Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

ev hanımı eşin evlilik birliği içerisinde edinilmiş mallara katkı payı

Yanıt
Old 02-02-2007, 19:32   #1
av.emre

 
İnceleme ev hanımı eşin evlilik birliği içerisinde edinilmiş mallara katkı payı

öncelikle herkese iyi çalışmalar...

Benim sorum başlıktada belirttiğim üzere ev hanımının katkı payı.
Şöyleki; eşler yaklaşık 20 yıllık evliler.Boşanma davası açılıyor ve maddi-manevi tazminat ve nafakaya hükmedilerek davalı eş (erkek) kusurlu bulunarak boşanmaya hükmediliyor. Boşanma davasında kusursuz olduğuna karar verilen davacı kadın hükmün kesinleşmesinden sonra eşine karşı katkı payı davası açması durumunda katkı payı neye göre belirlenecek.

Kadın evlilik birliği içerisinde hiçbir zaman çalışmamış.Ev hanımı. 2 tane müşterek çocuk var. Koca ise doktor ve evlilik birliği devamında edinilen bütün gayrımenkuller arabalar ve sair diğer kıymetler kocanın çalışması sonucunda edinilmiş veya kocanın ailesinden miras olarak kalmış kıymetler.Kadının maddi anlamda hiçbir katkısı yok.Bunun dışında edinilmiş bütün gayri menkuller yeni medeni kanun yürülüğe girmeden önce edinilmiş. Yani edinilmiş mallara katkı davası açılamıyor.

Kısaca kadın evlilik süresince maddi anlamda katkıda bulunmadığı bu gayrimenkuller üzerinde herhangibir katkı payına hak kazanabilirmi.(Ev hanımı olduğunu evliliğin 20 yıl sürdüğünü ve 2 çocuk büyütüldüğünü de unutmayalım)

Eğer bu konuda bilginiz varsa hatta elinizde bu konuda yargıtay kararı bulunuyorsa beni aydınlatabilirseniz çok memnun olurum.
Old 03-02-2007, 01:02   #2
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Av.Emre,

Çalışmayan, ev hanımı olan eşin katkı payını Yargıtay içtihatlarında %10 gibi bir sınırda kabul ediyordu. Sonradan görüş değiştirmedi ise.

Konuyla ilgili bir foruma aktardığımı anımsıyorum. Bulunca ekleyeceğim.

Saygılarımla...
Old 31-03-2008, 13:00   #4
Avsibel

 
Varsayılan

Ev hanımı olan eşin katkı payını içeren Yargıtay Kararı elinde olan meslektaşım varsa kararı göndere bilir mi.SAYGILARIMLA
Old 31-03-2008, 16:18   #5
TRINITY

 
Varsayılan

Alıntı:
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2007/2-787
Karar: 2007/766
Karar Tarihi: 24.10.2007

ÖZET: Koca tazminatlar yönünden faiz isteminde bulunmasına rağmen, koca yararına hüküm altına alınan manevi tazminat yönünden faiz istemine olumlu olumsuz karar verilmemesi istemle bağlılık kuralına aykırıdır. Ayrıca tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak koca yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir.


(818 S. K. m. 42, 44, 244) (4721 S. K. m. 4, 166, 174, 185, 186, 202)

Taraflar arasındaki <karşılıklı boşanma maddi manevi tazminat ve na*faka> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; K. 1 .Aile Mahkemesince davacı-karşı davalı K. tarafından açılan boşanma davasının kabulüne tarafların boşanmalarına, davalı-karşı davacı F. tarafından açılan davanın reddine, da*vacı-karşı davalı K.'ın maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat tale*binin kısmen kabulü ile 2.000 YTL.manevi tazminatın davalı-karşı davacı F.'dan alınarak davacı karşı davalı K. A.'a verilmesine, davalı karşı davacı F.'nın maddi manevi tazminat ve nafaka taleplerinin reddine dair verilen 28.02.2006 gün ve 2006/6-105 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafın*dan istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 27.11.2006 gün ve 2006/8928-16361 sayılı ilamı ile; (...1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre kadının temyiz itirazları yersizdir.

2- Kocanın temyiz incelemesine gelince;

a- Koca tazminatlar yönünden faiz isteminde bulunmasına rağmen, koca yararına hüküm altına alınan manevi tazminat yönünden faiz istemine olumlu-olumsuz karar verilmemesi doğru olmamıştır.

b- Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz yada daha az kusurlu tara*fın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186. maddesi, evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranlarında emek ve malvarlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ku*surlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (MK. md. 4 BK. md. 42 ve 44) dik*kate alınarak koca yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir....) gerekçesiyle hükmün 2/a-b bentlerinde belirtilen nedenle faiz ve maddi tazminat yönünden BOZULMA*SINA, kadının temyizinin 1. bentte belirtilen nedenle ONANMASINA karar verilerek dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece davacı-karşı davalı K.'ın maddi tazminat talebinin reddine ilişkin önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacı-karşı davalı K.vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde tem*yiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görü*şüldü:

Dava, karşılıklı boşanma ve maddi-manevi tazminat ile nafaka istemine ilişkindir.

Davacı-karşı davalı K. vekili davalının, davacıyı yengesi ile duygusal ilişki içerisinde olmakla sürekli itham ettiğini ve bu dayanaksız ithamını top*lum içinde yaydığını, davacıya sürekli hakaretlerde bulunarak onun kişilik de*ğerlerine saldırdığını ve haksız olarak müşterek evi terk ettiğini, bu durumda evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ve davacının davalı ile yaşamasına imkan kalmadığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, düğünde takılan bilezikler ve takı setinin BK.244/2 maddesi gereğince aynen iadesine mümkün olmadığı taktirde dava tarihindeki değerine tekabül eden 3.750.000.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işeyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 10.000.000.000 TL. maddi, 10.000.000.000 TL. manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalının karşı davasının reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı-karşı davacı F. vekili, tarafların evliliğinin davacı kocanın bir başkası ile duygusal ilişki içinde bulunması nedeniyle mutsuzluğa dönüştüğünü ve evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, bu nedenle müvekkilinin 01.02.2004 tarihinde baba evine gittiğini ve o zamandan bu yana ayrı yaşadık*larını, evlilik birliğinin kocanın kusuru neticesinde sarsıldığını, kusurlu tarafın dava açma hakkı olmadığım bu nedenle açılmış boşanma davasının reddi ge*rektiğini aksi halde 250.000.000 TL. yoksulluk nafakasına, 10.000.000.000 TL. maddi, 10.000.000.000 TL. manevi tazminata hükmedilmesini cevaben bildir*miş, birleşen davada ise davacı kadının davalı kocasının kusurlu davranışlarım düzeltmeye çalışmaktan başka kusurunun bulunmadığını, evlilik birliğinin ko*canın kusuru neticesinde sarsıldığını, müvekkilinin hiçbir yerden geliri olmadı*ğını belirterek tarafların boşanmalarına, 10.000.000.000 TL. maddi, 10.000.000.000 TL. manevi olmak üzere toplam 20.000.000.000 TL. tazmina*tın davalı kocadan alınarak müvekkiline verilmesini ayrıca 250.000.000 TL. yoksulluk nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Yerel Mahkeme önce <Davalı-Davacı F. tarafından açılan davanın ka*bulü ile tarafların boşanmalarına, dava tarihi itibarıyla 200 YTL.tedbir nafa*kasının kararın kesinleşmesinden sonra yoksulluk nafakası olarak devamına, davacı-davalı Kemal'den alınarak davalı-davacı F.'a verilmesine,karar tarihi itibariyle 5.000 YTL.maddi, 5.000 YTL manevi tazminatın davacı-davalı K.'dan alınarak davalı-davacı F.'a verilmesine> karar vermiş, davacı-davalı Kemal Alpay'ın temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 8.11.2005 tarih 2005/9281-15293 sayılı ilamı ile <1- Kocadan kaynaklanan evlilik birliğinin temelinden sarsılmasını gerektirir bir davranış kanıtlanmış değildir. Bu yön gözetilmeden kadının boşanma davasının kabulüne karar verilmesi doğru bu*lunmamıştır.

2- Kocanın boşanma davasına yönelik temyize gelince; Yapılan soruşturma, toplanan delillerle kadının asılsız olarak kocasının yengesi ile ilişkiye girdiği yönünde şayia çıkardığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin deva*mına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre ,boşanmaya (TMK.md. 166/1) karar verilecek yerde ,yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.> gerekçesi ile hükmün bozulmasına diğer yönlerin şimdi*lik incelenmesine yer olmadığına karar vermiş, bozma kararına uyan yerel mahkeme <Davacı karşı davalı K. tarafından açılan boşanma davasını kabulüne tarafların boşanmalarına, davalı karşı davacı tarafından açılan davanın reddine, davacı karşı davalı K.'ın maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 2.000 YTL.manevi tazminatın davalı karşı davacı F.'dan Alınarak davacı karşı davalı K.'e verilmesine , davalı karşı davacı F.'nin maddi manevi tazminat ve nafaka taleplerinin reddine> karar vermiş taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde aynen alınan bozma ilamı ile kararı maddi tazminat yönünden bozmuştur.

Mahkemece önceki kararda direnilmiş; hükmü davacı-davalı Kemal Al*pay vekili temyiz etmiştir.

Davalı-davacı F.'in kusurlu olduğu noktasında bir uyuşmazlık bulunma*maktadır. Uyuşmazlık davacı-davalı koca yararına maddi tazminata hükmedilip hükmedilmeyeceği noktasındadır.

Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi; <mevcut veya beklenen men*faatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini..> hükme bağlamıştır. Bu hüküm gereğince, maddi tazminata hükmedilebilmesi için temel koşul, tazminat isteyen tarafın boşanmada kusursuz veya daha az kusurlu olması ve bo*şanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmiş bulunmasıdır.

Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlal edilenin zararı*nın giderilmesi, menfaatinin denkleştirilmesi hukukun temel ilkesidir. Ancak, Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi, genel tazminat esaslarından ayrılmış ve kendisine özgü kural getirmiştir. Haksız fiil tazminatının temel unsuru olan <gerçek zararın belirlenmesi> koşulu, Aile Hukukunda, Borçlar Hukukundaki düzenlemeden farklıdır. Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibarıyla burada gerçek zararı tam olarak belirlemek zordur. Bu özelliği nedeniyledir ki, yasa, menfaati zedelenene, uygun bir tazminat verileceğini açıklamıştır. Hakim, tazminat miktarını takdir ederken, kusurun ağırlığını, tarafların sosyal ve eko*nomik durumlarını, evlenme şanslarını, ortalama yaşam sürelerini, yaşam seviyelerini ve geçim koşullarını göz önünde tutarak, makul ve herkesçe kabul edilebilir bir miktar belirleyecektir.

Kanun, mevcut veya beklenen menfaattin neler olduğunu göstermemiş*tir. Mevcut menfaatin belirlenmesinde ölçü, genel olarak evlilik birliğinin, eş*lere sağladığı yararlardır. Beklenen menfaatler de, evliğin devamı halinde eş*lerden birinin diğerine gelecekte sağlaması muhtemel olan çıkarlardır. Aile birliği, eşler arasında eşitliğe dayanır. (Anayasa m.41) Başka bir ifade ile eşler, evlilik birliğinde eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir. Eşler, birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar. (TMK. m. 185/3), Birliği beraberce yönetirler (TMK. m. 186/2), Evlilik birliğinin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıklarıyla katılırlar. (TMK. m. 186/3),Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır. (TMK. m. 202/1) Kadın çalışmasa dahi, yaptığı diğer işler nedeniyle katkı payı isteyebilmektedir. Boşanma halinde eşlerden birinin, diğerine, emek veya malvarlığıyla sağladığı katkı ve desteği yitirmesi, yoksun kalınan bu desteğin maddi değeri kadar mevcut menfaatin ihlalidir. Türk Medeni Kanunu'nun 174/1. maddesinde maddi tazminat talebi için kadın ve erkek yönünden bir ayrım yapılmamıştır. Olayda, koca; kendi kusuruyla yol açmadığı boşanma yüzünden, evlilik düzeni bozulmuş, en azından evin bakımı, temizliği gibi kadının ev işlerine emeğiyle sağladığı katkıdan yoksun kalmıştır. Koca, bozulan bu düzenini ilerde yeniden kurmak ve elde etmek için maddi külfet yapmak zorunda kalacaktır. Çalışma*yan ve hiç bir geliri olmayan kadının edinilmiş mallarda katkı payı isteyebile*ceğini kabul eden Türk Medeni Kanunu sisteminde, maddi tazminat ile sorumlu tutulamayacağını önceden kabul etmek imkansızdır. Kadının, ev kadını olması ve evlilik birliği içinde gelirinin bulunmaması, tazminat sorumluluğunun esasıyla ilgili değil, tazminatın kapsamını belirlemekle ve infaz ile ilgilidir. Bu bakımdan, maddi tazminatın koşulları oluşmuştur. Açıklanan sebeple özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenlerle direnme kararı bozul*malıdır.

Davacı-davalı K. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, diren*me kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.10.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi. (¤¤)
Sayın Meslektaşım,
Sizin olayınızla birebir örtüşmese de, evhanımının hak ve sorumluluklarını tartıştığı için güzel bir karar olduğunu düşünüyorum. Umarım işinize yarar.
Kolay gelsin...
Old 31-03-2008, 16:35   #6
Avsibel

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım karar için çok teşekkür ederim.Benim asıl ulaşmak istediğim karar ev hanımı eşin mal rejiminin tasfiyesinde edinilmiş malların %31'ini alacağına ilişkin karar.Bu karara ulaşabilirsem çok sevinirim.SAYGILARIMLA
Old 31-03-2008, 21:28   #7
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Merhaba

Yargıtay bu konuda verilen yerel mahkeme kararını bozmuştur.Yani bu yönde verilmiş bir karar henüz bulunmamaktadır.

Konu ile ilgili haber ve tartışmalar için:

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=13754
Old 01-04-2008, 12:51   #8
avukatzd

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
Esas : 2004/2361
Karar : 2004/4141
Tarih : 24.05.2004

KARAR METNİ :
YARGITAY İLAMI
Davacı Fatma A... vekili tarafından, davalılar Feyiz A.... vd. aleyhine 14.4.2000 tarihinde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil veya bedel istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; tapu iptali ve tescil isteminin reddine, bedel isteminin kabulüne dair verilen 2.7.2003 tarihli hükmün Yargıtay'ca tetkiki taraf vekillerince istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, davalılardan Feyiz ile evli olduğunu ve evlilik birliği içerisinde dava konusu 121 parsel s. taşınmazın birlikte satın alınarak üzerine 3 katlı ev yaptıklarını ancak tapuda davalı adına kaydedildiğini, alım ve inşaatta katkısı olduğunu, boşanma sürecinde davalının nizalı yeri sair davalıya muvazaalı olarak sattığını, tapunun iptali ile 1/2 hissenin adına tesciline, bu mümkün olmadığı takdirde fazlaya ait hakları saklı kalmak kaydıyla 450.000.000 TL.nin faizi ile davalı Feyiz'den tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkeme tescil isteminin reddine, katkı payı isteminin ise taleple bağlı kalınarak 450.000.000 TL.'nin davalı Feyiz'den tahsiline karar vermiş, hükümü taraf vekilleri temyize getirmiştir.
Dosya kapsamına, toplanan delillere göre ve muvazaa iddiası da ispatlanmadığından tescil istemi hususundaki davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Taraf vekillerinin katkı payı yönünden ileri sürdükleri temyiz itirazlarına gelince;
Mahkeme, davacının ev hanımı olduğunu evin yapımında yaptığı katkının somut olarak ispat edilmediğini ancak, davalı kocası ile 26 yıl evli kaldığı süre içerisinde ev işlerini gördüğü zaman zaman davalı kocanın işyerine giderek çalıştığı, katkı payına konu olan binanın ailenin ortak kullanım ve yararlanmasına özgülenmiş ve ailenin geleceğini güvence altına almaya yönelik yatırım mahiyetinde olduğu bu sebeple davacı kadının bu malda %50 oranında katkısının bulunduğunun kabulü gerekeceği gerekçesiyle katkı payı isteminin kabulüne karar vermiştir. Dava konusu taşınmaz tapudan 1987 yılında davalı koca tarafından üçüncü kişiden satın alınmıştır. Mahkemenin katkı payı isteminin kabulü gerekçesi 4721 s. Medeni Yasanın yürürlüğe girdiği 1.1.2002 gününden sonra evlilik birliği içerisinde ortak kazançlar alınan mallar için geçerlidir. Dava konusu yer bu tarihten önce satın alındığından somut olayda katkı payının belirlenmesinde daha önceki uygulamanın nazara alınması gerekir.
7.10.1953 gün 7/8 s. İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde gösterildiği gibi, eşler arasında akdi münasebet bulunduğunu HUMK.nun 293. maddesi uyarınca şahitle ispat edebilirler. Bu akdi ilişkiye aykırı hareket edilmiş olmasından kaynaklanan tazminatın istenmesini önleyen bir yasa hükümü yoktur. Evlilik birliği içerisinde alınan mallarda birlikte malik olunmak amaçlandığından, bu anlaşmaya aykırı hareket ederek hepsini kendi üzerine alan taraftan sair taraf tazminat isteyebilir. Birlikte satın alma borcu altında bulunan taraf, genel olarak her türlü kusurdan sorumludur. Bu sorumluluk işin özelliğine göre az veya çok olabilir. O durumda söz konusu akdi ilişkinin sonuç doğuracağı inancı ile davranan tarafın yaptığı bütün ödeme ve masraflardan (menfi zarar) ve sözleşmenin yerine getirilmemesinden dolayı uğranılan zararlardan (müspet zarar) sair taraf sorumludur. Tarafların özel durumu müspet ve menfi zararın net bir biçimde ortaya konulmasına imkan vermemektedir. Böyle bir halde mahkeme Borçlar Yasasının 42 ve 43/1 maddelerini nazara alarak zararın mahiyetine ve tarafların mali durumlarına göre en elverişli ve en uygun görünen tazminat şeklini seçmek ile yükümlüdür. Tazminat miktarını belirlerken dikkat edilecek en önemli nokta davacının mal varlığında meydana gelen azalmanın etkisinin giderilmesi olmalıdır. Kuşkusuz hakim tazminatı para olarak belirlerken akdin ifa edilmesi halinde davacının mal varlığında meydana getireceği artma ile akdin yerine getirilmemesinden kaynaklanan hali bilmek zorundadır. Bunun için dava konusu malın dava tarihindeki değerinin bilirkişi aracılığı ile saptanması gerekir. Bütün bu olgular hayatın olağan akışı ve yaşam deneyimleri içerisinde değerlendirilerek uygun tazminata hükmedilmelidir. (YHBK.nun 9.10.1996 T. 1996/2-406 E, 1996/672 K.)
Davacının dava dilekçesinde fazlaya ait haklarını saklı tutmasına daha sonra da 1.7.2003 günlü dilekçesiyle davasını kısmen ıslah etmesi HUMK.nun 85 ve 87/son hükümlerine uygun olduğundan mahkemenin bu ıslahı da dikkate alarak, evlilik birliği içerisinde satın alınan taşınmazın satın alınma gününde ki tarafların gelir durumları, herbirinin kazandığı miktar, davalı kocanın evin iaşesini sağlama zorunluluğu ve dışardan bir katkı varsa bunun miktarını belirlemek için gerekli araştırmayı yaparak açıklanan ilkeler doğrultusunda katkı payını belirlemesi gerekirken bu konuda hiçbir araştırma ve inceleme yapmadan yazılı biçimde karar vermesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda yazılı nedenlerle, taraf vekillerinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüne, usul ve kanuna aykırı hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 24.5.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Kaynak : Corpus Arşiv

T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
Esas : 2006/11169
Karar : 2006/12117
Tarih : 31.10.2006

KARAR METNİ :
YARGITAY İLAMI
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 06.06.2001 ve 22.06.2001 tarihinde verilen dilekçeler ile katkı payına dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat istenmesi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 11.05.2006 tarihli hükmün Yargıtay'ca tetkiki davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, davalı kocasını dava ederek evlilik birliği içerisinde edinilen 12171 parsel s. taşınmazın birlikte alındığını ve üzerindeki binanın ortak katkıları ile yaptırıldığını ileri sürerek tapusunun iptali ile 1/2 payının adına tescilini istemiştir.
Birleştirilen davada ise, dava konusu taşınmaz ilk davanın açıldığı tarihte aynı tarih tapuda Dindar E....'e satıldığından, davacı bu satışın danışıklı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile 1/2 payın adına tescilini, bu istemi kabul edilmediği taktirde taşınmazın alımına katkı payının davalı kocası Muzaffer'den tahsilini istemiştir.
Yerel mahkemece davanın reddine dair verilen ilk hüküm Dairemizce, özetle "sair temyiz itirazların reddine, davaya konu taşınmazın arsa ve binaya ilişkin rayiç değer toplamının yarısı katkı payı istenmiş olmakla davacının bu istemi emek ve katkısının tazminen tahsili istemine ait olduğundan davacının bu istemi hakkında olumlu yada olumsuz bir karar verilmelidir." gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyularak davacının dava konusu taşınmazın alımına maddi katkısının kanıtlanamadığı, ev hanımı olduğu ve herhangi bir gelirinin bulunmadığı gerekçesi ile katkı payının ödetilmesi isteminin de reddine karar verilmiş; hükümü davacı temyiz etmiştir.
Dosya kapsamı ve bütün delillerden, evlilik birliğinin kurulmasından sonra davalı koca Muzaffer'in seyyar olarak kuruyemişçilik yaptığı, davacının ise ev hanımı olduğu ve evin sorumluluğunu üstlendiği anlaşılmaktadır. Davalı kocanın çalışarak ürettiği artı değeri hane gelirine kattığı gibi, davacı Fadiye'nin de kendi emek ve gücü ile ev işlerine katkı sağladığı açıktır. Davacı kadının başka bir işte çalışmadığı gerekçesi ile bu katkı ve emeğini gözardı edilerek evlilikten sonra edinilen dava konusu taşınmazın davacı kocanın geliri ile edinilerek üzerine bina yaptırıldığını kabul etmek hayatın olağan akışına uygun düşmez. Somut olayda, davacı eşin müşterek haneye bakımda ilgisizlik ve beceriksizliği ileri sürülmediğine, evlenme gününden itibaren geçen 25 senelik müşterek hayatta haneyi dışladığına ait bir tavrı da bildirilmediğine göre davaya konu taşınmazın alımında ve üzerindeki binanın yapılmasında davacı Fadiye'nin belirli bir oranda katkısının olduğu ortadadır. Mahkemece yapılacak iş; tarafların bu çalışma ve üretim biçimleri de dikkate alınarak dava konusu taşınmazın alımına ve üzerindeki binanın yapımına davacının katkı oranı yüzde olarak uzman bilirkişiye hesaplatmak, belirlenen bu katkı yüzdesi taşınmazın değerine oranlanmak suretiyle tazminat istemini hüküm altına almak olmalıdır. Bütün bu yönler gözardı edilerek tazminat isteminin reddine karar verilmesi doğru olmadığından karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle; davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istem halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 31.10.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.
Kaynak : Corpus Arşiv

T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
Esas : 2005/17772
Karar : 2006/3683
Tarih : 16.03.2006

KARAR METNİ :
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı sebeplerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içerisinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı, davalı ile 1986 gününde evlendiklerini, 23.12.2002 gününde boşanmalarına karar verildiğini, 1984 yılından beri M.'de teknisyen olarak çalıştığını, hafta sonu ve tatillerde taksi şoförlüğü yaptığını, davalının ev hanımı olduğunu, 5.000.000.000 TL'sini kendisinin koyup kalan 6.300.000.000 TL'sini davalının babasının karşılaması suretiyle 17.2.2000 gününde 11.300.000.000 TL'ye davalı üzerine kayıtlı evin alındığını, zaman içinde davalının babasına ödemeler yaptığını ileri sürerek fazlasının saklı tutarak dairenin yan payı olan 15.000.000.000 TL'nin faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dairenin tümünün babası tarafından alındığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporuna göre davalının katkı payının %32.6 olduğuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne, 10.432.000.000 TL'nin davalıdan faizi ile tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı davalı ile 1986 gününde evlendiklerini, 23.12.2002 gününde boşanmalarına karar verildiğini, 17.2.2000 gününde alınan taşınmazın yarı payının kendisine ilişkin olduğunu ileri sürerek 15.000.000.000 TL'nin tahsilini istemiş, davalı ise taşınmazın tümünün bedelinin babası tarafından karşılandığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Taraflar karı koca olup HUMK. 293/1 maddesi gereğince iddialarını tanıkla ispat edebilirler. Dosyadaki tanık beyanlarından davacının 17.2.2000 gününde 11.300.000.000 TL'ye satın aldığı dairenin 5.000.000.000 TL'sini davacının karşıladığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davacının satın alma gününde koyduğu 5.000.000.000'nin taşınmazın alımındaki katkı payı hesaplanıp, bu oran üzerinden dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinden davacı payına düşen miktara karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarda birinci bentte açıklanan sebeplerle davalının tüm, davacının diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan sebeplerle temyiz edilen kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istem halinde iadesine, 16.3.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak : Corpus Arşiv

T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
Esas : 2003/5396
Karar : 2003/11713
Tarih : 13.10.2003

KARAR METNİ :
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasındaki iptal davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı sebeplerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içerisinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı eşi Emine'nin ev hanımı olup, hiçbir geliri olmadığı durumda evlilik birliği içerisinde edinilen 4 no.lu dairenin davalı adına tescil edildiğini ve muvazaalı olarak sair davalı Mete'ye satış yapıldığını bildirerek, tapunun iptali ile 1/2 payının adına tesciline, mümkün olmazsa belirlenecek değerinden 1/2 katkı payının davalılardan müteselsilen ödetilmesini istemiştir.
Davalı, Emine anne ve babasından intikal eden miras hissesi ile bu evi aldığını ve davacının evi terk etmesi ile bakım ve iaşe için sair davalıya satmak zorunda kaldığını bildirmiş, sair davalı Mete'de muvazaa olmadığını bildirerek davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece taşınmazın 1/2 hisse bedeli 9.000.000.000 TL.nın davalı Emine'den tahsiline, tescil talebi ile davalı Mete hakkındaki davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre Davalı Emine'nin temyiz itirazının reddi gerekir.
2- Davalı Mete'nin temyiz itirazının incelenmesinde; mahkemece davalı Mete V.. hakkındaki davanın reddine karar verildiğine göre, reddedilen dava değeri üzerinden karar gününde yürürlükte olan 4.12.2001 günlü Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3. kısmına göre, hesaplanan 680.000.000 TL nisbi vekalet ücretinin takdiri gerekirken 83.500.000 TL vekalet ücreti takdiri usul ve kanuna aykırı olup, bozma nedenidir. Ne varki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması HUMK.nun 438/7. maddesi gereğidir.
SONUÇ: Yukarda 1. bentte açıklanan sebeplerle davalı Emine'nin temyiz itirazlarının reddine, 2. bent gereğince temyiz edilen kararın hüküm başlıklı bölümünün 5. paragrafındaki "83.500.000 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiline, davalı Mete V...'e verilmesine" ibarelerinin silinerek yerine "Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 680.000.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı Mete V...'e verilmesine" ibarelerinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş ve değiştirilmiş bu şekli ile ONANMASINA, peşin harcın onama harcından çıkartılmasıyla arta kalan 374.500.000 liranın temyiz edenden alınmasına, 13.10.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak : Corpus Arşiv

T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
Esas : 2002/8606
Karar : 2002/10771
Tarih : 17.10.2002

KARAR METNİ :
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı sebeplerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içerisinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı eşinin boşanma davası açtığını, evlilik birliği sırasında kendi parası ile satın aldığı iki daireyi davalının "aramızda fark mı var" sözü üzerine eşi adına tescil ettirdiğini, bu taşınmazların alımı sırasında, yurt dışındaki 30 senelik birikimini verdiğini, davalının ev hanımı olup taşınmaz alabilecek bir geliri de olmadığını ileri sürerek, taşınmazların tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı taktirde dava tarihindeki sürüm değerlerinin kanuni faizi ile birlikte davalıdan alınmasını istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacının tapu iptal ve tescil isteği yerinde bulunmadığından reddine, taşınmaz bedeli 7.000.000.000 TL.nin dava gününden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı ev kadını olup, dava konusu taşınmazların edinilmesinde herhangi bir katkı payının olmadığı, dosyadaki delil ve belgelerden anlaşılmaktadır. Davacı, kendi kazandığı para ve birikimleri ile dava konusu taşınmazları satın aldığını, evli olmaları sebebiyle tapu kayıtlarını, davalı eşi adına tescil ettirdiğini açıklamak suretiyle taşınmazların tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı taktirde bedelinin ödetilmesini istemiştir. Davalı, davacı ile olan evliliklerinden 20 ve 29 yaşlarında iki evlatları olduğunu, ev kadını olarak onları bakıp büyüttüğünü, davacı eşinin bu sebeple dava konusu taşınmazları kendisine hibe ettiğini, hibeden rücu şartlarının gerçekleşmediğini savunarak davanın reddini dilemiştir. Dava konusu taşınmazların iktisabında, davalı eşin hiçbir katkısının bulunmadığı belirtildiği halde, bu taşınmazların davalı adına tescil ettirilmiş olmasının hibe olarak kabulü gerekir. Davacının ileri sürüş iddiası gözetildiğinde, BK. 245. maddesinde açıklanan hibeden rücu koşullarının oluşmadığı da açık ve belirgindir. Mahkemece bu olgular karşısında davanın reddi gerekirken, aksi yazılı düşüncelerle davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır. Bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan sebeple temyiz edilen kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istem halinde iadesine, 17.10.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak : Corpus Arşiv
Old 01-04-2008, 13:13   #9
Avsibel

 
Varsayılan

Değerli vakitlerini ayıran meslektaşlarıma çok teşekkür ederim.SAYGILARIMLA
Old 01-04-2008, 13:22   #10
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2003/2-103
Karar: 2003/91
Karar Tarihi: 19.02.2003

ÖZET: Tanık beyanlarına ve ülkemizde genel geçerli toplumsal alışkanlıklara göre, davacının eşine ait dükkanda, dondurma ve pasta imalathanesinde çalıştığı, evlilik birliğinin devamı sürecinde alınacak mallardan ileride kendisinin ve çocuklarının istifade edeceği düşüncesiyle davalı eşine maddi katkıda bulunduğu, ancak alınan taşınmazların davalı üzerine kaydedildiği anlaşılmaktadır. O halde, davacının taşınmazların alımında katkıda bulunduğu böylece belirlendikten sonra, dava tarihi esas alınarak saptanan davalı payına düşen taşınmaz payından 1/2 bedelinin dava ve birleştirilen ek davada istenen miktarla sınırlı olarak davanın kabulüne karar verilmesi yasa ve usule uygundur.

(743 S. K. m. 151)

Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;

Selçuk Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 15.10.2001 gün ve 375-318 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 28.1.2002 gün ve 2001/17675-2002/578 sayılı ilamı ile;

(... Mahkemenin kabulünün aksine taşınmazın davalı üzerine kayıtlı olduğu kadının sürekli olarak pastane ve dondurma işinde çalışıp pasta ve dondurma imal ettiği dosyadaki delillerle sabittir. Bu hal Medeni Kanunun 153.maddesi kapsamından değerlendirilemez.Bu yönler gözetilmeden davanın reddine doğru değildir..)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmistir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü;

Dava, evlilik birliği içinde alınan taşınmaza katkı nedeniyle tazminat davasından ibarettir.

Dava, evlilik birliği içinde kendisinin de kocası ile birlikte aynı işyerinde sürekli çalıştığını, bütün ziynet eşyalarını da kocasına vererek dava konusu gayrimenkullerin alımında ortak tasarrufta bulunduklarını belirterek, davalı eski eşine ait tapudaki payın 1/2'sinin katkı payı bedeli olarak kendisine ödenmesini istemiştir.

Davalı ise, davacının evlilik birliği içinde iki çocuk doğurduğunu, hamilelik ve doğum dönemleri dikkate alındığında davacı kadının sürekli çalışmasının söz konusu olmadığını, davacının kocasının işyerine yemek getirme ve bu müddet içinde iş ile ilgilenmesinin sürekli çalışma olarak değerlendirilemeyeceğini, öte yandan davacının ziynet eşyalarını giderken götürdüğünü, dükkanların alımında bu yönde bir katkısının olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Yerel mahkemenin yanlar arasında dükkanda elde edilecek kazancın ortak olduğu konusunda bir anlaşmanın ispatlanamadığı, kadının gücü yettiği kadar kocasına yardım etmekle yükümlü olduğu kocasına ait dükkanda çalışmış olmasının,aralarında ortaklık bulunduğunun delili olamayacağa ziynet eşyalarının ise verildiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin olarak kurduğu hüküm, Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle ve davacı kadının sürekli olarak pastane ve dondurma işinde çalışıp pasta ve dondurma işinde imal ettiğinin dosyadaki delillere göre sabit olduğu belirtilerek bozulmuştur.

Uyuşmazlık, kadının kocasına ait işyerinde sürekli olarak nitelendirilebilecek bir çalışmasının olup olmadığı ve bu çalışmasının 743 sayılı Medeni Yasanın 151.maddesi kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Olay tarihinde yürürlükte olan 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 151/3.maddesinde "Karı koca birbirlerine sadakat ve müzaharetle mükelleftir" demektedir.

Mahkemede dinlenen davacı tanıklarından, Üzeyir tarafların evli oldukları dönemde davacının, davalıya ait dükkanda çalıştığını, tanık Türkan, davalının davacıya ait dükkanda önce ayak işlerini yaparak çalışmaya başladığını, daha sonra ise imalat ve satış bölümlerinde çalıştığını, hamilelik ve doğum sonrası dönemlerde. de çalıştığını davacının evlenirken birçok takısı olduğunu, boşandıktan sonra bu takıların kalmadığını, dükkanların alımında bu altınları vererek katkıda bulunduğunu, tanık Gülcan Vatansever ise; davacının, pastanenin imalat bölümünde durduğunu, yanlarına gittiğinde çalışmasını engellememek için fazla kalamadığını, davacının altınlarının dükkan alımında kullanıldığını ifade etmişlerdir.

Davalı tanıkları ise; davacıyı direkt ve devamlı çalışırken görmediklerini, zaman zaman esine yemek getirdiğini, bazen bulaşıkları yıkadığını ifade etmişlerdir.

Davacı tanıklarının ayrıntılı yer ve zaman göstererek davacı kadının çalıştığı yönündeki beyanları ve bir kısım davalı tanıklarının da kısmen bunu teyit yönündeki beyanları birlikte değerlendirildiğinde, olayların olağan akışı ve olağan yaşam deneyimlerine göre davacı kadının davalıya ait iş yerinde evlendikten sonra doğum öncesi ve sonrası dönemlerde imkanı elverdiği ölçüde çalıştığı sabit kabul edilmelidir.

Bu nedenle aksi yöndeki tanık beyanlarına değer verilemez.

Somut olayda, taraflar 1987 yılında evlenmişler,bu evlilikten 1998 yılında ilk 1991-yılında ikinci çocukları dünyaya gelmiştir. Taraflar 2000 yılında Selçuk Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/220 E. ve 2000/143 K. sayılı ilamı ile boşanmışlardır. Mevcut duruma göre; 12-13 yıl evli kalmışlar, bu evlilik birliğinin devamı sırasında 2.1.1991 tarihinde Marmara Ereğli' sindeki dükkanın 1/3 payı, 3.7.1995 tarihinde İzmir Konaktaki dükkanın 1/4 payı tapuda davalı üzerine olacak biçimde satın alınmıştır.

Yukarıda irdelenen tanık beyanlarına ve ülkemizde genel geçerli toplumsal alışkanlıklara göre, davacının eşine ait dükkanda, dondurma ve pasta imalathanesinde çalıştığı, evlilik birliğinin devamı sürecinde alınacak mallardan ileride kendisinin ve çocuklarının istifade edeceği düşüncesiyle davalı eşine maddi katkıda bulunduğu, ancak alınan taşınmazların davalı üzerine kaydedildiği anlaşılmaktadır.

O halde, davacının taşınmazların alımında katkıda bulunduğu böylece belirlendikten sonra, dava tarihi esas alınarak saptanan davalı payına düşen taşınmaz payından 1/2 bedelinin dava ve birleştirilen ek davada istenen miktarla sınırlı olarak davanın kabulüne karar verilmesi yönündeki bozma ilamına uyulmak gerekirken aksi düşüncelerle direnilmesi yerinde olmamıştır. direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının, yukarıda ve Özel Dairenin bozma ilamında açıklanan nedenlerle HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 19.02.2003 gününde, oybirliği ile karar verildi.

Birinci Başkanvekili 20.H.D.Bşk. 15.H.D.Bşk. 3.H.D.Bşk.
İhsan DEMİRKIRAN F. Atbaşoğlu Y.Akman N.Yavuz
Old 01-04-2008, 19:08   #11
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Merhaba

Aktarılan Yargıtay Kararlarının ortak tarafı 2002 öncesi için kadının ev içi emeğinin bir karşılığının olmadığıdır.

Kadın eşine ait işyerinde çalışmışsa,bunun ekonomik karşılığı vardır,

Kadın evin yapımı aşamasında inşaatta çalışmışsa bunun ekonomik bir karşılığı vardır,

Takılarınının değerini malvarlığı içine katmışsa bunun da ekonomik karşılığı vardır,

Ama evde yapılan işler için emek bedavadır.

Kadın çalışsaydı ve ev işleri için maaşının tamamını bir işçiye vererek bu işleri yaptırmış olsaydı,kazanmış olduğu maaş katkı sayılacaktı,

Kadın çalışmayıp aynı işleri yapınca herhangi bir katkısı olmadığı varsayılıyor.

Kısacası karşılığında ücret alınabilen işler katkı sayılıyor.

2002 Öncesi için ev içi emek bedava olduğu için katkı sayılmıyor.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi,Boşanma Davası,Katkı Payı ve Tasfiye Av.Ali Osman Özdilek Aile Hukuku Çalışma Grubu 56 29-03-2017 02:38
Katkı Payı Alacağında Zamanaşımı Av.Sever Köz Aile Hukuku Çalışma Grubu 23 29-05-2013 12:39
katkı payı davasıne zaman açılabilir? Av. Balkan Tunalı Aile Hukuku Çalışma Grubu 9 29-06-2012 12:11
Yargı katkı payı yasa tasarısı süleyman zengin Hukuk Sohbetleri 10 23-12-2008 13:30


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06682301 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.