Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Hakİm Hukuku Re'sen Uyguladi!!!

Yanıt
Konu Notu: 2 oy, 4,50 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 02-11-2009, 15:46   #1
AV.SEDAT

 
Varsayılan Hakİm Hukuku Re'sen Uyguladi!!!

Tümünü yazabilir miyim bilmiyorum ama aşağıda geniş özetini okuyacağınız 15/10/2009 tarihli kararı veren ve burada isim isim belirtilmeyi de hak eden Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi heyetini oluşturan başkan Abdükadir Yavuz, üye Burhanettin Esenkar ve üye Cevdet Bak'ı ne kadar tebrik etsem az...

Bu karar, Yargıtay tarafından şekillendirilen hukukun ötesine geçmekte tereddütler yaşayan; kararlarını tek tip vermekle övünen tüm hakim ve savcıların, hatta savunmalarını bile bunlarla sınırlayan avukatların önünde çarpıcı bir örnek olarak dursun.

Metin hemen hemen şöyle:

G.D:

Sanık SK nın 04,02,2009 tarihinde Karasu Devlet hastanesinde doğum yaptığı esnada kardeşi olan sanık AD nin sağlık karnesini kullandığı, bu sebeple doğum masraflarının kamuya yükletildiği, böylece sanık SK nın başkasına ait sağlık karnesini kullanarak diğer sanıkların ise kullandırarak hileli yöntemlerle menfaat elde edip kamu kurumu niteliğindeki SGK yı dolandırdıkları iddiasıyla haklarında .... istemiyle kamu davası açılmıştır.

Sanık SK savunmasında : maddi durumunun bozuk olması ve eşinin kendisi ile ilgilenmemesi nedeni ile kızkardeşi olan AD nin sağlık karnesini kullandığını, hastane yönetiminin bunu sonradan farkettiğini, verilen zarar nedeniyle SGK na herhangi bir ödeme yapmadığını, eylemi ekonomik durumu nedeniyle işlediğini ve pişman olduğunu, eylemi işlediği sırada diğer sanık ablası AD ve eniştesi AD nin felçli anneleri ile ilgilenmek amacıyla şehir dışında olması nedenitle karneyi aldığından haberleri olmadığını söylemiştir.

Sanık AD ve AD savunmalarında; sanık SK nın kardeşi (ve eşinin kardeşi) olduğunu, ekonomik sorunları olduğunu, eşinini kendisi ile ilgilenmediğini, kendileri şehir dışında iken sağlık karnesini almış olduğunu ve haberleri olmadığını, suça iştirak etmediklerini vs.vs. savunmuştur.

İddia Makamı EHM'sinde; enişte AD nin iştirakiyle ilgili delil yetersizliğinden beraat, SK ve abla AD'nin cezalandırılmasını talep etmiştir.

Dosya içerisinde mevcut bulunan ... devlet hastanesince düzenlenen raporda AD isimli kişinin hastaneye yattığının ve 04,02,2009 tarihinde canlı erkek çocuk doğurduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.

Her ne kadar iki AD hakkında .............. ise de sanık SK nın suçuna katılımları olduğuna dair............ beraatlerine karar vermek gerekmiştir.

(Bundan sonrası hukuk işte

Dosya içerisindeki belgelerden sanık Sk nın hamile olduğu, eşinin kendisi ile ilgilenmediği, ekonomik durumunun kötü olduğu gelirinin olmadığı, eyleminin sübut bulduğu ve ............ cezalandırılması gerektiği anlaşılmış ise de;

İçinde bulunduğu olumsuz koşullar içerisinde sanık SK, gerek kendi sağlığı gerekse doğacak çocuğunun sağlığı ve yaşama hakkını düşünerek çaresizlik içinde ablasının sağlık karnesini kullanmıştır.

TC anayasasının 2. maddesinde devletin sosyal devlet olduğu güvence altına alınmıştır. Sosyal devlet olduğu iddiasındaki devletin, zor durumda olan vatandaşlarına sosyal yardımlarda bulunması özellikle sağlık yardımı konusunda mağdur duruma düşürmemesi ve bu konuda bir endişelerinin olmamasını sağlaması gerekir. Anayasasında belirtmesine rağmen vatandaşlarına sosyal haklarını sağlamamış en temel haklarından olan sağlık haklarını tam olarak temin edememiş olan devlet kurumu nedeniyle sanığın bu yola başvurarak kendisinin ve doğacak çocuğunun yaşama hakkını dikkate alarak suç işlemek zorunda kaldığı ortadadır.


Hamilelik durumuna sanığın bilerek neden olduğu hususu göz ardı edildiğinde ve bunun dışındaki tüm unsurlar dikkate alındığında sanığın eyleminin TCK 25/2 de düzenlenen zorunluluk haline uyduğu görülmektedir.

Açıklanan nedenler karşısında sanık SK atılı suçu işlemiş ise de devletin Anayasa ile üzerine yüklenen görevleri yerine getirmemesi ve sanığında suçu bu nedenle işlemek zorunda kalması karşısında, sanığın eyleminin haksızlık içeriğinin azlığı dikkate alınarak sanığa CMK 223/4d md. gereğince ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verme gerekmiştir.

Hüküm

1- her iki AD nin beraatlerine,
2- Sk hakkında CMK 223/4d gereğince ceza tayinine yer olmadığına,
c.savcısı huzurunda isteğe kısmen aykırı olarak oybirliği ile...
Old 02-11-2009, 22:57   #2
mdelen82

 
Varsayılan

Yargıtay'ın ne diyeceğini merakla bekliyorum.
Old 03-11-2009, 12:55   #3
gülce

 
Varsayılan

evet duygusal bir karar ama yinede tebrik ediyorum
Old 03-11-2009, 13:11   #4
Mustafa Sırakaya

 
Varsayılan

İşte gerçek Adalet.
Umarım Yargıtay da aynı düşünceleri paylaşır.
Old 03-11-2009, 14:13   #5
Av. Melike Kökdal

 
Varsayılan

İşte böyle şeyler duydugumda, mesleğimle gurur duyuyorum...
Old 03-11-2009, 20:16   #6
serhat-27

 
Varsayılan

Eylem kamu kurum ve kuruluşları aleyhine dolandırıcılık olur bu konuda Ceza Genel kurulu kararı var aleyhe temyiz olursa sonuç değişebilir
Old 03-11-2009, 23:54   #7
Armağan Konyalı

 
Varsayılan


Dosyayı incelemeden, olayı bilmeden kararları eleştirmek bir tuzaktır. Tuzağı gördüğüm halde adımlarımı esirgemiyorum.

Öncelikle Yargıtay içtihatlarının zindanından çıkan mahkeme heyetini kutlarım. Ancak yanlış yerden çıktıkları kanısındayım:

Sosyal Güvenlik Kurumu aleyhine işlenen suçlar emeğe karşı işlenmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu bir sigorta şirketi değildir. Sosyal Güvenlik Kurumu emekçilerin sağlık ve emeklilik umududur.

Sosyal Güvenlik Kurumu devletin sosyal politikalarından sorumlu değildir. Sosyal Güvenlik Kurumu devletin organı bile değildir. Sosyal Güvenlik Kurumu emekçilerin kurumudur. Anayasal haklar Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı değil devlete karşı iddia edilmelidir.

Başkalarının emek birikimine el uzatmayı hiç bir neden haklı göstermez. Sanığın anayasal hakları da sanığı haklı çıkarmaz. Duygusal açıdan bakılsa bile dolandırıcılığı düşünebilen ve hatta becerebilen sanığın doğum yapamayacağını düşünmek safdillik olur. Sanığın acınacak yanı bulunmamaktadır. Asıl acınacak olanlar sanık olmayanlardır.

Cezalandırma tekelini elinde tutan devlet mağduru sanıktan daha çok düşünmelidir. Mahkemeler sanığı beraat ettirirken mağduru daha da mağdur etmemelidir.

Olayın zorunluluk haline uymadığını düşündüğümden kararın hukuka uygun yanını göremiyorum. Ayrıca kem gözle bakılırsa karar suça özendirici bile sayılabilir.

İsterseniz zorunluluk halinin koşullarıyla olayı karşılaştıralım. Böylelikle konuyu hukuki çerçeveye oturtmuş oluruz:

'' TCK Madde 25 - (2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez. ''

Maddede yazılı koşullara göre doğum
failin bilerek neden olmadığı bir tehlike değildir (doğum kontrolü)
en azından tehlike değildir (doğum milyonlarca yıldır doğal bir olaydır)
başka suretle korunma olanağı bulunmaktadır (ebe ile evde doğum)
ağır ve muhakkak bir tehlike sayılmaz (doğum milyonlarca yıldır doğal bir olaydır)

Ayrıca Ceza Muhakemesi Kanunu'nu da olayla karşılaştıralım:
''CMK 223 - (4) d) İşlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı''

''Ömür boyu çalışmış insanların alın terini ve emeklilerin üç kuruş maaşını dolandırmak'' fiilinin haksızlığı az olarak kabul edilebilir mi? Buradaki haksızlık doğum masraflarının azlığı çokluğu ile hesaplanmamalı. Fiilin kime karşı işlendiği hesaplanmalı diye düşünüyorum.

Hukukçular duygusal tepkiler yerine hukuki görüş üretmelidir. Duygusal tepkileri anneanneme bırakalım; o bu konuda bizden daha iyidir.

Saygılarımla
Old 04-11-2009, 09:41   #8
üye3578

 
Varsayılan

Armağan beye katılıyorum. Hakimin hukuk yaratacağı durumlar bellidir. Çağdaş toplumlarda kanunu uygulayanlar, kanun koyucunun iradesiyle bağlıdır.
Old 04-11-2009, 10:47   #10
Atahun

 
Varsayılan

Sayın Konyalı ve Sayın Zeynel' in görüşlerine katılıyorum.

İstihdam yaratmadı veya gerekli tedbirleri almadı diye işsiz kalan bir vatandaşın karnını doyurmak için fırından ekmek çalmasını da sanırım "zorunluluk" nedeniyle ve Devletin "sosyal olma" ilkesine atfen cezasız bırakılması demektir.

Benim ki de biraz duygusal oldu ama...
Old 04-11-2009, 12:04   #11
Admin

 
Varsayılan

Ben de Sayın Konyalı'nın görüşlerine katılıyorum.

Burada suçtan zarar gören Sosyal Güvenlik Kurumudur, Sağlık Bakanlığı değil. Mahkeme de, Ağır Ceza Mahkemesidir, İdare Mahkemesi değil. SGK her ne kadar "devlet" gibi algılansa da, devlet değildir, sigortalılarının aidatları ile yine sigortalılarına hizmet veren bir tüzel kişiliktir. Bu kuruma karşı yapılan bir dolandırıcılık eyleminde zarara uğrayan o kuruma aidat ödeyen sigortalılardır. Dolayısıyla sağlık hizmeti alamamaları nedeniyle zor durumda olanların SGK'ya karşı dolandırıcılık yapabileceklerine dair bir karar devlete ders niteliğinde değil, sadece o kurumun dürüstçe aidat ödeyen ve aidatları karşılığında da hizmet bekleyen sigortalılarına yapılan bir haksızlıktır, zira kurumun o eylemler nedeniyle cebinden haksız yere çıkacak para Sağlık Bakanlığının değil, SSK'lıların cebinden çıkmaktadır.

Bu dava Sağlık Bakanlığına karşı açılmış olsaydı veya Mercii bir ceza Mahkemesi değil İdare Mahkemesi olsaydı, Sayın Mahkemenin vardığı sonuçlara aynen ben de katılırdım ancak mevcut haliyle ne yazık ki katılma olanağı bulamıyorum. Sayın Yargıçların verdiği karar Devlete sağlık hizmetleri konusunda ödevlerini hatırlatmaktan ziyade, SSK'lılara SSK'lı olmayanların da sağlık hizmetlerinin ücretlerini ödemeleri yönünde bir ceza niteliğindedir.
Old 04-11-2009, 14:01   #12
üye8180

 
Varsayılan

Ben, sayın Mahkemenin verdiği karara katılıyorum. Bence isabetli bir karar.

TCK. 25/2 düzenlemesi çok açıktır. Bu düzenlemenin de duygusallıkla ilgisi yoktur. İnsanları çok riskli olan ve hangi devirde kaldığı aşikar, evde doğuma yönlendirmeye gerek de yoktur...
Old 04-11-2009, 16:07   #13
İzzet Hamle

 
Varsayılan

Kanımca Sayın Mahkeme'nin verdiği karar, bir kısım yargıçların kafalarını örümcek ağlarından kurtarmış olduğunu göstermesi bakımından önemli. Hakimin olaya kafa yorduğunu, McDonalds'da hazır menü satıcısı yaklaşımıyla hareket etmediğini, adaleti aramaya çabaladığını göstermesi bakımından önemli. Hakim hukuku yanlış yorumlamış veya uygulamış olabilir, bu ayrı konu. Ancak hakim at gözlüğüyle olaya bakmamış ve vardığı sonuç yanlış bile olsa övgüyü haketmiştir. Hukukumuzu yüceltecek olan hakimler de bu türden olanlardır, verdikleri kararlar yanlış olsa bile.
Old 04-11-2009, 20:50   #14
BaharB

 
Varsayılan

Konunun daha ziyade "sosyal güvenlik hakkı" ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Kişilerin sosyal güvenlik hakları, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini 22. Anayasanın 60. ve Avrupa Sosyal Şartı'nın 12. maddesi gereğidir.(Avrupa Sosyal Şartı aynı zamanda AİHS'ni tamamlayıcı bir belgedir.) Bütün bu düzenlemelere göre devlet, sosyal güvenlik teşkilatını kurmak, kişileri bu sisteme dahil etmek ve yasal düzenlemeleri yapmak zorundadır. Devletin bu yükümlülüğünü yerine getirmediği bir dönemde gelişen bu olayda Mahkemenin üstün hukuk kurallarını göz önüne alarak bir ceza hükmünü sanığın lehine yorumlaması bence yerindedir. Nitekim yeni düzenlemelerden sonra gebelik sürecinde ve doğumda her türlü sağlık hizmeti ücretsiz hale gelmiştir ve bu giderler SGK'dan karşılamaktadır. Doğrusu da budur.
Saygılarımla...
Old 04-11-2009, 21:59   #15
Adli Tip

 
Varsayılan

Mahkeme kararının özgünlüğü ve cesurluğuyla ilgili olarak, Sayın I.H.C'ye; kararın hukuki yönü itibariyle de Sayın Konyalı'ya katılıyorum.
Ben de, 3. yönüne değinmek istiyorum:

Sosyal güvenlik sistemimizdeki (ve hatta vergi sistemizdeki) adaletsizlik, SGK şemsiyesi altındaki insanları da, dışındakileri de çileden çıkartıyor. Uygulamaların saygınlığını ve sistemin güvenilirliğini yitirmesinin yargı kararlarına da tesir etmesi gerçekten düşündürücü.

SGK'nın prim gelirleri giderlerini karşılamaya yetmiyor ve genel bütçeden sürekli ciddi miktarda pay alıyor. Buna rağmen SGK'nın gelir gider dengesi sağlanamıyor.

Hal böyleyken, işçi ve işverenlerden toplanan primler sadece işçiler ve işverenler için harcanmıyor. Örneğin İşsizlik Sigortası Fonu'nda biriken paraların bir kısmı genel bütçeye, bir kısmı da GAP'a aktarıldı bu sene. Bu sebeple de, SGK'nın Devlet olarak algılanması çok normal.

Suç! tarihi 4 Şubat 2009. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve GENEL SAĞLIK SİGORTASI Kanunu ise 1 Ekim 2008'de yürürlüğe girdi. Yasayla sadece vatandaşlar değil, neredeyse ülkede yaşayan herkesin (sözde!) sağlık sigortası oldu.
Yasanın 60. maddesinde, genel sağlık sigortalı sayılanlar, sayılmış, sayılmış, sonuna da "Yukarıdaki bentlerin dışında kalan ve başka bir ülkede sağlık sigortasından yararlanma hakkı bulunmayan kişiler, genel sağlık sigortalısı sayılır." hükmü eklenmiş.

Her gün değişen sosyal güvenlik mevzuatını takip edebilen ve anlayabilenlerin sayısı adeta parmakla sayılabiliyor. (Ben, o takip edebilen ve anlayabilenlerden değilim.) Ağır Ceza Mahkemesince de konuyu bu yönden irdelemek güç olabilir.

Şayet sanık, GSS'lı olabilecek nitelikteyse hukuki durum da değişmez mi?
Neticede, sanığın ablasının bir zararı yok. Sanık da, GSS'lı olabilecekken, sadece bildirim yapmadığından GSS'den faydalanmamışsa, Kurum için de "Kurum normalde karşılamaması gereken bir sağlık harcamasını karşılamıştır" diyebilir miyiz?

Suç var, diyorsak bile suçun vasfı değişmez mi?

Saygılar,
Old 04-11-2009, 23:06   #16
İzzet Hamle

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan I.C.H
Kanımca Sayın Mahkeme'nin verdiği karar, bir kısım yargıçların kafalarını örümcek ağlarından kurtarmış olduğunu göstermesi bakımından önemli. Hakimin olaya kafa yorduğunu, McDonalds'da hazır menü satıcısı yaklaşımıyla hareket etmediğini, adaleti aramaya çabaladığını göstermesi bakımından önemli. Hakim hukuku yanlış yorumlamış veya uygulamış olabilir, bu ayrı konu. Ancak hakim at gözlüğüyle olaya bakmamış ve vardığı sonuç yanlış bile olsa övgüyü haketmiştir. Hukukumuzu yüceltecek olan hakimler de bu türden olanlardır, verdikleri kararlar yanlış olsa bile.
Bu mesajımı gönderirken, hakimin verdiği karar yanlış veya doğrudur şeklinde bir yorumda bulunmadım. Yanlış dahi olsa önemlidir derken, kararın yanlış olduğunu belirten üyelerin dikkatini bu konuya çekmek istemiştim.
Old 05-11-2009, 08:54   #17
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Adli Tip
Şayet sanık, GSS'lı olabilecek nitelikteyse hukuki durum da değişmez mi?
Neticede, sanığın ablasının bir zararı yok. Sanık da, GSS'lı olabilecekken, sadece bildirim yapmadığından GSS'den faydalanmamışsa, Kurum için de "Kurum normalde karşılamaması gereken bir sağlık harcamasını karşılamıştır" diyebilir miyiz?
Keşke dediğiniz gibi olsaydı. O zaman aşağıda sunduğum maddeye ihtiyaç kalmazdı:

5510 sayılı SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU
Kimlik tespiti ve acil haller
MADDE 71- Sağlık hizmeti sunucuları, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere sağlık hizmeti sunumu aşamasında (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra), 67 nci maddenin "üçüncü" fıkrasında sayılan belgeleri ve bu belgelerin başvuran kişiye ait olup olmadığını kontrol etmek zorundadır. Bu zorunluluğu yerine getirmeyen sağlık hizmet sunucuları hakkında 102 nci maddenin birinci fıkrasının (ı) bendi gereği idarî para cezası uygulanır.

Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin kendi adına bir başkasının sağlık hizmeti almasını veya Kurumdan haksız bir menfaat temin etmesini sağlaması yasaktır. Bu fiilleri işleyenlerden Kurumun uğradığı zararın iki katı kanunî faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsil edilir ve ilgililer hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri uygulanır.

.....
Old 05-11-2009, 09:38   #18
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Keşke dediğiniz gibi olsaydı. O zaman aşağıda sunduğum maddeye ihtiyaç kalmazdı:

5510 sayılı SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU
Kimlik tespiti ve acil haller
MADDE 71- Sağlık hizmeti sunucuları, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere sağlık hizmeti sunumu aşamasında (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra), 67 nci maddenin "üçüncü" fıkrasında sayılan belgeleri ve bu belgelerin başvuran kişiye ait olup olmadığını kontrol etmek zorundadır. Bu zorunluluğu yerine getirmeyen sağlık hizmet sunucuları hakkında 102 nci maddenin birinci fıkrasının (ı) bendi gereği idarî para cezası uygulanır.

Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin kendi adına bir başkasının sağlık hizmeti almasını veya Kurumdan haksız bir menfaat temin etmesini sağlaması yasaktır. Bu fiilleri işleyenlerden Kurumun uğradığı zararın iki katı kanunî faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsil edilir ve ilgililer hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri uygulanır.

.....

Armağan Abi;

-Anladığım kadarıyla- 5510 sk. 71. madde, somut olay açısından doğum yapan sanığın ablasına uygulanabilecek bir hüküm.

Kaldı ki, 5510 sk. cezai müeyyideyi belirlememiş, sadece TCK uygulanır demiş. Mahkeme de TCK'yı (ve CMK'yı) uygulamış ve beraat (ve ceza verilmesine yer olmadığı) kararı vermiş.

Ben sizin mesajınızdaki "Hukukçular duygusal tepkiler yerine hukuki görüş üretmelidir." görüşünüzden etkilenerek;

"Yargılama yapılırken (doğum yapan) sanığın hakları, SGK mevzuatı açısından tam irdelenmiş midir?"

"Şayet kendisinin de Genel Sağlık Sigortalısı sayılması mümkün idiyse acaba hukuki ve cezai sorumlulukta bir değişiklik olur muydu?"
diye iki soruyu daha tartışmaya açmak istedim.

Aksi takdirde, "Dosyayı incelemeden, olayı bilmeden kararları eleştirmek bir tuzaktır."ı da sayenizde bildiğim için; karar doğrdur ya da yanlıştır demedim.

Saygılar,
Old 05-11-2009, 09:45   #19
BaharB

 
Varsayılan

Sayın Adli Tip'in dikkat çektiği husus gözümden kaçmış. Gerçekten de olay tarihi itibariyle sanık zaten GSS kapsamında ve herhangi bir ücret ödemeden doğum yapabilirdi.
Saygılar...
Old 05-11-2009, 10:05   #20
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Adli Tip
Aksi takdirde, "Dosyayı incelemeden, olayı bilmeden kararları eleştirmek bir tuzaktır."ı da sayenizde bildiğim için; karar doğrudur ya da yanlıştır demedim.
Biliyorum, demedin.

Kanunu anlamak insanı anlamaktan daha kolaydır. O nedenle kanun maddeleriyle yanıt veriyorum.

Prim alınması zorunluluğu
MADDE 79- Kısa ve uzun vadeli sigortalar ile genel sağlık sigortası için, bu Kanunda öngörülen her türlü ödemeler ile yönetim giderlerini karşılamak üzere Kurum prim almak, ilgililer de prim ödemek zorundadır.

Sağlık hizmetlerinden yararlanma şartları
MADDE 67- 18 yaşını doldurmamış olan kişiler, tıbben başkasının bakımına muhtaç olan kişiler, acil haller, iş kazası ile meslek hastalığı halleri, bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar, 63 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri gereğince sağlanan sağlık hizmetleri, 75 inci maddede sayılan afet ve savaş ile grev ve lokavt hali hariç olmak üzere sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanabilmek için;
a) 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (f) bendi hariç diğer bentleri gereği genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihten önceki son bir yıl içinde toplam 30 gün genel sağlık sigortası prim ödeme gün sayısının olması,
b) 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (2) numaralı alt bendi ile (b), (d) ve (g) bentlerine tâbi olan genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin yukarıdaki bentte sayılan şartla birlikte, sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihte kısa ve uzun vadeli sigorta primleri dahil genel sağlık sigortası prim borcunun bulunmaması,
şarttır.
Ayrıca genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanabilmeleri için sağlık hizmet sunucularına başvurduklarında acil haller hariç olmak üzere (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra); nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, evlenme cüzdanı, pasaport veya Kurum tarafından verilen resimli sağlık kartı belgelerinden birinin gösterilmesi zorunludur.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
MADDE 67- 18 yaşını doldurmamış olan kişiler, tıbben başkasının bakımına muhtaç olan kişiler, acil haller, iş kazası ile meslek hastalığı halleri, bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar, 63 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri gereğince sağlanan sağlık hizmetleri, 75 inci maddede sayılan afet ve savaş ile grev ve lokavt hali hariç olmak üzere sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanabilmek için;
a) 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) ve (f) bentleri hariç diğer bentleri gereği genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihten önceki son bir yıl içinde toplam 30 gün genel sağlık sigortası prim ödeme gün sayısının olması,
b) 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (2) numaralı alt bendi ile (g) bendine tabi olan genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin yukarıdaki bentte sayılan şartla birlikte, sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihte 60 günden fazla prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması,
c) 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (b) ve (d) bentlerine tabi olan genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin yukarıdaki bentlerde sayılan şartla birlikte, sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihte prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması
şarttır.


Old 05-11-2009, 10:08   #21
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan mdelen82
Yargıtay'ın ne diyeceğini merakla bekliyorum.

Yargıtay'ın ne diyeceğini 2-3 yıl sonra ancak görebileceğiz.
Old 05-11-2009, 10:46   #22
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Biliyorum, demedin.

Kanunu anlamak insanı anlamaktan daha kolaydır. O nedenle kanun maddeleriyle yanıt veriyorum.

5510'u anlamak bana göre bir çok insanı anlamaktan daha zor. Her yanı istisnalarla dolu, yönetmelikleri, tebliğleri, genelgeleri sayısız...

Bu nedenle size kanun maddeleriyle yanıt vermek istemiyorum. Zira ne yazarsam yazayım bir istisnasının olmadığından emin olamıyorum.

Ama yine de, gözüme çarpan bazı maddeleri ben de paylaşayım:

Sağlık hizmetleri ve diğer haklar ile bunlardan yararlanma

Madde 62-

Bu Kanun kapsamındaki kişilere sağlanacak sağlık hizmetleri ve diğer haklar ile kişilerden alınan primlerin tutarı arasında ilişki kurulamaz.


Sağlık hizmetlerinden yararlanma şartları

MADDE 67- 18 yaşını doldurmamış olan kişiler, tıbben başkasının bakımına muhtaç olan kişiler, acil haller, iş kazası ile meslek hastalığı halleri, bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar, 63 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri gereğince sağlanan sağlık hizmetleri, 75 inci maddede sayılan afet ve savaş ile grev ve lokavt hali hariç olmak üzere sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanabilmek için;
...

MADDE 63-
c) Analık sebebiyle ayakta veya yatarak; hekim tarafından yapılacak muayene, hekimin göreceği lüzum üzerine teşhis için gereken klinik muayeneler, doğum, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbî müdahale ve tedaviler, hasta takibi, rahim tahliyesi, tıbbî sterilizasyon ve acil sağlık hizmetleri, ilgili kanunları gereğince sağlık meslek mensubu sayılanların hekimlerin kararı üzerine yapacakları tıbbî bakım ve tedaviler.

Old 05-11-2009, 13:30   #23
av.semire nergiz

 
Varsayılan

Ben de bu özgün karardan dolayı mahkeme heyetini kutluyorum.Karardaki tüm gerekçeler de yerinde...
Old 05-11-2009, 15:28   #24
Nur Deniz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı

''Ömür boyu çalışmış insanların alın terini ve emeklilerin üç kuruş maaşını dolandırmak'' fiilinin haksızlığı az olarak kabul edilebilir mi? Buradaki haksızlık doğum masraflarının azlığı çokluğu ile hesaplanmamalı. Fiilin kime karşı işlendiği hesaplanmalı diye düşünüyorum.

Hukukçular duygusal tepkiler yerine hukuki görüş üretmelidir. Duygusal tepkileri anneanneme bırakalım; o bu konuda bizden daha iyidir.
Çok teşekkür ederim Sn Konyalı...
Hukuki görüş demişken, haddime değil biliyorum ama bende kararın yerinde olmadığını düşünüyorum..Sonuç olarak hukuktan anlamayan ama haktan anlayan biri şu şekilde yorumlayabilir..

-Devlet yetersiz mi?
-Devlet kendini koruyamıyor mu?
-Devlet suça kendi vatandaşını teşvik ederek, birde yargıyla bunu onaylatıyor mu?
-Kararı veren hakim ya da kurul S.G.K kapsamında mı?
-Devlet vatandaşına yeterli gelmediği bir durumda vatandaş suç işlerse bu suçtan mağdur olan diğer milyonlarca vatandaşlarını yine yargı yolu nedeni ile mağdur ediyor mu?
-Miktar önemli değil, diğer S.GK lı herkesin mağdur olduğu bu durumu çözmek için bir şey yapılacak mı?

Alıntı:
Yazan Admin
Mahkeme de, Ağır Ceza Mahkemesidir, İdare Mahkemesi değil. SGK her ne kadar "devlet" gibi algılansa da, devlet değildir, sigortalılarının aidatları ile yine sigortalılarına hizmet veren bir tüzel kişiliktir. Bu kuruma karşı yapılan bir dolandırıcılık eyleminde zarara uğrayan o kuruma aidat ödeyen sigortalılardır.

Doğumda yaptıran bir sağlıkçı olarak, ''hiç gereği yokken'' bir suç işlenmiş ve bunun faturası (gerçek anlamda) diğer çalışan emek veren, aynı şekilde çocuklara sahip bir vatandaş olarak anlamam gerçekten mümkün değildir..

Suç varsa , ceza da olmalı..

Alıntı:
Yazan Admin
SSK'lılara SSK'lı olmayanların da sağlık hizmetlerinin ücretlerini ödemeleri yönünde bir ceza niteliğindedir.

Alıntı:
Yazan Adli Tip
MADDE 63-
c) Analık sebebiyle ayakta veya yatarak; hekim tarafından yapılacak muayene, hekimin göreceği lüzum üzerine teşhis için gereken klinik muayeneler, doğum, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbî müdahale ve tedaviler, hasta takibi, rahim tahliyesi, tıbbî sterilizasyon ve acil sağlık hizmetleri, ilgili kanunları gereğince sağlık meslek mensubu sayılanların hekimlerin kararı üzerine yapacakları tıbbî bakım ve tedaviler.


Nedeni de budur!

Teşekkür ederim Sn Adli Tip, aynen madde olarak eklediğiniz için, gebe kalan her kadın devletin güvenli kollarında gerçekten..Gebelik şüphesi bile varsa, yapılacak ilk gebelik testinden itibaren, tetkik, tahlil ve tedavi aşamasında, hatta doğumdan sonra doğan bebek 18 yaş altı kapsamında tamamen ücretsiz sağlık giderleri karşılanıyor..

Üstelik S.G.K kapsamında olanlar ilaç yüzdeleri öderken bu sigorta kapsamında olanlar ne muayene yüzdesi ne de ilaç ve tedavi yüzdesi ödemiyor..

Boşuna mı çalışıyoruz bizler, sağlık sigortamız, emeklilik haklarımız, kesintilerimize rağmen, devlet sırf bir başkası çocuk doğursun diye suç işlesin diye mi sigorta yaptırıyoruz..

Zerre kadarda olsa emeğimin bir parçasının başkasına gitmesine gönlüm razı değildir..Özellikle bunu ''hiç gereği yokken'' yapan ve durumunu da ''zor'' olarak açıklayan, aynı vatandaşlık haklarına sahip olduğum diğer vatandaşlar için..

Sadece karneyi kullanan kişi değil, karnenin kullanılmasına göz yuman herkesin (kayıt personelinin, yatış işlemini yapanın, doğum yaptıranın, faturalandırma işlemini yapanın, ve başka karne üzerinden taburcu yapan doktorun) da ağır cezada yargılanmasını isterdim..

Neden mi?

Bütün sağlıkçılara tebliğ edilen bir maddeyi ''hastanenin döner sermayesi'' ni güçlendirmek için göz yumdukları ve ''görevlerini kötüye kullandıları'' için...

Hukukçulara sormak istiyorum...

-Sizin vergilerinizin bu şekilde bana göre ''dolandırıcılıkla'' kullanılmasını siz nasıl mazur görebilirsiniz?

İyilik bazen iyilik değil, bir başkasının (bu durumda milyonlarca insanın) mağduriyetidir...

Saygılarımla...
Old 19-11-2009, 13:59   #25
kemal çelik

 
Varsayılan

Ben bu kararda ne bir duygusallık ne de bir yanlışlık göremiyorum. Anayasamız, TCK'nun da 5510 sayılı kanunun da üstündedir. Mahkeme de kadının yokluk ve çaresizlik haline kanaat getirdiğine göre çok doğru bir karar vermiştir.
Old 19-11-2009, 14:24   #26
Nur Deniz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan kemal çelik
Ben bu kararda ne bir duygusallık ne de bir yanlışlık göremiyorum. Anayasamız, TCK'nun da 5510 sayılı kanunun da üstündedir. Mahkeme de kadının yokluk ve çaresizlik haline kanaat getirdiğine göre çok doğru bir karar vermiştir.

Kanaat mi?
Yokluk diye bir şey yok, elinde (aslında herkesin elinde olan) imkanı var..
Old 19-11-2009, 14:41   #27
kemal çelik

 
Varsayılan

Sayın Nur Deniz,
mahkeme kararında aynen şöyle deniliyor:
''Dosya içerisindeki belgelerden sanık Sk nın hamile olduğu, eşinin kendisi ile ilgilenmediği, ekonomik durumunun kötü olduğu gelirinin olmadığı, eyleminin sübut bulduğu ve ............ cezalandırılması gerektiği anlaşılmış ise de;''
Kararın devam eden kısmında ise Anayasamızın ilgili hükmüne değinilmiş. Ben hadiseye hukuki olarak yaklaşmaya çalıştım, felsefi olarak değil.
Old 19-11-2009, 14:44   #28
Nur Deniz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan kemal çelik
Sayın Nur Deniz,
mahkeme kararında aynen şöyle deniliyor:
''Dosya içerisindeki belgelerden sanık Sk nın hamile olduğu, eşinin kendisi ile ilgilenmediği, ekonomik durumunun kötü olduğu gelirinin olmadığı, eyleminin sübut bulduğu ve ............ cezalandırılması gerektiği anlaşılmış ise de;''
Kararın devam eden kısmında ise Anayasamızın ilgili hükmüne değinilmiş. Ben hadiseye hukuki olarak yaklaşmaya çalıştım, felsefi olarak değil.

Bakalım yargıtay ne diyecek, kararı onaylayacak mı? Yoksa bozacak mı?

Şahsen ben merakla bekliyorum.. Bu kararın sonucunda karne filan araştırmayıp gelene ''Gel kardeşim, biz çalışıyoruz ama sen bizden daha rahat et..'' diyeyim o zaman..
Old 19-11-2009, 15:31   #29
kemal çelik

 
Varsayılan

Merak ettim Nur Hanım,
siz o kadının yerinde olsa idiniz gerçekten ne yapardınız?
Doğum sancılarınız başlamış,çocuğun babası sizi kaderinize terk etmiş, sonradan mahkemenin dahi tespit ettiği üzere beş parasız ve caresiz kalmışsınız diyelim.Doğum sancılarınız içinde kıvranmaya başlamışsıznız. Ne yapardınız? Lütfen, ben öyle bir adamla işim olmazdı önce hayatımı garantiye alır sonra hamile kalırdım demeyin, çünkü zamanı geriye götürme şansı yok.
Merak ettim gerçekten.O an siz ne yapardınız?
Old 19-11-2009, 15:44   #30
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Buraya aktarılan kararın kesinleşmediği ve Yargıtay aşamasını geçmediği ve dolayısıyla yargılamanın bitmemiş olduğunu bildiğimiz halde, yorum yapmamızın ne derece doğru olduğu/olacağı yönünde endişelerim var.

Bu nedenle somut olaya ilişkin değil de ceza hukukunda Iztırar halinin uygulanması konusuna ve şartlarına değinmek daha doğru olur düşüncesindeyim.

Iztırar Halinin ceza kanunundaki tanımı ve koşulları bellidir. Ceza hukukunda kanunilik ilkesi katı bir biçimde uygulanır ki bu da bilinir.

Hakimler, adaleti hukuk kurallarına ve kanuna göre tesis ederler. Bu da bellidir.

Hukuka uygunluk nedenleri noktasında Kanundaki tanıma uymasa bile, öyle bazı haller olabilir ki sanık'ın suçu işlerken zorda (zorunluluk hali içinde) olduğu kanaati hakimde mutlak şekilde oluşabilir. Bu durumda suçta ve cezada kanunilik ilkesinin - (madem ki tarafsızlığı ve adaleti nedeniyle o makama layık görülen kişiye ceza vermek yetkisi tanınmıştır, o halde o makamın sahibinin (hakimin) takdir yetkisine de azami ölçüde saygı gösterileblmelidir.)- bu gibi nadir hallerde Hakim'in takdir yetkisi ile dengelenmesi gerekir diye düşünüyorum. Örneğin, kanunda Iztırar hali koşulları belirlenirken "benzeri hallere de" atıf yapılarak hakime takdir yetkisi tanınabilir(di)!
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hakİm Karar Yazmiyor av_fikret Meslektaşların Soruları 15 08-10-2022 15:35
Hakİm Savci Aliminda Farkli Krİterler Mustafa ÖZCAN Hukuk Sohbetleri 38 19-10-2008 22:06
Savunmanin Beyanlarinin Hakİm Tarafindan Keyfİyen DeĞİŞtİrİlmesİ. ALTINCABA Meslektaşların Soruları 2 21-03-2008 14:06


THS Sunucusu bu sayfayı 0,11815310 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.