Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İİk M.121 Mİras Hİssesİnİn Haczİ

Yanıt
Old 11-12-2006, 17:53   #1
Av.Ufuk

 
Varsayılan İİk M.121 Mİras Hİssesİnİn Haczİ

İİK m. MADDE 121 - Bir intifa hakkı veya taksim edilmemiş bir miras veya bir şirket yahut iştirak halinde tasarruf olunan bir mal hissesi gibi yukarıki maddelerde gösterilmeyen başka nevi malların satılması lâzımgelirse icra müdürü satışın nasıl yapılacağını icra mahkemesinden sorar.
Merci, ikametgâhları malûm olan alâkadarları davet ve gelenlerini dinledikten sonra açık artırma yaptırabileceği gibi satış için bir memur da tayin edebilir, yahut iktiza eden diğer bir tedbiri alabilir.

Medeni kanun MADDE 648.- Açılmış mirasta bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklı, sulh hakiminden bu mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebilir.

Maddeler olayı çok kısa geçmiş,hiç ayrıntıya girmemiş.Somut olarak karşılaştığım problem şöyle;

1-Borçluya miras kalan 2 adet taşınmaz var.İntikal yaptırılmamış bu taşınmazlara 1,5 yıl önce haciz koydum.Nisan 2007 de 2 yıl dolacak.Henüz hiç bir işlem yapmadım.
2-Benim haczimden sonra Borçlunun kardeşinin izalei şuyu davası açtığını öğrendim(Sadece taşınmazın biri için) ve şu an satış memurluğunca kıymet takdiri işlemlerine başlanmış bu durumu telefonla teyit ettim.bana hiç bir tebligat gelmedi.
3-Bu taşınmaz talimat icra dosyası yargı çevresi içerisinde.

- 2 yıl dolmadan nasıl bir talep yapmam gerekir ki süreyi kaçırmadan paraya çevirme işlemi yapabileyim.
- Kayyım tayini zorunlu değil yanılıyormuyum.
- Borçlunun kardeşi satışı geciktirebilir veya vazgeçebilir ayrıca onun izalei şuyu satış memurluğundaki bu dosyasındaki satışa alacağa mahsuben ihaleye katılma hakkım olmayabilir dahası benim 2 yıllık satış sürem bitebilir.Bu satışı durdurup icra dosyasından nasıl devam ettirebilirim.
- icra dosyasından bağımsız kayyım tayini istemek bir seçenek olabilir mi.Bu durumda sonuçları nasıl olur.davacı konumundaki Borçlunun kardeşi satış istemezse aynı dosyada kayyım satışı isteyebilir mi.Bizden habersiz yapılan kıymet takdir işlemleri geçerli mi.
-Velhasıl ne yapmam gerekiyor.
Old 11-12-2006, 19:45   #2
advokat34

 
Varsayılan

mahkemece yapılacak satış işlemlerinin, sizin haczinizin düşme tarihini geçmesi ihtimaline karşı, süresinde haczinizi yenilerseniz böylelikle satışta mevcut haczinizle borçulunuzun payına düşenin bedelini alabilirsiniz.Bunun için, satış sonucu borçluya düşecek bedelinin hacziniz nedeniyle icra dosyanıza aktarılmasını talep etmelisiniz. Ayrıca İTM'den alacağınız yetki belgesi ile mahkemedeki dosyaya katılmanız da mümkündür.
Old 12-12-2006, 11:03   #3
Av.Ufuk

 
Varsayılan

sayın icrayla meşgul meslektaşlarım olaya çözüm bekliyorum.
Old 12-12-2006, 13:43   #4
av.myıldız

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ufuk
sayın icrayla meşgul meslektaşlarım olaya çözüm bekliyorum.
Bildiğim kadarı ile burada yapılması gereken ilk şey icra dosyasından talep açarak İTM borçlunuz hakkında veraset ilamı almak ve izalei şüyu davası açmak için yetki almanız mahkeme bu yetkiyi hemen veriyor. Daha sonra bu yetkiye dayanarak davaya katılabilir veya yeni dava açıp birleştirme isteyebilirsiniz. Bundan sonra satış isteme süresinin düşmesi söz konusu olmaz dava sonuna kadar icra dosyası durur.
Old 12-12-2006, 14:32   #5
Av.Ufuk

 
Varsayılan

Fakat borçlunun kardeşi açtığı davayı zaten neticelendirmiş.şu an dosya satış memurluğunda ve kıymet takdiri aşamasında.Bu durumda çözüm değişir mi.
Old 12-12-2006, 15:32   #6
icra20

 
Varsayılan

1- İştirak halinde mülkiyet konusu bir hissenin satılması söz konusu olunca, icra memurunun satışın ne şekilde yapılacağı hususunu tetkik merciinden sorması gerekeceği, 12 HD 20.3.2001 T. E.3631 K.4752
2-Ortaklığın giderilmnesi davası açılması konusunda tetkik merciince yetki verileceği,6.HD.14.11.1989 T. E.16387 K.17352
3- İİY.121 uyarınca borçlu mirasçı hakkında ortaklığın giderilmesi davası açmak üzere tetkik merciinden yetki belgesi alınıp ortaklığın giderilmesi davası açılması ile süresinde satış istenmiş sayılacağı (aksi takdirde,haczin düşeceği) 19 HD 5.6.1997 TY.E.4079 K.5843
Old 12-12-2006, 16:08   #7
Av.Ufuk

 
Varsayılan

teşekkürler.anladığım kadarıyla yetki belgesi almam ve izalei şuyu davası açamam gerekiyor.Açılmış bir dava olduğuna göre borçlu adına bu satış dosyasına katılmak için yetki alacağım.Peki alacağa mahsuben ihaleye katılabilecekmiyim.Taşınmaz dosyamız haricinde satışa çıkmış olacak.
Old 12-12-2006, 16:21   #8
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Başka bir açıdan yaklaşsak. Bırakın satış devam etsin. Siz satış memurluğuna borçludan alacaklı olduğunuza dair bir müzekkere yollatma yolunu seçseniz. Hazır satış varken ayrıca masraf yapıp uğraşmamış olursunuz. Eğer niyetleri sizden kaçmaksa zaten bu aşamada satıştan vazgeçip geçmeyecekleri de ortaya çıkar. Siz diğer yandan süreyi korumak adına kendi yetki talebinizle süreci başlatırsınız.
Old 12-12-2006, 16:35   #9
Av.Ufuk

 
Varsayılan

ben de tam ne yapacağımı kestiremedim.Acaba direk Sulh Hukuk mahkemesinden dosyaya kayyım atanmasını mı istesem.
Old 12-12-2006, 16:43   #10
icra20

 
Varsayılan

Bence girebilirsiniz. Çünkü iştirak halinde değilde müşterek halinde olmuş olsaydı ve satış icra dairesince gerçekleştirildiği durumlarda sizden önce rüçhanlı veya haciz koyduran alacaklı olmadığı takdirde alacağa mahsuben girmeniz halinde ihale bedelini yatırmayacaktınız. ancak bu koşullar mevcut ise ihale bedelini yatırmak veya size düşen pay indirildikten sonra yani yapılacak sıra cetveline göre size bir pay düşüyorsa bu miktar indirildikten sonra bakiye kalan kısmı ödemek zorundaydınız. Bu nedenle bu görevi yapan Satış Memurluğu bir anlamda icra dairesinin işlemlerini yerine getirdiğinden alacağa mahsuben girmenizde engel bir durum yoktur. diye düşünüyorum.
Old 15-04-2008, 15:10   #11
Av.Fatma Karataşlı

 
Varsayılan

Benim sorunum biraz farklı. Ben icra dosyasında talepde bulunarak İcra mahkemesinden yetki aldım. Yargıtay'ın kararlarına göre (yanlış biliyorsam düzeltin) ortaklığın giderilmesi davasını, atanacak kayyumu davalı göstererek açmam gerekli. Bu konuda ki Yargıtay kararını bulamıyorum. Numaralarını verirseniz sevineceğim. Birde Yargıtay bu konuda ki kararını değişitirdimi bilemiyorum. Şimdiden teşekkürler. Kolay gelsin!!!!!!
Old 16-04-2008, 09:38   #12
Av. Murat E.

 
Varsayılan

İzale i şuyu davası için kime ne için kayyum atanacak? Bunu belirtirseniz yardımcı olabilirim.
Old 15-11-2008, 18:06   #13
ahmetyılmaz

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

E:2003/6-731
K:2003/742
T:10.12.2003

İCRA TAKiBi
KAYYIM
ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ DAVASI

Alacaklı icra takibi sonucunda borçlunun taksim edilmemiş bir miras veya iştirak halinde tasarruf edilen bir mal hissesini haciz ettirirse, alacaklı, alacağı yetki belgesi ile gerekirse dava açarak veraset belgesi alacak, ortaklığın çözülmesinden sonra paylaştırma aşamasında yine alacaklı, mirasçının paylaşımla ilgili haklarını korumak, mirasçının payını almak, gelirlerini toplamak ve bunları yasaya göre teslim edilmesi gereken yere, vermek üzere bir kayyım tayin ettirecektir.

743 s. MK. m. 583, 588
4721 s. MK. m. 642, 646, 648, 1028
2004 s. İİK. m. 94, 121

Taraflar arasındaki "ortaklığın giderilmesi" davasından dolavı yapılan yargılama sonunda; Gonen Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 6.8.2002 gün ve 96-583 sayılı kararın incelenmesi davalılardan Celal tarafından istenilmesi üZerine, Yargıtay Altıncı Hukuk Dairesinin 5.11.2002 gün ve 6733-6955 sayılı ilamı ile; (...Dava 3 adet tasınmazın pay-laştırılmasına ilişkindir. Mahkemece taşınmazların satılarak bedelinin paylaşımına karar verilmiş, hükmü davalılardan Celal temyiz etmiştir.
Davacı vekili, müvekkiline borçlu olan Celal aleyhine icra takibi yaptıklarını, murisi ibrahim'den borçluya intikal edecek taşınmazların haczedildiği-ni ve satışı için icra tetkik merciinden yetki aldıklarını, C..... köyündeki 239,389 ve 514 parsel nolu taşınmazların aynen taksim olmadığı takdirde satılarak bedellerinin paylaşımını talep etmiştir. Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.
Paylaşma davaları, paylı ve elbirliği mülkiyetine konu mallarda paydaşlar ya da ortaklar arasındaki hukuki ilişkiyi sona erdiren, birlikte mülkiyetten ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı yanlar için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Dava açma yetkisi, paylı mülkiyette paydaşa, elbirliği mülkiyetinde ortağa aittir. Paydaşlardan veya ortaklardan biri yalnız başına dava açabileceği gibi birden fazla paydaş veya ortak da dava açabilir. Paylı mülkiyet ve elbirliği mülkiyetinin bir arada bulunması halinde paydaş veya ortaklardan biri veya bir kaçı dava açabilirler. Husumet de davacılar dışında kalan paydaş veya ortaklara yöneltilir.
Türk Kanunu Medenisinin 588. maddesinde iştirak halinde mülkiyete tabi taşınmazda bir ortağın hisselerini haczettiren alacaklının, hakimin ortak yerine kaim olarak, taksime iştirakini isteyebileceği hükmü yer almakta iken 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda, anılan maddenin karşılığı olan 648. maddesi, yukarıda belirtilen hallerde alacaklının, sulh hakiminden mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebileceği hükmünü getirmiştir. Yasanın gerekçesinde de vurgulandığı gibi eski metinde hakimin mirasçı yerine kaim olarak taksime iştirak edeceği belirtilmiştir. Ancak hakimin hem paylaştırmayı gerçekleştirmesi hem de mirasçılardan biri yerine onun (dolayısıyla alacaklının) yararlarını korumak için paylaştırmaya katılması uygun bir çözüm değildir. Bu sebeple maddede, sulh hakiminden koşullar gerçekleştiğinde paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasının istenebileceği kabul edilmiştir.
Yeni yasal düzenlenme karşısında elbirliği mülkiyetine, elbirliği mülkiyeti ile birlikte paylı mülkiyete tabi mallarda borçlu mirasçının alacaklısı olan kişinin paylaştırma davası açabilmesi için alacaklı veya borçlunun yararlarını da korumak amacı ile Medeni Kanunun 648. maddesi gereğince kayyım atanmasını istemesi, kayyım atandığında davanın kayyım tarafından açılıp, kayyım ile davaya devam edilmesi gerekir. Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiş-tir.
Temyiz Eden : Davalılardan Celal
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Alacaklı (davacı) Mustafa, borçlu Celal ve arkadaşları hakkında 10.947.945.000 TL. alacak için iki adet kambiyo senedine dayanarak, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe girişmiş ve borçlu hakkında 168 örnek ödeme emri gönderilmiş, borçlu Celal'in ölen babasından kalan ve elbirliği mülkiyet şeklinde tasarruf edilen taşınmazdaki iştirak payını (miras payını) haczettirmiştir.
Alacaklı, icra Müdürüne başvurarak borçlu hakkında aciz belgesi verilmesini ve satış işleminin yapılması bakımından borçlu adına veraset belgesi almak ve elbirliği mülkiyetini sona erdirmek üzere dava açmak için yetki belgesi verilmesini talep etmiştir. icra Tetkik Mercii Hakimliğince IIK. 94 ve 121. maddeleri uyarınca alacaklıya, veraset belgesi almak ve borçluya babasından kalan ve elbirliği mülkiyet şeklinde tasarruf edilen taşınmazdaki elbirliği mülkiyetini sona erdirmek üzere 22.1.2002 tarihinde yetki belgesi vermiştir.
Davacı-alacaklı, 30.1.2002 tarihli dilekçe ile ortaklığın çözülmesi-gideril-mesi davası açmış, yerel mahkemece ortaklığın satılarak giderilmesine karar verilmiş, yerel mahkeme kararı Yargıtay Özel Dairesince yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ile Yargıtay Özel Dairesi arasındaki uyuşmazlık; TMK.nun 642. maddesinde düzenlenen elbirliği ortaklığının çözülmesi-giderilmesi davasının maddede yazılı mirasçılar dışında, llK.nun 94, 121. maddeleri ve YlBK.nun 14.4.1943 tarih 48/15 sayılı kararları doğrultusunda iştirak halinde tasarruf olunan bir miras hissesinin haczi ve alacaklı tarafından satışının istenmesi halinde, icra Tetkik Mercii Hakimliği tarafından elbirliği mülkiyetinin giderilmesi hususunda alacaklıya verilen yetki belgesi doğrultusunda elbirliği mülkiyetinin çözülmesi-giderilmesi davasının, alacaklı tarafından mı yoksa 4721 sayılı Yasanın 648. maddesine göre atanacak kayyım tarafından mı açılmasının gerektiğinin, başka bir anlatımla TMK.nun 648. maddesinin, 2004 sayılı llK.nun 94 ve 121. maddeleri ile 14.4.1943 gün 48/15 sayılı YlBK. kararını örtülü biçimde yürürlükten kaldırıp kaldırmadığı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
Öncelikle yasaların yürürlükten kalkma usulünden söz edilmelidir. Bilindiği gibi yürürlüğe giren bir yasa, yürürlükteki hangi yasanın ya da yasanın hangi maddesini yürürlükten kaldırdığını açıkça belirtir. Örneğin 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1028. maddesinde 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin yürürlükten kaldırıldığı açıklanmış ve 4722 sayılı Kanunun yürürlüğü ve uygulama şekli hakkındaki Kanunun 23. maddesi ile de 29.5.1926 tarihli 864 sayılı Türk Kanunu Medenisinin sureti Mer'iyet ve Şekli Tatbiki Hakkındaki Kanun yürürlükten kaldırılmıştır. Bunun gibi yeni çıkan yasa eski yasaya hakkında "Bu yasaya aykırı olan hükümler yürürlükten kaldırılmış" denilerek açıkça yeni yasanın aykırı olan hükümlerini yürürlükten kaldırır. Bazı hallerde örtülü biçimde (üstü kapalı) yürürlükten kaldırma söz konusu olur. Yasalar, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile de, yürürlükten kalkabilir.
Üzerinde durulması gereken bir konu da, çatışan yasa hükümleri varsa nasıl bir yol izlenmelidir. Bu konuda ikili bir ayırım yapılması gereklidir, ilk olarak, açıkça kaldırılmamış iki yasa arasında çalışma olması halidir. Burada yasaların genel ya da özel nitelikli yasa olmasına göre hareket edilir, iki genel yada iki özel yasa karşılaştığında, bunların hükümleri birbirleriyle çatıştığı taktirde ana kural yeni yasanın eski yasaya üstün tutulmasıdır. Bir genel yasa ile özel yasa arasında çelişkili hükümler bulunabilir. Bu takdirde sonra çıkan yasa özel nitelikli yasa ise, bu özel yasa üstün tutulur. Buna karşılık, genel yasanın tarihi daha sonra olup da özel yasanın tarihi daha eski bulunduğu takdirde, yasa koyucunun takip ettiği amaç araştırılır ve ona göre yeni yasanın eski yasayı yürürlükten kaldırıp kaldırmadığına karar verilir.
Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya dönersek; 2004 sayılı icra iflas Kanunu 13 kez değiştirilmiş, bir çok maddesi yeniden ele alınmış, bazı maddeleri açıkça yürürlükten kaldırılmıştır. En önemli değişiklik bu tarihten kısa bir süre önce 17.7.2003 gün ve 4949 sayılı yasa ile yapılmasına karşın sözü edilen IIK.94 ve 121. maddeleri yürürlüğünü korumuştur.
O halde 1.1.2002 gününde yürürlüğe giren 4721 sayılı Yasanın 648. maddesi ile sözü edilen icra iflas Kanunun 94 ve 121. maddelerinin açık veya örtülü biçimde yürürlükten kaldırıldığı düşüncesine itibar edilemez.
Somut olayın doğru biçimde algılanması için konunun tarihsel gelişimini bilmekte sonuç değerlendirme yönünden yarar bulunmaktadır, 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi: İKİNCİ FASIL
Taksimin Nasıl Yapılacağı M.586-588
II- Mahkemenin borçlu bir mirasçı makamına kaim olması,
Madde: 588-Bir mirasçıya düşen hisseyi temellük veya haczeden yahut o mirasçı aleyhine borcunu ödemekten acze dair icra vesikası istihsal eyleyen alacaklı, hakimin mirasçı yerine kaim olan taksimine iştirakini isteyebilir. 22.11.2001 gün 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu:
Üçüncü Bölüm
Mirasın paylaşılması
Birinci Ayırım
Paylaşımdan Önce Miras ortaklığı 642 Paylaşmayı isteme hakkı ikinci Ayırım
Paylaşmanın nasıl yapılacağı madde 646:
Eski Medeni Kanununun 588. madde yerine geçen yeni TMK. 648. maddesi.
Madde 648-Açılmış mirasta bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklı, Sulh Hakiminden bu mirasçının yerine PAYLAŞMAYA KATILMAK üzere bir kayyım atanmasını isteyebilir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1. maddesinde "Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır" hükmü yer almıştır. Bu hüküm ile TMK, hem sözü ve hem de ruhunun (amacının) gözönünde tutulmasını öngörmüştür.
Yasanın hükmünün açık olmadığı durumlarda, anlamının ne olduğu yorum ile tespit edilir. Yorum genel olarak, lafzi (söze bağlı) yorum, sübjektif yorum, çağdaş objektif yorum ve serbest yorum metodu ile sonuca varılır. Yasa koyucu yasanın uygulanmasında hem söz (lafzına) hem de özünün (ruhunun) göz önünde tutulmasını benimsemiştir. Yasanın özünden anlaşılacak olan, onun amacıdır. Yasanın sözü, daima amacı (ruhu) ile denetlenmen ve sözün amaca aykırı düştüğü durumlarda amaca üstünlük tanınmalıdır.
Anımsandığı gibi TMK.nun 648. maddesinde yapılan değişikliğin amacının iyi tespit edilmesi için bugünkü yasamıza kaynaklık eden Medeni Kanun tasarılarının irdelenmesi gerekir. 1971 tarihinde Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu başkanlıgında hazırlanan tasarının 588. maddesi (halen yürürlükteki 648. madde)
II. Kayyımın Katılması:
Madde- 588- Mirasçılardan birine düşen miras hakkını devralmış veya haczettirmiş veya bu mirasçı aciz belgesi çıkartılmış olan bir alacaklının istemi üzerine Sulh Mahkemesi, paylasım sırasında bu mirasçının yerine geçmek uzere bir kayyım atayabilir ve bunu oteki mirascılara bildirır.
"ALACAKLININ YARARI GEREKTİRİYORSA KAYYIM MİRASIN PAYLAŞTIRILMASINI İSTER VEYA BAŞLAMIŞ OLAN PAYLAŞIMA KATILIR VE
YERiNE GEÇTiĞi MİRASÇININ YALNIZ PAYLAŞMA ÎLE iLGiLi HAKLARINA SAHiP VE ÖDEVLERİYLE YÜKÜMLÜ OLUR"
Velidedeoğlu tasarısında yer alan bu değişikliğin gerekçeleri şu şekilde ifade edilmiştir.
"Bu madde şimdiki metinde (MK.588) mahkemenin, mirasın paylaşımında borçlu bir mirasçının yerine geçeceği şeklindedir; Bu birçok durumlarda uygulama imkanı olmayan bir kuraldır. Mirasın paylaşımını yapan mahkeme mirasçılardan birinin yerine nasıl geçebilir ve geçse de, çıkan anlaşmazlıklarda onun yerine nasıl davacı veya davalı olabilir? isviçre de miras işlerinde yetkili ve görevli özel bir teşkilat bulunduğundan, orada Medeni Kanun alınırken bizde selahiyetli memur terimi yerine, birçok başka maddelerde olduğu gibi "mahkeme" denilmiştir. Böylece isviçre teşkilatının bünyesine göre tabii olan bu kural bizim teşkilatımıza göre işlemez bir kural olmuştur. Bu madde de belirli bir işin görülmesi ve bu iş yani mirasın paylaşımı sona erince görevin de sona ereceği söz konusu olduğundan mahkemece bu hususta bir kayyım atanmasının, Medeni Kanunumuzun sistemine uygun olduğu düşünülmüş ve bu madde baştan aşağı değiştirilerek yeniden tedvin edilmiştir. Sulh Mahkemesince atanacak kayyımın görevleri bu madde de açıkça belirtilmiş ve görevlerin paylaşımla sınırlı olduğu özellikle işaret olunmuştur. Alacaklının istemi üzerine, borçlu olan mirasçının yerine geçmek üzere, mahkemece bir kayyım atanırsa muhtemel suistimallere ve aksaklıklara yer bırakmamak için durumun öteki mirasçılara bildirilmesi doğru olacağından maddeye buna dair bir kayıt eklenmiştir. Kayyım yerine geçtiği mirasçının paylaşımla ilgili haklarına sahip ve ödevleriyle yükümlü olacak ve böylece o mirasçının payını alma, gelirlerini toplama ve bunları yerine geçmiş olduğu mirasçıya değil, yasaya göre teslim edilmesi gereken yere, mesela haciz varsa-icra dairesine, yoksa alacaklıya verilmek üzere Sulh Mahkemesine teslim edecektir. Kısacası vasillik bahsindeki kayyımlardan görev ve yükümleriyle yükümlü ve yalnız taksim konusunda yetkili ve nihayet gördüğü işlerden dolayı öteki kayyımlar gibi sorumlu olacaktır. Kendisine verilecek ücrete dair madde vasillik bahsinde zaten mevcut olduğundan bu maddeye bu konuda bir şey konulmamıştır. 1984 tarihli Prof. Dr. Kemal Oğuzman tasarısı. Paylaştırmaya kayyımın katılması
Madde 572- Açılmış mirasta bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan yada elinde mirasçıya karşı alınmış ödeme güçsüzlüğü belgesi bulunan alacaklı, Sulh hakiminden, bu mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebilir."
Madde de yapılan değişikliğin gerekçesiyle ilgili olarak şunlar söylenmiştir.
Madde yürürlükteki Kanunun 588. maddesini karşılamaktadır. Yürürlükteki metinde hakimin mirasçı yerine kaim olarak taksime iştirak edeceği belirtilmiştir. Ancak hakim, mirasçılar uyuşamadığı zaman paylaştırmayı gerçekleştirmekle de görevlidir. Aynı hakimin hem paylaştırmayı gerçekleştirmesi, hem de mirasçılardan birinin yerine onun (dolayısıyla alacaklısının) menfaatlerini korumak için paylaştırmaya katılması uygun bir çözüm değildir. Bu sebeple tasanda Sulh Hakiminden maddedeki şartlar gerçekleştiğinde, paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasının istenebileceği kabul edilmiştir. Ayrıca başlık da madde hükmüyle uyumlu hale getirilmiştir.
Son olarak Prof. Dr. Turgut Akıntürk, Prof. Dr. Ahmet Kılıçoğlu başkanlığında, hazırlanan ve yasalaşan kanun tasarısında:
Medeni Kanunumuzun 648. maddesi Velidedeoğlu tasarısının 588. maddesinin 1. fıkrası ile Oğuzman tasarısının 572. maddesi ve gerekçeleri esas alınmak suretiyle kabul edilmiştir. Velidedeoğlu tasarısında 588. maddenin 2. fıkrası kayyıma paylaşmayı da isteme yetkisi tanımakta idi. ikinci fıkra "alacaklının yararı gerektiriyorsa kayyım mirasın paylaştırılmasını ister veya başlamış olan paylaşıma katılır ve yerine geçtiği mirasçının yalnız paylaşma ile ilgili haklarına sahip ve ödevleriyle yükümlü olur" şeklindeki bu hükmü yeni TMK.nun 648. maddesine alınmamış, kayyımın ancak "paylaşım varsa yerine geçtiği mirasçıyı paylaşmada temsil edebileceği" çözümünü getirmiştir.
Yasa koyucunun kanun gerekçeleri ile ortaya koyduğu bu gerekçelerin yanında şu hususların da açıklanması gerekir.
Ortak hak sahipliğinden bireysel hak sahipliğine geçişte, önce belirtilmesi gereken çok önemli bir ayrım vardır, ister paylı mülkiyet (paylı hak sahipliği) isterse Elbirliği mülkiyet (Elbirliği şeklinde hak sahipliği) olsun, bu ortaklıkların sona ermesinde biri diğerini izleyen iki aşama vardır.
a) Birinci Aşama, ortaklığın çözülmesi, birlikte hak sahibi olanlar arasındaki ortaklık ilişkisinin (payının) son bulması aşamasıdır (TMK. 642).
b) ikinci aşama ise, sona eren bağlılık sonucunda ortada kalan ortak mal varlığının bölüşülmesi yahut paylaşılması (bireysel hak sahipliği durumuna geçilecek şekjlde taksim edilmesi) aşamasıdır. Buna geniş anlamda tasfiye aşaması denebilir (MK. 648). iki aşamalı bu ayrım Aile Malları Ortaklıgı (MK. 380 vd.), Adi Şirket (BK. 330 vd.) gibi ilişkilerin sona ermesinde de kabul edilmiş bulunmaktadır.
Aynı cozum şekli miras paylaşılmasında da benimsenmistır. TMK. 640-645. maddeler içinde yer alan 642. maddedeki düzenlemede kimlerin paylaşmayı isteyebileceği belirtilmiştir. Diğer paydaşlar buna karşı çıkarsa bu kez hakim bu "çözülmeyi", pay sahiplerini birbirine bağlıyan "hukuki bağı" ortadan kaldıracak kararı verecektir. Bu birinci evre veya aşamadır. Elbette mirasçıdan alacaklı olan kişi de tüm mirasçıları hasım göstermek suretiyle IIK.94, 121 ve YİBK. Hukuk bölümünün 14.4.1943 tarih ve 48/15 sayılı kararı uyarınca icra Tetkik Mercii Hakimliğinden alacağı yetki çerçevesinde TMK. 642. madde uyarınca paylaşmayı isteme hakkına sahiptir. Miras ortaklığında ilgili pay sahiplerini birbirine bağlayan hukuki bağ böylece çözülünce, ortaklığın konusu olan ortak malvarlığının eylemsel olarak bölüşülmesi evresine geçilecektir. Bu bireysel hak sahipliğine geçme evresidir. Buna yasadaki adıyla "paylaşma aşaması" denir.
Yasadaki düzenleme de bu açıklamalara uygundur. "Birinci ayrım'da CTMK. 640-645)'de "Paylaşmayı isteme Hakkı" (TMK. 642) düzenlenmişken, bunun ardından "Paylaşmanın Nasıl Yapılacağı" başlığı ile (TMK. 646 vd.) ikinci ayrım, ikinci aşamaya (Tasfiye ye) ilişkin hükümler getirilmiştir. (TMK.648).
Yasadaki yeri itibariyle kayyım atanması ile ilgili hüküm "Paylaşmayı isteme Hakkı"nın bulunduğu birinci aşamadaki hükümler arasında değil, paylaşmanın nasıl yapılacağına ilişkin ikinci aşama hükümleri arasında yer almıştır. Bu düzenlemeden çıkan sonuca göre, alacaklının talebi ile TMK.642. maddesi uyarınca elbirliği mülkiyetin sona ermesini sağlayan alacaklı, paylaşma aşamasında yine borçlu paydaşı temsil etmek üzere bir kayyım atanmasını hakimden isteyecektir.
Atanan kayyım'ın bir kez daha geriye dönerek paylaşma isteminde bulunmasına gerek yoktur. Çünkü TMK.642 ve llK.94,121 ve 14.4.1943 gün ve 48/15 sayılı YlBK. Uyarınca zaten alacaklı aldığı yetki ile TMK. 642. madde uyarınca Elbirliği Mülkiyetini Sulh Hakiminin kararı ile sona erdirmiştir. Atanan kayyım tereke paylaşılırken, sadece temsil ettiği borçlu paydaşın haklarını koruyacaktır.isviçre'de ikinci aşama dediğimiz bizde "paylaşmanın nasıl yapılacağı" başlığı ile düzenlenen bölümde yer alan ZGB Art, 609'da 0~MK.648'e tekabül eden madde), alacaklının isteği üzerine, "yetkili makamın" paylaşmaya katılması düzenlenmiştir, isviçre MK.da sözü geçen yetkili makamın hakim veya yargı yeri olması şart değHdir. Kanton yasalarına göre, "idari makam" da olabilir. Görüldüğü gibi paylaştırmada isviçre de borçlu paydaşı temsil edecek organ kayyım ve yargı organı olmayıp idari makam olabilecektir.
Görüldüğü gibi TMK. 648. maddesi "mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere kayyımın atanacağı" öngörülmüştür. Atanacak kayyım paylaşmada borçlu mirasçıyı temsil edecektir. Madde de atanan kayyımın "paylaşmayı isteme hakkından" değil tam aksine bireysel hak sahipliğine geçme evresinde "paylaşmaya katılmasından" söz edilmiştir. 743 sayılı Medeni Kanunun 588. maddesinde "Hakimin mirasçı yerine paylaştırmaya katılmasından" söz edilmişken TMK. 648. maddesinde hakimin yerine paylaştırmaya kayyımın katılacağı benimsenmiştir. 743 sayılı Medeni Kanunun yürürlüğü tarihinde hiç kimse paylaştırmayı yapan hakimin, aynı zamanda MK.583 (şimdi TMK.648) madde uyarınca ortaklığın çözülme-sini-giderilmesini talep edeceğini ileri sürmemiştir.
Bu açıklamalar karşısında TMK.m. 648'deki yeni düzenlemenin llK.m. 94 ve 121. maddedeki çözümü örtülü şekilde yürürlükten kaldırdığı ve 14.4.1943 gün ve 48/15 sayılı YlBK. Hukuk Bölümü kararını geçersiz kıldığı anlamında yorumlanamaz. Bu ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2.4.2003 gün E:2003/6-253 K:2003/270 sayılı içtihadında aynen benimsenmiştir.
Bu açıklamaların ışığında şu sonuca varılmalıdır. Alacaklı icra takibi sonucunda borçlunun taksim edilmemiş bir miras veyahut iştirak halinde tasarruf edilen bir mal hissesini haciz ettirirse, alacaklı icra Tetkik Mercii Hakimliğinden llK.121. maddesi uyarınca alacağa yetki belgesi ile gerekirse dava açarak veraset belgesi alacak, ortaklığın çözülmesi-giderilmesi başka bir ifade ile iştirak halindeki mülkiyetin sona erdirilmesini TMK.642. maddesi uyarınca talep edecek, Sulh Hukuk Mahkemesince ortaklığın çözülmesinden sonra paylaştırma aşamasında yine alacaklı TMK.648. madde uyarınca mirasçının paylaşımla ilgili haklarını korumak, mirasçının payını almak, gelirlerini toplamak ve bunları yasaya göre teslim edilmesi gereken yere örneğin icra dairesine, alacaklıya vermek üzere bir kayyım tayin ettirecektir.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş; elbirliği mülkiyetin sona erdirildiği de gözönünde bulundurularak alacaklının istemi ile, borçlu olan mirasçının yerine geçmek ve onun yerine paylaştırmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasının sağlanması ve hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmadığından, direnme kararının yukarıda yazılı nedenlerle bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Davalı Celal'in temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda yazılı değişik gerekçe ile HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 10.12.2003 gününde yapılan 2. görüşmede bozmada oybirliği, sebebinde oyçokluğu ile karar verildi.
------------------
Old 15-04-2009, 16:51   #14
krizantem

 
Varsayılan

Arkadaşlar..." borçlunun sahip olduğu iştirak halindeki taşınmazın izale'i şüyu yolu ile paylaştırılması davası açmak üzere YETKİ talebinde bulunurken,bu taşınmaza hissedar olan diğer ortakları da açacağımız YETKİ TALEBİ davasına dahil etmeli miyiz? "
Old 15-05-2009, 10:56   #15
Herkese Adalet

 
Varsayılan

[quote=krizantem]Arkadaşlar..." borçlunun sahip olduğu iştirak halindeki taşınmazın izale'i şüyu yolu ile paylaştırılması davası açmak üzere YETKİ talebinde bulunurken,bu taşınmaza hissedar olan diğer ortakları da açacağımız YETKİ TALEBİ davasına dahil etmeli miyiz? "

Sayın Krizantem,

Yetki belgesi ile açacağınız izale şuyu davasına diğer mirasçıları da dahil etmeniz gerekmekte.

Sayın meslektaşlarım;
İİK madde 121 gereği miras hissesinin haczi ve satışı için mahkemeden alınan yetki belgesiyle izaleyi şuyu davası açtık ancak borçlu kambiyo takip dosyası ile ilgili zamanaşımı itirazında bulundu, izaleyi şuyu davasının zamanaşımını kesen nedenlerden olduğu ve ayrıca zamanaşımı itirazının 7 günlük süreye tabi olduğu yönünde savunmada bulunmuşsak da dava kabul edildi ve zamanaşımı nedeniyle takibin icrasının geri bırakılmasına karar verildi. Temyiz neticesinde de onama kararı geldi ancak ilamın içeriğini henüz görmedim. Karar düzeltme yoluna gidicem ama yanlış noktada mıyım hala karar verebilmiş değilim.
Bu husustaki bilgi ve tecrübelerinizi paylaşırsanız çok memnun olurum.

Şimdiden teşekkürler...
Old 13-11-2009, 23:23   #16
enderkc

 
Varsayılan

?; bir dosyamda icra hakimliğinden İİK 121 e göre satışın nasıl yapılacağı hususunun sorulmasını talep ettim. Dosya icra hakimliğine tevzi olundu. İcra hakimliği tüm varisleri taraf olarak davaya davet etti; sonuç olarak yetkiyi aldım.
Bir başka dosyamda yine İİK 121,, başka bir icra hakimliği, ancak burada tüm varislere değil sadece borçluya tebligat çıkarılmış.
Tüm varislerin davaya davet edilmesi gerekmez mi? Sadece borçlunun taraf olarak davaya davet edilmesi usule uygunmudur ? (İcra hakimliği aşamasındaki davadan bahsediyorum).
Old 27-04-2010, 13:19   #17
Av.Ömeroğlu

 
Varsayılan

Benim sorunum ise biraz daha değişik ama araştırmama rağmen bir sonuca ulaşabilmiş değilim ve uygulamayı bilen üyelerimizin katkısını bekliyorum:
Borçlunun ölmüş babasından intikal edecek taşınmazlarda ki miras hissesini haczedip,icra müdürlüğünden aldığımız yetkiye dayalı olarak ilk önce veraset ilamını çıkarttık.Şu aşamada icra müdürlüğünden satışın hangi yolla yapılacağının sorulması için dosyanın İİK 121.maddesi gereği icra hakimliğine gönderilmesi talebimiz henüz reddedilmemekle birlikte,icra müdürlüğünce sözlü olarak ilk olarak İİK 94 gereği vereceğimiz bir yetkiyle(tapu sicile hitaben yazılmış) tapuda borçlunun miras hissesinin tescilini(intikalini) yapacaksınız,zira şu aşamada taşınmaz halen baba adına kayıtlı,borçlu adına bir miras hissesinin varlığından söz edilemez,bu işlemden sonra İİK 121 uygulanacak şeklinde bir gerekçeyle reddedilme eğiliminde.Gerçekten böyle bir yazıyla tapuda işlem yapmak olası mıdır?Hangi şartlarla?Yoksa doğru olan icra hakimliğinden görüş sorulduktan sonra,icra hakimliğinden ortaklığın giderilmesi davası açmak için yetki almak için başvurmamız, dolayısıyla ilk olarak bu karar aleyhine şikayet yoluna gitmek midir?
Old 27-01-2017, 11:38   #18
211Beatles

 
Varsayılan

iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazın tapu kaydına haciz koyan alacaklının İİK'nın 106. maddesinde öngörülen iki sene içerisinde aynı Kanun'un 121. maddesine göre İcra Hukuk Mahkemesinden yetki belgesi alıp ortaklığın giderilmesi davası açması halinde süresinde satış istemiş sayılacağı, İcra Mahkemesince yetki verildiği tarihten itibaren satış isteme süresini kesen herhangi bir işlem yapılmadığı takdirde İİK'nın 106. ve 110. maddelerine göre alacaklının haczinin düşeceği, somut olayda şikayet olunan İİK'nın 121. maddesine göre yetki alıp ortaklığın giderilmesi davası açmakla satış istemiş sayılmış ise de ortaklığın giderilmesi kararından itibaren İİK'nın 106. maddesinde belirlenen 2 yıllık süre içerisinde satış talebinde bulunmadığı, bu durumda, şikayet olunanın haczinin düştüğü kabul edilerek oluşan uygun sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuş, mahkemece, bozma kararına uyularak şikayet olunan alacaklının İİK'nın 121. maddesi uyarınca İcra Mahkemesinden yetki alıp ortaklığın giderilmesi davası açmış ise de bu davanın karara çıktığı tarihten itibaren İİK'nın 106. maddesinde belirtilen 2 yıllık süre içinde satış talebinde bulunmadığı, bu sebeple haczinin düştüğü gerekçesiyle, şikayetin kabulüne dair kararın şikayet olunan vekilince temyizi üzerine Dairemizin 21.5.2014 tarih ve 3962 E., 3960 K. sayılı ilamıyla onanmıştır.
Bu kez şikayet olunan vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, HUMK'nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir


YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2015/923
K. 2015/8266
T. 18.12.2015
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
BorÇlunun Alacaklisinin Muvazzali Haczİ Seher Meslektaşların Soruları 1 18-11-2006 17:20
Mıras Paylasımı FAIK Hukuk Soruları Arşivi 1 14-02-2002 01:42
Mİras ZEYNEP Hukuk Soruları Arşivi 2 12-02-2002 00:05


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07634497 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.