Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin Yürütmenin Durdurulması İsteminin Reddine Dair Kararı'na karşı itiraz yolu

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 06-04-2011, 13:10   #1
handekumas

 
Varsayılan Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin Yürütmenin Durdurulması İsteminin Reddine Dair Kararı'na karşı itiraz yolu

Merhabalar,

AYİM'de açmış olduğum bir davada, Başsavcılığın aksi düşüncesine rağmen yürütmenin durdurulması talebimin reddine karar verilmiştir. Red kararında herhangi bir itiraz yolu öngörülmediği gibi kararın kesin olduğuna ilişkin bir ibare de bulunmamaktadır.

İYUK'da detaylı olarak yer alan, YD red kararlarına karşı yapılacak itirazlara ilişkin hükümlerin AYİM'de açılan davalarda uygulanma olanağı var mıdır?

1602 sayılı AYİM Kanunu'nda YD red kararlarına karşı itiraza ilişkin bir yol bulamadım ancak bazı AYİM kararlarının özet bölümlerinde "...verilen yürütmenin durdurulması kararının kaldırılması talebine yönelik davalı itirazı da reddedilmiştir..." şeklinde cümlelere rastladım.Herhalde İYUK hükümelerine ithafen uygulamasının olduğunu düşünüyorum o yüzden.

AYİM'de YD red kararına karşı itiraz etmiş ya da itiraz edilebildiğine, edilirse üst kurul olmadığı için aynı daireyi mi itirazın yapılacağına ilişkin bilgisi olan arkadaşlar varsa ve yardımcı olurlarsa çok sevinirim.
Old 07-04-2011, 13:37   #2
Av. Hamza

 
Varsayılan

mahkemenin kararı Anayasanın 141/3 maddesine aykırıdır. 141/3:"Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." mahkeme kararında kanun yolunu, süresini, kesin olup olmadığını göstermek zorundadır. size bir ceza dairesi kararı gönderiyorum. Özellikle karşı oy yazısının kalın yazılı bölümüne dikkatinizi çekerim.
T.C. YARGITAY
4.Ceza Dairesi
Esas: 2006/2678
Karar: 2006/13137
Karar Tarihi: 28.06.2006
ÖZET: Önceki yasayla yapılan uygulamanın sanık lehine bulunduğu anlaşıldığından bu yasa uyarınca hüküm kurulması gerekir.
(765 S. K. m. 55, 59, 258) (2709 S. K. m. 141) (5271 S. K. m. 34, 223, 230, 232, 260, 289) (5237 S. K. m. 7, 50, 55, 265) (647 S. K. m. 4) (5252 S. K. m. 9)
G
örevliye etkin direnme suçundan sanık ………….. 765 sayılı TCY.nın 258/1. maddesi gereğince 2 ay 6 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair, Manisa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 8.11.2005 tarih ve 2005/75-940 sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteğini içeren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29.3.2006 gün ve 2006/31425 sayılı tebliğnamesiyle birlikte dosya Daireye gönderilmekle incelendi ve gereği görüşüldü:
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede özetle; <1- Sanık hakkında verilen mahkumiyet kararının Anayasanın 141/3, Ceza Muhakemesi Kanununun 32 ve 260. maddeleri uyarınca eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması gerektiğinden bahisle Yargıtay 4.Ceza Dairesinin 29.11.2004 tarihli ve 2003/11814 esas, 2004/11559 sayılı ilamı ile bozulmasına karşın, bozma kararına uyularak yeniden hüküm kurulurken, bozma ilamında belirtilen hususların tartışılmaması ve gerekçe gösterilmemiş olması,
2- Suçun işlendiği tarihte 18 yaşını ikmal etmediği anlaşılan sanık hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı TCK. nun 50/3. maddesi uyarınca anılan maddenin 1. fıkrası bendindeki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olduğunun gözetilmemesinde isabet görülmemiştir> denilmektedir.
Bozmadan önce kurulan hükmün yasal ve yeterli gerekçesinin bulunmaması, 647 sayılı Yasanın 4/2. maddesi uyarınca 18 yaşından küçük ve para cezasından başka hükümlülüğü bulunmayan sanığın özgürlüğü bağlayıcı cezasının aynı maddenin birinci fıkrasındaki tedbirlere çevrilmesi zorunluluğunun gözetilmemesi nedenleriyle Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteği çerçevesinde düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesindeki düşünce incelenen dosya içeriğine göre yerinde görüldüğünden, 5271 sayılı CYY'nın 309. maddesi uyarınca Manisa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 8.11.2005 tarih ve 2005/75 -940 sayılı kararının KANUN YARARINA BOZULMASINA, bozulan hükümdeki yasaya aykırılık, yasaya uygun hüküm kurulmasını gerektirdiğinden;
Dosya içerisinde bulunan 10.10.2000 tarihli olay tutanağı ve tutanak içeriğini duruşmalardaki anlatımlarıyla doğrulayan tanık anlatımları ile diğer belge ve bilgiler uyarınca sanığın 10.10.2000 tarihinde kolluk görevlilerince duyulan şüphe ile kimlik belgesi sorulduğunda ibraz edememesi nedeniyle karakola davet edilmesi üzerine, karakola götürülmesini önlemek için görevlilere karşı hakaret ederek ve eylemli olarak fiziksel güç kullanmak suretiyle görevliye etkin direnme suçunu işlediğinin kabul edilmesine ve 5237 sayılı TCY'nın 7/2 ve 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddeleri uyarınca sanık yararına olan yasa hükümlerinin belirlenmesi gerektiğinden, 765 ve 5237 sayılı Yasanın ilgili hükümlerinin aşağıdaki gibi karşılaştırılmasına;
a) 765 sayılı TCY'nın uygulanması gerektiğinde; 258/1. maddesi uyarınca kişiliği ve suçun işleniş biçimine göre takdiren 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığın fiili kendisini tevkiften kurtarmak maksadıyla işlediği anlaşıldığından, suç tarihinde yürürlükte bulunan aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca suçun işleniş biçimi ve kişiliğine göre takdiren 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığın suç tarihinde 18 yaşından küçük bulunması nedeniyle aynı yasanın 55/3. maddesi uyarınca cezasından 1/3 oranında indirim yapılarak 1 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, dosyadan anlaşılan kişiliğine göre aynı yasanın 59. maddesi uyarınca cezasından 1/6 oranında indirim yapılarak 1 ay 3 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca suç tarihine göre bir günü 3 YTL. üzerinden olmak üzere para cezasına çevrilerek sanığın 99 YTL ağır para cezası ile cezalandırılmasına,
b) 5237 sayılı TCY'nın uygulanması durumunda; sanığın işlediği fiilin 5237 sayılı TCY'nın 265. maddesinde düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu kabul edilerek, aynı yasanın 61 ve 265/1. maddeleri uyarınca suçun işleniş biçimine göre takdiren 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığın suç tarihinde 18 yaşından küçük olması nedeniyle aynı yasanın 31/3. maddesi uyarınca cezasının üçte biri indirilerek 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı yasanın 62. maddesi gereği oluşa ve dosyadan izlenen kişiliğine göre cezasından takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak 3 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığın dosyadan izlenen kişiliğine ve suçun işleniş özelliği ile ekonomik durumuna göre 5237 sayılı TCY'nın 50/1-a, 52. maddeleri uyarınca özgürlüğü bağlayıcı cezasının bir günü takdiren 20 YTL olmak üzere adli para cezasına çevrilerek, sanığın 2000 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına,
Karar vermek gerekeceği ve bu durumda 765 sayılı TCY uyarınca yapılan uygulamanın sanık lehine bulunduğu anlaşıldığından bu yasa uyarınca hüküm kurulması gerektiği kanısına ulaşılmakla;
Sanık
………… hakkındaki, Manisa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 8.11.2005 tarih ve 2005/75-940 sayılı kararında yer alan TCY'nın 258. maddesi gereği verilen ceza hükmüyle ilgili kısımların hükümden çıkartılmasına ve hükmün; <765 sayılı TCY'nın 258/1. maddesi uyarınca kişiliği ve suçun işleniş biçimine göre takdiren 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığın fiili kendisini tevkiften kurtarmak maksadıyla işlediği anlaşıldığından, suç tarihinde yürürlükte bulunan aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca suçun işleniş biçimi ve kişiliğine göre takdiren 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığın suç tarihinde 18 yaşından küçük bulunması nedeniyle aynı yasanın 55/3. maddesi uyarınca cezasından 1/3 oranında indirim yapılarak 1 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, dosyadan anlaşılan kişiliğine göre aynı yasanın 59. maddesi uyarınca cezasından 1/6 oranında indirim yapılarak 1 ay 3 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca suç tarihine göre bir günü 3 YTL. üzerinden olmak üzere para cezasına çevrilerek sanığın 99 YTL. adli para cezası ile cezalandırılmasına,> biçiminde yeniden kurulmasına, anılan hükümdeki zoralım, kişisel hak ve yargılama giderlerine ilişkin öbür hususların olduğu gibi bırakılmasına, 28.06.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
KARŞIOY: <Kanun yararına bozma>, hakim ve mahkemeler tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde hukuka aykırılıkların giderilmesi, içtihat ve uygulama birliğinin sağlanması amacıyla düzenlenmiş olağanüstü bir yasa yoludur.
Hukuka kesin olarak aykırılık teşkil eden haller 5271 sayılı CMK. nun 289. maddesinde tek tek gösterilmiştir. 389. maddesinin 1.fıkrasının (g) bendinde hükmün gerekçe içermemesi hukuka aykırılık nedenleri arasında sayılmıştır. Bu nedenle gerek maddi hukuka, gerekse gerekçe ve benzeri usul hukukuna ilişkin aykırılıkların giderilebilmesi için kanun yararına bozma yoluna başvurabilmesi olanaklıdır.
<Kanun yararına bozma> isteminde gösterilen nedenler Yargıtay tarafından yerinde görüldüğü takdirde karar veya hükmün mutlaka bozulmasına karar verileceği 5271 sayılı CMK. nun 309/3. maddesi hükmü gereğidir.
Yargıtay'ın ilgili ceza dairesi yapacağı inceleme neticesinde hukuka aykırılık saptadığı takdirde hükmü veya kararı sadece sanık lehine değil, aleyhte tesir etmemek koşuluyla sanık aleyhine de bozabileceği hem Yargıtay istikrar bulmuş uygulamaları ve hem de CMK. nun 309/4-c maddesinin açık hükmü ile kabul edilmektedir.
Yargıtay'ın kanun yararına bozma istemini yerinde gördüğü takdirde ne şekilde karar vermesi gerektiği 5271 sayılı CMK. nun 309. maddesinin 4.fıkrasında gösterilmiştir.
Buna göre bozma nedeni:
(a) CMK. nun 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise bozma neticesine göre kararı veren mahkeme yeniden bir karar verecektir.
(b) Mahkumiyet hükmünün, davanın esasını çözmeyen yönlerine veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin ise kararı veren mahkemece yeniden yargılama yaparak neticesine göre bir hüküm verecektir. Ancak bu takdirde vereceği hüküm önceki hükümde belirlenen cezadan daha ağır olamayacaktır.
(c) Davanın esasını çözen mahkumiyet hükmü dışındaki hükümlere (beraat, red, düşme, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, ceza verilmesine yer olmadığı ve görevsizlik kararı CMK. nun 223/10) ilişkin ise, bozma aleyhe sonuç doğurmayacak ve yeniden yargılamayı gerektirmeyecektir.
(d) Davanın esasını çözen mahkumiyete ilişkin hükümlere yönelik ise bu sebepler cezanın tamamen kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya hükmedilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalardan sonra maddi olayla baktığımızda; 13.10.2000 tarihli iddianame ile 24.11.1984 doğumlu olup suç tarihi olan 10.10.2000 tarihinde 18 yaşından küçük olan sanık Erdem Altınoluk ve arkadaşı hakkında görevliye etkin direnme ve mütecaviz sarhoşluk suçundan 765 sayılı TCK. nun 258/2, 3, 55/3, 572, 55/3 ve 36. maddeleri gereğince cezalandırılmaları için kamu davası açılmış,
Yargılama sonunda mahkemece sanıkların atılı suçu işlediklerinden bahisle 258/2-3, 55/3, 59, 647/4, 572, 55/3, 59, 647/4. maddeleri ile neticeten ağır para cezasına hükmedilmiştir.
Sadece sanık
………….. temyizi üzerine hükmü inceleyen Yargıtay 4.Ceza Dairesi:
1- Sarhoşluk suçunun zamanaşımına uğraması nedeniyle düşmesine,
2- Görevliye etkin direnme suçu yönünden ise;
a- Hükmün yasal ve yetkili gerekçeyi içermemesi,
b- Etkin direnme suçunu silahla (bıçakla) işlendiğinin kanıtlarının kararda gösterilememesi noktasından hükmü bozmuştur.
Bozmaya uyarak 8.11.2005 tarihinde (5237 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra) yeniden hüküm kuran yerel mahkeme <sanığın görevli memura mukavemet suçunu işlediği dosyada mevcut tüm kanıtlarla anlaşıldığından> şeklindeki bir gerekçe ile sanık
………. hakkında yeni ceza yasasının lehe hüküm içerip içermediği hususunda herhangi bir değerlendirme de yapmaksızın ilk hükümle belirlenen 2 ay 6 gün hapis cezasının sanık lehine müktesap hak ettiğinden bahisle 765 sayılı TCK. nun 258/1-3 maddeleri ile neticeten 2 ay 6 gün hapis cezasına hükmetmiş, yaşı küçük olan sanık hakkında TCK. nun 55/3 ve 647 sayılı Yasanın 4/1-3 fıkralarını uygulamamış, bu hükmün temyiz edilmeksizin 16.11.2005 tarihinde kesinleşmiştir.
Adalet Bakanının C.Başsavcılığına hitaben kanun yararına bozma isteyen yazılı bildiriminde;
1- 24.11.1984 doğumlu olan sanık hakkında TCK. nun 55/3. maddesinin uygulanmaması,

2- Kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı yasanın 50/3. maddesi uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasında yazılı seçenek yaptırılmadan birine çevrilemiş olması noktasından hükmün bozulması için Yargıtay'a başvurulmasının istenmiş,
Yargıtay C. Başsavcılığının 29.3.2006 tarihli tebliğnamesinde ise Adalet Bakanının kanun yararına bozma taleplerine ilaveten hükümde (bozmaya uyulduğu halde) gerekçe gösterilmemiş olması noktasından da hükmün bozulması talep edilmiştir.
5271 sayılı Yasanın 309/2. maddesinde Yargıtay C.Başsavcısının sadece bu nedenleri yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtay'ın ilgili ceza dairesine vereceği hükmü yer almaktadır. Bu nedenle Yargıtay C.Başsavcısının Adalet Bakanının talebini genişletme yetkisinin mevcut olmadığı açıktır.
Ancak yürürlüğe giren yeni ceza ve usul yasalarının yorumlanması ve uygulama birliği sağlanması hususunda yeni içtihat oluşturma gayreti içinde olan Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 4.7.2006 gün ve 2006/185-175 esas ve karar sayılı hükmünde öne çıkan görüşe göre kanun yararına bozma talebi üzerine verilecek hükmün bozulması karar veya hükmün zat ve mahiyetinde mevcut olan başka bir eksiklik nedeniyle bir değişiklik yaratmadığı durumlarda Yargıtay ilgili ceza dairesinin kanun yararına bozmanın konusunu genişletmesi için Adalet Bakanının dikkatine sunma bakımından yazı yazabileceği olanaklı kabul edilmiştir. Maddi olayımızda bu yola başvurulmuş olsa bile kanun yararına bozmaya konu edilen hükmün yeniden gerekçelendirilmesine olanak yoktur. Bugünkü yasal düzenlemeler karşısında ne bozulup geri gönderilmesi halinde yerel mahkemesince, ne de hükmü inceleyen Yargıtay Ceza Dairesince hükme yeni gerekçe yazılması mümkün değildir. Hüküm gerekçesizlik nedeniyle açıkça hukuka aykırılık içermektedir.
Mahkeme kararlarının mutlaka gerekçeli olması gerektiği anayasa kuralıdır.
Anayasanın 141/3. maddesinde bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı hükme bağlanmıştır.
5271 sayılı CMK. nun 34/1. maddesinde de anayasanın bu hükmüne paralel bir düzenleme ile Hakim ve Mahkemelerin her türlü kararlarının (karşı oylar dahil) gerekçeli olacağı hükmüne yer verilmiştir. Ayrıca kararlarda kanun yolu süresi mercii ve şeklinin de gösterilmesi gerekmektedir. Gene CMK. nun 223, 230 ve 232. maddesinde hükümler, hükümlerinin gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar açıkça gösterilmiştir.
Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamalarına göre de bir karar veya hükümde bulunması gereken unsurlar şu şekilde gösterilmiştir.
a) Sorun: Maddi olayın açıklanması,
b) Gerekçe: Elde edilen kanıtlar ile sonuç arasında kurulan hukuki bağdır. Bir başka ifade ile hakimin takdir hakkını akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun olarak açıklanmasıdır.
c) Sonuç: Verilen kararın, uygulanan yasa maddesinin ne olduğunun ve başvurulacak kanun yolu, süresi, mercii ve şekliğinin gösterilmesinden ibarettir.
Bu yasal düzenlemeler ve Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamaları ışığında dairemiz öteden beri uygulamalarında bu hususa oldukça önem vermekte bozma kararlarında mahkeme kararlarının Anayasanın 141/3, 5271 sayılı CMK. nun 34/1, 223, 230, 232 maddeleri gereğince öncelikle davanın taraflarını, iddia ve savunma makamlarını ve kamu'yu ikna edecek şekilde açık, (istinaf ve) temyiz denetimini olanaklı kılacak şekilde gerekçeli yazılması gerekçede tutarlılık denetiminin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için de kararın dayandığı bütün verilerin ve bu verilerin tartışılması neticesinde mahkemenin ulaştığı sonuçların reddedilen ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin açıkça gösterilmesi, iddia, savunma ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmenin gerekçeye yansıtılması, sanığın suç oluşturduğu kabul edilen eyleminin yasal nitelendirmesine uygulanan yasa maddeleri ile suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimini ve başvurulacak kanun yolu ile süresi mercii ve şeklinin neler olduğunun ihtiva etmesi gerektiği açıkça vurgulanmaktadır.

Görüldüğü gibi mahkemenin kanun yararına bozma istemine konu hükmü, CMK. nun 309/4- d bendinde gösterilen davanın esasını çözen, mahkumiyete ilişkin bir hükümdür. İncelenen bu hükmün yukarıda izah edilen gerekçeyi içermemesi nedeniyle <hüküm> niteliğinde addedilmesi olanaklı değildir. Hükmün niteliğini kazanabilmesi için bozulup mahkemesine geri gönderilerek yeniden gerekçe oluşturulmasına CMK. nun 309. maddesi hükmü olanak tanımamaktadır. Tutarlılık ve Yasaya uygunluk denetimi yapan Yargıtay Ceza Dairesinin kendisini mahkemenin yerine koyarak evvelce kesinleşmiş bir hükme yeniden gerekçe yazması olanaklı değildir. Böyle bir işlemin yasaya açık aykırılık teşkil edeceği tartışma götürmez. Yukarıda sözü edilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararı doğrultusunda kanun yararına bozma istemini genişletilmesi için Adalet Bakanının dikkatine sunma hususunda (kabul edildiği takdirde bile) sonucu değiştirmeye yeterli olmayacağı açıktır. Sonuç olarak ortada yasal anlamda hüküm olarak telakki edilmesi olanaksız bir karar mevcuttur ve bunun yeniden sağlıklı hale getirilmesi de mümkün değildir. Ve gerekçe içermemesi nedeniyle hüküm olarak addilemeyecek bir hükmün sair yönlerinin bozulup düzeltilmesinin de bir anlamı yoktur. Çünkü neticeye etkili olmayacaktır. O halde hükmün niteliği taşınmayan bir karar ile bir kimsenin cezalandırılması olanaklı olamayacağından yapılması gereken husus CMK. nun 309/4-d maddesi gereğince <verilen cezanın kaldırılmasına> karar vermekten ibaret olmalıdır. Yargıtay C. Başsavcılığının Bakanın kanun yararına bozma istemini genişletmesine yasal olanak bulunmadığı gibi, kanunun yararına bozma istemini inceleyen Yargıtay Ceza Dairelerinin de gerekçesiz mahkeme kararlarına gerekçe oluşturma yetkilerinin bulunmadığı, gerekçesiz mahkeme kararlarının da yasal anlamda bir karar ve hüküm niteliğinde sayılamayacağı görüşü ile sayın çoğunluğun talep doğrultusundaki bozma ve uygulamasına katılmıyorum. (¤¤)

Old 07-04-2011, 14:26   #3
handekumas

 
Varsayılan

Teşekkür ederim, bu konuda hemfikiriz ancak dediğim gibi mevzuatta yani AYİM Kanunu'nda YD kararına karşı itiraz müessesi bulunmamakta, olmayan bir şeyi de yazacaklarını düşünmüyorum ancak uygulamada olduğuna ilişkin AYİM kararları okudum.
Old 08-04-2011, 11:28   #4
Av. Ferhat BÜYÜKADA

 
Varsayılan

Yürütmeyi durdurma kararı ya da bu talebin reddine ilişkin kararlar, nitelik itibariyle "ara karar"dır. Usul kuralları gereği mahkemeler, verdikleri ara kararlardan nihai karar verilinceye kadar dönebilirler. Örneği y.d. kararı verse bile ileride bu kararından dönebilir.

Ayrıca, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin dairelerinin kararlarını inceleyen bir üst kurul bulunmamaktadır. Daha doğrusu böyle bir kurul var ama içtihatların birleştirilmesi vs. dışında bir görev ve yetkisi yok. Bu nedenle Kanun'da itiraza ilişkin hükümlere de yer verilmemiş.

Bu halde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin verdiği karara karşı yine aynı daireye müracat ederek bu ara karardan dönülmesini istemeniz yerinde olacaktır kanaatindeyim.

Saygılarımla.
Old 25-05-2011, 23:12   #5
BALDIRAN

 
Varsayılan

Meslektaşlarımla Aynı fikirdeyim.Aynı daireye, itirazda bulunabileceğiniz gibi, yeniden yürütmeyi durudurma talep etmenizde engel yoktur. AYİM bazen ilk başta red etmesine rağmen, haklı gerekçeler öne sürerseniz. 2. yada 3. talepte, yürütmenin durdurulması kararı verebilmektedir.Eldeki bir kaç davamda bu başıma gelmişti. Kolaylıklar dilerim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yürütmenin durdurulması kararına itiraz ve savunmayı genişletme yasağı keskinbalta Meslektaşların Soruları 4 07-12-2010 13:37
Adli Tatile Denk Gelen Yürütmenin Durdurulması Kararına Karşı İtiraz Mercii Neresidir ncoban Meslektaşların Soruları 2 27-07-2010 12:42
İdare Mahkemesi - Yürütmenin Durdurulması - İcra Takibi turbo Meslektaşların Soruları 4 04-09-2008 05:00
adli tatil ve yürütmenin durdurulmasının reddine itiraz Av.Hıdır YILDIRIM Meslektaşların Soruları 4 28-08-2008 08:31


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04487896 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.