Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Manevi tazminat,istekten aza hükmetmek hukuki yarar yokluğuna engel midir?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 19-03-2018, 18:31   #1
imsel

 
Varsayılan Manevi tazminat,istekten aza hükmetmek hukuki yarar yokluğuna engel midir?

Yargıtay 22.Hukuk Dairesi 2015/ 22-1530 Esas 2015/1530 Karar
"...Çünkü, belirsiz alacak davasında zaten belirsiz alacak davasının sağladığı imkanlardan yararlanarak dava açılabilecek; şayet alacak belirli ise de, o zaman sadece tam eda davası açılabilecektir. Oysa kanun koyucunun abesle iştigal etmeyeceği prensibi gereği, anılan maddeyle kısmi davaya ilişkin düzenleme yapıldığı düşünülerek ve Kanundaki sınırlamalara dikkat edilerek kısmi dava açılabilecektir.

BU NOKTADA ŞU DA AÇIKLIĞA KAVUŞTURULMALIDIR Kİ, ŞARTLARI BULUNMADIĞI HALDE DAVA DİLEKÇESİNDE DAVANIN BELİRSİZ ALACAK DAVASI OLARAK AÇILDIĞI DURUMDA DAVACIYA HERHANGİ BİR SÜRE VERİLMEDEN HUKUKİ YARAR YOKLUĞUNDAN DAVANIN REDDİ YOLUNA GİDİLMELİDİR. ÇÜNKÜ, ALACAĞIN BELİRLENEBİLMESİ MÜMKÜN İKEN, BÖYLE BİR DAVANIN AÇILMASINA KANUN İZİN VERMEMİŞTİR. BÖYLE BİR DURUMDA, BELİRSİZ ALACAK DAVASI AÇMAKTA HUKUKİ YARAR YOKLUĞUNDAN DAVA REDDEDİLMELİ, EK BİR SÜRE VERİLMEMELİDİR. ZİRA, BURADA TALEP AÇIKTIR, BU SEBEPLE 6100 SAYILI KANUN'UN 119/1-Ğ MADDESİNİN UYGULANARAK SÜRE VERİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR; ASLINDA AÇILMAMASI GEREKTİĞİ HALDE BELİRSİZ ALACAK DAVASI AÇILMIŞ OLDUĞUNDAN, BU KONUDAKİ EKSİKLİK DE SÜRE VERİLEREK TAMAMLANAMAYACAĞINDAN, DAVA HUKUKİ YARAR YOKLUĞUNDAN REDDEDİLMELİDİR. BURADAKİ HUKUKİ YARAR, SONRADAN TAMAMLANACAK NİTELİKTE BİR HUKUKİ YARAR DEĞİLDİR. ÇÜNKÜ, DAVA AÇILDIĞINDA O SIRADA MEVCUT OLMAYAN HUKUKİ YARAR, BUNUN DA AÇIKÇA MAHKEMECE BİLİNDİĞİ BİR DURUMDA, TAMAMLANACAK BİR HUKUKİ YARAR DEĞİLDİR. AKSİNİN KABULÜ, ASLINDA AÇIK OLAN TALEP SONUCUNUN SÜRE VERİLEREK DAVACI TARAFINDAN DEĞİŞTİRİLMESİ VE BULUNMAYAN HUKUKİ YARARIN SAĞLANMASI İÇİN DAVACIYA EK İMKAN SAĞLANMASI ANLAMINA GELECEKTİR Kİ, BUNA USUL BAKIMINDAN İMKAN YOKTUR. BÖYLE BİR DURUM TARAFLAR ARASINDAKİ EŞİTLİK İLKESİNE DE AYKIRI OLACAKTIR (H. Pekcanıtez/O. Atalay/M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, 14. Bası, Ankara 2013, s. 454). Bunun yanında, şayet açılan davada asgari bir miktar gösterilmişse ve bunun alacağın bir bölümü olduğu anlaşılmakla birlikte, belirsiz alacak davası mı yoksa belirli alacak olmakla birlikte kısmi dava mı olduğu anlaşılamıyorsa, bu durumda 6100 sayılı Kanunun 119/1-ğ maddesinin aradığı şekilde açıkça talep sonucu belirtilmemiş olacaktır. Talep, talep türü ve davanın niteliği açıkça anlaşılamıyorsa, talep muğlaksa, aynı Kanunun maddesi gereğince, davacıya bir haftalık kesin süre verilerek talebinin belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava mı olduğunun belirtilmesi istenmelidir. Verilen bu süreden sonra, davacının talebini açıklamasına göre bir yol izlenmelidir. EĞER TALEP, DAVACI TARAFINDAN BELİRSİZ ALACAK DAVASI ŞEKLİNDE AÇIKLANMIŞ OLMAKLA BİRLİKTE, GERÇEKTE BELİRSİZ ALACAK DAVASI ŞARTLARINI TAŞIMIYORSA, O ZAMAN YUKARIDAKİ ŞEKİLDE HAREKET EDİLMELİ, HUKUKİ YARAR YOKLUĞUNDAN DAVA REDDEDİLMELİDİR. Açıklamadan sonra talep belirsiz alacak davası şartlarını taşıyorsa, bu davanın sonuçlarına göre, talep kısmi davanın şartlarını taşıyorsa da kısmi davanın sonuçlarına göre dava yürütülerek karar verilmelidir (Dairemizin 31.12.2012 tarih 2012/30463 esas 2012/30091 karar sayılı kararı).
"6100 sayılı HMK.’nun belirsiz alacak davasının düzenleyen 107. maddesinde” (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde olanaklı olduğu anlaşılmaktadır. Başka bir deyişle,manevi tazminatın belirsiz alacak davası olarak açılması mümkün değildir. Ancak hukuki nitelendirme hakime aittir. SOMUT OLAYA BAKTIĞIMIZDA, HER NE KADAR DAVACI TARAF MANEVİ TAZMİNAT TALEBİNİ BELİRSİZ ALACAK DAVASI OLARAK AÇMIŞ İSE DE DAVA DİLEKÇESİNDE HER BİR DAVACI İÇİN TALEP EDİLEN MANEVİ TAZMİNAT OLARAK BİR MİKTAR BELİRTİLMİŞ OLUP, DAVA EDİLEN BU MİKTARLAR YÖNÜNDEN DAVA; KISMİ DAVA OLARAK DEĞERLENDİRİLEREK NETİCELENDİRİLMESİ GEREKİRKEN, yazılı şekilde hatalı değerlendirme ile davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir." 17. Hukuk Dairesi 2014/20174 E. , 2017/4309 K.
1-Yukarıdaki kararlar birbirleriyle çelişkili midir?
2-Buna göre manevi tazminat davası 2 davalıya karşı ayrı ayrı 4 er bin lira toplam 8 bin lira müştereken tahsili konusunda tam da 107 deki ifadeler kullanılarak "alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin mümkün olduğu anada arttırılarak..." şeklinde açıldı.Biz hukuki yarar yokluğundan Yargıtay 22.Hukuk Dairesi 2015/ 22-1530 Esas 2015/1530 Kararında olduğu gibi davanın reddini istedik.Hakim toplam müştereken ve müteselsilen 2500 tl manevi tazminata hükmetti.Sizce karar doğru mudur?manevi tazminatın bölünemezliği ilkesine aykırılık yok mudur?burada takdir edilen miktarın istene miktardan az olması manevi tazminatın belirsiz alacak davası olarak açılmasına cevaz vermiş midir?İstinafa götürmeyi değer mi?saygılar.
Old 20-03-2018, 11:21   #2
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Burada 17. Dairenin gerekçesi biraz eksik kalmış. Kararın aslında davacının talebi ....manevi tazminatın şimdilik ....TL'sinin tahsiline şeklinde. Aslında bu dava bu şekildeki taleple tahsil amaçlı belirsiz alacak davası değil. Kısmi eda külli tespit davası olarak kabul edilen dava türü. 17. Daire bu dava türünden bahsetmeyerek kısmi dava diye kestirip atmış. Bozmaya uyan mahkeme ne yapacak? Kısmi olarak gördüğü taleplerden daha fazla manevi tazminata hükmedecek olsa bile taleple bağlı kalarak hüküm verecek. Ya da kısmi taleplerden de azına hükmederek fazlayı reddedecek. Alacağın tespiti talebini ise "manevi tazminatın kısmi eda davasına konu olamayacak bir talep olduğu" gerekçesi ile reddedecek. (?) 107/3) Davacı manevi tazminatın bölünmezliği kuralına ek dava açacaksa orada takılacak. Yani dava konusu manevi tazminat olduğu için Yargıtay kısmi dava olarak gör derken aslında tam eda davası olarak gör neticesini doğurmuş oluyor. Davacı için davanın usulden reddi mi iyi yoksa bu şekilde kısmi olarak kabulü mü daha iyi tartışılır. Zamanaşımı sorunu yoksa ki (uzamış ceza zamanaşımı uygulanır) usulden red davacı için daha iyi olabilir.

Sonuç olarak iki ayrı dairenin incelediği farklı davalar (tahsil amaçlı belirsiz alacak/kısmi eda külli tespit) olduğundan çelişki var diyemeyiz.

Sizin davanızda ise tespit talebi ile ilgili ne hüküm verildi? Dava belirsiz alacak olarak mı kabul edildi? Kabul edildi ise buna rağmen nasıl böyle karar verildi? Açık olmadığı için 17. dairenin mantığı ile sonuca gidildiğini düşündürüyor.
Old 20-03-2018, 21:25   #3
imsel

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Can DOĞANEL
Burada 17. Dairenin gerekçesi biraz eksik kalmış. Kararın aslında davacının talebi ....manevi tazminatın şimdilik ....TL'sinin tahsiline şeklinde. Aslında bu dava bu şekildeki taleple tahsil amaçlı belirsiz alacak davası değil. Kısmi eda külli tespit davası olarak kabul edilen dava türü. 17. Daire bu dava türünden bahsetmeyerek kısmi dava diye kestirip atmış. Bozmaya uyan mahkeme ne yapacak? Kısmi olarak gördüğü taleplerden daha fazla manevi tazminata hükmedecek olsa bile taleple bağlı kalarak hüküm verecek. Ya da kısmi taleplerden de azına hükmederek fazlayı reddedecek. Alacağın tespiti talebini ise "manevi tazminatın kısmi eda davasına konu olamayacak bir talep olduğu" gerekçesi ile reddedecek. (?) 107/3) Davacı manevi tazminatın bölünmezliği kuralına ek dava açacaksa orada takılacak. Yani dava konusu manevi tazminat olduğu için Yargıtay kısmi dava olarak gör derken aslında tam eda davası olarak gör neticesini doğurmuş oluyor. Davacı için davanın usulden reddi mi iyi yoksa bu şekilde kısmi olarak kabulü mü daha iyi tartışılır. Zamanaşımı sorunu yoksa ki (uzamış ceza zamanaşımı uygulanır) usulden red davacı için daha iyi olabilir.

Sonuç olarak iki ayrı dairenin incelediği farklı davalar (tahsil amaçlı belirsiz alacak/kısmi eda külli tespit) olduğundan çelişki var diyemeyiz.

Sizin davanızda ise tespit talebi ile ilgili ne hüküm verildi? Dava belirsiz alacak olarak mı kabul edildi? Kabul edildi ise buna rağmen nasıl böyle karar verildi? Açık olmadığı için 17. dairenin mantığı ile sonuca gidildiğini düşündürüyor.
üstadım mahkemenin bir nitelendirmesi yok.ben belirsiz alacak olarak açıldığını belirterek hukuki yarar yokluğundan reddini istemiştim.bu konuya girmeden hüküm vermiş.Mahkeme hukuki nitelendirmeyle bağlı değil ama bana göre davacı yan 107 deki ifadeleri kullandığı için belirsiz alacak diye düşündüm.Açıkçası bu belirsiz alacak davası gerçekten belirsiz.Kafayı çok karıştırıyor.Davacı istinafa gidecem diyor gider ise ben de bu bakımdan cevap vereceğim ne dersiniz?saygılar.
Old 21-03-2018, 08:10   #4
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Cevap yoluyla istinaf mümkündür. Ancak Toplam kabul edilen 2500 olup sizin yönünüzden 3.560,00TL istinaf sınırının altında diye ret gelebilir. Davacı için reddedilen 5.500,00TL olduğu için o gidebilir. İstinaf dilekçesine cevap zaten verebilirsiniz ama bu sizin lehinize bozma kararı verilmesi sonucunu doğurmayabilir. Bu ayrıntıyı atlamaları ihtimaline binaen cevap yoluyla istinaf talep edebilirsiniz.
Old 21-03-2018, 08:35   #5
imsel

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Can DOĞANEL
Cevap yoluyla istinaf mümkündür. Ancak Toplam kabul edilen 2500 olup sizin yönünüzden 3.560,00TL istinaf sınırının altında diye ret gelebilir. Davacı için reddedilen 5.500,00TL olduğu için o gidebilir. İstinaf dilekçesine cevap zaten verebilirsiniz ama bu sizin lehinize bozma kararı verilmesi sonucunu doğurmayabilir. Bu ayrıntıyı atlamaları ihtimaline binaen cevap yoluyla istinaf talep edebilirsiniz.
üstadım zahmetlerinize teşekkür ederim.saygılar kolay gelsin.
Old 07-03-2020, 10:27   #6
imsel

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ufuk Bozoğlu
Yargıtay 22.Hukuk Dairesinin sonunda aşağıdaki hukuki sonuca varması sevindiricidir.


"..Zira bir miktar belirtilmek sureti ile açılan belirsiz alacak davası da alacak ister belirli ister belirsiz olsun bir eda davasıdır ve eda davalarında hukuki yarar var kabul edilir. Öte yandan davacının dava açmaktan başka bir yolla alacağına kavuşması mümkün olmayıp bir mahkeme kararına muhtaç ise dava açmakta hukuki yararının bulunduğu tartışmasızdır.
Davacı davasının belirsiz alacak davası olduğunu mahkemeye bildirmiş olmakla birlikte belirsiz alacak davasının koşulları bulunmuyor ve fakat kısmi dava açılabilmesi mümkün ise, bu durumda, mahkemece, açılmış olan dava, doğrudan bir ara kararıyla bir kısmi dava olarak nitelendirilmek suretiyle görülüp karara bağlanmalıdır..."


Ek Bilgi: Yargıtay belirsiz alacak davası açılsa da, belirli hale getirme dilekçesi değil de ISLAH dilekçesi verilirse, davayı kısmi dava olarak kabul ediyor.


Saygılar,
Dava haksız fiile dayalı maddi manevi tazminat istemidir.
Davacı yan dava dilekçesi son paragrafında”…işbu manevi tazminat ve maddi tazminat (belirsiz alacak ve tespit) davasını açmak zorunluluğu hasıl olmuştur” şeklinde talepte bulunmuştur.
-Davacı yan talep kısmında da maddi tazminatı “zararının değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere” 2000 TL diyerek açmıştır.Yine manevi tazminatı talep kısmında zararının değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere ve adalet ile amacına uygun olarak" şeklinde 4.000 tl olarak açmıştır.bu şekilde maddi manevi -tazminat talebi belirsiz alacak olarak açılmış sayılır mı?saygılar.
Old 07-03-2020, 15:39   #7
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan imsel
Dava haksız fiile dayalı maddi manevi tazminat istemidir.
Davacı yan dava dilekçesi son paragrafında”…işbu manevi tazminat ve maddi tazminat (belirsiz alacak ve tespit) davasını açmak zorunluluğu hasıl olmuştur” şeklinde talepte bulunmuştur.
-Davacı yan talep kısmında da maddi tazminatı “zararının değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere” 2000 TL diyerek açmıştır.Yine manevi tazminatı talep kısmında zararının değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere ve adalet ile amacına uygun olarak" şeklinde 4.000 tl olarak açmıştır.bu şekilde maddi manevi -tazminat talebi belirsiz alacak olarak açılmış sayılır mı?saygılar.
Sayın Meslektaşım,

Manevi tazminatlar bölünemeyeceği için belirsiz alacak şeklinde veya kısmi dava şeklinde açılamıyor. Davacı bu noktada 4.000TL'lık manevi tazminat talebini artıramaz.

Maddi Tazminat miktarını belirleme olanağı davanın açıldığı tarihte yoksa dava belirsiz alacak şeklinde açılabilir.

HMK 107 Madde Gerekçesi:
Alıntı:
"...Tasarıya, 112 nci maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki gerekçelerle, “Belirsiz alacak ve tespit davası” başlıklı yeni 113 üncü madde ilave edilmiştir.

“Hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilir. Özellikle, zararın baştan belirlenemediği, ancak bir incelemeden sonra tam olarak tespiti mümkün olan tazminat taleplerinde böyle bir durumla karşılaşılabilmesi söz konusudur. Hukuk sistemimiz içinde, böyle bir durumla karşılaşan kişinin hak araması bakımından birçok güçlük söz konusudur. Öncelikle kendisinden aslında tam olarak bilmediği bir alacak için dava açması istenmekte, ayrıca, daha sonra kendi talebinden daha fazla bir miktar alacağının olduğu ortaya çıktığında da bunu davayı genişletme yasağı çerçevesinde ileri sürmesi mümkün olabilmekteydi. Böyle bir durumda, gerçekten bilinmeyen bir alacak için dava açmaya zorlamak gibi, hak aramanın özüyle izah edilemeyecek bir yol ve aslında tarafın kendi ihmali ya da kusuru olmadığı hâlde bir yasakla karşılaşması gibi de bir engel söz konusuydu. Oysa, hak arama özgürlüğü, böyle bir sınırlamayı ve gerçek dışı davranmaya zorlamayı değil, gerçekten hakkı ihlâl edilen veya ihlâl tehlikesi altında olan kişiyi, mümkün olduğunca geniş şekilde korumayı
amaçlamalıdır. Son dönemde, gerek mukayeseli hukukta gerekse Türk hukukunda artık salt hukukî korumanın ötesine geçilerek “etkin hukukî koruma”nın gündeme gelmiş olması da bunu gerektirir.

Kaldı ki, miktar ya da değeri belirsiz bir alacak için dava açılması gerektiğinde birtakım sınırlamalar getirmek, dava içinde yeni taleplere veya o davanın dışında yeni davalara yol açarak, usûl ekonomisine aykırı bir durum da meydana getirecektir. Ayrıca, miktarı veya değeri bilinmeyen bir alacak için klasik kısmî davanın da tam bir çözüm üretmediği gerçektir.

Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul
edilmiştir. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan
söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez.

Belirsiz alacak davası veya tespit davası açılması hâlinde, alacaklı, tüm miktarı belirtmese dahi, davanın başında hukukî ilişkiyi somut olarak belirtmek ve tespit edebildiği ölçüde de asgarî miktarı göstermek durumundadır.

Maddenin ikinci fıkrasında, belirsiz alacak veya tespit davası açılabilen durumlarda, miktar ya da değerin tespit edildiği anda, alacaklının iddianın genişletilmesi yasağından etkilenmeksizin talebini artırabileceği belirtilmiştir. Kural olarak, bir davada başlangıçta belirtilen miktar veya değerin artırılması, iddianın genişletilmesi yasağına tâbidir. Bunun amacı, davacının dava açarken hakkını kötüye kullanmaması, daha özenli davranması, yargılamayı gereksiz yere uzatmamasıdır. Oysa, baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacak için, davacının böyle bir ihmal ya da kusurundan söz edilemez. Bu sebeple, belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın
başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Davacı, sınırlama ve yasağa tâbi olmadan, sadece talepte bulunmak suretiyle yeni miktar üzerinden yargılamaya devam edilmesini isteyebilecektir. Şüphesiz, alacağın belirli hâle gelmesini müteakip ortaya çıkan yeni talep eksik belirtilmişse, bundan sonra yeni bir artırma isteği iddianın genişletilmesi yasağıyla karşılaşacaktır. Çünkü, bu hâlde belirsizlik değil, davacının kendi ihmalinden kaynaklanan bir durum söz konusudur.

“Edâ davasının açılabildiği hallerde tespit davası açılamaz” yollu önermenin hak-arama özgürlüğünün ulaştığı kapasite ve hukuki yarar koşulunun muhtevası karşısında geçerliği yoktur.

Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hallerde yalnızca tespit yahut kısmi edâ ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir.

Davacı, söz gelimi bir tazminatın tahsili yerine alacağın miktarının ve borçlunun sorumlu olduğunun tespitini hedefleyen bir dava açabilir, açabilmelidir. Bu dava, zamanaşımını kesecek, davada istihsal olunan ilam genel haciz yoluyla takibe konabilecek, itiraz halinde borçlunun göze alamayabileceği icra-inkar tazminatı yaptırımı devreye girebilecektir. Öte yandan tespit davası, dava ekonomisi yönünden edâ davasına nazaran taraflar için daha avantajlıdır. Tespit davasının taraf barışını kolaylaştıran bir karakteri de vardır.

Alacaklı, yalnızca edâ davası veya yalnızca tespit davası yahut kısmi edâ ile birlikte külli tespit davası açabilme seçeneklerine sahiptir. Hak-arama özgürlüğünün (Any.m.36, İHAS.m.6) özünde varolan bu seçenekler, yasa veya içtihat yoluyla yasaklanamaz. Model, belirtilen seçenekleri alacaklıya usülî bir hak olarak tanımaktadır.

Esasen tam veya kısmi olmasına bakılmaksızın her edâ davasının temelinde bir külli tespit unsuru vardır. Başka deyimle edâ hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptanmasını içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur.

Tasarıda öngörülen modelde, tespit davasının hukuki ilişkilerin tespiti yanında hakkın tespitinin de istenebilmesi, edâ davasının açılabildiği hallerde hukuki menfaat koşulunun gerçekleşmiş sayılması kabulü çözümünü (paradigmayı) güçlendirmektedir.

Bir davanın açılması ile doğacak olan maddi ve şekli hukuk sonuçlarının (zaman aşımının kesilmesi ve diğerleri) tespit davalarında aynen geçerli olacağı kuşkusuzdur.

Önerge ile varolması gereken bir usulî imkân hukukumuza kazandırılmış olacaktır.”..."
Saygılarımla,
Old 08-03-2020, 09:34   #8
imsel

 
Varsayılan

anladım.bu durumda talebe göre karar verirse belirsiz alacak şeklinde düşünüp hukuki yarar yokluğundan reddetmeyecek.çünkü belirsiz alacak olarak açılan dava gösterilen miktar ne olursa olsun belirsiz alacak olarak açılmışsa hukuki yarar yokluğundan reddedilir diye biliyordum.saygılar.teşekkür ederim.
Old 08-03-2020, 17:56   #9
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan imsel
anladım.bu durumda talebe göre karar verirse belirsiz alacak şeklinde düşünüp hukuki yarar yokluğundan reddetmeyecek.çünkü belirsiz alacak olarak açılan dava gösterilen miktar ne olursa olsun belirsiz alacak olarak açılmışsa hukuki yarar yokluğundan reddedilir diye biliyordum.saygılar.teşekkür ederim.
Ben şöyle düşünüyorum. Manevi Tazminat davasının belirsiz alacak ve kısmi dava olarak açılabileceğini kabul etmeyen Yargıtay* yerleşik kabulü ile yerel mahkeme harcı yatırılıp açıkça talep edilen miktar üzerinden esas hakkında karar vermelidir diye düşünüyorum. Aksi halde hukuki yarar yokluğundan reddin usul ekonomisine ve hakkın özüne aykırılık teşkil edeceğini düşünüyorum.
Kime ne faydası var hukuki yarar yönünden reddedilen manevi tazminat isteminin kesinleştirilip yeniden açılmasında..

(*) Bu noktada eğer Yargıtay, manevi tazimnatın bölünemezliği ilkesinden hareketle manevi tazminat talepleri belirsiz alacak şeklinde talep ve dava edilemez diyorsa tek başına bu önermenin yeterli olmadığını düşünüyorum. Çünkü belirsiz alacak davasındaki talep sonucu; aslında alacağın tamamının dava edildiği anlamına gelmektedir. Yani belirsiz alacak davası, kısmi dava gibi talebi bölmememektedir. Vs.., vs...

Saygılarımla,
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Araç Kiralamam Şirketi- Trafik Kazası- İcra takibine itiraz- İkame araç- Belirsiz alacak ve tespit davası- Tazminat-Hukuki Yarar Av. Aybars Karakırık Meslektaşların Soruları 0 04-11-2017 15:14
mirasın hükmen reddi manevi tazminat davası açmaya engel midir? BALDIRAN Meslektaşların Soruları 5 08-10-2013 12:59
iş kazası sebebiyle maddi ve manevi tazminat istemli davada resen araştırma ilkesi geçerli midir? Onay_ Meslektaşların Soruları 2 06-07-2011 20:49
internet üzerinde telif ihlali - sitenin hukuki sorumluluğu - manevi tazminat Av.Bengü Özüyılmaz Meslektaşların Soruları 3 12-08-2008 11:43


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05980706 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.