik bölgedeki sabit platformların işgali (md. 224), bilişim sistemine girme (md. 243), sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme (md. 244), görevi yaptırmamak için direnme (md. 265), kaçmaya imkan sağlama (md. 294), devletin egemenlik alametlerini aşağılama (md. 300), suç için anlaşma (md. ,cogens” özelliğini teyit etmiş;316), askeri komutanlıkların gasbı (md. 317), halkı askerlikten soğutma (md. 318), askerleri itaatsizliğe teşvik (md. 319) ve son olarak cumhurbaşkanına karşı fiili saldıırı (md. 310/2) suçları,
2) 10.07.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ve Diğer Aletler Hakkında Yasa’da tanımlanan suçlar,
3) 31.08.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Yasası’nın 110. maddesinde tanımlanan kasten orman yakma suçu,
4) 10.07.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Yasası’nda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar,
5) Anayasa’nın 120’inci maddesi gereğince olağanüstü hal ilan edilen bölgelerde, olağanüstü halin ilanına neden olan olaylara ilişkin suçlar,
6) 21.07.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası’nın 68. maddesindeki suç.
Listenin bu denli uzun olmasının nedeni, 5532 sayılı Yasa’nın gerekçesinde şu şekilde açıklanmıştır: “Terörle Mücadele Kanununun 4 üncü maddesinde yapılan değişiklikle, terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenen çeşitli suçların da terör terör suçu sayılacağı kabul edilmiştir. Çeşitli suçlar, mahiyeti gereğince cebir, şiddet veya tehdit içermeseler bile bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenmeleri halinde terör suçu sayılacaklardır. Örneğin, uyuşturucu madde imal ve ticareti, belgede sahtecilik, parada sahtecilik, kaçakçılık gibi suçlar bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde sıklıkla işlenebilmektedir. 3713 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin mevcut metinde mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan sınırlı suç maddesine yollamada bulunulduğu için, bu örnek suçlar terör suçu olarak kabul edilmemektedir. Bu durum özellikle görevli mahkemenin belirlenmesi açısından bir sorun oluşturmaktadır. Örneğin terör örgütünü kurmak ve yönetmek suçundan dolayı açılan dava özel yetkili bir mahkemede görülürken, bu örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen belgede sahtecilik suçuna ilişkin davaya genel yetkili mahkemelerde bakılmaktadır. Bu sakıncanın önüne geçebilmek amacıyla madde metninde değişiklik yapılmıştır. Bu değişikliğe göre, söz konusu 4 üncü madde metninde 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun atıfta bulunulan maddelerinde tanımlanan suçların bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması halinde terör suçu sayılması mümkün olacaktır.”
Sayılan suçların terör suçu olmasının iki temel sonucu ise, a) görevli mahkemenin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası’nın 250. maddesinin 1. fıkrasında yer belirtilen Ağır Ceza Mahkemeleri olması, b) belirtilen terör suçlarının cezalarının ilgili yasalarda tayin edilen hapis ve adli para cezalarının yarısı kadar artırılarak verilecek olmasıdır. Hatta muayyen olan cezanın yukarı sınırı dahi aşılabilecektir. Ancak müebbet hapis cezası yerine, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunacaktır
Böylece, yasama organının terörü değil, bazı terör suçlarını cezalandırmayı amaçladığı görülmektedir.

· Müdafiin yasaklanması ile ilgili olarak iki ülke hukuku arasında ki en büyük fark ise yasaklama kararının yargılamanın hangi aşamasında verileceği noktasındadır. Çünkü Türk Hukuku yasaklamanın ancak kovuşturma aşamasında verilebileceğini kabul ederken Alman Hukuku, yasaklama kararının yargılamanın her aşamasında verilemesine olanak tanımaktadıır.
· Yine başka bir fark kararı verecek mahkeme bakımından vardır. Türk Hukuku’na göre yasaklama kararını müdafi hakkında açılan davaya bakan mahkeme karar verirken, Alman Hukuku, burada başka mahkemeyi yetkili kılmaktadır.
· Süre bakımından da fark mevcuttur. Türk Hukuku yasaklamanın 1 sene süre ile olacağını belirtmişken Alman Hukuku bu noktada herhangi bir süre sınırlama koymamıştır.
· Son bir fark ise Alman Hukuku’na göre yasaklanan müdafi, o sanığı, başka davalarda da savunamayacağı gibi, aynı davada ki başka sanıkları da ve dava konusu terör örgütü kurmak olan başka davada ki sanıkları da savunamaz ( 138a/f.4, f.5). Oysa CMK 151. maddeden bu anlamı çıkartamamaktayız. Madde sadece müdafi hakkında kovuşturma aşamasına gelinmiş olan yargılamada ki sanıkların müdafiliğine engel getirmektedir ki fikrimizce bu bir eksikliktir.

Old 02-05-2008, 10:34   #2
gaunal

 
Mutlu Tebrikler

Yaptığınız çalışmadan ötürü sizi tebrik ederim. Benimde yüksek lisans sunum ödevim aynı konudan. Makalenizden yararlandığım için teşekkür ederim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması-acil önlemler Sözleşmesi üye14540 Çocuk Hakları Çalışma Grubu 0 07-03-2007 22:30
Müdafiin Evrak İnceleme Talebinin Savcılıkça Reddinin Kaldırılması Kararı Av.Habibe YILMAZ KAYAR Hukuk Sohbetleri 0 09-08-2005 20:03


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06665301 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.