Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Konumuz : Hukukçular Biz bizi konuşuruz! Konusu "hukukçular" olan ve diğer alanların konusu içine girmeyen sohbetlerimiz için.

Avukatlık Anıları

Yanıt
Old 28-02-2011, 12:20   #151
av.yağmur deniz

 
Varsayılan

Şimdi komik geliyor ama o anları yaşarken kaç kez ağlamaklı olmuşuzdur kimbilir.Müvekkilin yanında gerçekleşiyorsa hele olaylar ya da kalem memurlarına rezil oluşlarımız.Bu meslekten kaç kez nefret etmişimdir o an.V e kendime güvenimin dibe vurduğu anlardır.
Old 04-03-2011, 15:11   #153
Av.Arzu Erkan

 
Varsayılan

Adiye stajımın ilk günüydü. Stajyer arkadaşla birlikte savcı beyin odasında oturuyorduk. O sırada katip geldi, kaza olmuş, otopsi var savcı bey dedi. Savcı çıkarken siz de geliyorsunuz benimle dedi. O kadar heyecanlandım ki katibe ölü var mı demişim Bittiğim an o andı
Old 04-03-2011, 22:58   #154
Av.Ozan Kayahan

 
Varsayılan

Stajımı yaptığım bir dönemde borca itiraz dilekçesi vermem gerekiyordu. Dosyayı icra dairesinde bulamayınca verememiştim. Sonra da vermeyi unutmuştum. Aradan bir süre geçince alacaklı avukatı bizim müvekkile hacze gitmiş. Yanında staj yaptığım avukat ise borcu ödemişti.
Old 05-03-2011, 01:07   #155
Av.Nur Hayat BURAN

 
Varsayılan uydu

Eşler sırf kadın babasından maaş alabilsin diye görünürde boşanıyorlar ancak halen aynı evde birlikte oturuyorlar. Sgk kontrol memurları konuyu inceliyorlar, fiili olarak birlikte yaşadıklarını tespit ediyorlar. Neticeten kadının maaşı kesiliyor ve kadına ödenen maaşın 5510 un yürürlük tarihinden bu yana geri alınmasına karar veriliyor. Bunun için rücuen alacak davası açıyoruz. Bugünkü duruşmada davalı kadın içeri giriyor.
-Kocanla boşandığın halde aynı evde yaşamaya devam ediyor musun? Bak dava açmışlar sana.
-Hayır kesinlikle birlikte yaşamıyoruz.
-Sgk seni ve kocanı uydudan izlettirmiş, bak elimde rapor var. diye blöf yapıyor.
Kadın kızarıp yüzünü önüne eğiyor.
-Bak sana raporu okuyayım. Diyor ki 01.01.2011 tarihinde davalı X ile boşandığı iddia olunan Y' nin .... adresindeki eve birlikte girdikleri görülmüştür.
-Ama hakim bey napalım bir tek maaşla geçim olmuyor ki...


Aynı gün aynı mahiyetteki rücuen alacak davasında davalı ile eşinin birlikte yaşadıklarını kanıtlamaya çalışıyoruz. Tanık dinlenmesine geçiliyor.
-Geç bakalım şöyle. Davalıyı tanır mısın?
-Muhtarım ben, tanırım hakim beyim.
-İyi, davalının boşandığı eşini tanır mısın?
-Tanırım tabi, kapının önünde bekliyor.
-Kapının önünde mi?
-Evet, dışarıda, beraber geldi bunlar hakim beyim. Zaten boşandıkları da düzmece.

Hakim davalıya döner. Davalı kırmızıdan öte bir renk alır...
Old 05-03-2011, 20:09   #156
Av. Gizem

 
Varsayılan

Asliye hukuk mahkemesinde stajımı yaparken duruşmaları izliyordum.Bir davada davalı taraf davacıdan borç almış 11 bine yakın ama ortada ne bi senet ne de bu durumu kanıtlayacak başakaca bir delil var yani hakim yemin teklif edecek sonra da davalı lehine karar verecek.. hakim davalıya soruyor davacıdan böyle bir parayı aldınmı diye işte davalının cevabı geliyor ewet aldım 11 bin aldım ama davayı kabul etmiyorum şuanda da elimde 6 bini kaldı istiyorsa 6 bini vereyim)
Old 07-03-2011, 13:59   #158
Av.ckucuk

 
Varsayılan

Müvekkil karısının kendisini aldattığından bahisle boşanma davası açmak üzere büroma gelmiştir. ispat hususunda tanıklara ilişkin bilgi verirken mümkün olur ise görgüye dayalı bilgisi olan tanıklar bulması gerektiğini vurgularım. birkaç gün sonra yanında saçı sakalı birbirine karışmış bir adamı alır gelir ve "işte eşimin beni aldattığını bu adam biliyor" der.adamın hali biraz şüphe uyandırdığından konuya ilişkin bilgisini sorarım gelen zata. "ben o mel'un kadının her yaptığını bizzat bu gözlerimle gördüm. medyumum ben kendim. suya bakınca herşeyi gördüm" cevabını verir...
Old 27-03-2011, 10:24   #160
Av.Ozan Kayahan

 
Varsayılan

Bu da bir internet sitesinde rastladığım bir avukatlık anısı.

"Bu olayı bana İstanbul’dan bir avukat arkadaşım anlatmıştı.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtığı “sözleşmeden doğan alacak” davasının duruşmasına giriyor. Artık mahkemede deliller ve sair her safha geride kalmış. Son celseye giriyorlar.
Karşı taraf da kendisini avukatsız temsil ediyor.
Davacı vekili olan arkadaşım delillerin toplandığını, davasının sübuta erdiğini ve davanın kabulüne karar verilmesini son duruşmada talep ediyor.
Hukukçuların bildiği gibi, sözleşmeden kaynaklanan alacak davaları gibi hukuki işleme dayanan davalarda, deyim yerindeyse, belgeler konuşur. Belgelerin, dayanakların sağlamsa davayı kazanmak mümkündür.
Neyse bu kısa açıklamadan sonra gelelim davalının savunmasına.
Hakim davalıya son diyeceklerini sorar:
Davalı davanın esasıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan şöyle bir cevap verir:
-Efendim, davacı taraf beni dövdü! (!)"

http://www.haberfark.net/kose_yazisi.asp?id=3621
Old 27-03-2011, 10:27   #161
Av.Ozan Kayahan

 
Varsayılan

http://www.haberfark.net/kose_yazisi.asp?id=3621
linkinde yer alan bir anı daha.


"Boşanma davasına baktığım bir müvekkilim bir gün büroma geldi. Bana devam eden boşanma davası ile ilgili bir şeyler soracağını sanıyordum. Fakat durum biraz farklıydı.
Başka bir dava açmak istiyordu. Meğer davalı eşi ve ailesiyle kavga ya da tartışma türü bir olay yaşamış. Bu olay sırasında hoş olmayan laflar işitmiş. Müteessir olduğu bu durumdan dolayı dava açmak istiyordu.
Ben kendisine hukuki olarak yardımcı olmaya çalışsam da o açacağı davayı kafasına koymuştu.
Bana açmak istediği davanın türünü o zamana kadar hiç duymamıştım; çünkü hukuk literatüründe böyle bir dava yoktu.
“Ne yapmak istiyorsunuz?” diye sorduğumda bana dava ismini hiç düşünmeden söyledi:
-Namus davası açmak istiyorum! (?)"
Old 27-03-2011, 10:30   #162
Av.Ozan Kayahan

 
Varsayılan

Avukat Mehmet Noyan'ın http://www.haberfark.net/kose_yazisi.asp?id=3621 linkinde paylaştığı bir anısı :

Bir gün aile mahkemesinde duruşma bekliyorum. Bu sırada benden önceki bir davada tanıklar dinleniyor.
Tanıklar mahkemede dinlenirken haliyle anlattıklarının hayatın olağan akışına uygun ve mantıklı olması gerekir.
Davacı olan kadın, kocasına şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası açmış.
Tanıklardan davacının komşusu olduğunu söyleyen bir bayan geldi ve tarafların geçimsizliği hakkında mahkemeye bildiklerini anlatmaya başladı. Tabi davacının göstermiş olduğu tanık olması hasebiyle onun lehine olan olayları ya da hikayeleri anlatıyordu.
Davalının kusurlu olduğunu, eviyle ilgilenmediğini, ailesine şiddet uyguladığını anlatmaya başladı. Yine davalının bir gün geç saatte eve geldiğini, sarhoş olduğunu, karısıyla tartışmaya başladıklarını görmüş gibi anlatmaya başladı. Davalı kocanın sonra karısını dövmeye başladığını söyledi. Sonra hakim tanığa sordu:
-Peki dövdükten sonra ne yaptı?
Tanığın cevabı ilginçti;
-Efendim dövdü, dövdü. Sonra da “Hadi ben içmeye gidiyorum diyerek” çekip gitti.
Old 28-03-2011, 20:05   #163
Av.Ozan Kayahan

 
Varsayılan

SÖZ SAVUNMANIN (Ak kaplıdan mı? Kara kaplıdan mı?)

Bir büyük şehirde kabadayının birisi lüks otelde kaldığı gece ne kadar rezalet varsa onların hepsini yapmış.
Camı çerçeveyi dağıtmış. Hiç kimse buna bir şey yapamıyormuş. Polis’ de ve Adliyede bir çok olayın faili olduğu halde delil yetersizliği yüzünden her sefer serbest kalıyormuş.
Bu kez otel sahipleri şikayetçi olmuşlar bir iki taraf dinlendikten sonra mahkemece tutuklanmasına karar verilmiş. Sanık eskiden hakimlik yapan bir avukatı müdafii olarak tayin etmiş ve vekaletnamesini vermiş , avukat dosyanın fotokopisini çekerek dosyayı incelemiş. İddaa name de sanığın aleyhine Türk Ceza Yasasında ne kadar madde varsa sevk maddesi olarak konulmuş ve duruşma günü verilmiş. İlk duruşmaya sanıkve avukatı girmişler. İddaaname sanığa ve avukata okunmuş. Sanıktan sonra avukata söz veren
Hakim : -Avukat bey siz ne diyorsunuz?
Avukat : -Hakim bey ben size bir fıkra anlatacağım. Lütfen dinlerseniz.
Hakim : -Avukat bey fıkranın dava ile ne ilgisi var. Olmaz öyle şey siz de hakimlik yaptınız bilirisiniz bu hukukları der. Avukat ısrar eder.
Hakim : -Hadi anlatın dinleyelim bakalım der.
Avukat: -Hakim bey kasabanın birinde yaşlı bir arzuhalci varmış. Bir gün yanına bir müşteri gelmiş bana dilekçe yazıver diye. Komşusundan şikayetçi olacakmış.
Arzuhalci: -Bak şu tarafa sana yazacağım dilekçe şu ak kaplı kitaptan mı olsun yada şu kara kaplı kitaptan mı olsun diye sorar.
Müşteri : -O ne demek arzuhalci bey diye sorar.
Arzuhalci: -Ak kaplıdan yazarsam 25 lira kara kaplıdan yazarsam 100 lira der.
Müşteri : -Aman arzuhalci bey iyisi olsunda parası önemli değil. Kara kaplıdan olsun der.
Bunun üzerine arzuhalci dilekçeyi yazar ve yazdıktan sonra da müşteriye okur ve müşteriye bakar ve ne görsün müşteri hüngür , hüngür ağlıyor.
Arzuhalci : -Ne oldu oğlum niye ağlıyorsun diye sorar.
Müşteri :-Ağlayarak… Aman arzuhalci bey bu adam bana neler yapmış ta ben bilmiyormuşum der.
Arzuhalci :-Komşusunun müşteriye ne kadar suç varsa onları yaptığına dair dilekçeyi doldurmuş.
Avukat :-İşte hakim bey iddaa makamı kasaba arzuhalcisinin dilekçesindeki gibi iddaa nameye ceza kanunundaki tüm maddeleri sıralamış. Ben bunun neresini savunayım demiş ve savunmayı bitirip yerine oturmuş.
Karar : -Sanığın tahliyesi ile sonuçlamış duruşma bitmiş.

Emekli Hakim O.G.

http://www.cerkesgazetesi.com/haber/...n-anilari.html
Old 28-03-2011, 20:09   #164
Av.Ozan Kayahan

 
Varsayılan

Sanal Mesleki Madalyam

Bu anım, 1981 yılında öğrencilikle başlayan mesleki hayatımın ilk anısı olmasa bile bende iz bırakan en önemli anısı olduğu için ilk sırada yazılmayı hak ediyor. Nedir bu anının özelliği, 1992 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum. Ancak, dört yıllık öğrenim hayatımı aynı zamanda takip memuru olarak çalışarak bitirdiğim için İstanbul Adliyesi’nde beni hakimler dahil tüm çalışanlar tanıyordu. Bu zaman dilimi içinde, İstanbul İcra Mahkemesi eski adı ile Tetkik Mercii Hakimi bir bayan vardı. Titizliği ve dosyasını bilmeyen ve takip etmeyen avukatlara yönelik duruşma sırasında verdiği tepkiler nedeni ile çekinilen bir hakimdi. Gerek takip memuru olduğum dönemde, gerekse staj dönemimde çalıştığı mahkemeye verilen dilekçelere havale aldığım sırada yaptığımız konuşmalar nedeni ile bana yönelik bir göz aşinalığı vardı.

Mezuniyet sonrası, stajımın ikinci altı ayı, yani, icra mahkemelerinde duruşmaya girme yetkisine sahip olduğum süreçte, sözkonusu hakimin mahkemesinde bir duruşmaya girdim.

Bana; “- Stajyer kimliğini göster!” diyen hakime cevaben; “-Baro nezdinde işlerimiz o kadar gecikerek yürüyor ki, kimlik alana kadar stajım sona erir.” diye cevap verdim. Bu cevabım sert bir karşılığını bekliyordum ki, herhangi bir cevap almadan, duruşma ertelendi.

Aylar sonra, stajım sona ermişti. Yine aynı mahkeme ve yine aynı hakimin nezdine devam eden bir duruşma bu kez cüppeli olarak girdim. Ben duruşma salonuna girince, hakim, mübaşire dönüp; “-Duruşma salonunu boşaltın!”dedi. Şaşırdım, şaşkınlığın genelde iki sonucu olur, ya sevinç ya da üzüntü, ben hangisi ile karşılacağımı ve büyük bir ihtimalle, ”stajyer avukat iken, verdiğim ters cevabım yanıtı şimdi alacağım” diye düşünürken, mahkeme salonu boşalmış, hakim, zabıt katibi ve ben kalmıştık.

Hakim hanım, bana döndü ve; “-Sen çok iyi bir avukat olacaksın, iyi avukatlık dosyalarını iyi takip etmekle olur.” dedi. Hakim hanım’ın, bu sözleri bir öğütle birlikte, avukatlığımın ilk aylarında yakama takılan sanal bir mesleki madalya gibiydi, şaşkınlığın sevinç dolu yüzü ile karşılaşmıştım.

Üzerinden, yaklaşık 20 yıl geçen bu anı unutmama imkan yok ve madalyamı aynı gururla taşıyorum ve çalıştığı tüm kurumlar ve çevremdeki avukat veya avukat olmayanlardan gelen tepkiler “başarılı bir avukat” olduğumu onaylar sözler oldu hep.

Hakim hanım’ın öğüdüne uydum ve onu mahcup etmedim.

http://www.naimdemirci.av.tr/mesleki...eki-anilarim-1
Old 28-03-2011, 20:13   #165
Av.Ozan Kayahan

 
Varsayılan

Çalıştığım kuruma yeni başhukuk müşaviri getirilmişti. Dava ve takiplere ilişkin uygulama ve bilgi eksikliği ile bünyesinden kaynaklanan sebeplerle sinirli ve saldırgan bir profile sahipti. Bu sinirli ve saldırgan hali, hakaret etmeye kadar varıyordu.

http://www.naimdemirci.av.tr/mesleki...eki-anilarim-2

Bu durumu sezdiğim ve gözlemlediğim için, işten ayrılma istemim, aynı şahıs tarafından kabul edilmedi, bende mevcut tazminatımdan olmamak için çalışmaya devam etmek zorunda kaldım.

Bir gün, 1.000.000.-TL civarında bir alacak dosyası tarafıma intikal etti, başhukuk müşaviri zamanında gelen ilk takip dosyası olması nedeni ile dosyayı, dolayısı ile beni dikkatle takip etmeye başladı. Dosya, miktarı bakımından benim için orta ölçekli olmakla, tüm takip dosyalarına yaptığımız gibi ihtiyati haciz kararı alarak yasal işlemlere başladım.

Alınan ihtiyati haciz kararını tatbik için, borçlu şirketin fabrikasına gittiğimde, taşınmazda bulunan makinelerin teferruat olarak tapuya kaydedildiği belgelendirildiği için, bu kayıtlı mallar dışındaki taşınırlara haciz tatbik ettim. Tabii ki, taşınmazın kaydına da, ilgili tapu sicil müdürlüğü nezdinde haciz tatbik etmeyi unutmadan.

İşlemlerin sonuçlanması üzerine, çalıştığım işyerine geldiğimde, başhukuk müşaviri hemen rapor istedi. Yaptıklarımı ve fabrikada bulunan makinelerin tapuya teferruat olarak kayıtlı olması nedeni ile bunlara fiili haciz tatbik edemediğimi, bunları tapuya verdiğim haciz talimatı ile taşınmazla birlikte kaydi haczinin gerçekleştirildiğini belirttim.

Birden, gözleri kızardı ve sinirlenmeye başladığını hissettim, ayağa fırladı, hemen ilgili tapu sicil müdürlüğüne giderek, taşınmazın tapu kütük defterine, taşınmaz ve eklentilerinin haczi için talep açmamı emretti.

Yirmi yıllık meslek hayatımda görmediğim bir emirdi, taşınmazın ve tapuya kayıtlı eklentilerinin haczinin zaten, ilgili tapuya hitaben verdiğim kaydi haciz talimatına ilişkin icra yazısı ile gerçekleştirildiğini söyleyemedim.

Başhukuk müşavirinin yanında ayrılıp, bağlı olduğum hukuk müşavirine gittim. Bu durumu anlattım ve tapu kütüğüne talep açılmayacağını söyleyemediğimi belirttim. Bağlı olduğum hukuk müşaviri durumu kendisinin izah edeceğini söyledi.

Bağlı olduğum hukuk müşaviri bu durumu anlattı mı, anlattı ise nasıl anlattığını ve baş hukuk müşavirinin bize inandığı için mi, yoksa, etrafında yer alan başka kurumlardaki avukat arkadaşlarına danışmak suretiyle aldığı görüşlere inandığı için mi, bilmiyorum. Bir daha bu husus dile getirilmedi, ben de bu konuyu bir daha açmadım.

Hukuk engin bir okyanus gibi, her avukatın tüm hukuk mevzuatını bilmesi diye bir husus söz konusu olamaz.

Önemli olan hukuk mantığına sahip olmak ve “Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır” sözünü düstur haline getirmektir.

Değil bir meslektaşımızdan, bir küçük çocuktan bile öğreneceğimiz şeyler olduğunu unutmayalım…Tabii, esas olan GÜVEN…
Old 29-03-2011, 19:07   #166
haarif

 
Varsayılan

İNSANLIĞIMDAN UTANDIĞIM AN

Ceza hukukunda ümanist doktrinin, “suçluyu kazı altından insan çıkar” tezinin ne kadar doğru olduğunu hasbelkader ceza davaları ağırlıklı geçen meslek hayatımda bizzat tanıklık ettiğim onlarca olay ortaya koymuştur. Sanık hikayelerini dinleyip yaşadıkça; Almanya’da bir müddet kalan yazar Cezmi Ersöz’ün “burada her şey dakik, insanların her anı planlı, programlı ancak bir şeyleri eksik, hikayeleri yok” sözü kulaklarımda çınlar. Ersöz şöyle tamamlamıştı o sözlerini: “burada insanlar programlı robotlar gibi, hikayeleri yok. Oysa Anadolu insanı böyle mi? Anadolu’mda sıradan bir insanı dinlese vasat bir yazar, birkaç ciltlik bir roman çıkarır.” Ersöz haklı, hem de yerden göğe kadar. Bizleri okutmak uğruna toprakla adeta boğuşan elleri nasırlı babam, zaferini ak saçlarıyla taçlandıran ayağı öpülesi anam..(anne kelimesi bana nedendir bilmem hep yapmacık gelir, anadır aslolan diye anayı daha çok severim) hepsinin hayatı birer romandır. Bizlerin hayatı da tıpkı ana-babamız gibi…
Ama benim romanından alıntı yapacağım kişi bir hırsız. Mesleğimiz dünyanın en zor mesleği olsa da, sırf renkli kişileri tanıma lütfunu bahşetmiş olmasının hatırına seviyorum mesleğimi.
Yıl 1998. Ilık rüzgarların, yeni burçak tutmaya başlamış dalları okşadığı, tabiatın uyanmaya başladığı, rüzgarın tatlı ıslıklar çaldığı, rahmet ve minnetle yadettiğim, kitaplarıyla asya steplerini tanıyıp bozkırı sevdiğim Kırgız Yazar Cengiz Aytmatov’un “toprak ana”sının ısınmaya başladığı bahar günleri.
Bir arkadaşımızın tanıdığı olan ve gözaltına alınan hırsızlık zanlısının kolluk sorgusunda hazır bulunmak üzere karakola gidiyorum. Sanığımız 19 yaşında, taşı sıksa suyunu çıkaracak bir genç. Kuyumcudan künye çalarken yakalanmış, eylem teşebbüs aşamasında kalmış… Emniyette ifadesinde bulunup savcılığa sevkini bir an önce temine uğraşıyorum. Savcılık ifadesinde, alnındaki kırışıklardan insan sarrafı olduğu anlaşılan, Sanığa suçlu gözüyle bakmayan savcı bey tutuklamaya sevke dahi gerek görmeden Sanığımızı serbest bırakıyor.
Mesleki merakımdır, her ceza davasında suçlu prototipini tanımak amacıyla Sanıklarla mutlak surette bir vesileyle muhabbet kurmaya, en azından bir yemek yeme, çay-kahve veya sigara içme faslıyla yakın olmaya, hayat hikayelerini dinlemeye gayret ederim. Bu gayretkeşliğimin zaman zaman başıma iş açtığını da dile getirmeden edemeyeceğim.
Hırsızlık Sanığı genç, anne-baba sevgisinden yoksun büyümüş, bir müddet yetiştirme yurdunda kalmış ancak yurda uyum sorunu nedeniyle yurttan da ayrılmış, birkaç arkadaşı ile derme-çatma bir kulübede adına yaşamak denirse yaşıyor. Daha sonra dava sürecinde sabıka kaydı celbedildiğinde adeta küçük dilimi yutmuştum. Yirmi bir sabıka kaydı mevcut olan gencin sabıka kayıtlarının hepsi TCK 491(basit hırsızlık). Cezalarının çoğu da, 55 maddeden yaş küçüklüğü indirimiyle paraya tahvil veya tecil edilmiş. Ancak daha sonraki aynı neviden suçları tekerrüre esas teşkil ettiğinden tekerrür eden bir kısım suçlarından ıslahevinde ve gençlik ceza evinde iki yıldan fazla ceza yatmış.
Çaresizdi. Sevgisizlik ve ilgisizlikten olsa gerek, mevcut yaşından yüz yıl daha yaşlıydı desem abartmış olmam. Konuştukça anlıyordum ki yarını yoktu, geleceğe dair hiçbir ümidi, beklentisi, daha da ötesi hayali dahi yoktu. Bu günü nasıl kotaracak, geceyi nasıl geçirecekti, yalnızca bunu düşündüğünden günü yaşıyor, yaşadığı hayat yarınını düşünme imkanını bahşetmiyordu.
Sanığın bu eylemini meri mevzuatımız suç addetmektedir doğal olarak… Uygulamacı da yasa koyucunun yaptığı yasayı tatbikle mükellefti, ceza verilecekti doğal olarak. Ama bu insanları en iyi biz avukatlar anlıyorduk, tıpkı üstat meslektaşımız Adnan Ekincinin deyimiyle çaycı ve mübaşirlerin adli camiada avukatları en iyi anlayan insanlar olduğu gibi…
Burada amacım ne suçu meşrulaştırmak, ne de suçluyu övmektir. Her suçta Sanık yanında suçun mağdurunun da olduğunu, suçtan neticeten Devletimizin zarar gördüğünü, C. Savcılığının varlık sebebinin de devletin suçtan zarar gören olması olduğunu her meslektaşım gibi az çok idrak edebilmekteyim. Sinop Cezaevinde “aldırma gönül”ü yazan Sebahattin Ali çok sevdiğim Kuyucaklı Yusuf romanında, olayların içine insanı o kadar başarıyla çeker ki, okuyanlar bilir; roman bittiğinde eşkiyaya bile maruz kaldığı muamelat karşısında kısmen de olsa hak vermeye başlarsınız. Sanık genç M.B. işte böyle birisi.. Ana-babasız, evsiz, sevgisiz, parasız, kenanda bir kuyu, kuyuda bir yusuf. Kısaca varı yok, yoku ise sayılamayacak kadar çok…
Kaderin garip bir cilvesi, tesadüf mü dersiniz tevafuk mu bilmiyorum. 2000 yılı sonlarında Maltepe pazarında tezgahlar soyulmuştu, tezgahı soyulan hoca lakaplı (aşırı okuduğundan diğer esnaf bu lakabı kendisine uygun görmüştür) Müvekkil Y. adına şikayet işlemlerini yürüttük. Birkaç gün sonra da hırsızlık büro amirliği bizi aradı, şüphelilerin yakalandığını söyleyip emniyete davet ettiler. Y. Hocayla Ankara Emniyet Müdürlüğü hırsızlık büro amirliğine gittik. Sanıklar dört kişi hepsi genç, çaldıkları malların büyük bir kısmı ellerinde yakalanmış. Şikayetçi olup olmama ve malları teslim alma hususunda beyan veriyoruz. Bir de ne göreyim: M. B. Sanıkların içinde, oysa kuyumcudan künye çalmaya teşebbüs olayından sonra kendisine karınca kararınca yardımcı olmuş ve olmaktaydım. Ondan da bir daha hırsızlık yapmayacağı sözünü almıştım. Yüzüme bakamayışını, ürkek bir tavşan gibi bakışlarını, sözümü tutamadım affet dercesine boyun büküşünü kaçırışını idame-i hayatımca unutamayacağım.
Sözünü tutamamış, yine hırsızlık illetine musallat olmuştu. Y. Hocam şikayetçi olmadı. Gerekçesini sorduğumda yüzüme Osmanlı şamarı gibi inen o cevabı verdi:
-Bu genç yaşında bu insanlar hırsızlık yapıyorsa toplumun duyarsız bir bireyi olarak bu suçu işlemelerinde, bir gün dahi hallerini ve hatırlarını sormamak suretiyle iştirakim mevcutken şeriklerim hakkında nasıl şikayetçi olayım? Yüreğim kabardı, duygu selinde boğulmak üzereydim, eşyası çalınmasına rağmen şikayetçi olmayan hatta hırsızların bu eyleminde kendisinin de sorumlu olduğunu düşünen duyarlılık abidesi Müvekkilimin bu tutumu karşısında insanlığımdan utanmıştım. Kıtlık zuhur ettiği zaman hırsızlık yapanların elini kestirmeyen Hz. Ömer’in adaletinin günümüzde adeta tecellisiydi hocanın bu tavrı.
-İnsanların birbirini metelik uğruna katlettiği ülkemde sizin gibi yüz duyarlı insan olsa bu hırsızlık, gasp ve kapkaç olayları asla olmaz hocam diyerek elini öpmeye kalktığımda, hocam buna izin vermeyip beni can evimden vuran son sözünü söyledi:
-Şimdiden iki kişi olduk avukatım, doksan sekiz kişi kaldı ümidini kaybetme.
Old 29-03-2011, 19:36   #167
AV.ARZU KILIÇ

 
Varsayılan

Sayın haarif'in mesajı üzerine benimde aklıma halen etkisi altında kaldığım bir hırsızlık olayı geldi. Nişantaşı sokaklarında kaldırımda kurulu kafelerin masalarından birinde sandalyenin kenarına çantasını takmış yemeğini yiyormuş müvekkil, derken masaların aralarından geçen neredeyse sandalyelerin boyundan dahi kısa boylu bir ufaklık müvekkilin çantasını çalmak üzereyken arka masadaki bir müşteri tutmuş küçük kızın kolundan, olay yerine yakın olmam nedeniyle olaydan haberdar edilmem üzerine yanlarına gittim iki küçük kız biri altı diğeri yedi sekiz yaşlarında hırsızlık yaparken yakalanmış durumdalar, müvekkil bu arada bi arka sokaktaki karakola haber vermiş memurun gelmesini beklerken de çocuklara nasihat ediyor onlarda başları önünde dinliyorlar, bende hayretler içerisinde ne diyeceğimi bilemez bir vaziyette olanları anlamaya çalışıyorum, derken polis memuru geldi ve hep beraber karakola gittik yolda bırakın bizi diye yalvar yakar olan iki kız çocuğunu polis karakola aldığında ve gerekli işlemleri yapmaya başladığında kapanın önünde orta yaşlı şişman, dilenci diyebileceğim tarzda bir kadın belirdi ve polis memuru bu kadının karakoldaki kızların hukuk işlerine baktığını, kızların dosyalarının da çok kabarık olduğunu birazdan avukatlarının da geleceğini söyledi, nitekim biz karakolda iken takı satan bir iş yerinden tezgahtar geldi iki küçük kız çocuğunun dükkandan takı çaldıklarını söyledi, bu arada kızlardan biri de cebinden çıkardığı bir kolyeyi boynuna asmakla meşguldü... bu arada müvekkil içerdeki odada halen küçük kızlara nasihat etmekteydi ki beş yaşındaki kız çocuğu birden hayatımda hiç duymadığım küfürler etmeye başladı, bunun üzerine hepimiz donakaldık ve her iki kız çocuğu da 'boşuna uğraşıyorsunuz bize hiçbirşey yapamazlar biz sizden önce burdan çıkıp gideriz' dediler ve gerçekten de böyle oldu. Halen aklıma geldikçe adeta kanım donar küçücük bir kız çouğu, daha bebeklikten yeni çıkmış.. ne zaman ve nasıl o hale gelmiş olabilir ki?
Old 01-04-2011, 13:21   #168
avsevalberber

 
Soru merhaba

Alıntı:
Yazan Av.Ozan Kayahan
Sanal Mesleki Madalyam

Bu anım, 1981 yılında öğrencilikle başlayan mesleki hayatımın ilk anısı olmasa bile bende iz bırakan en önemli anısı olduğu için ilk sırada yazılmayı hak ediyor. Nedir bu anının özelliği, 1992 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum. Ancak, dört yıllık öğrenim hayatımı aynı zamanda takip memuru olarak çalışarak bitirdiğim için İstanbul Adliyesi’nde beni hakimler dahil tüm çalışanlar tanıyordu. Bu zaman dilimi içinde, İstanbul İcra Mahkemesi eski adı ile Tetkik Mercii Hakimi bir bayan vardı. Titizliği ve dosyasını bilmeyen ve takip etmeyen avukatlara yönelik duruşma sırasında verdiği tepkiler nedeni ile çekinilen bir hakimdi. Gerek takip memuru olduğum dönemde, gerekse staj dönemimde çalıştığı mahkemeye verilen dilekçelere havale aldığım sırada yaptığımız konuşmalar nedeni ile bana yönelik bir göz aşinalığı vardı.

Mezuniyet sonrası, stajımın ikinci altı ayı, yani, icra mahkemelerinde duruşmaya girme yetkisine sahip olduğum süreçte, sözkonusu hakimin mahkemesinde bir duruşmaya girdim.

Bana; “- Stajyer kimliğini göster!” diyen hakime cevaben; “-Baro nezdinde işlerimiz o kadar gecikerek yürüyor ki, kimlik alana kadar stajım sona erir.” diye cevap verdim. Bu cevabım sert bir karşılığını bekliyordum ki, herhangi bir cevap almadan, duruşma ertelendi.

Aylar sonra, stajım sona ermişti. Yine aynı mahkeme ve yine aynı hakimin nezdine devam eden bir duruşma bu kez cüppeli olarak girdim. Ben duruşma salonuna girince, hakim, mübaşire dönüp; “-Duruşma salonunu boşaltın!”dedi. Şaşırdım, şaşkınlığın genelde iki sonucu olur, ya sevinç ya da üzüntü, ben hangisi ile karşılacağımı ve büyük bir ihtimalle, ”stajyer avukat iken, verdiğim ters cevabım yanıtı şimdi alacağım” diye düşünürken, mahkeme salonu boşalmış, hakim, zabıt katibi ve ben kalmıştık.

Hakim hanım, bana döndü ve; “-Sen çok iyi bir avukat olacaksın, iyi avukatlık dosyalarını iyi takip etmekle olur.” dedi. Hakim hanım’ın, bu sözleri bir öğütle birlikte, avukatlığımın ilk aylarında yakama takılan sanal bir mesleki madalya gibiydi, şaşkınlığın sevinç dolu yüzü ile karşılaşmıştım.

Üzerinden, yaklaşık 20 yıl geçen bu anı unutmama imkan yok ve madalyamı aynı gururla taşıyorum ve çalıştığı tüm kurumlar ve çevremdeki avukat veya avukat olmayanlardan gelen tepkiler “başarılı bir avukat” olduğumu onaylar sözler oldu hep.

Hakim hanım’ın öğüdüne uydum ve onu mahcup etmedim.

http://www.naimdemirci.av.tr/mesleki...eki-anilarim-1




Merhaba, anıları okuyordumda birşey dikkatimi çekti sizinlede paylaşmak istedim. Yukarıdaki anının hemen hemen aynısını 03.11.2009 tarihli 122 nolu mesajda okumuştum. Siz link vermişsiniz.
Old 04-04-2011, 11:01   #169
revan

 
Varsayılan

Yer Aile Mahkemesi duruşma salonu. Kendi dosyamı beklerken diğer duruşmaları da izliyorum. Davacı bayan boşanma davası için yerini almış,davalı ise gelmemiş. İki tarafın da avukatı bulunmuyor. Davacı tanığı huzura alındı. Hakim sordu:

-Davacı ne iş yapar?
-Ev hanımıdır, çalışmaz.
-Davalı ne iş yapar?
-Hırsız!
-Anlamadım Geçimini nasıl sağlar?
-Hırsızdır. Öyle sağlar.

Hakim Bey kısa bir şaşkınlıktan sonra zabıt katibine döner, ifadeyi nispeten yumuşatarak yazdırmaya karar verir:
"Davacı ev hanımıdır, çalışmaz. Davalı işsizdir. Hatta biraz kabaca olacak amma hırsızlık yapar"
Old 13-04-2011, 15:53   #171
Av. Gülgün

 
Varsayılan Seyit Ali oğlu Seyit Ali oğlu Seyit Ali

Duruşma sıramı salonda beklerken salona çağrılan tanık mübaşirin gösterdiği yere geçti ifadesini vermek üzere. Hakime hanım sanıkla akrabalığından dolayı tanıklık yapmayabileceğini, isterse yemin etmeden ifade verebileceğini hatırlattıktan sonra tanık yemin ederek ifadesini verdi. Ancak dosyada adı geçen ve olaya karışanların dördünün adı da Seyit Ali imiş ve bunlardan biri dede, diğeri oğul ve ikisi de kardeşmiş. Hakime hanım en son dayanamayarak sordu: Başka isim mi yokmuş?

***

Aynı mahkeme, aynı hakim, bu duruşmanın peşine...
Yeğeninin düğününde kavgaya karışmış sanığımız. İlk tanık çağrılıyor, olayı görmediğini karakol ifadesinde belirttiği halde geçici olarak duruşmaya bakan hakimce çağrılmasına karar verilen tanık, ifadesini yineliyor. Hakimimiz:Çıkabilirsin.
İkinci tanık, aynı şekilde beyanda bulunuyor, hakim yine "Çıkabilirsin."
Sanık oturduğu yerden kalkıyor, ben de çıkabilir miyim?
Hayır,otur. Sen sanıksın!
Karar:Beraat
Old 14-04-2011, 09:10   #172
kezzy

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Gülgün
Duruşma sıramı salonda beklerken salona çağrılan tanık mübaşirin gösterdiği yere geçti ifadesini vermek üzere. Hakime hanım sanıkla akrabalığından dolayı tanıklık yapmayabileceğini, isterse yemin etmeden ifade verebileceğini hatırlattıktan sonra tanık yemin ederek ifadesini verdi. Ancak dosyada adı geçen ve olaya karışanların dördünün adı da Seyit Ali imiş ve bunlardan biri dede, diğeri oğul ve ikisi de kardeşmiş. Hakime hanım en son dayanamayarak sordu: Başka isim mi yokmuş?

***

Aynı mahkeme, aynı hakim, bu duruşmanın peşine...
Yeğeninin düğününde kavgaya karışmış sanığımız. İlk tanık çağrılıyor, olayı görmediğini karakol ifadesinde belirttiği halde geçici olarak duruşmaya bakan hakimce çağrılmasına karar verilen tanık, ifadesini yineliyor. Hakimimiz:Çıkabilirsin.
İkinci tanık, aynı şekilde beyanda bulunuyor, hakim yine "Çıkabilirsin."
Sanık oturduğu yerden kalkıyor, ben de çıkabilir miyim?
Hayır,otur. Sen sanıksın!
Karar:Beraat

Güzelmiş inanılmaz keyif aldım tüm yazılanları okuduğumda paylaşımlar için herkese teşekkürler
Old 08-08-2011, 01:57   #173
Av.Ozan Kayahan

 
Varsayılan Seyyit

Adamı kıskandım. Ne Seyit Aliymiş !!! Adamın namı yürümüş resmen.


Alıntı:
Yazan Av. Gülgün
Duruşma sıramı salonda beklerken salona çağrılan tanık mübaşirin gösterdiği yere geçti ifadesini vermek üzere. Hakime hanım sanıkla akrabalığından dolayı tanıklık yapmayabileceğini, isterse yemin etmeden ifade verebileceğini hatırlattıktan sonra tanık yemin ederek ifadesini verdi. Ancak dosyada adı geçen ve olaya karışanların dördünün adı da Seyit Ali imiş ve bunlardan biri dede, diğeri oğul ve ikisi de kardeşmiş. Hakime hanım en son dayanamayarak sordu: Başka isim mi yokmuş?

***

Aynı mahkeme, aynı hakim, bu duruşmanın peşine...
Yeğeninin düğününde kavgaya karışmış sanığımız. İlk tanık çağrılıyor, olayı görmediğini karakol ifadesinde belirttiği halde geçici olarak duruşmaya bakan hakimce çağrılmasına karar verilen tanık, ifadesini yineliyor. Hakimimiz:Çıkabilirsin.
İkinci tanık, aynı şekilde beyanda bulunuyor, hakim yine "Çıkabilirsin."
Sanık oturduğu yerden kalkıyor, ben de çıkabilir miyim?
Hayır,otur. Sen sanıksın!
Karar:Beraat
Old 16-08-2011, 15:15   #174
Av.Nur Hayat BURAN

 
Varsayılan Mükemmel

2 kız kardeş büroma geldi birtakım sorular sordular. Ben de cevap verdim, internette konuya ilişkin bir durum vardı onu gösterdim. Konu çok ilginçti ve benim de konuyla ilgili olduğumu bilen pek kimse yoktu ben de bu yüzden merak ettim ve sordum:
-Beni nasıl buldunuz?
Kadınlardan biri:
-Mükemmel. diye yanıt verdi Abiye kuzu edasıyla.

-Hayır hayır beni kim tavsiye etti demek istemiştim.

Bu olaydan bir gün önce de Eyvah Eyvah 2' yi izlemiştim.
-İlçemizi nasıl buldunuz? sorusuna
-İnternetten... diye cevap veriyordu Demet Akbağ ve benim sorumun yanıtını veriyordu.

Sevgiler...
Old 16-08-2011, 15:25   #175
ElifŞimşek

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nur Hayat BURAN
2 kız kardeş büroma geldi birtakım sorular sordular. Ben de cevap verdim, internette konuya ilişkin bir durum vardı onu gösterdim. Konu çok ilginçti ve benim de konuyla ilgili olduğumu bilen pek kimse yoktu ben de bu yüzden merak ettim ve sordum:
-Beni nasıl buldunuz?
Kadınlardan biri:
-Mükemmel. diye yanıt verdi Abiye kuzu edasıyla.

-Hayır hayır beni kim tavsiye etti demek istemiştim.

Bu olaydan bir gün önce de Eyvah Eyvah 2' yi izlemiştim.
-İlçemizi nasıl buldunuz? sorusuna
-İnternetten... diye cevap veriyordu Demet Akbağ ve benim sorumun yanıtını veriyordu.

Sevgiler...

Mükemmel anı paylaşım için tşk )
Old 16-08-2011, 16:40   #176
üye31284

 
Varsayılan

Tutuklu yargılanan müvekkilim, müştekilerin tanığı dinlenirken, jandarmaların arasından zıplayarak tanığa yumruk attı. Tabi mahkeme salonu karıştı, tutanağa geçirmeler, suç duyuruları derken, yargılama devam etti. Söz aldım. Halihazırdaki dosya için tevsii tahkikat taleplerinde bulundum, tutuksuz yargılanmasını talep ettim derken müvekkilim yine zıpladı ve tutuklu kalmak istediğini, eğer çıkarsa, müştekileri ve tanıkları yaşatmayacağını söyledi. Heyete de biraz (!) birşeyler söyledi. Yine tutanağa geçirmeler, suç duyuruları ve tutukluluğa devam kararı... Aslında sonunda beraat edileceğine inandığım ve tutuksuz yargılanmasını da ihtimal dahilinde gördüğüm bir dosyaydı...Yine beraat edeceğine inanıyorum ama tutuksuz zor...
Old 16-08-2011, 17:24   #177
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Zeytinn
Tutuklu yargılanan müvekkilim, müştekilerin tanığı dinlenirken, jandarmaların arasından zıplayarak tanığa yumruk attı. Tabi mahkeme salonu karıştı, tutanağa geçirmeler, suç duyuruları derken, yargılama devam etti. Söz aldım. Halihazırdaki dosya için tevsii tahkikat taleplerinde bulundum, tutuksuz yargılanmasını talep ettim derken müvekkilim yine zıpladı ve tutuklu kalmak istediğini, eğer çıkarsa, müştekileri ve tanıkları yaşatmayacağını söyledi. Heyete de biraz (!) birşeyler söyledi. Yine tutanağa geçirmeler, suç duyuruları ve tutukluluğa devam kararı... Aslında sonunda beraat edileceğine inandığım ve tutuksuz yargılanmasını da ihtimal dahilinde gördüğüm bir dosyaydı...Yine beraat edeceğine inanıyorum ama tutuksuz zor...

O dosyayı bilmem de müvekkilinizi yeni dava ve cezalar bekliyor gibi...

Onlarda başarılar dilerim size.
Old 16-08-2011, 17:37   #178
üye31284

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömer Güntay
O dosyayı bilmem de müvekkilinizi yeni dava ve cezalar bekliyor gibi...

Onlarda başarılar dilerim size.

Bu dava bir bitsin, belki de yarın karar celsesi Haksız tahrik diye bir şey var şu hayatta gerçekten Çok şükür kanunda da
Old 16-08-2011, 18:37   #179
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Zeytinn
Tutuklu yargılanan müvekkilim, müştekilerin tanığı dinlenirken, jandarmaların arasından zıplayarak tanığa yumruk attı. Tabi mahkeme salonu karıştı, tutanağa geçirmeler, suç duyuruları derken, yargılama devam etti. Söz aldım. Halihazırdaki dosya için tevsii tahkikat taleplerinde bulundum, tutuksuz yargılanmasını talep ettim derken müvekkilim yine zıpladı ve tutuklu kalmak istediğini, eğer çıkarsa, müştekileri ve tanıkları yaşatmayacağını söyledi. Heyete de biraz (!) birşeyler söyledi. Yine tutanağa geçirmeler, suç duyuruları ve tutukluluğa devam kararı... Aslında sonunda beraat edileceğine inandığım ve tutuksuz yargılanmasını da ihtimal dahilinde gördüğüm bir dosyaydı...Yine beraat edeceğine inanıyorum ama tutuksuz zor...

Müvekkil mi, pire mi anlamadım. Zıp zıp, zıplıyor.
Old 16-08-2011, 21:29   #180
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Zeytinn
Bu dava bir bitsin, belki de yarın karar celsesi Haksız tahrik diye bir şey var şu hayatta gerçekten Çok şükür kanunda da

O zaman şu 7'yi (2+2=7) 6 yapmaya ne dersin Üstadım Bak iyi şeyler de oluyor demek ki...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Adli Tıp Anıları PINAR YILMAZ Hukuk Sohbetleri 43 14-09-2011 22:11
Ankara Hukuk belgeleri ve Anıları Av. Adil Giray ÇELİK Hukuk Sohbetleri 42 16-10-2009 10:17
Bir Memurun Anıları ertanhukukprogramlari Site Lokali 3 08-12-2007 03:42
Avukatlık mesleğini öğrenebileceğim avukatlık bürosu aramaktayım!!!!!(İstanbul) Kivana Adliye Duvarı 1 25-10-2007 08:33
Avukatlık Kanunu 165'e göre Avukatlık ücretinden müteselsil sorumluluk Av.Ertan Uzunoğlu Meslektaşların Soruları 2 28-12-2006 10:02


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08515000 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.