Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Hizmet Akdi - Ücretin Alım-Satım Makbuzu Karşılığında Ödenmesi - İşçilik Hakları

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 12-09-2007, 15:27   #1
erdobal

 
Varsayılan Hizmet Akdi - Ücretin Alım-Satım Makbuzu Karşılığında Ödenmesi - İşçilik Hakları

merhaba arkadaşlar;

burada çok değerli insanlar olduğu kanısında olduğumdan sizlerin görüşlerine hak kaybı olmaması adına ihtiyacım var.

şimdi bir bankanın çay ocağında 26 yıldır çalışan bir müvekkil adayım var. bu müvekkilim söz konusu bankanın çay ocağını işletmektedir.fakat bu işletmede olması gereken çay şeker kola ve benzeri şeyler bankanın muhasebesi tarafından karşılanmakta bunun içinde banka muhasebesinden sanki müvekkilim çay satıyormuş gibi şube çalışanlarından işte a şahsından 100,00.-ytl b şahsından 200,00.-ytl gibi makbuz verilmektedir. kendisinede her ayın birinde ücret ödenmekte ve söz konusu ücrette sanki banka çalışanları çay meşrubatı karşılığı olduğunu yazan makbuzlar ile kendisine verilmektedir. buradaki soru şu;
1- müvekkilimn 26 yıldır burada çalışmasına rağmen ssk kaydı yapılmamış ve hala daha yapılmamak istenmektedir. aslında bankada çalışan bir personel durumundadır. fakat özlük dosyası yoktur.
2- bu zamana kadar tüm izin haklarından faydalanmakta fakat banka şubesi yinede onu çalışan olarak kabul etmemekte ve işten cıkarmak istemektedir.

bu durumda dava acsak ne olur. bunla ilgili yargıtay kararı varmı ?


teşekkürler
Old 12-09-2007, 22:35   #2
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Primlerinin ödenmemiş (SSK'lı yapılmamış) olması nedeniyle hizmet tespiti davası açılabilir. Ancak geriye dönük olarak sadece 5 yıllık prim dava konusu edilebilecektir. Diğer kısmın dava edilmesi hak düşürücü* süre nedeniyle mümkün değildir.

Kaldı ki bu dava sıkı ispat şartına bağlı bir davadır. Aynı yerde, aynı dönemde sigortalı çalışmış en az iki kişinin tanıklığı veya mali kaydı bulunan civar komşu dükkan sahiplerinin tanıklığı gereklidir.

Müvekkil adayınızın işten çıkartılması halinde, yasal işçilik alacakları için dava açabilirsiniz. Ancak muhasebe kayıtlarına geçen makbuzlara yani yazılı delillere karşın müvekkil adayınızın orada kendi ad ve hesabına çay ocağı işletmediğini, esasında bankanın bir çalışanı olduğunu sağlam delillerle ispat etmelisiniz. Bu meyanda tanık dinletilebileceği akla gelse de bu tanıklığın, muhasebe kayıtlarına geçen ve çok muhtemeldir ki müvekkil adayınızın imzasını da taşıyan yazılı delillere (makbuz) karşı olacağı da akılda bulundurulmalıdır.

Davadan önce bölge çalışma müdürlüğüne şikayet edip, görevlendirilecek iş müfettişi ile de görüşerek durumun özelliğini aktarmak suretiyle, müvekkil adayınız henüz orada çalışır iken oraya gelinip bir inceleme yapılmasını, tutanak tutulmasını sağlayabilseniz iyi olurdu diye düşünüyorum.

Saygılarımla.

*Mesajın ilk halinde 5 yıllık hakdüşürücü süre, tarafımca sehven zamanaşımı süresi olarak yazılmış idi. Sayın Ahmet Turan'ın haklı uyarısıyla tashih edilmiştir.
Old 13-09-2007, 08:36   #3
erdobal

 
Varsayılan

arkadaşlar cevaplarınız için teşekkür edrim. ama ben bu konuda yargıtay kararıda arıyorum. bence çok ses getirecek bir konu. bu türkiyenin büyük bankalrından biridir. bunun haber olma ihtimali çok fazla. bu nedenle bana bu konuda yargıtay kararı olursa elim daha sağlam olur diye düşünüyorum.
Old 13-09-2007, 10:53   #4
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Sn. Bal,

Müstakbel davanız bir hayli ilginç olacak gibi görünüyor. Bu durumda hizmet akdi ile ilgili temel bilgilerin ve bu akit tipi ile diğer tiplere ilişkin karşılaştırmaların gözden geçirilmesinde fayda var. Yargıtay kararı istemişsiniz, aşağıda hizmet akdinin ayrıntılı olarak tartışıldığı bir HGK yolluyorum. Umarım faydalı olur.

Saygılar.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2004/10-737
K. 2005/26
T. 2.2.2005
• HİZMET TESBİTİ TALEBİ ( Davalı Dernek Bünyesinde Yol ve Yemek Gideri Adı Altında Kendisine Ödeme Yapılarak Çalışan Davacının Hizmet Akdine Göre Çalıştığının Kabulü Gereği - Davalı Derneğin Davacının Gönüllü Çalıştığı İddiasının Dinlenmeyeceği )
• DERNEK BÜNYESİNDE YOL VE YEMEK GİDERİ ADI ALTINDA KENDİSİNE ÖDEME YAPILARAK ÇALIŞAN DAVACI ( Hizmet Tesbiti Talebi - Davalı Derneğin Davacının Gönüllü Olarak Çalıştığı İddiasının Dinlenemeyeceği )
• SİGORTALI OLMA HAK VE YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Davalı Dernek Bünyesinde Yol ve Yemek Gideri Ödenerek Çalıştırılan İşçinin Hizmet Tesbiti Talebi - Davalı Derneğin Davacının Gönüllü Olarak Çalıştığı İddiasının Dinlenmeyeceği )
• GÖNÜLLÜ ÇALIŞMA İDDİASININ DİNLENMEYECEĞİ ( Sigortalılığın Hak ve Yükümlülük Olması - Yol ve Yemek Gideri Ödenen Davacının Davalı Dernek Bünyesindeki Çalışmasının Hizmet Akdine Dayandığının Kabulü Gereği )
506/m.78/2,79
4857/m.8
818/m.313/1
ÖZET : Davacı davalı derneğe ait işyerinde 01.04.1999-21.08.2000 döneminde kan alma elemanı olarak çalıştığı sürenin tespitini talep etmiştir. Toplanan deliller doğrultusunda davacının, davalı dernek yönetiminin faaliyet gösterdiği hastane işyerinde ve dernek yönetiminin buyruğu altında kan alma işini yaptığı bu işi karşılığı kendisine yol ve yemek gideri adı altında ödeme de yapıldığı anlaşılmaktadır. İşin tanımlanan niteliği, özel ve belirli bir organizasyon altında, hastane ortamının kendine özgü duyarlılığı içinde hareket etmeyi zorunlu kılmakta olup, çalışmaların hizmet akdinin bir unsuru olan bağımlılık öğesinin dışlanarak yapılmasına olanak bulunmamaktadır. Kaldı ki, Kimya Meslek Lisesini bitirdikten sonra, uzun yıllar ekonomik kaygı duymaksızın davalı dernekte sadece gönüllülük esasına göre çalışmanın kabulü, hayatın olağan akışına ve sosyo-ekonomik gerçeklere de uymamaktadır. "Sigortalı olmak", kişi bakımından salt bir hak değil, aynı zamanda bir yükümlülüktür ve bu nedenle, kişinin isteğine, ediminin sosyal, toplumsal, etik niteliğine bırakılmamıştır. Bir başka anlatımla, kişi, yasanın sigortalı sayılmak için belirlediği duruma dahil olmakla kendiliğinden sigortalı olacaktır. Yapılmakta olan işin toplumsal boyutu, sosyal güvenlik ile ulaşılmaya çalışılan evrensel amacın gözardı edilmesine yol açacak gerekçelere dayanak yapılamaz.
Bağımlılık, iş ve sosyal güvenlik hukuku uygulamasında temel bir ilke olup, bu unsur, hizmetini işverenin gözetimi ve yönetimi altında yapmayı ifade eder. Ne var ki, iş hukukunun dinamik yapısı, ortaya çıkan atipik iş ilişkileri, yeni istihdam modelleri, bu unsurun ele alınmasında her somut olayın niteliğinin göz önünde bulundurulmasını zorunlu kılmaktadır. Bazı durumlarda, taraflar arasında sıkı bir bağımlılık ilişkisi bulunmasa da, işverenin iş organizasyonu içinde yer alınmaktaysa bu unsurun varlığının kabulü gerekecektir. Sigortalı olmak, kişi bakımından salt bir hak değil, aynı zamanda bir yükümlülüktür ve bu nedenle, kişinin isteğine, ediminin sosyal, toplumsal, etik niteliğine bırakılmamıştır. Bir başka anlatımla, kişi, yasanın sigortalı sayılmak için belirlediği duruma dahil olmakla kendiliğinden sigortalı olacaktır. Yapılmakta olan işin toplumsal boyutu, sosyal güvenlik ile ulaşılmaya çalışılan evrensel amacın gözardı edilmesine yol açacak gerekçelere dayanak yapılamaz.
DAVA : Taraflar arasındaki "hizmet tespiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 10.İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 22.05.2003 gün ve 2001/806, 2003/696 sayılı kararın incelenmesi davacı ve davalılardan SSK Başkanlığı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 21.10.2003 gün ve 2003/6057-7240 sayılı ilamı ile;
( .. 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı vekilinin temyiz istemine gelince;
Davacı davalı derneğe ait işyerinde 01.04.1999-21.08.2000 döneminde kan alma elemanı olarak çalıştığı sürenin tespitini talep etmiştir.
Toplanan deliller doğrultusunda davacının, davalı dernek yönetiminin faaliyet gösterdiği hastane işyerinde ve dernek yönetiminin buyruğu altında kan alma işini yaptığı bu işi karşılığı kendisine yol ve yemek gideri adı altında ödeme de yapıldığı anlaşılmaktadır.
Ücret adı altında ödeme yapılmaması veya ücret alınmaması hizmet akdine bağlı olarak çalışma niteliğini değiştirmez. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 78/2.maddesinde "ücretsiz çalışan sigortalıların günlük kazançları alt sınır üzerinden hesaplanır" denilmek sureti ile kendisine parasal ödeme yapılmadan hizmet akdine bağlı olarak çalıştırılanların dahi sigortalı sayılacağına işaret olunmuştur. Açıklanan nedenlerle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır... )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : 1- Davalı SSK vekili her ne kadar temyiz isteminden "sarfinazar" ettiklerini bildirmiş ise de, vekaletnamesinde bu konuda kendisine tanınmış bir yetki ya da dosyada SSK Başkanlığınca bu yönde verilmiş bir talimatının bulunmadığı, kaldı ki, yerel Mahkemece verilen, "sübut bulmayan davanın reddine" ilişkin hüküm davalı SSK Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiş, ancak davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının Yüksek Özel Dairece reddedilmiş olması nedeniyle, davalının direnme kararını temyize hakkı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle davalı SSK Başkanlığı vekilinin temyiz istemi reddedilmelidir.
2- Davacı vekilinin temyizine gelince:
A- Davacının isteminin özeti; Davacının, 01.04.1999 tarihinden itibaren asgari ücret karşılığı "kan alma elemanı" olarak çalışmaya başlayıp, 21.08.2000 tarihinde işine son verildiği belirtilerek; "01.04.1999-21.08.2000" tarihleri arasında davalı Fenilketonurili Çocukları Tarama ve Koruma Derneğindeki çalıştığının tespitine" karar verilmesi istenmektedir.
B- Davalıların cevabının özeti; Davalı dernek vekili, davacının dernekteki çalışmasının bağımlılık niteliğinde olmayıp, gönüllülük esasına dayandığı, bu nedenle kendisine bir ücret ödenmediği, dolayısıyla bir hizmet akdi ilişkisinin varlığının kabul edilemeyeceğini savunmuştur.
Davalı SSK Başkanlığı vekili ise; iş müfettişi raporu ile, davacının 3.6.1996 ila 31.3.1999 devresinde davalı dernekte, 1.4.1999 ila 21.8.2000 devresinde ise Fenilketonurili Çocukları Tarama ve Koruma Derneğindeki çalışmalarının, 506 sayılı Kanunun 78/2. maddesi dikkate alındığında sigortalı çalışma olarak kabul edilmesi gerektiğinin belirlendiği, Kurum tarafından bu çalışmalara ilişkin bildirge ve bordrolarının istenmiş olduğunu belirtmektedir.
C- Yerel Mahkemenin Kararının Özeti; Yerel mahkeme, davacının, davalı Derneğe ait iş yerinde hizmet akdi ilişkisi bulunmaksızın tamamen gönüllülük esasına bağlı kan alma elemanı olarak hizmet verdiği, sadece bu hizmetin karşılığı olarak diğer çalışanlarla birlikte davacıya günlük yol ve yemek ücreti ödendiği, taraflar arasında 1475 sayılı Kanunun 1, 506 sayılı Kanunun 2, 6, 9 ve 79. maddeleri anlamında işçi-işveren ilişkisi bulunmadığı, iş akdinin temel unsurlarından olan ücret ve bağımlılık unsurlarının dava konusu olayda söz konusu olmadığı gerekçeleri ile "sübut bulmayan davanın reddine" karar vermiştir.
D- Temyiz Evresi ve Direnme; Hüküm, davacı ve davalılardan SSK vekilince temyizi üzerine Özel Dairece yukarıya aynen alınan gerekçeyle bozulmuş, yerel mahkeme bu bozmaya karşı önceki gerekçelerine ek olarak özetle; "... somut olay ile tamamen hayri ve gönüllülük esasına dayalı yapılan bir çalışmayı, hizmet akdine dayalı, dolayısıyla sigortalı hizmet olarak değerlendirmenin hukuk ile toplumsal gerçekleri karşı karşıya getirebileceği... " gerekçesi ile direnme kararı vermiştir. Direnme kararı davacı ve davalılardan SSK Başkanlığı vekilince temyiz edilmektedir.
E- Maddi Olay: Davalı dernek, Hacettepe Üniversitesi Hastanesinde yeni doğan çocuklardan aldıkları kan örnekleriyle bir takım hastalıkların erken teşhisine katkı sağlamaktadır. Davacı, dernekte bu amaçla kan alma elemanı olarak çalıştığını belirterek, bu sürede sigortalı olması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir. Davalı dernekte iş müfettişince yapılan inceleme sonucunda, davacının, belirtilen devrede dernekte görevli kan alma elemanı olarak çalıştığını, sadece yol ve yemek ücreti adı altında kendisine ödemede bulunulduğunu, 506 sayılı Kanunun 78/2. maddesi dikkate alındığında, sigortalı sayılması gerektiği belirtilmiştir. Sonrasında ise yapılan bu tespitin, fiili ya da kaydi tespit sayılamayacağı belirtilerek, davalı dernek hakkında verilen idari para cezalarının, SSK'nın ilgili komisyonunca kaldırılmasına karar verildiği görülmektedir.
F- Gerekçe; Direnme kararını veren yerel mahkeme, taraflar arasında, hizmet akdinin unsurlarından olan bağımlılık ve ücret unsurunun, dolayısıyla sigortalılık ilişkisinin bulunmadığı görüşündedir.
Genel anlamda, hizmet -iş- ilişkisinin dinamik yapısı dikkate alındığında hukuksal dayanaklarının tanımı her zaman kolay olmamaktadır. Ekonomik ve teknolojik alandaki hızlı değişim, iş ve sosyal güvenlik hukukunda da hızlı bir dönüşüme yol açmaktadır.
Davacının, dernek ile bağlantısı ve dernek tarafından hastanede görevlendirildiği hususunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, bu görevin sigortalı sayılmayı gerekli kılacak nitelikte mi, yoksa, sosyal yardım amaçlı mı olduğu hususundadır.
Sosyal Sigortalar Kanunu anlamında sigortalı niteliğini kazanmanın koşulları başlıca üç başlık altında toplanmaktadır.
Bunlar: a ) Çalışma ilişkisinin kural olarak hizmet akdi ne dayanması, b ) işin işverene ait yerde yapılması, c ) çalışanın 506 sayılı Kanunun 3. maddesinde belirtilen istisnalardan olmaması şeklinde sıralanabilir. Sigortalı olabilmek için bu koşulların bir arada bulunması zorunludur.
İşçi ve sigortalı kavramlarının tanımında hizmet sözleşmesinden hareket edilmekteyse de yürürlükten kalkan 1475 sayılı İş Kanunu ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda bu sözleşmenin tanımına ilişkin bir hükme. yer verilmemiştir. Yürürlükteki 4857 sayılı İş Kanununun 8. maddesinde, "İş sözleşmesi, bir tarafın ( işçi ) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın ( işveren ) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir." tanımlaması yapılmıştır. Belirtmek gerekirse, 4857 sayılı İş Kanununda "Hizmet akdi" sözcüğü terkedilmiş, yerine "İş sözleşmesi" ifadesi kullanılmıştır.
Hizmet sözleşmesinin, "Hizmet akdi, bir mukaveledir ki onunla işçi muayyen veya gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona bir Ücret vermeği taahhüt eder." şeklindeki tanımı Borçlar Kanununun 313/1. maddesinde yapılmıştır. Bu tanımda sadece hizmet ve ücret unsurları belirginken, 4857 sayılı yeni İş Kanununda, daha önce Anayasa Mahkemesi ve öğretinin de kabul ettiği gibi "bağımlılık" unsuruna da yer verilmiştir.
Hizmet sözleşmesi her şeyden önce bir iş görme edimini zorunlu kılar. Özünde bir insan emeği sözkonusudur. Bu sözleşmeyle sigortalıya yüklenen borç, işveren yararına bir iş görmek, hizmet sunmaktır.
Ücret, BK m. 313 anlamında hizmet akdini oluşturan unsurlardandır ve bu unsurun yokluğu durumunda çalışma ya vekalet sözleşmesine, ya da bir sözleşme ilişkisi bulunmaksızın hatır, yardım, dayanışma, arkadaşlık gibi bir nedene dayanmaktadır.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 2. maddesi kural olarak, hizmet sözleşmesine dayanarak bir veya birkaç işveren yanında çalışanları sigortalı saymış ise de, bunun yanında anılan maddede 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkındaki Kanuna göre çalıştırılan koruma bekçileri ve ceza infaz kurumları ile tutukevleri bünyesinde oluşturulan tesis, atölye ve benzeri ünitelerde çalıştırılan hükümlü ve tutuklular, Geçici m. 80'de güzel sanat kollarında çalışanlar, yazar ve düşünürler, Ek m. 13'de, 1583 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanununda belirtilen genel kadınlar bu akdi ilişki olmadan, sosyal koruma düşüncesiyle sigortalı olarak Yasa kapsamına alınmıştır.
Maddede hizmet akdinden sözedilmesine karşın, 506 sayılı Kanun, sigortalı niteliği yönünden ücreti öngörmemektedir. Bu husus, anılan Kanunun 3-I-B, 6 ve 78/2. maddeleri hükmünde açıkça görülmektedir.
506 sayılı Kanunun 3-I-B maddesinde "işverenin ücretsiz çalışan eşi"nin sigortalı sayılamayacağı hükme bağlanmıştır. Ücretin, sigortalı sayılmanın vazgeçilmez koşulu olduğunun kabulü durumunda sözü edilen düzenlemeye gerek bulunmayacağı açıktır.
Bilindiği gibi çalıştırılanlar, işe alınmalarıyla sigortalı olurlar ( 506 SK. m. 6 ). Maddenin "çalıştırılanlar" sözüne yer verip, aksine, hizmet akdi ile çalıştırılanlar ifadesine yer vermemesi karşısında, zaman ve bağımlılık koşulu gerçekleşmiş ise ücret koşulu gerçekleşmese de, kişi, sigortalı sayılmalıdır.
Bir diğer düzenleme olan 506 sayılı Kanunun 78/2. maddesinde günlük kazanç sınırları düzenlenirken "... ücretsiz çalışan sigortalıların günlük kazançları alt sınır üzerinden... hesaplanır." hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemenin gerekçesinde, maddenin, ücretsiz çalışanların prim kesintilerinin belirlenmesi amacıyla kaleme alınmış olduğu belirtilmektedir.
506 sayılı Kanunda hizmet akdi ne dayalı çalışmanın ücretsiz de olabileceğinden söz edilmesinin nedenine gelince, 506 sayılı Kanunun sistematiği dikkate alındığında, yasa koyucunun, Sosyal Sigortalar Kanunu bakımından ücreti hizmet akdinin zorunlu bir unsuru olarak öngörmediği, bu anlamda, 506 sayılı Kanunda anılan hizmet akdinin, Borçlar Kanununda tanımlanan şekliyle hizmet akdine göre özellikler gösteren bir ( hizmet ) sözleşme biçiminde olduğu söylenebilir.
Konu doktrinde de ele alınmış ve ücret almadan yapılan çalışmalarında sigorta kapsamına alınması gerektiği genel olarak kabul görmüştür.
Diğer unsur olan bağımlılık ve bu kapsamda ele alınması gereken zaman unsuru, hizmet akdinin ayırt edici özelliğidir.
Bağımlılık, iş ve sosyal güvenlik hukuku uygulamasında temel bir ilke olup, bu unsur, hizmetini işverenin gözetimi ve yönetimi altında yapmayı ifade eder. Ne var ki, iş hukukunun dinamik yapısı, ortaya çıkan atipik iş ilişkileri, yeni istihdam modelleri, bu unsurun ele alınmasında her somut olayın niteliğinin göz önünde bulundurulmasını zorunlu kılmaktadır. Bazı durumlarda, taraflar arasında sıkı bir bağımlılık ilişkisi bulunmasa da, işverenin iş organizasyonu içinde yer alınmaktaysa bu unsurun varlığının kabulü gerekecektir. Önemli yön, işverenin her an denetim ve buyurma yetkisini kullanabilecek olması, çalışanın, edimi ile ilgili buyruklara uyma dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte teknik ve hukuki bir bağımlılığın bulunmasıdır. Genel anlamda bağımlı çalışma, işverenin belirleyeceği yerde ve zamanda, işverence sağlanacak teknik destek ve işverenin denetim ve gözetiminde yapılan çalışmadır.
Somut olayda; davacı, yeni doğan bebeklerden kan örneği alma işini yapmaktadır. İşin tanımlanan niteliği, özel ve belirli bir organizasyon altında, hastane ortamının kendine özgü duyarlılığı içinde hareket etmeyi zorunlu kılmakta olup, çalışmaların hizmet akdinin bir unsuru olan bağımlılık öğesinin dışlanarak yapılmasına olanak bulunmamaktadır. Kaldı ki, Kimya Meslek Lisesini bitirdikten sonra, uzun yıllar ekonomik kaygı duymaksızın davalı dernekte sadece gönüllülük esasına göre çalışmanın kabulü, hayatın olağan akışına ve sosyo-ekonomik gerçeklere de uymamaktadır.
"Sigortalı olmak", kişi bakımından salt bir hak değil, aynı zamanda bir yükümlülüktür ve bu nedenle, kişinin isteğine, ediminin sosyal, toplumsal, etik niteliğine bırakılmamıştır. Bir başka anlatımla, kişi, yasanın sigortalı sayılmak için belirlediği duruma dahil olmakla kendiliğinden sigortalı olacaktır. Yapılmakta olan işin toplumsal boyutu, sosyal güvenlik ile ulaşılmaya çalışılan evrensel amacın gözardı edilmesine yol açacak gerekçelere dayanak yapılamaz.
SONUÇ : 1- Davalı SSK Başkanlığı vekilinin temyiz isteminin yukarıda açıklanan nedenlerle REDDİNE,
2- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 02.02.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 13-09-2007, 12:02   #5
erdobal

 
Varsayılan

arkadaşlar;
yardımınız için teşekkür ederim ama bir sıkıntım var 26 yıl boyunca bizim müvekkilin hiçbir şekilde sigortaya bildirimi olmadığı gibi bildirge de düzenlenmemiş. bu durumda son 5 yılını tespit ettirebileceğiz galiba. bu durumda müvekkil istemiyor dava açmayı. bu 5 yılı aşmanın bir yolu var mı?
Old 13-09-2007, 13:10   #6
Ayşe BİLGİÇ TAHTACI

 
Varsayılan

Genel bilgilerim ve uygulama, hizmet tesbiti değil işçi alacakları konusunda 5 yıllık hak düşürücü süre olduğu yönünde. Hizmet tespitinde 5 yıldan daha da geriye gidebilir müvekkiliniz hizmet süresinin tamamının tespitini yaptırabilirsiniz. Ancak maddi alacaklar için 5 yıllık süre sözkonusu. Burada tanık çok önemli. Ayrıca kesilen makbuzlarda müvekkilinizin imzasının olup olmadığı da.

Sayın Işıl YILMAZ'ın gönderdiği karar da benzer yönde.
Old 13-09-2007, 13:49   #7
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Hizmet tespiti davasında 5 yıllık hakdüşürücü süre mevcuttur.

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=17413

Kıdem ve ihbar tazminatında zamanaşımı süresi 10 yıl ve diğer yasal işçilik alacakları bakımından ise 5 yıldır.

Saygılarımla.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
bononun ödenmesi karşılığında makbuz almak SPARTACUS Meslektaşların Soruları 10 19-07-2007 13:41
hizmet akdi işçi hakları BK 313 ve devamı maddeler... NAZ80 Meslektaşların Soruları 1 02-03-2007 18:47
Hizmet Akdi buketoz Meslektaşların Soruları 1 14-02-2005 10:02
Uzanlar Olayında İşçilik Alacakları Yazgan Meslektaşların Soruları 6 10-08-2004 13:24
İşçilik Hakları Ve İşveren Suçlaması hatice Meslektaşların Soruları 4 10-05-2003 00:30


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05278301 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.