Avukatlık Mesleğinin Saygınlığı Giderek Azalıyor mu?

Şunu her zaman merak ederim,Baro yönetim kurulları 2 seneliğine seçilir.Herhangi bir avukat hakkında şikayet olunca Baro yönetimince bir üye muhakkik üye olarak atanır.ve bu yönetim kurulu üyesi konu hakkında raporunu verir.ve bu rapor yönetim tarafından oylanır ve neticesi ya disipline gönderilir veya kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir.
Şimdi zamanaşimi nedeniyle kovuşturmanın ortadan kaldırılması durumunu anlamakta zorluk çekiyorum.2 sene içersinde Baro yönetim kurulu üyesi(muhakkik üye olarak atanan)kendi elindeki bir soruşturma evrakı hakkında nasıl rapor hazırlayamaz ve bunu yönetime sunamaz.Arkadaşimin verdiği örnekde İstanbul Barosunun 10 tane zamanaşimi kararı var miş

İşte bu kararlara bakmakta fayda vardır
Zamanaşimi verilen kararlar hangi avukatlardır?
Saygılarımla

ARİSTO'nun yazdıklarına tamamen katlıyorum. Hakimleri bilemem ama toplumda muhtelif çevrelerde avukat algısı aynen söylediği gibi. Hatta hakimler nezdinde de böyle olabilir büyük bir ihtimalle. İcra Müdürlüklerinde de öyle, hiç de görmezden gelmeyelim ki ''Aristo yanılıyorsun''diyenlere sözüm. Kendim tanık oldum bir icra müdürlüğündeki memurun avukatı nasıl azarlarcasına cevap verdiğine, konuştuğuna ve de avukatın işini halledebilmek uğruna nasıl alttan aldığına. Avukat çaresiz, öyle davranmasa o memur aslında zaten yapması gereken işini yapmayacak ya da yavaşlatacak. Bu da avukatın muhtelif zararlarına neden olacak. Örneğin müvekkili karşısında mesleğini hiç de iyi yapamayan, beceriksiz durumuna düşecek. Benim anlamadığım bu şekilde davranma cesaretini o memur nereden alıyor, hizmetini kötü yapması ya da yapmamamsının neden bir yaptırımı yok. Hatta icra müdürü kendisi dahi bir avukat odasına girdiğinde yüzüne bakarak konuşmaktan imtina etmektedir. Daha çok olaylara tanık oluyoruz da bu sayfalara sığmaz. Özellikle icra müdürlüklerindeki davranışlar konusunda BAROLARIN BİR ÇÖZÜM ÜRETMELERİNİ UMUTLA BEKLİYORUZ.ARİSTO RUMUZLU MESLEKDAŞIMIN DÜŞÜNCELERİNE YÜZDEYÜZ KATILDIĞIMI TEKRAR BELİRTİYORUM.

Aslında buradaki sorunların bir çoğu insanların ve avukata vekaletname verirken, avukatlarında vekalet alırken kendilerini yeterince güvenceye almamalarından kaynaklanıyor..

sizi bilmem, ama ben ilke olarak, müvekkil vekalet çıkartmak istediği zaman "eğer icra dairesine gidip parayı çekmek size zor gelmeyecekse lütfen ahz-u kabz yetkisi koydurtmayın" diyorum..(kimi zaman boşanma sonucunda hükmedilen tazminatı almak için bile adliyeye gidince psikolojisi bozulan, ağlama nöbetlerine giren müvekkiller olabilir mesela, avukat bey, ben adliyeye gitmek istemiyorum, siz benim yerime çekin, benim banka hesabıma yatırın diyen müvekkiller olabilir.)

neden? çünkü ola ki (mesela) bir icra dosyasına ben (herhangi bir sebepten) gidemeyebilir, ve bir meslektaşıma "vekaletnamedeki tüm yetkileri içeren" bir "yetki sözleşmesi" düzenleyebilirim. Ve o meslektaş da bir anda şeytana uyup müvekkilden alıp ona devrettiğim ahzu kabz yetkisine dayanarak dosyadan parayı çekip benim başımı ağrıtabilir...

sistemde yeterli gereksinimlere sahip değil..

ben ruhsatnamemi alalı 6 ay oldu, bu süreç içinde duruşmalara çıktım, icra takipleri yaptım, altı ay içerisinde avukatlık kimliğim sadece bir kez soruldu.

avukatlar da doğru dürüst uyap dosyalarına kaydedilmiyor maalesef, normalde hemen kaydedilmesi gerekir ama siz rica minnet kaydettiriyorsunuz, noterler deseniz sadece beyanla çalışıyor, sizin sunduğunuz kimliğin doğru olup olmadığını üstünkörü kontrol ediyor, veya vekalet vereceğiniz avukatın avukat olup olmadığını, veya vekalet verilecek adresin avukatın ubap-uyap adresi olup olmadığını kontrol etmiyorlar...

Tek başıma aldığım dosyalar uyapa kaydedildi mi, onu da bilmiyorum, çünkü tam parasını denkleştirip elektronik imzaya başvuracaktım ki,Türkiye Barolar Birliği nin elektronik imza şifrelerini düzenletirken beraber çalıştığı TURKTRUST şirketi, teknik ayrıntılarını tam olarak anlayamadığım uluslar arası bir bilişim skandalı yaşayarak güvenilirliğini kaybetti. Bu kurumdan alacağım, ve benim ıslak imzam yerine geçecek şifreye tam olarak güvenemiyorum

Bu anlattıklarınız da ayrıca bir sorun tabii.Şu da bir sorun bence. Avrupa Avrupa deyip durulur da örneğin mahkemelerde neden Avrupa ülkelerinde olduğu gibi iddia makamı olan savcı ile savunma makamı olan avukat aynı düzeyde değildir. Neden Savcı Hakim ile aynı kürsüdedir. Oysa biri iddia ediyor diğeri de bu iddiaya karşı savunmasını yapıyor.Hakim ise her iki tarafı dinleyip hükmünü veriyor. Öncelikle mahkemelerde bu yerleşimin yeniden düzenlenerek avukat ile savcının aynı düzeye getirilmesi gerekmektedir Kİ BU AVUKATIN SAYGINLIK KAZANMASINDA ÖNEMLİ BİR ADIM OLACAKTIR. BAROLAR BU KONUDA GEREKEN MÜCADELEYİ VERMELİDİR.

Sayın oeroğlu öncelikle bir önceki mesajınızda belirttiğiniz e-imza ile ilgili türkturust hakkındaki konuyu pek anlayamadım.Çünkü ben de e imzamı barolar birliğine başvurum ile adı geçen ilgili şirketinden aldım.Şimdi bu e imzada tekbil problemler mi oluştu? Lütfen bu hususta daha ayrıntılı bilgi verebilir misiniz ? Şimdi şüphede kaldım açıkcası. Tam da icrada mecburen taleplerimizi elektronik yapma dönemi başlamış iken.
Bu arada bugün ilköğretim okullarına avukatlık mesleği ile ilgili seminerim olacak.Yazılan mesajlardan sonra öğrencilere mesleğin geleceği hakkında ne diyebilirim ki ; bilemedim.

Kanımca, Türkiye'de avukatların hak ettikleri saygıyı devletten ve vatandaşlardan yeterince görmemesinin sebepleri şunlardır;
1. Ülkemizdeki avuklatlık sisteminin gelişmiş devletlerdeki avukatlık sistemlerinin gerisinde olması. Örneğin bazı ülkelerde hukuk fakültesi okumak için başka bir ünv. daha bitirmek gerekiyor. Dava vekilliği, sözleşme vekilliği gibi bir sürü avukatlık alt branşları bulunmaktadır.
2. Avukatlık sisteminde branşlaşmanın olmaması, TUS benzeri sınavların yapılmaması. Hukuk-ceza-idare hukuku alanları dışında her bir dava, hukuk biliminin uçsuz bucaksız, esnek bir yapısının olması nedeniyle ayrı bir uzmanlık gerektirdiğinden boşanma davaları uzmanı, miras davaları uzmanı, imar davaları uzmanı, iş kazaları uzmanı gibi avukatlık türlerinin bulunması gereklidir.
3. Devlet tarafından avukatlara maddi ,manevi gereken saygıyı göstermemesi ve avukatlarımızın da bu durumu kabullenmeleri. Örneğin zorunlu müdafilik ücreti ve avukatların bunu kabul ederek bu sistemin içinde yer almaları.
4. Avukatların danışma ücretlerinden çoğu kez ücret almamaları.
5. Avukatların ve hukuk bürolarının reklam yasağına tabi olmaları.
6. Büyük hukuk büroları kurmak yerine genellikle tek başına avukatlık faaliyetinin yürütülmesi. (Sağlıklı olan birlikten kuvvet doğar)
7. Kurumsallaşan hukuk bürolarının azlığı.
...

gibi durumlar gösterilebilir.

Kısaca, insanlar güçlü ve haklı (bazen güçlü olmak yetiyor) olana saygı duyduklarından ne zaman ki, toplum ve devlet tarafından, avukatlar bilgi ve ekonomi yönünden güçlü hissedilirse gereken saygınlık o zaman alınacaktır.

Saygılarımla.

Alıntı: Yazan av.medine Sayın oeroğlu öncelikle bir önceki mesajınızda belirttiğiniz e-imza ile ilgili türkturust hakkındaki konuyu pek anlayamadım.Çünkü ben de e imzamı barolar birliğine başvurum ile adı geçen ilgili şirketinden aldım.Şimdi bu e imzada tekbil problemler mi oluştu? Lütfen bu hususta daha ayrıntılı bilgi verebilir misiniz ? Şimdi şüphede kaldım açıkcası. Tam da icrada mecburen taleplerimizi elektronik yapma dönemi başlamış iken.

http://www.yurtgazetesi.com.tr/gunde...su-h26642.html

http://www.habervitrini.com/haber/sa...larmi--658420/

http://www.sistemci.co/turk-guvenlik...eti-turktrust/

ben pek anlamıyorum detayları ama galiba google, mozilla ve explorer ı yerinden zıplatan bir krizmiş..

Avukat olarak şahsen, hakimden, savcıdan, icra müdür ve diğer kalemlerden gerekli saygıyı ve itibarı gördüğümü düşünüyorum. Ancak vatandaş/müvekkil üzerindeki o olumsuz düşüncenin olmadığını savunan meslektaşlarımızın ya yurt dışında ya da uzayda avukatlık yaptıklarını düşünmekteyim.

Azalması için kalması gerkmez mi?

Mesleğimize olan saygının azaldığı bir gerçek.

Bunun birçok nedeni var. Fakat en büyük pay bizlerin.

Yine de avukatlık mesleğine büyük saygı duyulduğunu düşünüyorum.

Saygıdeğer Meslektaşlarım,

Türkiye'de gün geçtikçe hukuk fakültelerinin sayısı artmaktadır. Vakıf üniversiteleri ilk öncelikle Hukuk Fakültesi kurmayı tercih etmektedir. Ne yazık ki hukukçuların sayısının artması piyasadaki dengeleri alt üst etmektedir. Şu anda bir stajyer avukat 500TL maaş almaktadır. Bazen de hiç para almamaktadır. Peki bu stajyer avukat ne yapmaktadır. İcra Daireleri'nde merdiven tepelerinde dosya aramakta, hacizlere çıkmakta, şehir dışı görevlerini üstlenmektedir. Daha sonra avukat olduğunda 1000TL-1500TL kazanmaktadır. Ne yazık ki saygıdeğer meslektaşlarım bazı avukatlar çok kazanırken, öğrenmeye hevesli yeni avukatları köle gibi kullanmaya başlamıştır. Avukatların efendileri de, köleleri de olmaya başlaması, bahsettiğimiz bu saygınlığı elimizden alan en büyük nedendir.

Bir avukat, fikir insanıdır. Ne yazık ki bunu unutuyoruz. Biz, serbest meslek sahibi olabiliriz. Öncelikle giydiğimiz cübbenin onurunu korumak adına yeni meslektaşlarımıza destek çıkmalıyız. Fabrikadaki bir işçinin bile yeni mezun avukattan daha çok hakkı var. Sigortası maaşı üzerinden yapılır, yıllık izinlerini kullanabilirler, çalışma saatleri bellidir ve daha insancıldır. Fazla çalışırlarsa ona göre ücret alırlar.

Lütfen yanınızda çalışan meslektaşlarınız varsa, onların avukat olduğunu unutmayınız. En azından biz mesleğimize zarar vermeyelim.

Saygılarımla...

Stajyer olduğum dönemde, stajyer hakları için bir toplantı yapıldı. Stajyer hakları için toplantıyı düzenleyen staj yapan arkadaşıma 500TL maaş veren biriydi. Stajyerlere gereken ücretin verilmesi gerektiğini savunuyordu. Biz öncelikle kendi mesleğimize olan saygımızdan kendi meslektaşlarımıza saygı göstermeliyiz ki, icra müdürleri, kalem personeli de meslektaşlarımıza saygı göstersin.

Her meslek grubu içerisinde ne yazıkki kötü vasıflara sahip insanlar elbette vardır.Ancak bunlara bakarak meslek gruplarını yargılamak bir meslek grubuna mensup kişilere birtakım sıfatlar takmak kimsenin hakkı da haddi de değildir.Hele ki bu meslek grubu insanların haklarını arayan yasaların uygulanmasını isteyen adil bir toplum düzeni oluşturmaya çalışan bir grup ise.Ancak avukat olmamama rağmen hukuk sever bir insan olarak benim kişisel gözlemim Türkiye Barolar Birliğinin gerektiği yönde bazı adımlar atmadığır.Şöyle ki örneğin bir asker bir polis bir maliye memuru mesleğini icra ederken meslek ahlakı ile bağdaşmayacak bir eylemde bulunduğu zaman kurumlar gerekli soruşturmayı derhal yapar ve personeline gerekli cezayı verir.Ancak avukatlık mesleğinde bence barolar yeteri kadar yaptırım uygulamıyor.(Tamamı ile kendi gözlemimdir)Aynı davada sadece diğer tarafın daha yüksek ücret teklif etmesi nedeni ile dava görülürken taraf değiştiren avukat gördüm.Bu durum bence meslek etiğine uymaz.Eğer ki avukat vekilliğini yaptığı tarafın vekilliğinden çekilmek isterse elbette çekilebilir ancak sadece ücret duygusu ile diğer tarafın vekilliğini üstlenmek bence kabul edilebilir değildir.Bu ve buna benzer olumsuz eylemlerde bulunan avukatlar vatandaşlar tarafından barolara şikayet edilebilse, barolar meslek etiğine aykırı davranan meslektaşlarına ciddi anlamda yaptırımlar uygulasa bence mesele biraz çözülür.Yukarıda bahsettiğim örnek sadece şahit olduğum bir örnektir yanlış anlaşılmaması ve yanlış yorumlanmaması dileklerimle.Saygılar sunarım

konuyu açan sayın aristo bu izlenimi nerede ve nasıl edindiniz bilemiyorum, mesleğimiz onurlu bir meslektir. Bir takım ahlaksız düzenbazların mesleğin arkasına sığınarak insanları dolandırması her türlük ahlaksız düzenbazlığı yapması mesleğin onurunu bir santigram zedeleyemez. O tip insan nüsveddeleri hangi işi yaparlarsa yapsınlar ahlaksızlığı ilke edininirler. Yalan söylemeden, haksızlık yapmadan, işe hile karıştırmadan yaşayamayan insanlar insanlar var. Bu kişilerden bir iki tanesi hasbelkader avukat olmuşlarsa bu avukatlık mesleğini düşürmez. Avukatlık mesleği geçmişten beri onurlu bir meslektir. Savunma ve savunmaktan gelir, bir saldırıya karşı hakkı gaspedilen kişiye yardım anlamında kutsal bir meslektir. Birkaç ahlaksız soytarı mesleğin arkasına sığınarak bu mesleğin itibarını düşüremezler, siz rahat olun.

Arkadaşlar ben bir çok dizi ve/veya filmlerde avukatların güvenilmez, fırsatçı....vb. gösterildiğini görüyorum.B .Maalesef toplumda çoğu zaman bunlardan dolayı ön yargılı oluyor.Bunun engellenmesi için savcılık şikayetleri, maddi ve manevi tazminat ...gibi hukluki olarak neler yapılabilir.Düşünüyorum.Bu konuda herhangi bir teşebbüste bulunan araştırma yapan meslektaşlarımız varmı.

Sayın, fndoğan, diziler hayali kahramanları işliyor. Belirli bir şahsı doğrudan hedef almayan, yansıma yoluyla kişilik hakkının ihlalinden bahsedilemez. Dolayısıyla tazminat olmaz, kanaatindeyim...
Konumuza gelirsek: Bence, bu algı biraz da toplumun seviyesinden kaynaklanıyor. tabi, topluma yargı camiası da dahil. Avukat taraflardan birinin vekilidir. Davayı kaybederse müvekkili, kazanırsa karşı tarafın kızgınlığına muhatap oluyor. Kaybederse müvekkili sahtekarlığından, kazanırsa karşı taraf sahtekarlığından dem vuruyor. Hurafe toplumuyuz. Karşı tarafın avukatı hakimi satın almış laflarını çok duydum.
Tüm camialarda olduğu gibi Yargı camiasında da iyi de var; kötü de. Spesifik olaylar genele şamil kılınamaz.
Komplekse gerek yok. işini iyi yapıp; sağlam durup; söylentilere kulak asmamak lazım...
Hakimler, savcılar, emlakçılar, politikacılar vb... meslek mensupları hakkında da bazılarının bir çok benzer şey sölediğini duyuyoruz...
Saygılar...

dün akşam bir televizyon dizisinde adını da verebilirim, Nurgül Yeşilçay'ın oynadığı paramparça dizisinde kocası ile devam eden boşanma davasında sözde bir avukat karşı tarafın avukatına para vererek duruşma gününü müvekkiline bildirmemesini sağlamış, esas oyuncu da vay şerefsiz avukat diye bağırıyor. Değerli meslektaşlarım avukatlık mesleği dünyanın ve tarihin en onurlu ve şerefli mesleğidir. Fakat adaletin önemsenmediği bir ülkede hukuka ve hukukçuya da saygı olmaz. Bu değerler toplumsal değerlerdir, insanlığın temel değerlerinin yok sayıldığı bir sistemde hukuka ve hukukçuya saygıyı beklemek, ortaçağda birine cep telefonunun ne olduğunu anlatmaktan daha zordur.

Adliyelerin etrafında dilekçe çeteleri türemiş, avukat olmadığı halde kendisini avukat olarak tanıtan onlarca sahtekar var, polisin ve savcıların gözünün önünde her gün suç işleniyor, Anadolu adliyesinin çevresi tam bir rezalet, Ülkenin, Adaletin, hukukun imajı ve güvenilirliği tamamen ayaklar altında, niteliksiz ve bilgisiz insanlara dilekçe yazdıran vatandaşların hak kaybına uğraması nedeniyle feryadını ve isyanını duyan hiçbir yetkili yok, İstanbul Barosu ve Barolar Birliğinin umurunda değil, Emniyetin, Savcılığın ve Adalet Bakanlığının hiç mi hiç umurunda değil, bu insanlar organize oldukları için suç örgütü oluşturmuş durumdalar, diğer yandan kabahat türünden suç işlemekteler, ayrıca komisyon karşılığında %30 ve %50 ile çalıştıklarından hapis cezasını da gerektiren suçu her gün yüzlerce kez işlemekteler, bu insanların rızası olmadan çevredeki hiçbir avukat iş alamamaktadır. Ülkenin ve Adliyelerin hali böyle iken hukukçuya saygıyı beklemek biraz komik oluyor.