Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

inşaat sözleşmesinde sabit fiyat şartı , fiyat artışı talebini engellermi?

Yanıt
Old 03-11-2006, 15:59   #1
Av.vehbikoc

 
Varsayılan inşaat sözleşmesinde sabit fiyat şartı , fiyat artışı talebini engellermi?

Değerli Meslektaşlar,
Bir inşaat sözleşmesinde''Birim fiyatlar ,Sözleşme süresi boyunca sabit olup,Yüklenici (Müteahhit) hiçbir nedenle fiyat artışı talebinde buluna-
maz'' hükmü var.Ancak iş sürecinde inşaat malzeme fiyatları(son dö-
nemlerdeki inşaat sektöründeki anormal canlanma nedeniyle) son derece fahiş şekilde artmıştır.(%33 ila %76 oranlarında)
Bu durumda yüklenici,işverenden ,sözleşmedeki sabit fiyat şartına rağmen(hiç bir şekilde artırılamaz şartına rağmen) fiyat artışı talebinde
bulunabilirmi? Yargıtay içt.veya bilginiz varsa rica ediyorum.
Old 03-11-2006, 16:18   #2
erdal7

 
Varsayılan

Sayın Vehbi bey .

Müteahit bairetli tacir gibi hareket etmek zorundadır. Götürü bedelli işlerde bk 365 maddedeki istisna haricinde fiyat farkı talepleri dinlenmez. BK 365 in şerhlerine ve Yargıtay kararlarına bakmakta fayda var.

Saygılarımı sunuyorum. Av. Erdal
Old 03-11-2006, 16:40   #3
Av.vehbikoc

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım Erdal Bey.İlginize teşekkür ederim.Saygılarımla.
Av.Vehbi Koç
Old 04-11-2006, 15:15   #4
medenikal

 
Varsayılan

T.C
Y A R G I T A Y
Onüçüncü Hukuk Dairesi
E. 1994/6791
K. 1994/9014
T. 24.10.1994
Taraflar arasındaki uyarlama davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda
yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün
süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi,
gereği konuşuldu:
Davacı, davalının maliki bulunduğu taşınmazı 5.1.1993 tarihinde aylık net 3000
Amerikan Doları'na kiraladığını, kira parasının sözleşmenin kurulduğu tarihte
Türk Parası karşılığının 26.106.000 TL. iken, yaşanan ekonomik kriz ve alınan
devalüasyon kararlarıyla Dolar'ın 40.000 TL.sına kadar yükseldiğini, o
nedenle 120.000.000 TL. kira parası ödemek zorunda kaldığından, sözleşmenin
ifasının çekilmez ve katlanılmaz hale geldiğini, işlem temelinin çöktüğünü
öne sürerek, sözleşmenin yeni hal ve koşullara uyarlanmasını istemiştir.
Davalı, asıl olan sözleşmeye bağlılık ve sadakat olduğunu, serbest irade ile
kira parasının Amerikan Doları üzerinden ödenmesinin taraflarca
kararlaştırıldığını, Dolar'ın değerinde de bir değişiklik olmadığını
savunmuş, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa - Pacta Sund Servanda) ve sözleşme
serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre; sözleşme yapıldığı
andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu
için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile
değişmiş olsa bile borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Yeri
gelmişken hemen belirtelim ki, sözleşme serbestliği ilkesi tarafların
birbirleri karşısında eşit hak sahibi olarak bulunmalarını gerektirir.
Gerçekte de, sözleşmeye bağlılık ilkesi; hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük
kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini
oluşturmaktadır. Ancak, bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle
sınırlandırılmıştır.
Sözleşmenin yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge
sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri
aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye
bağlılık ile sözleşme adaleti ilkeleri arasında bir çelişki hasıl olur ve
artık bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif
hüsnüniyet, (MK. md. 4, 2) kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir.
Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus - beklenmeyen hal şartı -
sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye
çalışılmaktadır.
Tarafların iradelerini etkileyip sözleşme yapmalarına neden olan şartlar daha
sonra önemli surette, çarpıcı, adaletsizliğe yol açan olayların gerçekleşmesi
ile değişmişse taraflar artık o akitle bağlı tutulmazlar. Değişen bu koşullar
karşısında Medeni Yasanın 2. maddesinden yararlanılarak sözleşmenin yeniden
düzenlenmesi imkanı hasıl olur.
Sözleşmenin edimler arasındaki dengeyi bozan olağanüstü hallere; harp, ülkeyi
sarsan ekonomik krizler, enflasyon grafiğindeki aşırı yükselmeler, şok
devalüasyon, para değerinin önemli ölçüde düşmesi gibi; sözleşmeye bağlılığın
beklenemeyeceği durumlar örnek olarak gösterilebilir.
Karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin olağanüstü değişmeler
yüzünden altüst olması, borcun ifasını güçlendirmesi durumunda "İŞLEM
TEMELİNİN ÇÖKMESİ" gündeme gelir. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın
verilerine göre, alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu
yararına onun tamanen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar
verebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar.
Sözleşmenin yeni durumlara uyarlaması yapılırken önce sözleşmede, daha sonra
kanunda bu hususta intibak hükümlerinin bulunup bulunmadığına bakılır.
Sözleşmede ve kanunda hüküm bulunmadığı takdirde sözleşmenin değişen hal ve
şartlara uydurulmasının gerekip gerekmeyeceği incelenir. Bazen de sözleşmede
olumlu ve olumsuz intibak kaydı bulunmakla beraber, bu kayda dayanarak
sözleşmenin kayıtla birlikte aynen uygulanmasını talep etmek MK. m. 2/2 hükmü
anlamında hakkın kötüye kullanılması manasına gelebilir.
Böyle bir durumda, sözleşmedeki intibak kaydına rağmen edimler arasında aşırı
bir nisbetsizlik çıkmışsa uyarlama yine yapılmalıdır. İşlem temelinin
çöküşüne ilişkin uyuşmazlıkların giderilmesinde kaynak olarak Medeni Yasanın
1, 2 ve 4. maddelerinden yararlanılacaktır. İşlem temelinin çöktüğünün
dikkate alınması dürüstlük kuralının gereğidir. Diğer bir anlatımla, durumun
değişmesi halinde sözleşmede ısrar etmek dürüstlük kuralına aykırı bir tutum
olur. Değişen durumların sözleşmede kendiliğinden bulunan sözleşme adaletini
bozması halinde, taraflar bu haller için bir tedbir almadıklarından,
sözleşmede bir boşluk vardır. Bu boşluk sözleşmenin anlamına ve taraf
iradelerine önem verilerek yorum yolu ile ve dürüstlük kuralına uygun olarak
doldurulur (MK. m. 1). Bu yönteme sözleşmenin yorum yoluyla düzeltilmesi veya
değişen hal ve şartlara uyarlanması denilir. Uyarlama daha çok ve önemli
ölçüde uzun ve sürekli borç ilişkilerinde sözkonusu olur.
Her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün
değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan "irade özgürlüğü"
sözleşme serbestisi "ve sözleşmeye bağlılık" ilkelerinden sapma tehlikesi
ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesi istisnai tali (ikinci derecede)
yardımcı niteliktedir. Uyarlamanın anlatılan hukuki tanımından sonra şimdi,
sözleşmeye müdahale için, gerekli olan esaslara değinelim: Sözleşme
kurulduktan sonra onun ifası sırasında ortaya çıkan olaylar olağanüstü ve
objektif nitelikte olmalıdır. Az yukarıda örneklenen olaylarda olduğu gibi...
Yine değişen hal ve şartlar nedeni ile tarafların yüklendikleri edimler
arasındaki dengenin aşırı ölçüde bozulmuş olması şarttır. Uyarlama isteyen
davacı fevkalade hal ve şartların çıkmasına kendi kusuru ile sebebiyet
vermemelidir. Değişen hal ve şartlar taraflarca önceden öngörülebilir,
beklenebilir, olağan ve hesaba katılabilen nitelikte olmamalı veya olaylar,
öngörülebilir olmakla beraber bunların sözleşmeye etkileri kapsam ve biçim
bakımından bu derece tahmin edilmemelidir (Bkz., Doç. Dr. İbrahim Kaplan,
Hakimin Sözleşmeye Müdahalesi, Ankara-1987, Sh. 152 vd.; Hatemi / Serozan /
Arpacı, Borçlar Hukuku Özel Bölüm, İstanbul-1992, Sh. 186 vd.).
Tarafların dövize endeksli kira sözleşmesi yapmalarındaki gerçek ve ortak
amaçlarının saptanması uyuşmazlığın çözümünde önem kazanmaktadır.
Yurdumuzda eşya fiyatlarının her geçen gün şaşırtıcı ve beklenilenin üstünde
yükselmeler gösterdiği çok açıktır. Memleketin bu hususta yerleşmiş ekonomik
durumu bireylerin yaşamını ağırlaştırarak huzursuzluk kaynağı olmaktadır.
İşte bu açık olgu karşısında; kiralayan mal sahiplerinin enflasyonun
rizikolarından korunmak amacıyla dövize endeksli kira sözleşmeleri
düzeledikleri, kiracıların da bunu kabul zorunda kaldıkları yaşanan bir
gerçektir. Demek ki, dövize endeksli kira sözleşmelerinin kurulmasında
tarafların gerçek ve ortak amaçları, sırf zaman zaman yükselen enflasyonun
olumsuz etkilerinden kiralayanı korumak ve güvence altına almak iradesinden
kaynaklandığının kabulü zorunludur (MK. m. 2/1; BK. m. 18). O nedenle;
sözleşmenin in'ikadı anında ileride ekonominin aniden bozulacağını, Hükümetçe
de bir dizi kararlar alınacağını tarafların tahmin edip, bunun olumsuz
sonuçlarına yalnız kiracının peşinen katlanacağını kararlaştırdıkları
şeklinde bir yoruma gidilmesi mümkün değildir. Kaldı ki; işlem temelini
altüst edecek, çökertecek edimin
Old 04-11-2006, 15:18   #5
medenikal

 
Varsayılan

T.C.
Y A R G I T A Y
Onüçüncü Hukuk Dairesi
E. 1990/5697
K. 1990/8708
T. 14.12.1990
Taraflar arasındaki kira tesbiti davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda
yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün
süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi,
gereği düşünüldü:
Davacı, dava dilekçesinde kira sözleşmesindeki edim ve karşı edim oranında
sonradan çıkan ekonomik koşullar dolayısıyla esaslı fark meydana geldiğini,
ekonomik şartlarda ağır enflasyon, para değerinin önemli ölçüde düşmesi
nedenleriyle meydana gelen olağanüstü değişiklikler altında yeni başlayacak
1.6.1990 dönemi için aylık kira bedelinin 3.000.000 TL. olarak tayin ve
tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, kira parasının açılacak kira tesbiti davası ile tesbit
edilebileceği kabul edilmiş, davanın reddine karar verilmiştir.
Dava dilekçesinde sıralanan olgunların hukuki açıdan nitelenmesi ve
uygulanacak şartların aranıp bulunması görevi doğrudan hakime yükletilmiştir
(HUMK. m. 76).
Dava dilekçesinde, açıkça enflasyon ve rayiç kira bedellerine göre kira
şartının değiştirilmesi ve böylece sözleşmenin yeni duruma uydurulması
istenmiştir.
Taraflar arasındaki kira sözleşmesi 1.6.1984 başlangıç tarihli olup ve 10 yıl
sürelidir. Uzun süreli bu akitte, karşısında beklenmeyen durumun sözleşmeye
etkisi üzerinde yeterince durulmalı ve konu ana çizgileriyle de olsa açıklığa
kavuşturulmalıdır.
Sözleşme hukukunda egemen olan ve Türk Hukukunda kabul edilen kural,
"sözleşmeye bağlılık kuralıdır". Pacta Sunt Servanda" adı ile anılan bu
kurala göre sözleşme yerine getirilmelidir. Şartlar taraflardan biri,
özellikle borçlu için sonradan ağırlaşmış olsa bile, bu kimse borcunu yerine
getirmelidir. Şu da varki bu kuralın tam olarak uygulanması bazı durumlarda
hakkaniyet kurallarına ve adalet duygularına ters düşen sonuçları
doğurabilir. Taraflar karşılıklı çıkarlarını sözleşmeyle düzenlemişlerdir.
Gel gelelim bir süre sonra önceden görülmeyen (kestirilemeyen) nedenlerle
şartların olağanüstü değişmesi yönünden, yanlardan birinin (borçlunun) durumu
katlanılamayacak ölçüde ağırlaşabilir ve bununla da sözleşme ile kurulmuş
olan denge bir taraf aleyhine büyük ölçüde bozulmuş olabilir. Sözleşmedeki
dengeyi bozan olağanüstü durumlara harp, ekonomik krizler, para değerinin
düşürülmesi, aşırı enflasyon örnek gösterilebilir (Bkz. Asis. M. Enis Sarıal,
Beklenmeyen Halin Sözleşmeye Etkisi, Yargı Dergisi, 1980, Sayı: 47, Sh. 24).
Yurdumuz genelinde de hüküm süren ekonomik şartlar enflas-yonist tutum
dolayısıyla kira miktarlarının her yıl artırıldığı bir gerçektir.
Borç ilişkisinin kurulmasından sonra borçlunun kusuru olmaksızın edim (borç)
imkansızlaşmışsa bu durumda borç sona erer (BK. m. 117). Oysa borçlu yönünden
edimin yerine getirilmesinin (ifasının) aşırı ölçüde güçleşmesi 117. maddenin
kapsamı dışında kalır. Aşırı güçlük ifa imkansızlığıyla karıştırılmamalıdır.
Sözleşmenin para ile ilgili şartlarını edim ve karşı edim arasındaki oranı
esaslı ölçüde sarsan olağanüstü olaylara, beklenmeyen olaylar denir.
Beklenmeyen olaylar sözleşmenin akçalı şartlarını alt üst eden olağanüstü,
sezilemeyen, kusur dışı gerçek olaylardır. Bu olaylar karşısında kalan borçlu
sözleşmenin metnine değil, ne varki kendi borcuna bir sınır çizen adalet,
iyiniyet kurallarına dayanmak gerektiğini ileri sürer. Beklenmeyen olaylar
borcun ifasını esaslıca güçleştiren nedenlerdir. İmkansızlık denen durumlarda
ise edimin yerine getirilmemesi söz konusu olmaktadır. Tekrarlayarak ve
önemle vurgulayalım ki imkansızlık ile beklenmeyen durum kavramlarını
birbirine karıştırmamak gerekir (Bkz. Saral, age., Sh: 26).
Hukukumuzda, önceden görülmeyen değişikliklerin borçlunun borcunu yerine
getirmesini olağanüstü güçleştirmesi karşısında sözleşmenin yeniden gözden
geçirilmesi hakkında genel bir hüküm yoktur. Yalnızca bazı sözleşmelere
ilişkin özel hükümlere yer verilmiştir (Örneğin, BK. m. 82, 264, 282, 286,
344, 365/2, 517/1, 535/7). O nedenle, gerek sözleşmede ve gerekse kanunda,
hukuki ilişkinin yeni duruma ayarlanmasını ya da sona erdirilmesini öngören
bir hüküm bulunmaması durumunda nasıl bir çözüme ulaşılacağı sorusuna bir
cevap bulunmalıdır.
Alman ve İsviçre Hukuk Doktrinlerinde hakim olan "işlem temelinin çökmesi ya
da sarsılması" görüşünün dayandığı değiş-tokuş sözleşmelerinde edimler arası
denge görüşü uyarınca, daha sonra ortaya çıkan ve zorlu neden niteliğinde
bulunmayan olağanüstü durumlarda tarafların edimleri arasındaki denge önemli
ölçüde sarsılırsa, hakim MK. m. 1 ve 2 çerçevesinde ya sözleşmeyi çözer, ya
da değişen durumlara uyarlar. Çözme ve uyarlama konusu taraflarca sözleşmede
öngörülmüş ya da kanunda özel bir kuralla düzenlenmiş ise bu ihtimalde hakim,
sözleşme ya da kanun hükmünü gözetip ve uygular. İşlem temelinin çökmesi
görüşü MK. m. 2'de kay-nağını bulan doğruluk ve dürüstlük kuralına
dayanmaktadır. Acaba taraflardan biri BK. m. 264 dışındaki bir yolla
sözleşmenin çözülmesini ya da yeni durumlara uyarlanmasını isteyebilir mi
sorusuna bir cevap bulmak gerekir. Anılan bu kanun hükmü, işlem temelinin
çökmesi ilkesinin özel bir uygulama durumu olduğu için, BK. m. 264 dışında
işlem temelinin çökmesi nedeniyle kira sözleşmesinin çözülmesi söz konusu
olamaz. Ne varki taraflar, değişen durumlara göre, edimler arasındaki
dengenin yeniden kurulması ve böylece edimler arasındaki dengenin sağlanması
yönünden talepte bulunabilirler (Bkz. Haymond Glaude, in Schwizerisches
Privstrecht, VII/1. Sazel und Stutgart 1977, Sh. 251; Lerens Kurl, Learbuch
des Schufdrechts. Bend I. Allegemenier Teil 12. Auflage München 1979 Sh. 267,
270 vd.; Emmerich Volker, Des Decht Derleistungestörungen München 1978, Sh.
205 vd.; Alman İmparatorluk Mahkemesi (RGZ) 99, 258 (260 vd)".
Özetlersek, ekonomik şartlarda, aşırı enflasyon, para değerinin büyük ölçüde
düşmesi vs. nedenlerle meydana gelen olağanüstü değişiklik ve dolayısıyle
güçlükler, edimin olduğu gibi yerine getirilmesini borçludan beklenemez
duruma getirmişse, doğruluk ve dürüstlük kuralları gözönünde tutularak,
"işlem temelinin çökmesi ya da sarsılması" ilkesi uyarınca sözleşme yeni
durumlara uydurulmalıdır. Değişen durumlarda sözleşmede ve kanunda bir hüküm
yoksa MK. m. 1 ve 2 gereğince hakim sözleşmeye elatarak, sözleşmeyi yeni
durumlara uydurmalıdır (Bkz. Prof. Dr. Fikret Eren, Sözleşmeden Doğan
Sorumluluğun Şartları ve Sonuçları "teksir", Yıl: 1979/1980, Sh. 26/a-27, Not
13). Öyle ki değişen durum ve şartlar sonucu bozulan ekonomik dengenin
objektif olarak yeniden dengelenebilmesinde hakim MK. m. 4'ün kendisine
tanıdığı takdir yetkisinin sınırları içinde kalarak en iyi çözümü bulmaya
yönelik bir karar vermelidir (Bkz., Sarıal age., 1980, Sayı: 48, Sh: 28).
Ayrıca şu yönlerede değinmekte fayda vardır. Sözleşmenin yeniden gözden
geçirilmesi tam iki taraflı (karşılıklı) sözleşmeler yönünden işlerlik
kazanabilir.
Öte yandan, MK. m. 2'nin ve onun sonucu olan işlem temelinin çökmesi
kavramının uygulanabilmesi için sonradan meydana gelen değişikliklerin
önceden tahmin edilememiş olması gerekir (Prof. Dr. İsmet Sungurbey, Medeni
Hukuk Sorunları, C: II, Yıl: 1979, Sh. 130 ayrıca bkz., age., Sh. 131)
Sonuç olarak belirtelim ki sözleşmenin yeniden gözden geçirilmesi için önceden
görülmeyen, borçlunun şahsi ve işletmesi dışında meydana gelen bir olayın
sebep olduğu değişiklikler yüzünden sözleşmedeki ekonomik (çıkar) denge
bozulmuş ve sözleşmenin yanlarından birine yükletilmesi gereken tehlike
(riziko) sını
Old 04-11-2006, 18:54   #6
terazinin kefesi

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım size bomba gibi bir Yargıtay kararı gönderiyorum.Ama elinizde patlamaması için lütfen muhalefet şerhini dikkatli okuyunuz.
Y A R G I T A Y
HD.15
E. 1983 / 709
K. 1983 / 1855
T. 27.06.1983

TİCARİ İŞLETME/ TACİR OLMA-TİCARET ÜNVANI-İŞLETME

6762 / TTK. - 14.

HER TACİR, TİCARi İŞLETMESİNE İLİŞKİN İŞLERDE, BASİRETLİ BİR İŞ ADAMI GİBİ
DAVRANMAK ZORUNDADIR. YAPILACAK ŞEY, TAHMİN EDİLENDEN FAZLA ÇALIŞMA VE GİDERE
YOL AÇSA DA, MÜTEAHHİT BEDELİN ARTTIRILMASINI İSTEYEMEZ.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın Ankara Asliye 3. Ticaret Mahkemesince
görülerek taraflar arasında kurulan 28.5.1979 gün ve 831-832 sayılı
sözleşmelerin 8/2574 sayılı kararname hükümlerine göre feshine dair verilen
10.9.1982 tarih ve 404/10484 sayılı hükmün temyizen tetkiki taraflar
avukatlarınca istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği
anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : 28.5.1979 gün 831 ve 832 sayılı sözleşmelerin 8/2574 sayılı
kararname hükümlerine göre feshine (tasfiyesine), toplam 550.000'lik teminat
mektupları için 506 sayılı kanunun 83. maddesindeki koşullar yerine getirilmesi
halinde davacıya iadesine dair karar esastan davalı T.C.D.D. Genel Müdürlüğü
tarafından, gerekçe yönünden de davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1 - Dava, 8/2574 sayılı kararnameye dayanılarak sözleşmenin feshi ve
495.000 + 55.000 = 550.000 lira tutarındaki teminat mektubunun iadesine
ilişkindir. Davacı müteahhit 28.5.1977 tarih 93108-831 ve 28.5.1979 tarih
93108-832 sayılı sözleşmelerle toplam 900+100=1000 ton KREOZOT (katran yağı)
teslimini sipariş listesinde yazılı niteliği, miktarı, teknik ve özel
koşulları, ambalaj şekli ve teslim süresi kayıtlı ve karşılarında yazılı
FİATLARLA teslim etmeyi kabul ve yüklenmiştir.
18.3.1981 tarih 8/2574 sayılı kararnamenin C- TANIMLAR bölümünde izah
edildiği üzere "İŞ" tanımı kapsamına girenlerin dışında olmak üzere, bir
maddenin şekil özellik (fiziksel veya kimyasal) veya bileşiminin makine, cihaz,
tezgah, alet ve diğer vasıta ve kuvvetlerin yardımiyle veya sadece el emeği ile
kısmen veya tamamen değiştirmek suretiyle imal edilen madde "SANAYİ
MAMÜLÜ"nu, yapılan iş "İMALAT SANAYİ" işidir. Kararnamenin 7/h maddesi de
"İdarelerin gerekli göreceği işlerde bu kararnamenin (1.14) maddesini kısmen
veya tamamen uygulayıp uygulamamakta yetkili" kılmıştır. Kararnamenin 8.2.1.
maddesi ancak 8. maddenin başlığında da açıklandığı üzere "iş durumuna göre
uygulama" alanı olan konularda uyulması gerekli esasları ihtiva etmektedir.
Kararnamenin 1.14 maddesindeki imalat sanayi ile ilgili imalat, teminat ve
montaj işlerinde kararnamenin kısmen veya tamamen uygulanıp uygulanmıyacağı
mutlak surette idarenin takdirine bırakıldığından davacının 8/2574 sayılı
kararnameye istinatla sözü edilen 28.5.1979 tarih 831-632 sayılı sözleşmeleri
fesih (tasfiye) isteğini kabule davalı idere mecbur değildir. Özellikle
kararnamede imalat sanayi ile ilgili imalat, tesis ve montaj işleri ile Milli
Savunma Bakanlığına ait işlerde istisai hükümler getirildiğinde şüphe ve
tereddüt yoktur.
Mahkemenin "... İdarenin takdirine bırakılan hallerde de idare sebrest
değildir. Objektif iyiniyet kurallarına aykırıdır" düşüncesiyle davayı kabul
etmesi yanlıştır.
2 - 29.5.1979 gün 93108-831 ve 29.5.1979 gün 93108-832 sayılı sözleşmelerin
GENEL HÜKÜMLER başlıklı 1/a-3 ve 4 maddelerinde "... gerçek
yüklenimlerin bütün ayrıntılarını ve saptanan fiatları tam anlamış olarak kabul
ve onayladığını ve bunlara herhangi bir nedenle karşı çıkmak veya bu sözleşmede
yazılı fiatların yükseltilmesini istemekten vazgeçtiğini bildirmiş.. fiatların
ve nakliye ücretlerinin yükselmesi gibi nedenlere dayanarak fazla para
verilmesi veya teslim süresinin uzatılması isteminde bulunmamayı" davacı
müteahhit kabul etmiştir.
3 - 28.5.1979 tarihinde imzalanan ve uzatılan sürelere rağmen kreczot
teslimini yerine getirmeyen davacının kreczot teslim süresinin 11.4.1980'den
14.8.1980 tarihine kadar uzatıldığında, ve 13.12.1979 tarihinde 38.250 Ton
kreczot teslim edildiğinde taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur.
Davacı şirket 28.4.1980 tarih E 6.15.213 sayılı yazısında "Akaryakıt
sorununun çözüme kavuştuğunu, motorin temininde bir güçlükle
karşılaşılmadığını.. teslim edilecek kreczotun Türkiye Demir Çelik resmi
fiatının % 34 altında olacağını, Mayıs ayı içinde gerek bakımı yapılan eski
ünitede, gerekse montajı tamamlanacak olan yeni ünitede üretime geçilip
teslimata derhal başlanacağını" bildirdiği halde sözleşmede ve eklerdeki
evsafta kreczot teslim edemiyen davacı şirkete 8.10.1980 tarihli 93108-831,
93108-983/50266 sayılı yazı ile sözleşme hükümlerinin yerine getirilmemesinden
dolayı sözleşmenin feshedileceği ihtar edilmiş ve sözleşmeleri de
feshedilmiştir.
Davacı şirket süresinde kreczot teslim edemediği gibi sözleşmelerin 1/a -
3 ve 4 maddelerine aykırı olarak 8/505 sayılı kararnememin uygulanmasını da
istemiş, bu isteğinin reddi üzerine de 13.4.1981 gün R 5/16/299 sayılı yazı ile
de 8/2574 sayılı kararname hükümleri dahilinde fiat farkı tesbitinin
yapılmasını ya da sözleşmenin feshi talebinde bulunmuştur.
Yukarıda işaret edildiği üzere uzatılan süre içinde dahi krezot teslimini
gerçekleştiremiyen davacının sonradan çıkan 8/2574 sayılı kararnameye dayanarak
bir istekte bulunması mümkün değildir. Mahkemenin aksine olan
kabulünde isabet yoktur.
4 - Ticari işletmesinin icabı olarak bir mal satmış veya imal etmiş olan
tacirin anılan hukuki tasarruflarda bulunmasındaki amaç, hiç şüphesiz bu
işten kar sağlamaktır. Ancak iktisadi hayatın tabii akışı içinde bazen
düşünülen kar yerine, zarara uğranabilindiği de bir gerçektir. Türk Ticaret
kanunun 26/2. maddesince her tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde
basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır. Yapılacak şey, tahmin
edilenden fazla çalışma ve gideri gerektirse bile, müteahhit bedelin
artırılmasını isteyemez.
Açıklanan sebeplerle davanın reddi gerekirken kabulü usul ve kanuna
aykırıdır. Karar davalı yararına bozulmalıdır.
5 - Davacı 23.6.1981 günlü dava dilekçesinde Borçlar Kanununun 365/2.
maddesine dayanan bir istekte bulunmadığı gibi yukarıda 1,2,3,4 ncü maddelerde
belirtilen ve davanın esastan tamamen reddine ilişkin bozma
sebepleri karşısında davacının Borçlar Kanunun "365/2. maddesinin gerekçeye
eklenmesine" ilişkin 10.12.1982 tarihli temyiz itirazının incelenmesine mahal
görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle dava reddedilmek üzere davalı
yararına BOZULMASINA, 27.6.1983 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. ******

MUHALEFET ŞERHİ
Davacı yüklenici şirket vekilinin kararda BK. md: 365/2 ye deyinilmemiş
olmasına dayanan gerekçeye ilişkin temyiz itirazları yerinde değil ise de:
Ekonomik iş hayatının akışında vukubulan fiat artışı ve enflâsyonist durum
nedeni ile taahhüt sözleşmelerinin uygulanmasında yararlar dengesini mümkün
olan nisbette temin amacına yönelik olarak 1. Nisan. 1981 tarihli resmî
gazetede yayınlanan 8/2574 sayılı Bakanlar Kurulu kararı yürürlüğe konulmuştur.
Taahhüt konusu kreczet üretilerek satışı işinin kararname kapsamına girdiği
tanımlar bölümünde yer alan Sanayi mamülü, imalat Sanayi ve sanayici başlıkları
kapsamı ile belirmekte ve 8/2574 sayılı kararnamenin 1. 14. 9 da da görüldüğü
üzere fiat farkı miktarının tesbitine ilişkin hususlar dışında tüm hükümlerin
sanayici müteahhitler içinde aynen uygulanacağı anlaşılmaktadır.
Kararname kapsamına girmeyen işlerden olmakla (kararname Md: 7) 8.
maddesinin iş durumuna göre uygulama hükümlerinin çekişmede tatbiki gerekir.
Sözü edilen madde de tasfiye şıkları gösterilmiş olup bu koşullar
çerçevesinde mahkeme kararında da belirtildiği üzere yüklenici başvurusunu
yapmış olmakla 8/2574 sayılı kararname hükümlerine göre işin tasfiye edilmesi
icap eder.
Bu sebeple yerel mahkeme kararının onanması oyundayım.
Old 06-11-2006, 11:00   #7
Av.vehbikoc

 
Varsayılan

Sn.Av.M.Emin Taslak ve sn.'terazinin kefesi'rumuzlu site
üyelerine ,gönderdikleri yargıtay kararları için çok teşekkür ediyorum.İyi günler dilerim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Resmi İlan Fiyat Tarifesi Av.Habibe YILMAZ KAYAR Adliye Duvarı 1 27-09-2007 07:21
Orman alanında vahidi fiyat ile kesim imal nakliye avmehmetdemir Meslektaşların Soruları 1 13-09-2006 13:19
Kredi Sözleşmesinde Zamanaşımı Kadir Çekin Hukuk Soruları Arşivi 2 01-03-2002 22:41
Cep Telefonlarında Sabit Ücret ökkeş Hukuk Soruları Arşivi 2 13-02-2002 18:58


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04607105 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.