Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Muvazaalı işlem ve Tapu tescil iptali..

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 22-09-2008, 07:57   #1
av.ahmtnc

 
Varsayılan Muvazaalı işlem ve Tapu tescil iptali..

Merhabalar
Müvekkilimiz 1996 yılında hakkında başlatılan icra takipleri dolayısıyla adında kayıtlı bulunan taşınmazı kendi yeğenine devretmiş .Tabi ki bu tapu da satış işlemi gibi görünüyor.Gösterilen bedel de esas değerin bayağı bir altında.Aslında muvazaalı bir işlem var.Hakkındaki tüm icra takiplerini bitirdik.Şu anda hiç bir borcu yok ve tapuyu geri almak istiyor.Fakat yeğen vermeye yanaşmıyor.Acaba bunu isteyebilmek için hangi temele dayanmalıyız.Mesela yapılan işlemin icra takiplerinden kaçmak için yapıldığı gibi bir savunma ileri sürülebilir mi veya başka bir savunma önerebilir misiniz?

Teşşekkür ederim...


Ey koca sark! Ey ebedi meskenet!
Sen de kimildanmaya bir niyet et.
Korkuyorum, Garbin elinden yarin,
Kalmayacak çekmedigin melanet.
Old 22-09-2008, 10:29   #2
lawyer27

 
Varsayılan

Ortada mutlak muvaaza var ve dolayısıyla söz konusu taraflar kendi aralarında mutlak muvaazayı ileri sürebilir,icra takibi dosyalarını ve tapudaki bedeli delil olarak öne sürebilirsiniz.İcra tehdidi altında bulunması sebebiyle söz konusu işlemi yaptığını belirterek dava açabilirsiniz.Umarım hatalı cevap vermemişimdir.Kolay gelsin
Old 22-09-2008, 15:12   #3
kanune

 
Varsayılan

ortada " taraf muvaazası " olduğu için; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşmiş içtihatları uyarınca muvazaayı ancak yazılı delille ispatlayabilirsiniz. Karşı tarafın resmi ikrarı da kesin delil olduğu için geçerlidir.
Old 22-09-2008, 15:15   #4
av.ahmtnc

 
Varsayılan

Eğer biz davayı bu şekilde temellendirirsek muvazaayı öne sürecek olan kişi bizzat o muvazaalı işlemi yapan kişi olacak.Yani kendi yaptığı işlemin batıl olduğunu kanıtlamaya çalışacak.Aklımıza takılan da bu zaten.Ancak tarih itibariyle de sadece muvazaya dayanabiliriz.Zira aradan 12 yıl geçmiş.Şu soruda yardım edilirse sevinirim.Davayı açacak olan kişi aynı zamanda bu işlemi yapan kişi de olabilir mi ?

İlgilize teşekkür ederim.

Ey koca şark! Ey ebedi meskenet!
Sen de kımıldanmaya bir niyet et.
Korkarim, Garbin elinden yarin,
Kalmayacak çekmedigin melanet...
Old 22-09-2008, 15:17   #5
av.ahmtnc

 
Varsayılan

Sayın Av.Evrim Hanım
Bana bir karar örneği verebilir misiniz ?

Teşşekkürler...
Old 22-09-2008, 15:19   #6
korayoz

 
Varsayılan

Taraflar arasında ki muvazalı işlemlerin ancak kesin delillerle kanıtlanabileceği konusunda Yargıtay' ın içtihatları var. Bu sebeble işlemin muvazalı olduğu, borçlulardan kaçmak için yapıldığı gibi iddiaları mahkemenin dikkate almayacağını düşünüyorum.
Old 22-09-2008, 15:23   #7
av.ahmtnc

 
Varsayılan

Peki muvazaaya dayanamayacaksak tarih mevzuu da dikkate alınarak nasıl bir yol izlemeliyiz.
Old 22-09-2008, 15:45   #8
Av. Savaş Tunca

 
Varsayılan

Bu konuda (eski) Yargıtay Başkanları'ndan
Eraslan Özkaya'nın bir kitabı var.

O kitapta benzeri konular fazlasıyla
örnek ile birlikte işleniyor, kitabı
verdiğim arkadaş henüz getirmediğinden
fazlaca bir bilgi geçemiyorum.

Selamlarımla,

Av. Savaş TUNCA
Old 22-09-2008, 16:03   #9
av.cemile

 
Varsayılan

Kesinlikle muvazaada üçüncü kişiler muvazaayı her türlü delille kamıtlayabilirken muvazaalı işlemin tarafları bunu ancak yazılı delille kanıtlamak zorundadırlar.

T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E:2005/3715
K:2005/4348
T:11.04.2005

*MUVAZAA
*MUTLAK-NİSBİ MUVAZAA
ÖZET:Muvazaa , irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanabilir.
(818 s. BK m. 18)
(743 s. MK m. 1025)
(743 s. MK m. 6)
(1086 s. HUMK m. 288,290,293,428)

Davacı, evlilik birliğinin devam etmesi ve evi terk eden davalının eve dönmesi için şart koşması üzerine 29 parsel sayılı taşınmazın 1 nolu bağımsız bölümünün yarı payını eşi olan davalıya bağışlamak zorunda kaldığını, ancak tescilden sonra davalının çeşitli bahaneler uydurarak evi terk ettiğini, akabinde boşandıklarını ileri sürerek, tapu iptal tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-
Dava,tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden toplanan delillerden davacının kayden maliki bulunduğu 29 parsel sayılı taşınmazdaki mesken nitelikli 1 nolu bağımsız bölümün yarı payını 30.5.2000 tarihli akitle satış yoluyla davalı eşine temlik ettiği görülmektedir.
Davacı, anılan işlemi evlilik birliği ilişkisinin sürdürülmesi amacıyla gerçekleştirildiğini ileri sürmüştür.İddianın belirtilen bu niteliği itibariyle temlikin iradi olarak gerçekleştirildiği açıktır.Davacı, bu işlemi yaparken tapuda satış göstermesine karşın temlikin bağış olduğunu belirtmiştir.Bu şekliyle kendi muvazaalı isteminden kaynaklanan olgu nedeniyle iptal isteğinde bulunmaktadır.
Bilindiği üzere; muvazaa kısaca irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanabilir. Muvazaada taraflar üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak için anlaşarak bazen aslında bir sözleşme yapma iradesi taşımadıkları halde görünüşte bir sözleşme yapmaktadırlar (mutlak muvazaa). Veya gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları sözleşmeyi iradelerine uymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemektedirler ( nisbi muvazaa ) Yanlar, ister salt bir görünüş yaratmak için, ister başka bir sözleşmeyi gizlemek amacıyla, sözleşme yapsınlar görünüşteki sözleşme gerçek iradelerine uymadığından, tabandaki sözleşmede tapulu taşınmazlarda şekil koşullarını taşımadığından geçersizdir.
Hernekadar muvazaayı düzenleyen B.K.nun l8. maddesinde ve öteki kanun hükümlerinde muvazaalı sözleşmelerin hüküm ve sonuçları hakkında bir açıklık bulunmamakta ise de; taraflar arasında alacak ve borç ilişkisi doğurmayacağı, muvazaanın varlığının hiçbir süreye bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece kendiliğinden (resen) göz önünde bulundurulması gerektiği, belirli bir sürenin geçmesi, sebebin ortadan kalkması veya ilgililerin olur (icazet) vermesi ile geçerli hale gelmeyeceği, uygulamada ve bilimsel görüşlerde ortaklaşa kabul edilmektedir.
Hemen belirtmek gerekirki, muvazaa nedeniyle geçersiz sözleşmeye dayanılarak bir taşınmazın tapuda temliki yapılmışsa bu tescil yolsuz bir tescil hükmündedir. Tapuda yapılan temlik ve tesciller illi işlemler olduğundan tapunun dayanağı sözleşme geçersiz ise tapu kaydının da Medeni Kanunun 1025. maddesine göre iptali gerekir. Ayrıca muvazaalı sözleşmeler yapıldığı andan itibaren taraflar arasında hüküm ve sonuç doğurmayacağından açılan dava sonunda verilen karar, yenilik doğurucu (inşai) bir hüküm değil, açıklayıcı (ihdası) bir hüküm durumundadır.
Öte yandan, muvazaanın varlığını iddia eden taraf veya bunların ardılı (halefi) sıfatı ile hareket eden, başka bir anlatımla sözleşmenin yanlarından birine teb'an dava açan kişi Medeni Kanunun 6. maddesi gereğince bu iddiasını isbat etmek zorundadır. Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiası, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 288 ve 290. maddelerinde belirtildiği üzere ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Sözleşme aynı kanunun 293. maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi muvazaanın yazılı delille isbat edilmesi gerekir.Böyle bir sözleşmenin resmi şekilde yapılması halinde dahi olayın özelliği itibariyle adi yazılı delilin yeterli olacağı öğretide ve kararlılık kazanmış içtihatlarda ortaklaşa kabul edilmiştir. İşte bu görüşten hareketle 5.2.l947 tarih 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında taraf muvazaası ve takma ad ( namı-müstear) davalarında iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceği kabul edilmiştir. Somut olaya gelince; davacı yukarda açıklandığı anlamda iddiasını kanıtlar nitelikte bir belge ibraz etmiş değildir.
Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün HUMK.428.maddesi gereğince BOZULMASINA,peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.4.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

http://www.yalovabarosu.org.tr/yk/yk...e14df8010bc%7D
Old 23-09-2008, 09:00   #10
av.ahmtnc

 
Varsayılan

Teşekkürler arkadaşlar ilginize.
Şunu anlıyorum ki muvazaa'ya dayanamayacağız.O halde hangi yola başvurabilirim...
Old 03-10-2008, 14:23   #11
av.cemile

 
Varsayılan

Alacaklıları varsa onlar mal kaçırmak kastı ile satış yapıldığını, işlemin muvazaalı olduğunu her türlü delille ispat edebileceğinden muvazaa nedenine dayalı tasarrufun iptali davası açabilirlerdi. Fakat müvekkilinizin tüm borçlarını ödediğini belirtmektesiniz. Olayda hata veya hile de sözkonusu değil maalesef. Arada yazılı bir belge olsa idi işlemin asıl maksadının ne olduğuna dair, mesele kalmayacaktı.
Old 12-05-2009, 11:06   #12
sahinaydın

 
Varsayılan

Olay:
Muris 6 kız çocuğundan mal kaçırmak amacıyla 1940 senesinde satın aldığı taşınmazı, satın aldığı kişilerle anlaşarak, tapuda satış olarak değil de 2 erkek evladına bağışlama olarak gösterilmesini sağlamıştır. Tapu kayıtlarında murisin adı hiç geçmemekte ancak gerçek işlem olan satış sözleşmesi muris ve bağışlayan görünenler arasında vukuu bulmaktadır. Taraf iradeleri satış sözleşmesi yapmak yönünde beyanları ise bağışlama yönündedir.Dolayısıyla işlem muvazaalı, tescil yolsuzdur.
Yanlar, ister salt bir görünüş yaratmak için, ister başka bir sözleşmeyi gizlemek amacıyla, sözleşme yapsınlar görünüşteki sözleşme gerçek iradelerine uymadığından, tabandaki sözleşmede tapulu taşınmazlarda şekil koşullarını taşımadığından geçersizdir.
1- Tescil 1940'da yapılmış muris 1994'te ölmüştür. Sözkonusu taşınmazlar halâ bağışlananlar üzerine kayıtlıdır. Açılacak yolsuz tescilin iptali davası ve elbirliği mülkiyet halinde tescil talebinde bütün yasal mirasçılar davacı olmalı mı, temsilci mi tayin edilmeli, yoksa tek yasal mirasçının talebi yeterli midir?
Ayrıca konu ile ilgili olarak her türlü soru, görüş ve önerilerinizi paylaşırsanız sevinirim.
Saygılarımla,
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Tapu iptali ve tescil Konuk Turkish Law 0 20-07-2008 20:21
M.K 713/2 maddesine göre tapu iptali tescil kararlarının tapuya tescilinde tescil har Av.Adem Eyidoğan Meslektaşların Soruları 2 06-12-2007 01:40
tapu iptali tescil dadaş Meslektaşların Soruları 1 23-10-2007 11:22
Alacak davası ve muvazaalı tapu devrinin iptali... Av.Özlem KALAY Meslektaşların Soruları 6 18-12-2006 13:44


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04553008 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.