Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Uygarlık=Kadın

Yanıt
Old 26-12-2006, 00:15   #1
Caglayan K.

 
Varsayılan Uygarlık=Kadın

"Bir uygarlığın seviyesini ölçmek isterseniz, derhal kadının hayat şartlarına bakın" Stuart Mill.

Sizce...
Old 08-01-2007, 13:51   #3
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

"Kadının evrimini" açıklamaya çalışan bu yazı için burası uygun gibi geldi, paylaşmak istedim. Saygılar.

Milliyet (08.01.2007) Çetin Altan

Dünyada kadın, her an sevişebilen tek dişi


Amerikalı antropolog Helene Fisher, "Cinsiyet Stratejisi" adlı yapıtında, insanlığın gelişimini; kadının, yeryüzündeki yaratıklar arasında cinsel ilişkiye en yatkın ve her zaman hazır bir varlık olmasına bağlayan yeni bir teori geliştiriyor.
Bu teoriye göre insanlar, haftada ortalama 1 ile 4 arasında değişen ve aslında az gibi görünen bir çiftleşme grafiği çizseler bile; çiftleşme dışındaki zamanlarında da, hep onu arayan, hep onu bekleyen, hep onu özleyen bir tavır ve eğilim içinde yaşıyorlarmış.
***
Birbirini etkilemek için alınan çekici giysilerin, hazırlanan güzel yemeklerin, özenle düzenlenen evlerin derinliklerinde; gizli gizli titreşen bir "sevişme" önerisi yatıyormuş.
***
Reklamcıların, yeni çıkmış diş macunlarından, son model arabalara kadar; topluma sevdirmek istedikleri her yeniliği, aşk kokan yarı giyimli genç kadın resimleriyle süslemeleri de, insanlığın sevişmeye olan tutkusundan ustaca yararlanmak içinmiş.
***
Danslar, müzikler, filmler, romanlar, TV dizileri, hepsi hepsi, birer sevişme hazırlığı, aşka çıkarılmış birer davetmiş.
İnsanoğlu, ne yaparsa yapar görünsün; yaşamındaki en değiştirilemeyen kilit taşı sevişmeymiş.
Bunun da nedeni insan dişisinin; cinsel faaliyetteki gücü, sürekliliği ve özelliğiymiş.
Kadın, buluğa erdikten sonra, fiziksel yapı olarak yaşamında her gün sevişebilecek bir nitelik gösteriyormuş. Hamileyken ve çocuğunu doğurduktan az zaman sonra; aklına ne zaman esse sevişebilecek bir yapıya sahipmiş insanın dişisi. Üretimi cinsel ilişkiye bağlı tüm yaratıklar arasında, böyle bir özellik gösteren başka bir dişi yokmuş.
***
Başka yaratıkların dişileri, mevsimlere göre ancak "kızışma" dönemlerinde sevişebiliyorlarmış. Bu dönemlerde kokuları, bakışları, tavırları, erkekleri çiftleşmeye tahrik ediyormuş. Ama bu dönemin bitimiyle hemen donuklaşıyor ve sevişme dışı kalıyorlarmış. Erkekleri de, süklüm püklüm bir sonraki mevsimi beklemeye başlıyorlarmış.
***
Gelişmiş maymunların dişileri dahi, hamile kalmayacakları günlerde ve hamileyken, yanlarına erkek yaklaştırmazlarmış. Böyle zamanlarda seviştiklerine çok az rastlanırmış onların.
***
Kadınlar ise, hamile kalmayacakları günlerde daha çok sevişiyorlarmış. Hamile kalacakları günlerde zaten sevişiyorlarmış. Ayrıca hamileyken de sevişiyorlarmış. Kuramsal olarak insanın dişisi, her gün, her gece, her ay, her yıl aşka daima hazırmış. Ve böyle bir özelliğe sahip tek dişiymiş dünyada.
***
1950'lerde bir başka özelliği daha keşfedilmiş kadının. O da kadın orgazmının, üretime yani hamile kalmakla ilgisi bulunmadığıymış. Bu bakımdan aldığı zevk, erkeğinkinden çok daha yoğunmuş.
Başka bir anlatımla, erkek yumurta çıkartmadan zevk alamıyor, kadın ise yumurta çıkartmadan da zevk alabiliyormuş. Hatta teknik incelemeler, kadın orgazmının bazen hamileliği engellediğini bile koymuş ortaya...
Bu da kadınların üreme ötesi bir olgu olduğunu kanıtlamış.
***
Doğa neden bu özellikleri vermiş kadına?
9 milyon yıl önce, en eski atamalarımız olan "Protohominide"ler, iki ayakları üstünde yürümeye başladıkları zaman, vücutlarıyla iskeletlerinde de bazı değişiklikler meydana gelmeye başlamış.
Önceleri dişiler, bunun acısını çok çekmişler. İki ayak üstünde dikey olarak yürümekten ötürü, çekilip gerilen karın adaleleri; dişinin organını da daraltmış ve doğumları çok zorlaştırmış.
Doğal bir elemeyle cılızlar ölmüş, güçlüler yaşamış.
Bu arada bir de yeni olay çıkmış ortaya, erken doğum yapmak...
***
Erken doğum yapanların çocukları, daha küçük doğduğu için; annelerini çok zorlamıyor ve ölümlerine neden olmuyorlarmış.
Böylece iki ayak üstünde dikey olarak yürümenin getirdiği en büyük sakınca, doğa tarafından erken doğumla kendiliğinden giderilmiş.
***
Ne var ki erken doğan bebeklere aylar ve hatta yıllarca çok uzun süre bakmak gerekiyormuş. Bu nedenle de dişiler, bebeklerini bırakıp avlanmaya çıkamaz olmuşlar.
Oysa dört ayak yürüdükleri dönemlerde, çok rahat ve zamanında doğdukları için, fazla özen istemeyen bebekleriyle birlikte çıkıp avlanırlarmış.
Ama bebekler erken doğmaya başlayınca iş değişmiş. Ve onlara bakmak yüzünden aç kalmaya başlayan dişiler de, kendilerine bakacak bir erkek bulmak zorunda kalmışlar.
***
Önce ayağa kalkıp yürümek, ayağa kalkıp yürümenin zorlaştırdığı doğum; zor doğumun erken doğumla çözümlenmesi; erken doğumun, dişiyi yavrusunun bakımına uzun süre bağlaması; bu çaresizliğin yarattığı, erkekle işbirliği yapma...
***
Erkekle işbirliği ise, sevişmek için kızışma mevsimlerini beklemekle olmayacağından; insanın dişisi, erkeği yanında tutmak amacıyla kendini her an sevişmeye hazır olmaya doğru yönlendirmiş.
***
Kadının iki ayak üstünde yürümesiyle daralan ve başka yaratıklarda rastlanmayan bir biçimde öne doğru çekilen cinsiyet organı da, yüz yüze sevişmeler dönemini başlatmış aynı zamanda.
***
Yüz yüze sevişmelerin getirdiği anlaşma, sıcaklık ve kaynaşma, kadın-erkek ilişkilerini, doğada rastlanmayan boyutlara çıkarmış. Ve büyük nüfus patlamaları olmuş.
***
Ancak bu arada, eşine ve çocuklarına bakma görevini yüklenen erkekte, bilmeden başka birilerinin çocuğu için zamanını, enerjisini, hatta bazen yaşamını harcayıp harcamadığı kuşkusu, yani kıskançlık duygusu başlamış uyanmaya...
***
Şayet dört ayak yürümekte kalsaydık, ne bebeklik dönemi bu kadar sürecek, ne kadınlar belirli dönemlerin dışında her zaman sevişmeye yatkın duracaklar; ne sevişmeler bu kadar alengirli ve yüz yüze öpüşmeli sarılmalı olacak; ne de kıskançlık kavgaları aşk ilişkilerini karmakarışık edecekti.
Evet dört ayak yürüseydik bunların hiçbiri olmayacaktı. Sevişme de yaşam kubbemizin kilit taşı olmayacaktı.
***
Şükür ki, ayağa kalkıp, iki ayak üstünde yürümeye başlamışız. Ve tüm yaratıklar arasında sadece biz, her an aşkı düşünüp, aşkı özler olmuşuz... Dişilerimiz sayesinde...
———————
Not: 20 yıl önce yazılmış bir yazı... "Kadın, Işık ve Ateş"ten...
Old 07-11-2009, 21:25   #4
suskun_juliette

 
Varsayılan

Her nerede bir kadına gerçekten insan muamelesi yapılıyor ve meta olarak görülmüyorsa işte o zaman Medeniyet denen şeyden bahsedebiliriz.Çok doğru söylenmiş bir söz,konunun tam merkezine,sorunun ana fikrine işaret ediyor.
Old 12-12-2009, 04:14   #5
Academic

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Caglayan K.
"Bir uygarlığın seviyesini ölçmek isterseniz, derhal kadının hayat şartlarına bakın" Stuart Mill.

Sizce...

Doğrudur. Ayrıca , bir toplumun gelişmişlik seviyesini ölçmek için kadınların eğitim düzeyi dikkate alınır. Buna ek olarak bebek ölümleri, kadınların istihdam oranları, topluma katılımları gibi diğer faktörler şu an kabul edilmiş ve uygulanan gelişmişlik endekslerindeki ölçütlerdir.

Kadının hayat standardı ne kadar yüksek ise bunun topluma yansıması daha direkt olur. Bunlar birbirini zincirleme olarak etkiler ve bebek ölümlerinde bile kadının olumsuz sağlık koşulları ve olumsuz ortamlarda doğum yapması gibi etkenler, hamilelik sürecinde iyi beslenememesi, ağır işlerde çalıştırılması, sağlık yardımı alamaması gibi etkenler söz konusudur.

Kadını iyi yaşamayan bir toplum aslında tümüyle "iyi yaşamıyor" demek yanlış olmayacaktır..
Old 13-12-2009, 00:47   #6
Hülya Karadayı (Öner)

 
Varsayılan Adsız mı bırakıldın kadınlığım

Dünya Kadınlar gününde seslendirdiğim bu şiirimle bende katkıda bulunmak istedim esasında çözümü için erkeklerin göz ardı edilen bu konuya, İzmir'den selamlarımla

Adsız mı bırakıldın kadınlığım

Ses ver güçlülüğüm!
Neredesin mağrurluğum!
Yetim mi bıraktı seni kelimeler
Sus pus mu edilmiş haykırışların
Çoğalamadın mı isyanlı yansımalarda
Adsız mı bırakıldın binyıllarca kadınlığım!

Bırak peygamberlik veya yücelik sıfatına erişmeyi
İmam veya papazlığı bile mi çok gördüler sana kadınlığım
Kutsal kitaplardaki birkaç sureye mi sıkıştırıldın
Eski kanunların tozlu sayfalarında mı kaldı hakların
Ne oldu, sarardı soldu mu eşitliğe dair umutlar
Bir kâbus gibi mi çöktü ayrımcılık üzerine
Namussuzların olmayan namusuna mı kurban verdiler seni
Ağırlığı tonlarca mı özgürlük timsali türbanın

Çok mu kalın ezilmişliğinin duvarları
Yine mi kıstırıldın köşeye piyonu oynadığın oyunlarda
Yine mi kısıldı sesi kadınlığımın
Yine mi susturdu kadınca isyanlarımı erkekçe vicdanlar


Haydi, kalk ayağa kadınlığım,
Arama boşuna sığınacak limanları
Güç sendedir,
Yık at, paramparça edip fırlat
Kadınlığına örülen bu hapishanenin duvarlarını

Ey geceleri acı gerçeklere yenik
Sabahları kahramanlığa uyanan ruhum
Bu başkaldırışın
Bu haykırışın
Bu isyanın
Bu güçlülüğün
Bu savaşın
Bu kararlılığın
Bu er meydanlarına inişin niye?

Haydi, silkelenerek uyan
Uyan artık yatırıldığın bu gaflet uykusundan
Uyandır kaldır ayağa ümitlerini
Kuşan yine tepeden tırnağa korkmadan
O mağrur, onurlu kadınsı yiğitliğini
Old 15-01-2010, 15:12   #7
nostaljielif

 
Varsayılan

ah medeniyet nefes gibi...cehaletin olduğu yerde değil kadın insan olarak da bir değeriniz yok.ben bir kadın ve anne olarak kadınların hertürlü zor şartlara katlanabilen muhteşem varlıklar olduklarını düşünüyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Niye "Adam Gibi Adam" Ya Da "Kadın Gibi Kadın" Bulamıyoruz? Av.Habibe YILMAZ KAYAR Site Lokali 76 04-09-2011 13:30
Kadın ve TCK Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 80 05-02-2009 12:50
kadın erkek eşit mi ?yoksa kadın erkek kanun önünde eşit mi?hangisi? iustinianus Kadın Hakları Çalışma Grubu 30 24-04-2008 14:28
Kadın:-))) Ayfer Gökçen Site Lokali 1 12-04-2008 14:27
Kadın ve Siyaset... Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 20 05-08-2007 18:25


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03996611 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.