Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Kadın Demek Hakaret mi?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 13-05-2010, 12:08   #31
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Admin
Sayın av-ufuk,
Zaten tartışma konumuz da bu değil mi? Bazı kelimeler yaralamak hakaret etmek amacıyla söylenirse, sövmek sayılabilir mi sayılamaz mı onu tartışıyoruz.

Sayın Dikici'nin yorumunu kabul edersek bu ifadeye de hakaret nedeniyle ceza veremeyeceğiniz kanaatindeyim, zira o yorumda "niyet" dikkate alınmaksızın kelimenin kendisi değerlendirilmektedir. Hakaret kastı olup olmadığının da dikkate alınması gerektiğini karşı görüş savunuyor.

Bence asıl tartışma konumuz "kadın kelimesi hakaret teşkil eder mi etmez mi" değil, "Kendisi tek başına sövgü olmayan bir herhangi bir ifadenin hakaret kastıyla söylenmesi hakaret suçunu oluştur mu, oluşturmaz mıdır". diye düşünüyorum.

Not : "Bu kadının elinden kamerayı alın" ifadesinin PEK ÇOK durumda hakaret olarak değerlendirilemeyeceğini ben de ilk mesajımda arz etmiştim

Sayın Admin,

Bence bana atfen belirttiğiniz görüş, benim görüşümü tam olarak yansıtmıyor.

ÇÜnkü bir suçun önce maddi unsuru bakımından kanuni tanıma uyup uymadığına bakmak icap eder. Ben maddi unsurun oluşmadığını belirttim. Manevi unsur ikinci aşamadır. Daha o aşamaya varamadık. )

Saygılarımla.
Old 13-05-2010, 12:16   #32
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Admin
Aslında benim bu tartışmada ilgimi çeken işin daha ziyade teknik kısmı yani yukarıda arz ettiğim üzere yeni TCK'da hakaret suçunun unsurlarının nasıl yorumlanacağı. Sorunun kendisi ve olaydaki "kadın" kelimesi bir yana işin teknik kısmının oldukça önemli olduğu görüşündeyim, zira yeni TCK'da hakaret suçunu Sayın Dikici'nin yorumladığı gibi dar yorumlar ve sadece "olgu isnadı" ve "sövme" olup olmadığına bakarsak pek çok kişinin AŞIRI tepki göstereceği pekçok ifadeyi TCK kapsamı dışında bırakmış oluruz.

Üzerinde düşündükçe çok daha yaratıcı örnekler bulunabilir ama çok basit bir örnek: "Annenizle cinsel ilişkiye girmeyi çok isterim" ifadesi hakaret suçunun unsurlarını içerir mi içermez mi? Eğer ifade "girdim" şeklinde olsaydı "olgu isnadı" olacaktı, sinkaf içeren bir kelime seçilseydi "sövme" olacaktı, bu cümlede her ikisi de yok. Bu cümleyi sarfeden bir kişi hakkında Savcılığa suç duyurusunda bulunduğunuzda, hakaret suçunun unsurları oluşmamıştır, olgu isnadı da sövgü de yoktur, sadece temenni içerir ve saygısızdır gerekçesiyle takipsizlik kararları verilmeye başlarsa, Türkiye'nin bu kararları kaldırabileceğini düşünmüyorum. Daha açık konuşmak gerekirse ülkede kan gövdeyi götürür!

Suçun maddi unsuru ve manevi unsurunu ayrı ayrı ele almak gerekir. Bir önceki mesajımda da belirtmeye çalıştığım gibi önce suçun kanuni tanıma uyup uymadığı ele alınmalıdır ki bu aşamada lafzi ifadeye önem verileceği kanaatimce açıktır. Niyet, manevi unsur noktasında önem arz eder. Kast var mı yok mu? O ayrı bir konudur diye düşünüyorum.

Sizin örneğiniz bence çok açık bir sövmedir. Lafzen bile niyet (kast) ortadadır.

Ben size daha çetrefilli bir örnek vereyim o halde. Vatandaşın birisi kendisine yabancı olan bir diğerine şöyle derse:

" Anana olan sevgimin mahsulüsün sen. Seni seviyorum, ananı daha çok seviyorum. Senin Ananı seveyim."

Buyrun!

Saygılarımla.
Old 13-05-2010, 13:35   #33
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
T.C.
YARGITAY
9. CEZA DAİRESİ
E. 2007/10276
K. 2008/7451
T. 9.6.2008

Sanığın yargılandığı gasp suçundan hakkındaki mahkumiyet hükmü açıklandığı sırada [b]o anki psikolojisi ile tutuklu sanıkların bulunduğu paravana tekme atıp kapısını kırması ve "bu nasıl adalet bu nasıl mahkeme" demek suretiyle tepki göstermesinden ibaret eylemde kurul halinde çalışan görevlilere hakaret suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmelidir.


Bu karar, sanığın mahkeme heyetine karşı, paravanaya da tekme attıktan sonra bağırarak: "Bu nasıl adalet, bu nasıl mahkeme..." demesini hakaret suçunun unsurlarını oluşturmayacağı nedeniyle beraat içermektedir.

Tartışmaya katkısı olabilir düşüncesiyle ekliyorum.
Old 13-05-2010, 13:38   #34
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
4. CEZA DAİRESİ
E. 2008/9987
K. 2009/9621
T. 20.5.2009
• SUÇ KASTI ( Tanığın Sanığın Karşılık Verdiğine Dair Savcılık Anlatımı Suçun Manevi Unsurunun Oluşumu Açısından Değerlendirilmeden Şaka Niteliğinde Kabul Edilen Sözlerde Hakaret Suçunun Manevi Unsurunun Oluşmadığı )
• HAKARET ( Tanığın Sanığın Karşılık Verdiğine Dair Savcılık Anlatımı Suçun Manevi Unsurunun Oluşumu Açısından Değerlendirilmeden Şaka Niteliğinde Kabul Edilen Sözlerde Suçun Manevi Unsurunun Oluşmadığı )
• SUÇUN MANEVİ UNSURLARI ( Sanığın Tanığın Karşılık Verdiğine Dair Savcılık Anlatımı Suçun Manevi Unsurunun Oluşumu Açısından Değerlendirilmeden Şaka Niteliğinde Kabul Edilen Sözlerde Hakaret Suçunun Oluşmadığı )
5237/m.125
ÖZET : Sanık ile katılan arasında olay öncesine dayalı bir arkadaşlık, dostluk, tanışıklık veya içinde bulunulan ortamın yarattığı bir samimiyet ilişkisinin varlığına ilişkin kanıtlar açıklanıp gösterilmeden ve tanığın olayın gelişimi sürecinde sanığın "bak sen bir de adımı, soyadımı, sicil numaramı soruyor" biçimindeki sözlerle karşılık verdiğine dair savcılık anlatımı suçun manevi unsurunun oluşumu açısından değerlendirilmeden, şaka niteliğinde kabul edilen sözlerde hakaret suçunun manevi unsurunun oluşmadığı ve sanığın suç kastının bulunmadığı yolundaki yetersiz gerekçeyle beraat kararı verilmesi, yasaya aykırıdır.

DAVA : Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

KARAR : Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi:

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak; Olay tarihinde yapılacak bir mitingde güvenliğin sağlanması için oluşturulan arama ve geçiş noklarındaki polis memurlarını bilgilendirme, talimatlandırma ve kontrolle görevli sanık başkomiserin, yaptığı işin niteliği ve önemi, katılana söylediği "pembe misin?, mavi misin?" ve "kadın mısın?, erkek misin?" sözlerinin. olay yerinde bulunanların gülüşmesine yol açması karşısında, sanık ile katılan arasında olay öncesine dayalı bir arkadaşlık, dostluk, tanışıklık veya içinde bulunulan ortamın yarattığı bir samimiyet ilişkisinin varlığına ilişkin kanıtlar açıklanıp gösterilmeden ve tanık A... C... Y...'nın olayın gelişimi sürecinde sanığın "bak sen bir de adımı, soyadımı, sicil numaramı soruyor" biçimindeki sözlerle karşılık verdiğine dair savcılık anlatımı suçun manevi unsurunun oluşumu açısından değerlendirilmeden, şaka niteliğinde kabul edilen sözlerde hakaret suçunun manevi unsurunun oluşmadığı ve sanığın suç kastının bulunmadığı yolundaki yetersiz gerekçeyle beraat kararı verilmesi,
Old 13-05-2010, 13:43   #35
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan

Merhabalar;

Minnetsiz, tahammülsüz, nezaketsiz ve sıkıntılı bir toplum haline geldik. Artık hakaret ve sövmelere dair yorumlar da değişiyor/değişir. Sokakta kimse bir başkasına;

" Anana olan sevgimin mahsulüsün sen. Seni seviyorum, ananı daha çok seviyorum. Senin Ananı seveyim." veya "Annenizle cinsel ilişkiye girmeyi çok isterim" demiyor/diyen olduğu duyulursa gülünüyor. Bu tip cümleler televizyonda dahi bu şekliyle ifade edilir hale geldi.

Hakaret ve sövme suçunun sınırlarını çok geniş tutarsak adliyeler (zaten öyle ama) dolup taşacaktır.

Saygılarımla...
Old 13-05-2010, 13:44   #36
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Tartışmaya katkısı olabilir düşüncesiyle ekliyorum.
Umarım tartışmanın kararlara katkısı olur.
Old 13-05-2010, 13:50   #37
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan Belki bu kararın da katkısı olur :)

Alıntı:
T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu

Esas: 2008/4-170
Karar: 2008/220
Karar Tarihi: 14.10.2008


Sanık düğünün gece saat onbir itibariyle sonlandırılmasının istenmesi üzerine <ben böyle devletin, böyle emniyetin, böyle adaletin ....> dediği sabittir.
Sanığın eylemi refleksif bir eylemdir. Başka deyişle <bilinçsiz ve kendiliğinden gerçekleşen bir eylem>dir. Bu nedenle de eylemin suçun husule gelmesini sağlayabilecek bir genel ve özel kast unsuru söz konusu değildir.


Sanık ve müştekiler arasında, idari bir eylemin sorun edilmesi -tartışılması- sorgulanması sırasında ani ve bilinçsizce çıkan bir sözün sırf uygunsuz ve yakışıksız olduğuna dayanılarak o anda kendi görevlerini icra etmeye çalışan görevlileri muhatap aldığını iddia ederek hızla bir soruşturma yürütmek ve sanığın cezalandırılmasını beklemek ise tıpkı sanığın eylemi gibi refleksif bir talep niteliği taşır. Başka deyişle sanığın hakaret sanılan eylemi ile emniyet görevlilerinin buna karşı verdiği tepki tamamen refleksif bir tarzda gerçekleşmiş, yeterince anlamadan, sorgulamadan ve bilinçsizce söylenmiş bir söz kişiselleştirilmek suretiyle bu noktalara kadar taşınmıştır...
Yaklaşık 7 sayfalık bir karardan alıntı yaptım, kararın sonuç kısmı sanığın cezalandırılmasına ilişkin ise de başka söz ve davranışları ile ilintili olarak cezalandırılması gerektiği sonucuna varılmış...
Old 13-05-2010, 13:54   #38
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Umarım tartışmanın kararlara katkısı olur.

Olabilir belki de.

Esasen "tartışmanın kararlara katkısı olur" demeye çekiniyorum. Çünkü hakaret algısı kişiden kişiye değişir. Bu itibarla muhatabın veya hakimin algısından ziyade eylemin (sözün veya hareketin) toplum nezdinde verdiği genel kanaate önem vermek doğru olur düşüncesindeyim.

Aksi takdirde, sert bir ses tonuyla merhaba demek bile, "gözünün üstünde kaşın var" sözüne haklılık verebilir.

Saygılarımla.
Old 13-05-2010, 14:16   #39
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Özgür Karabulut
Yargıtay'a göre "ben böyle devletin, böyle emniyetin, böyle adaletin ...."sözlerinde hakaret yoktur.
Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici

Aksi halde sert bir ses tonuyla merhaba demek bile
İki uç arasında gidip geliyoruz. Bir ölçü bulamadık. Halbuki adalet teraziyle dağıtılır.

Bu tartışmadan benim çıkardığım sonuç şudur: Biri bana "kel" demedikçe kendimi hakarete uğramış saymayacağım.
Old 13-05-2010, 14:44   #40
rudy baylor

 
Varsayılan

Hakaret-sövme ile nezaketsiz veya kaba konuşma arasında fark olduğu kanısındayım. Bununla beraber"alın kamerayı bu kadının elinden" ifadesinde cümlenin atfedildiği hanıma yönelik kaba bir tabir bile göremiyorum. "şu kadın" veya "o kadın" da dese yine kaba bir ifade göremiyorum. İşaret sıfatı kullanmadan nasıl konuşacağız, el insaf. O zaman sinirli bir insanın bütün ifadeleri karşı tarafa hakaret etme niyeti taşıyor dememiz lazım. Hakaret etme niyetiyle dolup taşabilirsiniz ama kendinize hükmedebiliyorsanız -ki anladığım kadarıyla olayda meslektaşım sinirlerine hakim bir tavır sergilemiş- hakaret ettiğinizi kimse iddia edemez.
Old 13-05-2010, 14:49   #41
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
İki uç arasında gidip geliyoruz. Bir ölçü bulamadık. Halbuki adalet teraziyle dağıtılır.

Bu tartışmadan benim çıkardığım sonuç şudur: Biri bana "kel" demedikçe kendimi hakarete uğramış saymayacağım.

Armağan Bey benim mesajımdan alıntıyı öyle bir yapmışsınız ki neredeyse o cümle benimmiş gibi olmuş, yargılanmayayım sonra...
Old 13-05-2010, 15:07   #42
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Özgür KARABULUT
Armağan Bey benim mesajımdan alıntıyı öyle bir yapmışsınız ki neredeyse o cümle benimmiş gibi olmuş, yargılanmayayım sonra...
Düzelttim.
Old 13-05-2010, 15:48   #43
Av.Rıdvan Ergün

 
Varsayılan

Yazılan yorumlar ve iyi dilekler için teşekkür ederim. Bazı arkadaşlarımız "kadın" kelimesinin hakaret ve aşağılama kastı ile söylenmesi halinde suç olabileceğini düşünmüşler. Tabii ben başımdan geçen somut olayı naklettim sizlere. Benim somut olayımda suç oluşmadığı kanaatindeyim, ama mahkemeyi de buna ikna etmek zorundayım.
Öte yandan "kadın" kelimesinin suç olduğu hususunda Yargıtay kararı aramıyorum elbette. Kadın demek suçtur diye Yargıtay kararı bence de yoktur.
Ama umarım "kadın diye hitap etmek suç olmaz" tarzında bir Yargıtay kararı bulur da mahkemeye sunabilirim.
Old 13-05-2010, 15:57   #44
Admin

 
Varsayılan

Hakaret suçuna ilişkin TCK maddesinin nasıl olması gerektiği ile nasıl olduğu arasında önemli bir fark var. Nasıl olması gerektiği konusunda fikirler elbette çok değişik olacaktır ve sanılanın aksine bu konuda benim fikrim de burada ifade ettiğimin aslında tam aksi yönde ve üstelik aksi yöndeki meslektaşlardan da çok daha uç noktadır.

Ancak ben bu konu başlığı altında geçmişteki düzenleme (mülga TCK) ve şimdiki düzenleme (yeni TCK) kapsamında hakaret suçunun nasıl algılanması gerektiğini ifade etmeye çalışıyorum. Bir diğer ifadeyle kanun koyucunun bu maddeyi getirirken amacını ifade etmeye çalışıyorum, yoksa kendi beklentilerimi ve kişisel olarak hakaret suçu maddesinin nasıl olması gerektiğini düşündüğümü değil. Bu yükü üzerinden attıktan sonra konuya dönmek gerekirse:

Sanıyorum açık yasa maddesi karşısında birbirimizden ayrı düştüğümüz tek nokta madde içindeki "sövmek" fiilinin yorumu, zira suçun maddi unsuru sadece 2 tane:

Alıntı:

Hakaret

Madde 125 - (1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ya da yakıştırmalarda bulunmak veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
1- Somut fiil ve olgu isnat etmek/yakıştırmada bulunmak suretiyle saygınlığa saldırmak : Eski TCK düzenlemesindeki hakaret suçunu kapsıyor ve üzerinde tartışma olmayacak kadar açık sanıyorum, nitekim üzerinde tartışılan örneklerin hiçbiri de bu unsur üzerinden yapılmadı.

2- Sövmek suretiyle saygınlığa saldırmak: Fikir ayrılıklarımız bu noktada çıkıyor gibi gözüküyor. O yüzden sormak lazım, bize göre "sövmek nedir"?

TDK kurumu tanımı :
Alıntı:
SÖVMEK : "Onur kırıcı, çoğu basmakalıp kaba sözler söylemek, küfretmek"

Bu tanımın küfür tarafında da bir çekişmemiz olmayacağı inancıyla, gelelim geri kalan kısmına:
"Onur kırıcı, çoğu basmakalıp kaba sözler söylemek"

"Annenizle cinsel ilişkide bulunmak istiyorum" onur kırıcı ve çoğu basmakalıp kaba söz müdür? Onur kırıcı olduğu tartışmasız, kaba olduğu da ama basmakalıp mı derseniz bence değildir, tam aksine oldukça yaratıcı ve sıradışı olduğu dahi söylenebilir.

Peki "Sus Kadın!" onur kırıcı ve çoğu basmakalıp kaba söz müdür? Bence "Annenizle cinsel ilişkide bulunmak istiyorum"dan çok daha basmakalıp olduğu kesin, onur kırıcı ve kabalığı ise duruma göre değişir. Bir ast-üst ve disiplin ilişkisinin olduğu bir ortamda üst tarafından söylenmesi (örneğin kadın komiserin, kadın polise söylemesi) BAZI DURUMLARDA onur kırıcı veya kabul edilmeyebilir ama tersi durumda örneğin sokaktaki vatandaş ülkeyi ziyaret eden İngiltere Kraliçesine söylerse yine BAZI DURUMLARDA onur kırıcı kabul edilebilir diye düşünüyorum.

Açıkçası benim kanun maddesine yaklaşımım bu şekilde tamamen "teknik" ve "somut", (bir diğer deyişle "duygusal" veya "soyut" değil) zira ben maddenin bence nasıl olması gerektiğine ilişkin hiç görüş ifade etmedim, sadece nasıl olduğunu (=kanun koyucunun getirme amacını) naçizane ifade etmeye çalışıyorum.

Bu arada Sayın Konyalı'nın baştan beri ifade ettiği gibi, bu konunun "içtihatsal" örneklerle çözüme kavuşturulması da pek güç zira biz baştan beri "niyeti" tartıştığımız için her tür ifade ile ilgili hem mahkum eden, hem beraat kararı veren pekçok Yargıtay içtihatı sunulabilir. Ama madem sadece tartışmaya katkıda bulunmak açısından karar ekliyoruz bir avukata meslektaşının "esnaflık yapıyor" şeklindeki ifadesinin küçük düşürme kastı olması nedeniyle sövme olduğu konusunda bir Yargıyay kararını da ben ekleyebilirim. Mesajın tamamını okursanız o kararda da buradaki tartışma gibi farklı görüşler, çetin tartışmalar ve pekçok karşı oyla olduğunu yine de neticede bir HGK kararı olduğunu da görebilirsiniz.

"Bir konuya 5'ten fazla cevap eklemişsen, iletişimde çok başarılı olamamışsın" kişisel kuralım gereği son mesajım olarak arz eder, çok zevkli (+bence önemli) tartışmanın bensiz de devamını dilerim!

Not: Başka bir başlık altında hakaret suçunun kanunda nasıl olması düzenlenmesi gerektiğini tartışırsak bu konuad burada hiç görüş bildirmemiş olmakla orası için de 5 mesaj hakkım bakidir!
Old 13-05-2010, 16:53   #45
mantis

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Admin
"Bir konuya 5'ten fazla cevap eklemişsen, iletişimde çok başarılı olamamışsın" kişisel kuralım gereği son mesajım olarak arz eder, çok zevkli (+bence önemli) tartışmanın bensiz de devamını dilerim!

Not: Başka bir başlık altında hakaret suçunun kanunda nasıl olması düzenlenmesi gerektiğini tartışırsak bu konuad burada hiç görüş bildirmemiş olmakla orası için de 5 mesaj hakkım bakidir!

İlginç bir kısıtlama getirmişsiniz kendinize, diğer fikirlerinizi de öğrenebilmek için ayrı başlık açıverelim diyeceği ama, kanuna karşı hileye girer diye çekiniyorum.
Old 13-05-2010, 17:33   #47
Av.Nazife Eytemiş BAŞAR

 
Varsayılan

Bu cümleyi hakaret sayıp iddianame yazan savcıyı ve duruşma erteleyen hakimi de hiç anlamadım,ve bu kadar yorumun yapılmasını da!"bu kadın"sözü ne hakaret ne kaba tabir olabilir bence,basit bir işaret sıfatı olaydaki haliyle...yazık
Old 13-05-2010, 21:50   #48
Gemici

 
Varsayılan

Aynı yüz ve vücut ifadesi, aynı ton ve aynı his veya hissizlik ile söylendiğini farz edelim. Şu ifadelerden hangisi hakaret sayılır?
"alın kamerayı bu kadının elinden"
"alın kamerayı bu bayanın elinden"
"alın kamerayı bu insanın elinden"
"alın kamerayı bu hatun kişinin elinden"
"alın kamerayı bu hanımın elinden"
"alın kamerayı bu dişi insanın elinden"
"alın kamerayı bu karının elinden"

Bu 7 ifadeden birisi, bazısı veya hepsi için hakarettir veya değildir derken hangi kıstası kullanacaksınız?
1. Bu ifadeleri kullanan kişinin mi?
2. Bu ifadelerin muhatabı olan kişinin mi?
3. Ülke çapında bu ifadelerden birisine yüklenen anlamın mı?
4. Yöreden yöreye bu ifadelerden birisine yüklenen anlamın mı?

Soruyu biraz daha açıklıyayım:
Madde 125 te sözü geçen ‚onur, şeref ve saygınlı ğı‘ kavramlarını kim belirleyecek, daha doğrusu bu kavramları kimin değer ölçülerine göre belirliyeceğiz?
1. Failin mi?
2. Mağdurun mu?
3. Türkiye genelinin mi?
4. Sözcüklere başka anlamlar yükleyen veya yükleyebilen söz konusu olabilecek yörelerin mi?

Onur, şeref ve saygınlık ve ‚herkesin, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olması gerçeğinden yola çıkarak, Yargıtay’ın hakaret konusunda kıstaslar getirebileceğini düşünüyorum. Çünkü ceza hukukundaki hakaret suçunun oluşması için herşeyden önce söz konusu fiilin objektif(ülke çapında veya yöresel) olarak hakaret olarak değerlendirilimesi gerekir bence.

Saygılarımla
Old 14-05-2010, 07:20   #49
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Aynı yüz ve vücut ifadesi, aynı ton ve aynı his veya hissizlik ile söylendiğini farz edelim. Şu ifadelerden hangisi hakaret sayılır?
"alın kamerayı bu kadının elinden"
"alın kamerayı bu bayanın elinden"
"alın kamerayı bu insanın elinden"
"alın kamerayı bu hatun kişinin elinden"
"alın kamerayı bu hanımın elinden"
"alın kamerayı bu dişi insanın elinden"
"alın kamerayı bu karının elinden"

Bu 7 ifadeden birisi, bazısı veya hepsi için hakarettir veya değildir derken hangi kıstası kullanacaksınız?
1. Bu ifadeleri kullanan kişinin mi?
2. Bu ifadelerin muhatabı olan kişinin mi?
3. Ülke çapında bu ifadelerden birisine yüklenen anlamın mı?
4. Yöreden yöreye bu ifadelerden birisine yüklenen anlamın mı?

Soruyu biraz daha açıklıyayım:
Madde 125 te sözü geçen ‚onur, şeref ve saygınlı ğı‘ kavramlarını kim belirleyecek, daha doğrusu bu kavramları kimin değer ölçülerine göre belirliyeceğiz?
1. Failin mi?
2. Mağdurun mu?
3. Türkiye genelinin mi?
4. Sözcüklere başka anlamlar yükleyen veya yükleyebilen söz konusu olabilecek yörelerin mi?

Onur, şeref ve saygınlık ve ‚herkesin, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olması gerçeğinden yola çıkarak, Yargıtay’ın hakaret konusunda kıstaslar getirebileceğini düşünüyorum. Çünkü ceza hukukundaki hakaret suçunun oluşması için herşeyden önce söz konusu fiilin objektif(ülke çapında veya yöresel) olarak hakaret olarak değerlendirilimesi gerekir bence.

Saygılarımla

Yargıtay'ın bazı kararlarında şu kıstas var: Toplumun genelindeki kanaate bakılıyor.

Saygılarımla.
Old 14-05-2010, 08:23   #50
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Admin
Sayın av-ufuk,
Zaten tartışma konumuz da bu değil mi? Bazı kelimeler yaralamak hakaret etmek amacıyla söylenirse, sövmek sayılabilir mi sayılamaz mı onu tartışıyoruz.

Bence asıl tartışma konumuz "kadın kelimesi hakaret teşkil eder mi etmez mi" değil, "Kendisi tek başına sövgü olmayan bir herhangi bir ifadenin hakaret kastıyla söylenmesi hakaret suçunu oluştur mu, oluşturmaz mıdır". diye düşünüyorum.

Not : "Bu kadının elinden kamerayı alın" ifadesinin PEK ÇOK durumda hakaret olarak değerlendirilemeyeceğini ben de ilk mesajımda arz etmiştim

Ben de her somut olay, tüm özellikleri ile değerlendirildiğinde bu sorunun yanıtı verilir diyorum.

Olayın nerede geçtiği, tarafların kimliği, konumu, tarafların biribiri ile geçmişi, olayın anlık mı, planlı mı oluşu, toplumun genel kanısı, failin niyeti ve mağdurun algılaması, söylenen sözün o yörede farklı bir anlama gelebileceği failin bunu bilerek hareket etmesi vs... bence bütünü görerek değerlendirme yapılmalıdır.

Önce sözcük veya önce niyet veya kişi denilemez kanaatindeyim. Her olay ayrı değerlendirilmelidir.

Benim dördüncü mesajım sayın admin
Old 14-05-2010, 10:34   #51
avmurat

 
Varsayılan

"..............C. Savcısı esas hakkındaki mütalaasında "kadın" kelimesinin suç oluşturmayacağı kanaatiyle beraat kararı verilmesini istedi. Mahkeme karar için ara verdi.
Aradan sonra, "kadın" kelimesinin suç teşkil edip etmediği konusunda Yargıtay Kararlarını araştıracakları gerekçesini ifade ederek duruşma erteledi."


Olayda başkaca bir hakaret unsuru var mıdır onu araştırsalar tamam da "Kadın" kelimesinin suç teşkil edip etmediğini araştırmalarına hayret ettim.Ceza Mahkemesinin kendisinin uyguladığı yasada bile neredeyse her sayfada "Kadın" kelimesi geçiyor.Resmi kullanım bu şekildedir.Bu konuda güncel bir gelişme de var:T.Basketbol Federasyonu Bayanlar Liginin ismini Kadınlar Ligi, Bayan Milli Takım ismini de Kadın Milli takımı olarak değiştirmiş, saygılarımla.
Old 14-05-2010, 11:25   #52
Av.Rıdvan Ergün

 
Varsayılan

Yorum yazan herkese çok teşekkür ederim. Neticede devam eden bir yargılama söz konusu. Mevcut davaya yorum yapmak veya mahkemeyi eleştirmek yerine,
benim işime yarayacağınızı düşündüğünüz bir Yargıtay kararı paylaşabilirseniz memnun olurum. Konuyu açmamdaki asıl amaç buydu çünkü.
Old 15-05-2010, 10:48   #53
Av. Fatih KARACA

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Dekortiko
Yorum yazan herkese çok teşekkür ederim. Neticede devam eden bir yargılama söz konusu. Mevcut davaya yorum yapmak veya mahkemeyi eleştirmek yerine,
benim işime yarayacağınızı düşündüğünüz bir Yargıtay kararı paylaşabilirseniz memnun olurum. Konuyu açmamdaki asıl amaç buydu çünkü.

Sayın Meslektaşım,

Bu gibi konularda Yargıtay kararlarına ulaşabildiğimizde, zaten yanmışız demektir.

Saygılarımla
Av. Fatih KARACA
Old 15-05-2010, 13:56   #54
BaharB

 
Varsayılan

Hukuki bir kavramı, TDK sözlüğündeki karşılığı üzerinden tartışmaya açmanın, bizi sonuca götürebilecek bir yöntem olmadığını düşünüyorum. Ceza Kanunları çerçevesinde “Sövme”, bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına, somut bir olgu veya fiil isnadında bulunmaksızın yapılan her türlü saldırı / tahkir eylemi olarak tanımlanabilir. Bu, bir kişiye karşı yazıyla veya sözle, küfür etmek, küçük düşürücü, aşağılayıcı huy veya vasıf isnat etmek, alay etmek, komik duruma düşürmek vs. suretiyle olabileceği gibi, bir hareketle de (tokat atmak, bir tutam ot uzatmak) veya karikatür yoluyla veya resmini uygunsuz bir şekilde kullanmak suretiyle dahi yapılabilir. Bir fiilin ne zaman sövme kapsamına gireceğini, tahkir edici olup olmadığını, toplumun örf ve adetine ve ortalama genel kabulüne bağlı olarak hakim takdir edecektir.
Saygılarımla...
Old 15-05-2010, 14:29   #55
umutlaw

 
Varsayılan

Toplumunda on yargilarini, kulturunu yukselten serbestce bilgilendirme, acik tartismalarin var olmasi, sinirsizca elestirme ve rahatca beyandir eger ki her seyi orf adet ve kulture baglayip ayip gunah kavramlari icerisinde kilitlersek toplum sinirlari asamadigi gibi en ufak seyler bile olay haline getirir. Insan oglu anlamaya, ogrenmeye ve gelismeye acik bir varliktir, hakaret dahi olsa ki ben burada gecen "Kadin" sozcugunun bu anlama gelmedigini X kisinin o anki aklina gelen ve acele ve sinirle soyleyip gectigi ancak bir ozur ile veya konusarak ortadan kalka bilecegi bir durum oldugunu, medeni insanin konusurken cozebilecek bir durumdayken saatlerce ve gunlerce mahkemelerin degerli zamanlarini mesgul etmemesi gerektigini inaniyorum. Modern hukuk anlayisinda elestiriler sinirsiz olmakla birlikte elestiriye tabi olan kimsede bu elestiriye cevap verme hakkina tabiki haizdir, psikoloji dalinda ise insanlar bir birine cevap verdikten sonra sinirlar belli olur ve bir noktada bir anlasmaya varilir ancak ben o an belki sinirli bir haldeyken agzimdan bir sey cikmis ve soylemisimdir her kes sirf kendini ispat etmek icin mahkemeye kosarsa hukukun hali ne olur diye dusunuyorum.!!! Hukuk duzeni korumak, insanlarin sulh ve ferahlik icinde bu dunyada fiziken yasadiklari sure icerisinde yan yana rahatca yasamalarini duzenlemektir, adaleti ve hakkaniyeti saglamaktir, nitekim modern ceza hukukunda suclular bir sure toplumdan soyutlaniyor, sonra psikilojik olarak egitiliyor hatta meslek egitimi veriliyor ve daha sonra topluma geri kazandiriliyor. Eski yunan ve avrupa psikoloji sistemlerinde akil hastalari gunelrce battaniyelere sarili iplerle baglanirdi ve bunlar tek odalarda birakilirdi, sonuclar sunu gosterdi ki: o akil hastasini kapattiklari zaman az da olsa var olan tum kavrama sistemleri ortadan kalkmakla birlikte artik bir mantiksiz varliga donusmektedir, daha sonra bunun yerine insanlarla iletisim kurmayi akillarinda gelismemis karanlik noktalari aydinlatmayi denemisler ve gunumuz psikoloji dalinda muthis sonuclar elde etmislerdir oyle ki tamamen suursuzca suc isleyen bir insanin aklindaki karanlik noktalar aydinlandiktan sonra suc kavrami hakkinda sucu isledigi zaman nasil isledigini bile anlamadiginin sonucuna varilmistir. Insan oglu gelismeye musaittir, sinirlar insan oglunda karanlik noktalar olusturur ve bu karanlik noktalar mantiksizliga yol acar. En samimi arkadasim bana bir gun laf atarsa ona kizmam belki o gun bir sorunu vardi bu her zaman olacak bir sey degil sabirla gecmesini beklerim yok samimiyeti bir yana birakip hemen adalete kosarsam adalet yerine getirmesi gereken diger isleri birakip benim isimle ugrasirsa gercek adalet yerine gelmez diye dusunuyorum. Her defasinda Avukatlarla calisan, memurun ve avukatin is esnasindaki psikolojisi, is durumu, isi kaybetmeme kaygisi, para kazanma, basari vs. her turlu durum her iki tarafinda bilincinde olan seylerdir, is ortaminda sinirlenme olur, tartisma olur, her sey olabilir bu o anki insanin ruh halidir zira insanin ruh halini bir kaliba sokarsaniz o zaman insan degil robot olmamizi arzu edersiniz, borclular her zaman kapilarina giden avukatlari bir ocu olarak gorurler sanki bizler onlardan bir hinc almak icin kapilarina gitmissizdir bence bunun sebebi sudur: televiziyonlarda dizilerden once ve sonra birazda hukuk, tip ve sayet diger meslek alnlariyla ilgili programlar bunlarin ne ise yaradigini avukatin neden savunma yaptigini savcinin gorevinin herkes hakkinda oturupta sabahtan aksama kadar sorusturma acmak olmadigini, hakimlerin adalet pesinde olduklarini ve kimseyi ceza vermekten zevk almadiklarini bu meslegi yapan kisilerinde insan olduklarini etten ruhtan ve kandan olustuklarini, duygularinin olup yine mantiklarininda gelismis oldugunu, bunlarinda dusunme kabiliyet olduklarini ve insanlari ve karsilarina gelen mucrim, hak talep eden vs. herkesi his ettiklerini, dusunduklerini yasalari uygularken adaleti saglarken veya savunurken keyfi davranmadiklarini anlatsalar, paylassalar, elestirseler ve konussalar bu durumlar ortaya cikmayacaktir. Bu kadin diye bir hitap seklini sorgulamaya baslarsak ornegin bir is gunu icerisinde Turkiyede (kanimca ve duyduklarimca) herkes bir birini mahkemede sikayet etmeli ve koylerde artik kahvelerde oturan ve konusan tum erkekleride tek tek mahkemeye sevk etmelidir cunku yerel yorelerde kadin ve avrat kelimeleri bolca ve rahatca kullaniliyor. Borclu o an en yakininda bulunan avukati bir dusman goruyor ancak bir an olsun baskasinin parasini odememis belki alacaklida zor durumdadir diye dusunmediginden sanki bir savas varmis gibi hemen savunmaya gecip karsisindakini ortadan kaldirmak istiyor ve dava acarak hincini almak istiyor oysa sahsen ben borcluyla karsi karsiya geldigimde olayi ilk onun gozunden sonra kendi gozumden anlatir sonra seve seve borcu tahsil ederim (tabi benim sabrim biraz tas catlatiyor herkeste bu nedenle benden sikayetci o ayri bir emeseledir ). Inanin bu tartismanin nasil bitecegini merak etmiyorum ancak bu davaya bakan savci ve hakimin ne kadar sikildigini ancak meslegi geregi icra etmesi gerektigini his ediyorum cunku yillarca kitaplari okumus, kendini adalete adayan bir insanin boyle bir sey icin ugrasmasi bence hukuk ve adalete verilen emeklere saygisizliktir. sabirla sahsi dusuncelerimi okudugunuz icin tekrar tesekkurler. Saygilarimla
Old 15-05-2010, 14:52   #56
fidel kadastro

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Dekortiko
Yorum yazan herkese çok teşekkür ederim. Neticede devam eden bir yargılama söz konusu. Mevcut davaya yorum yapmak veya mahkemeyi eleştirmek yerine,
benim işime yarayacağınızı düşündüğünüz bir Yargıtay kararı paylaşabilirseniz memnun olurum. Konuyu açmamdaki asıl amaç buydu çünkü.

Sayın Dekortiko,

Yargıtay kararları hususunda sn Av. Fatih Karaca'ya katılıyorum. Bununla beraber, çekindiğiniz mevzu TCK 288 ise, o konuda müsterih olunuz. Zira kimse adil yargılamayı etkilemeye çalışmıyor. Bir konu açtınız; o da, teorik bir tartışmaya dönüştü. Bence faydalı da oldu.
Old 15-05-2010, 23:14   #57
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan fidel kadastro
Bir konu açtınız; o da, teorik bir tartışmaya dönüştü. Bence faydalı da oldu.
Sayın fidel kadastro

Tartışmamızdan ben yarar görmemiş durumdayım: Neyin hakaret sayılacağına karar veremedik.

Yargıtay:
- ''ben böyle emniyetin, adaletin, devletin ....'' diye bir sövgüde hakaret kastı görmüyor.
- Mahkemece karar açıklandığında parmaklıkları tekmeyle kırarak ''Bu nasıl adalet. Bu nasıl mahkeme'' diyen sanığın sözlerini hakaret olarak görmüyor.
- Mahkemece karar açıklandığında mahkeme heyetini alkışlayan sanığın ironik davranışında hakaret görmüyor.

Kanun koyucu ise:
kanun gerekçesinde birine ''kel'' demeyi hakaret olarak kabul ediyor. Kel olanlar Kanun tarafından korunuyor da kel olmayanlar neden korunmuyor? Ben bunu henüz anlamış değilim.

Ben bile Kanun'u anlamıyorsam vatandaş ne yapsın? Kanunsuz suç ve ceza olmaz; kanunu bilmemek mazeret sayılmaz.

Vatandaş sorarsa ne yanıt vereceğiz? Hakaret nedir? Ne değildir?
Old 16-05-2010, 00:12   #58
fidel kadastro

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Sayın fidel kadastro

Tartışmamızdan ben yarar görmemiş durumdayım: Neyin hakaret sayılacağına karar veremedik.

Yargıtay:
- ''ben böyle emniyetin, adaletin, devletin ....'' diye bir sövgüde hakaret kastı görmüyor.
- Mahkemece karar açıklandığında parmaklıkları tekmeyle kırarak ''Bu nasıl adalet. Bu nasıl mahkeme'' diyen sanığın sözlerini hakaret olarak görmüyor.
- Mahkemece karar açıklandığında mahkeme heyetini alkışlayan sanığın ironik davranışında hakaret görmüyor.

Kanun koyucu ise:
kanun gerekçesinde birine ''kel'' demeyi hakaret olarak kabul ediliyor. Kel olanlar Kanun tarafından korunuyor da kel olmayanlar neden korunmuyor? Ben bunu henüz anlamış değilim.

Ben bile Kanun'u anlamıyorsam vatandaş ne yapsın? Kanunsuz suç ve ceza olmaz; kanunu bilmemek mazeret sayılmaz.

Vatandaş sorarsa ne yanıt vereceğiz? Hakaret nedir? Ne değildir?

Görmediğim Yargıtay kararlarını görmüş olmaktan bile mutluyum. O yüzden durumdan sizin kadar şikayetçi değilim. Neyin hakaret, neyin sövgü olduğu, somut olaya göre belirlenmelidir. Ancak yine de, somut olay ne olursa olsun, sadece nezaket sınırlarını zorlayan ifadelerin suç teşkil etmeyeceğini düşünüyorum. Açıkçası birisi, bu olaya benzer bir olayla önüme gelse, bunun hakaret(sövgü) olmadığını çok rahat bir şekilde kendisine söylerdim. Dolayısıyla benim içim zaten rahat Aşağıya Sahir Erman'ın oğlu ceza hukukçusu Doç.dr. Barış Erman'ın konuyla ilgili bir yazısını ekliyorum.

''...hukuk günümüzde ve ülkemizde standarda bağlanmış sözlere izin verilmesi veya bunların yasaklanması şeklinde işlememektedir.

bir insana kişisel düzlemde yapılan hakaret (şişman, kel, herif vb.) kullanılış şekline ve kime yönelmiş olduğuna yapıldığına göre ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilebilmekte veya tahkir (aşağılama) kastı olmadığı gerekçesi ile cezalandırılmayabilmektedir.

buna karşılık resmi kurumlara ve devletin organlarına karşı yapılan hakaretamiz yorumlar farklı maddeler altında değerlendirilmekte ve bunların ifade özgürlüğü kapsamında bulunduğu mahkemeler önünde daha zor ileri sürülebilmektedir. en basitinden geçtiğimiz günlerde baskın oran'a karşı yayın yoluyla sarf edilen bazı sözlerin mahkemeler önünde ifade özgürlüğü kapsamında görülmesi ve sanığın beraat ettirilmesinin ardından aynı sözler hsyk aleyhine kullanıldığında mahkemelerin 300.000 tl tazminata hükmettikleri ve yazarın şimdi de 9 yıl hapis istemi ile açılan bir davayla karşı karşıya kaldığı görülmektedir.

bütün bunların ötesinde, atatürk'ün manevi şahsiyetine karşı işlenen suçlar apayrı bir kanunda düzenlenmiştir ve bu kapsama normalde hiçbir şekilde hakaret teşkil etmeyecek, basit "saygısızlık" düzeyinde ifadelerin dahi girdiği mahkeme kararlarında kendisine yer bulmuştur. atatürk'ten "adam" diye bahsetmek, atatürkçülüğü aşağılayıcı ifadelerde bulunmak dahi atatürk'ün manevi şahsiyetine hakaret olarak
görülmekte ve cezalandırılmaktadır. dahası, bu gibi eylemler hakkında her bir türk vatandaşının tazminat talep etme hakkı bulunduğu mahkemelerce kabul edilmiştir...''
Old 17-05-2010, 09:57   #59
Engin Özoğul

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ

E. 2003/4113 K. 2004/11552 T. 9.6.2004

DAVA : Müessir fiil ve sövme suçlarından sanıklar Servet Tütüncü ve Fahriye Tütüncü'nün yapılan yargılamaları sonucunda; müessir fiil suçundan MAHKUMİYETLERİNE, sövmeden cezanın ISKATINA dair (LALAPAŞA) Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 6.5.2002 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi o yer C.Savcısı tarafından istenmekle ve dosya C.Başsavcılığının 14.3.2003 tarihli tebliğnamesiyle dairemize gelmekle yapılan inceleme sonunda gereği düşünüldü.
KARAR : 4806 Sayılı kanunun 1. maddesi ile TCK.nun 30. maddesinin 2. fıkrasında yapılan değişiklik uyarınca ceza tayini gerektiğinin gözetilmemesi sonuçta cezanın ıskatına karar verildiğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre sanık Servet Tütüncü hakkında sövme suçundan kurulan hükme ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden hükmün ONANMASINA,
Sanık Servet Tütüncü hakkında müessir fiil suçundan kurulan hükme gelince;
Yapılan duruşmaya, toplanan delillere mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun oluşan kanaat ve takdirine göre sair itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
10.02.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4806 Sayılı Kanunun 1.maddesi ile TCK.'nun 30.maddesinin 2. fıkrasında yer alan "bir lira" ibaresi "bin lira" olarak değiştirilmiş olup izah edilen bu değişikliğin sanık lehine olması ve TCK.'nun 2/2.maddesi nazara alındığında sanık hakkında ceza tayin edilirken bin liranın küsurunun hesaba katılamayacağının lüzumu;
Bozmayı gerektirmiş o yer C.Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu aykırılığın aynı kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan;
Sanık hakkında TCK.nun 456/4 maddesi uyarınca tayin edilen ağır para cezasının 218.103.000 liraya, TCK.nun 51/1 maddesi uyarınca yapılan indirim sonucu bulunan ağır para cezasının 163.577.000 liraya indirilmesine ve sonuç cezanın 163.577.000 lira ağır para cezası olarak belirlenmesine, karar verilmesi suretiyle;
Sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Sanık Fahriye Tütüncü hakkında sövme ve müessir fiil suçlarından kurulan hükme ilişkin temyiz itirazlarına gelince,
1-4806 Sayılı kanunun 1. maddesi ile TCK.nun 30. maddesinin 2. fıkrasında yapılan değişiklik uyarınca ceza tayini lüzumu,
2-Müşteki Sanık Servet Tütüncü ve tanık Ceylan Tütüncü'nün ifadeleri ile tüm dosya içeriğinden, sanık Fahriye'nin "yine geldi bu kadın" demesi ve daha sonrada hakaretetmesi üzerine müşteki sanık Servet'in karşılık verdiği ve birbirlerine müessir fiilde bulunduklarının anlaşılması karşısında, sanık Fahriye lehine TCK.nun 51/1 ve 485. maddelerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş o yer C.Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA 9.6.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

---
Yargıtay;

"sövme" ve "hakaret" arasında kavramsal bir fark olduğunu dikkate aldıysa....

karar içindeki "hakaret", "sövme" kavramlarını bilinçli olarak kullandıysa...

müessir fiilden önce "bu kadın=sövme" + "hakaret" nedeniyle diğer sanık hakkındaki cezanın düşürülmesini hukuka aykırı bulmuş denebilir.

Ancak ne olursa olsun "yine geldi bu kadın" ifadesinin karar metnine alınması Yargıtay'ın eğilimini göstermesi bakımından önemli düşüncesindeyim.

Somut olay açısından şahsi görüşüm Sayın av-ufuk ile aynı yönde. "Alın kamerayı bu kadının elinden" sözü nezaketsiz bir üslup içerir ancak sövme ya da hakaret olarak kabul edilmemelidir.
Old 26-05-2010, 09:48   #60
Av.Rıdvan Ergün

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Engin Özoğul
T.C. YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ

E. 2003/4113 K. 2004/11552 T. 9.6.2004

DAVA : Müessir fiil ve sövme suçlarından sanıklar Servet Tütüncü ve Fahriye Tütüncü'nün yapılan yargılamaları sonucunda; müessir fiil suçundan MAHKUMİYETLERİNE, sövmeden cezanın ISKATINA dair (LALAPAŞA) Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 6.5.2002 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi o yer C.Savcısı tarafından istenmekle ve dosya C.Başsavcılığının 14.3.2003 tarihli tebliğnamesiyle dairemize gelmekle yapılan inceleme sonunda gereği düşünüldü.
KARAR : 4806 Sayılı kanunun 1. maddesi ile TCK.nun 30. maddesinin 2. fıkrasında yapılan değişiklik uyarınca ceza tayini gerektiğinin gözetilmemesi sonuçta cezanın ıskatına karar verildiğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre sanık Servet Tütüncü hakkında sövme suçundan kurulan hükme ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden hükmün ONANMASINA,
Sanık Servet Tütüncü hakkında müessir fiil suçundan kurulan hükme gelince;
Yapılan duruşmaya, toplanan delillere mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun oluşan kanaat ve takdirine göre sair itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
10.02.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4806 Sayılı Kanunun 1.maddesi ile TCK.'nun 30.maddesinin 2. fıkrasında yer alan "bir lira" ibaresi "bin lira" olarak değiştirilmiş olup izah edilen bu değişikliğin sanık lehine olması ve TCK.'nun 2/2.maddesi nazara alındığında sanık hakkında ceza tayin edilirken bin liranın küsurunun hesaba katılamayacağının lüzumu;
Bozmayı gerektirmiş o yer C.Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu aykırılığın aynı kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan;
Sanık hakkında TCK.nun 456/4 maddesi uyarınca tayin edilen ağır para cezasının 218.103.000 liraya, TCK.nun 51/1 maddesi uyarınca yapılan indirim sonucu bulunan ağır para cezasının 163.577.000 liraya indirilmesine ve sonuç cezanın 163.577.000 lira ağır para cezası olarak belirlenmesine, karar verilmesi suretiyle;
Sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Sanık Fahriye Tütüncü hakkında sövme ve müessir fiil suçlarından kurulan hükme ilişkin temyiz itirazlarına gelince,
1-4806 Sayılı kanunun 1. maddesi ile TCK.nun 30. maddesinin 2. fıkrasında yapılan değişiklik uyarınca ceza tayini lüzumu,
2-Müşteki Sanık Servet Tütüncü ve tanık Ceylan Tütüncü'nün ifadeleri ile tüm dosya içeriğinden, sanık Fahriye'nin "yine geldi bu kadın" demesi ve daha sonrada hakaretetmesi üzerine müşteki sanık Servet'in karşılık verdiği ve birbirlerine müessir fiilde bulunduklarının anlaşılması karşısında, sanık Fahriye lehine TCK.nun 51/1 ve 485. maddelerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş o yer C.Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA 9.6.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

---
Yargıtay;

"sövme" ve "hakaret" arasında kavramsal bir fark olduğunu dikkate aldıysa....

karar içindeki "hakaret", "sövme" kavramlarını bilinçli olarak kullandıysa...

müessir fiilden önce "bu kadın=sövme" + "hakaret" nedeniyle diğer sanık hakkındaki cezanın düşürülmesini hukuka aykırı bulmuş denebilir.

Ancak ne olursa olsun "yine geldi bu kadın" ifadesinin karar metnine alınması Yargıtay'ın eğilimini göstermesi bakımından önemli düşüncesindeyim.

Somut olay açısından şahsi görüşüm Sayın av-ufuk ile aynı yönde. "Alın kamerayı bu kadının elinden" sözü nezaketsiz bir üslup içerir ancak sövme ya da hakaret olarak kabul edilmemelidir.
Engin Bey, verdiğiniz örnekte "bu kadın" sözü hakaret veya sövme kabul edilmemiş. "Yine geldi bu kadın" dedikten sonra ayrıca hakaret içeren sözler sarf edilmiş. "Yine geldi bu kadın" sözü hakaret içeren sözler arasında kabul edilmiyor, sanığın söze giriş ifadeleri olarak zikrediliyor.
Teşekkür ederim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İstanbul Yerel Yönetimler Kadın Çalışmaları Ağı Kadın Çalıştayı Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 0 28-02-2010 23:43
Taşınmazın Etrafının Meskun olması ne demek Avukat halil Meslektaşların Soruları 0 08-12-2009 15:01
aleni hakaret ile gıyapta hakaret kamera kayıtlarının delil sayılıp sayılmayacağı nhukuk Meslektaşların Soruları 3 24-07-2009 21:02
Eşini döven kocaya hakaret eden kadın eşit kusurlu bulundu. Av. Selin Hukuk Haberleri 0 09-07-2007 08:59


THS Sunucusu bu sayfayı 0,11310792 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.