Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Vekalet Ücreti İçin Ayrı Ayrı Takip Yapılması - Baroya Şikayet

Yanıt
Old 07-05-2012, 20:15   #1
sibel19

 
Varsayılan Vekalet Ücreti İçin Ayrı Ayrı Takip Yapılması - Baroya Şikayet

Merhaba,

Senede dayalı takipte öncelikle ihtiyati haciz kararı alınmış, karar icraya konulmuş ve daha sonra kambiyo senetlerine özgü takip yolu ile esas takibe geçilmiştir.

Takipte iki adet borçlu vardır.
Biri Limited Şirket, diğeri ise işbu Limited Şirket yetkilisidir.

Bu iki borçlunun vekili aynı avukattır.

Avukat,
Her iki müvekkili için ayrı ayrı ihtiyati haciz kararına yetki yönünden itiraz etmiş,
Yine her iki müvekkili, esas icra dairesine ayrı ayrı yetki itirazında bulunmuştur.

Avukatın 2 dava açabilecek iken, 4 dava açması nedeniyle her bir dava için ayrı vekalet ücretine hak kazanacaktır.

Bu durumda avukatın baroya şikayet edilmesi durumunda cezalandırılıp cezalandırılmayacağı hakkında görüşlerinizi öğrenmek isterim.
Old 08-05-2012, 07:54   #2
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan sibel19
Merhaba,

Senede dayalı takipte öncelikle ihtiyati haciz kararı alınmış, karar icraya konulmuş ve daha sonra kambiyo senetlerine özgü takip yolu ile esas takibe geçilmiştir.

Takipte iki adet borçlu vardır.
Biri Limited Şirket, diğeri ise işbu Limited Şirket yetkilisidir.

Bu iki borçlunun vekili aynı avukattır.

Avukat,
Her iki müvekkili için ayrı ayrı ihtiyati haciz kararına yetki yönünden itiraz etmiş,
Yine her iki müvekkili, esas icra dairesine ayrı ayrı yetki itirazında bulunmuştur.

Avukatın 2 dava açabilecek iken, 4 dava açması nedeniyle her bir dava için ayrı vekalet ücretine hak kazanacaktır.

Bu durumda avukatın baroya şikayet edilmesi durumunda cezalandırılıp cezalandırılmayacağı hakkında görüşlerinizi öğrenmek isterim.

Olayda disiplin suçu oluşturacak bir husus göremiyorum. Sizce disiplin suçu sözkonusu ise hangi yasa hükmünün ya da meslek kuralının ihlal edildiğini belirtir misiniz?
Old 08-05-2012, 10:52   #3
M.SERDAR DEMİRTAŞ

 
Varsayılan

Cengiz Bey'e katılıyorum ; zaten limited şirketin ayrı , gerçek kişinin ayrı , şahsiyetleri ve sorumlulukları yok mu ?
Old 11-05-2012, 16:22   #4
sibel19

 
Varsayılan

Ben de size katılıyorum. Sonuçta bu iki borçlu arasında zorunlu dava arkadaşlığı da yok.

Ancak Türkiye Barolar Birliği tarafından aşağıda verilen karar, olaya tam uymamak ile birlikte, sonuçta bir dosya ile dava edilebilecek iken iki ayrı dosya ile dava edilmesinin, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3. ve 4. maddelerinde de avukatın, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürüteceği ve mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorunda olduğu, kuralını ihlal ediyor şeklinde yorumlanabilir, diye düşünüyorum.

TBB Disiplin Kurulu Kararı

T. 07.02.2009
E. 2008/499
K. 2009/89

* Aynı borcun, bütün borçlulara bölünerek ayrı ayrı takip yapılması
* Avukatın mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınması yükümlülüğü
(1136 sayılı Av. K. m. 2; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi m. 12; TBB Meslek Kurallar


Şikayetli avukat hakkında, Turgutlu Asliye Ceza Mahkemesinin 2004/… Esas, 2006/… karar sayılı kararında hükmedilen avukatlık ücretini Turgutlu İcra Müdürlüğünün sekiz ayrı dosyasında, hüküm verilenlere bölerek ayrı ayrı takip yaptığı, alacağın tek ve aynı karardan doğduğu, yapılan itiraz üzerine İcra Mahkemesince dosyaların tek alacaktan olduğu kabul edilerek birleştirildiği, böylece şikayetlinin eyleminin Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’na aykırı olduğu iddiası ile yapılan şikayet üzerine açılan disiplin kovuşturması sonucunda Baro Disiplin Kurulunca ceza tayinine yer olmadığına karar verilmiştir.

Aynı eylem sebebiyle Adalet Bakanlığı’na yapılan şikayet üzerine 13.06.2007 tarihli olur ile soruşturma izni verilmiş, yapılan ceza soruşturması sonucunda 23.01.2008 tarihli olur ile eylemin hukuki mahiyette olduğu ve mahallinde çözülebileceği, kovuşturma izni verilmesini gerektirir nitelik ve ağırlıkta delil olmadığı belirtilerek ceza kovuşturma izni verilmemiş, disiplin yönünden gereği yapılmak üzere barosuna bildirilmiştir.

Dosyada bulunan Turgutlu Sulh Ceza Mahkemesinin 2004/… Esas, 2006/… Karar sayılı kararında, şikayetli avukatın müdahiller vekili olduğu, sekiz sanık hakkında idari para cezasına hükmedildiği, her sanık için ayrı ayrı yargılama giderlerinin belirtilip tahsiline ve “müdahiller vekili lehine takdir edilen 200,00 TL avukatlık ücretinin sanıklardan tahsil edilerek müdahillere verilmesine” karar verildiği görülmektedir.

Şikayetli avukatın bu miktarı sekize bölerek Turgutlu İcra Müdürlüğünün dosyaları ile takip konusu yaptığı anlaşılmaktadır. Borçluların şikayetleri üzerine Turgutlu İcra Mahkemesinin 2006/… Esas, 2006/… Karar sayılı ve 2006/… Esas, 2006/… Karar sayılı kararları ile “alacaklının borcun bölünmesi sonucunu da doğuracak şekilde, her bir borçlu için ayrı ayrı takip yaparak, sanıkların sorumlu oldukları vekalet ücreti miktarını ayrı ayrı takip konusu yapmasının kötüniyetli ve yasaya aykırı olduğu kanaatine varılarak” takip dosyalarının tek bir dosya üzerinden birleştirilmesine ve takibin birleştirilen miktar üzerinden devamına karar vermiştir. Şikayetli avukatın karara karşı temyiz başvurusu da kararın kesin olduğu gerekçesi ile reddedilmiştir.

Takip konusu edilen alacak aynı karardan doğmakta ve tek bir miktar olarak hükme bağlanmış bulunmaktadır. Aynı borcun, bütün borçlulara bölünerek ayrı ayrı takip yapılması halinde asıl borç tutarı değişmemiş olsa bile, her dosya için ayrı ayrı yapılan maktu icra giderleri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 12. maddesi uyarınca, nispi avukatlık ücreti maktu ücretin altına kalamayacağı için, her icra dosyası için ayrı ayrı maktu tarife üzerinden avukatlık ücreti eklenecektir. Yapılan eylemin amacını da ancak bu biçimde değerlendirmek mümkündür. Borçluların itirazı üzerine verilen İcra Mahkemesi kararında da ayrı ayrı takip yapılmasının kötüniyetli ve yasaya aykırı olduğuna karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığı, şikayetli avukat hakkında ceza kovuşturması açılmasına izin vermemiş, Baro Disiplin Kurulu da kararını buna dayandırmıştır. Oysa disiplin kovuşturmasına sorun, şikayetli avukatın eyleminin ceza kanunu açısından suç oluşturup oluşturmadığı değil, disiplin suçu oluşturup oluşturmadığıdır.

Kurulumuzun çeşitli kararlarında da avukatın görevini yerine getirirken Avukatlık Yasası’nın 2. maddesine de uygun olarak adalete ve hakkaniyete uygun davranması, yaptığı icra takiplerinde borçluyu itiraza ve istirdada zorlamaması gerektiği açıklanmıştır.

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3. ve 4. maddelerinde de avukatın, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürüteceği ve mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorunda olduğu belirtilmiştir.
Bu nedenlerle, şikayetlinin eylemi disiplin suçunu oluşturduğundan Baro Disiplin Kurulunda yapılan değerlendirmede hukuki isabet görülmemiş ve şikayetli hakkında disiplin cezası verilmesine yer olmadığına ilişkin kararın kaldırılarak, şikayetlinin kınama cezası ile cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir.

Sonuç olarak, şikayetçinin itirazının kabulü ile Manisa Barosu Disiplin Kurulunun disiplin cezası verilmesine yer olmadığına ilişkin kararının kaldırılmasına, yeniden incelemeyi gerektirir bir husus bulunmadığından şikayetli avukatın kınama cezası ile cezalandırılmasına katılanların oybirliği ile karar verildi.


Yine diğer taraftan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 24.03.2010 tarihli kararı, yine yukarıda TBB Kararına konu benzer bir olayda, ayrı ayrı takip yapılmasının mümkün olduğu belirtilmiştir.

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2010/12-138
Karar: 2010/169
Karar Tarihi: 24.03.2010

ÖZET: Somut olayda ilamda yazılı olan asıl alacak ve yargılama giderleri ile vekalet ücreti yönünden tek bir takip yapılabileceği gibi ayrı ayrı takip yapılması da mümkündür. İlamda hükmedilen asıl alacak ve buna bağlı fer'i alacaklar yönünden ayrı ayrı takip yapılmasını engelleyen yasa hükmü bulunmadığından, mahkemece şikayetin reddine karar verilmesi gerekir.

(1086 S. K. m. 429)

Dava: Taraflar arasındaki <Şikayet> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. İcra Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 22.09.2008 gün ve 2008/922 E., 2008/840 K. sayılı kararın incelenmesi alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 09.03.2009 gün ve 2008/24958 E., 2009/4787 K. sayılı ilamı ile onanmış, alacaklı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 13.10.2009 gün ve 10422-18967 sayılı ilamı ile;

(...Takip dayanağı Antalya 2. İdare Mahkemesi'nin 25.04.2008 tarih ve 2005/833 Esas 2008/827 Karar sayılı ilamında, <240.000.-YTL maddi, 10.000.-YTL manevi tazminatın, 17.500.-YTL nispi vekalet ücretinin, ayrıca toplam 13.791,90.-YTL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine> karar verildiği anlaşılmaktadır. Alacaklı tarafça mahkemece hükmedilen bu kalemlerin her biri ayrı ayrı ilamlı icra takibinin konusu yapılmıştır. Borçlu idare, ilamda hükmedilen kalemlerin üç ayrı ilamlı icra takibine konu edilmesini, mükerrer takibe sebebiyet verildiğinden dolayı şikayet konusu yapmıştır.

Dairemizin müstekar içtihatları gereği ilamda yazılı olan asıl alacak ve yargılama giderleri ile vekalet ücreti yönünden tek bir takip yapılabileceği gibi ayrı ayrı takip yapılması da mümkündür. İlamda hükmedilen asıl alacak ve buna bağlı fer'i alacaklar yönünden ayrı ayrı takip yapılmasını engelleyen yasa hükmü bulunmadığından, mahkemece şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsiz olduğundan, hükmün bu nedenle bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla; alacaklı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Alacaklı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 24.03.2010 gününde, ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 31-12-2013, 15:34   #5
Kenan Çalış

 
Varsayılan

Merhaba Değerli Meslektaşlarım,

İlamda yazılı her bir alacak kalemi hakkında alacaklı vekilinin ayrı ayrı takip başlatması üzerine takiplerin tek bir dosyada birleştirilmesi talebi ile icra mahkemesinde dava açtık. Davanın reddine ilişkin karar Yargıtayca bozuldu. Kararı paylaşıyorum.
Saygılar.

T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2780
KARAR NO : 2013/6651

Y A R G I T A Y İ L A M I

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

K A R A R
Borçlu vekili; Kadıköy 2. İcra Müdürlüğü'nün 2012/13587 Esas sayılı dosyasında iki borçlu için aynı ilama dayanılarak farklı 2 icra emri gönderildiğinden yanlış icra emri düzenlenmesine ilişkin icra memuru işleminin iptalini, alacaklı vekilinin Üsküdar 2.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/129 E-2012/255 K sayılı ilamında hüküm altına alınan alacağı bölerek 4 ayrı ilamlı takip yaptığını, bunun yerinde olmadığını belirterek diğer icra dosyalarının 2012/13587 E. sayılı takip dosyasıyla birleştirilmesini talep etmiştir

Mahkemece, alacaklının aynı ilamdaki farklı alacak kalemleri için ayrı ayrı takip yapmasına yasal bir engel bulunmadığından ve 2012/13587 E sayılı dosyada tek bir icra emri düzenlendiği, yanlışlıkla 2012/13588 E sayılı takip dosyasının numarasının 2012/13587 E sayılı dosyasına kaşe edildiğinin anlaşılması nedeniyle iki farklı icra emri düzenlenmediğinden şikayetin ve dosyaların birleştirilmesi talebinin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm şikayetçi borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK'nun, "Hükmün Kapsamı" başlıklı 297. maddesinde; hükmün sonuç kısmında yargılama giderleri konusunda, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. "Yargılama Giderlerinin Kapsamı" başlıklı 323. maddesinin (ğ) bendinde vekille takip edilen davalarda vekalet ücreti yargılama giderleri içinde sayılmıştır. "Yargılama Giderlerinden Sorumluluk" başlıklı 326. maddesinin 1. fıkrasında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği belirtilmiştir. Tüm bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, ilam taraflara yüklenen borçlar, tanınan haklar, yargılama giderleri olmak üzere bir bütündür. Vekille temsil edilen davalarda hüküm altına alınan avukatlık ücreti de yargılama giderleri kapsamındadır.

6100 sayılı Hukuk Muhakameleri Kanunu'nun "Dürüst Davranma ve Doğruyu Söyleme Yükümlülüğü" başlıklı 29. maddesinde, “Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler.” Dürüstlük Kuralına Aykırılık Sebebiyle Yargılama Giderlerinden Sorumluluk başlıklı 327. maddesinin 1. fıkrasında, “Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkum edilebilir.” denilmiştir.
4721 sayılı TMK'nun Hukukun Uygulanması ve Kaynakları başlıklı 1. maddesinde, “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.” Dürüst Davranma başlıklı 2. maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” Hakimin Takdir Yetkisi Başlıklı 4. maddesinde “Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri gözönünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir." Hukukun Uygulanması başlıklı 33. maddesinde ise; “Hakim, Türk hukukunu resen uygular.” denilmiştir.
2709 sayılı 1982 Anayasası'nın, Hak Arama Hürriyeti başlıklı 36. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 61. maddesini sadeleştiren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun, "Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri" başlıklı 77. maddesinde, “ Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının mal varlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.” denilmiştir.
Somut olayda, alacaklı vekili tarafından borçlular hakkında Üsküdar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/129 E-2012/255 K. sayılı ilamına dayanılarak Kadıköy 2.İcra Müdürlüğü'nün 2012/13587 E sayılı dosyasında dayanak ilamda hükmedilen maddi tazminat alacağı ve yargılama gideri, aynı İcra Müdürlüğü'nün 2012/13588 E sayılı dosyasında manevi tazminat alacağı, 2012/12589 E sayılı takip dosyasında manevi tazminat nedeniyle hükmedilen vekalet ücreti alacağı ve 2012/13590 E. sayılı takip dosyasında, ise maddi tazminat nedeniyle hükmedilen vekalet ücreti alacağı olmak üzere 4 ayrı takip başlatıldığı ve her takip dosyasında yeni takip vekalet ücreti, icra harç ve masraflarının talep edilmiş olduğu görülmüştür.
Mahkemece, aynı ilamda hüküm altına alınan alacak kalemlerinin 4 ayrı icra takibiyle istenilmesi fazla vekalet ücreti ve icra masrafına yol açsa da bu şekilde takip yapılmasında yasal bir engel olmadığı gerekçesine dayanılmıştır. Ancak, yasalarda bir ilamla hüküm altına alınan haklarla ilgili olarak ayrı ayrı takip yapılabileceğine ilişkin hiçbir düzenleme de mevcut değildir. Bu durumda TMK'nun 1, 2, 4. ve 33. maddelerinin, Anayasanın 36. maddesinin, Borçlar Kanununun 61 ve Yeni Türk Borçlar Kanununun 77. maddesinin, HMK'nun 29. maddesinin gözönüne alınarak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekir.

Genel olarak icra hukukuna ilişkin itiraz ve şikayetlerde TMK'nun 2. maddesinin uygulanma kabiliyeti yoktur. Ancak, yukarıda belirtilen diğer yasa maddeleri gözönüne alındığında bu tip olaylarla sınırlı kalmak üzere objektif iyi niyet kurallarının gözardı edilmemesi gerekir.
Hakkın kötüye kullanılmasını; hukuken var olan bir hakkın sınırlarını aşarak ya da o hakkı gerekçe göstererek hukuka aykırı eylemler yapma durumu olarak veya bir hakkın yasaların tanıdığı yetkilerin sınırları içinde olmakla birlikte, amacından saptırarak kullanılması olarak da açıklayabiliriz. Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesine göre herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Yani bir hak sahibi hakkını kullanırken ve borçlu borcunu öderken objektif iyi niyet kurallarına uymak, dürüst davranmak, başkalarını zarara uğratmamak zorundadır. Hak sahibi başkasına zarar vermek amacını taşımasa bile hareketi açıkça iyi niyet kurallarına aykırı ise ve başkasını zarara uğratıyorsa veya hak sahibine sağladığı yarar ile başkasına verdiği zarar arasında aşırı dengesizlik varsa bu durumu hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirebiliriz. Anayasa başta olmak üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hak sahibinin hakkını kullanırken objektif iyi niyet kuralları içinde hareket etmesini emretmiş aksi davranışın hukuk düzeni tarafından korunamayacağını belirtmiştir
Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesi hakkın kötüye kullanılmasıdır. Bu durum hukuk düzeni tarafından korunamaz. Hakim yukarıda belirtilen yasa maddeleri gereğince yasadaki boşluğu objektif iyi niyet kuralları içinde doldurmak zorundadır. İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının 4 ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığı, borçlunun zarara uğramasına neden olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında alacaklının bu davranışı hukuk düzeni tarafından korunamayacağından Kadıköy 2. İcra Müdürlüğü'nün 2012/13587 E. sayılı takip dosyası dışındaki takipler (2012/13588, 2012/13589, 2012/13590 E. sayılı) yönünden şikayetin kabulü gerekir. Aksine kanaatle ve yazılı gerekçe ile ret kararı isabetli olmamıştır.

SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m. 297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı on gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve temyiz edenden harç alınmasına mahal olmadığına 07.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 20-09-2016, 20:24   #6
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu

Esas No:2014/611
Karar No:2016/492



Taraflar arasındaki “şikayet” kanun yolundan dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 11. İcra Hukuk Mahkemesi tarafından şikayetin reddine dair verilen 15.2.2013 gün ve E:2013/162, K:2013/124 sayılı kararın incelenmesi şikayetçi-borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24.10.2013 gün ve E:2013/8492, K: 2013/15039 sayılı ilamı ile,




(…Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

-

Borçlu vekili, alacaklı vekili tarafından, aynı ilama dayanılarak lehe hükmedilen asıl alacak ve vekalet ücreti ile yargılama gideri alacağı olarak iki ayrı takip başlatıldığını ve fazladan vekalet ücreti istendiğini, bu işlemin hakkın kötüye kullanılması olduğunu ve hukuk düzeni tarafından korunamayacağını iddia ederek takibin ve icra emrinin iptalini talep etmiştir.




Mahkemece, aynı ilamda hüküm altına alınan alacak kalemleri için tek ve aynı dosya ile ilamlı icra takibinde bulunulmasını zorunlu kılan türden yasal düzenlemenin mevcut olmadığı, birden fazla icra takibi yapılmasında yasaya uymayan usulsüzlük bulunmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.




6100 sayılı HMK'nun Hükmün Kapsamı başlıklı 297. maddesinde; hükmün sonuç kısmında yargılama giderleri konusunda, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. Yargılama Giderlerinin Kapsamı başlıklı 323. maddesinin ( ğ ) bendinde vekille takip edilen davalarda vekalet ücretini yargılama giderleri içinde saymıştır. Yargılama Giderlerinden Sorumluluk başlıklı 326. maddesinin 1. fıkrasında yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği belirtilmiştir. Tüm bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde ilam taraflara yüklenen borçlar, tanınan haklar, yargılama giderleri olmak üzere bir bütündür. Vekille temsil edilen davalarda hüküm altına alınan avukatlık ücreti de yargılama giderleri kapsamındadır.




6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Dürüst Davranma ve Doğru Söyleme Yükümlülüğü başlıklı 29. maddesinde "Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler." Dürüstlük Kuralına Aykırılık Sebebiyle Yargılama Giderlerinden Sorumluluk başlıklı 327. maddesinin 1. fıkrasında "Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir." denilmiştir.




4721 sayılı TMK'nun Hukukun Uygulanması ve Kaynakları başlıklı 1. maddesinde "Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.",




Dürüst Davranma başlıklı 2. maddesinde "Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.", Hakimin Takdir Yetkisi başlıklı 4.maddesinde "Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri gözönünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir.", Hukukun Uygulanması başlıklı 33. maddesinde ise; "Hâkim, Türk hukukunu resen uygular."denilmiştir.




2709 sayılı 1982 Anayasası'nın Hak Arama Hürriyeti başlıklı 36.maddesinde "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile Adil yargılanma hakkına sahiptir." denilmiştir.




818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 61. maddesini sadeleştiren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri başlıklı 77. maddesinde "Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur." denilmiştir.




Mahkemece aynı ilamda hüküm altına alınan alacak kalemleri için tek ve aynı dosya ile ilamlı icra takibinde bulunulmasını zorunlu kılan türden yasal düzenlemenin mevcut olmadığı gerekçesine dayanılmıştır. Ancak yasalarda bir ilamla hüküm altına alınan haklarla ilgili olarak ayrı ayrı takip yapılabileceğine ilişkin hiç bir düzenleme de mevcut değildir. Bu durumda Türk Medeni Kanunu'nun 1., 2., 4. ve 33. maddelerinin, Anayasa'nın 36.maddesinin, Borçlar Kanun'un 61 ve yeni Türk Borçlar Kanun'un 77. maddesinin, Hukuk Muhakemeleri Kanun'un 29. maddesinin gözönüne alınarak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekir.



Genel olarak icra hukukuna ilişkin itiraz ve şikayetlerde Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinin uygulanma kabiliyeti yoktur. Ancak yukarıda belirtilen diğer yasa maddeleri gözönüne alındığında bu tip olaylarla sınırlı kalmak üzere objektif iyi niyet kurallarının gözardı edilmemesi gerekir.



Hakkın kötüye kullanılmasını; hukuken var olan bir hakkın sınırlarını aşarak ya da o hakkı gerekçe göstererek hukuka aykırı eylemler yapma durumu olarak veya bir hakkın, yasaların tanıdığı yetkilerin sınırları içinde olmakla birlikle, amacından saptırarak kullanılması olarak da açıklayabiliriz. Türk Medeni Kanun'un 2. maddesine göre herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Yani bir hak sahibi hakkını kullanırken ve borçlu borcunu öderken objektif iyi niyet kurallarına uymak, dürüst davranmak, başkalarını zarara uğratmamak zorundadır. Hak sahibi başkasına zarar vermek amacını taşımasa bile hareketi açıkça iyi niyet kurallarına aykırı ise ve başkasını zarara uğratıyorsa veya hak sahibine sağladığı yarar ile başkasına verdiği zarar arasında aşırı dengesizlik varsa bu durumu hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirebiliriz. Anayasa başta olmak üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hak sahibinin hakkını kullanırken objektif iyi niyet kuralları içinde hareket etmesini emretmiş aksi davranışın hukuk düzeni tarafından korunamayacağını belirtmiştir.



Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesi hakkın kötüye kullanılmasıdır ve hukuk düzeni tarafından korunamaz. İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının ayrı ayrı takip başlatması yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymayacağından mahkemece şikayetçinin iddiaları yukarıdaki ilkeler doğrultusunda değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yazılı gerekçeyle sonuca gidilmesi isabetsizdir…)

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.




TEMYİZ EDEN: Şikayetçi-borçlu vekili




HUKUK GENEL KURULU KARARI




Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Şikayetçi-borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 06.04.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Her fatura için ayrı icra takibi yapılması ve vekalet ücreti sorunu kapbana Meslektaşların Soruları 3 21-11-2011 18:27
Teminat Senedi İçin Ayrı Vekalet Ücreti Olur Mu? avfatih Meslektaşların Soruları 4 21-08-2011 01:11
davanın açılmamış sayılması kararı ve birden fazla vekile ayrı ayrı vekalet ücreti JULY_83 Meslektaşların Soruları 5 07-02-2008 17:08
Aynı Konu İki Ayrı İlam ve Bu İlamlara Göre Açılan İki Ayrı Takip avmehmetatli Meslektaşların Soruları 1 02-02-2008 15:16
İlam Alacakları Bölünüp Ayrı Ayrı Takip Konusu Yapılabilr Mi? aeyesilkaya Meslektaşların Soruları 1 04-07-2005 22:11


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03487396 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.