Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Anket Sonucu: MOBESE Kameraları bizi mi gözetlemektedir?
Evet bizi gözetlemektedir. Ancak sakıncası yok güvenlik için gerekli bir şey. 221 43,68%
Hayır, sadece suç işleyenleri veya işleyecekleri gözetlemektedir. 32 6,32%
Evet bizi de gözetlemektedir. Kendimi BBG evinde gibi hissediyorum. 34 6,72%
Gözetlese de, benim için sakıncası yok. Çünkü kaygı duyacak davranışlarda bulunmuyorum. 98 19,37%
Evet bizi gözetlemektedir. Birileri arşiv amaçlı ve kötüniyetle kullanabilir.Karşıyım 71 14,03%
Evet . Ayrıca bu kişi hak ve özgürlüklerine bir saldırı sayılmalıdır. Hukuka aykırıdır. 138 27,27%
Birden Fazla Seçenek İşaretlenebilen Anket. Oy Verenler: 506. Bu ankette oy kullanamazsınız. (Anket no : 94)

Biri Bizi Gözetliyor

Yanıt
Old 04-08-2006, 18:44   #61
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Kamera Ve Suç

KAMERA VE SUÇ: İMKÂNSIZ DENKLEM

Kameralı Gözetim konusunda dünyaya örnek teşkil edecek denli paranoyak bir şehir olan Londra'da tamı tamına 150 bin kamera var. Geçen yıl daha önce görülmemiş sayıda kamera konuldu. Londra sokaklarında suçluluk oranı bu gelişmeye paralel olarak yüzde 40 artış gösterdi. Bu örnek bize Kapalı devre televizyonla sokakların gözetlenmesi suretiyle suçluluğun azaltılamadığını ya da yok edilemediğini gösteriyor. Dahası sadece suçluluk değil terör bile kameralı atlatabiliyor. Çünkü malum kameralar şehri Londra geçen yıl üst süte patlayan bombalar ile 70'in üzerinde insanın kaybolduğu bir kent haline geldi.

Öyleyse suç ve gözetim arasında doğrudan bir önleyicilik ilişkisi olmadığı gibi güvenliğimizin de garantisi değil. Öyleyse asıl amaç "Toplumsal olayların oldukça yoğun olarak görüldüğü İstanbul'da... Bölge görüntüleme sistemi, kanunlara aykırı olarak yapılacak olan toplantı ve gösterilerde, kimlik ve suç tespitine yönelik olarak kullanılabilmesi" Emniyetin MOBESE ile ilgili gerekçesi bu. Yani amaç suçu önlemek değil denetim sağlamak.

izleniyoruz.net'ten alınmıştır.
Old 04-08-2006, 22:07   #62
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

İSTANBUL'DA MOBESE'DEN KAÇIŞ YOK!

Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu (MOBESE) Projesi çerçevesinde, İstanbul'un çeşitli noktalarına yerleştirilen kameralar sayesinde 387 asayiş olayına anında müdahale edildi; çeşitli suçlardan haklarında arama kararı verilen 475 kişi yakalandı.

İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, CHP İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın soru önergesine verdiği yazılı yanıtta, MOBESE Projesi'nin, İstanbul'da başarılı bir şekilde uygulandığını ve çok yararlı sonuçlar alındığını vurguladı.

Aksu, bu uygulamayla şehrin çeşitli noktalarına yerleştirilen çok sayıda kameradan yapılan izleme sonucu, kapkaç, adam ve çocuk kaçırma ile asayiş olaylarına anında müdahale edilebildiğini ifade etti. İstanbul'da 387 asayiş olayına anında müdahale edildiğini belirten Aksu, ''Çeşitli suçlardan haklarında arama kararı verilen toplam 475 şahıs yakalanmıştır. Söz konusu projenin, öncelikle büyük illerimizde, daha sonra tüm illerimizde geliştirilmesi için gerekli çalışmalar kesintisiz devam etmektedir'' dedi.

Aksu, DYP Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan'a verdiği yazılı yanıtta da İstanbul'un çeşitli noktalarına yerleştirilen 574 kameradan yapılan izleme sonucunda 704 çalıntı araç kaydı yapıldığını ve ilgililer hakkında yasal işlem başlatıldığını vurguladı. Korsanla mücadelede, bu kameralardan tespiti yapılan 29 kişinin yakalandığını ifade eden Aksu, 47 bin korsan CD ve DVD ele geçirildiğini bildirdi.
Old 05-08-2006, 17:36   #63
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Terörizmin ekmeğine yağ sürmek

BİA (Brüksel) - Siyasetin bir aracı olarak kullanılan şiddet hiç bir zaman kazanamaz', bu, İngiliz Hükümeti'nin, Londra'nın ortasında yapılan ve yüzlerce insanı etkileyen bombalı saldırılardan saatler sonra verdiği mesajdı.

Bu korkunç olayları izleyen bir kaç gün içinde, Avrupalı siyasetçiler hemen yeni anti-terör uygulamaları hakkında görüşmeye başladı. Bu görüşmelerle, terör eylemlerini yapmayı düşünenlerin ve düzenlemiş olanların, politikacıları, demokrasinin önüne çekilen setin bir şekilde gündeme gelmesi konusunda etkili oldukları sonucunu da çıkarabiliriz.

İngilizlerin bu uygulamaları hayata geçirmesi durumunda, her Avrupa Birliği vatandaşı, parmak izlerini kayıt altına tutulmak üzere verecek, ülkeler arası seyahat sırasında izlenecek ve İnternet üzerinden yapılan her işlem takip edilecek.

Geçtiğimiz yılın sonunda Avrupa Birliği, biometrik kimlik kartları konusunda ABD örneğini, terörle mücadele anlamında takip etmeye karar verdi. Bu uygulama çerçevesinde, Avrupa'ya girmek isteyen ya da Avrupa'dan çıkan herkes, resmi bilgi bankasında depolanmak üzere, parmak izlerini bırakmak durumunda.

Şimdi İngiliz Hükümeti, bu uygulamayı ülkeye giren ya da ülkeden çıkan herkesin, kimlik kartı taşıması zorunluluğu getirerek genişletmeyi ve bu kimlik kartlarını bu yılın sonunda da tanıtmayı planlıyor. Eğer bu uygulama hayata geçerse, ki muhtemelen geçecek, Avrupalılar özel hayatlarından feragat edip, hem ulusal hem de uluslararası temel hak ve özgürlüklerinin bir kısmını siyasi otoritelere teslim edecek.

Avrupa toplumunun kanına şimdiden inanılmaz bir korku karıştı. Bu korku, vicdandan uzak yapılan siyaseti ve tahammülsüzlüğü durmadan besliyor. Londra'daki bombalı saldırıların ardından, bir caminin önünde bir Müslüman öldüresiye dövüldü öte yandan Müslümanların oturduğu bölgelere onlarca saldırıda bulunulduğuna ilişkin haberler ulaşıyor ve sağ kanatta yer alan siyasiler göçmenleri ve siyasi sığınma hakkı talep edenleri hedef alan konuşmalar yapıyor.

Bunun yanında demokrat kanatta yer alan siyasiler de durumun kontrol altında olduğu sinyalleri vererek, kişisel bilgilerin kayıt altında tutulacağı devasa bir bilgi bankası oluşturmaktan bahsediyor. Ancak parmak izi ya da İnternet iletişimin kayıt altında tutulduğuna dair hiç bir kanıtın olmaması ve New York, Washington, Madrid, ve Londra'da düzenlenen bombalı saldırılarda yer alan kimselerin kişisel bilgileri hakkında polisin elinde istihbarat bulunmaması kafalarda soru işareti yaratıyor.

Aslında Tony Blair Londra'daki saldırıların ardından bizzat bir açıklama yaparak, bu eylem önlenebilir bir yanı bulunmadığını da belirtti. Bunu belirtirken muhtemelen haklıydı. Özgür toplumlarda, insanlar sokaklarda yürür, otobüse ve metroya binerler, kısacası kullanıma açık yerlerde özgürce dolaşırlar. Her an olası bir saldırıya maruz kalma ihtimaliyle karşı karşıyayız ancak kişisel özgürlüklerimizi bu kötü ihtimallerle yüzyüze kalma pahasına yaşamak isteriz.

Devasa bir Avrupa veri bankası yaratmak bireylerin yaşamlarını daha güvenilir bir hale getirmeyecek. Daha çok bu uygulamalar, Avrupalıların 60 yıldır kazanımı olan kişisel hak ve özgürlüklerin üzerine bırakılmış pimi çekili bir bomba olarak uygulamaya sokulacak. Avrupalı gelecek neslin esaret altında yaşaması tehlikesi gündemde, her Avrupalı şüpheyle ve istihbarat servislerinin, polislerin, askeri güçlerin hayatlarında oynadığı büyük rolle ve yönlendirmeyle yaşayacak.

Böyle bir bedel ödersek şunu bilmeliyiz ki bu süreçte Bin Ladin ve diğerleri ödediğimiz bedellerden haz alacak ve demokrasinin gücünü kırma ve kazanılmış temel hak ve özgürlükleri insanların elinden alma hedefine de ulaşmış olacak.

(*) Aidan White, 2005 yılı Mayıs ayında yayımlanan, Gazetecilik, Sivil Özgürlükler ve Terörle Mücadele Raporunda imzası bulunan yazarlardandır ve bu rapora www.ifj.org adresinden ulaşılabilmektedir.
Old 08-08-2006, 16:08   #64
Av.Rukiye Olgundağ

 
Soru Bence kimsenin umrunda değil

Sayın meslektaşım,
şimdiye kadar mobese cihazlarından rahatsız olan birine rastlamadım.
Bu kameraların konulduğunu öğrendiğim andan itibaren aklıma sadece şu soru gelmişti: "Acaba bir işe yarayacak mı?"

TV haberlerinde trafik kazalarının tespit edilmesi vs. dışında bir görüntüye şimdiye kadar ratlamadım.

BBG evindeymiş gibi hissedenler de olacaktır muhakkak. Artık internet üzerinden uydular yardımıyla oturduğumuz evimizi her an gözetleyebilecek bir çağın içinde yaşadığımıza göre mobeselerin belirli bir noktadan geçerken görüntümüzü alması bence devede kulak kalabilcek bir önem taşımakta.Bizi zaten birileri sürekli gözetlemiyor muydu?

En azından hepimiz kameralardan haberdarız. (Nerelerde olduğunu bilmesik bile)

Onlar yokmuş gibi sokakta isteyen istediğini zaten yapıyor.
Hırsızlık vs. suçlarının işlenmesine ne derece engel olacağına ise hala bir cevap bulumadım. Sonuçta kameraların altında polisimiz nöbet mi tutuyor da ben göremiyorum? Suçu işleyen zaten kendini çok iyi bir şekilde saklayabiliyor. Eşgalini tespit için konulan kameralar bence şu an sadece (yeri görünen için) biz sade vatandaşların gidişatını izlemekle kalıyor.
Old 08-08-2006, 18:02   #65
tiny lady

 
Varsayılan

tartışmanın çok ilginç(!)bir boyuta vardığını gördüm. mobese'den çıkıp dersaneye kadar gidilmiş. Heralde o dersanenin tepesinde de bir kocaman mobese kamerası var ki(tabi bunu dersane kendi koymamış, ve ne yazık ki bunu eleştirme ya da buna karşı koyma gibi bir hak dahi tanınmamış) sayın meslektaş hemen 'çocuğunuzu göndermeyin' mesajı iletmiş bütün samimiyetiyle.sayın Ergin de kızını göndermekten vazgeçmiş. eğitim ciddi bir iştir kanımca, mobese kamerası tartışmasının arasına sokulmasına da şaşırdım bu yüzden.
Caddelere konulan mobese kameralarına karşı değilim. buna karşı çıkanlar kişi hak ve özgürlüklerinden bahsediyor.sokağın asli amacı belli, yürüyüp geçmek, ve bu sizin özgürlüğünüz,kamera da bunu engellemiyor. bununla birlikte, sokak, cadde ve meydanlar tamamen halka açık, umumi yerler. biz de tavırlarımızı, davranışlarımızı ona göre belirleriz ve bizim sokaktaki davranışımız mobese kamerasından göründüğünde hiç bir şey ifade etmez.
bu arada eğer bir yerde (özellikle taksim, eminönü gibi) gasp, kapkaç gibi bir çok insanın canını yakan suçlar işleniyorsa,ve bu kemaralar bi nebze olsun caydırıcı olabiliyorsa, ben orada sevgilime sarılmam olur biter. hem sokaktaki insanlardan çekinmeyen biri kemaradan niye çekinsin ki? (bu arada geçen de dinlediğim bir haberde insanların araçlarının çalınmasını engellemek için mobese olan yerlere parkettiğini dumuştum.)
Old 08-08-2006, 18:43   #66
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Selamlar,

Ben bu foruma değişik fişlenme, gözetlenme, dinlenme örneklerini taşırken, az önce trajikomik bir şey oldu. Benim kızım bu yıl lise-2 inci sınıfa devam edecek. Önümüzdeki yıl da üniversiteye hazırlık kursuna gideceği için, lise-2 derslerine de katkısı olsun diye dersane aramaya koyulduk. Önceliğimiz, dersanenin hem ucuz hem kaliteli olması yönündeydi. Aradığımız özelliklerden bir tanesi de, dersane kızımın okulunun bağlı olduğu ilçede olmasıydı. Çünkü o zaman okuldaki müfredat ile eş zamanlı kurs görecekti. Diğerlerinde yer kalmadığını öğrendim, geriye tek seçenek kalmıştı. Kızıma söyledim o da arkadaşlarıma bir sorayım dedi.(İlk fikri sözkonusu dersaneye gitmekti)Az önce aradı ve şunu söyledi: "Baba o dersane bir tarikatın bir cemaatininmiş, arkadaşımın birisinin amcası rütbeli askermiş ve o dersanelere giden öğrencileri FİŞLİYORLARMIŞ. İleride başıma dert açılır mı?"

Hukuk okumak istediği için, hakim ve savcı olamazsın dedim. Ama "ikimizin fişi birbirini götürür belki, seni sakıncalı bulmazlar" diye de espri yaptım.

Hemen belirteyim, ben bu forum konusunu açarken sadece solcular fişlenecek, gözetlenecek iddiasında değildim. Butün yurttaşlar fişlenebilir, hiç alakası olmayanın da başına bir gün benzer olaylar gelebilir düşüncesiyle hareket etmiştim. Bu açıklamayı da, düşüncesini ekleyecek olan katılımcı olursa ne olur muradımı anlayarak mesaj yazsınlar diye yaptım.

Evet sorum şudur: Kızımı sözkonusu dersaneye göndereyim mi?

Dip not: Belki dersaneye gidenler fişlenmiyordur. Ama 16 yaşındaki çocuklar dahi fişlenmenin ne olduğunu öğrenmek zorunda kalmışlarsa vay benim köse sakalım...

Sayın hanım büşra,

Eleştirdiğiniz mesajım buydu sanırım...Koyulaştırdığım ve altını çizdiğim bölümlerde size yanıt vermişim zaten...Tatmin edici olmazsa daha açıklayıcı yanıt da verebilirim.Muradımı anlatabildim mi?

Saygılarımla
Old 08-08-2006, 21:23   #67
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
tartışmanın çok ilginç(!)bir boyuta vardığını gördüm. mobese'den çıkıp dersaneye kadar gidilmiş.

Tartışmanın konusu MOBESE veya başka bir kelime kısaltması değil. İşlek meydanlara konan video kameraları'da değil. Tartışmanın tek konusu anayasada kanunla sınırladırılcağı belirtilen kişiliğe bağlı temel hakların özüne, tekniğin yardımı ile dokunulup dokunulmadığı. Tartışmanın konusu içine, gizlice dinlenen telefonlar, bilgisayar kayıtlarının kontrolü ve kişinin haberi olmadan tekniğin yardımı ile toplanan daha birçok bilgi toplama metodu giriyor.

Video kameralarının mucidi olan ve onları belirli yerleri kontrol etmede kullanan Avrupa Ülkelerine ve AB'ye göre, kişiliğe bağlı temel haklar zedeleniyor mu soruna verilen cevap: evet! Bu sebepten dolayı'da viedo kamerası ile kontrole belirli sınırlamalar getirmişler. Video kameraları ile kontrol AB de bizde olduğu gibi, kanuni herhangi bir dayanağı olmadan vahşi batı zihniyeti ile yapılmıyor en azından.

Video kameraları ile kontrolün suç işleme oranını düşürdüğüne veya işlenen suçların faillerinin yakalanmasında etkili olduğuna dair herhangi bir bilimsel araştırma yok şimdiye kadar.


Kamera ile kontrole rağmen İstanbul'da işlenen suç sayısı iki katına çıkmış.

Alıntı:
İstanbul suçun başkenti oldu

Emniyet kayıtlarına göre, İstanbul’da suç oranı geçen yıla göre yüzde yüz arttı.
03.08.2006

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün sır gibi sakladığı, "Türkiye geneli asayişe müessir olaylara ilişkin rakamlar"a Hürriyet ulaştı. 2005’in ilk altı ayı ile 2006’nın ilk altı ayının karşılaştırılınca, suç oranlarında özellikle büyük kentlerde artış olduğu ortaya çıktı. İstanbul ise yine ilk sırada yer aldı.
İstanbul’da 2005 yılının ilk altı ayında şahsa karşı 13 bin 495 suç işlenirken, bu oran 2006 yılının ilk altı ayında yüzde yüze varan artış göstererek 24 bin 971’e ulaştı. Aynı dönemde İstanbul’da mala karşı işlenen suçlar da yüzde 80 arttı (85 bin 536). Artışın İstanbul’la sınırlı kalmayıp Türkiye geneli yansıdığı da anlaşıldı. Buna göre, aynı dönemde, 96 bin 978 şahsa karşı suç işlenirken, bu sayı 2006’nın aynı döneminde 155 bin 847’e yükseldi. Mala karşı işlenen suç sayısı ise 2005’in ilk altı ayında 137 bin 743 iken bu sayı, 2006’da aynı dönem rekor artışla 244 bin 804’e ulaştı.

Basında yer alan haberlere göre Hongkong Parlamentosu, telefonların dinlenmesi, bürolara ve evlere dinleyici cihazlar konulması ve kişiler hakkında bilgi toplamanın başka yollardan kolaylaştırılması için bir kanun çıkarmış. Hongkong Güvenlik Sekreteri'nin verdiği bilgilere göre kanun 'Hukuk Düzeninin korunması için gerekli' Gözlemcilere göre kanun'un tek gayesi Çin'in Hongkongu kontrol altına alma çabası. Oylama yapılırken 60 kişilik parlamentonun Demokrat Parti'li üyeleri protesto gayesi ile salonu terk etmiş ve geriye kalan 32 kişi kanunu parlamentodan geçirmiş.

Bizden ders alsalar bu gibi konularda kanuna ihtiyaç olmadığını bilirlerdi en azından.

Saygılarımla
Old 09-08-2006, 13:17   #68
irem

 
Varsayılan

Sn Ergin,
İstanbul'un bu gidişatını gördükten sonra MOBESE uygulamasının yerinde oldugunu hatta uygulamaya geçişte geç bile kalındıgını düşünüyorum.uygulamanın da işlerliğine güveniyor;ileride uygulama alanlarının genişlemesiyle dahada etkili olacağı kanısındayım.Nitekim gelen yorumlara bakıldığında suç işleme olasılığı olmayan sadece özel hayata tecavüz olduğunu gerekçasiyle hukukçularımızı dahi rahatsız eden bu uygulama hiç şüphesiz gerçek suçlular üzerinde caydırıcı bir etki uyandıracaktır.
Yazınızda MOBESE'nin aracılığı ile bir suçlunun yakalanmadıgını belirtmişsiniz.B
Old 09-08-2006, 13:57   #69
irem

 
Varsayılan

iletinin devamı:
Yazınızda MOBESE'nin aracılığı ile bir suçlunun yakalanmadıgını belirtmişsiniz.Bense haberlerde bununla ilgili iki olay izledim.Biri otobanda ölümle sonuçlanan bir kazanın nedeninin tespiti;diğeri ise İstanbul'daki plajlardan birinde MOBESE sayesinde hırsızın suç üstü yakalanması ile ilgili bi haberdi.Sadece iki haber MOBESE yi dogru bulmayı gerektirmez ancak bu kameraların bizim sevgilimiz yahut eşimizle olan özel hayatımıza dair görüntülerle hatta günümüzde cok büyük haber niteliği taşıyan(!)mankenlerin kaçamaklarıyla ilgileneceğini hiç sanmıorum.Bununla birlikte her nekadar suç işlemiş de olsalar en nihayetinde birer insan olan ve hakları bulunan suçluların daha insanca muamele görmelari açısından nezarethanelerin MOBESE bölge gözetleme dahilinde tutulmasının uygulamanın en nitelikli yanlarından biri olduğunu düşünüyorum.
Old 09-08-2006, 16:10   #70
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Resmi BBG Skandalı

Resmi BBG Skandalı

8 Aralık 2005

LONDRA Milliyet


İngiltere'de 4 polis memuru, sokaklardaki güvenlik tehditlerini izlemeleri için eğitildikleri kamera sistemiyle 25 yaşındaki bir kadının özel yaşamını izledikleri gerekçesiyle mahkemeye verildi. Televizyonlarda yayımlanan Biri Bizi Gözetliyor (BBG) programının resmi versiyonu niteliğindeki skandalla ilgili olarak Liverpool Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada 4 polis memuru, adı açıklanmayan 25 yaşındaki genç kadının erkek arkadaşıyla paylaştığı özel anlarını, banyo yaparken, giyinip soyunurken görüntülerini adım adım izlemekle suçlandı.

Merseyside bölgesindeki 70 kameradan, genç kadının evinin çevresinde olanları bu yasadışı faaliyetleri için kullandıkları tespit edilen polis memurlarının, kameranın aktardığı görüntüleri polis merkezindeki dev plazma ekrandan seyrettikleri ortaya çıktı. İki memurun suçlarını kabul ettiği, ikisinin ise reddettiği davanın savcısı Peter Davies, sokaklardaki olayları izlemek için tahsis edilen kameraların, caddedeki bir evin içine odaklanmış olmasının tümüyle görevi kötüye kullanma olduğunu söyledi.

İngiliz basını ise İngiltere'nin hemen her yerinde insanları yakından izleyen kapalı devre güvenlik sistemlerini incelemeye aldı. İngiltere'de 4 milyon kamera bulunduğunu ve bunun bütün dünyadaki güvenlik kameralarının beşte birine eşit olduğunu yazan basın, bir Londralının günde 300 kez kameraya yakalanabildiğine dikkat çekti.










http://www.milliyet.com/2005/12/08/dunya/axdun02.html
Old 09-08-2006, 16:45   #71
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Bireysel nitelikteki vakaları, sistemin geneli ile ilişkilendirmek doğru değil.

Mobese uygulamasının anayasa ve hukuka uygunluğu konusunda iki anayasa profesörünün görüşünü eklemiştim.

Sistemin suçla mücadele ve önleyici faaliyetler bakımından işe yaradığı konusunda da İçişleri Bakanlığının resmi verilerini eklemiştim. Uygulamanın olumlu sonuçlar verdiği ortada.
Old 11-08-2006, 18:30   #72
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Bir profesör görüşü

Biopolitik Dövmeye Hayır!

Giorgio AGAMBEN
NY ve Venedik Felsefe Profesörü
10 Ocak 2004 Le Monde

Gazeteler kuşkuya yer bırakmıyor ki Birleşik Devletlere vize alarak girmek isteyen herkes bundan sonra ülkeye girerken parmak izlerini dosyaya konulmak üzere bırakmak zorunda kalacak... Kişisel olarak böyle bir sürece tabi tutulmak niyetinde olmayan ben New york üniversitesinde Mart ayında vereceğim dersi ertelemekte tereddüt etmedim.

Reddimin nedenlerini açıklamak istiyorum çünkü beni Amerikalı meslektaşlarıma ve öğrencilerime bağlayan sempatiye rağmen kanımca kararım gerekli ve kaçınılmazdı ayrıca, bu kararın Avrupalı entellektüeller ve eğitimciler tarafından da paylaşılacağını umuyorum.

Bu sadece uzun süredir suçlulara ve siyasi savunmacılara yüklenmekte olan süreçlerden dolayı alelacele verilmiş yüzeysel bir karşı tavır alış değildir. Sadece böyle olsaydı, insanlığın maruz kaldığı bu alçaltıcı durumu dayanışma içinde paylaşabilirdik...

Meselenin esası burada yatmıyor... Bu mesele, demokratik denilen devletlerin vatandaşları olan bizler için. Kişilerin duyarlılıkları ve gerekli yargı organlarının meselesi olmanın ötesine geçmiştir (açıkça, artık bio-politiktir).

Son birkaç yıldır, bizleri açıktan açığa insani olmayan bu sıradışı kontrol pratiklerinin varoluşumuzun insani ve olağan yönleri olduğuna inandırmaya çalışmaktadırlar.

Hiç kimse artık, kredi kartları, cep telefonları gibi elektronik aletlerin devlet tarafından kontrol amaçlı kullanımının hayal edilemeyecek seviyelere ulaştığından habersiz değil.

Parmak izinin elektronik dosyalanması, retina fotoğrafları, derialtı dövmeler ve aynı tipteki öteki pratikler bu sınırı tanımlamaya katkıda bulunan şeylerdir
.

Aynı şekilde, bio-politik döneme girmeden, bedenlerin kontrol ve yönlendirme ile belirlenmiş bazı sınırlarını geçmek ve Michel Foucault'nun insanın hayvanlığının 'sofistike tekniklerce' yapılandırılarak ilerletilmesi diye adlandırdığı şey mümkün olmayacaktı.

Bu tür elektronik önlemlerin alınmasını destekleyen güvenlik nedenleri bizleri etkilememelidir: Yapabilecekleri bir şey yoktur. Tarih bize, ilk önce yabancılar için alınan bu önlemlerin sonra yurttaşlar içinde uygulandığını göstermektedir.

Burada tehlikeli olan artık vatandaşlarla devlet arasında olan yeni ve 'normal' bir bio-politik ilişki olmamasıdır.. Böyle bir ilişki, artık halk kesimine özgür ve aktif katılım için yapabilecek hiçbir şey bırakmayacaktır. Dahası, bu öznel olanın, en özel ve iletişim dışı olanın belirişini ilgilendirir: Bedenin biyolojik yaşamını kastediyorum...

Çıplak yaşamı kayıt eden ve tanımlayan bu teknolojik aletler, bedenin iki ucu arasında kalarak, bedensiz sözleri ve sözlersiz bir bedeni olan, kamusal sözü kontrol eden ve yönlendiren medya aletlerinde karşılık buluyor ki, bir zamanlar politik dediğimiz mekânın ölçeği hiç böylesine indirgenmiş ve ufaltılmış olmadı.

Böylece, böyle devletlerin vatandaşları olan insanlar için ya da tehlikeli olan sınıflara karşı icat edilen aletleri ve teknikleri uygulamak, politik hayatın mekânını kesinleştirerek, insanoğlunun kendisini tehlikeli bir sınıf kılar ve herkesi olası şüpheli haline getirir.

Yıllar önce, batının politik paradigmasının artık şehir devlet olmadığını, Nazi kampı olduğunu, Atina'dan geçip nazi kampları halini aldığımızı yazmıştım. Bu açıkça felsefi bir tezdi tarihi bir anlatı değil, çünkü kişi ayırt etmekle, doğru bulma olgularını karıştırmamalıdır.

Söylemek istediğim şu ki, kuşkusuz Nazi kamplarında da bir dövme olarak kayıt etmek ve bu kamplara sürülmüş insanlar kaydını düzenlemek için en normal ve ekonomik yol olarak görünüyordu...Birleşik devletlerdeki bio-politik dövme de bize devletin çarkları ve mekanizmaları kendi bölgesinde - iyi vatandaşın normal kimlik kaydını kabul etmesi gerektiğine inandırmaya çalışıyor. İşte bu nedenle buna karşı çıkmalıyız.
Old 11-08-2006, 19:48   #73
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Mesaj Sahibi: enginozogul:

Alıntı:
Bireysel nitelikteki vakaları, sistemin geneli ile ilişkilendirmek doğru değil.

Mobese uygulamasının anayasa ve hukuka uygunluğu konusunda iki anayasa profesörünün görüşünü eklemiştim.

Sistemin suçla mücadele ve önleyici faaliyetler bakımından işe yaradığı konusunda da İçişleri Bakanlığının resmi verilerini eklemiştim. Uygulamanın olumlu sonuçlar verdiği ortada.

Sayın Özoğul,

Sorun sanki ikimiz arasında bir sorunmuş gibi algılanmasın, başka katılımcılar da düşüncelerini açıklasınlar diye biraz bekledim.

Son mesajınız tam resmi ağızdan alınabilecek bir beyanattı doğrusu. Anımsarmısınız bu ülkede yıllarca, Başbakanlar, Adalet Bakanları ve İçişleri bakanları önce “işkence yok” dediler, sonra “var ama münferit” dediler sonra da AİHM kararları malumunuzdur. Siz de mesajınızda
Alıntı:
Bireysel nitelikteki vakaları, sistemin geneli ile ilişkilendirmek doğru değil.
Demektesiniz. Kazın ayağı öyle değil işte…Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden söz ediyorsanız eğer “Bireysel” “münferit” kelimeleri durumu kurtarmaya yetmemektedir. Anayasa Mahkemesi kararını iki defa yazdım. Esas olan özgürlüklerin kullanılmasıdır. Kısıtlama istisnadır. Kararda belirtildiği gibi: “Demokratik hukuk devletinde, güdülen amaç ne olursa olsun, özgürlük kısıtlamalarının bu rejimlere özgü olmayan yöntemlerle yapılmaması ve belli bir özgürlüğün kullanılmasını ortadan kaldıracak düzeye vardırmamasıdır."

Ben size Anayasa Mahkemesi ve Uluslararası Sözleşmelerden örnekler vermekteyken, siz görüşlerinize dayanak olarak iki profesörün ayak üstü verdiği demeçleri seçiyorsunuz. Sayın Yüzbaşıoğlu’nun demeci şöyle:
Alıntı:
İlk bakışta 'kamu güvenliği' açısından hukuka aykırı bir yönü yok. Ancak hukukta her yetkinin iyi niyetli kullanılması esastır. Güvenlik amacıyla sokaklar kontrol altında tutulacaksa kötü niyetli kullanımın önüne geçilmelidir. Sokaktaki görüntü başka yerde kullanılırsa bu özel hayata müdahale olur.

“İlk bakışta..” Kötüniyetli kullanımın önüne geçilmelidir” sözlerinden sonra Hocanın da pek emin olmadığını görmekteyiz. Kaldı ki adı geçen iki hocayı tenzih ederek söylemek gerekirse, biz ne hocalar gördük. 12 Eylül generallerini paşa paşa alkışlayanları unutmadık. Bir de 82 Anayasasını hazırlayan da Anayasa Hukuku Profesörü O.Aldıkaçtı değil miydi? Yazdığı kitaptaki görüşlerinin tamamen tersi görüşte bilirkişi raporu hazırlayan Ticaret Hukuku Profesörleri var bu ülkede bir de…Mesleki yaşamınızın ilerleyen bölümlerinde siz de tanışacaksınız.

Bu konu hakkında yazılacak, söylenecek çok şey var daha…Bu gözetleme konusu sadece bir örnek idi. Bazı katılımcılar için belirtelim: Fişlenme, Dinlenme, İzlenme de aynı derecede önemli hususlardır.

Gitgide polis devleti oluyoruz. Hukuk devleti nedir? Tartışmaları yapılmakta bu sitede…Polis Devleti olma yönündeki gelişmelerin karşısına ilk önce hukukçular karşı çıkmalıdır. Bu ülkede şu veya bu bahane ile yasalar çıkmaktadır. Veya MOBESE gibi, yasal dayanağı olmayan uygulamalar olmaktadır. Yarın ne olacağı belli değildir. Çocukların dahi, parmak izi alınmakta, üniversitedeki öğrenciler gözetlenmekte, yolda yürüyen insanlar kayda geçirilmektedir. Terörü önlemediği ortadadır. Paranoyak bir toplum yaratılmaktadır. İngiltere’de bu yöntemin çuvalladığı ortaya çıkmadı mı?

Bir de çok iyiniyetle bize bir şey olmaz diyen arkadaşlar var…(Sonradan bu foruma katılan arkadaşlara tüm yazıları okumalarını öneririm) Örnek verdik:Sizin iyiniyetli olmanız yetmez..Devran değişebilir…Sizin tasvip etmediğiniz bir rejim iktidar olabilir…Bu kayıtların atıldığını mı sanmaktasınız? 12 Eylül Darbesi sırasında olaylarla hiç ilgisi olmayan kaç kişinin canı yandı bilen var mı? Erhan Çınar diye idama mahkum olmuş ama yargılamanın iadesi ile kurtulmuş birini duyan var mı?

Tüm hukukçulara şunu sormak isterim: 1 masumun boş yere mahkum edilmesi mi yeğdir, on suçlunun cezasız kalması mı? Hukuk devleti hangisini tercih etmelidir?

Yazı çok uzun olacak yine bitirirken şunu söylemek istiyorum. Özellikle MOBESE kameraları kapkaç olayları için getirilmiştir diyen katılımcılara…Neden öyleyse özellikle Beyoğlu ve niye kapkaç olaylarının hiç olmadığı Gazi Mahallesinde bu kameralar vardır? Beyoğlu sivil toplum örgütlerinin eylem yaptıkları yerdir, Gazi Mahallesini anlatmaya dahi gerek yoktur. Beyoğlu meselesini daha sonra yeniden ele alacağım…

Bir soru daha sormak istiyorum: Hukuk Devleti ile Polis Devleti arasındaki çizgi ne kadar kalındır?

Saygılarımla
Old 11-08-2006, 20:20   #74
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Bireysel kötüye kullanımlara yol açabilir diye genel savunma-mücadele yöntemlerinden vazgeçilemez. Sanırım şu ana kadar üzerinde tartışmasız ittifak olan nokta kayıtların saklanmasına ilişkin düzenlemelerin getirilmesi. Anayasa Hukuku Hocalarının da bahsettiği bu. Ayak üstü seçiyorsunuz dediğiniz demeçlerde altını çizdiğim iki husus var. Bunlardan ilki kayıtların alınmasının hukuka uygun olduğu ikincisi ise kayıtların kötüye kullanılmasının engellenmesi. Yani temel görüşleri kendime uygun olarak kesip biçtiğim yok.

Sistemden doğabilecek ihtimaller üzerinde hareket edemeyiz. İleride rejim değişir vs. gibi ihtimallerle hareket edersek doğru kararlar veremeyiz.

Ben de sanki Sayın Ergin üstadıma karşı bir tutum içindeymiş gibi görünmekten rahatsız oldum. O yüzden bu yazı konuyla ilgili son mesajımdır.

Sonuç olarak kamusal alanda özel hayat korumasının sıfıra ineceğini bu nedenle özgürlük kısıtlamasından bahsedilmemesi gerektiğini, anayasa hukuku hocalarının da bu doğrultuda görüş bildirdiğini ve sistemin genel suçla mücadele ve önleyici faaliyetler açısından yararlı olduğunun ve olacağının resmi verilerle sabit olduğunu, mobese sisteminin salt suçluları izlemek için değil süphelilerin ve mahkumların kötü muamele görmemelerini sağlamak için izlenmelerini sağladığını, birimler arası iletişimi sağlayarak bilgiye hızlıca ulaşma hızlı iletişim vs. açısından yararlı olduğunu düşünüyorum.

Diğer tüm görüşlere de saygılıyım ve dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Farklı görüşlerin olması tartışma ve fikir alışverişi bakımından güzel. Mesela Sayın Ergin'in bahsettiği Anayasa Mahkemesi kararının bu sisteme etkili olamayacağını düşünüyorum fakat başka vakalarda kullanılmak üzere aklıma not ettim.

Saygılar
Old 14-08-2006, 00:40   #75
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Bununda mı gerekçesi terör? Kamu yararı bunda da mı var? Münferit mi?

Tokat'a Savcılıktan İnceleme; 3 Suç Duyurusu
İHD, MAZLUMDER Ankara'da, Diyarbakır Barosu Diyarbakır'da, Yurtsever Cephe İstanbul'da, "bir iki bomba attırdım" diyen emekli general Tokat'la ilgili suç duyurusunda bulundu; olayların ortaya çıkarılmasını istedi. Diyarbakır Savcılığı inceleme başlattı.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
31/07/2006 Tolga KORKUT
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (Ankara-İstanbul-Diyarbakır) - İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Yusuf Alataş ve İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Başkanı Ayhan Bilgen Ankara'da, Diyarbakır Barosu Diyarbakır'da, Yurtsever Cephe Hukukçular İnisiyatifi de İstanbul'da, "hakimleri ve memurları hizaya getirmek için bir iki bomba attırdığını" söyleyen emekli Korgeneral Altay Tokat hakkında bugün suç duyurusunda bulundu.

Bu arada, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı da, Tokatl'a ilgili inceleme başlattı. Savcılık, inceleme sonucunda dava açarsa, Tokat, yeni Ceza Yasası'nın (TCK) 257 ve 170. maddelerindeki içeren "görevi kötüye kullanma" ve "genel güvenliği kasten tehlikeye sokma" suçlarından 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanacak.

Diyarbakır Barosu bombalamaların ortaya çıkarılmasını istedi

bianet'in görüştüğü Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu, Diyarbakır Yönetim Kurulu'nun kararıyla, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na bugün suç duyurusunda bulunulduğunu açıkladı.

Baro, Tokat'ın "Anayasal düzeni değiştirmek, yargı görevini yerine getiren hakim ve savcıları korkutmak ve yıldırmak amacıyla bombalama eylemi; yargıyı etkilemek; görevi kötüye kullanmak"tan yargılanmasını istiyor.

Tanrıkulu, başvuru dilekçelerinde, geçmişe yönelik bombalama eylemlerinin ortaya çıkarılmasını istediklerini de ekledi.

Alataş ve Bilgen: Tokat suçu övmekle kalmadı, suça teşvik etti

Alataş ve Bilgen de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdikleri suç duyurusu dilekçelerinde, Tokat hakkında soruşturma başlatılmasını, onunla birlikte suça karışanların ortaya çıkarılacak suçlarla ilgili yargılanmasını ve cezalandırılmasını istedi.

İki hak savunucusu, Tokat'ın şu suçları işlediğini söylüyor:

* Suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurma

* Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit

* Yargı görevi yapanı etkileme

* Halkı kin ve düşmanlığa tahrik

* Görevi kötüye kullanma

* Suç ve suçluyu övme

Alataş ve Bilgen de Tokat'ın sözünü ettiği bombalama ve saldırı olaylarının ortaya çıkarılmasının önemli olduğunu dilekçelerinde belirtti.

"Asıl önemli olan, Altay Tokat'ın emriyle gerçekleşen eylemlerin hangilerinin olduğu ve bu eylemlerde kaç kişinin yaşamını yitirdiği ya da yaralandığının tespitidir. Çünkü gerçekleştirildiği ifade edilen bombalama ve saldırı olaylarının nerelerde, ne zaman ve nasıl gerçekleştirildiği bilinmemektedir.

"Bu eylemlerde Şemdinli örneğinde olduğu gibi ölüm ya da yaralanma olaylarının meydana gelip gelmediği bilinmemektedir. Bu yüzden, adı geçenin görev döneminin mercek altına alınıp, tüm olayların kuşkulu bir yaklaşımla araştırılması zorunludur.

"Üst düzey bir askeri yetkili olması dolayısıyla Altay Tokat'ın beyanlarından sonra bölgedeki olaylarla ilgili resmi açıklamaların hiçbirisinin inandırıcılığı kalmamıştır. Tüm olayların bağımsız ve tarafsız olarak araştırılması, resmi devlet kurumları adına bundan sonra yapılacak olan açıklamaların inandırıcılığı yönünden de son derece önemlidir."

Yurtsever Cephe: Sessiz kalmak onlardan yana olmak demek

Yurtsever Cephe Hukukçular İnisiyatifi de, bugün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak Genelkurmay Askeri Mahkemesi Savcılığı'na gönderilmek üzere Altay Tokat hakkında suç duyurusunda bulundu.

İstanbul Barosu'ndan beş avukatın Ozan Gülhan, Evren Demircan, Bilge Han, Can Acılıoğlu, Fulya Durak, Mahir Arduç'un imzalarını taşıyan suç duyurusunda, Tokat şu suçlarla suçlanıyor:

* Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması

* Kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanma

* Askerleri itaatsizliğe teşvik

* Yargı görevi yapanı etkileme

* Devletin kurum ve organlarını aşağılama

* Halkı kin ve düşmanlığa tahrik

* Suçu ve suçluyu övme

Hukukçular, dilekçelerinin sonunda şöyle dediler:

"Adalet duygusunun yıpratılmasına, hizaya getirilmeye çalışılmasına, halkların kin ve nefretle doldurulmasına izin vermeyeceğiz. Altay Tokat'ın ve onun gibilerin elini kolunu sallayarak hareketlerine devam etmesine ve bunları övünerek anlatmasına sessiz kalmak, onlardan yana olmak anlamına gelmektedir. Biz, ülkenin yurtsever hukukçuları, sessiz kalmayı değil; barıştan ve kardeşlikten yana mücadele etmeyi seçiyoruz." (TK)
Konuyla İlgili Diğer Haberler
Old 19-08-2006, 00:45   #76
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan ABD de hakimler varmış!!!

Cuma, Ağustos 18 2006 @ 12:11 ÖS
Telefon ve Email İzleme--> Yetkisiz
ABD'de Federal yargıç Anna Diggs, 11 Eylül sonrası Bush Yönetimini'nin terörle mücadele amacıyla başlattığı telefon ve elektronik posta izleme programını iptal etti: "Yargı kararı yok. Temel özgürlükleri vahim şekilde ihlal ediyor. Bu kadar yetki olmaz."


BİA Haber Merkezi
18/08/2006 BİA (Detroit) - Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) Federal bir yargıç, terörle mücadele amacıyla Bush Yönetimi'nin 11 Eylül saldırılarının hemen ardından başlattığı telefon dinleme programının yargı kararı olmadan sürdürülemeyeceğine karar verdi.

Lemonde.fr sitesinde yer alana habere göre, Beyaz Saray "terörle mücadelede en yaşamsal ve etkili araçlarından biri" ile ilgili karardan hiç de memnun değil. ABD Adalet Bakanlığı, karara derhal itiraz etti. Kararın yürütülmesi de, 7 Eylül'e bırakılan gelecek duruşmaya kadar durduruldu.

"Temel özgürlükleri vahim şekilde ihlal ediyor"

Söz konusu program, bir elektronik istihbarat örgütü olan ABD Ulusal Güvenlik Ajansı'na (NSA) ABD ile dış dünya arasında yapılan tüm telefon ve elektronik haberleşmeyi yargı kararı olmaksızın izleme olanağı sağlıyor.

ABD'de medeni özgürlükleri savunan birçok kuruluş ve dernekse, uygulamanın Anayasaya aykırı olduğunu duyurarak, Detroit Federal Mahkemesi'ne şikayette bulunmuştu.

Kararında kadın yargıç Anna Diggs, "ABD'nin kurucularının niyeti, hiçbir zaman Cumhurbaşkanına bu kadar sınırsız yetki vermek olmadı. Hele ki, eylemleri temel özgürlüklere ilişkin düzenlemelerde sıralanan ilkeleri vahim şekilde gözardı ediyorsa" diye belirtti.

"Söz konusu olan Anayasayı korumaktır"

Hakim Diggs, Kongrenin, 1978'de kabul edilen ve düzenli şekilde değiştirilen Dış İstihbarata ilişkin İzleme Yasası'nda (Foreign intelligence surveillance Act-FISA), telefon yoluyla casusluk faaliyetlerinin esaslarını açık şekilde ortaya koyduğunu belirterek, "örneğimizde, Başkan (Bush) kesin olarak FİSA'nın yasakladığı şekilde hareket etmiştir" dedi.

ABD Yönetimi'nin işlemin iptaliyle ilgili başvuruları "devlet sırrı" adına reddetmesini istediği Hakim Diggs, dinleme programının artık sır olmaktan çıktığını bildirdi.

44 sayfalık kararından Diggs, "Kamu çıkarı çok açıktır. Söz konusu olan Anayasa'yı korumaktır" diye ekledi. (EÖ)
Old 19-08-2006, 00:51   #77
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Münferit demeyin sıra size de gelebilir

Perşembe, Ağustos 17 2006 @ 06:47 ÖS
Soruları polis sorar!

Muhtar Çiğdem Nalbantoğlu, Beyoğlu'nda üzerini arayan polislere 'Neden' diye sorunca başına gelmeyen iş kalmadı

Beyoğlu'nda kimlik kontrolü ve üst araması yapan polise 'nedenini' soran Çiğdem Nalbantoğlu, darp edildiğini ve ağır hakaretlere uğradığını ileri sürdü.

Mor Çatı Kadın Sığınağı kurucularından olan Gümüşsuyu Mahalle Muhtarı Nalbantoğlu, 11 Ağustos gecesi arkadaşlarıyla Beyoğlu'nda bir barda eğlendikten sonra saat 23.30 sıralarında, bir arkadaşıyla Sadri Alışık Sokağı'na geldi. Burada 'gece uygulaması' yapan polis, Nalbantoğlu ve arkadaşını kimlik kontrolü için durdurdu. Nalbantoğlu yaşadıklarını şöyle anlattı:

'Küfürlü konuşuyorlardı'

"İki kadın polis kimliğimi istedi ve çantamı aradı. Çantamda telefon numaralarının olduğu ajandamı görüp içine baktılar. Eski emniyet müdürü ve bazı polislerin telefonları vardı. 'Bu numaralar niye sende' diye sorunca muhtar olduğumu söyledim.

Ben de 'neden uygulama yaptıklarını' sordum. Yeni emniyet müdürünün bölgeyi travesti ve fahişelerden temizlemek istediğini söylediler. Küfürlü konuşuyorlardı. Çok şaşırdım. 'Siz de kadınsınız' dedim.

Beni itmeye başladılar. Çevredeki erkek polislere 'Şunun GBT'sine bakın' dediler. 'Buna hakkınız yok, ben suçlu biri değilim. GBT sorunlu olsa muhtar olamam' dedim. Etrafımı erkek polisler sardı ve ağır küfürler ediyorlardı, ayağıma, göğsüme, sırtıma vuruyorlardı. Şikâyetçi olacağımı söyledim. Yakındaki Taksim Polis Merkezi'ne yönelince uzaklaştırmaya çalıştılar. Zorlukla kendimi karakola attım."

Darp raporu aldı, şikâyet etti

Polis merkezinde emniyet müdürü olduğunu düşündüğü bir kişi tarafından hakaretlerin devam ettiğini ileri süren Nalbantoğlu, "Darp tespiti için hastaneye götürüldüm. Ellerim arkadan kelepçeli, önce Taksim İlkyardım sonra da Cerrahpaşa Hastanesi'ne gittik. Sabaha karşı karakola tekrar döndük. 'Görevli memura fiili mukavemet, hakaret ve alkollü olarak rezalet çıkarmak' suçlarından 50 YTL ceza kestiler. Hayatımda kendimi hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim" diye konuştu.

Nalbantoğlu, avukatı aracılığıyla Beyoğlu Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Beyoğlu Adli Tabipliği'nden dün verilen raporda, Nalbantoğlu'nun belinde, el bileğinin iç kısmında, sol üst kolun iç kısmında ekimozlar ve sol ayak bileğinin arka kısmında hassasiyet olduğu belirtildi.

Arama yasal mı?

Beyoğlu Kaymakamı Kamil Başar, tutanaklarda Nalbantoğlu'nun alkollü olduğunu ve polislere hakaret ettiğinin yazılı olduğunu söyledi. Başar, "Olay Çiğdem hanımın söylediği gibiyse üzücü. Şikâyet olmadan harekete geçemeyiz" dedi.

Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü yetkilileri de iddiaları yalanlayarak muhtar Nalbant-oğlu'nun olay gecesi alkollü olduğunu ve görevli memurlara hakaret ettiğini ileri sürdü. Yetkililer, o gece üst arama için kaymakamlıktan izin belgesi aldıklarını söyledi. Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu'na göre polisin kendini tanıtarak kimlik sorma yetkisi var. Ceza Muhakemesi Kanunu'na göreyse arama için hâkim, savcılık ya da mülki amirin yazılı emri şart. Polisin bu emri de aradığı kişiye göstermesi ve nedenlerini açıklaması gerekiyor.

DEMET BİLGE ERGÜN
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=196065
Old 21-08-2006, 18:53   #78
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan NE ZAMAN ADAM OLURUZ: Evrensel hukuk ilkelerini her zaman, herkes için savunduğumuzda

Pazar, Temmuz 23 2006 @ 12:47 ÖÖ EEST

Ulusal güvenliği dinliyorlar farkında mısınız!

Fatih Altaylı buyuruyor: Genelkurmay'daki orgeneraller dahil, üst rütbeli subayların "dinlendiği" kesinleşti.
Dinleyenlerin "Genelkurmay'dan" olmadığı da.
Rezaletin patlaması tümgeneral Reha Taşkesen'in istifasıyla oldu.
Taşkesen'in özel hayatıyla ilgili bazı unsurlar dinlemeyle ortaya çıktı. Taşkesen de "emekliliğini" istedi.

Şimdi bazı gazeteler ve yazarlar konuyu "karı-kız" muhabbetine indirgeme çabası içinde.

Ergun Babahan "Orduda kadın erkek ilişkisi tüm dünyada sorunlu" demiş dün ve eklemiş "Bu ülkeler kadınların tacizine yönelik olayların üzerine şiddetle gidiyor."

Bu kadar önemli bir olaya, ne kadar "acayip" bir bakış açısı.

Ortada bir şikâyetle ortaya çıkan bir taciz, bir seks skandalı yok.

Taşkesen Paşa'nın bu yönde bir olayı varsa o elbette soruşturulur, cezalandırılır.


Ama burada önemli olan gözden kaçırma çabası var.
"Birileri Türk ordusunun komuta kademesini dinliyor."
Generaller çok önemli "savunma" konularını da konuşuyor olabilir.
Ya da "özel hayatlarını" telefondaki arkadaşları ile paylaşıyor olabilirler.

Bunların "gizlice" dinlenmesini "kadın kız meselesine" nasıl indirebiliriz.

Bu dinlemeler sonucunda "çok gizli askeri bilgiler" de dışarı sızabilir.

Ya da ordunun üst kademesi özel hayatları nedeniyle "şantaja açık" bir hale gelebilir.

Dinlenen telefon kendi telefonları olsaydı Ergun Babahan dün yazdığı bakış açısını koruyabilir miydi!

Üstelik askerlerin "ulusal güvenlik" nedeniyle çok daha "kritik" bir konumda olduklarını da unutmamak gerek.
Bir ülkenin "ulusal güvenliğini" sağlamakla yükümlü kurum "birileri tarafından" dinleniyor.Başka birileri de konuyu "bel altı" geyiğine çeviriyor.
Helal olsun.

Fatih Altaylı
Old 26-08-2006, 14:48   #79
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan MOBESE çuvallıyor mu?

Pazartesi, Temmuz 10 2006 @ 08:04 ÖÖ EEST

MOBESE çuvallıyor mu?

Bundan bir yıl önce hizmete sokulan Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu (MOBESE) adlı sistemin gerek uzman personel, gerekse altyapı yetersizliği nedeniyle atıl durumda bulunduğu öne sürüldü.

İstanbul Emniyeti tarafından İl Özel İdaresi'ne yaklaşık 50 milyon YTL'ye aldırılan MOBESE sisteminin tam anlamıyla çalışmadığı iddia edildi. 17 Haziran 2005'te Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu'nun katılımııyla hizmete giren MOBESE sisteminin polis hizmetlerine hiçbir yenilik getirmediği belirtildi.

Sistemin en çok güvenilen kısmı olan 'Mobil Karakol Birimi' nin ise tamamen kullanılmaz halde olduğu öğrenildi. İstanbul'da pilot uygulama amacıyla kurulan sistem yaygınlaştırılarak Türkiye genelinde kullanılacaktı. Ancak bu sistemin bir yıl dolmasına rağmen, emniyet birimlerine sadece küçük bir katkı sağladığı tesbit edildi. İsminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir emniyet yetkilisi, MOBESE'nin en önemli unsurlarından olan "Mobil Karakol Projesi"nin bir yıl geçmesine rağmen hala hayata geçirilemediğini vurgulayarak "Mobil Karakol"u kullanabilecek donanıma sahip uzman personel yok denecek kadar az. Emniyetin işlerin ihızlandıracağı düşüncesiyle yüzbinlerce dolar harcanarak kurulan bu karakolların kullanımında da teknik sorunlar çıkacak. Bu sistem henüz kullanılamadığı için meydana gelebilecek teknik, idari ve adli sorunlar da hala çözülmüş değil" diye konuştu.

'KAMERALAR ÇALIŞMIYOR'

MOBESE'nin en önemsenen aparatı olan Şehir Görüntüleme Merkezleri'nin (kameralı direkler) de umulanın aksine genel güvenliğe katkısının çok az olduğunu belirten yetkili, bu kameraların gece görüş özelliği olmadığı için gün batımından sonra verim almanın neredeyse imkansız olduğunu iddia ediyor. Sadece işlek meydanlardaki kameralardan belirli bir metreye kadar görüntü alınabildiğini iddia eden yetkili Şehir Görüntüleme Kameraları ile ilgili şu iddiaları ortaya atıyor: "MOBESE kameraları yaklaşık 10 metrelik bir daireyi göremiyor. 2005 yılında Bağcılar'da bir vatandaşımız MOBESE kamerasının dibinde öldürüldü ve bu olayı kamera görüntüleyemedi. Polis, katili yine klasik yöntemlerle yakaladı."
http://www.haberx.com/n/259630/mobese-cuvalliyor-mu.htm
Old 28-08-2006, 15:23   #80
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Gözler 'terör'ün aynasıdır, özgürlük nedir bilmez onlar!

Cuma, Ağustos 18 2006 @ 04:49 ÖS

Gözler 'terör'ün aynasıdır, özgürlük nedir bilmez onlar!

BİR ADAM önceki gün ABD'deki bir havaalanında kontrol noktasına yaklaştı. Sırt çantasını indirdi. Parmaklarını çenesinde gezdirdi ve sigara içmenin yasak olduğunu bile bile elini sigara paketine götürdü. Çok geçmeden ciddi yüzlü iki görevli adamın yanına gelip biraz konuştuktan sonra, 'şüpheliyi' daha derin güvenlik araştırması için götürdü.

Bugünlerde özellikle İngiltere'de geçen hafta 'dev terör saldırısı alarmı' verilmesinin ardından ABD havaalanlarında böyle bir grup yanınıza her an gelip size 'kibarca terörist muamelesi yapabilir ve güvenlik kontrolü için gelmenizi isteyebilir' ve bunun tek sebebi elinizle saçınızı sık düzeltmeniz, yüzünüzü kaşımanız, garip bakışlarınız ya da yürüyüşünüz olabilir. Zira ABD'deki onlarca havaalanına 'konuşlandırılan' ve yönetimin memnuniyeti sonucu sayıları ve eğitim süreleri artırılarak daha fazla havaalanına yerleştirilecek olan Ulaşım Güvenlik Yönetimi'ne bağlı 'davranış denetleme yetkililerinin' davranışlarınız hakkında ne düşüneceği ziyadesiyle önemli. İsrail güvenlik birimlerinden kopya edilen bu 'uzman' ekipler kaşınıza gözünüze bakarak sizden rahatlıkla şüphelenebiliyor. Bu ekiplerin silahla, sopayla da işi yok. Onların tek görevi insanların yüzlerini ve davranışlarını izlemek. Uygulama emekleme döneminde olsa da şimdiden tepki toplamaya başladı bile. İnsan hakları kuruluşlarına göre bu, ırkçı kategorilendirmenin yeni bir versiyonundan başka bir şey değil.

New York Times

http://birgun.net/index.php?sayfa=63...353#haber_basi
Old 06-09-2006, 17:58   #81
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan 3 yılda çocuklar mı değişti !!!

'Birader'e güle güle!
24-10-2003 Radikal // ATİLLA ESAT ÇOLAK

Trabzon İskenderpaşa İlköğretim Okulu'nda öğrencileri 'her an gözleyebilmek' için konulan kameralar söküldü

TRABZON - Trabzon İskenderpaşa İlköğretim Okulu'nda öğrencilerin kontrol edilebilmesi için binanın çeşitli yerlerine yerleştirilen kameralar söktürüldü. Okul Müdürü Mustafa Seyhan, Trabzon'un en kalabalık eğitim kurumlarından biri olan İskenderpaşa İlköğretim Okulu'nun beş katlı binasında giriş kapılarını, tüm koridorları ve bahçeyi kameralarla donatmıştı.

Seyhan, bazı velilerin tepki gösterdiği kameralı sistemin öğrencileri denetim altında tutmak ve istenmeyen olayları önlemek amacıyla kurulduğunu savundu. Ancak olayın dün gazetelerde yer alması üzerine kameralar tek tek sökülürken, İl Milli Eğitim Müdürlüğü de konuyla ilgili soruşturma başlattı.

Uzmanlar 'olmaz' dedi.

Trabzon İl Milli Eğitim Müdürü Selim Yavuz Sandıkçı, "Müdür bunu ne kadar iyi niyetle yapmış olsa da, konuştuğumuz uzmanlar, kameraların öğrenciler üzerinde olumsuz etki yaratacağını bildirdi. Biz de söktürdük.

Olayın detaylı olarak incelenmesi için de müfettişler görevlendirdik" dedi.
Old 08-09-2006, 15:33   #82
bertrand

 
Varsayılan

Selam,

Şahsen mobese kameralarından rahatsız olmadığım gibi kişisel olarak yerleştirilmelerinde geç bile kalındığını düşünüyorum.

Ancak bunu düşünürken bir taraftanda adını hatırlayamadığım yabancı bir siyaset bilimcinin aklıma şu sözleri gelmeden edemiyorum: " Öyle bir noktaya gelinir ki otoriter rejime geçiş sürecinde insanların özgürlükleri, farkettirmeden ve hatta kendi rızalarıyla ellerinden alınır..."

Saygılar...
Old 15-09-2006, 17:59   #83
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Yazar Mustafa Mutlu'nun yazısından alıntıdır

Havacılık ve güvenlik uzmanları oturmuşlar, olası bir terör eylemini önlemek için çareler üretmişler.

Bunlardan biri ve en önemlisi de; havaalanlarındaki ve uçaklardaki tuvaletlere kamera ve mikrofon yerleştirilmesiymiş.

Çözüme bakın:

Bağırsaklarınız bozuk ve uçaktasınız.

Tuvalete girdiniz, çıkardığınız nahoş seslerle rahatlamaya çalışıyorsunuz.

Pilotlar da bir yandan işlerini yapıp, diğer yandan sizi izliyor ve dinliyor...

Küçük tuvaletini yaparken deliği isabet ettiremeyenleri de uyarıyor:

- Çişini yere yapma beyim, ayıp ayıp!
***

Allah’ım; bizi nasıl bir dünya bekliyor!

Bu gidişle insanlığı terör değil ama terör korkusu mahvedecek...



http://www2.vatanim.com.tr/root.vata...ryid=4&wid=102


Alıntı:
Ancak bunu düşünürken bir taraftanda adını hatırlayamadığım yabancı bir siyaset bilimcinin aklıma şu sözleri gelmeden edemiyorum: " Öyle bir noktaya gelinir ki otoriter rejime geçiş sürecinde insanların özgürlükleri, farkettirmeden ve hatta kendi rızalarıyla ellerinden alınır..."


Sayın bertrand,

Ben sözünü ettiğiniz siyaset bilimcinin söylediklerine benzer düşündüğüm için bu konuyu açtım zaten. Denetleme-Gözetleme-İzleme ile ilgili bulabildiğim, haberleri buraya aktarma nedenim de o...Bunlar benim bulabildiğim sadece...

Düşünebiliyormusunuz küçücük çocukların parmak izleri alınmakta, her yerde çekimleri yapılmakta vs.vs.

Mustafa Mutlu'nun yazısını yukarıya aktardım. İşin sonu buraya kadar geldi işte...Tuvalete bile koyabilecekler...

Bilim kurgu roman ve filmlerinde okuyup izlediklerimiz gerçekleşiyor birbir...Büyük Birader haklı mı?

Saygılarımla
Old 22-09-2006, 17:58   #84
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Tuvaletinizi yaparken kameraya alınmak istermisiniz?

Bir önceki mesajımda artık tuvalete bile kamera ve mikrofon konulacağına dair, gazeteci Mustafa Mutlu'nun yazısına yer vermiştim.O mesajdan sonra yaklaşık 300 defa okunmuş bu forum...Ve bir kişi bile yanıt yazmamış...Razıyız galiba...

İlginç...

Saygılarımla
Old 26-09-2006, 17:54   #85
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan güvenlik kaygısının sonuçları

Merhaba,
Güvenlik kaygısının ve bu kaygının sürekli olarak tetikte tutulmasının yarattığı çarpık uygulamalardan biri de MOBESE, bence.
İzleme/dinleme vs. için bir yasa çıkardıklarını düşünelim. Şimdi, bu iş yasal oldu diye hukukçular susacak mı? Yasallık yanında meşruiyet aranmayacak mı?

Vatandaşlarını suça karşı korumak devletin görevi ise, devlet bu görevin yerine getirilmesini her yolla sağlayabilir mi? Bizi dinlemek, izlemek yerine güvenlik güçlerinin eğitimine, arttırılmasına kaynak sağlayamaz mı? Birileri MOBESE'den rahatsız olmuyor diye bunun meşruiyetini ve gidebileceği yerleri, sonuçlarını tartışmayacak mıyız? Yarın tuvaletlerde bizleri dinlerlerken " 47899544 sayılı yasa uyarınca ve güvenliğimiz için bunu yapıyor yüce devletimiz" mi diyeceğiz?

Bu tür uygulamalar gözümüze çarptıkça biribirimize daha az güvenip olur olmaz meselede komşumuzu ihbar edip biribirimizin polisi mi olacağız?

Birşeyin niye yapıldığı önemlidir, ancak nasıl yapıldığı, yani yöntem sorunu daha önemlidir. Devlet, bizim güvenliğimizi kişisel hak ve özgürlüklerimizi kısıtlayarak sağlamamalıdır. Başka çözümler bulmalıdır, bu konuda çalışan birçok uzman olmalı.

Güvenlik telaşının ABD'yi, İngiltere'yi ne hale soktuğunu görüyoruz. "Doğulu" birisi olarak vize almayı deneyin,bakalım.

Sokakta arkadaşınızla yürürken polis sizi "şüpheli" gördü diye kimliğinize bakabilsin mi? MOBESE'de "şüpheli" davranışlar sergilediğiniz için telefonunuzu da dinlesin o zaman.

Bu iş sadece bir yasallık işi olamaz, aynı zamanda bir meşruiyet işidir.

Saygılar.
Old 03-11-2006, 16:06   #86
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Britanyalı Birader

02/11/2006
Britanyalı Birader iş başında

Türkiye'de sokaklara, okullara, üniversitelere ve çeşitli kurumlara yerleştirilerek, günlük hayatımıza ve özel alana nüfuz eden 'Mobese' kameralarının yaygınlaşan varlığı tartışılırken, George Orwell'in ünlü romanı '1984' İngiltere'de gerçek oluyor. İngiltere'de yayımlanan bir çalışmanın sonuçları oldukça çarpıcı. Buna göre İngiltere vatandaşlarını gizlice en fazla izleyen ülke.

'TERÖRLE SAVAŞ' FİNANSMAN
Çalışmada, sokakları, binaları, telefonları kısacası İngilizlerin her yanını saran gizli izlemenin inanılmaz boyutlara ulaştığına dikkat çekilerek 'terörle savaş' finansmanıyla mahremiyeti ortadan kaldırarak herkesin potansiyel suçlu olarak görülmesine neden olduğu belirtiliyor. Raporda, ülkenin, milyonlarca yaşamın rutin bir biçimde izlendiği ve beşikten mezara kadar takip edildiği bir Büyük Birader ülkesine dönüştüğü uyarısında bulunuluyor.

Hükümete bağlı olarak çalışan ve vatandaşların mahremiyeti ile ilgili ilkelerin ihlal edilip edilmediğini denetleyen Enformasyon Komisyonu'nun üyesi Richard Thomas, İngiltere'de hem devlet hem de dev şirketler tarafından vatandaşlar hakkında milyonlarca bilginin alındığını ve veri tabanlarında depolandığını belirtti. Komisyon tarafından yapılan araştırma, gelecek 10 yılda, bu gizli izleme hükümetin 'terörle savaşı' gerekçe göstermesiyle ülkenin her yerini kaplayacağını öngörüyor. Raporda, "CCTV (kapalı devre televizyon sistemi) kameraları, biyo-metrik veritabanları ve izleme teknolojilerinden oluşan kombinasyon, aslında İngiltere ve ABD'nin terörle savaşıyla finanse edilen çok daha geniş bir incelemenin bir parçası olarak görülebilir. Aynı mekan ve zamanda milyonlarca insanın hareketleri birbirlerine bağlanmış 'akıllı' sistemlerin kullanımı ile izlenebilir" deniliyor.

Rapor, Londra'da dün düzenlenen uluslararası mahremiyet konulu bir konferans öncesinde yayımlandı ve İngiltere'nin demokratik ülkeler arasında vatandaşlarını en çok izleyen ve casusluk yapan ülke konumunda olduğunu ortaya koyuyor. İngiltere'nin vatandaşlarını izlediğini ortaya koyan 140 sayfalık rapor, akademisyenler ve uzmanlardan oluşan İzleme Çalışmaları Ağı tarafından hazırlandı. Rapor, gizlice izlenen bir toplumu, teknolojinin yaygın ve rutin olarak insanların eylemlerini hareketlerini kayıt etmek ve izlemek üzere kullandıl-dığı bir toplum olara tarif ediyor. Bu, sistematik bir izmeyi ve yolculukların ve kamu hizmetlerinin kaydedilmesini, otomatik CCTV kameraları kullanımını, alışveriş alışkanlıklarının ve finansal hareketlererin analizini içeriyor. Çalışmaya göre gelecek yıllarda izleme çok daha fazla yaygınlaşacak ve daha da görünmez bir hal alacak ve sıradan insanlar asla izlendiklerini farkedeme-yecek. Thomas, iki yıl önce sarfettiği 'birbirini gizlice izleyen bir topluma doğru uyurgezer bir şekilde ilerlediğimiz' yönündeki sözlerinin gerçek olmaya başladığını belirtti. Thomas, "Bugün, artık gizlice izleme her yanımızı sardı. İzleme faaliyetleri kasıtlı kullanılabiliyor ve bundan çıkar sağlanıyor" diye konuştu.

'GÜVENSİZLİK ORTAMI YARATIR'
Thomas, ne kadar çok bilgi toplanırsa o kadar fazla özel alana girildiğini ve bunun da insanların yaşamlarına doğrudan etkisi olan birtakım kararlara tesiri olduğunu belirtiyor. "Ciddi sonuçlar doğman hatalar kolaylıkla yapılabilir. Yanlış eşleştirmeler ve kimlikle ilgili yapılan hatalar, yanlış gerçekler veya sonuç çıkarmalara götürebilir, şüphelerin gerçek gibi algılanmasına neden olabilir ve güvenlik ihlallerine yol açabilir" diyen Thomas, "Çizginin nerede çizileceği yönündeki tartışma yaratmak gerekiyor" ifadesini kullandı.

Thomas, sorunun sadece sokaklar ve diğer yerlerde kameralarca izlenmek olmadığını belirterek, "Cep telefonunu, kredi kartımızı her kullandığımızda, her internete girişimizde, elektronik alışveriş yaptığımızda, otomobilimizi her kullandığımızda hakkımızda daha çok bilgi toplanıyor" dedi. Thomas, dizginsiz ve aşırı bilgi toplamanın toplumda güvensizlik ortamı yaratacağı uyarısında bulundu. Devletin özel alana aşırı nüfuzu son birkaç gündür şiddetli tartışmalara konu oluyor. Önceki gün, hükümet, 2010 yılındaki insanlara ilk kez gelirlerinin ve cinsel tercihlerinin sorulacağı gelecek nüfus sayımı uygulaması ile ilgili olarak büyük bir tepkiyle karşılaştı. Dış Haberler

» Göz hapsinin inanılmaz boyutları
■ İngiltere'nin DNA veritabanı yaklaşık 3,5 milyon insana ait örneği kapsıyor.

■ İngiltere genelinde 4,2 milyon CCTV (kapalı devre televizyon sistemi) kamerası var. Bu her 14 kişiye bir kamera düşmesi anlamına geliyor.

■ 2002'den bu yana İngiltere'de işe giriş için 8 milyondan fazla suç kaydı kontrolü yapıldı.

■ Yollardaki araç plakları okuyucularının sayışınım 2008'e kadar 50 milyona çıkarılması planlanıyor.

■ İngiltere'de yaklaşık 216 şirket ortak bir bilgi paylaşımı anlaşması yaptı. Bu ortak veritabanı 26 milyon kişinin bilgilerini içeriyor.

■ Parmak izi veritabanı 6 milyon.

■ Bir İngiliz her gün 300'den fazla kameraya yakalanabilir.

■ 2002 yılı sonu itibariyle kamu düzenini sağlayan kurumlar, cep telefonu operatörlerine 400 binden fazla bilgi alma başvurusu gerçekleştirdi.

■ Nisan 2005'te yaklaşık 631 yetiştkin ve 5 bin 751 çocuk elektronik ortamda fişlendi.

» Kullanılan temel izleme teknikleri
■ Binaları, alışveriş mağazalarının yoğun olduğu caddeleri ve yerleşim alanlarının video kameralar aracılığıyla izlenmesi. Otomatik sistemler, yüzleri ve araç plaka numaralarını tanıyabiliyor.

■ Tüketim alışkanlıkları yazılım prog-ramlarınca şirketlere satılıyor.

■ Elektronik izleme araçları şartlı tahliye ile salınan suçluları izlemek için kullanılıyor.

■ Polis tarafından yakalanan herkesin sonradan serbest kalsa dahi DNA örneği alınarak veritabanına konuluyor.

■ Yurt dışı seyahatleri bilgisi saklanıyor.

■ Okullara yerleştirilen akıllı kartları ile çocukların nerede olduklarını, ne yediklerini hangi kitapları taşıdıkları belirleniyor.

■ Telefon görüşmeleri, e-postalar ve in-ternektkullanımınde geçen bazı kelimeler veya parçalar İngiliz ve ABD istihbarat örgütlerince ayıklanabiliyor. İngiliz hükümeti, yeni bir sistem üzerinde çalışıyor. Bu sistem parmak izi ve iris taramalarını barındıran biyometrik sistemli kimlikleri kapsıyor. Tüm bunların yanı sıra polis teşkilatı, suç oranının yüksek olduğu yerlerde ordunun kullandığı türden casus uçakları kullanmayı planlıyor.

http://www.birgun.net/index.php?sayf...442#haber_basi
Old 06-11-2006, 19:58   #87
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Kameralar Suç Oranını Düşürmüyor

Biri bizi tam 45 milyon kamerayla gözetliyor

Dünyada 130 kişi başına 1 güvenlik kamerası düşüyor. Rekoru elinde tutan Londra’da 2 milyon kamera bulunuyor. Bir İngiliz günde ortalama 300 kez kameralar tarafından görüntüleniyor


06.11.2006



Genç iri yapılı bir adam lüks mağazaya adımını atar atmaz kameralar hemen yüzüne odaklanıyor. Yüz hatları ve göz bebekleri analiz ediliyor. Sistem, veri tabanından mağaza giren kişinin kimliğini belirliyor. Hoparlörden “Hoş geldiniz Bay Brown” sesi yükseliyor. Bay Brown, evlilik yıldönümü için eşine bir hediye alıp apar topar mağazadan çıkıyor. Aldığı ipek giysinin üzerindeki radyo vericisi sürekli olarak uydulara Bay Brown’un hareketlerini bildiriyor. 4 dakika uzaklıktaki otoparka yürüyene kadar 6 kez kapalı devre güvenlik kameraları tarafından görüntülenen Bay Brown, eşini 1.5 saattir beklettiği için çok gergin ve acele ediyor. Teröristlerin şüpheli davranışlarını tanımaya programlı kameralar uyarı sinyali vermeye başlıyor. Bay Brown otomobile binince gaza yükleniyor ve 2 kez hız sınırını aşıyor. Hız kameraları Brown’un plakasını merkeze aktarıyor. Sistem, DNA ve kimlik veri tabanını otomatik olarak inceliyor. Ve “şüpheli davranışlarda bulunan” Bay Brown’un terörist Bay Black ile 12 yıl önce lisede aynı sınıfta olduğu ortaya çıkıyor. Sistem alarm veriyor: Bay Brown saldırı hazırlığında olabilir! Polis, GPS sisteminden aracın konumunu belirliyor ve tek suçu eşini bekletmek olan Bay Brown yaka paça gözaltına alınıyor.

FİLM DEĞİL GERÇEK

Tüm bunları, 2054’ün dünyasını anlatan Tom Cruise’un Azınlık Raporu filminden bir kesit olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz... İngiltere Enformasyon Komisyonu’nun hazırladığı 140 sayfalık rapora göre, izleme sistemlerinin anavatanı İngiltere’de 10 yıl sonra bu manzaralar günlük hayatın parçası olacak. Geçen yıl MOBESE izleme sistemini devreye sokan Türkiye’de de 20-30 yıl sonra benzer görüntülerle karşılaşma ihtimali oldukça yüksek... Devlet otoriteleri, güvenlik kameralarının suç ve terörle mücadelede önemli bir rol oynadığını savunuyor. Sivil toplum örgütleri ise kameraların aslında suçu önleyemediğini gerekçe gösterip “İnsanların kişisel özgürlük alanlarına müdahale eden izleme sistemlerinin asıl amacı kitleleri yönetmek. Otoriteler, kamu üzerindeki güçlerini ve çıkarlarını korumak amacıyla insanları 24 saat izliyor” iddiasında bulunuyor. Tüm bu tartışmalara daha iyi kavramak için izleme sistemlerinin hayatımıza nasıl girdiğine bir göz atalım.

* İlk kapalı devre güvenlik kamerası 1942’de Alman Nazi Ordusu tarafından V2 füzelerinin denemeleri sırasında teknik hataları yakından görmek amacıyla kullanıldı.

* İngiltere, 1956’da Kraliçe’nin geçit töreni sırasında 4 güvenlik kamerası yerleştirerek kamusal alanda izleme sistemine geçiş yapan ilk ülke oldu.

* Günümüzde dünya genelinde 45 milyon adet güvenlik kamerası var. Yani her 130 insana 1 kamera düşüyor. İngiltere’de ise 4.2 milyon kamera bulunuyor. Londra’da bir İngiliz sokağa çıktığında gün boyunca 300 kez, yani 4.8 dakikada bir güvenlik kameralarına yakalanıyor. Her 14 İngiliz vatandaşına karşılık 1 kamera bulunuyor.

* 10 yıl içinde kamera sayısının dünyada 65, İngiltere’de 6 milyona çıkması bekleniyor.

* İzleme sistemleri sadece kent içi kameralarla sınırlı değil. Otoyollardaki hız kameraları dünyada hergün 150 milyon, İngiltere’de ise 35 milyon kez otomobillerin görüntüsünü alıyor.

* 5 yıl içinde AB ülkelerinde, trafiğin düzenlenmesi gerekçesiyle otomobillere uydu konumlarda (GPS) sistemleri takılması amaçlanıyor.

* Dünyada 2 milyar cep telefonu kullanıcısı var. Sinyaller aracılığıyla kişinin yeri 400 metrelik hata payıyla bulunabiliyor.

TERÖRİSTLER YAKALANDI


Şimdi en vurucu noktaya geliyoruz. Evet, güvenlik kameraları sayesinde önemli soruşturmalar daha kolay çözülebiliyor. Örneğin, Londra metro bombacılarının görüntüleri sayesinde suç ortağı olan 14 terörist kısa sürede yakalandı. Ancak kameralar, genel suç oranlarının düşmesini sağlamıyor. İngiltere İçişleri Bakanlığı’nın 24 bölgede yaptığı araştırmaya göre, kameralar sadece 1 bölgede suçun azalmasını sağladı. 13 bölgede ise suç arttı. 2 milyon kameranın bulunduğu Londra’da Eylül 2006’da kapkaç, gasp ve tecavüz dahil 84 bin 728 suç işlendi. Bu sayı Eylül 2001’de 81 bin 450’ydi...

Bu veriler, özgürlüklerin kısıtlandığı savunan sivil toplum örgütlerinin elini güçlendiriyor. Sonuç olarak İngiltere Enformasyon Komisyonu’ndan geçen hafta gelen şu kritik uyarıyı sadece İngilizler’in değil, aynı yolda ilerleyen tüm ülkelerin dikkate alması gerekiyor: “Terör ve güvenlik endişeleri yüzünden izleme sistemlerinin sayısı giderek çoğalıyor. 10 yıl sonra izlemeye alınmayan tek İngiliz vatandaşı kalmayacak. Özel hayat kalmayacak. Güvenliği sağlamak için derhal yeni stratejiler geliştirmeliyiz.” Kaynak: Financial Times, BBC, The Times, Metropolitan Police.

Aselsan izleme istemi kurdu

Aselsan tarafından suçla mücadele amacıyla geliştirilen “Kamu Güvenliği İletişim Sistemi” İzmir, Aydın, Muğla, Manisa, Uşak ve Denizli’de kullanıma geçti. 2009’da Ankara ve İstanbul’da kullanılmaya başlanacak olan 110 milyon dolarlık sistem şu yenilikleri getiriyor;

* Suç işlediği tespit edilen araçların uydudan takip edilmesini sağlanacak.

* Kırmızı ışık ihlalleri tespit edilecek.

* Ankara merkezli veri tabanında genel bilgi taraması, kayıp şahıs-araç bilgisi, araç ve silah ruhsatı sorgulamaları anında gerçekleştirilebilecek.

İstanbul’a 10 bin kamera konulacak

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün izleme sistemi MOBESE, Nisan 2005’te hizmete girdi. İlk etapta İstanbul geneline 575 kamera yerleştirildi. İstanbul Valiliği, kamera sayısının bu yıl 2 bine, en kısa sürecede ise 10 bine çıkarılacağını açıkladı. MOBESE’nin devreye girmesinin ardından ilk 6 ay içinde, 125 aracın plakası sorgulandı. Suça karışan 203 araç ele geçirildi. Aranan 475 kişi polis güçleri tarafından yakalandı.


http://www.vatanim.com.tr/root.vatan...3&Categoryid=7
Old 04-12-2006, 19:50   #88
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Ha Gayret ...Londra'ya Yetişmek Üzereyiz!

İstanbul'u izleyen kamera sayısı 1000'e çıkarılacak
Artan asayiş olayları karşısında personel açığını MOBESE (Mobil Elektronik Sistem Entergrasyonu) sistemiyle kapatmaya çalışan Emniyet, şehirleri kamerayla kontrol projesini yaygınlaştırıyor


04.12.2006


İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, geçen yıl İstanbul'da uygulamaya geçirilen sistemin, süratle yaygınlaştırılacağını açıkladı.

Aksu, İstanbul'un ardından ilk etapta MOBESE kurulacak illeri Ankara, Diyarbakır ve Gaziantep olarak sıraladı. Bu illerin ihale aşamasına getirildiğini belirten Aksu, proje için 2006'da 15 milyon YTL ayrıldığını, bu yıl 15 milyon YTL daha ayıracaklarını belirtti, İstanbul'daki kamera sayısının 360 olduğunu söyleyen Aksu, "Büyükşehir ile ilçe belediye başkanları söz verdi. Kamera sayısı lOOO'e çıkarılacak" dedi. Aksu'ya bütçe görüşmelerinde suçluların yakalanmasına katkı sağlayan MOBESE için, milletvekillerinden talep yağdı. Aksu, seçim bölgelerine bu sistemin kurulmasını isteyen vekillere İstanbul modelini örnek gösterdi.

İstanbul'da MOBESE için bütçeden tek kuruş harcamadıklarını kaydeden Aksu, 25 milyonluk maliyetin 20 milyon YTL’sinin il özel idaresince karşılandığını, 5 milyon YTL’sinin de sivil toplum örgütlerince üstlenildiğini söyledi. Aksu, başkanlarla yapılan toplantıda kamera sayısının belediye desteğiyle 1000'e çıkarılacağını da bildirdi.

http://www.vatanim.com.tr/root.vatan...1&Categoryid=1
Old 05-12-2006, 03:41   #89
jumeaux

 
Varsayılan

Bence kameraların devrede olmasının özel hayat ve kişilik haklarına aykırı bir yanı yok çünkü izlenen yerler zaten mahremiyet alanına girmiyor. Kamuya açık yerlerin izlenmesi kimin mahremiyetini ihlal edebilir ki? Ama örneğin bir sokağa yerleştirilmesi durumunda kamera sürekli belli bir evin içini kaydediyorsa veya görüntüler ifşa ediliyorsa kişilik haklarına tecavüz olabilir.
Old 05-12-2006, 23:12   #90
Av.Abdulkadir Yıldız

 
Varsayılan

Bence herkesin kafasına madenci fenerine benzer birer seyyar kamera takılsın ve bu kamera, yenidoğan bebeğin kafasına cerrahi müdahale ile sabitlensin. Böylece izlenemeyen hiçbir yer kalmaz ve suç oranı sıfıra düşer. O zaman hapishanelere de gerek kalmaz.
Suç ile mücadele için, suçun toplumsal kaynağına ve suçta devletin sorumluluğunun ne olduğuna bakmaya gerek yoktur. Eğer suç artıyorsa siz de güvenlik tedbirlerini artırırsınız olur biter.
Mesela okullarda öğretmenler, öğrenciler tarafından küçük düşürülüyor ve bu olay cep telefonu kamerası ile tüm ülkeye izlettiriliyorsa; bu çocukların nasıl bu kadar psikopat olduklarını araştırmaya hiç gerek yoktur. Bu sorunu çözmek için önce okullarda cep telefonlarını yasaklayın, sonra tüm sınıflara birer kamera koyun (en dönerlisinden olsun), en son da her sınıfın kapısına birer elektronik coplu polis koyun olsun bitsin.
Zaten, nü tablolar yapmakla ünlenen büyük ressam K.E "asmayalım da besleyelim mi" diyerek yolumuzu aydınlatmıştır. Demek istiyorum ki; tüm yukarıda anlattığım güvenlik tedbirleri de yetmezse "asarız" olur biter.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yaşamak Değil ,Bizi Bu Telaş Öldürecek.. Av.Habibe YILMAZ KAYAR Site Lokali 8 02-12-2007 02:15
Affet Bizi Heraklit! Av. Bülent Sabri Akpunar Hukuk Sohbetleri 0 30-01-2003 15:27


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09653592 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.