Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

sızce de sucsuz degılmı

Yanıt
Old 02-05-2007, 11:55   #1
nurullah_karakas

 
Varsayılan sızce de sucsuz degılmı

merhaba....
A, gece eve gırmıs kıymetlı vazoyu caldıktan sonra tam cıkacak ıken yaskı teyze bunu gormus ve A,yanındakı kuru sıkı tabancayı teyzeye yoneltmıs ve teyze kalp hastası oldugu için olmustur(not:teyzenın kalp hastası oldugu A tarafındas n bılınmemektedır) burada A nın cezaı sorumlulugu nedır?
bana gore burada teyzenın olmesıyle faılın davranısı arasında nedensellık bagı bulunmadıgından burada A nın cezaı sorumlulugundan bahsedılemez...sız ce nasıl?
tesekkurler saygılarımla......
Old 04-05-2007, 21:46   #2
Bayram Kaleli

 
Varsayılan suclu tabi

hayır kesinlikle suçsuz değil hırsızlık veya hırsızlığa teşebbüsten dolayı cezalandırılır. kadının durumunda adam öldürme sucundan veya adam öldürmeye teşebbüs sucundan dolayı cezalandırılmaz belki ama sonucta silahı ona doğrultması da bir tehdit sucunu olusturur. kanımca bu suclardan dolayı cezalandırılır
Old 04-05-2007, 22:15   #3
mutlakadalet

 
Varsayılan

Not: Yalnıza ölüm sonucu dolayısıyla sorumluluğun belirlenmesi üzerinde durulmuştur.

Öncelikle şu belirlemeyi yapmak gerekir ki; kurusıkı tabanca ile ateş edilmek suretiyle adam öldürme suçunun işlenebilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla kurusıkı tabancayı yaşlı kadına yönelten hırsızın, kadını korkutmak amacını taşıdığını söyleyebiliriz.

Bu arada şu hususa da değinmekte yarar var. Şöyle ki; tabancanın kurusıkı olması, aracın elverişsizliği olarak addedilemez. Bununla birlikte tabancanın kurusıkı olması, mağdur tarafından anlaşılabilir ise, suç oluşmaz.

Olaya baktığımızda, yaşlı bir bayanın, olayda kullanılan silahın kurusıkı olduğunu anlayabilecek durumda olduğunu söyleyemeyiz. Dolayısıyla söz konusu olayda, kurusıkı tabanca, korkutma fiili bakımından elverişli bir silahtır. Bu belirlemeyi yaptıktan sonra açıklamalara geçersek:

Öncelikle nedensellik bağının kesilip kesilmediği üzerine inceleme yaparsak:

İnsani nedensellik anlayışına göre, bir insan davranışının ortaya çıkan bir sonucun nedeni sayılabilmesi için, iki şart söz konusudur:

Bu şartlardan birincisine göre davranış, sonucun zorunlu şartı olmalıdır. Söz konusu olayda, failin davranışı olmasaydı yaşlı kadın gene de ölecekti diyebiliyor isek, nedensellik bağının kesildiğini de söyleyebiliriz; ancak söz konusu olayda, failin davranışı gerçekleşen sonuç bakımından zorunlu bir unsurdur. Bu tahlili yaptıktan sonra, ikinci şarta geçersek:

Bir insan davranışının ortaya çıkan bir sonucun nedeni sayılabilmesi için gerekli olan ikinci şart ise, sonucun istisnai etkenlerden ileri gelmemiş olması gerektiğidir. Bu konuda Sayın Toroslu:

Alıntı:
Yazan Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku, 2005 Basımı, Sayfa 95
Sonucun istisnaî bir nitelik taşıması, kural olarak davranıştan sonra ortaya çıkan istisnaî niteliklerin, yani davranışın gerçekleştirildiği anda gerçekleşebilir olarak öngörülemeyen etkenlerin müdahalesinin, daha önce olağan gözükmeyen bir sonucun ortaya çıkmasını mümkün kılması durumunda söz konusudur. Örneğin A’nın B’yi yaralaması üzerine tedavi için hastahaneye giden B’nin yangın çıkması, yıldırım düşmesi veya tetanoz mikrobu kapması sonucu hastahanede ölmesi yahut hastahaneye giderken trafik kazası sonucu ölmesi durumunda olduğu gibi. Sonradan ortaya çıkan bu etkenlerin gerçekleşmesi ihtimali sıfıra yakındır.


Olayımıza baktığımızda failin davranışına bağlı olarak gerçekleşen sonuç, yukarıda da belirtildiği gibi gerçekleşme ihtimali sıfıra yakın olan bir sonuç değildir.

Dikkat edilirse, yukarıda verilen örneklerin temel mantığı failin davranışından sonra gerçekleşen ve daha önce olağan gözükmeyen bazı etkenlerin olaya katılmasıdır. Bununla birlikte davranıştan önce var olan veya davranışla hemzaman olan etkenlerin müdahalesi (olayımızda yaşlı kadının kalp hastası olması) de sonucun istisnaî olmasına yol açabilir. Bu konuda Sayın Toroslu:

Alıntı:
Yazan Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku, 2005 Basımı, Sayfa 95, 96

Sonucun istisnaî oluşu, davranıştan önce var olan veya davranışla hemzaman olan etkenlerin müdahalesinden de kaynaklanabilir. Ancak bunun için, söz konusu etkenlerin göz önünde bulundurulması, davranışın yapıldığı andaki en ileri bilim ve tecrübeye göre, sonucu olağan olarak öngörmeye imkân vermemelidir.



Hemofili hastalığına yakalanan veya kafasında mermi çekirdeği bulunan yahut üzerinde çok hassas bir patlayıcı taşıyan kişinin ölümü ile bu kişiye vurulan darbeler arasında ve yine ağır derecede allerjik bir yapıya sahip olan kişinin ölümü ile bu kişiye allerjik etkisi olan bir ilacın verilmesi arasında nedensellik bağının bulunmadığı söylenemez.


Nihayet söyleyebiliriz ki; söz konusu olayda failin korkutma eylemine mağdurun kalp hastalığı da katılarak ölüm fiili gerçekleşmiştir. Burada kalp hastalığının göz önünde bulundurulması, davranışın yapıldığı andaki en ileri bilim ve tecrübeye göre, sonucu olağan olarak öngörmeye imkân vermektedir. Dolayısı ile nedensellik bağı ikinci şart yönünden de sağlanmıştır.

Nedensellik bağını kurduğumuza göre, sorumluluğun hangi cihette tayin edilmesi gerektiğini irdelersek:

Öncelikle 765 sayılı TCK’ye değinirsek:

Madde 451 - Ölüm, failin fiilinden evvel mevcut olupta failce bilinmeyen ahvalin birleşmesi veyahut failin idaresinden hariç ve gayri melhuz esbabın inzimamı yüzünden vukua gelmiş ise ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasını müstelzim hallerde on beş seneden ve müebbet ve on beş seneden fazla ağır hapsi müstelzim hallerde on seneden aşağı olmamak üzere ağır hapis cezası hüküm olunur.

5237 sayılı TCK’nin bir eksiği de mülga Ceza Kanunu madde 451’in muhafaza edilmemesidir. Bu bakımdan 5237 sayılı TCK’de sormuş olduğunuz olay benzeri sorunlar için öngörülmüş net çözümler olmasa da, uygulayabileceğimiz hükümler söz konusudur.

Netice sebebiyle ağırlaşmış suç

MADDE 23 (1) Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi hâlinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.

Olayımıza döndüğümüzde, söz konusu fiilin, kastedilenden başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi durumunda failin söz konusu sonuç yönünden taksirle mi, bilinçli taksirle mi yoksa kasıtla mı yahut olası kasıtla mı hareket ettiğini belirlemek gerekecektir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; fail, kasıtla hareket etmemektedir. Bilindiği üzere adam öldürme suçu manevi araçlarla da işlenebilir. Eğer ki; fail, maktülenin kalp rahatsızlığı olduğunu bilse ve -öldürmek amacıyla- maktüleyi silah ile korkutsa, kasıt ile adam öldürmekten dolayı sorumlu tutabilirdik.

Olası kast yahut bilinçli taksir dolayısıyla sorumlu tutup tutamayacağımızı birlikte değerlendirirsek: “Kanuni tanımdaki unsurların gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen fiilin işlenmesi halinde olası kast vardır.” Olası kast ile bilinçli taksir arasındaki temel ayrım ise öngörülen sonucun gerçekleşmeyeceği inancıdır.

Bilinçli taksirde fail, davranışı neticesinde gerçekleşen sonucu öngörmesine rağmen gerçekleşmeyeceği inancını taşımaktadır. Şu halde öncelikli olarak tespit etmemiz gereken şey, failin, gerçekleşen sonucu öngörüp öngörmediğidir.

Söz konusu olayda faile: “Şimdi ben bu kadını korkutuyorum ama kadın, korkudan şok geçirir yahut kalp krizi geçirir ve dolayısıyla korkutmama dayalı olarak kötürüm kalır yahut ölür” şeklinde düşünebilme külfeti yükleyebilir miyiz?

Yaşlı bir bayan düşünün. Gecenin bir vaktinde su içmek için mutfağa gidiyor ve salondan tıkırtılar geliyor. Korku içerisinde salona yönelen kadın, bir anda hırsız ile karşılaşıyor ve hırsız, elindeki kurusıkı tabancayı yaşlı kadına yöneltiyor. Kanımca, hırsız düşünebilmeli idi ki; mevcut şartlar altında silahı yönelterek korkuttuğu kişi, bu fiil neticesinde şok geçirebilir yahut kalp krizi geçirebilir.

Şu noktada, tespit etmemiz gereken ise hırsızın, öngördüğü sonuca nasıl baktığıdır. Yani söz konusu sonucun gerçekleşmeyeceği inancı mı söz konusudur yoksa gerçekleşirse gerçekleşsin anlayışı mı söz konusudur?

Bu konuda soruda verilen bilgiler aydınlatıcı olmamakla birlikte, şüpheden sanık yararlanır ilkesini de göz önünde bulundurarak söyleyebiliriz ki, fail, gerçekleşebileceğini öngördüğü sonucun gerçekleşmeyeceği inancıyla hareket etmek istemiştir. Adeta: “Kadın, bana bulaşmada buradan derhal çıkayım” mantığıyla hareket etmiştir. Her ne kadar fail bu şekilde hareket etse de, failin öngördüğü ve fakat gerçekleşmeyeceğine inandığı sonuç gerçekleşmiştir. Şu halde fail, bilinçli taksir ile adam öldürmekten dolayı sorumlu olmalıdır.

Not: Nedensellik bağında bahsettiğim öngörebilme ile kast ve bilinçli taksirin gereği olan öngörebilme aynı kavramlar değildir. Bazı olaylarda, nedensellik bağındaki öngörebilme gerçekleştiği halde kast yahut bilinçli taksir için gerekli olan öngörebilme gerçekleşmeyebilir. Yani nedensellik bağı kurulabildiği halde taksirle sorumluluk tayin edilerek öngörmenin gerçekleşmediği ileri sürülebilir. Bu bakımdan bu açıklamanın yapılması gereği doğmuştur.

Saygılarımla.
Old 06-05-2007, 22:30   #4
Kemal Yıldırım

 
Varsayılan

Sanırım daha fazla açıklama yapmaya gerek yok

Saygılar...
Old 10-05-2007, 00:07   #5
yargıç isa

 
Kitap ..........

bu olayda maktul normal sağlıklı görünen bir yaşlı kadınsa, failin ölüm neticesinden sorumlu tutulamayacağını düşünüyorum. Çünkü failden, kişinin silah doğrultulması sonucu korkup ölebileceğini öngörmeyi beklemek pek yerinde olmayacaktır. Failin amacı korkutmaktır fakat buna bağlı başka bir netice ortaya çıkmıştır. Magdurun ölümünde failin hareketi bakımından nedensellik bağı vardır fakat bu nedensellik bağına bakarak, faili ağır neticeden ötürü sorumlu tutabilmemiz için, failin neticeye hakim olabilme yeteğini araştırmamız gerekir. Fail , bu olayda ağır neticeye hakim olabileceği kanısında değilim. Bu sebepledir ki faili , korkutma eylemine bağlı olarak ölüm şeklinde gerçekleşmiş ağırlaşmış neticeden sorumlu tutamayız.

Fakat, bazı durumlar vardır ki, korkutma eyleminin ağır neticelere yol açabileceğini öngörmeyi failden bekleyebiliriz. Örneğin, mağdur görüldüğü üzere çok yaşlıdır , korkudan şok geçirmiş bir şekilde titriyordur, elini kalbine görütmüş gögsünü sıkıyordur, eli ayağı tutulmuşçasına paniğe kapılmış korkudan bayılacak gibidir vs... gibi durumlara rağmen fail yinede silahı doğrultuyorsa burada artık failin bu eyleminden, korkmanın haricinde başkaca neticelerin meydana gelebileceğini öngörmesini bekleyebiliriz.

Hırsız (A) nın cezai sorumluluğu:

Ceza özel görmemiş olmakla birlikte; burada failin suçu artık hırsızlık değil, yağma suçunu oluşturur. Çünkü fail, silahı göstererek maktulü malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılmıştır. Bu cebir kullanma eylemi silahla gerçekleştirildiği için yağma suçunun nitelikli halini oluşturmakta ve failin TCK 149/1. maddesi ve (a) bendi uyarınca yağma suçundan sorumluluğu doğmaktadır. Ayrıca, ölüm neticesi faile isnad edilemez(tabikide ikinci paragrafta belittiğime benzer özel durumlar yok ise).

saygılarımla...
Old 10-05-2007, 17:03   #6
Kemal Yıldırım

 
İnceleme "Cezalandırılamayan Sonraki Hareketler"

Alıntı:
Yazan yargıç isa
Ceza özel görmemiş olmakla birlikte; burada failin suçu artık hırsızlık değil, yağma suçunu oluşturur.

Yağma suçu oluşmamıştır. Çünkü hırsızlık suçu tamamlanmıştır. Suçun tamamlanmasından sonra bazı hareketlerin gerçekleştirilmesi durumunda "cezalandırlmayan sonraki hareketler" söz konusu olur ve failin, suç oluşturması durumunda, bu hareketleri ayrıca cezalandırılır.

Saygılar...
Old 10-05-2007, 18:31   #7
yargıç isa

 
Kitap .....

Nasıl tamamlanmıştır. Çaldığı eşya elinde ve fail halen evde. Hırsızlığın tamamlanması için çaldığı eşyayı, almış olduğu yerden dışarı çıkarması gerekmemekte midir? Failin halen malı çalamama, alamadan bırakıp kaçma ihtimali vardır. Ev sahibi de hırsızı görünce, hırsız mağdurun karşı koymasını engellemek maksadı ile tabancayla mağduru MALIN ALINMASINA KARŞI KOYMAMAYA MECBUR KILMIŞTIR ki, artık burada yağmadan söz edilir. Kanımca, bu olayda failin silahı kullandığı sırada çaldığı eşya ile halen evde olması hırsızlık suçunun icrasının tamamlandığını göstermez. Amaç, malı çalıp ait olduğu evden dışarı çıkarmaktır fakat fail daha dışarı çıkaramadan ev sahibi ile karşılaşmış , ADETA MALI SİLAH GÖSTEREK , SİLAH ZORUYLA ALMIŞTIR. Failin malı bırakıp , gönüllü vazgeçme hükümlerinden yararlanma durumu vardı (eğer ev sahibi görmeyip, fail tam çıkacakken onu etkileyen bir şey olup malı bırakırsa). Bu sebeple, gönüllü vaz geçme hükümlerinden yararlanılması söz konusu olduğu bir durumda , suç oluşturan fiilin tamamlanmış olduğunu söyleyemeyiz.

saygılarımla...
Old 10-05-2007, 20:29   #8
Kemal Yıldırım

 
Varsayılan Evet Tamamlanmıştır!

Alıntı:
Yazan yargıç isa
Nasıl tamamlanmıştır. Çaldığı eşya elinde ve fail halen evde. Hırsızlığın tamamlanması için çaldığı eşyayı, almış olduğu yerden dışarı çıkarması gerekmemekte midir?

Hırsızlık sıçunun tamamlanması için failin mala dokunmuş olması yeterli olmadığı gibi, malı tamamen muhafaza altına almış, bulunduğu yerden uzaklaştırmış olması da gerekmemektedir. Failin egemenliğine geçmiş olması yeterlidir. Tabi ki her olayın özelliği dikkate alınarak belirlenecektir. Bizim olayımızda hırsızlık suçu tamamlanmış; ancak, sona ermemiştir. Hırsızlık suçu tamamlandığı için de, failin sonraki hareketleri, bu çerçevede cezalandırılamayan sonraki hareketlerdir. Fail bu hareketleri nedeniyle ayrıca cezalandırılır. Bir ceza özel hukuku kitabı okumanızı öneririm.

Saygılar...
Old 10-05-2007, 23:37   #9
yargıç isa

 
Kitap ..........

Fail evden çıkmamıştır ve evden çıkmadan failin aldığı vazoyu bırakma ihtimali var. YANİ GERİ DÖNÜŞ YOLU HALEN AÇIKTIR. Failin önüne teyze çıkmasa, fail herhangi bir nedenle pişman olup vazoyu tam çıkacakken geri bıraksa GÖNÜLLÜ VAZ GEÇME HÜKÜMLERİNDEN faydalanır ve bu hükümlerden faydalanma, işlenen suçun tamamlanmamış olmasını gerektirir. Eğerki hakimiyeti altına almasıyla suç tamamlanmış derseniz, adamın pişman olup vazoyu çıkmadan geri bırakmasında bir menfaati olmayacaktır, gönüllü vazgeçme hükümlerinden faydalanamayacaktır. Bu söylediğim gerekçelere dayalı olarak, olayımızdaki hırsızlık suçunun tamamlanmadığını düşünüyorum.

Alıntı:
Bir ceza özel hukuku kitabı okumanızı öneririm.

Ceza özel dersi almamış olmam dolayısıyla(ki bu dersi almamak, ilgili kısımları okumadığım anlamına gelmez çünkü bilmeden görüş beyan edilmez), bu konu hakkında belirttiğim görüşlerimden şüpheye düştüğüm için; fakültedeki iki ceza hukuku hocamızada olayı sordum. Onlarda benim dediğim gibi YAĞMA olur dediler. Her ikiside...

Saygılarımla...
Old 11-05-2007, 07:32   #10
mutlakadalet

 
Varsayılan

765 Sayılı Yasa’da düzenlenip de YTCK’de ayrıca düzenlenmeyen hususlardan biri de “yağmaya dönüşen hırsızlık suçu”’dur. Mülga Ceza Yasası “yağmaya dönüşen hırsızlık suçu”’nu şu şekilde hüküm altına almıştır:

765 Sayılı TCK
İKİNCİ FASIL: YAĞMA VE YOL KESMEK VE ADAM KALDIRMAK
Madde 495 (2) Bir malın yağması esnasında veya akabinde fiili icra veya itmam etmek (tamamlamak) veya malı kaçırmak yahut kendisini veya şerikini cezadan kurtarmak için mal sahibine veya vaka mahalline gelen başkasına karşı cebir ve şiddet veya tehdit icra eden kimse hakkında da aynı ceza hükmolunur.

Konu ile ilgili olarak 5237 Sayılı Yasa’nın gerekçesinde ise:

Mal, zilyedin tasarruf olanağı ortadan kalktığı anda alınmış olacağından, bu ana kadar yapılan cebir veya tehdit, hırsızlığı yağmaya dönüştürür.

Mal alındıktan yani hırsızlık suçu tamamlandıktan sonra, bunu geri almak isteyen kişiye karşı cebir veya tehdide başvurulması hâlinde, artık yağma suçundan söz edilemez. Hırsızlık suçuna konu malın geri alınmasını önlemek amacına yönelik olarak kullanılan cebir veya tehdit ayrı suçların oluşmasına neden olur. Bu durumda, gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekir.

Şu halde Yeni Ceza Kanunu bağlamında şunu anlamak gerekir ki; yeni zilyet (hırsız) mal üzerindeki egemenliğini, önceki zilyetlik sahibinden bağımsız olarak, herhangi bir engelle karşılaşmadan kullanabiliyor ise, bu aşamadan sonra gerçekleştirdiği cebir yahut tehdit, önceki hırsızlık eyleminin yağmaya dönüşmesine yol açmaz. Aksi durumda yani önceki zilyedin mal üzerindeki tasarruf olanağı kalkıncaya kadar yapılan cebir yahut tehdit, yağma suçuna vücud verecektir.

Bilindiği üzere hırsızlık suçunun gerçekleşebilmesi için, malın bulunduğu yerden alınması gerekir; ancak malın bulunduğu yerden alınması, bazı suçlar bakımından yeterli olmayabilir. Bu hallerde hırsızlık suçunun oluşması için, failin yeni bir egemenlik ihdas etmesi gerekir.

Olayımıza baktığımızda ise, hırsızın vazoyu aldığını ancak henüz evi terk edemediğini görüyoruz. Bu noktada sorun, hırsızın yeni bir egemenlik ihdas edip etmediğinin tespitidir.

Hırsızın bir mal üzerinde yeni bir egemenlik ihdas edip etmediğinde ölçütümüz şu olmalıdır: “Asıl malikin, ‘şu mal benimdir’ diyebileceği alan, egemenliğin ihdas edilemediği alandır.”

Şu halde olayımızda, suç konusu eşya ile birlikte yaşlı kadının evinden çıkamamış olan hırsız, henüz yeni bir egemenlik ihdas edememiştir. Malı, önceki zilyetlik sahibinden bağımsız olarak, herhangi bir engelle karşılaşmadan kullanabilecek konumda değildir. Bu bakımdan failin, malı aldıktan ve fakat mal üzerinde yeni bir egemenlik ihdas etmeden önce gerçekleştirdiği tehdit dolayısıyla sorumluluğunu hırsızlık suçu hükümlerine göre kurmak isabetli olmayacaktır.

Saygılarımla.
Old 02-06-2007, 01:47   #11
sibel19

 
Varsayılan

bence neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç vardır.
MADDE23.-Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.

Olayda taksirin varlığı aranacaktır. yaşlı bir kadını engellemek için silahın kullanılması gerek yoktur, fakat hırsız dikkatli olmayıp onu engellemeye muktedir biri gibi silah doğrultmuştur.
Old 02-06-2007, 05:24   #12
minee.mine

 
Varsayılan

İnsanların kendilerini en güvende hissettikleri yer kendilerine ait mekanları olan evleridir. Hırsızın o eve girerken saiki ne olursa olsun kendisine ait olmayana yani başkasının özeline girmiş bununla da kalmayıp ev sahibini korkutmak amacıyla kuru sıkı da olsa(Silahın üzerinde kuru sıkı yazmıyor) silah doğrultmuştur. Yaşlı bir teyzeyle karşılaşmış hamile bir kadınla da karşılaşabilirdi kadın korkudan bebeğini düşürebilirdi sonuç yine ölüm olabilirdi. Hırsız kendine ait olmayan bir meskene hemde silahla girdiği anda o evde olacak bütün olacakların da dolaylı sorumluluğunu almıştır. Evde sebep olduğu hırsızlık, ölüm ve yarattığı korkunun %100 sorumlusudur.
O eve girmeseydi (girmemeliydi, girmeye hakkı yoktu), silahla korkutmaya kalkmasaydı (buna da hakkı yok) teyze bugün belkide en azından onun yüzünden ölmeyecekti. Maalesef her şey tam tersi oldu ve sonuçta bir insan hayatını kaybetti buna neden olan kişi sebep olduğu sonuçlar hırsızlık, silahla korkutma ve ölümden sorumludur
Saygılar
Old 02-06-2007, 21:57   #13
yargıç isa

 
Kitap .......

syn mine;
toplum vicdanı bakımından söyledikleriniz yanlış değil. Girmeseydi ölmeyecekti Fakat ceza hukuku maduru değil failin fiilini esas aldığı için, teyzenin kalp hastası olması ve ölmesi yine teyzenin suçu
Old 04-06-2007, 18:36   #14
Av.Bülent AKÇADAĞ

 
Varsayılan

Arkadaşlar sayın Mutlakadalet noktayı koymuş zaten tartışma konusu kalmamış sadece konuyu daha genişletebiliriz.

Bende Üstadıma katılıyorum.
Old 04-06-2007, 19:35   #15
minee.mine

 
Varsayılan

Hem mağdursun hem suçlu; toplum açısından, yargının teyzenin değilde, daha çok suçlunun yanında olması (hemde tazmini söz konusu olamayacak sonuçlara rağmen) kamu vicdanı açısından bakıldığında suç işleyen ya da buna eğilimli kişilerde cesaret yaratırken, toplumda yargıya karşı güven eksikliğinden başka bir işe yaramayacak
Yargının karar verirken; suç işleyenlerde caydırıcı, mağdurlarda ise en azından düşünüldüğünü , yalnız olmadığını hissederek, yargıya ve onun adaletine güvenmesini sağlayacak sonuçlar alması gerekir.
Teyzenin ölümüne sebep olan kişinin, bu suçtan değil de sadece hırsızlık suçundan yargılanmasını ailesi nasıl karşılar acaba; adalete olan güven duyguları pekişir mi, ya biz kendimizi daha güvende hissedebilirmiyiz. Ya da adalete güvenini kaybeden acılı biri kendi cezasını kendisi vermeye kalkarak daha büyük sorunlara yol açmaz mı?
Burada teyzeye ve onun ailesine biraz empati duymak gerekir diye düşünüyorum.

Saygılar
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Çalışlar ve Altan suçsuz bulundu Seyda Hukuk Haberleri 0 20-12-2006 14:55
Suçsuz Bulunmama Rağmen Cezalandırıldım makinacı Hukuk Soruları Arşivi 16 30-12-2005 17:34


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06468105 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.