Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Kamilen (tamamen)ıslah harç sorunu.?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 05-04-2018, 07:29   #1
sailor1981

 
Varsayılan Kamilen (tamamen)ıslah harç sorunu.?

Tapu iptal davası bedel 50.000 TL gösterilerek açılmış, davayı ISLAH ile TENKİSE hasredeceğiz.
1-Islah ile verilen dava dilekçesinde bedeli 50.000 TL göstermek zorundamıyız?
2-Kamilen ıslah da harcın bazı makalelerde maktu olduğu emsal kararlar da ise harcın ikmali şeklinde bilgi var,sizce nisbi mi?
3-Yeni dava değeri 5.000 TL göstersek ıslah harcı hangi bedel üzerinden yatırılacak?
teşekkürler.
Old 28-02-2019, 16:56   #2
Av. Suat

 
Varsayılan

Harçlar kanununda TAM ISLAH HARCI adı ile bir harç türü yoktur.
Aslıda ıslah harcı diye bir harç türü de yoktur. Bkz harçlar kanunu
Mahkemelerin tam ıslahta istedikleri vaya aldıkları maktu veya başvurma harçları harçlar yasasına aykırıdır.
Tam ıslahta ilk davadan daha fazla bir değer gösterilmesi halinde aradaki farkın nisbi harcı ödenmektedir.
Tam ıslahta ilk dava değeri aşılmadığı müddetçe harç doğmayacaktır.

Yargıtay 2. hukuk dairesi E:2016/10193, K:2017/14570
Özet:HMK'nun 176 vd. maddelerinde, ıslahın harca tabi olacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. 492 sayılı Harçlar Kanunu'nda da ıslah harcı şeklinde bir harç türü yer almamaktadır. O halde sırf ıslah istemi sebebiyle harç alınamaz....
Bunun yanında, ıslah sonucunda, dava/talep konusunun miktar veya değeri artarsa ve artan miktar veya değer için harç ödenmesi gerekiyorsa, ancak o zaman harç ödenmesi/tamamlanması gerekir....
Old 08-06-2022, 17:33   #3
Mozkul

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/(7)22-2168
KARAR NO : 2019/395
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Mersin 5. İş Mahkemesi
TARİHİ : 19/09/2014
NUMARASI : 2014/260 - 2014/305
DAVACI : Ö.Y. vekili Av. L.H.T.
DAVALI : M. Büyükşehir Belediyesi vekili Av. H.E.K.
Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin 5. İş Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne dair verilen 22.11.2013 tarihli ve 2012/314 E., 2013/440 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi taraf
vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 26.05.2014 tarihli ve 2014/3465 E., 2014/11263 K. sayılı
kararı ile;
"... 1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi
delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizli görülmemesine göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bentlerin
kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine.
2- Davacı, davalı işyerinde 2001 yılında kadroya geçmeden önceki dönem mevsimlik işçi olarak çalıştığı hizmetlerinin
kıdemine sayılmadığını, 2011-2013 yıllarını kapsayacak 3. Dönem TİS’in geçici 4. maddesi gereği önceki işyerlerinde geçen
çalışmaların da davalı işyerinde geçmiş gibi kabul edileceğine dair düzenleme gereği derece ve kademe tespiti taleplerinin
kabul edildiğini ve yeni derece ve kademeleri dikkate alınarak ilk kadroya geçişlerinden itibaren TİS’den kaynaklanan ücret
farkı, yıpranma primi, ilave tediye farkı, ikramiye farkı ve vardiya zammı alacağının ödetilmesini istemiştir.
Davalı, davacıya sözkonusu hakların 2011-2013 yıllarını kapsayan TİS ile tanındığını, bu nedenle geçmişe yönelik olarak
talebini yerinde olmadığını, gerekli ödemelerin TİS’lere göre zaten yapıldığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının derece ve kademe tespitine dair kararların Yargıtay’dan onanarak kesinleşmesi nedeniyle yapılan
bilirkişi incelemesine göre 5 yıllık zamanaşımı süresi dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlave tediye ve TİS’den doğan alacakların faiz başlangıcı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda, mahkemece, davacının ilave tediye ve Toplu İş Sözleşmesinden doğan alacak taleplerinin kabulüne, ilave
tediye farkı ve TİS’den doğan tüm alacağının dava tarihi olan 01.10.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte
davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Ancak, ilave tediye alacaklarının, ödenme zamanı Bakanlar Kurulu
tarafından belirlenmekte, buna ilişkin karar yayınlanmaktadır. Mahkemece, ilgili Bakanlar Kurulu kararı getirtilerek, kararda
belirlenen tarihlerden itibaren, davalı işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan yasal faizi ile birlikte
tahsiline karar verilmesi gereklidir.

TİS’den doğan alacaklar yönünden de TİS de belirlenen oranlarda ve tarihlerden itibaren faizin başlatılması ve temerrüt
olgusunun burada da aranmaması gerekmektedir. Buna rağmen mahkemece, dava tarihinden itibaren yasal faize karar
verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
3- Davacı vekili, mahkemece hüküm altına alınan yıpranma payı alacağından indirim yapılması hususuna itiraz etmiştir. Her
ne kadar, yerleşmiş yargı kararlarında, yıpranma payının hüküm altına alınması sırasında, takdiri indirim yapılması ilke
haline gelmiş ise de, somut olayda, 2013-2015 dönemini kapsayan TİS’e dava konusu talepler konusunda hüküm koyan ve
dava açsın ya da açmasın tüm işçilere haklarını ödeyen işveren, yıpranma primini hiçbir indirim yapmadan ödemiştir. Bu
durumda, mahkemede hakkını arayan davacının, yıpranma primi indirimi alacağının indirim yapılarak hüküm altına alınması
nedeniyle eşitlik ilkesine aykırı olacak şekilde, alacağını eksik almasına sebebiyet verilmiş ve mahkemede hakkını arayan
işçi cezalandırılmış olmaktadır. Yıpranma pirimi alacağının takdiri indirim yapılmadan hüküm altına alınması hakkaniyete
uygun düşecektir.
4- Taraflar arasında davacının işçilik alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık
bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade
eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline
dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan
kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri
Kanununun 7 nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe
giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316
ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def'i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir.
Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca
savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı def'i cevap dilekçesi ile ileri
sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı def'inin ileri sürülmesi ve hatta ilk
oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı def'i ileri sürülmemiş ya da süresi içinde cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı def'i davacının açık muvafakati ile
yapılabilir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def'ine davacı taraf süre yönünden hemen ve
açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı def'i geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def'inin geçerli sayılabilmesi için davacının
açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten
sonra ileri sürülen zamanaşımı def'ine davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı def'i dikkate alınmaz.
Zamanaşımı def'inin, cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkün ise de bu itirazın yasal süresi içinde
yapılması ve yasada belirlenen ıslah harcının yatırılması zorunludur.
Somut olayda, davalı, 24.08.2013 tarihinde cevap dilekçesini ıslah ettiğini bildirerek ilk cevap dilekçesinde ileri sürmediği
zamanaşımı def'ini ileri sürmüştür. Ancak ıslah dilekçesi harçlandırılmadığından daha açık bir anlatımla yasaya uygun ıslah
yapılması için yatırılması gereken maktu harç yatırılmadığından yapılan ıslah geçersizdir. Bozmadan sonra ıslah
yapılamayacağından bu aşamadan sonra ıslah harcının yatırılmasıda sonuca etkili olmayacaktır. Mahkemece usulüne
uygun şekilde yapılmayan bu zamanaşımı savunmasına değer verilerek bilirkişinin yaptığı hesaplamayı kabul ederek
hüküm kurulması hatalı olup bozma nedenidir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.....”
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda
direnilmiştir.
TEMYİZ EDENLER : Taraf vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler
okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin Mersin İl Özel İdaresinde kadrolu işçi olarak çalıştığını, iş yerinde daha önceleri geçici veya
mevsimlik statüde çalışırken 11.12.2000 tarihli Başbakanlık Genelgesi ve eki Protokol kapsamında 02.02.2001 tarihinde
kadroya geçirildiğini, bu tarihe kadar geçmiş dönem çalışmalarına ilişkin kıdeminin kademe ve derecesine yansıtılmadığını,
ayrıca kadroya geçmeden önceki döneme ilişkin 3 aylık ücretini o dönemki sendika ile işveren arasında düzenlenen protokol
nedeniyle alamadığını, yine kadroya geçtiği 02.02.2001 tarihinden evvel çalışmış olduğu dönemde hak ettiği yıllık izin
ücretlerinin de ödenmediğini belirtilerek intibakının yapılmasını ve bir kısım işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini
talep etmiştir.
Davalı vekili, mevsimlik işçi iken daimi işçi kadrosuna geçirilen işçilerin 26.10.2000 tarihinde almış olduğu yevmiye
düşürülmeden ücret skalası karşılığı kademelerinin verildiğini, 2000 yılı Kasım, Aralık ve 2001 yılı Ocak aylarına ilişkin
ücretini alamadığı iddiasının ispat yükünün davacıda olup, iddianın dayanaksız olduğunu belirterek davanın reddini
savunmuştur.
Mahkemece, davacının mevsimlik işçi olarak geçen hizmet süresinin kıdemine dâhil edilmemesinin ve ücrete dayanak teşkil
eden düşük derece ve kademe üzerinden ücret ödenmesinin davacının emsal çalışanlara göre eksik ücret alması sonucunu
doğurduğu, bu hâlde işverenin ücrette adalet ve eşit davranma ilkesini ihlal ettiği, ayrıca davacının geçici statüde çalıştığı
dönemde lehine ya da aleyhine değerlendirme fişi tutulmaması eksiklik ise de, bunun davacıdan kaynaklanmadığı, fişlerin
tutulmasının idarenin görev ve yetkisinde olduğu, Toplu İş Sözleşmesinin (TİS) 98’inci ve 99’uncu maddelerine göre
davacının geçici statüde çalıştığı toplam süre kıdemine eklenerek kadroya geçtikten sonra bulunması gereken derece ve
kademeleri ile bu derece ve kademelere uygun alması gereken tediye, ikramiye, yıpranma farkları, ücret farkı ve yıllık izin
alacaklarının belirlendiği, davalı vekilinin cevap dilekçesini ıslah ederek zamanaşımı definde bulunması nedeniyle davanın
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 107’nci maddesinde düzenlenen belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu
gözetilerek, 2011-2013 dönemine ilişkin TİS'in 17’nci maddesinde maddi haklara ilişkin düzenleme olması nedeniyle dava
tarihinden beş yıl öncesine ilişkin taleplerin zamanaşımına uğradığı kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece Özel Dairenin iki ve üç numaralı bentlerinde yer alan bozma nedenlerine uyulmuş, dört numaralı bentte yer alan
bozma nedenine ise 6100 sayılı HMK, Harçlar Kanunu ile bağlı tarifede cevap dilekçesinin ıslahında harç alınacağına dair
hüküm bulunmadığı gerekçesiyle direnilmiştir.
Direnme kararını taraf vekilleri temyiz etmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davalının cevap dilekçesinde ileri sürmediği zamanaşımı
defini, cevap dilekçesini ıslah ederek ileri sürdüğü somut olayda, cevap dilekçesinin ıslahının geçerli olması için harç
yatırılmasının gerekip gerekmediği, burada varılacak sonuca göre zamanaşımı definin dikkate alınıp alınamayacağı
noktasında toplanmaktadır.


Kavram olarak ıslah; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (HUMK.
m.83, HMK m. 176) (Kuru, B., Hukuk Muhakemeleri Usulü, C:IV, İstanbul 2001, s. 3965). Islah müessesi, dava değiştirme,
başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkandır. Zira bu suretle,
aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet
etmeksizin yapabilmektedir (Üstündağ, S., Medeni Yargılama Hukuku, Cilt:I-II, 5. Baskı, İstanbul 1992, s. 534).
Islahın konusu tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu için, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan
da söz etmek gerekir. Gerek öğreti, gerekse Yargıtay uygulaması davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini aynı
şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine müddeabihin artırılıp artırılmayacağı hususu da
bir usul işlemi olup, ıslahın konusudur (Kuru, s.4035).
Islahın amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan
kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin
ıslah yoluyla düzeltilebilmesi elbette ki mümkün değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri,
ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından,
usul işlemi olduğu kadar (davayı etkilediği için usul işlemidir) maddi hukuk işlemi mahiyetini de taşımaktadır ve bu sebeple,
bu işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi imkansızdır; çünkü ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından
kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için öngörülmüş bir müessesedir. Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar,
maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslahın konusu olamaz.
Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2017 tarihli ve 2017/17-1093 E., 2017/1090 K. ve 07.06.2017 tarihli ve 2016/9-1212
E., 2017/1078 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Islah işleminin ne şekilde yapılacağı 6100 sayılı HMK’nın 177’nci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre
“Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir.”. Görüldüğü üzere ıslah işleminin gerçekleştirilmesi için 6100 sayılı HMK’da
herhangi bir şart öngörülmemiş, ıslahın sözlü veya yazılı olarak yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.
6100 sayılı HMK’da başka bir şart yer almamakla birlikte, ıslahın harca tabi olup olmadığı hususu ayrıca değerlendirilmelidir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Vergi ödevi” başlıklı 73’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında “Vergi, resim,
harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.” hükmü öngörülmüştür. Yasal dayanağını
Anayasanın 73/3’üncü fıkrasından alan harçlar 492 sayılı Harçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir.
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun kapsama ilişkin 1’inci maddesi;
“Bu kanuna göre alınacak harçlar aşağıda gösterilmiştir:
1. Yargı harçları,
2. Noter harçları,
3. (Değişik: 21/1/1982 - 2588/1 md.) Vergi Yargısı Harçları,
4. Tapu ve Kadastro harçları,
5. Konsolosluk harçları,
6. Pasaport, ikamet tezkeresi, çalışma izni, çalışma izni muafiyeti, vize ve Dışişleri Bakanlığı tasdik harçları,
7. Gemi ve liman harçları,
8. İmtiyazname, ruhsatname ve diploma harçları,
9. Trafik harçları.” şeklindedir.
492 sayılı Kanun’un yargı harçlarının düzenlendiği birinci kısmında yer alan 2’nci maddesinin birinci fıkrasına göre de,
“Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir.”.
Buna göre bir davada alınacak olan yargı harçlarının neler olduğu ve hangi oranda alınacakları 492 sayılı Harçlar Kanunu
ile bu Kanuna ekli (1) sayılı tarifede gösterilmiştir.
Uygulamada ıslah işlemi büyük oranda davacı tarafından istem sonucunu artırmak şeklinde gerçekleşmektedir. Islah
suretiyle istem sonucunun artırılması ise, 492 sayılı Kanun’a ekli (1) sayılı tarifenin karar ve ilâm harcına ilişkin (III) numaralı
ayrımı ile 492 sayılı Kanun’un 27’nci ve 28’inci maddeleri gereğince, konusu belli bir değere ilişkin olmayan davalarda maktu
harca, konusu belli bir değere ilişkin davalarda ise nispi harca tabidir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, ıslahın
harca tabi olması nedeniyle değil, istem sonucunu arttırmanın harca tabi olması nedeniyle harç yatırma zorunluluğunun
bulunmasıdır.
Bu itibarla, yapılan ıslaha rağmen, dava konusunun miktarı artmamışsa, harç yatırılması gerekmemektedir (Yılmaz, E.:
(medeni yargılama hukukunda) Islah, 4. Baskı, Ankara, 2013, s. 536).
Bu noktada ifade etmek gerekir ki, gerek 492 sayılı Kanun’da gerekse Kanun’a bağlı (1) sayılı tarifede ıslah işleminin ve
cevap dilekçesinin ıslahının harca tabi olduğuna dair herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Vergi, resim, harç ve
benzeri mali yükümlülüklerin ancak kanunla öngörülebileceği hususu gözetildiğinde, cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle
zamanaşımı defini ileri sürmenin harca tabi bir işlem olmadığı tartışmasızdır.
Yapılan açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde, davalı vekili kanuni süresi içerisinde vermiş olduğu
cevap dilekçesi ile davaya karşı zamanaşımı defini ileri sürmemiş ancak daha sonra vermiş olduğu ıslah dilekçesi ile
cevabını ıslah ederek zamanaşımı defini ileri sürmüştür. Mahkemece davalının ıslahı geçerli kabul edilerek zamanaşımı defi
dikkate alınmış, Özel Dairece maktu harç yatırılmadığından ıslahın geçersiz olduğu ve zamanaşımı definin dikkate
alınamayacağı gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Ayrıntılı olarak izah edildiği üzere, ilgili mevzuatta cevap dilekçesinin ıslahının harca tabi olduğuna dair bir düzenleme
bulunmadığından, mahkemece davalı vekili tarafından süresinde verilen cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle ileri sürülen
zamanaşımı define değer verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, somut olayda cevap dilekçesinin ıslahı sonucunda geçersiz hale gelen bir işlem söz konusu olmadığından ve
ayrıca karşı taraf ıslah sonucunda bir zarara uğradığını da ileri sürmediğinden, 6100 sayılı HMK’nın 178’inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan “Islah eden taraf, ıslah sebebiyle geçersiz hâle gelen işlemler için yapılan yargılama giderleri ile
karşı tarafın uğradığı ve uğrayabileceği zararları karşılamak üzere hâkimin takdir edeceği teminatı, bir hafta içinde,
mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Aksi hâlde, ıslah yapılmamış sayılır” düzenlemesinin uygulanması da olanaklı
değildir.
Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı yerindedir.

Ne var ki, taraf vekillerinin uyulan bozma nedenlerine ilişkin temyiz itirazlarına yönelik temyiz incelemesi yapılmak üzere
dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan, taraf vekillerinin uyulan bozma nedenlerine ilişkin
temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 22. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı
olmak üzere 02.04.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
belirsiz alacak ve tespit davasını tamamen ıslah yaparken ne yapmam gerek özgürişçi Meslektaşların Soruları 0 24-06-2016 10:41
Cismani zararlardan kaynaklanan davalarda ıslah ve harç sorunu. emredoğan Meslektaşların Soruları 6 04-04-2011 15:03
tapu iptal davasında davanın bedele dönüşmesi harç ve ıslah sorunu denipre Meslektaşların Soruları 1 17-07-2009 13:22
Davanın tamamen ıslahı, tamamen ıslah ile ilk dilekçedeki talep düşürülebilir mi? Av. Caner Arıcı Meslektaşların Soruları 1 04-04-2008 15:46
Davanın tamamen ıslah edilmesi ile faiz ıslah tarihinden itibaren mi istenecektir? Av.E.Fırat Kuyurtar Meslektaşların Soruları 8 26-02-2007 21:55


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04457688 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.