Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

kefalette eş rızası

Yanıt
Old 22-03-2013, 15:18   #1
AV.MELTEM2435

 
Varsayılan kefalette eş rızası

arkadaşlar merhaba,

sürekli tez okuyorum ama bir şeyde takıldım.Cevap da yok.

Kambiyo senedinde kefil alıyoruz, bu kişi ticaret siciline kayıtlı tacir değil, normal bir vatandaş ya da esnaf ...

Kefalet için yine de ayrıca sözleşme ya da eş rızası gerekecek mi?

Şimdiden teşekkürler....
Old 22-03-2013, 15:21   #2
gencerx07

 
Varsayılan

Herhangi bir şarta bağlı değildir. Kolay Gelsin.
Old 22-03-2013, 15:27   #3
AV.MELTEM2435

 
Varsayılan

çok teşekkür ederim,

sadece böyle mi düşünüyorsunuz yoksa yasal bir dayanak var mı?

uzun zamandır kararsızlık yaşıyorum,bir firmaya mütalaa vereceğim, yanlış birşey söylersem büyük bir sıkıntı olur...
Old 23-03-2013, 11:11   #4
Av.Can

 
Varsayılan

Kefil olacak kişi gerçek kişi ise, tacir olması esnaf olması ya da bu memur, işsiz, öğrenci vs. olmasının hiçbir farkı yok. Medeni Kanun'a göre evli konumunda olan her gerçek kişinin kefaleti için eşin rızası şart. Düzenleme açık ve emredici.

Henüz Yargıtay kararı yok belki ama kanunda kefil olacak kişinin ticaretle uğraşması ya da uğraşmaması gibi bir ayrım yok. Eş rızası olmadan kefil alırsanız o kefillik geçersiz olacaktır. Kesinlikle eş rızası gerekir.
Old 23-03-2013, 11:11   #5
av.sibell

 
Varsayılan

kambiyo sendine alınan kefilliğin adi kefillik olduğunu ve bu kpsamda mütelsil kefilden Bk kapsamında istenen eş rızasının aranmaması gerektiği düşünüyorum.
zira eş rızası müteselsil kefil için kanunun aradığı bir şarttır. (BK)

bu kişiyi kambiyo evrakı haricinde bir sözleşmeyle sözleşmenin altına imza atmak kaydıyla mütelselsil kefil olarak kefil almıyorsanız adi kefaletlerde eş rızası aranmaz

iyi çalışmalar
Old 23-03-2013, 11:24   #6
Av.Can

 
Varsayılan

Ben kambiyo senedine kefil alınırken bunun müteselsil olacağını düşünerek eş rızası şart dedim ama adi kefalette eşin rızasının gerekmediğine dair görüşe katılamıyorum. Zira BK 584 de eşin mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadan ya da ayrı yaşama hakkı yoksa ancak diğerinin rızası ile "kefil" olabilir deniyor. Adi kefalet müteselsil kefalet ayrımı yapılmamış. Bu görüşün dayanağı nedir acaba.
Old 23-03-2013, 11:42   #7
av.sibell

 
Varsayılan

sayın meslektaşım konuyla ilgili araştırma yapaken Borçlar Kanunu md 584 gerekçesine bakarak yasa koyucunun amacını tespit etmek istemiştim. zira uygulamada bu maddenin her aşamada ve her ticari işte uygulanması mümkün değildir. konuyla ilgili adi kefalet müteselsil kafelet ayrımı kanaatimce önem arz etmektedir. gerekçeden bu sonuca vardım. fikrinizi paylaşmanızı isterim.

saygılarımla

GEREKÇE:
Madde 584 (III. Eşin rızası)
Maddenin birinci fıkrasına göre, kefalet sözleşmesinde eşin rızasının, sözleşmenin kurulmasından
önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır. Ancak, fıkrada bu kuralın iki istisnasına
yer verilmiştir. Birinci istisna, mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olması, ikincisi eşlerden
birinin yasal olarak ayrı yaşama hakkının doğmuş olmasıdır. Söz konusu istisnalardan birinin varlığı
durumunda, eşin rızası aranmayacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında ise, eşin rızasının aranmadığı diğer bir istisnalara yer verilmiştir. Buna
göre, kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya âdi
kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde
azalmasına sebep olmayan değişiklikler için de kefilin eşinin rızası aranmayacaktır.
Maddenin düzenlenmesinde, kaynak İsviçre Borçlar Kanununun 494 üncü maddesi göz önünde
tutulmuştur.
Madde 599
Old 23-03-2013, 12:24   #8
Av.Melih Tatlı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.sibell
sayın meslektaşım konuyla ilgili araştırma yapaken Borçlar Kanunu md 584 gerekçesine bakarak yasa koyucunun amacını tespit etmek istemiştim. zira uygulamada bu maddenin her aşamada ve her ticari işte uygulanması mümkün değildir. konuyla ilgili adi kefalet müteselsil kafelet ayrımı kanaatimce önem arz etmektedir. gerekçeden bu sonuca vardım. fikrinizi paylaşmanızı isterim.

saygılarımla

GEREKÇE:
Madde 584 (III. Eşin rızası)
Maddenin birinci fıkrasına göre, kefalet sözleşmesinde eşin rızasının, sözleşmenin kurulmasından
önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır. Ancak, fıkrada bu kuralın iki istisnasına
yer verilmiştir. Birinci istisna, mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olması, ikincisi eşlerden
birinin yasal olarak ayrı yaşama hakkının doğmuş olmasıdır. Söz konusu istisnalardan birinin varlığı
durumunda, eşin rızası aranmayacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında ise, eşin rızasının aranmadığı diğer bir istisnalara yer verilmiştir. Buna
göre, kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya âdi
kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde
azalmasına sebep olmayan değişiklikler için de kefilin eşinin rızası aranmayacaktır.
Maddenin düzenlenmesinde, kaynak İsviçre Borçlar Kanununun 494 üncü maddesi göz önünde
tutulmuştur.
Madde 599

Sayın Meslektaşım gerekçede de kanun maddesindeki açık düzenlemede olduğu gibi adi kefalet ve müteselsil kefalette eşin rızası yönünden bir ayrım yapılmadığını düşünüyorum. Bu sebeple, Kambiyo senedindeki kefalette de eşin rızasının kanunen aranması gerektiğini düşünüyorum. Saygılarımla.
Old 23-03-2013, 15:35   #9
olgu

 
Varsayılan

kambiyo senetlerinde aval veya kefil, eş rızası gerekip gerekmediğne ilişkin henüz Yargıtay kararı yok. Katıldığım seminerlerde, görüştüğüm hakim ve hocaların görüşü gerektiği yönündedir. Bu yüzdendir ki mecliste ticari işlemlere özgü olmak üzere kefalette eş rızasına istisna getirmek amaçlı çalışmalar mevcut.
Old 23-03-2013, 21:15   #10
magistra175

 
Varsayılan

Kefalet sözleşmesinin adi veya müteselsil kefalet olarak akdededilmesinde eşin rızası bakımından bir farklılık yoktur. Lütfen bu konuda tereddüt içeren açıklamalardan kaçınalım; aksi halde tereddütlere mahal verebiliriz. Diğer yandan kambiyo senedine aval vermek suretiyle kişisel teminat sağlayan kimselerin eşinin rızası alınması kanaatimce gerekmez. Bu soruyu hocama da yönelttiğim de hocam da gerekmediğini belirttir(bu arada kendisi ticaret hukuku hocasıdır) Ancak bu konuda bazı Borçlar Hukuku hocaları aksi yönde görüş belirtebilirler. Fakat bu görüşlerin uygulamada kabul edilmeyeceğini zannediyorum. Zira kefalet ve aval farkı hukuki kurumlardır. bu farklılığı belirten Tandoğan aynen şöyle demektedir: "Aval, farklı bir müessesedir ve kefalete ilişkin hükümlere ona kıyas yoluyla bile uygulanamaz"(Tandoğan Özel Borç İlişkileri cilt II sayfa 713" Bu farklılıklara ilişkin bazı noktaları belirtmek gerekirse; 1) Kefalet fer'i bir nitelik taşımasına karşın, aval asıl ilişkiden soyut olarak varlığını devam ettirir. 2)Kefalet ve avalin tabi olduğu şekil şartları da birbirinden farklıdır. Aval şerhinin kambiyo senedinin üstüne veya alonj üzerine atılması gerekirken, kefaletin asıl borç senedi üzerinde gösterilmesine lüzum yoktur. 3) Kefalette alacaklının haklarına halefiyet söz konusu olduğu halde, aval veren ödemede bulunmakla, aval verdiği kişi veya ona karşı sorumlu olanlara aleyhine bağımsız bir rücu hakkı kazanır ve halefiyetten yararlanamaz.4) TTK ya göre asıl borçluya karşı zamanaşımı kesilmesi yalnız ona karşı hüküm ifade eder; aval verene karşı ileri sürülemez. TBK 155 göre asıl borçluya karşı zamanaşımı kesilince kefile kaşrı da kesilmiş olur. 5) aval veren TBK 600 hükmüne göre vadeden itibaren bir ay içinde asıl borçlunun takip edilmediğini ileri sürerek borçtan kurtulamaz. Bunlar gibi başkaca sebeplerle aval ile kefaletin farklı teminat kurumaları olduğu açıktır. Durum böyle olunca kefalet sözleşmesi için öngörülmüş bir şekil şartının kıyas yoluyla avale de uygulanması bahis konusu olmaz. Ticari hayatın ihtiyaç duyduğu hızlılık ve güvenilirlik de buna izin vermez. Yakın zamanda uygulama bu yönde içtihat gelişeceğini hep birlikte göreceğiz. Danışmanı olduğunuz şirkete bu yönde mütala vermeniz de hiç bir sakınca yoktur.
Old 24-03-2013, 18:29   #11
Av. Özge Çavuş

 
Varsayılan

Ben de aval ve kefalet kurumunun farklı şeyler oldukları ve kanundaki eş rızasının sadece kefalet ile sınırlı tutulmasının belli bir amaca hizmet ettiği fikrindeyim. Eğer senetteki aval için de eş rızası aranacak olursa ticari hayat olduğu gibi durur, senetlere aval verenler "vallahi eşim izin vermedi" diyerek bu sorumluluktan kurtulma yoluna giderler.
Old 24-03-2013, 19:00   #12
Av. Özge Çavuş

 
Varsayılan

Ayrıca faydalı olması açısından sayın Nevra Öksüz'ün başka bir konuda bu konuya dair yaptığı açıklamaları ve Yargıtay kararlarının olduğu açıklamayı da buradan inceleyebilirsiniz:

http://www.turkhukuksitesi.com/showp...7&postcount=22
Old 25-03-2013, 08:47   #13
AV.MELTEM2435

 
Varsayılan

çok mersi arkadaşlar,

Sayın av. sibel, ben o ikinci fıkranın şöyle olduğunu tanımlamaktayım;

eş rıza veriyor ve kişi kefil oluyor, ancak aynı kefalette değişim oluyor (aynı borca ilişkin ) sonra bu müteselsile dönüşmeyecek yahut şartları ağırlaşmayacak ise yeniden eşin muvafakati aranmaz diyor,

Ben aval veren durumunda olduğunu ve aval diyerek tahdidi sayım içine girilmese de bu durumda da eş rızası gerektiğine ilişkin (aval, garanti sözleşmesi vs) yazılar okudum. Sanırım gerekiyor,

Herkese teşekkür ederim...
Old 25-03-2013, 08:53   #14
AV.MELTEM2435

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan magistra175
Kefalet sözleşmesinin adi veya müteselsil kefalet olarak akdededilmesinde eşin rızası bakımından bir farklılık yoktur. Lütfen bu konuda tereddüt içeren açıklamalardan kaçınalım; aksi halde tereddütlere mahal verebiliriz. Diğer yandan kambiyo senedine aval vermek suretiyle kişisel teminat sağlayan kimselerin eşinin rızası alınması kanaatimce gerekmez. Bu soruyu hocama da yönelttiğim de hocam da gerekmediğini belirttir(bu arada kendisi ticaret hukuku hocasıdır) Ancak bu konuda bazı Borçlar Hukuku hocaları aksi yönde görüş belirtebilirler. Fakat bu görüşlerin uygulamada kabul edilmeyeceğini zannediyorum. Zira kefalet ve aval farkı hukuki kurumlardır. bu farklılığı belirten Tandoğan aynen şöyle demektedir: "Aval, farklı bir müessesedir ve kefalete ilişkin hükümlere ona kıyas yoluyla bile uygulanamaz"(Tandoğan Özel Borç İlişkileri cilt II sayfa 713" Bu farklılıklara ilişkin bazı noktaları belirtmek gerekirse; 1) Kefalet fer'i bir nitelik taşımasına karşın, aval asıl ilişkiden soyut olarak varlığını devam ettirir. 2)Kefalet ve avalin tabi olduğu şekil şartları da birbirinden farklıdır. Aval şerhinin kambiyo senedinin üstüne veya alonj üzerine atılması gerekirken, kefaletin asıl borç senedi üzerinde gösterilmesine lüzum yoktur. 3) Kefalette alacaklının haklarına halefiyet söz konusu olduğu halde, aval veren ödemede bulunmakla, aval verdiği kişi veya ona karşı sorumlu olanlara aleyhine bağımsız bir rücu hakkı kazanır ve halefiyetten yararlanamaz.4) TTK ya göre asıl borçluya karşı zamanaşımı kesilmesi yalnız ona karşı hüküm ifade eder; aval verene karşı ileri sürülemez. TBK 155 göre asıl borçluya karşı zamanaşımı kesilince kefile kaşrı da kesilmiş olur. 5) aval veren TBK 600 hükmüne göre vadeden itibaren bir ay içinde asıl borçlunun takip edilmediğini ileri sürerek borçtan kurtulamaz. Bunlar gibi başkaca sebeplerle aval ile kefaletin farklı teminat kurumaları olduğu açıktır. Durum böyle olunca kefalet sözleşmesi için öngörülmüş bir şekil şartının kıyas yoluyla avale de uygulanması bahis konusu olmaz. Ticari hayatın ihtiyaç duyduğu hızlılık ve güvenilirlik de buna izin vermez. Yakın zamanda uygulama bu yönde içtihat gelişeceğini hep birlikte göreceğiz. Danışmanı olduğunuz şirkete bu yönde mütala vermeniz de hiç bir sakınca yoktur.

E. Uygulama alanı

MADDE 603 - Kefaletin şekline, kefil olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin hükümler, gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında yapılan diğer sözleşmelere[/color] de uygulanır.

bende maalesef aval daha sorumluluk veren bir hukuki kurumdur ve evleviyetle uygulanır makaleleri ile karşılaştım ve hep birbirinden farklı... O sebeple tartışma açtım hala net değilim. Herkese çok çok teşekkürler...
Old 25-03-2013, 10:26   #15
Emin ERKILIÇ

 
Varsayılan

Değerli Meslektaşlar;

Yukarıda yapılan tüm açıklama ve yorumları okudum. Sayın meslektaşın vereceği mütalaaya az da olsa katkısı olması adına ben de bir kaç şey söylemek istedim.

Kefalet verilebilmesi için ( adi ya da müteselsil kefalette durumun değişmediğini düşünüyorum ) eşin rızasının arandığı madde hükmünden ve madde gerekçesinden açıkça anlaşılmaktadır. Bu noktada şüphe kalmamıştır.

Ticari hayatın hızlı şekilde yürümesi ve yine ticaret hukuku prensiplerine göre düşünüldüğünde dahi kefalet için aval veriliyorsa bunun aval verenin şahsi malvarlığından sorumlu olacağı nazara alınırsa eşin rızası gerektiği kanaatindeyim. Her ne kadar aval ve kefalet farklı müesseseler olsa da adi kefalet ve müteselsil kefalet için eşin rızasını arayan kanun koyucu kişinin evlilik birliği içerisindeki mallarının haczedilebileceği gibi ekonomik sonuçlar doğurabilecek bir hukuki işlem için de eşin rızasını aramalıdır. Ticari hayatta bir anonim şirket bir sermaya şirketi yani kişilerin şahsi mal varlığı ile sorumlu tutulamayacağı durumlar dışında bir bononun tacir olmayan iki kişi arasında kolaylıkla düzenlenebileceği ve yine 3. kişi gerçek kişinin bu bonoya aval vermesinin eşin rızasına dayalı olması gerektiğini düşünüyorum. aksini söyleyecek olursak şahsi teminat vermek noktasında birbirinden farkı olmayan aval ve kefalet ile ilgili düzenlemeler amaçsız kalırdı. Bir örnek ile bitireyim.

A ve B aralarında bir sözleşme yapıyorlar ve aralarındaki alım satım sözleşmesi ile ilgili olarak para borçlu olan B nin arkadaşı C sözleşmede müteselsil kefil olacağı anda bunun için eşin rızasının gerektiği düşüncesiyle sözleşme yerine Bono düzenliyorlar ( C de hukukçu olsun ve bu sayfadaki tartışmaları daha önce okumuş olsun ve benden farklı düşünüyor olsun ) Ve C bonoya aval veriyor. ???
Old 25-03-2013, 13:57   #16
Av. Özge Çavuş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan AV.MELTEM2435
E. Uygulama alanı

MADDE 603 - Kefaletin şekline, kefil olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin hükümler, gerçek kişilerce,kişisel güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında yapılan diğer sözleşmelere de uygulanır.

Kambiyo senetleri sözleşme değildir. O bakımdan bu kanun maddesi kapsamında değerlendirme yapılması sağlıklı değildir. Ayrıca senetlerin devir kabiliyeti olduğunu da göz önünde bulundurur isek, "eş rızası" mecburiyetinin kambiyo senetlerinde uygulama alanı olmadığı da açıktır. Ayrıca kambiyo senetleri belli şekil şartları olan ve bunların yokluğu durumunda geçersiz ilan edilen senetlerdir, eş rızası bu senedin neresinde yer alacaktır?
Old 26-03-2013, 14:57   #17
Av.Can

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım Av. Özge Çavuş.
Kambiyo senetleri sözleşme değildir demişsiniz ama, sözleşme deyince illa ayrı bir kağıda yazılmış maddeleri düşünmemek gerek. Kefil olan kişi, kefil olunan kişi ve alacaklı arasında bono düzenlenirken kefalet sözleşmesi de kurulmuş olur. Kanunun emredici hükmüne göre de bir kişi bonoya kefil olarak imza atacaksa eş rızası gerekli. Gerekmediği açık demişsiniz ama neye göre açık olduğunu anlayamadım. Eğer aval vermek için eş rızası gerekmez demek istediyseniz bu husus da henüz tartışmalı, doktrinde birbirine zıt fikirler var. Şahsi kanaatim aval vermek için eş rızasının gerekmeyeceği yönünde. Ancak müvekkil şirketlere mütalaa verirken kötü ihtimali düşünerek Yargıtay'ın aval için dahi eş rızası aranır yönünde içtihat geliştirebileceğini de belirtmek gerek. Soru kefalette eş rızası aranır mı yönünde sorulmuş. Kanun açık adi ya da müteselsil fark etmez kefalette eş rızası şart.
Old 26-03-2013, 16:48   #18
Av. Özge Çavuş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Can Lafcı
Sayın meslektaşım Av. Özge Çavuş.
Kambiyo senetleri sözleşme değildir demişsiniz ama, sözleşme deyince illa ayrı bir kağıda yazılmış maddeleri düşünmemek gerek. Kefil olan kişi, kefil olunan kişi ve alacaklı arasında bono düzenlenirken kefalet sözleşmesi de kurulmuş olur. Kanunun emredici hükmüne göre de bir kişi bonoya kefil olarak imza atacaksa eş rızası gerekli. Gerekmediği açık demişsiniz ama neye göre açık olduğunu anlayamadım. Eğer aval vermek için eş rızası gerekmez demek istediyseniz bu husus da henüz tartışmalı, doktrinde birbirine zıt fikirler var. Şahsi kanaatim aval vermek için eş rızasının gerekmeyeceği yönünde. Ancak müvekkil şirketlere mütalaa verirken kötü ihtimali düşünerek Yargıtay'ın aval için dahi eş rızası aranır yönünde içtihat geliştirebileceğini de belirtmek gerek. Soru kefalette eş rızası aranır mı yönünde sorulmuş. Kanun açık adi ya da müteselsil fark etmez kefalette eş rızası şart.

Can Bey,

Burada tartışılan şey kefalet değil, avaldir. Soru her ne kadar "kefalette eş rızası aranır mı?" şeklinde sorulmuş olsa da, sorulan şey avaldir zira kambiyo senedi üzerine teminat verilmesine aval denir, kefalet değil. İki kurum da bir borca teminat verilmesi anlamında birbirine benzer ancak teknik olarak farklı şeylerdir.

Alıntı:
Kanunun emredici hükmüne göre de bir kişi bonoya kefil olarak imza atacaksa eş rızası gerekli.

Alıntı:
Eğer aval vermek için eş rızası gerekmez demek istediyseniz

Bonodaki kefalet ve avali farklı şeyler olarak değerlendirmişsiniz ancak yukarıda dediğim gibi bonoya teminat verilmesine aval deniyor, günlük kullanımda aval için de kefalet kelimesi kullanılıyor ancak hukuki bir tartışma yapacak isek bu iki kavramı birbirinden ayırmamız gerekir. Yani sizin tabirinizle "bonoya kefil olarak imza atılmasına" hukuki olarak "aval" deniyor.

Nitekim Yargıtay'ın muhtelif kararlarında da bu açıktır:

Alıntı:
Bu nedenle bononun ön yüzünde "kefil" yazılı kısmın karşısında imzası bulunan kişinin, gerçekte aval verme iradesiyle hareket ettiği, dolayısıyla aval veren olarak kabulü gerektiği, gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamalarında benimsenmiştir ( Bkz. Hayri Domaniç, Kıymetli Evrak Hukuku ve Uygulaması, TTK Şerhi IV, İstanbul 1990, sh. 235; Ertan Demirkapı, age, sh. 63; Yargıtay 12. HD 1999/11398 E. 1999/12463 K. 18.10.1999, YKD 2000/1, sh. 61; 19. HD 25.06.2001 T. 2001/1283 E. 2001/4938 K.; 11. HD 1987/1185 E. 1987/2184 K. ). O halde dava konusu olayda da takip konusu bononun ön yüzünde "kefil" yazılı kısmın karşısında isim ve imzası bulunan davalılardan H.Ömer'in, bonoda aval veren sıfatında bulunduğunu kabul etmek gerekir.

Dolayısıyla burada tartışılması gereken şey kambiyo senedine "aval verilirken eş rızası gerekip gerekmediği" dir. Borçlar Kanunu'nun ilgili maddeleri açıkça "kefalet" olarak düzenlenmiş ve TTK anlamında "aval"ı içine alacak şekilde bir düzenleme öngörülmemiştir. TTK kambiyo senetlerine teminat verilmesini kefalet değil, "aval" olarak nitelemişken (TTK m.700), eğer ki BK'daki ilgili maddelerin avali de içine alacak şekilde uygulanması isteniyor idiyse bunun için aval kelimesinin de geçmesi gerekirdi zira aval ve kefalet birbirinden farklı kavramlardır ve kefalet kelimesi tek başına avali de kapsamaz. (Bu konu doktrinde ve Yargıtay kararlarında sabittir). Şunu da gözden kaçırmamak gerekir, aval TTK'da düzenlenmiştir, kefalet ise BK'da. Bu iki husus farklı kanunlara ve kurallara tabidir. Bu nedenle de BK'da hüküm altına alınan kefalet kurumu ve eş rızasının varlığı şartı TTK'da düzenlenen avali kapsamaz.

Ayrıca kambiyo senetlerinin belli şekil şartına tabi ve bu şekil şartlarının aynı zamanda "geçerlilik şartı" olduğu gerçeği ile eş rızasını nereye koyacaksınız? Senet üzerine bir de eş mi imza atacak? O imza aniden avale dönüşürse ne olacak? Sadece imza yeterli olacak mı? Başka bir şey de yazması gerekecek mi? O yazdığı metin senedin şekil şartlarına helal getirirse ne olacak? İmzayı başka bir kağıda mı atacak?

Ticaret hayatının hızlı ve güvene dayalı ilerlemesi esasken ve bu senetler de bu amaca hizmet eden araçlar iken, kanun koyucunun içinde bu kadar soru barındıran ve senetleri pratikte anlamsız kılacak bir uygulamayı getirmesi mantık dahilinde değildir.
Old 08-10-2013, 15:29   #19
üye16777

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I

Esas No : 2013/16400
Karar No : 2013/25100
Tarih : 04/07/2013

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Neşe Yüksel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı tarafından çeke dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlandığı, borçlu avalistlerin Borçlar Kanunu 584. maddesine göre eşlerinin rızası bulunmadığından takibin iptalini talep ettikleri, mahkemece avalistlerin eşlerinin yazılı izinlerinin bulunmadığı gerekçesiyle takibin iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.

Takibe konu çekin incelenmesinde; Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre düzenlenmiş olup, kambiyo vasfını taşıdığı, borçluların aval veren olduğu görülmektedir. 6102 Sayılı T.T.K.nun 702 (6762 Sayılı TTK.nun 614).maddesi hükmüne göre, avalist kimin için taahhüt altına girmiş ise tıpkı onun gibi sorumludur. Türk Ticaret Kanunu'nda taahhüt altına girmek için eşin rızası koşulu düzenlenmemiştir. Kıymetli evraklar 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 3. (6762 Sayılı TTK.nun 3.) maddesine göre ticari iş sayıldıklarından, Türk Ticaret Kanunu hükümleri karşısında genel hüküm sayılan Borçlar Kanunu 584. maddesinin somut olayda uygulama yeri yoktur.

O halde mahkemece şikayetin reddine karar vermek gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04/07/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi
Old 23-06-2015, 10:50   #20
parezer3447

 
Varsayılan

TBK m. 603 uyarınca 'Kefaletin şekline, kefil olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin hükümler, gerçek kişilerce, güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında yapılan diğer sözleşmelere de uygulanır''. O halde bu hüküm gereği olarak garanti, borca katılma, himaye beyanı, kredi emri ve AVALDE eşin rızası aranacaktır. (Nihat YAVUZ- Türk Borçlar Kanunu Şerhi, sayfa:3000)

Nihat Yavuz TBK m.603 hükmünü gerekçe göstererek TBK 584'ün avale de uygulanacağını söylemektedir. Yukarıdaki içtihat dışında başka içtihat var mı? Aval dolayısıyla dava açacağım karasız kaldım. Bana yol gösterecek bir meslektaş arıyorum
Old 20-08-2015, 18:38   #21
Av. Bengi2

 
Varsayılan

Faydalı olması umuduyla, konu hakkında tatmin edici olduğunu düşündüğüm bir Yargıtay kararını aşağıda paylaşıyorum:


"Türk Ticaret Kanununda Özel Hükümler Olması Sebebiyle Kambiyo Senetlerinde 6098 S. TBK'nun 584. Md. Hükmünün Uygulanamayacağı - Takibin İptaline Karar Verilmesinin İsabetsiz Olduğu"





T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2013/10055

K. 2013/24337

T. 27.6.2013

• KAMBİYO SENETLERİNE ÖZGÜ HACİZ YOLUYLA TAKİBE İTİRAZ ( Teminat Senedi Olduğu İleri Sürülerek - İtiraz Eden Borçlunun Bonoyu Kefil Olarak İmzaladığı/Bunun Aval Olarak Nitelendirileceği/Aval Verenin Bononun Diğer Borçlusuyla Birlikte Müteselsilen Sorumlu Olduğu/İtiraz Eden Borçlunun İtirazları İncelenerek Oluşacak Sonuca Göre Karar Verilmesi Gerektiği )

• KEFALET SÖZLEŞMESİNDE EŞİN RIZASI ( İtiraz Eden Borçlunun Bonoyu Kefil Olarak İmzaladığı/Kambiyo Senetlerinde Müteselsil Borçluluk Esası Olduğundan Bu Tür Senetlerde İmzası Olan Herkesin Hamile Karşı Müteselsilen Sorumlu Olduğu - Türk Ticaret Kanununda Özel Hükümler Olması Sebebiyle Kambiyo Senetlerinde 6098 S. TBK'nun 584. Md. Hükmünün Uygulanamayacağı )

• AVAL VERENİN SORUMLULUĞU ( Bonoyu Kefil Olarak İmzalayan ve Takibe İtiraz Eden Borçlunun Aval Veren Olarak Nitelendirileceği/Bononun Diğer Borçlusuyla Birlikte Müteselsilen Sorumlu Olacağı/Türk Ticaret Kanununda Özel Hükümler Olması Sebebiyle Kambiyo Senetlerinde 6098 S. TBK'nun 584. Md. Hükmünün Uygulanamayacağı - Takibin İptaline Karar Verilmesinin İsabetsiz Olduğu )

6098/m.584

6762/m.614,636

ÖZET : Dava, takip dayanağı senedin şirket borcu için verilen teminat senedi olduğu ileri sürülerek yapılan itiraza ilişkindir. 6098 Sayılı Türk B.K.' nun 584/1. maddesine göre; "Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir, bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır." Somut olayda itiraz eden borçlu bonoyu kefil olarak imzalamıştır. Bono üzerine "kefil" ibaresi konsa dahi bu, aval olarak nitelendirilir ve aval veren, bononun diğer borçlusuyla birlikte müteselsilen sorumlu olur ( T.T.K.614 ). T.T.K.nun 636. maddesi hükmü gereğince kambiyo senetlerinde müteselsil borçluluk esası olduğundan, bu tür senetlerde imzası olan herkes, hamile karşı müteselsilen sorumludur. Bu açıklamalar doğrultusunda Türk Ticaret kanununda özel hükümler olması sebebiyle kambiyo senetlerinde B.K.nun 584. ve 603. maddeleri uygulanamaz. Kaldı ki borçlunun bu yönde bir şikayeti olmadığı halde B.K.584. madde hükmünün mahkemece resen değerlendirilmesi de mümkün değildir. O halde mahkemece itiraz eden borçlunun itirazları incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Gülhan Kadıoğlu tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği düşünüldü:

KARAR : Borçlu, alacaklı tarafından hakkında başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibinde, ödeme emrinin tebliğinden itibaren yasal süre içerisinde icra mahkemesine başvurusunda, takip dayanağı senedin şirket borcu için verilen teminat senedi olduğunu ileri sürmüş, Mahkemece; alınan nüfus kaydında davacının eşinin bulunduğu, B.K.584 maddesine göre eşlerden birinin bir borca kefalet vermesinin diğer eşin yazılı rızasına bağlı olduğu gerekçeleriyle itiraz eden borçlu yönünden takibin iptaline karar verilmiştir.

6098 Sayılı T.B.K.' nun 584/1. maddesine göre; "Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir, bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır."

Somut olayda itiraz eden borçlu H. D. bonoyu kefil olarak imzalamıştır.

6762 Sayılı T.T.K.nun 614/1. maddesine göre; "Aval veren kimse, kimin için taahhüt altına girmişse tıpkı onun gibi mesul olur."

Aval kefaleti birbirinden ayırmak gereklidir. Kefalet, feri nitelikte olmasına karşın, aval bağımsız ve asli bir nitelik taşır. Aval veren, lehine aval verilenin ileri sürebileceği ve senedin şekline dair olanlardan başka geçersizlik sebeplerini defi veya itiraz olarak alacaklıya karşı ileri süremez. Oysa kefil, asıl borçluya ait kişisel defilerden yararlanabilir. Kefaletin, mutlaka asıl borç senedi üzerinde gösterilmesine lüzum olmadığı halde, aval şerhinin mutlaka poliçe, bono veya alonj üzerine yazılması gerekir.

Bono üzerine "kefil" ibaresi konsa dahi bu, aval olarak nitelendirilir ve aval veren, bononun diğer borçlusuyla birlikte müteselsilen sorumlu olur ( T.T.K.614 ). T.T.K.nun 636. maddesi hükmü gereğince kambiyo senetlerinde müteselsil borçluluk esası olduğundan, bu tür senetlerde imzası olan herkes, hamile karşı müteselsilen sorumludur. Bu açıklamalar doğrultusunda Türk Ticaret kanununda özel hükümler olması sebebiyle kambiyo senetlerinde B.K.nun 584. ve 603. maddeleri uygulanamaz. Kaldı ki borçlunun bu yönde bir şikayeti olmadığı halde B.K.584. madde hükmünün mahkemece resen değerlendirilmesi de mümkün değildir. O halde mahkemece itiraz eden borçlunun itirazları incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İ.İ.K.366 ve H.U.M.K.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 21-08-2015, 09:47   #22
garani

 
Varsayılan

kambiyo senedi üzerine atılan her imza aval hükmünde olup BK da yer alan eş rızası kambiyo taahhüdünde uygulanmaz.bu konuda bir çok yüksek mahkeme kararı mevcut.bir an için herhnagi bir nedenden itiraz söz konusu olsa bile her imza müstakil olarak sorumluluk arz edip her bir bir borçlu alacaklıya aynı derecede sorumludur.kefil ibaresi yazsa bile bu ibare aval olarak değerlendirilir.
Old 09-12-2015, 13:15   #23
abdurrahman pehlivan

 
Önemli Yargıtay Kararları Arasında Çelişki

Yargıtay 12. H.D.'nin yukarıda tartışılan kararlarını okudum. Özetle, kambiyo senedinde kefalet olarak imzalansa da eşin rızası aranmaz.Çünkü aval kabul edilir TBK 584. maddesi kefaleti düzenleyen kanun maddesine dayanamazsın.

Peki bulduğum Yargıtay 11. H.D.'nin kararını aşağıda paylaşıyorum.

Meslektaşlarımın düşüncelerini paylaşması dileğiyle.

T.C. YARGITAY

11.Hukuk Dairesi
Esas: 2014/1231
Karar: 2014/7837
Karar Tarihi: 25.04.2014


İHTİYATİ HACİZ DAVASI - EŞLERDEN BİRİNİN MAHKEMECE VERİLMİŞ BİR AYRILIK KARARI OLMADIKÇA VEYA YASAL OLARAK AYRI YAŞAMA HAKKI DOĞMADIKÇA DİĞERİNİN YAZILI RIZASIYLA KEFİL OLABİLECEK OLDUĞU - HÜKMÜN BOZULDUĞU

ÖZET: 6098 sayılı kanun maddesi uyarınca eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilecek olup, aynı Kanun'un ilgili maddesine göre de kefaletin şekline, kefil olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin hükümler, gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında yapılan diğer sözleşmelere de uygulanacaktır. “Aval” de poliçe ile sorumluluk altına girmiş kişi lehine, şahsi teminat sağlamak amacı taşıyan bir müessese olup kişisel güvence verilmesinin kıymetli evrak hukukundaki görünümüdür.

(6098 S. K. m. 581, 584, 603) (2004 S. K. m. 265)

Dava ve Karar: Eskişehir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 04.04.2013 tarih ve 2013/446-2013/446 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi ihtiyati hacze itiraz eden (borçlular) vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, düzenlenen rapor dinlendikten ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

İhtiyati hacze itiraz edenler vekili, 6098 sayılı TBK'nın 584/1'inci maddesinde eşlerden birinin ancak diğer eşin yazılı rızası ile kefil olabileceğinin düzenlendiğini, avalin de kefalet hükmünde olduğunu, aynı Kanunun 603'üncü maddesi uyarınca 584'üncü maddedeki düzenlemenin, avale de uygulanması gerektiğini, ihtiyati hacze konu çekte aval veren müvekkili Muammer Şan'ın eşi Fatma Hülya Şan'ın yazılı rızasını almadan "avalimdir" ibaresini çek üzerinde imzaladığını, bu sebeplerle muteriz Muammer Şan'ın verdiği avalin geçersiz olduğunu ileri sürülerek müvekkili aleyhine verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

İhtiyati haciz talep eden vekili, İİK'nın 265'inci maddesinde gösterilmeyen sebeplerle itiraz edilemeyeceğini, ileri sürülen hususların başka bir davaya konu olabileceğini, müvekkilinin sattığı beton direklerinin karşılığında borçlu şirketten çek aldığını, kefalet için düzenlenen TBK'nın 581 ve devamı maddelerinin kıyas yoluyla farklı bir müessese olan, kefaletin aksine imzalayanı asli borç altına sokan ve TTK'da düzenlenen aval için uygulanamayacağını, bu sebeple avalde eşin yazılı rızasının aranmayacağını savunarak itirazın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, kefaletin Türk Borçlar Yasası'nda, avalin ise Türk Ticaret Yasası'nda düzenlendiği, farklı kurumlar olduğu, kefalete ilişkin hükümlerin kıyasen avalde uygulanamayacağı, itiraza dayanak gösterilen yasa maddesinin de aval için değil kefalet için düzenlendiği gerekçesiyle ihtiyati hacze itirazın reddine karar verilmiştir.

Kararı, ihtiyati hacze itiraz eden borçlular vekili temyiz etmiştir.

6098 sayılı TBK’nın 584 maddesi uyarınca eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilecek olup, aynı Kanun'un 603. maddesine göre de kefaletin şekline, kefil olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin hükümler, gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında yapılan diğer sözleşmelere de uygulanacaktır. “Aval” de poliçe ile sorumluluk altına girmiş kişi lehine, şahsi teminat sağlamak amacı taşıyan bir müessese olup kişisel güvence verilmesinin kıymetli evrak hukukundaki görünümüdür. Şahsi teminat sağlayan akitlere ve özellikle de kefalete benzemesi yönünden avale “poliçe kefaleti” ismi de verilmektedir (Prof. Dr. Fırat Öztan Kıymetli Evrak Hukuku Turhan Kitabevi 2. bası s.792). Bu nedenle, kefalette eşin rızasına ilişkin hükümlerin TBK’nın 603. maddesi uyarınca “aval”de de uygulanması gerekmekte olup, doktrinde baskın görüş de bu doğrultudadır. (Prof. Dr. İsmail Kırca-Türk Borçlar Kanunu Tasarısı-Kefalette Eşin izni s. 437; Prof. Dr. A. Zevkliler/Doç. Dr. K. Emre Gökyayla: Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 12. B., Ankara 2013 s. 670; Doç. Dr. Burak Özen Kefalet Sözleşmesi, İstanbul 2012 Özen, s.50; Prof. Dr. Mustafa Alper Gümüş, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, C. II, İstanbul 2014 s. 369-370.). Bu itibarla; mahkemece bu yön üzerinde durulup sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamış, kararın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının bozulmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 25.04.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 15-12-2015, 13:36   #24
AV.SAFİYE

 
Varsayılan

İlamsız icra takibinde haciz esnasında borçlunun eşi, eşinin öldüğünü dosyaya kefil olmak istediğini söyledi ancak daha sonra nüfus kayıt örneğinden eşinin ölmediğini öğrendik kefillik geçerli midir?
Old 03-02-2016, 16:51   #25
av__emrah

 
Varsayılan

T.C YARGITAY
12.Hukuk Dairesi
Esas: 2013 / 24500
Karar: 2013 / 34705
Karar Tarihi: 04.11.2013


ÖZET: Bono üzerine <kefil> ibaresi konsa dahi bu, aval olarak nitelendirilir ve aval veren, bononun diğer borçlusu ile birlikte müteselsilen sorumlu olur. Kambiyo senetlerinde müteselsil borçluluk esası olduğundan, bu tür senetlerde imzası olan herkes, hamile karşı müteselsilen sorumludur. Bu açıklamalar doğrultusunda Türk Ticaret kanununda özel hükümler olması nedeniyle kambiyo senetlerinde BK' nun ilgili maddeleri uygulanamaz. O halde mahkemece borçlunun sair şikayet ve itirazları incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.(6098 S. K. m. 584, 603) (6762 S. K. m. 14, 614, 636)

Dava: Yukarıda tarih/ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi G. K. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve/dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Borçlu, alacaklı tarafından hakkında başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibinde, ödeme emrinin tebliğinden itibaren yasal süre içerisinde icra mahkemesine başvurusunda, sair şikayet ve itirazlarının yanı sıra/bonoda kefil olarak yer aldığını, bononun/keşidecisi olan eşi M. T.'ın kefalete rızası olmadığından geçerli kefaletin bulunmadığını ileri sürerek ödeme emrinin ve takibin iptalini talep etmiş; Mahkemece; BK 584. maddesine göre eşlerden birinin bir borca kefalet vermesinin diğer eşin yazılı rızasına bağlı olduğu gerekçeleri ile itiraz eden borçlu yönünden takibin durdurulmasına karar verilmiştir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 584/1. maddesine göre; <Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı/doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir, bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.>

Somut olayda itiraz eden borçlu N. T. takip dayanağı bonoları kefil olarak imzalamıştır.

6762 sayılı TTK' nun m. 14/1. maddesine göre; <Aval veren kimse, kimin için taahhüt altına girmişse tıpkı onun gibi mesul olur.>

Aval ile kefaleti birbirinden ayırmak gereklidir. Kefalet, fer'i nitelikte olmasına karşın, aval bağımsız ve asli bir nitelik taşır. Aval veren, lehine aval verilenin ileri sürebileceği ve senedin şekline ilişkin olanlardan başka geçersizlik sebeplerini defi veya itiraz olarak alacaklıya karşı ileri süremez. Oysa kefil, asıl borçluya ait kişisel defilerden yararlanabilir. Kefaletin, mutlaka asıl borç senedi üzerinde gösterilmesine lüzum olmadığı halde, aval şerhinin mutlaka poliçe, bono veya alonj üzerine yazılması gerekir.

Bono üzerine <kefil> ibaresi konsa dahi bu, aval olarak nitelendirilir ve aval veren, bononun diğer borçlusu ile birlikte müteselsilen sorumlu olur (TTK. 614). TTK'nun 636. maddesi hükmü gereğince kambiyo senetlerinde müteselsil borçluluk esası olduğundan, bu tür senetlerde imzası olan herkes, hamile karşı müteselsilen sorumludur. Bu açıklamalar doğrultusunda Türk Ticaret kanununda özel hükümler olması nedeniyle kambiyo senetlerinde BK' nun 584. ve 603. maddeleri uygulanamaz. O halde mahkemece borçlunun sair şikayet ve itirazları incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.

Sonuç: Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.11.2013 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Old 06-05-2017, 10:31   #26
Avukatrecep

 
Varsayılan

arkadaşlar yukarıda çok faydalı bilgiler vermişsiniz,fakat benim bu konuda farklı bir sorum olacak , müvekkil oğlunun şirketi için çektiği krediye kefil oluyor.Kefalette müvekkilin eşinin imzası veya rızası yok. Kefalet tarihi ise, 20.07.2012. Borçlar kanunun yürürlük tarihi ile , kefalet için eşin rızasına istisna getirilen tarihlerin arasında bir tarih. Bu durumda eşinin rızası olmadığından kefilliğin iptali davası açılabilir mi .
Old 06-05-2017, 11:02   #27
Av.Can

 
Varsayılan

Bence açılabilir üstadım. Ayrıca eş rızasına istisna kişinin kendi ticari faaliyetine ilişkin. Oğlunun şirketi için çekilen krediye kefil olunurken eş rızası gerekir. Kaldı ki tarih itibariyle bu tartışma da yapılamaz
Old 06-05-2017, 13:52   #28
Av. Suat

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

11.Hukuk Dairesi
Esas: 2014/1231
Karar: 2014/7837
Karar Tarihi: 25.04.2014
İHTİYATİ HACİZ DAVASI - EŞLERDEN BİRİNİN MAHKEMECE VERİLMİŞ BİR AYRILIK KARARI OLMADIKÇA VEYA YASAL OLARAK AYRI YAŞAMA HAKKI DOĞMADIKÇA DİĞERİNİN YAZILI RIZASIYLA KEFİL OLABİLECEK OLDUĞU - HÜKMÜN BOZULDUĞU


11.Dairenin bu kararı, bononun bono olma vasfını ve tedavül kabiliyetini ortadan kaldırır niteliktedir.
Bu kararın uygulama alanı bularak istikrar kazanacağını zannetmem. Zira böylesi bir halde bonoyu kıymetli evrak statüsünden de çıkarmak gerekecektir.
Bonolar kıymetli evrak olup illetten mücerrettir.
Bunu ya bu şekilde kabul edeceğiz yada etmeyeceğiz.
Bunun ortası yoktur.

İlletten mücerret olan böylesi bir evrak tanziminden sonra bononun taraflarını temel ilişkiyi açıklayıcı beyana zorlamaya kimsenin hakkı bulunmamaktadır.

Zira bu tür bir yolun açılması halinde önü alınamayan uyuşmazlıkların çıkacağı da aşikardır. İş bu evrak, avalistin ticari işi için mi, kendi işletmesi için mi - başkasının işletmesi için mi, tarımsal işletme için mi- değil mi, veya eşin rızasının aranmadığı belirtilen ilgili kanunlardaki istisnalara girmekte mi girmemekte mi vb...
Tüm bu hususlar temel ilişkiye girmeden çözümlenemez.

Tarafları temel ilişkiyi açıklamak zorunda bırakacak olan bu yanlış uygulama, daha çok kıymetli evrak tanziminden sonra borçlularca savcılıklara yapılan şikayetlerde - savcılık sorgularında -karşımıza çıkmaktayken konuya hakim olan, hakim olması gereken HAKİM lerin de böylesi bir karar vermiş olması ilginçtir.
Tüm bu karmaşaların asıl sebebi kanun yapma tekniğindeki zaaflardan kaynaklanmakta.


Y6.HD E. 2016/57 AVAL TAAHHÜDÜ
--Aval Veren Sadece Senette Şekle Ait Bir Noksan Bulunması Halinde Sorumluluktan Kurtulabileceği - Bu Hüküm Karşısında Aval İlişkisi Temel İlişkiden Bağımsız Ayrı Bir Taahhüt Olup Keşideci Yönünden Senedin Herhangi Bir Sebeple Bedelsiz Hale Gelmesi Aval Taahhüdünü Bertaraf Etmeyeceği.....
Old 06-05-2017, 17:27   #29
Avukatrecep

 
Varsayılan

Av.Can Bey teşekkürler bu konuda yargıtay kararı varmıdır elinizde, bende 19. HD sinin bir kararı var ama , birden fazla olursa daha iyi olur .
Old 04-08-2017, 13:02   #30
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Kefalette Eş Rızasının Aranmayacağı Haller :
T.C.
Yargıtay
11. Hukuk Dairesi

Esas No:2016/1306
Karar No:2016/1277
K. Tarihi:10.2.2016




MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

...2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 27/08/2015 tarih ve 2015/640-2015/659 D.İş sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi alacaklı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Alacaklı vekili, müvekkilli banka nezdinde dava dışı borçlu ...Kollektif Şirketi ... ve Ortağı unvanlı şirket lehine kredi hesapları açıldığını ve kullandırıldığını, karşı taraf borçluların ise bu kredi borçlarına müteselsil kefil olduklarını, gönderilen hesap kat ihtarı ile 1.958.342,10 TL nakit, 3.977,65 TL gayrinakit alacağın depo edilmesinin istendiğini; ancak borçların ödenmediğini ileri sürerek, borçlu ... yönünden 1.549.546,37 TL nakit, borçlu ... yönünden ise 1.527.900,09 TL nakit alacağın tahsilini teminen haklarında ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; haklarında ihtiyati haciz istenilen ... ile ...'nın sözleşmelerde kefil durumunda bulunduğu, kefillerin evli olduğu, fakat Türk Borçlar Kanunu'nun 584.maddesi gereğince eşlerinin rızasının alındığına ilişkin evrak bulunmadığı ve ayrıca ihtiyati haciz dayanağı evrak asıllarının sunulmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı, alacaklı vekili temyiz etmiştir.
Talep ihtiyati haciz istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı gerekçe ile talebin reddine karar verilmiştir.
6098 sayılı TBK'nın 584. maddesine 11.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6455 sayılı Yasa'nın 77. maddesi ile eklenen fıkra ile, “Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkarlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkarlar tarafından verilecek kefaletler, 27.12.2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkarlar kredi kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılan kredilerde verilecek kefaletler için eş rızası aranmaz.” hükmü düzenlenmiştir.
Bu itibarla, alacaklı banka tarafından müteselsil kefiller ... ve ...'nın ortağı oldukları ...Kollektif Şirketi ... ve Ortağı unvanlı şirkete 22.11.2013, 27.12.2013, 18.04.2014 ve 18.12.2014 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmelerine istinaden kredi kullandırılmış olup, talebe dayanak bu kredi sözleşmelerinin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK'nın 584/3. maddesine göre ticaret şirketinin ortakları tarafından şirketle ilgili olarak verilecek kefaletlerde eş rızası aranmayacağı nazara alınmadan, yine talebe dayanak 30.03.2009 tarihli kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte de müteselsil kefillerin birbirleri ile evli oldukları ve kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla birlikte imzaladıkları için kefaletlerinde rıza aranmayacağı değerlendirilmeden yazılı gerekçeyle, talebin reddi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, ihtiyati haciz isteyen (alacaklı) vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, kararın ihtiyati haciz isteyen (alacaklı) yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 10/02/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Müteselsil Kefalette Sorumluluk Başlangıcı zbo Hukuk Soruları 2 03-01-2014 11:36
Kentsel dönüşümde vatandaşın rızası DURU25 Meslektaşların Soruları 2 03-02-2013 08:14
Kürtajda Eşin Rızası Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 52 27-08-2009 22:18


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08624291 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.