Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Trafik kazasında bedensel özür oranının değişmesi,tazminat zamanaşımı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 11-01-2012, 18:02   #1
uyumsuz

 
Varsayılan Trafik kazasında bedensel özür oranının değişmesi,tazminat zamanaşımı

Tüm meslektaşlarıma iyi çalışmalar, günlerdir tam emin olmadan açmak istemediğim bir dava var ve bu konuda tecrübeli meslektaşlarımın yardımlarını rica ediyorum.
Müvekkil 10.02.2003 tarihinde kayınbiraderine ait hususi kamyonla İstanbula mal boşaltıp dönüyorlar. bu kamyonda resmi bir çalışan değil ve asıl mesleği kayıtlarda fayans sıva ustası geçiyor ve 1960 doğumlu bakmakla yükümlü olduğu eşi ve 4 çocuğu var. Ankara yakınlarında kamyonu kullanan kayınbiraderinin tüm raporlara göre 8/8 kusurlu bulunduğu bir kaza yapıyorlar, bir otobüse arkadan çarpıp kamyon devriliyor ve şoför yanında oturan müvekkilin sağ kolu dirsek civarından kopuyor. yargıtay kararlarında yine hatır taşıması olarak nitelendirilebilecek aracı kullananın yanında oturanında zorunlu mali sigortadan tazminat talebinde bulunabileceği kökleşmiş durumda. Müvekkil sigorta şirketinden yahut kimseden hiç bir yolla bir talepte bulunmuyor. 2005 yılında devlet hastahanesi heyetinden % 50 bedensel özürlü olduğuna dair rapor alıyor, SGK dan kendisine protez kolu yaptırabilmek amacıyla. Bu süreçte tabi malulen emekli olup maaş alıyor. Kendisine protez kol yaptırma sürecinde sigorta şirketinden talep hakkı olduğunu öğrenip gerekli evraklarla ilgili sigorta şirketine 23.2.2011 tarihinde doğrudan başvuruyor. Fakat sigorta şirketi zamanaşımı olduğu gerekçesiyle talebi geri çevriyor.
Daha sonra müvekkil şişli etfal hastanesinde muayene olup isteğiyle heyete giriyor ve bu sefer 21.6.2011 tarihli bedensel özrünün 2005 tarihli rapordan farklı olarak % 50 değil % 56 olduğu belirtilen bir özürlü sağlık kurulu raporu alıyor. Ve daha sonra haklarının talebi için beni buluyorlar.
Şimdi artık kafamdaki sorulara geçersek;
- Yaptığım araştırmalara göre bedensel özür oranının değişiminde yeni bir zamanaşımı sürecinin işlemeye başladığıan dair yargıtay kararları okudum fakat bu kararlar genelde iş kazaları, meslek hastalığı gibi durumlar için verilmiş, yada hastalıkta gelişen durumlar diye bir tanımlamayla ilerleme gösteren sakatlıklara ilişkin verilmiş , bu kararlarda kesin raporun alındığı tarihin 2 yıllık zamanaşımının başlangıç tarihi olması gerekliliği vurgulanmış. Bu kararların kimisinde kesin rapor kavramından adli tıptan alınan rapor olarak bahsedilmiş çok azında sağlık kurulu raporu denilmiş. ilk sorun şu, tam teşekküllü devlet hastahanesi heyetinden alınmış özür oranını belirten bu rapor dava açmam için yeni bir zamanaşımı süresi başlatırmı? Adli tıptanmı almak gerekir? Zorunlu sigortadan talep edilecek tazminatta trafik kazasına bağlı bu özür oranında artış bir anlam ifade edermi yeni bir talep hakkı doğarmı, yoksa yargıtay kararlarında kökleşmiş özür oranındaki artışın yeni zamanaşımı yaratması sadece iş kazaları ve meslek hastalığı içinmi geçerli.
- Eğer dava açılabilecekse kaza tarihi esas alınarakmı taleplerde bulunulacak yoksa raporun alındığı tarihten itibarenmi talepte bulunulacaktır. 2005 yılında alınan % 50 rapora dayanılarak 23.02.2011 de sigorta şirketine doğrudan yapılan talep dışında her hangi bir talep ve davanın hiç olmadığını tekrarlamak isterim.
- Özür oranındaki artışa bağlı yeni rapor eklenerek sigorta şirketinden öncelikle bir talepte bulunmak, sigorta şirketini temerrüde düşürmek açısından gereklimidir yoksa doğrudan dava yolu ile hak talebinde bulunulabilirmi?
Yardımcı olacak meslektaşlarıma şimdiden teşekkür ederim.
Old 11-01-2012, 23:17   #2
yalcinhukukbürosu

 
Varsayılan

KTK hükümlerine göre trafik kazası nedeni ile açılacak davalar ve taleplerde zamanaşımı bildiğim kadarı ile 2 yıl. Bu süre haksız fiilin failinin öğrenildiği tarihten başlar. Ancak fiil için ceza kanunları mucibince daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörülüyorsa uygulanacak zamanaşımı ceza zamanaşımı oluyor. Bu nedenle önce ceza zamanaşımına bakmanızı zamanaşımı hesabını da ona göre yapmanızı tavsiye edebilirim.
Old 12-01-2012, 16:13   #3
uyumsuz

 
Varsayılan

cevabınız için teşekkürler üstad fakat,belirttiğim üzere sakatlanan kişinin bedensel özür oranı arttığı zaman yeni bir 2 yıllık sürenin rapor tarihinden itibaren işlemeye başladığına dair onlarca yargıtay kararı var.yukarıda yazdığım üzere sorun bu kararların benim davadaki olayım içinde geçerli olup olmayacağı.
Old 13-01-2012, 12:52   #4
av.cancan

 
Varsayılan

bence sizin için bir çıkar yolda şöför için dava açılıp açılmadığı, ceza davası bu kaza ile ilgili. Eğer açılmışsa bu sizin tüm zamanaşımı sürelerinizi değiştirir, dava açılıp açılmadığını ve de tarihini karar tarihini kesinleşme varsa kesinleşme tarihini söylerseniz size yol gösterebilirim. Müvekkiliniz şikayetçi olmasa bile ki muhtemelen şöför otobüse çarptığı için onunla devam eden ceza davaları vardır. Lütfen ona çok dikkatli bikın o ceza davasının durumunu öğreninin yazın bana sizin uğraştığınızdan daha kolay bir yol
Old 17-01-2012, 00:16   #5
uyumsuz

 
Varsayılan

Ustad gec yazdigim i in kusura bakmayin istediginiz bilgiler ancak ulasti elime. Kazayi yapan muvekkilin enistesi. Ceza mahkemesi ilk kararini 22.9.2004 tarihinde yaralamadan dolayi ceza olarak veriyor. Dosya yargitaydan yeni tck uyarinca gozden gecirilmesi grekcesi ile bozuluyor ve 2.2.2006 da muvekkilin enistesinden sikayetci olmamasi gozetilerek davanin dusmesine karar veriliyor. Ustad umarim farkli bir sunarsiniz.
Old 17-01-2012, 00:18   #6
uyumsuz

 
Varsayılan

Trafik kazasinda bedensel ozur oraninin artmasinin yeni bir dava zamanasimi yaratip yaratmadigina iliskin bilgsi olan meslektaslarimdan halen yardim bekliyorum.
Old 28-01-2012, 01:18   #7
av.cancan

 
Varsayılan GeÇ Kaldi Ama İŞİnİze Yarayabİlİr

Bu konunun, bugün artık bir önemi kalmamıştır. Çünkü, eski 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’ndaki (5) ve (10) yıllık süreler, 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu’nun 66.maddesiyle (8) ve (15) yıla çıkarılmıştır. Eh, bir dava sekiz yılda bitirilemiyorsa ya da sorumlular sekiz yılda öğrenilemiyorsa, yargının işleyişinde bir sorun var demektir.

V-TRAFİK KAZALARINDA CEZA ZAMANAŞIMININ

UYGULANMA KOŞULLARI

1- Ceza zamanaşımının uygulanması hakkında yanlış algılar

Ceza zamanaşımının uygulanma koşullarını açıklamaya girişmezden önce, bu konudaki yanlış bilgileri düzeltmek, daha doğrusu yanlış algılamaları gidermek için bir ön açıklama yapalım:

a) KTK. 109/2. maddesindeki uzamış ceza zamanaşımı sürelerinin, yasanın 85/son maddesi ve 91.maddesi uyarınca işletenlere, işleten sayılanlara ve sigortacıya ayrım yapılmaksızın aynı biçimde uygulanacağı gözden kaçırılmaktadır.

b) Ceza zamanaşımının işleten ve diğerlerine uygulanacağı bilinse bile, birden fazla ölü ya da bir ölü ile bir veya birkaç yaralı olması durumunda 5237 sayılı TCK 66.maddesi (e) bendindeki (8) yıllık değil, (d) bendindeki (15) yıllık zamanaşımı süresinin (eski 765 sayılı TCK.102. maddesinin 4.bendindeki (5) yıllık değil, 3.bendindeki (10) yıllık zamanaşımı süresinin) uygulanacağı hep gözden kaçırılmış veya bir türlü öğrenilememiştir.

c) Ceza zamanaşımının uygulanma koşulları da yeterince bilinmemekte; uygulamanın ceza davasının devamı süresine bağlı olduğu sanılmaktadır. Oysa, işleten, sürücü, sigortacı ve diğerleri hakkında ceza zamanaşımının uygulanması için, haksız eylemin suç niteliği taşıması yeterli olup, ayrıca ceza davası açılmış ve hükümlülük kararı verilmiş olması koşul değildir. Sanık hakkında hiçbir kovuşturma yapılmamış ve ceza davası açılmamış olsa bile, hukuk hakimi, haksız eylemde suç niteliği görüyorsa (uzamış) ceza zamanaşımını uygulamakla yükümlüdür. (BK.m.53)

2- Ceza zamanaşımının uygulanma koşulları

a) Ceza zamanaşımının uygulanması için haksız eylemin suç niteliği taşıması yeterli olup, eylemi işleyen hakkında ayrıca ceza davası açılmış olması veya hükümlülük kararı verilmiş bulunması gerekli değildir.[7]

b) Haksız eylemden (suçtan) zarar görenlerin ceza davasına katılmaları ve şikayetçi olmaları da koşul değildir.[8]

c) Ceza davası açılmış ve sonuçlanmış olsa bile, 5237 sayılı yeni TCK.85 ve 89 maddelerindeki ceza sürelerine göre (eski 765 sayılı TCK 455-459 maddelerindeki ceza sürelerine göre) 5237 sayılı TCK 66. maddesi (d) ve (e) benntlerindeki (eski 765 sayılı TCK. 102/3-4’deki) ceza davası süreleri dolmamışsa, bu süreler içinde hukuk mahkemesinde maddi ve manevi tazminat davaları açıldığında işleten, sürücü ve tüm sorumlular hakkında (uzamış) ceza zamanaşımı uygulanacaktır. (KTK.109/2, BK.60/2)

d) Şikayete bağlı suçlarda, belli süre içinde şikayette bulunulmaması veya hiç şikayet yoluna başvurulmaması durumunda dahi, koşullar oluşmuşsa, ceza zamanaşımı uygulanır.[9]

e) C. Savcılığının takipsizlik kararı da ceza zamanaşımının uygulanmasına engel değildir.[10]

f) Ceza ehliyeti olmayanlar hakkında da (uzamış) ceza zamanaşımı uygulanır.[11]

g) Mirasçılara karşı açılan davada da (uzamış) ceza zamanaşımı uygulanır. Trafik kazasında sürücü ölmüş ve bu yüzden takipsizlik kararı verilmiş olsa bile, ölenin mirasçıları ve işletenler hakkında da ceza zamanaşımı uygulanır.[12]

h) Kamu davasında “kişisel haklar (tazminat hakları) saklı tutularak” ceza davasından vazgeçilmiş olması, hukuk mahkemesinde açılan tazminat davasında ceza zamanaşımının uygulanmasına engel değildir.[13]

i) Cezaların ertelenmesi veya özel af, hukuk mahkemesinde uzamış ceza zamanaşımının uygulanmasını etkilemez.

k) Haksız eylemi işleyen hakkında hiç kovuşturma yapılmamış, ceza davası açılmamış veya ceza davası açılıp da kanıt yetersizliği nedeniyle aklama (beraat) kararı verilmiş olması durumunda dahi, eğer hukuk hakimi B.K.53. maddesi çerçevesinde yapacağı araştırma, inceleme ve değerlendirme sonucu haksız eylemde suç unsuru buluyorsa, davalılar hakkında (uzamış) ceza zamanaşımını uygulayacaktır.

l) Hukuk mahkemesinde açılan maddi ve manevi tazminat davasında (uzamış) ceza zamanaşımının (KTK.109/2, BK.60/2) uygulanmasını gerekli ve zorunlu kılan durumları şöyle sıralayabiliriz :

aa) Kesin mahkumiyet kararları karşısında uzamış ceza zamanaşımının uygulanması zorunlu olur.

bb) Kanıt yetersizliği nedeniyle ceza mahkemesinde aklama kararı verilmiş olmasına karşın, hukuk hakimi eylemin suç niteliğinde olduğu sonucuna varırsa, doğrudan ceza zamanaşımını dikkate almak durumundadır.

cc) Suç kastı bulunmadığı gerekçesiyle ceza mahkemesinde verilen aklama kararları karşısında da, hukuk hakimi tazminat davasını sürdürürken eylemde suç niteliği bulursa, ceza zamanaşımını uygulayacaktır.

dd) Ölüm nedeniyle kamu davası düşmüşse, haksız eylemi işleyenin mirasçıları hakkında da uzamış ceza zamanaşımı uygulanacak; ölenin işletenine de bu durum yansıyacak, yani onun hakkında da ceza zamanaşımı uygulanacaktır.

Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, Hukuk Hakimi, Borçlar Yasası 53. maddesinin belirlediği koşullar içerisinde, Ceza Mahkemesi karşısında bağımsız olup, gerekli gördüğünde yeniden araştırma ve kusur incelemesi yaptırırken, eğer haksız eylemde suç unsuru bulursa (sürücü, işleten, sigortacı ayrımı yapmaksızın tüm tazminat sorumluları hakkında) uzamış ceza zamanaşımını uygulayacaktır.

3- Ceza zamanaşımının uygulanamayacağı durumlar

a) Ceza mahkemesinin, suçun işlenmediğini kesin saptayan ve maddi olgulara dayanan aklama (beraat) kararı.

b) Afla ceza davasının düşmesi.

4- Teknik arızadan kaynaklanan kazalarda ceza zamanaşımı uygulanacak mıdır?

Bu konu üzerinde bugüne kadar hiç durulmamış ve üzerinde düşünülmemiştir. 2918 sayılı KTK’nun 109.maddesi 2.fıkrasına göre, uzamış ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için, ölüm veya yaralanma ile sonuçlanan trafik kazasının “cezayı gerektiren bir eylem”den doğmuş olması, başka bir deyişle “suç niteliği taşıması” gerekmektedir.

Bilindiği gibi, teknik arızadan kaynaklanan kazalarda,çoğu kez sürücü “kusursuz” bulunmaktadır. Sürücü kusursuz olunca da, işletene de kusur yüklenememekte, başka bir deyişle sürücü cezalandırılamadığı için, ceza sorumluluğu işletene de yansımamaktadır. Ceza sorumluluğu olmayınca da sürücüye ve işletene KTK 109.maddesinin 2.fıkrasındaki “uzamış ceza zamanaşımı” sürelerinin değil, 109.maddenin 1.fıkrasındaki (2) yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmak gerekeceği söylenecektir.

Ancak işleten “tehlike sorumluluğu” ilkesince, teknik arıza nedeniyle doğan zarardan indirimsiz sorumlu ve tam tazminat ödemekle yükümlü bulunmaktadır. Teknik arıza, çoğu kez, işveren tarafından aracın düzenli (periyodik) bakımının yapılmamasından ya da eski ve trafiğe elverişsiz taşıtların sefere konulmasından kaynaklanmaktadır.

Şimdi sormak gerekir: Düzenli (periyodik) bakımı yapılmayan, eski ve trafiğe elverişsiz taşıtları sefere koymak yalnızca bir kusur mudur, yoksa ceza yaptırımını gerektiren bir suç olarak nitelenebilir mi?

Fren ve lastik patlaması, rot çıkması, direksiyon kilitlenmesi v.b. gibi “teknik arıza” olarak adlandırılan çoğu bozukluklar, beklenmeyen ve önceden tahmin edilemeyen durumlar değil, araçtaki bakımsızlıktan kaynaklanan “işletme kusurları”dır. İşletenlerin, araçların düzenli (periyodik) bakımlarını yaptırmamaları, frenleri kontrol ettirmemeleri, aşırı yükle yıpranmış, hurdalaşmış, teknik şartlara uymayan araçları trafiğe çıkarmaları, yasaların emredici hükümlerine aykırı birer “işletme kusuru”dur. Bu işletme kusurlarının, bir kazaya yolaçması ve bu kazanın ölüm veya yaralanma ile sonuçlanması durumunda, aynı zamanda bir “taksirli suç” niteliğinde olup olmadığı tartışılmalıdır.

KTK’nun 29.maddesine göre “Araçların yapım ve kullanma bakımından karayolu yapısına ve trafik güvenliğine uyması zorunludur. 30.maddeye göre, araçların teknik şartlara uygun durumda bulundurulması zorunludur. Karayolları Trafik Yönetmeliği hükümlerine ve özellikle 38. maddeye uygun olmayan araçların karayoluna çıkarılmaları işletenler yönünden ağır kusur sayılmalıdır.

Ayrıca taşımacılar yönünden, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun 7.maddesi 2.fıkrasına ve Karayolu Taşıma Yönetmeliği’nin 23.maddesine göre, taşımacılar “teknik şartlara” uymayan taşıtları trafiğe çıkarmamakla yükümlüdürler.

Motorlu araç işletenin ve taşımacının, araçtaki bozukluktan (teknik arızadan) kaynaklanan ölüm ve yaralanmalarda “taksirli suç” kapsamında ceza sorumlulukları bulunduğunun kabul olunması gerektiği kanısındayız. Taksirli suçun yeni 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 85-89 maddelerinde tanımlanmamış olması büyük eksikliktir. Yürürlükten kalkan 765 sayılı TCK’nun 455-459. maddelerindeki “kurallara, emirlere, yönetmelik ve yönergelere aykırı davranışlar ile bir kimsenin ölümüne ve yaralanmasına neden olmak” tanımı anımsanırsa, motorlu araç işletenlerin, Trafik ve Taşıma Yasaları ile bunlara bağlı Yönetmeliklerdeki emredici hükümlere aykırı olarak “teknik” yönden uygun olmayan ve düzenli bakımı yapılmayan araçları sefere koymalarının “yasalardaki emredici hükümlere, kurallara,yönetmeliklere aykırı” eylemler olduğu ve “taksirli suç” olarak ceza kovuşturmasını gerektireceği sonucuna varılmalıdır.

Bu görüşümüzü bir başka yasanın uygulanışı güçlendirmektedir. Şöyle ki:

4857 sayılı İş Kanunu’nun 77.maddesine (eski 1475/73) göre :

“İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.

İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar.”

Bu maddenin uygulanması, (eski yasa döneminde olduğu gibi) hem işverene karşı tazminat ve rücu davaları açılması ve hem de iş kazasının sorumluları (işveren veya işveren vekilleri) hakkında ceza kovuşturması yapılması biçiminde gerçekleşmektedir. Buna göre, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması sonucu işçinin ölümü veya beden gücü kaybına uğraması durumu, koşulları varsa, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 85-89 maddeleri yönünden “taksirle öldürme veya yaralama” suçlarını oluşturmakta; işveren veya vekili ya da işin başında görevli mühendis, teknisyen, ustabaşı hakkında ceza kovuşturması yapılıp suç unsurları varsa cezalandırılmaktadırlar.

İş hukukundaki bu uygulamayı, “teknik arıza”dan kaynaklanan trafik kazaları ile karşılaştırırsak, fabrikalardaki teknik noksanlık ve makine arızaları ile araçlardaki “teknik arıza” arasında nitelikçe bir fark bulunmadığı kabul olunacak; fabrikalardaki teknik arızadan dolayı işveren veya temsilcileri hakkında ceza kovuşturması yapılabildiğine göre, teknik arızadan sorumlu işletenler hakkında ceza davası açılmamasının mantıklı bir açıklaması bulunamayacaktır.

İşte bunun için diyoruz ki, düzenli (periyodik) bakımı yapılmayan, eski ve trafiğe elverişsiz taşıtları sefere koyan işletenler hakkında da , işverenler hakkında olduğu gibi, “teknik arıza”dan kaynaklanan ölüm ve yaralanmalar nedeniyle ceza kovuşturması yapılmalı, suçlu bulunurlarsa cezalandırılmalıdırlar.

Sonuç olarak, “teknik arıza” yasalara aykırı bir savsama ve bir suç olduğundan, bundan kaynaklanan ölüm ve yaralanmalara da “uzamış ceza zamanaşımı” süreleri uygulanmalıdır.

VI- YOLCU TAŞIMADA ZAMANAŞIMI SÜRELERİ

1- Karayolu Taşıma Kanunu’na göre yolcu taşımada zamanaşımı

10.07.2003 gün 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu 24. maddesindeki “zamanaşımı” hükmü, 2918 sayılı Karayolları Trafik Ka*nunu’nun 109. maddesinde olduğu gibidir. Buna göre :

Yolcunun ölümü veya be*densel zarara uğraması durumunda taşımacıya, işletene, girişimciye, sürücüye, yardımcılarına ve sigorta şirketlerine karşı açılacak davalarda (uzamış) ceza zamanaşımı uygulanacak; bu da 5237 sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu’nun 66’ncı maddesine göre belirlenecektir.

Söz konusu mad*deye göre, zamanaşımı süreleri, beş yıla kadar hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda (8) yıl, beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını ge*rektiren suçlarda (15) yıl olacaktır. Başka bir deyişle, bir veya daha fazla yolcu ölmüşse zamanaşımı (15) yıl, yaralanmalarda (8) yıl olacak; hem ölü ve hem yaralı varsa,tümü için zamanaşımı süresi(15) yıl olacaktır.

4925 sayılı Yasa yürürlüğe konuluncaya kadar zamanaşımı yönünden Türk Ticaret Kanunu 767/5. maddesinin yollamasıyla BK 125 maddesindeki (10) yıllık süre uygulanmış iken, 4925 sayılı Yasa’nın, Türk Ticaret Kanunu karşısında daha özel bir yasa olduğunun kabul edilmesi durumunda artık yukarda açıklanan (8) ve (15) yıllık sürelerin uygulanması gerekeceği kanısındayız. Çünkü, 4925 sa*yılı Yasa’nın 36. maddesinde “Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 6762 sa*yılı Türk Ticaret Kanunu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri uygulanır” denilmiştir. Yeni Yasa’nın 24.maddesinde zamanaşımı hükmü bulunduğuna göre, artık Türk Ticaret Kanunu yerine, 4925 sayılı Yasa’daki zamanaşımı süreleri uygulanacak*tır.

2- Türk Ticaret Kanunu’na göre yolcu taşıma davalarında za*manaşımı

Türk Ticaret Kanunu’nun “zamanaşımı” başlıklı 767.maddesinin 1. fıkrasında “Taşıma sözleşmesinden doğan bütün alacaklar bir yılda zamanaşımına uğrar.” denildikten sonra, 5.fıkrasında “Eşya, taşıyıcının hile veya ağır kusurundan dolayı kaybolmuş, noksanlaşmış veya bozulmuş yahut geç teslim edilmişse veya yolcu, taşıyı*cının hilesi yahut ağır kusuru yüzünden geç ulaşmış veya meydana gelen bir kaza sonucunda bedensel zarara uğramış veya ölmüş ise, taşıyıcının sorumluluğu bu maddedeki zamanaşımına tabi olmaz.” denilmiştir.

Böylesine karışık ve anlaşılmaz biçimde yazılmış bu madde metnine baka*rak, Borçlar Kanunu 125. maddesine yollamada bulunulduğu, buna göre yolcula*rın kaza sonucu ölümü veya yaralanmaları durumunda taşıyıcıya karşı açılacak davaların zamanaşımının on yıl olacağı sonucunu çıkarabilmek kolay olmasa gerektir ki, Yargıtay bir çok bozma kararlarında zamanaşımının on yıl olduğunu uzun uzun açıklama gereğini duymuştur. Bir Yargıtay kararında denildiği gibi, madde metninin anlaşılabilmesi için 767. maddenin 5. fıkrasını “yorumlamak” gerekmektedir.

Sözkonusu 5. fıkrada eşya ve yolcuya ilişkin iki hüküm vardır. Yolcuyla ilgili hükmü de ikiye ayırmak gerekmektedir. Bunlardan birincisi “yolcunun gideceği yere geç ulaşması” ve ikincisi “kaza sonucu ölmesi veya bedensel zarara uğra*ması” dır. Yolcunun gideceği yere geç ulaşması, taşıyıcının hile veya ağır kusuru şartına bağlanmasına karşın, ölümü veya bedensel zarara uğraması durumu böyle bir şarta bağlanmış değildir. İşte bütün bu nedenlerden ötürü, yolcu beden*sel zarar nedeniyle veya yakınları ölüm nedeniyle taşıyıcıya karşı dava açarlarsa, TTK. 767.maddesinin 5. fıkrasının yollamasıyla Borçlar Kanununun 125. madde*sindeki on yıllık zamanaşımı uygulanacaktır.

TTK. 767. maddesi 5.fıkrası için şöyle bir ayrım yapabiliriz:

a) Yolcu, taşıyıcının hilesi veya ağır kusuru yüzünden (gideceği yere) geç ulaşmışsa ve bu gecikmeden dolayı bir zarar doğmuşsa, açacağı davada 10 yıllık zamanaşımından yararlanacaktır.

b) Yolcu, bir kaza sonucu bedensel zarara uğramışsa kendisinin, eğer öl*müşse desteğinden yoksun kalan yakınlarının açacakları davaların zamanaşımı (başka hiçbir koşul aranmaksızın) 10 yıl olacaktır.

Bir kez daha yineleme gereğini duyarak açıklıyoruz ki, T.T.K. 806. madde*sine göre “yolcuları gidecekleri yere sağ ve sağlıklı olarak ulaştırmakla yükümlü” olan taşıyıcıya karşı, “yolcuların kaza sonucu ölmesi veya yaralanıp bedensel zarara uğramaları” durumunda açılacak maddi ve manevi tazminat davalarının zamanaşımı, TTK. 767.maddesi 5. fıkrasının yollamasıyla Borçlar Kanunu 125. maddesine göre on yıl’dır.

Bu on yıllık zamanaşımının başlangıcı, B.K. 60.maddesine göre zararın gerçekleştiği ve tazminat sorumlularının kesin öğrenildiği gündür. Zararın ger*çekleşmesi, bedensel zararlarda iyileşmenin tamamlanıp yolcunun işinin başına dönebildiği gündür; kalıcı sakatlık söz konusu ise, buna ilişkin yetkili sağlık ku*rullarınca verilmiş “kesin işgöremezlik raporunun” duruşmada öğrenildiği tarihtir. Ölümlü kazalarda, ölenin haksahiplerinin destekten yoksun kaldıklarını öğren*dikleri tarih zamanaşımının başlangıcı olacaktır.

3- Taşımacıların, çalıştırdıkları kişilerden dolayı ceza zamanaşımının uygulanması

Taşımacılar, aynı zamanda motorlu araç işleten olarak 2918 sayılı KTK’nun 85/Son maddesine ve taşımacı olarak Türk Ticaret Kanunu’nun 782.maddesine göre çalıştırdıkları kişilerin kusurunda “kendi kusuru gibi” sorumlu oldukları için, yolculara karşı sorumluluklarından ayrı olarak “üçüncü kişilere” karşı sorumlulukları yönünden haklarında uzamış ceza zamanaşımı süreleri, yani (8) ve (15) yıllık zamanaşımı süreleri uygulanacaktır.

VII-TRAFİK-İŞ KAZASI NEDENİYLE İŞVERENİN SORUMLULUĞUNA

UYGULANACAK ZAMANAŞIMI SÜRELERİ

İşçi ile işveren arasındaki ilişki “Hizmet Sözleşmesi”ne dayandığından, iş kazası sonucu beden gücü kaybı nedeniyle işçinin ve ölümünde haksahiplerinin açacağı maddi ve manevi tazminat davalarının zamanaşımı süresi Borçlar Kanunu 125.maddesine göre (10) yıldır.

Ancak “trafik-iş” kazalarında işveren, aynı zamanda motorlu araç işleten konumunda olup da, çalıştırdığı kişilerden ölenlerin sayısı birden fazla ise veya bir ölü ile bir veya birden fazla yaralı varsa, 2918 sayılı KTK’nun 109.maddesi 2.fıkrası ile TCK 66.maddesi (d) bendi gereği hakkında açılan davanın zamanaşımı (15) yıl olacaktır.

SİGORTALARDA ZAMANAŞIMI SÜRELERİ

VIII- TRAFİK SİGORTASINDA ZAMANAŞIMI

Kısaca “Trafik Sigortası” denilen Yasa’daki adıyla “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası”na başvurularda ve açılacak davalarda zamanaşımı süreleri, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109.maddesinde olduğu gibidir. Madde hükmü, Sigorta Genel Şartları’nda da yinelenmiştir. Aşağıda bu konuda ayrıntılı açıklamalar yapılmıştır.

1- Yasa hükmü

2918 sayılı KTK’nun “Ortak Hükümler” başlıklı Beşinci Bölümünde yer alan 109. maddesinde zamanaşımının uygulanması yönünden dayanışmalı sorumlular arasında bir ayrım yapılmamış, maddenin 3.fıkrasında“Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur. Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır” denilerek, işleten hakkında uygulanacak zamanaşımı hükümlerinin sigortacı yönünden de geçerli olacağı belirtilmek istenmiştir. Yasanın 88. maddesinde ”dayanışmalı sorumlular” arasında bir ayrım yapılmamış olmasına; 91.maddeye göre sigortacının, işletenlerin 85.maddedeki sorumluluklarını belli bir miktara kadar üstlenmiş bulunmasına; 85.maddenin son fıkrasındaki işletenin, “sürücü ve yardımcılarının kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olacağı” hükmünün, dayanışmalı sorumluluk gereği sigortacı yönünden de geçerli olmasına göre, işleten hakkında uygulanan zamanaşımı sürelerinin sigortacıya da uygulanması yasal bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.

Şu halde, ölüm ve yaralanmalarda uzamış ceza zamanaşımı sigortacı hakkında da uygulanacaktır. Bu konuda asla duraksamaya ve kuşkuya yer yoktur. Kimi sigortacıların 6085 sayılı Yasa’nın yürürlükte olduğu döneme ilişkin Yargıtay kararlarını ileri sürmeleri ve yargıyı yanıltma çabaları kınanması gereken davranışlardır. 1983 yılında 2918 sayılı Yasa yürürlüğe konulmakla, eski yasayla ilgili geçmiş yıllardaki kararların bir hükmü kalmamıştır.

2- Sigorta Genel Şartları

Yasa hükümlerine koşut olarak, 1.3.1992 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları C.8 (eski 17/2) maddesinde çok açık biçimde “Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre tazminat talepleri için de geçerlidir” denilmiş bulunmasına karşın, sigortacıların ve vekillerinin (ölüm ve yaralanmalarda) iki yıllık zamanaşımı savunması yapmaları kaygı verici olup, sigorta üst yönetimleri ile denetleme kurullarının bu konuda uyarıcı ve önleyici olmaları gerekmektedir.

Karayolları Motorlu Araçlar Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları C.8 (eski Genel Şartlar 17) maddesi hükmü, aynen 2918 sayılı KTK’nun 109.maddesini yinelemekte olup şöyledir:

“Motorlu araç kazalarından doğan zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zarar ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.

Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre tazminat talepleri için de geçerlidir.

Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur. Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır.

Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar.

Diğer hususlarda genel hükümler uygulanır.”

3- Sigortacıya uygulanacak zamanaşımı süreleri

Trafik Sigortası Genel Şartları C.8 maddesi 2.fıkrasında (KTK’nun 109.maddesi 2.fıkrasına ve BK’nun 60/2.maddesine koşut olarak) ölüm ve yaralanmalarda sigortacının sorumluluğu yönünden uzamış (ceza) zamanaşımı sürelerinin uygulanacağı hükmü yer almıştır.

Uzamış (ceza) zamanaşımı süreleri eski 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 455-459.maddelerindeki eylemler nedeniyle 102.maddeye göre, bir ölü veya bir yaralı varsa (5) yıl, birden fazla ölü ile bir ölü ve bir veya birden fazla yaralı varsa (10) yıl iken, 5237 sayılı yeni Türk Ceza Yasası’nın yürürlüğe girmesinden sonra Yasa’nın 66’ncı maddesine göre, zamanaşımı süreleri bir veya daha fazla ölüm varsa (15) yıl, yaralanmalarda (bedensel zararlarda) (8) yıl olmuştur. Eğer aynı olayda hem ölü ve hem yaralı varsa tümüne (15) yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır.

4- Dönme (rücu) davalarında süre

Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı dönme hakları KTK.109.maddesi 4.fıkrasına göre, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar.

IX-İSTEĞE BAĞLI SİGORTADA ZAMANAŞIMI

2918 sayılı Yasa’nın 100.maddesine göre, motorlu araç işleten “isteğe bağlı” sorumluluk sigortası yaptırmışsa, sorumluluğun kaldırılması veya tazminatın azaltılmasına ilişkin Yasa’nın 95 inci maddesi ve zamanaşımına ilişkin 109 uncu maddesi isteğe bağlı (ihtiyari) mali sorumluluk sigortasını yapan sigortacı hakkında da uygulanır. Buna göre, Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası’nda olduğu gibi, zamanaşımı süreleri, ölümlerde (15) yıl, yaralanmalarda (8) yıl; aynı olayda hem ölü ve hem yaralı varsa tümü için (15) yıldır.

X- TAŞIMA SİGORTASINDA ZAMANAŞIMI

Yasa ve Yönetmelikteki adıyla “Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası”nda zamanaşımına ilişkin düzenlemeler şöyledir:

1- Yasa hükmü:

4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun “Tazminat ve Sigorta” başlıklı üçüncü kısım ikinci bölümünde yer alan “zamanaşımı”na ilişkin 24. maddesine göre:

“Bu Kanuna göre yapılan sorumluluk sigortası sözleşmelerinden doğan her türlü tazminat davası, hak sahibinin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zarara neden olan olay tarihinden itibaren on yıl sonra zamanaşımına uğrar.”

“Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğmakta ve Türk Ceza Kanununda bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmekte ise tazminat davasında bu ceza zamanaşımı uygulanır.”

2- Sigorta Genel Şartları

Zorunlu Karayolu Taşıma Sigortası Genel Şartları’nın “zamanaşımı” ile ilgili C-7 maddesi, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun 24.maddesindeki gibidir. Buna göre:

“Sigorta sözleşmesinden doğan her türlü tazminat davası, hak sahibinin zararı ve tazminat yükümlülerini öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve herhalde zarara neden olay tarihinden itibaren on yıl sonra zaman aşımına girer.”

“Dava, cezayı gerektiren bir fiilden oluşmuşsa ve Türk Ceza Kanununda bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörülmekte ise tazminat davasında bu zaman aşımı dikkate alınır.”

3- Zamanaşımı süreleri

Yasadaki ve Genel Şartlardaki bu açıklamalara göre, zamanaşımı süreleri, yalnız maddi zarar ve tedavi giderleri yönünden, öğrenme gününden başlayarak (2) yıl ve her halde (10) yıl; ölüm ve bedensel zararlarda 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 66’ncı maddesindeki sürelere göre, ölümlerde (15) yıl, yaralanmalarda (8) yıl, aynı olayda hem ölü ve hem yaralı varsa tümü için (15) yıldır.

4- Zamanaşımını kesen nedenler

4925 sayılı Yasa’nın 24. maddesi 3. fıkrasında ve Genel Şartlar C-7 maddesi 3. fıkrasında, zamanaşımının uygulanması yönünden dayanışmalı sorumlular arasında ayrım yapılmamış; “Sorumlu kişi hakkındaki zamanaşımını kesen sebepler, sigorta şirketi hakkında da uygulanır. Sigorta şirketi hakkında zamanaşımını kesen sebepler sorumlu kişi hakkında da uygulanır” denilmiştir.

5- Dönme (rücu) davalarında süre

4925 sayılı Yasa’nın 24. maddesi 4. fıkrasında ve Genel Şartlar C-7 maddesi 4. fıkrasına göre: “Bu sigortada, tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zaman aşımına uğrar.”

XI- KOLTUK SİGORTASINDA ZAMANAŞIMI

4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun 34.maddesi uyarınca yürülüğe konulan Karayolu Taşıma Yönetmeliği’nin 64.maddesindeki adıyla “Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası”na uygulanacak zamanaşımı süreleri şöyledir:

1- Zamanaşımı süreleri

Koltuk Sigortası Genel Şartları’nın “zamanaşımı” ile ilgili C-7 maddesi, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun 24.maddesindeki gibidir. Buna göre:

Sigorta sözleşmesinden doğan her türlü tazminat davası, hak sahibinin zararı ve tazminat yükümlülerini öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve herhalde zarara neden olay tarihinden itibaren on yıl sonra zaman aşımına girer.

Dava, cezayı gerektiren bir fiilden oluşmuşsa ve Türk Ceza Kanununda bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörülmekte ise tazminat davasında bu zaman aşımı dikkate alınır.”

Yasadaki ve Genel Şartlardaki bu açıklamalara göre, zamanaşımı süreleri, yalnız maddi zarar ve tedavi giderleri yönünden, öğrenme gününden başlayarak (2) yıl ve her halde (10) yıl; ölüm ve bedensel zararlarda 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 66’ncı maddesindeki sürelere göre, ölümlerde (15) yıl, yaralanmalarda (8) yıl, aynı olayda hem ölü ve hem yaralı varsa tümü için (15) yıldır.

2- Zamanaşımını kesen nedenler

4925 sayılı Yasa’nın 24. maddesi 3. fıkrasında ve Genel Şartlar C-7 maddesi 3. fıkrasında, zamanaşımının uygulanması yönünden dayanışmalı sorumlular arasında ayrım yapılmamış;

“Sorumlu kişi hakkındaki zamanaşımını kesen sebepler, sigorta şirketi hakkında da uygulanır. Sigorta şirketi hakkında zamanaşımını kesen sebepler sorumlu kişi hakkında da uygulanır” denilmiştir.

3- Dönme (rücu) davalarında süre

Bu konuda, 4925 sayılı Yasa’nın 24. maddesi 4. fıkrasında ve Genel Şartlar C-7 maddesi 4. fıkrasında :“Bu sigortada, tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zaman aşımına uğrar” denilmiştir.

XII- GÜVENCE HESABINDA ZAMANAŞIMI

1- Başvurularda ve açılacak davalarda zamanaşımı süreleri

Daha önce “Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabı” adıyla yalnızca 2918 sayılı Yasa’daki Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası’nı kapsayan bu sigorta türünün yerini, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle tüm zorunlu sigortaları kapsayan “Güvence Hesabı” almış ve Yasa gereği Güvence Hesabı Yönetmeliği yayınlanmıştır. Ancak, Yönetmelikte zamanaşımına ilişkin bir hüküm bulunmadığından, Güvence Hesabına başvurularda ve açılacak davalarda ilgili Yasalardaki hükümler uygulanacaktır. Buna göre:

Güvence Hesabına uygulanacak zamanaşımı süreleri 2918 sayılı KTK’nun 109.maddesindeki ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun 24.maddesindeki zamanaşımı süreleri olacak; ölüm ve yaralanmalarla ilgili başvurularda ve Güvence Hesabı’na karşı açılacak davalarda uzamış (ceza) zamanaşımı süreleri* geçerli olacaktır.

Bu açıklamalara göre, zamanaşımı süreleri, (sigorta şirketinin iflâsı ha*linde) maddi zararlar için öğrenme gününden başlayarak (2) yıl ve her halde (10) yıl; ölüm ve bedensel zararlarda 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 66’ncı mad*desindeki sürelere göre, ölümlerde (15) yıl, yaralanmalarda (8) yıl; aynı olayda hem ölü ve hem yaralı varsa tümü için (15) yıldır.

2- Konu ile ilgili Yargıtay kararları

Güvence Hesabı’na başvurularda veya açılacak davalarda uzamış ceza zamanaşımı sürelerinin uygulanması konusundaki yanlış bilgilenmeleri ve duraksamaları gidermek için, önceki Garanti Sigortası Hesabına ilişkin Yargıtay kararlarından kısa örnekler veriyoruz:

Uzamış ceza zamanaşımı işleten ve trafik sigortacısı hakkında uygulandığına göre Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabı hakkında da uygulanmak gerekir.

11.HD.11.07.2005, E. 2004/10777 K.2005/7464

Uzamış ceza zamanaşımı, Garanti Sigortası Hesabına başvurularda da ge*çerlidir.

11.HD.05.04.2004, E. 2003/8955 K.2004/3556

Trafik Sigortası bulunmayan aracın çarpması sonucu ölüm nedeniyle açılan tazminat davasında, Karayolları Trafik Garanti Sigortası Hesabı hakkında da uza*mış ceza zamanaşımı süresi uygulanır.

11.HD.23.01.2006, E. 2005/343 K.2006/385

2918 sayılı KTK’nun 8.kısım 5.bölüm “Ortak Hükümler” başlığı altında yer alan 109/2.maddesindeki uzamış ceza zamanaşımı süresi, Trafik Sigortacısı hak*kında uygulanmak gerektiği gibi, kimliği belirsiz aracın yol açtığı olay nedeniyle Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabı hakkında da uygulanır.

11.HD. 23.03.2006, E.2005/3357 K.2006/3096

XIII- ÖZEL SİGORTALARDA ZAMANAŞIMI

Kasko sigortası, Ferdi Kaza Sigortası ve bütün özel sigortalarda zamanaşımı süresi TTK.1268. maddesine göre “iki yıl”dır.

XIV-ZAMANAŞIMININ BAŞLANGICI

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 109.maddesi 1.fıkrasına, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu 24.maddesi 1.fıkrasına ve Borçlar Kanunu’nun 60. maddesi 1.fıkrasına göre, haksız eylemden doğan zararlar için açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında zamanaşımı, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği günden işlemeye başlar.

1- Tazminat sorumlularının öğrenilmesi

a) Genellikle, kazayı yapan sürücünün veya kazaya neden olan sürücü yardımcılarının kimlikleri baştan belirlenebilmektedir. Gerçek suçlu gizlenmiş ve onun yerine suçu bir başkası üstlenmişse, zamanaşımı, gerçek suçlunun öğrenilmesinden sonra işlemeye başlayacaktır. Ya da, sahibinin haberi olmaksızın, kimliği belirsiz biri tarafından araç kullanıldığı sırada kaza meydana gelmiş olabilir veya çalınan ya da gasbedilen aracın sürücüsünün kim olduğu uzun bir araştırma sonrasında ortaya çıkabilir. İşte bu gibi durumlarda da zamanaşımı, gerçek sorumlunun öğrenilmesinden sonra işlemeye başlayacaktır.

b) İşletenler yönünden de gerçek sorumlunun ad veya ünvanının saptanması zamanaşımının başlangıcı olacaktır. Davacının yanlış kişiye ve araçla doğrudan veya dolaylı ilgisi bulunmayan şirkete karşı dava açması durumunda, dava husumet yönünden reddedilecek ise de, eğer ad ve ünvanda ve temsilcide yanılma varsa, bu durum (sıfatta yanılma, temsilcide yanılma) davanın reddini gerektirmeyip, yeni bir dava açma yönüne de gidilmeden (ıslaha dahi başvurulmadan) aynı dava içinde araştırma yapılarak ve doğru ad ve ünvan saptanarak davaya devam olunmalıdır.

c) Tazminat sorumlusu olan özel ve tüzel kişilerin bir bölümünün öğrenilip, dayanışmalı sorumlulardan birinin veya birkaçının henüz öğrenilememiş olması ya da dava sırasında gerçek sorumlunun ortaya çıkması durumunda, her ne kadar BK.m.50 ve 51. maddelerine göre bunlardan biri hakkında dava açılmış olması tümünün ortaklaşa ve zincirleme sorumluluğunu gerektirir ise de, hakkında dava açılmayandan tahsilat yapılamayacağından, her yeni öğrenilen sorumlu (tazminat yükümlüsü) için yeni bir zamanaşımı işlemeye başlayacaktır.

d) Trafik sigortasını yapan veya isteğe bağlı poliçe düzenleyen sigorta şirketi yönünden de, kaza tarihinde geçerli poliçenin ele geçirilmesinden veya sigortacının ad ve ünvanının kesin öğrenilmesinden sonra zamanaşımı işlemeye başlayacaktır.

2- Zararın öğrenilmesi

a) Ölümlü kazalarda, zamanaşımının başlangıcı kural olarak olay tarihi olmak gerekir ise de, “zararın öğrenilmesi” kavramına bağlı kalındığında, zamanaşımının başlangıcının “ölenin desteğinden yoksun kalanın” bunu öğrendiği tarih olması gerektiği kanısındayız.

b) Yaralanma ile sonuçlanan kazalarda, zamanaşımının başlangıcı konusunda bazı ayrımlar yapmak gerekir :

a)Geçici işgöremezlik durumlarında, tedavinin tamamlandığı ve mesleki işten kalma süresinin belli olduğu tarih, zamanaşımının başlangıcı olacaktır.

bb)Kalıcı sakatlığın (sürekli işgöremezliğin) söz konusu olduğu durumlarda, zamanaşımının başlangıcı sürekli sakatlığa ilişkin kesin raporun ortaya çıktığı ve davacı tarafından öğrenildiği tarihtir. Bu konuda Yargıtay’ın 1958 yılından beri süregelen kökleşmiş kararları bulunmaktadır.[14]

cc)İyileşme süresinin uzaması durumunda, bedensel zararın gelişimi beklenecek ve kesin sakatlığın ortaya çıkıp yetkili sağlık kurullarının raporunun mahkemeye gelmesinden sonra zamanaşımı işlemeye başlayacaktır.

dd)Sürekli işgöremezlik oranında her artış, ayrı bir olgudur. Her birinin öğrenme gününden başlayarak yeni bir zamanaşımı işlemeye başlayacaktır.

ee)Sonradan ortaya çıkan ve önceden kestirilemeyen (trafik kazası sonucu dolaşım bozukluğu, böbrek yetmezliği vb.) durumlarda da, zararın kesin biçimde saptandığı tarih zamanaşımının başlangıcı olacaktır.

XV-ZAMANAŞIMININ KESİLMESİ

Zamanaşımının kesilmesine ilişkin Borçlar Yasası 133,134,135. maddesi ve dayanışmalı sorumluluğa ilişkin 50. madde hükümleri, trafik kazaları için de geçerlidir.

1- Dava edilen miktarla sınırlı olarak zamanaşımının kesilmesi

Yargıtay’ın yerleşik ve henüz değişmeyen kararlarına göre “Kısmi davanın tesbite ilişkin bölümü için zamanaşımı kesilmiş olmaz. Zamanaşımının kesilmesi, ilk (kısmi) davada istenen miktar ile sınırlıdır.”

Önceleri ilk (kısmi) davanın tesbite ilişkin bölümü için ek (ikinci) dava açılırken, Anayasa Mahkemesi kararıyla Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 87/son. maddesinin iptal edilmesinden sonra uygulamaya konulan “ıslah yoluyla dava değerinin artırılması” evresinde de Yargıtay’ın görüşleri değişmemiş; ıslahla artırılan bölüm için zamanaşımı definde bulunulabileceği, başka bir deyişle (önceden olduğu gibi) ilk (kısmi) davada istenen miktarla sınırlı olarak zamanaşımının kesileceği, bunun dışında tesbite ilişkin bölüm için (zararın tamamı için) zamanaşımının ilk dava ile kesilmiş olmayacağı görüşüne sıkı sıkıya bağlı kalınmıştır.

Oysa bizim görüşümüz, Borçlar Yasası 42. maddesi 2.fıkrası çerçevesinde yargıcın zararı ve kapsamını araştırmakla yükümlü olduğu, bu bağlamda ilk açılan davayla birlikte zararın tamamı için zamanaşımının kesilmiş sayılması gerektiği; çünkü dava değerinin artırılması (harcın tamamlanması) işleminin ıslah bile olmayıp, tazminat davalarının başlangıcındaki belirsizlikten kaynaklanan zorunlu bir işlem olduğu yönündedir.[15]

2- Zincirleme sorumlulardan biri hakkında kesilen zamanaşımının, tümü hakkında kesilmesi

a) 2918 sayılı KTK.nun çeşitli maddelerine göre, sürücü, işleten, sigortacı birlikte “tam zincirleme sorumlu” olduklarından, biri hakkında kesilen zamanaşımı, tüm sorumlular hakkında da kesilir .

KTK.88.maddesi 1. fıkrasına göre: “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil (zincirleme) olarak sorumlu tutulur.”

Yasanın bu hükmü ile BK. m.50’deki “tam zincirleme sorumluluk” kuralı benimsenmiştir. Her ne kadar BK.m.50’de tam zincirleme sorumluluk için “tek hukuksal neden” koşulu sözkonusu ise de KTK.m.88/1’deki özel düzenleme ile 85. maddenin son fıkrasındaki hüküm karşısında, “trafik kazasından zarar görme” durumunu “tek hukuksal neden” saymak gerekmektedir.

b) KTK.85.maddesi son fıkrasına göre: “İşleten, sürücü ve yardımcılarının kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” Bu hüküm ile de, tehlike sorumluluğu ilkesine göre zarardan sorumlu olan işleten ile kusur sorumlusu olan sürücü ve yardımcıları bir ve aynı hukuksal nedene dayalı olarak, birlikte ve ortaklaşa tam zincirleme sorumlu sayılmışlardır. Böyle olunca da, zarar görenin sorumlulardan yalnız birine karşı açtığı davada zamanaşımı, tüm tazminat sorumluları hakkında da kesilmiş olur.

c) Yukardaki bölümlerde ayrıntılı olarak belirttiğimiz üzere, Karayolları Trafik Yasasındaki “işleten” kavramı çok geniş tutulmuştur. Motorlu araçlarla doğrudan veya dolaylı ilişkisi bulunan ve motorlu aracın işletilmesinden ekonomik yarar sağlayan (kazanç elde eden) tüm kişi ve kuruluşlar “işleten” sayılmıştır. Bunlar, yasanın çeşitli maddelerinde yer alan “girişimci, girişimcinin bağlı olduğu işletme, araç sahibi, uzun süreli kiracı, rehin veya ariyet alan, motorlu araçlarla ilgili mesleki faaliyette bulunan onarımcı, bakımcı, servis işletmecisi, alım-satım işi yapan galerici, garaj veya otopark işleteni, yarış düzenleyici, devlet ve kamu kurumu olup da araç sahibi veya işleteni konumunda olan, bunların tümü motorlu taşıtlarla ilgili faaliyetlerinden veya motorlu araçları kullanan durumunda bulunmalarından dolayı “işleten” veya “işleten gibi” sorumlu sayılmışlardır. Bütün bunlar bir motorlu aracın işleteni olmaları veya işleten gibi sorumluluk taşımaları sırasında m.85/son gereği “sürücü ve yardımcılarının kusurundan, kendi kusurları gibi sorumlu” olacaklarından, bu sorumlulukları “tam zincirleme” sorumluluktur. Bu nedenle, bunlardan bir hakkında açılan tazminat davasında zamanaşımı (dava edilen miktarla sınırlı olarak) tümü hakkında kesilmiş sayılır.

d) Sigortacı da tam zincirleme sorumlular arasındadır. Yasanın 91. maddesine göre sigortacı, işletenlerin sorumluluklarının bir bölümünü üstlenerek zincirleme sorumlular arasına katılmıştır.

Sigortacı yönünden tam zincirleme sorumluluğun kesin hükmü, Yasanın 109. maddesi 3. fıkrasında yer almış; “Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur.” denilmiştir.

e) Bir trafik kazasında, kazaya karışan motorlu araç sayısı birden fazla ise veya birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar da ortaklaşa ve zincirleme tam sorumlu olurlar. Bu durum, Yasa’nın 88. maddesi 1.fıkrasında şöyle açıklanmıştır : “Bir motorlu aracın karıştığı kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar ortaklaşa ve zincirleme sorumlu tutulur.”

f) Zarar gören, yukarda açıklanan “tam zincirleme” sorumlulardan birini veya bir kaçını dava etmekte özgürdür. Bunun yasal dayanağı Karayolları Trafik Yasasının 85/son ve 88/1 maddeleri ile 91,108,109/3. maddeleri ve Borçlar Yasası’nın 50. ile 141. ve 142. maddeleridir. BK.50. maddesine göre:” Birden çok kimseler birlikte ve ortaklaşa kusurlarıyla bir zarara neden olurlarsa, zarar görene karşı sorumlulukları, tek hukuksal nedene dayanır ve tam zincirleme sorumlu olurlar.”

BK.142.maddesi 1.fıkrasına göre: ”Zarar gören, zararın tümünü zincirleme sorumluların yalnız birinden isteyebileceği gibi, hepsine karşı açacağı tek dava ile de isteyebilir.” 142.maddenin 2.fıkrasına göre de:“Borç tümüyle ödeninceye kadar bütün borçluların sorumluluğu devam eder.”
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Trafik kazasında uzatılmış zamanaşımı Av. Fatma B Meslektaşların Soruları 7 17-06-2011 22:40
Trafik kazasında maddi tazminat talebinde ıslah zamanı- zamanaşımı sarissa Meslektaşların Soruları 4 04-03-2011 11:18
Trafik kazasında tazminat ve zamanaşımı bsdbsdbsd97 Meslektaşların Soruları 7 31-05-2010 19:08
trafik kazasında rücu davası- işverenin sorumluluğu-zamanaşımı sevimsiz Meslektaşların Soruları 2 18-03-2010 08:36
trafik kazasında zamanaşımı, aciiilll zeliha ert Meslektaşların Soruları 3 09-03-2009 22:53


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06212211 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.