Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Açık Senet Hakkında İcra Takibinden Önce Menfi Tespit Davası

Yanıt
Old 11-11-2017, 17:26   #1
cunapiedra

 
Varsayılan Açık Senet Hakkında İcra Takibinden Önce Menfi Tespit Davası

Müvekkil hatır için aracını arkadaşı B'ye teslim etmiştir. Teslim ile birlikte arkadaşı B araç ile maddi hasarlı kazaya karışmış ve araç perte ayrılmıştır. Araç bedeli sigortadan talep edilmiş , sigorta şirketi araç hasarını karşılamayacağını yazılı ifade etmiştir. Bununla birlikte arkadaşı müvekkile açık senet imzalamış , ne kadar tutar masrafı olursa doldurmasını söylemiştir.
Aradan geçen zaman sonrası arkadaşı kötü niyetli olarak hareket ederek tanzim tarihi , senet bedeli belli olmayan kambiyo senedi hakkında menfi tespit davası açmıştır. Burda sormak istediğim husus

A- davalı arkadaşı 1000 TL dava esas değeri belirterek ödeme tarihi -tanzim tarihi miktarı belli olmayan senet hakkında icra takibinden önce menfi tespit davası açabilir mi ?Şimdiden teşekkürler
Old 13-11-2017, 08:57   #2
Av. Aybars Karakırık

 
Varsayılan Hukuki Yarar- Kısmi Menfi Tespit Davası

Sayın cunapiedra;

Kısmi menfi tespit davası HMK döneminde açılabilir mi sorusuna Yargıtay'ımız bir yerde açılamaz. Bir yerde de kural olarak açılamaz, demiştir. Bir yerde de harcın tamamlatılması gerekir görüşündedir.

Kararları inceleyecek olursak:


****************
T.C YARGITAY
19.Hukuk Dairesi
Esas: 2014 / 16206
Karar: 2015 / 2728
Karar Tarihi: 26.02.2015

ÖZET: Mahkemece, dava ve usul ekonomisi bakımından HMK.'nun 115/2 maddesi uyarınca davasını tam dava olarak devam ettirmesi ve harcı tamamlatması konusunda davacı vekiline kesin süre verilerek sonucuna göre işlem yapılması gerekirken bu yönler gözetilmeksizin davanın esası hakkında karar verilmesi yerinde görülmemiştir.(6100 S. K. m. 109, 115, 144)

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın dava şartı yokluğundan reddine yönelik verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkiliyle davalı arasındaki satım sözleşmesine dayalı olarak açık hesap şeklinde işlem yaptıklarını, davalı yedinde 375.891,00 TL değerinde mal karşılığı bulunmayan çek, bono ve nakit bulunduğunu ancak bu bedelin de tamamen davalıya ödenmemiş olması nedeniyle sonraki ödeme ihtimaline göre ıslah edilmek ya da istirdat istemine dönüştürülmek üzere şimdilik 15.500,00 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, dava dilekçesinde kısmi dava olarak talepte bulunulmuş ise de açıkça borçlu olmadığı miktarın belirtilmiş olması nedeniyle kısmi dava açmasında hukuki menfaati olmadığı gerekçesiyle davanın HMK 144 üncü maddesi gereğince dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

HMK.'nun 109/2 maddesi “Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz” hükmünü, HMK.'nun 115/2 maddesi ise “Mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmünü içermektedir.

Somut olayda davacı, 15.04.2014 tarihli dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalıdan şimdilik 15.500 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ederek kısmi dava açmıştır. 6100 sayılı HMK'nın yürürlük tarihinden sonra kısmi dava açılamaz. Zira taraflar arasındaki satım ilişkisinde davacının avans niteliğindeki ödeme miktarını belirlemesi mümkündür. Dava dilekçesinde de bu miktar belirtilmiştir.

Bu durumda mahkemece, dava ve usul ekonomisi bakımından HMK.'nun 115/2 maddesi uyarınca davasını tam dava olarak devam ettirmesi ve harcı tamamlatması konusunda davacı vekiline kesin süre verilerek sonucuna göre işlem yapılması gerekirken bu yönler gözetilmeksizin davanın esası hakkında karar verilmesi yerinde görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün bozulmasına, peşin harcın istek halinde iadesine, 26.02.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
********

*******
T.C YARGITAY
19.Hukuk Dairesi
Esas: 2014 / 13445
Karar: 2014 / 18226
Karar Tarihi: 17.12.2014

Yargıtay KararıMAHKEMESİ : Antalya (Kapatılan) 6. Asliye Ticaret Mahkemesi

TARİHİ : 29/01/2014

NUMARASI : 2013/167-2014/50



Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.



- K A R A R -



Davacılar vekili; davalının müvekkilleri aleyhine başlattığı icra takibi nedeniyle taraflar arasında imzalanan protokol ile 200.000 USD'nin belirli vadelerle ödenmesi halinde borcun sona ereceğinin kararlaştırıldığını, 200.000 USD'nin ödenerek ibraname alınmasına rağmen davalının icra takibine devam ettiğini belirterek müvekkillerinin davalıya şimdilik 24.000 USD borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiş, birleşen davada da; aynı icra takip dosyası nedeniyle şimdilik 76.000 USD'lik bölüm yönünden borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; asıl ve birleşen davanın reddine, % 20 tazminata hükmedilmesini istemiştir.

Mahkemece; dava konusu 04.10.2011 tarihli protokol ile taraflar arasında yeni bir borç ilişkisi kurulmayıp tamamen eski borcun ödenmesine ilişkin hükümler içerdiği, bu haliyle BK anlamında borcun yenilenmediği, davacının yaptığı ve davalı tarafça icra dosyasına bildirilen ödemeler düşüldükten sonra bakiye borcun halen devam ettiği, verilen tedbir kararının infaz edildiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine, dava konusu 78.260 TL'nin % 20'si oranında kötüniyet tazminatının davacılardan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Asıl ve birleşen dava kısmi menfi tespit davalarıdır. Kural olarak kısmi menfi tespit davası açılamaz. Mahkemece bu yön gözetilmeden asıl ve birleşen dava hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.

Kabule göre de; birleştirilen davalar bağımsızlıklarını koruduğundan ayrı ayrı hüküm kurulması gerekir. Mahkemece esas yönünden asıl ve birleşen davalar hakkında ayrı hüküm kurulmasına rağmen İİK.nun 72. maddesinde öngörülen tazminat ve yargılama giderleri bakımından ayrı ayrı hüküm kurulmaması da usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 17.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

İSTİSNASINA İLİŞKİN KARAR:
T.C YARGITAY
19.Hukuk Dairesi
Esas: 2013 / 18190
Karar: 2014 / 2228
Karar Tarihi: 30.01.2014

ÖZET: Dava, HMK döneminde açılmıştır. HMK'nun maddesi uyarınca, talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz. Somut olayda, takibe konu bono … TL. bedelli olup dava dilekçesinde dava değeri … TL. gösterilmiş ve bu miktar üzerinden harç yatırılmıştır. Bu durumda; mahkemece, somut olay bakımından kısmi dava açılamayacağı gözetilerek HMK'nun maddesi uyarınca işlem yapılması gerekirken bu yön göz ardı edilerek hüküm kurulması doğru değildir. (6100 S. K. m. 109, 115) (2004 S. K. m. 45, 167)

Dava: Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, müvekkili banka ile davalı arasında dolaylı kredi ilişkisi kurulduğunu, kullandırılacak kredinin teminatı olarak müvekkilinin taşınmazına ipotek tesis edildiğini, ipotek tutarının 3.000,000 TL. olup kullandırıldığı iddia edilen tüm kredi alacağının tamamını karşıladığını, davalının kredi borcunun tahsili için kambiyo senetlerine mahsus yol ile takip başlattığını, takipte tahsilde tekerrürlük kaydı olmadığını, davalının ayrıca ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla da takip başlattığını, kredi kullandırılmasından doğan itirazlarını saklı tuttuklarını, davalı bankanın senedi iktisap nedenini açıklaması gerektiğini, dava konusu senedin tahsil amacıyla verilmiş olup rehin ve teminat maksadıyla verilen bir senet olmadığını, senedin tahsil cirosu ile devredildiğini, davalının meşru hamil olmadığını, İİK 45. maddesi uyarınca davalının öncelikle ipotekli takip yapması gerektiğini, öte yandan davalının müvekkiline kredi kullandırmadığı gibi müvekkiline ödeme de yapmadığını, müvekkilinin dekontlarda imzası bulunmadığını, buna rağmen senedin takibe konulduğunu belirterek müvekkilinin takip konusu bonodan dolayı ve kredi kullandırmanın sözkonusu olmadığından ötürü davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin davacı şirkete genel kredi sözleşmesine istinaden kredi açarak kullandırdığını, 21.09.2011 tarihinde hasabın kat edilerek bu tarih itibariyle davacının 2.237.956,09 TL. borçlu olduğunu, ödeme yapılmayınca kambiyo senetlerine mahsus yolla ve ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlattıklarını, senedin temlik cirosu ile müvekkiline temlik edildiğini, İİK'nun 45/2 ve 167. maddeleri uyarınca kambiyo senetlerine özgü takip yapılabileceğini, kredi ödemesinin yapılmadığı iddialarının doğru olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, dava konusu senetteki cironun temlik cirosu olduğu, İİK.'nun 167. maddesi uyarınca davalının kambiyo senetlerine dayalı takip yapabileceği, kaldı ki davacının takip tarihi itibariyle toplam 2.188.598,64 TL. borcu bulunduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava, takibe konu bono nedeniyle ve kredi kullandırması sözkonusu olmadığından dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkindir.

Dava, 13.07.2012 tarihinde yani HMK döneminde açılmıştır. HMK'nun 109/2 maddesi uyarınca, talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz.

Somut olayda, takibe konu bono 1.700,000 TL. bedelli olup dava dilekçesinde dava değeri 10.000 TL. gösterilmiş ve bu miktar üzerinden harç yatırılmıştır.

Bu durumda; mahkemece, somut olay bakımından kısmi dava açılamayacağı gözetilerek HMK'nun 115/2 maddesi uyarınca işlem yapılması gerekirken bu yön göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 30.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
******

T.C YARGITAY 19.Hukuk Dairesi Esas: 2005 / 3251 Karar: 2005 / 12613 Karar Tarihi: 15.12.2005
ÖZET : Söz konusu olayda;taraflar arasında menfi tespit davası bulunmaktadır. Taraflar karşılıklı anlaşarak birbirlerine açık senet vermişlerdir. Bu durumda teminat senedinin icraya takibe koyması sonucu uyuşmazlık çıkmıştır. Davalının bonoyu anlaşma gereği iki milyar TL olarak doldurması gerekirken elli milyar TL olarak doldurulduğu iddiasının yazılı delille kanıtlanması gerektiği, olayda davacının yazılı delille kanıt yükümünü yerine getirmediği gibi bononun anlaşmaya aykırı doldurulması ve takibe konulması suç teşkil etmekle bu yönde davacıya yemin teklifi hakkının hatırlatılması gerekmektedir.(2004 S. K. m. 72) (6762 S. K. m. 592) (1086 S. K. m. 352)

Dava: Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, tarafların öncesinde tanıştıklarını, davalının davacıya ait sürücü kursunda eğitmen olarak çalıştığım, şifahi anlaşmalarına göre davalının davacıya ait sürücü kursuna ortak olmak üzere 3.000.000.000.- TL vereceğinin kararlaştırıldığını, davalının bu tutarın 2.000.000.000.- TL'sini verdiğini, davacının da çalışmaların ve bu paranın güvencesi olmak üzere davalıya açık senet düzenleyip verdiğini, davalının ödemesi gereken bakiye 1.000.000.000.TL'yi ödememesi, evrakları tamamlayamaması nedeniyle ortaklığın gerçekleşmediğini, davalının 07.10.2003 tarihinde ihtarname keşide edip istifa ettiğini, maaş ve diğer sosyal haklarının iadesini istediğini, sonrasında teminat olarak verilen senedi 50.000.000.000.- TL bedelli olarak düzenleyip İcra takibine başladığını belirterek, takibe konu senet nedeniyle 48.000.000.000.- TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, iddiaları inkarla birlikte, tanık dinlenilmesine muvafakat etmediklerini bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre yanlar arasında davaya konu senet verilirken bir anlaşma olduğu, miktarı ve niteliği tartışmalı da olsa davalının davacıya borç para verdiği, bononun davalıya imzalanıp boş olarak verildiği, var olan anlaşmaya karşın bononun imzalı, boş olarak verilmesinin teminat senedi olarak nitelendirilmesi olanağını ortadan kaldırdığını, davalının bonoyu anlaşma gereği iki milyar TL olarak doldurması gerekirken elli milyar TL olarak doldurulduğu iddiasının TTK'nun 592. maddesi gereği yazılı delille kanıtlanması gerektiği, olayda davacının yazılı delille kanıt yükümünü yerine getirmediği gibi bononun anlaşmaya aykırı doldurulması ve takibe konulması suç teşkil etmekle bu yönde yemin teklifi HUMK'nun 352. maddesine aykırı olacağından davacıya yemin teklifi hakkı da hatırlatılmadığı belirtilip yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- TTK'nun 592. maddeye göre açık senet düzenlenebilir.(Karşılığı 6102 s.TTK 680. maddedir) Böyle bir senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiası yazılı delille ya da yemin deliline dayanılmış olması halinde yemin deliliyle kanıtlanabilir.

Davacı yan delilleri arasında yemini de bildirmiştir.

Mahkemece olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yemin deliline dayanılamayacağından söz edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 15.12.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
****************
T.C YARGITAY
19.Hukuk Dairesi
Esas: 2015 / 7720
Karar: 2016 / 4845
Karar Tarihi: 18.03.2016

Yargıtay KararıMAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi





Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm süresi içinde davacılar vekilince duruşmalı olarak olarak temyiz edilmiş ise de miktar itibariyle duruşma isteminin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.





- K A R A R -



Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı bankadan kullandığı kredinin tahsili için müvekkilleri aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibinin yanı sıra kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığını, alınan kredi miktarına göre icra takiplerinde daha fazla borç göründüğünü, müvekkillerinin zarara uğradığını ileri sürerek menfi tespite konu miktarın daha sonra bilirkişi incelemeleri sonucu belirlenecek kısım ile ilgili talep hakları saklı tutularak şimdilik 2.000 TL'lik kısmının hüküm altına alınmasını, belirsiz borç mahiyetindeki icra takipleri ile kendilerinden fazla istenen bedel açısından %40 tazminata hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.

Davalı banka vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece yapılan yargılamada toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.

Dava, menfi tespit davası olup kısmi dava şeklinde açılmıştır. Kısmi menfi tespit davası açılamaz. Dairemizin istikrarlı uygulaması bu yöndedir. Bu durumda mahkemece davanın usulden reddi gerekirken işin esasına girilerek yazılı gerekçelerle ret kararı verilmesi doğru değilse de sonucu itibariyle doğru olan hükmün gerekçesi somut olaya uygun olmadığından 6100 sy. HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sy. HUMK'un 438/son maddesi uyarınca hükmün gerekçesi değiştirilerek ve düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün belirtilen gerekçelerle düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 18.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Sonuç olarak olayda bu açık senedin araca ilişkin masraflara yönelik teminat olarak verilediğini A ispatlayabilecek midir?
Trafik kazası tutanaklarına göre ispat mümkün görünüyor.
Bu durumda
yukarıdaki
19.Hukuk Dairesi Esas: 2014 / 16206 Karar: 2015 / 2728 Karar sayılı karar olayınıza uygun göründüğünden,
eğer bu davayı savacı tam dava olarak açtıysa, hakim tensip zaptı ile tarafınızdan senedi isteyeceğinden, bu senette de bedel olmadığını göreceğinden ya da bedel var ise de bu bedelin 1.000,00 TL olma ihtimali sıfıra yakın olduğundan davacıya harcı tamamlatmak için süre veremeyecektir.

Senetteki bedel 1,000.00 TL değilse mesela 10.000 TL ise dava kısmen kabul edilecektir.

Sonuç olarak;

1-)6102 sayılı TTK m. 680. maddeye açık senet verilebilir.

2-)Mahkeme A dan senedi ister de A böyle bir senet yok derse, o senedi icraya koyamaz.

3-)A, böyle bir senet var ve bakın boş ve ben bu senedi trafik kazası sonucu uğradığım zararlara teminat amacıyla aldım işte bu da kanıtı derse dava reddedilir.

4-)A, böyle bir senet var ve bakın X lira(X>1000 olmak üzere) derse harç tamamlattırma yoluna gidilebilir. Ve teminat senedi olduğu kanıtlanırsa dava reddedilir.

5-)A, böyle bir senet var ve bakın X lira(X<1000 olmak üzere) derse dava kısmen kabul edilir. Ve teminat senedi olduğu kanıtlanırsa dava reddedilir.

6-)A, böyle bir senet var ve bakın bedel 1000,00 TL deyip teminat amaçlı aldığını kanıtlayamazsa dava kabul edilir

T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
Esas No:2012/768
Karar No:2013/312
K. Tarihi:6.3.2013

ÖZET:Bir senedin teminat amacıyla verildiğinin kabul edilebilmesi için neyin teminatı olarak verildiğinin üzerine yazılması ya da bu konuda yazılı delil sunulması gerekir.


Buna göre trafik kaza tutanakları ve kasko ret

gerekçesi(davacının adı yazılı olacağınıdan) yazılı

delil kabul edilebilir mi? bu da benim sorum olsun?
Old 14-11-2017, 14:43   #3
moltisanti

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Aybars Karakırık
Sayın cunapiedra;

Kısmi menfi tespit davası HMK döneminde açılabilir mi sorusuna Yargıtay'ımız bir yerde açılamaz. Bir yerde de kural olarak açılamaz, demiştir. Bir yerde de harcın tamamlatılması gerekir görüşündedir.

Kararları inceleyecek olursak:


****************
T.C YARGITAY
19.Hukuk Dairesi
Esas: 2014 / 16206
Karar: 2015 / 2728
Karar Tarihi: 26.02.2015

ÖZET: Mahkemece, dava ve usul ekonomisi bakımından HMK.'nun 115/2 maddesi uyarınca davasını tam dava olarak devam ettirmesi ve harcı tamamlatması konusunda davacı vekiline kesin süre verilerek sonucuna göre işlem yapılması gerekirken bu yönler gözetilmeksizin davanın esası hakkında karar verilmesi yerinde görülmemiştir.(6100 S. K. m. 109, 115, 144)

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın dava şartı yokluğundan reddine yönelik verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkiliyle davalı arasındaki satım sözleşmesine dayalı olarak açık hesap şeklinde işlem yaptıklarını, davalı yedinde 375.891,00 TL değerinde mal karşılığı bulunmayan çek, bono ve nakit bulunduğunu ancak bu bedelin de tamamen davalıya ödenmemiş olması nedeniyle sonraki ödeme ihtimaline göre ıslah edilmek ya da istirdat istemine dönüştürülmek üzere şimdilik 15.500,00 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, dava dilekçesinde kısmi dava olarak talepte bulunulmuş ise de açıkça borçlu olmadığı miktarın belirtilmiş olması nedeniyle kısmi dava açmasında hukuki menfaati olmadığı gerekçesiyle davanın HMK 144 üncü maddesi gereğince dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

HMK.'nun 109/2 maddesi “Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz” hükmünü, HMK.'nun 115/2 maddesi ise “Mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmünü içermektedir.

Somut olayda davacı, 15.04.2014 tarihli dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalıdan şimdilik 15.500 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ederek kısmi dava açmıştır. 6100 sayılı HMK'nın yürürlük tarihinden sonra kısmi dava açılamaz. Zira taraflar arasındaki satım ilişkisinde davacının avans niteliğindeki ödeme miktarını belirlemesi mümkündür. Dava dilekçesinde de bu miktar belirtilmiştir.

Bu durumda mahkemece, dava ve usul ekonomisi bakımından HMK.'nun 115/2 maddesi uyarınca davasını tam dava olarak devam ettirmesi ve harcı tamamlatması konusunda davacı vekiline kesin süre verilerek sonucuna göre işlem yapılması gerekirken bu yönler gözetilmeksizin davanın esası hakkında karar verilmesi yerinde görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün bozulmasına, peşin harcın istek halinde iadesine, 26.02.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
********

*******
T.C YARGITAY
19.Hukuk Dairesi
Esas: 2014 / 13445
Karar: 2014 / 18226
Karar Tarihi: 17.12.2014

Yargıtay KararıMAHKEMESİ : Antalya (Kapatılan) 6. Asliye Ticaret Mahkemesi

TARİHİ : 29/01/2014

NUMARASI : 2013/167-2014/50



Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.



- K A R A R -



Davacılar vekili; davalının müvekkilleri aleyhine başlattığı icra takibi nedeniyle taraflar arasında imzalanan protokol ile 200.000 USD'nin belirli vadelerle ödenmesi halinde borcun sona ereceğinin kararlaştırıldığını, 200.000 USD'nin ödenerek ibraname alınmasına rağmen davalının icra takibine devam ettiğini belirterek müvekkillerinin davalıya şimdilik 24.000 USD borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiş, birleşen davada da; aynı icra takip dosyası nedeniyle şimdilik 76.000 USD'lik bölüm yönünden borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; asıl ve birleşen davanın reddine, % 20 tazminata hükmedilmesini istemiştir.

Mahkemece; dava konusu 04.10.2011 tarihli protokol ile taraflar arasında yeni bir borç ilişkisi kurulmayıp tamamen eski borcun ödenmesine ilişkin hükümler içerdiği, bu haliyle BK anlamında borcun yenilenmediği, davacının yaptığı ve davalı tarafça icra dosyasına bildirilen ödemeler düşüldükten sonra bakiye borcun halen devam ettiği, verilen tedbir kararının infaz edildiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine, dava konusu 78.260 TL'nin % 20'si oranında kötüniyet tazminatının davacılardan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Asıl ve birleşen dava kısmi menfi tespit davalarıdır. Kural olarak kısmi menfi tespit davası açılamaz. Mahkemece bu yön gözetilmeden asıl ve birleşen dava hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.

Kabule göre de; birleştirilen davalar bağımsızlıklarını koruduğundan ayrı ayrı hüküm kurulması gerekir. Mahkemece esas yönünden asıl ve birleşen davalar hakkında ayrı hüküm kurulmasına rağmen İİK.nun 72. maddesinde öngörülen tazminat ve yargılama giderleri bakımından ayrı ayrı hüküm kurulmaması da usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 17.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

İSTİSNASINA İLİŞKİN KARAR:
T.C YARGITAY
19.Hukuk Dairesi
Esas: 2013 / 18190
Karar: 2014 / 2228
Karar Tarihi: 30.01.2014

ÖZET: Dava, HMK döneminde açılmıştır. HMK'nun maddesi uyarınca, talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz. Somut olayda, takibe konu bono … TL. bedelli olup dava dilekçesinde dava değeri … TL. gösterilmiş ve bu miktar üzerinden harç yatırılmıştır. Bu durumda; mahkemece, somut olay bakımından kısmi dava açılamayacağı gözetilerek HMK'nun maddesi uyarınca işlem yapılması gerekirken bu yön göz ardı edilerek hüküm kurulması doğru değildir. (6100 S. K. m. 109, 115) (2004 S. K. m. 45, 167)

Dava: Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, müvekkili banka ile davalı arasında dolaylı kredi ilişkisi kurulduğunu, kullandırılacak kredinin teminatı olarak müvekkilinin taşınmazına ipotek tesis edildiğini, ipotek tutarının 3.000,000 TL. olup kullandırıldığı iddia edilen tüm kredi alacağının tamamını karşıladığını, davalının kredi borcunun tahsili için kambiyo senetlerine mahsus yol ile takip başlattığını, takipte tahsilde tekerrürlük kaydı olmadığını, davalının ayrıca ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla da takip başlattığını, kredi kullandırılmasından doğan itirazlarını saklı tuttuklarını, davalı bankanın senedi iktisap nedenini açıklaması gerektiğini, dava konusu senedin tahsil amacıyla verilmiş olup rehin ve teminat maksadıyla verilen bir senet olmadığını, senedin tahsil cirosu ile devredildiğini, davalının meşru hamil olmadığını, İİK 45. maddesi uyarınca davalının öncelikle ipotekli takip yapması gerektiğini, öte yandan davalının müvekkiline kredi kullandırmadığı gibi müvekkiline ödeme de yapmadığını, müvekkilinin dekontlarda imzası bulunmadığını, buna rağmen senedin takibe konulduğunu belirterek müvekkilinin takip konusu bonodan dolayı ve kredi kullandırmanın sözkonusu olmadığından ötürü davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin davacı şirkete genel kredi sözleşmesine istinaden kredi açarak kullandırdığını, 21.09.2011 tarihinde hasabın kat edilerek bu tarih itibariyle davacının 2.237.956,09 TL. borçlu olduğunu, ödeme yapılmayınca kambiyo senetlerine mahsus yolla ve ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlattıklarını, senedin temlik cirosu ile müvekkiline temlik edildiğini, İİK'nun 45/2 ve 167. maddeleri uyarınca kambiyo senetlerine özgü takip yapılabileceğini, kredi ödemesinin yapılmadığı iddialarının doğru olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, dava konusu senetteki cironun temlik cirosu olduğu, İİK.'nun 167. maddesi uyarınca davalının kambiyo senetlerine dayalı takip yapabileceği, kaldı ki davacının takip tarihi itibariyle toplam 2.188.598,64 TL. borcu bulunduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava, takibe konu bono nedeniyle ve kredi kullandırması sözkonusu olmadığından dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkindir.

Dava, 13.07.2012 tarihinde yani HMK döneminde açılmıştır. HMK'nun 109/2 maddesi uyarınca, talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz.

Somut olayda, takibe konu bono 1.700,000 TL. bedelli olup dava dilekçesinde dava değeri 10.000 TL. gösterilmiş ve bu miktar üzerinden harç yatırılmıştır.

Bu durumda; mahkemece, somut olay bakımından kısmi dava açılamayacağı gözetilerek HMK'nun 115/2 maddesi uyarınca işlem yapılması gerekirken bu yön göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 30.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
******

T.C YARGITAY 19.Hukuk Dairesi Esas: 2005 / 3251 Karar: 2005 / 12613 Karar Tarihi: 15.12.2005
ÖZET : Söz konusu olayda;taraflar arasında menfi tespit davası bulunmaktadır. Taraflar karşılıklı anlaşarak birbirlerine açık senet vermişlerdir. Bu durumda teminat senedinin icraya takibe koyması sonucu uyuşmazlık çıkmıştır. Davalının bonoyu anlaşma gereği iki milyar TL olarak doldurması gerekirken elli milyar TL olarak doldurulduğu iddiasının yazılı delille kanıtlanması gerektiği, olayda davacının yazılı delille kanıt yükümünü yerine getirmediği gibi bononun anlaşmaya aykırı doldurulması ve takibe konulması suç teşkil etmekle bu yönde davacıya yemin teklifi hakkının hatırlatılması gerekmektedir.(2004 S. K. m. 72) (6762 S. K. m. 592) (1086 S. K. m. 352)

Dava: Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, tarafların öncesinde tanıştıklarını, davalının davacıya ait sürücü kursunda eğitmen olarak çalıştığım, şifahi anlaşmalarına göre davalının davacıya ait sürücü kursuna ortak olmak üzere 3.000.000.000.- TL vereceğinin kararlaştırıldığını, davalının bu tutarın 2.000.000.000.- TL'sini verdiğini, davacının da çalışmaların ve bu paranın güvencesi olmak üzere davalıya açık senet düzenleyip verdiğini, davalının ödemesi gereken bakiye 1.000.000.000.TL'yi ödememesi, evrakları tamamlayamaması nedeniyle ortaklığın gerçekleşmediğini, davalının 07.10.2003 tarihinde ihtarname keşide edip istifa ettiğini, maaş ve diğer sosyal haklarının iadesini istediğini, sonrasında teminat olarak verilen senedi 50.000.000.000.- TL bedelli olarak düzenleyip İcra takibine başladığını belirterek, takibe konu senet nedeniyle 48.000.000.000.- TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, iddiaları inkarla birlikte, tanık dinlenilmesine muvafakat etmediklerini bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre yanlar arasında davaya konu senet verilirken bir anlaşma olduğu, miktarı ve niteliği tartışmalı da olsa davalının davacıya borç para verdiği, bononun davalıya imzalanıp boş olarak verildiği, var olan anlaşmaya karşın bononun imzalı, boş olarak verilmesinin teminat senedi olarak nitelendirilmesi olanağını ortadan kaldırdığını, davalının bonoyu anlaşma gereği iki milyar TL olarak doldurması gerekirken elli milyar TL olarak doldurulduğu iddiasının TTK'nun 592. maddesi gereği yazılı delille kanıtlanması gerektiği, olayda davacının yazılı delille kanıt yükümünü yerine getirmediği gibi bononun anlaşmaya aykırı doldurulması ve takibe konulması suç teşkil etmekle bu yönde yemin teklifi HUMK'nun 352. maddesine aykırı olacağından davacıya yemin teklifi hakkı da hatırlatılmadığı belirtilip yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- TTK'nun 592. maddeye göre açık senet düzenlenebilir.(Karşılığı 6102 s.TTK 680. maddedir) Böyle bir senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiası yazılı delille ya da yemin deliline dayanılmış olması halinde yemin deliliyle kanıtlanabilir.

Davacı yan delilleri arasında yemini de bildirmiştir.

Mahkemece olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yemin deliline dayanılamayacağından söz edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 15.12.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
****************
T.C YARGITAY
19.Hukuk Dairesi
Esas: 2015 / 7720
Karar: 2016 / 4845
Karar Tarihi: 18.03.2016

Yargıtay KararıMAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi





Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm süresi içinde davacılar vekilince duruşmalı olarak olarak temyiz edilmiş ise de miktar itibariyle duruşma isteminin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.





- K A R A R -



Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı bankadan kullandığı kredinin tahsili için müvekkilleri aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibinin yanı sıra kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığını, alınan kredi miktarına göre icra takiplerinde daha fazla borç göründüğünü, müvekkillerinin zarara uğradığını ileri sürerek menfi tespite konu miktarın daha sonra bilirkişi incelemeleri sonucu belirlenecek kısım ile ilgili talep hakları saklı tutularak şimdilik 2.000 TL'lik kısmının hüküm altına alınmasını, belirsiz borç mahiyetindeki icra takipleri ile kendilerinden fazla istenen bedel açısından %40 tazminata hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.

Davalı banka vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece yapılan yargılamada toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.

Dava, menfi tespit davası olup kısmi dava şeklinde açılmıştır. Kısmi menfi tespit davası açılamaz. Dairemizin istikrarlı uygulaması bu yöndedir. Bu durumda mahkemece davanın usulden reddi gerekirken işin esasına girilerek yazılı gerekçelerle ret kararı verilmesi doğru değilse de sonucu itibariyle doğru olan hükmün gerekçesi somut olaya uygun olmadığından 6100 sy. HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sy. HUMK'un 438/son maddesi uyarınca hükmün gerekçesi değiştirilerek ve düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün belirtilen gerekçelerle düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 18.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Sonuç olarak olayda bu açık senedin araca ilişkin masraflara yönelik teminat olarak verilediğini A ispatlayabilecek midir?
Trafik kazası tutanaklarına göre ispat mümkün görünüyor.
Bu durumda
yukarıdaki
19.Hukuk Dairesi Esas: 2014 / 16206 Karar: 2015 / 2728 Karar sayılı karar olayınıza uygun göründüğünden,
eğer bu davayı savacı tam dava olarak açtıysa, hakim tensip zaptı ile tarafınızdan senedi isteyeceğinden, bu senette de bedel olmadığını göreceğinden ya da bedel var ise de bu bedelin 1.000,00 TL olma ihtimali sıfıra yakın olduğundan davacıya harcı tamamlatmak için süre veremeyecektir.

Senetteki bedel 1,000.00 TL değilse mesela 10.000 TL ise dava kısmen kabul edilecektir.

Sonuç olarak;

1-)6102 sayılı TTK m. 680. maddeye açık senet verilebilir.

2-)Mahkeme A dan senedi ister de A böyle bir senet yok derse, o senedi icraya koyamaz.

3-)A, böyle bir senet var ve bakın boş ve ben bu senedi trafik kazası sonucu uğradığım zararlara teminat amacıyla aldım işte bu da kanıtı derse dava reddedilir.

4-)A, böyle bir senet var ve bakın X lira(X>1000 olmak üzere) derse harç tamamlattırma yoluna gidilebilir. Ve teminat senedi olduğu kanıtlanırsa dava reddedilir.

5-)A, böyle bir senet var ve bakın X lira(X<1000 olmak üzere) derse dava kısmen kabul edilir. Ve teminat senedi olduğu kanıtlanırsa dava reddedilir.

6-)A, böyle bir senet var ve bakın bedel 1000,00 TL deyip teminat amaçlı aldığını kanıtlayamazsa dava kabul edilir

T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
Esas No:2012/768
Karar No:2013/312
K. Tarihi:6.3.2013

ÖZET:Bir senedin teminat amacıyla verildiğinin kabul edilebilmesi için neyin teminatı olarak verildiğinin üzerine yazılması ya da bu konuda yazılı delil sunulması gerekir.


Buna göre trafik kaza tutanakları ve kasko ret

gerekçesi(davacının adı yazılı olacağınıdan) yazılı

delil kabul edilebilir mi? bu da benim sorum olsun?


Sayın meslektaşım,

Bahsettiğiniz içtihatların dayandığı HMK 109/2, 1/4/2015 tarihinde yürürlükten kaldırıldı. Zira ilgili fıkra kısmi dava'yı pratikte imkansız hale getirmişti.
Old 14-11-2017, 21:51   #4
Av. Aybars Karakırık

 
Varsayılan Menfi tespit davası ile şimdilik bir kısmı

Sayın KorayÖ;

Bu konuda daireler arasında ayrılık olduğunu anlıyorum.

19.Hukuk Dairesi
Esas: 2015 / 7720
Karar: 2016 / 4845
Karar Tarihi: 18.03.2016 tarihli kararı ile (yukarıda 2 numaralı mesajdadır) bu davanın açılamayacağını belirtmiştir.

Kanun değişikliğinden sonra menfi tespit davasının, kısmi dava olarak açılabileceğini belirten karar da aşağıdadır.



T.C YARGITAY
3.Hukuk Dairesi Esas: 2014 / 21222
Karar: 2015 / 16874
Karar Tarihi: 28.10.2015
Yargıtay Kararı
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

TARİHİ : 14/10/2014

NUMARASI : 2014/90-2014/590



Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:



Y A R G I T A Y K A R A R I



Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalı şirketin ......... numaralı tarımsal sulama abonesi olduğunu, müvekkilinin sulama sezonlarında tükettiği elektrik enerji bedellerinin bir kısmını ödediğini ancak TEDAŞ yetkililerinin gerçeklerden uzak elektrik ücreti tahakkuk etmeleri neticesinde faturalarını ödemeyemez duruma geldiğini, tahakkuk ettirilen faturaların EPDK kurul kararlarına ve elektrik mevzuatına açıkça aykırı olduğunu, müvekkiline sulama dönemlerinde aylık ortalama 1.200.TL-1.300.TL elektrik faturası tahakkuk ettirilmekteyken 01.11.2003 tarihinde 98.898,04.TL. 21.12.2004 tarihinde 102.053,86.TL. 22.09.2006 tarihinDe 20.509,69.TL. 25.09.2008 tarihinde 182.267,20.TL. 09.10.2010 tarihinde 334.191,20.TL, 16.07.2010 tarihinde 62.813,70.TL., 19.08.2010 tarihinde 62.332,70.TL., 22.11.2010 tarihinde 23.745,00.TL., 05.10.2011 tarihinde 53.292,70.TL. olmak üzere toplam 940.090,78.TL. borç tahakkuk ettirildiğini, tahakkuk ettirilen enerji bedelinin hukuka ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ayrıca bilimsel verilerden uzak gerçek tüketimle alakası olmadığını, elektrik enerjisini tekelinde bulunduran davalının fatura bedellerine fahiş oranda faiz uygulamakta olduğunu, kaçak elektrik bedellerine yasal faiz uygulanması gerekirken sözleşmede kararlaştırılan faizin uygulandığını, ayrıca kaçak elektrik tüketiminden KDV.nin alınmasının da hukuka aykırı olduğunu, bu nedenlerle davacının abonesinde borç olarak gösterilen 940.090,78.TL meblağ ve bu meblağa işletilen faizler hususunda fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin davalıya şimdilik 1.000.00.TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı taraf; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava; elektrik borcundan kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkindir.

Somut olayda; davacı taraf 940.090,78 TL tutarındaki borç tahakkukunun şimdilik 1.000,00 TL tutarındaki kısmı yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, mahkemece; dava konusu olayda kısmi dava açılamayacağı gerekçesi davanın reddine karar verilmiştir.

Kural olarak alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının belli bir bölümünü dava konusu yapabilir. Zira; hiç kimse kendi lehine olan davayı (tam dava) açmaya zorlanamaz.(HMK m.24/2)

Bu bağlamda davacının alacağının şimdilik belli bir kesimi için açtığı davaya, kısmi dava denilir. Kısmi dava 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında; “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” denilmiştir.

Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (mesela, ödünç veya satış sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu (aynı hukuki ilişkiden doğan) alacağın şimdilik bir kesiminin dava edilmesi gerekir.

Dava konusu alacak, bir alacağın belli bir kesimi değil (bilakis bağımsız bir alacak) ise, o zaman dava, kısmi dava olarak nitelendirilemez (tam dava olur).

Davacının kısmi dava mı yoksa tam dava mı açtığı, dava dilekçesinden (talep neticesinden) anlaşılır. Davacı, dava sebebi olarak gösterdiği vakıalardan (hukuki ilişkiden) doğan alacağının tümünü mü, yoksa yalnız bir kesimini mi istediğini (dava ettiğini) açıkça bildirmelidir (m.119, 1/ğ). Aksi halde, yani davacı alacağının yalnız bir kesimi için dava açtığını bildirmemiş ise, dava (kısmi dava değil) tam dava sayılır.

Davacının davasını açıkça kısmi dava olarak nitelendirmesi zorunlu değildir. Dava dilekçesindeki açıklamalardan, davacının alacağının (dava edilenden) daha fazla olduğunun ve bunun yalnız bir kesiminin (bölümünün) dava edildiğinin açıkça anlaşılması gerekli ve yeterlidir.

Hukukumuzda kısmi dava açılması mümkündür (m.109). Bundan başka, kısmi davanın mümkün (caiz) olması, hiç kimsenin kendi lehine olan davayı (yani tam dava) açmaya zorlanamayacağı kuralına (m.24) da uygundur. Borçlar Hukuku bakımından da, alacaklının alacağının bir kısmını istemesine (dava etmesine) bir engel yoktur (TBK m.84).

Şu halde, alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının şimdilik belli bir kesimini (bölümünü) dava konusu yapabilir. Ancak, alacaklının böyle bir kısmi dava açmada korunmaya değer (meşru) bir hukuki yararının bulunması gerekir.

Kısmi davanın açılması mümkün olan hallerde davacının, yargılama giderlerinden tasarruf etmek için, kısmi dava açmasında korunmaya değer (meşru) bir hukuki yararı vardır. Buna karşılık, bir alacağın (keyfen) küçük parçalara bölünerek, her parça (bölüm) için ayrı ayrı dava açılmasında, korunmaya değer bir hukuki yarar yoktur.

Davacının, alacağının küçük parçalara bölerek her parça için ayrı kısmi dava açmasında korunmaya değer bir hukuki yararı olmadığı gibi, böyle bir davranışı hakkın kötüye kullanılması olarak da nitelendirilebilir (TMK.m.2). Bu nedenle, bu şekildeki kısmi davaların, esasına girilmeden, caiz (mesmu) olmadıklarından dolayı reddi gerekir (Prof.Dr.B.Kuru Medeni Usul Hukuku 23.Baskı Ank. 2012, sh.277-278).

Kısmi dava açabilmesi için alacaklının bu davayı açmada korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması şarttır. Hukuki yarar; dava konusuna ilişkin dava şartlarından olup; dava açıldığı anda var olmalıdır. Mahkemece, esas hakkındaki incelemeye geçilmeden önce; talep sahibinin bu hususta hukuki yararının bulunup bulunmadığı incelenmeli, hukuki yarar varsa talebin esasının incelenmesine geçilmelidir.

Dava konusu olayda, mahkemece; HMK 109/1-2 maddesi uyarınca kısmi dava açılamayacağı gerekçesine dayanılsa da taraflar arasında uyuşmazlığın tamamı ihtilaflıdır. Keza davacı bedelin fazla hesaplandığını öne sürerek şimdilik 1.000 TL üzerinden davasını ikame etmiştir. Dolayısıyla talep konusunun miktarı belirli olmadığı gibi tartışmasız da değildir. Talep konusu miktar tartışmalıdır. Kaldı ki HMK'nın 109/2. bendinde yer alan "Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz." hükmü 6644 sayılı kanunun 4. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.

Hal böyle olunca mahkemece, işin esasına girerek, dosya konusunda uzman bilirkişiye tevdi edilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 28.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Işçiden Işe Başlamadan Önce Alinan Senet Hakkinda Takipten Önce Kismi Menfi Tespit Davasi yildirimaslan Meslektaşların Soruları 1 25-02-2016 13:12
icra takibinden feragat ve menfi tespit davası AVUKAT1753 Meslektaşların Soruları 2 10-05-2012 11:52
Kredi borcu için icra takibinden evvel tespit... av_omerolgun Meslektaşların Soruları 2 18-03-2011 15:12
icra takibinden önceki menfi tespit davası av.aybeg Meslektaşların Soruları 4 07-08-2010 18:37
icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası Av.Selda Çamoğlu Meslektaşların Soruları 7 22-03-2010 22:56


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04471898 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.