Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Ziraat Bankası Malları Haczedilebilir mi?

Yanıt
Old 05-07-2012, 18:07   #1
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Ziraat Bankası Malları Haczedilebilir mi?

Ziraat Bankası kendi yasasına göre anonim şirket statüsündedir.Yine özel yasasında mallarının haczedilemeyeceğine dair bir hüküm yoktur. Buna rağmen icra müdürlüğü haciz talebimizi "devlet malı" gerekçesiyle red etmiştir. Memur muamalesini şikayet ettik. İcra mahkemesi de aynı kanaatle karar verdi.

Kazancı'da araştırma yaptım. Leh veya aleyhte bir karar bulamadım. Kendi kütüphanemde ve bugün iki hukuk kitapçısında araştırma yaptım. Yine sonuç aynı...

Konu hakkında yorum ve/veya karar ekleyecek üyelere şimdiden teşekkür ederim.
Old 05-07-2012, 19:33   #2
Av.Emin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Ziraat Bankası kendi yasasına göre anonim şirket statüsündedir.Yine özel yasasında mallarının haczedilemeyeceğine dair bir hüküm yoktur. Buna rağmen icra müdürlüğü haciz talebimizi "devlet malı" gerekçesiyle red etmiştir. Memur muamalesini şikayet ettik. İcra mahkemesi de aynı kanaatle karar verdi.

Kazancı'da araştırma yaptım. Leh veya aleyhte bir karar bulamadım. Kendi kütüphanemde ve bugün iki hukuk kitapçısında araştırma yaptım. Yine sonuç aynı...

Konu hakkında yorum ve/veya karar ekleyecek üyelere şimdiden teşekkür ederim.


Üstad,

Bildiğiniz üzere, İKK nun 82 m. 1.f.da "devlet malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar'ın haczedilemeyeceği düzenlenmiştir. Sorunuzda da ifade ettiğiniz gibi, Ziraat Bankası Kanunda bu hususta bir hüküm olmadığı gibi, 223 sayılı Kamu İktisadi teşebbüsleri hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname Ziraat Bankası açışından uygulanamayacağı 4603 sayılı Ziraat Bankası Kanunda düzenlenmiştir. Bu kanun ile birlikte Ziraat Bankası tamamen özel hukuk hükümlerine tabi olmuştur.

Bana göre, İcra Mahkemesi kararı bu açıdan bakıldığında hatalıdır. İcra memurunun ve Mahkemenin yasal dayanağıda 4603 sayılı yasayla birlikte kalmamıştır.

Ziraat Bankasının 3. kişilerden alacaklı olduğu dosyalara haciz talebinde bulundunuz mu? Bu talebiniz reddedildi mi?

Ziraat Bankasının alacaklı olabileceği kurum ve kuruluşlara 89/1 gönderdiniz mi? ( Tabi talebiniz reddedilmediyse)

Çünkü İcra İflas Kanunda devlet malı haczedilemez ibaresi mevcut mahkeme bu hükme dayanaıyorsa, 3. kişilerden alacakların devlet malı olarak değerlendirilemeyeceğini düşünüyorum.


Saygılarımla
Old 06-07-2012, 08:16   #3
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Ziraat Bankası kendi yasasına göre anonim şirket statüsündedir.Yine özel yasasında mallarının haczedilemeyeceğine dair bir hüküm yoktur. Buna rağmen icra müdürlüğü haciz talebimizi "devlet malı" gerekçesiyle red etmiştir. Memur muamalesini şikayet ettik. İcra mahkemesi de aynı kanaatle karar verdi.

Kazancı'da araştırma yaptım. Leh veya aleyhte bir karar bulamadım. Kendi kütüphanemde ve bugün iki hukuk kitapçısında araştırma yaptım. Yine sonuç aynı...

Konu hakkında yorum ve/veya karar ekleyecek üyelere şimdiden teşekkür ederim.

Bayılıyorum böyle devletine sahip çıkan memurlara...

Her iki memura da devlet üstün hizmet madalyası vermek lazım...

Zıraat Bankası... Devlet malı...Nasıl bağ kurulur?

Tamam buldum, çıkarım şu:

MEMUR : Ben ayın 15'inde maaşımı nereden alıyorum? Zıraat Bankası atm'sinden. Demek ki benim için devlet Zıraat Bankası'dır! Yaşasın devl... Yaşasın Zıraat Bankası

Siz niye ispat etmek zorundaymışsınız ki bir malın haczinin caiz olup olmadığını?

O iki memur, hadi cüppesiz olanını geçelim, ötekisi, kararında bunu gerekçelendirmiş mi?

Gerekçelendirmişse nasıl?
Old 06-07-2012, 11:43   #4
Av.Emin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hakan EREN
O iki memur, hadi cüppesiz olanını geçelim, ötekisi, kararında bunu gerekçelendirmiş mi?

Gerekçelendirmişse nasıl?

Ben az çok tahmin edebiliyorum kararın nasıl yazıldığını. Üstad'ın dava dilekçesinden 2 cümle alınmıştır.Davalının cevap dilekçesinde 3 cümle alınmıştır. Hassa terazide dilekçelerin daralı ağırlığı tartılmıştır.

Gerekçe, cevap dilekçesi dava dilekçesinden daha ağır olduğu için davanın reddine
Old 06-07-2012, 11:49   #5
tiryakim

 
Olumlu

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Ziraat Bankası kendi yasasına göre anonim şirket statüsündedir.Yine özel yasasında mallarının haczedilemeyeceğine dair bir hüküm yoktur. Buna rağmen icra müdürlüğü haciz talebimizi "devlet malı" gerekçesiyle red etmiştir. Memur muamalesini şikayet ettik. İcra mahkemesi de aynı kanaatle karar verdi.

Kazancı'da araştırma yaptım. Leh veya aleyhte bir karar bulamadım. Kendi kütüphanemde ve bugün iki hukuk kitapçısında araştırma yaptım. Yine sonuç aynı...

Konu hakkında yorum ve/veya karar ekleyecek üyelere şimdiden teşekkür ederim.

Kıymetli Üstadım 2012 yılında verilen kararı Yerel Mahkeme Kararı ile birlikte ekliyorum.Umarım Faydasını görürsünüz...

Yargıtay
12. Hukuk Dairesi
Esas : 2011/21993
Karar : 2012/5612
Tarih : 29.02.2012
*HACZİ CAİZ OLMAYAN MALLAR VE HAKLAR
*HACİZ UYGULAMASINA KONU EDİLEN ÖDENEK
(2004 s. İİK m. 82)


Özet : İİK.'nun 82/1 maddesinde Devlet malları ile özel kanunlarında haczedilmeyeceği gösterilen malların haczinin mümkün olmadığı hüküm altına alınmıştır. Somut olayda şikayetçinin haciz uygulamasına konu edilen ödeneği 2108 sayılı muhtar ödenek ve Sosyal Güvenlik yasası hükümlerine göre verilmekte olup, anılan özel yasada bu ödeneğin haczedilmeyeceğim gösteren bir hüküm bulunmadığından hacze engel bir durum söz konusu olmadığı anlaşılmıştır.

YARGITAY İLAMI

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun mahkeme kararının İİK. 366. ve HUMK. 438. maddeleri uyarınca ONANMASINA, 18,40 TL onama harcı alındığından mahsubuna bakiye, 2,75 TL harcın temyiz edenden alınmasına, 29.02.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.

(YEREL MAHKEME KARARI)

KIRIKHAN İCRA HUKUK MAHKEMESİ
E : 2010-80
K : 2011/37


Mahkememizde görülmekte bulunan Şikayet (Haczedilmezlik Şikayeti) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:


Davacı mahkememize sunmuş olduğu 06.10.2010 havale tarihli dilekçesinde özetle; Kırıkhan İcra Müdürlüğünün 2008/1128 E.sayılı dosyası ile aleyhine icra takibi başlatılarak almakta olduğu muhtarlık maaşının tamamına haciz konulduğunu, yasal olarak tamamına haciz konulamayacağını, 1/4'ü üzerine haciz konulabileceğini belirterek emekli maaşı üzerine konulan haczin 3/4 oranında kaldırılmasına, borcu nedeniyle maaşından dosyaya gönderilen ve bankada bloka olarak tutulan paraların tarafına iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davacı vekili duruşmalardaki beyanlarında; müvekkilinin beyanlarını tekrarla davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili duruşmadaki beyanlarında; Açılan davayı kabul etmediklerini, icra dosyasında uygulanmış bir haczin bulunmadığını bu nedenle mahkemenin görevsiz kanaatinde olduklarını, şikayetin süresi içerisinde olmadığını, muhtarların maaş değil 2108 sayılı kanun gereğince ödenek aldıklarını, tamamının haczinin mümkün olduğunu, borçlunun borcuna mahsup edildiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Kırıkhan İcra Müdürlüğünün 2008/1228 E.sayılı dosyası dosyamız arasına alınarak incelendiğinde; Alacaklı T.C. Ziraat Bankası Kırıkhan Şube Müdürlüğü tarafından borçlular M. U., T. Ç. ve İ. Ç. aleyhine SS Dedeçınar-Saylak Tarımsal Kalkınma Koop. Ortaklar Taah. ve borçlanma sözleşmelerine dayanılarak 21.10.2008 tarihinde ilamsız takiplerde ödeme emri yoluyla takipte bulunduğu, ödeme emrinin borçlulara tebliğ edildiği ve itiraz edilmeden takibin kesinleştiği anlaşılmıştır.

Mahkememizce yapılan yargılama, taraf vekillerinin beyanları, Kırıkhan İcra Müdürlüğünün 2008/1228 E.sayılı dosyası ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; İİK.'nun 82/1 maddesinde Devlet malları ile özel kanunlarında haczedilmeyeceği gösterilen malların haczinin mümkün olmadığı hüküm altına alınmıştır. Somut olayda şikayetçinin haciz uygulamasına konu edilen ödeneği 2108 sayılı muhtar ödenek ve Sosyal Güvenlik yasası hükümlerine göre verilmekte olup, anılan özel yasada bu ödeneğin haczedilmeyeceğim gösteren bir hüküm bulunmadığından hacze engel bir durum söz konusu olmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1- Davanın REDDİNE,

2- Peşin alınan harcın mahsubu ile Numarasıksan kalan 1,25 TL. harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,

3- Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,

4- Davalı vekilinin emek ve mesaisine karşılık A.A.Ü.T. gereğince 360,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,

Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin yokluğunda yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28.06.2011
Old 06-07-2012, 12:14   #6
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

2007 yılında İcra Müdürlüğü'nün benzer tavrı dolayısıyla aşağıdaki mahkeme kararını alıp akabinde (gerek Ziraat Bankasının gerekse İcra Müdürlüğünün tavrına sinir olduğumdan) Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü binasına fiili hacze gitmiştim. Kalabalık banka avukatları ve yetkilileri eşliğinde (sinirim geçinceye kadar) ödemezlerse aynı binadaki merkez şubelerinde para haczi yapacağımı söyleyerek şubeye girdim... İç yazışma yapmadan para ödeyemeyecekleri için çektikleri sıkıntı ve devamını, bankanın avukatı meslektaşlarımı ve ilgili banka çalışanlarını üzmemek için anlatmayacağım ama netice şu ki: tabii ki alacağı tahsil ettik...

Ankara 6. İcra Hukuk Mahkemesi, 11.06.2007 T., E: 2007/515, K: 2007/511: "Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı aleyhine ilamlı icra takibi başlatıldığını, borçlunun hak ve alacaklarının haczine ilişkin taleplerinin icra müdürlüğünce reddedildiğini, red kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Talep, İİK.nun 16 ve devamı maddelerine dayalı şikayet talebi olup mahkememizce duruşma yapılmasına gerek görülmemiştir.

Celp edilen icra dosyasının tetkikinde, davacı vekili tarafından davalı borçlu aleyhine ilamlı icra takibi başlatıldığı, davacı alacaklı vekilinin 31.05.2007 tarihinde borçlu T.C.Ziraat Bankası A.Ş.nin, Ziraat Finansal Kiralama A.Ş.den olan alacakları ve menkullerinin haczine dair Ziraat Finansal Kiralama A.Ş.ye 1. haciz ihbarnamesi gönderilmesini talep ettiği, İcra Müdürlüğünce borçlu Ziraat Bankası A.Ş.nin hak ve alacaklarının haczedilemeyeceği belirtilerek talebin reddedildiği, İcra Müdürlüğünün kendiliğinden haczedilmezlik kararı veremeyeceği, borçlunun haczedilmezlik şikayetinde bulunması halinde icra mahkemesince bu konuda karar verilebileceği, icra memurunun alacaklı vekilinin haciz talebine uygun işlem yapması gerektiği, haciz talebini reddedemeyeceği kanaati ile red kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Ankara ... İcra Müdürlüğü'nün ... sayılı dosyası ile davalı borçlu aleyhine yapılan takipte İcra Müdürlüğünce alacaklı vekilinin talebinin reddine ilişkin 31.05.2007 tarihli kararın KALDIRILMASINA, alacaklı vekili talebi gereğince işlem yapılmasına,

Şikayet talebi kabul edildiğinden davacıdan peşin alınan 13,10 YTL harcın talebi halinde iadesine,

Yapılan diğer masrafların davacı üzerinde bırakılmasına,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda İİK.nun 363. maddesi gereğince tefhim/tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi."

Saygılar...
Old 06-07-2012, 12:57   #7
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hakan EREN
Gerekçelendirmişse nasıl?

Bizim dilekçemiz şöyle:

Alıntı:
1- İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TARAFINDAN HACİZ TALEBİMİZ REDDEDİLMİŞTİR.

Müvekkil tarafından İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/85 E. ve 2011/419 K. sayılı kararı İstanbul 25. İcra Müdürlüğü’nün 2012/8526 Esas sayılı takip dosyası ile borçlu aleyhine ilamlı takibe konulmuştur.

Şikayet olunan/borçlu, anılan ilamı temyiz etmiş ve Yargıtay’dan tehir-i icra kararı getirmek üzere icra müdürlüğü tarafından mehil vesikası verilmiştir. Mehil vesikası 07.03.2012 tarihinden itibaren 60 gün için verilmiştir. Verilen süre 07.05.2012 tarihinden sona ermiştir.

Tarafımızca, mehil vesikası için verilen 60 günlük sürenin dolması ve bu süre içinde tehir-i icra kararının getirilmemesi nedeniyle borçlu aleyhine haciz talebinde bulunulmuştur. Ancak, icra müdürlüğünce “borçlunun kamu kurumu olduğu” gerekçesi ile talebimizin reddine karar verilmiştir.

2- HACİZ TALEBİNİN REDDİ TAMAMEN HAKSIZ VE MESNETSİZDİR.

İcra müdürlüğünce haciz talebinin reddedilmesi tamamen haksız ve mesnetsizdir. Şöyle ki; borçlu şirket her ne kadar kamu bankası olsa da, kendi mevzuatına göre Anonim Şirketi’dir. 4603 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, T.C. Halk Bankası A.Ş. ve T.C. Emlak Bankası A.Ş. Hakkında Kanun hükümlerine göre de bu bankaların mallarının haczedilemeyeceğine dair ayrıksı bir hüküm bulunmamaktadır. (EK-1) Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2003/12-116 E. ve 2003/111 K. sayılı kararında da “… bir kamu tüzel kişisinin mal ve gelirlerinin haczedilememesi için özel yasasında açık hükmün bulunması gerektiği” belirtilmiştir. (EK-2). Kanun da böyle bir hüküm bulunmadığına göre haciz talebinin reddi dayanaksızdır.

Kaldı ki; icra müdürlerinin alacaklının haciz talebini değerlendirme yetkisi bulunmamaktadır. Alacaklı haciz talep ettiğinde, icra müdürlüğü bunu uygulamakla mükelleftir. Yine Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2006/11103 E. ve 2006/14040 K. sayılı kararında “İİK’nın 85. maddesine göre haciz isteminin icra memurunca yerine getirilmesi zorunlu olup, memurun haczedilecek menkul, gayrimenkul ya da hakların niteliği dikkate alınarak bunun haczinin mümkün bulunup bulunmadığı konusunda bir takdir hakkı yoktur.” şeklinde karar verilmiştir. Yargıtay’ın bunun gibi onlarca kararı bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmını ekte ibraz ediyoruz. (EK-3)

Anılan sebeplerle icra müdürünün işleminin iptali gerekmektedir.


Gerekçe:

"Ziraat Bankası anonim şirket olsa da kamu bankası olduğundan İİK 82/1 maddesi uyarınca haczinin mümkün olmadığı"

Nasıl gerekçe ama? E, bizim dilekçede sözünü ettiğimiz "memurun buna yetkisi yoktur" şeklindeki beyanımıza niye cevap yok?
Old 06-07-2012, 13:05   #8
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

kamu bankası = devlet malı ???

gerekçeye bak

sevsinler...
Old 06-07-2012, 13:07   #9
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hakan EREN
kamu bankası = devlet malı ???

gerekçeye bak

sevsinler...

Üstelik anonim şirket olsa da...

Şimdi temyiz ettik, bakalım ne olacak?
Old 06-07-2012, 13:21   #10
av_yaseminceylan

 
Varsayılan

Ya temyizde onanırsa

Bozulursa şahane çünkü sizin yerinizde olsam hemen bir tazminat davası açarım. Kazanınca çok keyifli oluyor
Old 06-07-2012, 13:24   #11
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av_yaseminceylan
Ya temyizde onanırsa

Bozulursa şahane çünkü sizin yerinizde olsam hemen bir tazminat davası açarım. Kazanınca çok keyifli oluyor

Hukukumuz papatya falı gibi değil mi?"bozulacak, onanacak,bozulacak, onanacak..."

Ben emin olduğum dosyalar için "okunursa, bozulur" derim. Okunursa...
Old 06-07-2012, 13:27   #12
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
2007 yılında İcra Müdürlüğü'nün benzer tavrı dolayısıyla aşağıdaki mahkeme kararını alıp akabinde (gerek Ziraat Bankasının gerekse İcra Müdürlüğünün tavrına sinir olduğumdan) Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü binasına fiili hacze gitmiştim. Kalabalık banka avukatları ve yetkilileri eşliğinde (sinirim geçinceye kadar) ödemezlerse aynı binadaki merkez şubelerinde para haczi yapacağımı söyleyerek şubeye girdim... İç yazışma yapmadan para ödeyemeyecekleri için çektikleri sıkıntı ve devamını, bankanın avukatı meslektaşlarımı ve ilgili banka çalışanlarını üzmemek için anlatmayacağım ama netice şu ki: tabii ki alacağı tahsil ettik...

Ankara 6. İcra Hukuk Mahkemesi, 11.06.2007 T., E: 2007/515, K: 2007/511: "Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı aleyhine ilamlı icra takibi başlatıldığını, borçlunun hak ve alacaklarının haczine ilişkin taleplerinin icra müdürlüğünce reddedildiğini, red kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Talep, İİK.nun 16 ve devamı maddelerine dayalı şikayet talebi olup mahkememizce duruşma yapılmasına gerek görülmemiştir.

Celp edilen icra dosyasının tetkikinde, davacı vekili tarafından davalı borçlu aleyhine ilamlı icra takibi başlatıldığı, davacı alacaklı vekilinin 31.05.2007 tarihinde borçlu T.C.Ziraat Bankası A.Ş.nin, Ziraat Finansal Kiralama A.Ş.den olan alacakları ve menkullerinin haczine dair Ziraat Finansal Kiralama A.Ş.ye 1. haciz ihbarnamesi gönderilmesini talep ettiği, İcra Müdürlüğünce borçlu Ziraat Bankası A.Ş.nin hak ve alacaklarının haczedilemeyeceği belirtilerek talebin reddedildiği, İcra Müdürlüğünün kendiliğinden haczedilmezlik kararı veremeyeceği, borçlunun haczedilmezlik şikayetinde bulunması halinde icra mahkemesince bu konuda karar verilebileceği, icra memurunun alacaklı vekilinin haciz talebine uygun işlem yapması gerektiği, haciz talebini reddedemeyeceği kanaati ile red kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Ankara ... İcra Müdürlüğü'nün ... sayılı dosyası ile davalı borçlu aleyhine yapılan takipte İcra Müdürlüğünce alacaklı vekilinin talebinin reddine ilişkin 31.05.2007 tarihli kararın KALDIRILMASINA, alacaklı vekili talebi gereğince işlem yapılmasına,

Şikayet talebi kabul edildiğinden davacıdan peşin alınan 13,10 YTL harcın talebi halinde iadesine,

Yapılan diğer masrafların davacı üzerinde bırakılmasına,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda İİK.nun 363. maddesi gereğince tefhim/tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi."

Saygılar...

Tebrikler.


Esasen bir bankanın mallarının haczedilememesi özellikle mudiiler bakımından çok ciddi bir risk demektir ki, bu yöntem bir banka için hiç de akılcı değildir.
Old 06-07-2012, 13:34   #13
av_yaseminceylan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Suat Ergin
Ben emin olduğum dosyalar için "okunursa, bozulur" derim. Okunursa...

Kesinlikle katılıyorum. Umarım okunur
Old 06-07-2012, 14:19   #14
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Tebrikler.


Esasen bir bankanın mallarının haczedilememesi özellikle mudiiler bakımından çok ciddi bir risk demektir ki, bu yöntem bir banka için hiç de akılcı değildir.
Teşekkürler... Evet haklısınız; zaten haczedilmezlik söz konusu değil, memurların işgüzarlığı biraz...

Bu arada bizim olay paranın yatırılması ile de bitmedi üstadım. Bir kere gerildik ya; bu sefer parayı çekeceğimizde damga vergisi kestiler. Bunu da şikayet ettim. Aşağıdaki kararı aldık; vergiyi de hayrımıza bağışladık

Ankara 6. İcra Hukuk Mahkemesi, E: 2007/663, K: 2007/722: “Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı aleyhine ilamlı icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu tarafından dosya borcunun icra dosyasına ödendiğini, icra müdürlüğünce ödeme yapılırken damga vergisi kesintisi yapıldığını, bunun yasaya aykırı olduğunu, işlemin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Talep İİK.nun 16 ve devamı maddelerine dayalı şikayet talebi olup mahkememizce duruşma yapılmasına gerek görülmemiştir.

Celp edilen icra dosyasının tetkikinde, davacı vekili tarafından davalı aleyhine ilamlı icra takibi başlatıldığı, borçlu tarafından icra dosyasına dosya borcunun ödendiği, icra müdürlüğünce davacı alacaklıya ödeme yapılırken damga vergisi kesintisi yapıldığı anlaşılmıştır.

Damga Vergisi Kanunu’nun 8. maddesi “bu kanunda yazılı resmi daireden maksat genel ve katma bütçeli daire ve idarelerle, İl Özel İdareleri, Belediyeler ve köylerdir. Bu dairelere bağlı olup ayrı tüzel kişiliği bulunan iktisadi işletmeler resmi daire sayılmaz.” Hükmünü içerdiği, anılan madde gereğince borçlu Ziraat Bankası A.Ş.nin resmi daire olarak kabul edilemeyeceği, bu nedenle damga vergisi kanunu gereğince yapılan kesintinin yanlış olduğu kanaati ile aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Ankara ... İcra Müdürlüğünün ... sayılı dosyası ile davacı alacaklıya ödeme yapılırken damga vergisi kesintisi yapılmasına ilişkin işlemin iptaline,

Şikayet talebi kabul edildiğinden, davacıdan peşin alınan 13,10 YTL harcın talebi halinde iadesine,

Yapılan diğer masrafların davacı üzerinde bırakılmasına,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda KESİN olarak karar verildi.”

Saygılar...
Old 06-07-2012, 14:28   #15
janveljan

 
Dikkat

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Nasıl gerekçe ama? E, bizim dilekçede sözünü ettiğimiz "memurun buna yetkisi yoktur" şeklindeki beyanımıza niye cevap yok?


(Ek fıkra: 2 / 7 /2012-6352/16. Md.) İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir.

Değerli Üstad;
Aleyhinizdeki gerekçeli karar , çorba yasadan önce verilmiş.Ancak Sayın hakim oldukça ileri görüşlü biri olduğu için Çorba yasayı mecliste görüşülmesinden bile önce uygulayıvermiş.

Yargının hınzırlaştırılması paketinden daha ne süprizler çıkacak bakalım.Mübarek pandoranın kutusu gibi.

Allah icra işi yapan (az ya da çok hemen tüm meslektaşlar girer herhalde buna) avukatların yardımcısı olsun.

Allah hepimizi 4. hınzırlaştırılmış yargı paketinden korusun, Amin.
Old 06-07-2012, 14:32   #16
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan janveljan
(Ek fıkra: 2 / 7 /2012-6352/16. Md.) İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir.

Değerli Üstad;
Aleyhinizdeki gerekçeli karar , çorba yasadan önce verilmiş.Ancak Sayın hakim oldukça ileri görüşlü biri olduğu için Çorba yasayı mecliste görüşülmesinden bile önce uygulayıvermiş.

Yargının hınzırlaştırılması paketinden daha ne süprizler çıkacak bakalım.Mübarek pandoranın kutusu gibi.

Allah icra işi yapan (az ya da çok hemen tüm meslektaşlar girer herhalde buna) avukatların yardımcısı olsun.

Allah hepimizi 4. hınzırlaştırılmış yargı paketinden korusun, Amin.

Üstelik şuradaki ilginç kararı da o hakime hanım verdi.


http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=75333
Old 06-07-2012, 15:16   #17
egemen48

 
Varsayılan

işinize yarayabilir devlet malının ne olduğunu tanımlamışlar
T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2008/12-50
Karar: 2008/8
Karar Tarihi: 23.01.2008


ŞİKAYET DAVASI - HACZEDİLMEZLİK ŞİKAYETİ - GÜLHANE ASKERİ TIP AKADEMİSİ HAYDARPAŞA EĞİTİM HASTANESİ KOMUTANLIĞININ HUKUKİ NİTELİĞİ - DÖNER SERMAYE HESABININ DEVLET MALI NİTELİĞİNDE ELE ALINMASI GEREĞİ - HACZEDİLMEZLİK ŞİKAYETİNİN YERİNDE OLMASI

ÖZET: Gülhane Askeri Tıp Akademisi Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Komutanlığının Özel Kanun ve Yönetmeliklerle düzenleme altına alınmış kuruluş biçimi, çalışma sahası, işleyişi, idari denetiminin Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı olup, bütçesinin de Milli Savunma Bakanlığı bütçesine bu amaçla konulan ödeneklerle, döner sermaye faaliyetlerinden elde edilecek kârlar, bağış ve yardımlardan oluşması, Saymanlığının Maliye Bakanlığı İstanbul Defterdarlığı’na doğrudan bağlı olup, bağımsız kişilik taşımaması da gözetilerek döner sermaye hesabının devlet malı niteliğinde ele alınması gerektiği, bu nedenle haczedilmezlik şikayetinin yerinde olduğu sonucuna varılmış; mahkemenin redde ilişkin kararı ile bu kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

(2004 S. K. m. 82) (1050 S. K. m. 2) (209 S. K. m. 3, 12) (2510 S. K. m. 16, 30) (6245 S. K. m. 61) (3213 S. K. m. 40) (6831 S. K. m. 31) (5846 S. K. m. 61) (506 S. K. m. 121) (1479 S. K. m. 67) (775 S. K. m. 34) (2489 S. K. m. 11) (4933 S. K. m. 13) (6762 S. K. m. 753, 892) (7397 S. K. m. 14) (2821 S. K. m. 64) (657 S. K. m. 203, 207, 236) (926 S. K. m. 143, 154, 176, 177) (1512 S. K. m. 38) (854 S. K. m. 32) (205 S. K. m. 37) (2955 S. K. m. 2, 3, 37, 46, 47) (233 S. KHK. m. 57) (Gülhane Askeri Tıp Akademisi Yönetmeliği m. 140) (Gülhane Askeri Tıp Akademisi Ve Bağlı Eğitim Hastahaneleri Döner Sermaye İşletmesi Yönetmeliği m. 3, 4, 13, 32) (YİBK 15.01.1947 T. 1946/14 E. 1947/5 K.) (YHGK 04.10.1974 T. 1971/1-261 E. 1974/1050 K.) (YHGK 25.12.2002 T. 2002/12-1101 E. 2002/1113 K.) (YHGK 26.02.2003 T. 2003/12-116 E. 2003/111 K.) (ANY. MAH. 21.10.1992 T. 1992/13 E. 1992/50 K.)

Dava: Taraflar arasındaki <şikayet> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Dokuzuncu İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 06.06.2006 gün ve 2006/726-932 sayılı kararın incelenmesi şikayetçi vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay Onikinci Hukuk Dairesi'nin 19.10.2006 gün ve 2006/16125-19670 sayılı ilamı ile;

(…..Devlet Hastaneleri, Devlet mallarının hizmet malları ayrımında kamu hizmeti ile yakın ilişkisi bulunan Kurumlar kapsamında sayılmaktadır. Devlet mallarının neler olduğu 1050 sayılı Kanun'un 2. maddesinde belirtilmiştir.

Devlet malları, gerek kamu hizmetlerine doğrudan tahsis edilmiş bulunan, gerek temin ettiği ekonomik ve sosyal menfaatler dolayısıyla yararlanılan bütün mallardır. Maliye Bakanlığı ve Sayıştay'ın denetiminde olan sarfiyat için işlem kolaylığı sağlamaya matuf ayrıcalık, onun Devlet malı olmaktan çıkarıldığı anlamına gelmez.

209 sayılı Kanun hükmünce kurulan, öz sermayesi tümüyle Devlet tarafından karşılanmış döner sermayeler ve bunlardan üretilmiş olan taşınır taşınmaz mal ve haklar aynı Kanun'un 3. maddesi uyarınca belirli bir kamu hizmetinin devamlılığına tahsis edilmiştir. Kuruluşun yaşaması bu sermaye ile kaim olduğuna, döner sermaye saymanlığının bağımsız kişiliği bulunmadığına göre, mahkemece borçlu isteminin tümünün kabulü gerekirken, kısmen kabulü isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Şikayetçi vekili

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: İstek, haczedilmezlik şikayetine ilişkindir.

İstanbul Üçüncü İcra Müdürlüğü'nün 2006/160 sayılı dosyasında, karşı taraf/alacaklı şirket, borçlu şirketler aleyhine önce ihtiyati haciz kararına dayanarak 04.01.2006 tarihinde ihtiyati haciz uygulatmış; İcra Müdürlüğü'nce borçluların diğer üçüncü kişiler yanında GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Komutanlığı'nda doğmuş ve doğacak hak ve alacaklarına haciz tezkeresi yazılmasına ve ihtiyati haciz konulması için 89/1 birinci haciz ihbarnamesi çıkarılmasına karar verilmekle 04.01.2006 tarihinde 89/1 ihbarnamesi çıkarılmış; 06.01.2006 tarihinde tebliğ edilmiştir. Alacaklı devamında; kambiyo senetlerine mahsus yolla 05.01.2006 tarihinde icrai hacze girişmiş; borçlulara Örnek 10 ödeme emri çıkarılmış; ayrıca bu dosyada üçüncü kişi durumundaki GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Komutanlığı'nda doğmuş ve doğacak istihkak, para, hakediş ve benzeri alacakları üzerine haciz uygulanması için ikinci haciz ihbarnamesi de tarihsiz olarak çıkarılmış, 02.03.2006 tarihinde Komutanlığa tebliğ edilmiştir. GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Komutanlığı 10.03.2006 tarih ve 295 sayılı cevabında, tebligatı kabul etme yetkilerinin bulunmadığını, tebligatın MSB Huk. Müş. ve Dava D.Başkanlığı'na tebliğ edilmesi gerektiği bildirilmiştir. Bu talep İcra Müdürlüğü'nce reddedilmiştir. 21.03.2006 tarihinde üçüncü haciz ihbarnamesi çıkarılarak 18.04.2006 tarihinde Komutanlık adresinde tebellüğ edilmiştir. 14.04.2006 tarihinde Örnek 21/a üçüncü haciz ihbarnamesi (bildirim) tebliğe çıkarılarak Komutanlık adresinde 18.04.2006 tarihinde tebliğ edilmiş; 27.04.2006 tarihinde tebligatın MSB Huk. Müş. ve Dava D.Başkanlığı'na tebliğ edilmesi gerektiği ifade edilerek iade edilmiştir.

Bu arada Ziraat Bankası'na gönderilen 89/1 ihbarnamesi ile Gülhane Askeri Tıp Akademisi Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Komutanlığının 2939575 TOIU hesabına, döner sermaye hesabı ise haciz uygulanması istenmiş; yazının 25.05.2006 tarihinde tebliği üzerine Ziraat Bankası A.Ş. K... Şubesi nezdinde bulunan 2939576-6001 nolu hesap üzerine ve bu hesabın döner sermaye hesabı olması nedeniyle 22.05.2006 tarihinde haciz tatbik edilmiştir.

Alacaklı vekilinin diğer hesaplara da haciz konulması yönündeki talebi, Devlet malı olduklarından haczedilemeyeceği gerekçesiyle 24.05.2006 tarihli İcra Müdürlüğü kararıyla reddedilmiş; aynı tarihte sadece döner sermaye hesaplarına haciz konulmasına karar verilmiştir.

Şikayetçi Maliye Hazinesi vekili, 03.05.2006 tarihli şikayet dilekçesi ile; İstanbul Üçüncü İcra Müdürlüğü'nün 2006/160 esas sayılı dosyasından, GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Komutanlığı'na ait Ziraat Bankası A.Ş. K... Şubesi nezdinde bulunan 2939576-6001 nolu hesap üzerine, bu hesabın döner sermaye hesabı olduğundan bahisle 22.05.2006 tarihinde haciz tatbik edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, 209 sayılı Kanun'un 12. maddesine göre döner sermayeye ait malların Devlet malı olması nedeniyle haczedilemeyeceğini, ifadeyle haczedilmezlik şikayetinde bulunarak haczin kaldırılmasını istemiştir.

Yerel mahkemece; bu hastanenin 01.04.1961 tarih ve 209 numaralı Yasa kapsamında bulunan bir kuruluş olmadığı belirlenmekle istemin yasal dayanağı bulunmadığı, gerekçesi ile haczedilemezlik şikayetinin reddine karar verilmiş; şikayetçi vekilinin temyizi üzerine Özel Daire'ce karar; <...209 sayılı Kanun hükmünce kurulan, öz sermayesi tümüyle Devlet tarafından karşılanmış döner sermayeler ve bunlardan üretilmiş olan taşınır, taşınmaz mal ve haklar aynı Kanun'un 3. maddesi uyarınca belirli bir kamu hizmetinin devamlılığına tahsis edilmiştir. Kuruluşun yaşaması bu sermaye ile kaim olduğuna, döner sermaye saymanlığının bağımsız kişiliği bulunmadığına göre, mahkemece borçlu isteminin tümünün kabulü gerekirken kısmen kabulü isabetsizdir.> gerekçesi ile bozulmuş ve alacaklı vekilinin karar düzeltme istemi Özel Daire'ce oybirliği ile reddedilmiştir.

Yerel mahkemece önceki kararda direnilmiş; karar şikayetçi/üçüncü kişi vekilince temyiz edilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; üçüncü kişi durumundaki GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Komutanlığı Döner Sermaye Saymanlığı'nın T.C. Ziraat Bankası K... şubesindeki 2939576-6001 numaralı döner sermaye hesabındaki meblağın haczedilip haczedilemeyeceği, noktasındadır.

Öncelikle, konuya ilişkin yasal düzenlemelerin ortaya konulup, değerlendirilmesinde yarar vardır.

2004 sayılı İcra İflas Yasası'nın 82. maddesinin 1. fıkrasında;

<Devlet malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar haczedilemez.> Hükmü yer almaktadır.

Bu hükmün konuluş nedeni, 15.01.1947 gün ve 1947/14-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında <Bu hüküm, kamu hizmetlerinin düzenli ve aralıksız bir tarzda yürütülmesini sağlamak amacını güder. Devletin kendisine ait borcu ödemesi zorunluluğu, devlet kamu kişiliğinin saygınlık ve onuru gereği bulunmakta, devletten alacaklı bulunan kişilerin kovuşturma yollarına başvurmalarına gerek bulunmadan alacaklarını alabilmeleri öngörülmektedir.> şeklinde açıklanmıştır.

Görüldüğü üzere, İİK 82/1 maddesi anlamında haczedilemezlik <devlet malları> ve <özel yasalarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar> için söz konusudur.

Devlet mallarının neler olduğunu düzenleyen 1050 sayılı Kanun'un 2. maddesinde aynen; <Devletin emvali Devletçe tarh ve cibayet olunan her türlü tekalif ve rüsum ile Devlete ait nükut ve esham ve her türlü menkul ve gayrimenkul eşya, emval ve kıyem ve bunların hasılat ve icraatı ile bedellerinden terekküp eder.> hükmü yer almakta; günümüz Türkçesi ile ifade edildiğinde de bu hükümde <Devletin mal varlığı; Devletçe salınan ve alınan her türlü vergi ve resim ile Devlete ait nakit, hisse senedi, her türlü taşınır ve taşınmaz eşya, mal, kıymet ve bunların gelirleri, kiraları ile satış bedellerinden oluşur.> denilmektedir.

Devlet mallarının haczedilmemesi çeşitli nedenlere dayanmaktadır. Her şeyden önce, devleti niteleyen egemenliğin, buna karşı cebir (zorlayıcı güç) kullanılmasıyla bağdaşmayacağı, cebir kullanılmasının devlete tanınmış bir yetki olup, bu yetkiyi devletin kendisine karşı kullanmasının düşünülemeyeceği, devletin borçlarını, herhangi bir cebir kullanmadan kendiliğinden ödemesinin hukuk devletinin gereği olduğu, hususları bunların başında gelmektedir.

Ayrıca, kamu hizmetlerinin aksatılmadan ve kesintiye uğramadan sağlanması ve bütçenin getirdiği esasların cebri icra sonucunda öngörü dışı ihlallere uğratılmaması da esas alınmaktadır (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra İflas Hukuku, Ankara 1983, s. 294; Prof. Dr. Saim Üstündağ, İcra Hukuku Esasları, İstanbul 1984, s. 190).

Diğer yandan devlet mallarının haczi, bu malların tahsis şeklini değiştirdiğinden, devletin malvarlığında (patrimuan) ve mali hukukta devamlılığı bozarak kamu yararına zarar verebilecektir (Talih Uyar, İcra Hukukunda Haciz, Manisa 1983, s. 386).

Devlet malları, 1050 sayılı Genel Muhasebe Yasası'nın 2. maddesine göre, gerek kamu hizmetine doğrudan doğruya tahsis edilmiş bulunan, gerek sağladığı mali yarar vesaire dolayısıyla faydalanılan bütün mallardır (Prof. Dr. Ejder Yılmaz, Devlet Malları Hak ve Rüçhanlığına Sahip Malların Haczedilmemesi, Prof. Dr. Yaşar Karayalçın'a Armağan, Türkiye İş Bankası Yayınları).

Devlet malları kavramı, salt devlet tüzel kişiliği içindeki genel ve katma bütçeli dairelerin ellerinde bulunan ve idare ve muhasebesi 1050 sayılı Genel Muhasebe Yasası'na tabi malları kapsar. Devlet malları, özel mallardan ayrı birtakım hukuki karaktere sahiptir. Devlet mallarının gösterdiği bu hukuki karakter, bu malların ya doğasından, ya da kamunun kullanımına ve yararlanmasına sunulmuş bulunmasından veyahut bir kamu hizmetinin unsurunu oluşturmasından kaynaklanır. Bu karakterler, devlet mallarının özel mallar karşısındaki hukuki niteliğini belirttiği gibi idarenin bunlar üzerinde sahip olduğu hakların niteliğini, ferdin bunlar karşısındaki durumunu ve yararlanma yetkilerini de aydınlatır (Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları, Cilt 2, İstanbul 1964, s. 1319).

Karşılaştırmalı hukuka baktığımızda, İsviçre, Fransa ve Almanya'da kural olarak devlet mallarının haczedilebilirliği kabul edilmiştir (İsviçre İcra İflas Yasası m. 92-94, Fransa Medeni İcra Usulleri Hakkındaki Yasa m. 14, Federal Almanya Hukuk Usulü Yasası m. 882 a).

İcra İflas Yasası'nın 82/1. maddesinde yer alan devlet mallarının haczedilemeyeceği kuralının iptali ile ilgili olarak açılan davada Anayasa Mahkemesi <Devlet mallarının haczedilemeyeceğine ilişkin kural Devletin borçlarını kendiliğinden ödeyeceği ve bunun hukuk devletinin gereği olduğu esasına dayanır. Devlet mallarının haczi, bu malların kullanma biçimini değiştireceğinden, devletin malvarlığında ve mali hukukta sürekliliğe engel olarak, kamu yararına zarar verir. Uyuşmazlık konusu olayda, borcun hiç ödenmemesinden değil, bütçe olanaklarına göre, yılını aştığı için gecikerek ödemenin sağlanacağından söz edilmektedir. Devletin etkinliklerinde kamu hizmeti ve dolayısıyla kamu yararı önde geldiğine göre, bir alacaklının kişisel çıkarı için devlet mallarının haczi, diğer deyişle özel yararın kamu yararına yeğlenmesi (tercih edilmesi) söz konusu olamaz. Öte yandan, yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez. Anayasa'nın 10. maddesinde yer alan eşitlik, mutlak anlamda eşitlik olmayıp, haklı nedenlerin varlığı durumunda farklı uygulamalara olanak veren bir ilkedir. Durum ve konumdaki farklılık, hukuksal özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar ve kuruluşlar için değişik kurallar ve uygulamaları gerekli kılar. Kimi yurttaşların haklı bir nedene dayandırılarak değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz. Anayasa'nın amaçladığı eşitlik eylemi değil, hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumların aynı, ayrı hukuksal durumların ayrı kurallara bağlı tutulması, Anayasa'nın öngördüğü eşitlik ilkesine uygun düşer> gerekçeleriyle 2004 sayılı İcra İflas Yasası'nın 538 sayılı Yasa ile değişik 82. maddesinin 1. bendinde yer alan <Devlet malları> sözcüklerinin Anayasa'ya aykırı olmadığı sonucuna varmıştır (Anayasa Mahkemesi'nin 21.10.1992 gün ve 1992/13 ve 1992/50 K. sayılı içtihadı).

Devlet malı kavramı, Hukuk Genel Kurulu'nun 04.10.1974 gün ve 1971/1-261 esas, 1974/1050 karar sayılı kararı ile 25.12.2002 gün ve 2002/12-1101 esas, 2002/1113 karar sayılı karar ve bu kararın karar düzeltme talebinin reddine ilişkin 26.02.2003 gün ve 2003/12-116 esas, 2003/111 karar sayılı ilamlarında da yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde ayrıntısıyla irdelenmiştir.

Özel yasalarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar da devlet malı olmamakla birlikte haczedilemez.

Özel yasalarda haczedilmezlik ilgili düzenlemeler başta 2510 sayılı İskan Kanunu m. 16/f, m. 30; 6245 sayılı Harcırah Kanunu m. 61; 3213 sayılı Maden Kanunu m. 40; 6831 sayılı Orman Kanunu m. 31, VI; 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu m. 61; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu m. 121; 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu m. 67; 775 sayılı Gecekondu Kanunu m. 34/e; 2489 sayılı Kefalet Yasası m. 11; 4178 sayılı Yasa m. 12; 4933 sayılı Yasa m. 13; Türk Ticaret Yasası m. 753, m. 892/1; 7397 sayılı Yasa m. 14/3; 2821 sayılı Sendikalar Yasası m. 64/2; 657 sayılı Devlet Memurları Yasası m. 203/3, m. 207/4, m. 236; 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasası m. 143, m. 154/2, m. 176, m. 177/2; 1164 sayılı Arsa Ofisi Yasası; 2834 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Yasası m. 8, m. 16/3; 1512 sayılı Noterlik Yasası m. 38/5; 854 sayılı Deniz İş Yasası m. 32 vs. olmak üzere çeşitli özel kanunlarda yer almaktadır.

Ayrıca, bu mallara örnek olarak kamu iktisadi teşebbüslerinin malları da gösterilebilir (233 sayılı KHK m. 57/2).

Son olarak devlet malları hak ve rüçhanlığını haiz mallar da haczedilemez. (Örn. Ordu Yardımlaşma Kurumu Yasası'nın 37. maddesi).

Devlet hastaneleri, devlet malları ana başlığı altında hizmet malları ayrımında kamu hizmeti ile yakından ilişkisi bulunan kurumlar kapsamında yer almaktadır.

Bu bağlamda, 04.01.1961 tarihli Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'na Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında 209 sayılı Kanun da irdelenmelidir.

209 sayılı Kanun hükmünce kurulan, öz sermayesi tümüyle devlet tarafından karşılanmış döner sermayeler ve bunlardan üretilmiş olan taşınır, taşınmaz mal ve haklar Kanun'un 3. maddesi uyarınca belli bir kamu hizmetinin devamlılığına tahsis edilmiş; kurumun yaşaması bu sermayeye bağlı kılınmış; aynı Kanun'un 12. maddesinin 1. fıkrasında açıkça; <Döner sermayeye ait bütün mallar Devlet malı hükmündedir. Bunlar aleyhine işlenen suçlar aynen Devlet malları aleyhine işlenmiş suç olarak kabul edilir ve sanıklar bu husustaki kanunlar hükümlerine göre takip olunarak cezalandırılır.> hükmüne yer verilmiştir.

Hemen burada, döner sermaye hesabı haciz işlemine konu edilen GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Komutanlığı'nın yasal konumunun da ortaya konulması gerekmektedir.

17.11.1983 tarih ve 2955 sayılı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanunu'nun 2. maddesinde Kanunun kapsamı <Bu Kanun; Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanlığı'nı, bu Komutanlığa bağlı eğitim ve öğretim kurumlarını ve bunlarla ilgili faaliyet ve esasları kapsar.> olarak açıklanmış; tanımlara ilişkin 3. maddesinin (a) bendinde;

<a) Gülhane Askeri Tıp Akademisi: Genelkurmay Başkanlığı’nın kuruluşunda, bilimsel özerkliğe sahip, Atatürk ilkelerine bağlı, milli şuur ve disiplini görev bilen, Türk Silahlı Kuvvetlerinin sağlık bilimleri alanında en yüksek danışma organı olan; lisans ve lisansüstü düzeyde eğitim ve öğretim, bilimsel araştırma ve yayım yapan, Türk Silahlı Kuvvetlerine muvazzaf askeri tabip ve gerektiğinde diğer sağlık bilimleri alanında askeri personel yetiştiren; kendisine ve bünyesindeki Askeri Tıp Fakültesine enstitü, yüksekokul ve benzeri kuruluşlar, eğitim hastaneleri ile diğer eğitim ve öğretim kurumları bağlanabilen ve Genelkurmay Başkanlığı’nın gerek gördüğü sağlıkla ilgili eğitim ve öğretimi de yaptıran bir yükseköğretim kurumudur.>

Aynı maddenin c) bendinde de;

<c) Askeri Eğitim Hastanesi: Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanlığı'nın önerisi ve Genelkurmay Başkanlığı’nın onayı ile vazifelendirilen, 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun ve Yönetmeliği'nin öngördüğü personelin muayene ve tedavilerinin, tıpta uzmanlık öğreniminde bulunan askeri tabipler ile diğer sağlık personelinin eğitimlerinin ve bu eğitim ile ilgili klinik ve laboratuar çalışmalarının yapıldığı, Türk Silahlı Kuvvetleri kuruluş ve kadrolarında gösterilen hastanelerdir.> hükümlerine yer verilmiş; 37. maddesinde <Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nin idari denetimi Genelkurmay Başkanlığı'nca yapılır.>

Denilmiştir.

Aynı Kanun'un 46. maddesinde mali kolaylıklar, 47. maddesinde ise döner sermeye düzenlenmiş; döner sermaye başlıklı 47. maddede aynen;

<Genelkurmay Başkanlığı'nca Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde ve eğitim hastanelerinde döner sermaye işletmesi kurulabilir.

(Değişik: 11.06.1997-4273/5 md.) 04.01.1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun değişik 70. maddesinin birinci fıkrasında sayılan hak sahiplerinin muayene ve tedavilerine ilişkin olarak T.C. Emekli Sandığı tarafından ödenecek karşılıklar, yapılacak bağış, yardım ve vasiyetler ile muayene ve tedavi edilecek sivil kişilerden yönetmelikteki esaslara göre alınacak ücretler döner sermayeye gelir kaydedilir.

Döner sermaye işletmesinin faaliyet alanları, sermaye limitleri, sermaye ile ilgili yönetim işlerinin yürütülmesi esasları ve muhasebe usulleri, Maliye Bakanlığı'nın olumlu görüşü alınmak suretiyle Genelkurmay Başkanlığı'nın tespit edeceği esaslara göre Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve eğitim hastanelerinin döner sermaye yönetmeliğinde belirtilir.

Kurulacak döner sermaye işletmesi, 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu'na tabi değildir. Döner sermayeden elde edilen ve her yılsonunda kullanılmayan gelir, ertesi yılın döner sermaye gelirine eklenir. Mali yılın bitiminden başlanarak dört ay içinde hazırlanacak bilanço ve ekleri ile bütün gelir ve gider belgeleri denetim için Sayıştay'a, birer örneği de aynı süre içinde Maliye Bakanlığı'na verilir.

Döner sermaye işletmelerinden toplanan döner sermaye geliri, Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nin araç, gereç, araştırma ve diğer ihtiyaçlarına sarf edilir.> denilmektedir.

Gülhane Askeri Tıp Akademisi Yönetmeliği'nin <Döner Sermaye> başlıklı 140. maddesinde de;

<Genelkurmay Başkanlığı'nca Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde ve Eğitim Hastanelerinde döner sermaye işletmesi kurulabilir.

Döner sermaye işletmesine ilişkin usul ve esaslar Gülhane Askeri Tıp Akademisi Döner Sermaye Yönetmeliği'nde düzenlenir.> hükmü bulunmakta;

Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve Bağlı Eğitim Hastaneleri Döner Sermaye İşletmesi Yönetmeliği'nin (12.07.1984 gün ve 18456 sayılı R.G.);

3. maddesinde, Faaliyet Alanı; <Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve bağlı eğitim hastaneleri döner sermaye işletmelerinin faaliyet alanı aşağıda belirtilmiştir:

1) Yatak adedinin % 5'ine kadar sivil kişilerin muayene ve tedavilerini ayakta veya yatırarak yapmak,

2) Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığı'na yurt içinden veya yurt dışından Genelkurmay Başkanlığı tarafından belirlenecek oran veya sayıda kabul edilecek sivil hastaların muayene ve tedavilerini ayakta veya yatırarak yapmak,

3) Tıbbi faaliyet alanı ile sınırlı olmak ve Genelkurmay Başkanlığı'nın izni alınmak kaydı ile mal ve hizmet üretiminde bulunmak.> şeklinde sıralanmış;

<Sermaye limiti> başlıklı 4. maddesinde, Kuruma tahsis edilen sermayenin Milli Savunma Bakanlığı bütçesine bu amaçla konulan ödeneklerle, döner sermaye faaliyetlerinden elde edilecek kârlar, bağış ve yardımlardan oluşacağı, belirtilmiş;

13. maddesinde, Döner Sermayenin mali işleri ile muhasebe işlemlerinin Genelkurmay Başkanlığı'nca tahsis edilen kadroya Milli Savunma Bakanlığı'nca teklif edilen ve Maliye Bakanlığı'nca atanan sorumlu sayman tarafından yürütüleceği;

Yine 32. maddede, hesap işleri ve işlemlerinin Maliye Bakanlığı Döner Sermaye Muhasebesi Hesap Yönetmeliği esaslarına göre tutulacağı; ifade edilmiş, Saymanlıklar bulundukları İl Defterdarlığı'na bağlı olmakla, bağımsız kişilik tanınmamıştır.

Hemen burada vurgulamakta yarar vardır ki, devlet malları gerek kamu hizmetlerine doğrudan tahsis edilmiş bulunan, gerek temin ettiği ekonomik ve sosyal menfaatler dolayısıyla yararlanılan bütün mallardır. Maliye Bakanlığı ve Sayıştay'ın denetiminde olan sarfiyat için işlem kolaylığı sağlamaya matuf ayrıcalık, onun devlet malı olmaktan çıkarıldığı anlamına gelmemektedir.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; Gülhane Askeri Tıp Akademisi Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Komutanlığının Özel Kanun ve Yönetmeliklerle düzenleme altına alınmış kuruluş biçimi, çalışma sahası, işleyişi, idari denetiminin Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı olup, bütçesinin de Milli Savunma Bakanlığı bütçesine bu amaçla konulan ödeneklerle, döner sermaye faaliyetlerinden elde edilecek kârlar, bağış ve yardımlardan oluşması, Saymanlığının Maliye Bakanlığı İstanbul Defterdarlığı’na doğrudan bağlı olup, bağımsız kişilik taşımaması da gözetilerek döner sermaye hesabının devlet malı niteliğinde ele alınması gerektiği, bu nedenle haczedilmezlik şikayetinin yerinde olduğu sonucuna varılmış; mahkemenin redde ilişkin kararı ile bu kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olmakla açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 23.01.2008 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Old 06-07-2012, 15:19   #18
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Sayın egemen48 aktardığınız karar için teşekkürler. Ancak kararı biliyorum. Benzer kararı dosyamıza sunmuştuk. İtibar edilmedi.
Old 06-07-2012, 15:22   #19
egemen48

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2003/12-116
Karar: 2003/111
Karar Tarihi: 26.02.2003


HACZİ İŞLEMİNİN İPTALİ TALEBİ - HACZEDİLMEZLİK KURALI

ÖZET: Haczedilmezlik kuralının sınırlandırılması gerektiği ve bu düzenlemenin son derece ayrıksal (istisnai) durumlarda söz konusu olması gerektiği, bu bağlamda bir kamu tüzel kişisinin mal ve gelirlerinin haczedilememesi için özel yasasında açık hükmün bulunması gerektiği, bu nedenlerle davacı-borçlu vakıf üniversitesinin, davaya konu gelirlerinin haczedilebileceği sonucuna varılmıştır.

(2004 S. K. m. 82) (2547 S. K. m. 56, Ek m. 7)

Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla; (Ankara Altıncı icra Hakimliğinden verilen 27.8.2002 gün ve 2002/569-79& sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'ndan çıkan 25.12.2002 gün, 2002/12-1101 Esas, 1113 karar sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu'nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, icra memurunun yasaya aykırı olarak yaptığı savlanan Başkent üniversitesine ait hastane ve otelin gelirlerinin haczi işleminin iptali istemine ilişkindir.

Davacı vekili, Başkent Üniversitesinin 3961 sayılı Yasaya göre kurulmuş kamu tüzel kişiliğini haiz bir vakıf üniversitesi olduğunu, 2547 sayılı Yasanın 56 ve Ek 7. maddeleri gereği devlet üniversitelerine tanınan tüm mali kolaylık ve muafiyetlerden vakıf üniversitelerinin de yararlanacağını, Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarının vakıf üniversitelerinin mallarının haczedilemeyeceği yönünde olduğunu, vakıf üniversitelerinin kamulaştırma yetkisine haiz olduğunu, vakıf üniversitelerinin tesislerinin yasada yapılan değişiklikle resmi bina statüsüne alındığını, bu yönleri ile devlet üniversitelerinden hiç bir farkının olmadığını bu nedenlerle mallarının haczedilemeyeceğini, öte yandan Başkent Üniversite kampüsünde kurulacak olan okul, derslik ve laboratuarlara tahsisine karar verildiğini, bu bakımdan da gelirlerin haczinin olanaklı olmadığını belirterek icra memurunun işleminin iptalini istemiştir.

Davalı, Devlet Yüksek Öğretim Kurumlarının özel bütçeli kuruluşlar olduğunu, 2547 sayılı Yasada mali kolaylıklardan yararlanarak kuruluşları üniversiteler ve ileri teknoloji enstitüleri olarak sınırladığını, bunların arasında hastane ve oteller bulunmadığını, kaldı ki icra dairesince üniversitenin eğitim ve öğretim hizmetlerini yürütmeye dönük bina, tesis ve araç-gereç üzerine haciz konulmadığını, davacının devlet kurumlarının aksine, borçlarını bir plan ve program dahilinde ödeme mecburiyetinin olmadığını, buna zorlayan hükümlerin de olmadığını, davacının malları ve gelirlerinin devlet malı niteliği taşıdığı varsayılması halinde, davacının borçlarını ödemesinin kendi keyfine ve takdirine bırakılması anlamına geleceğini, davacının kuruluş yasası olan 3961 sayılı Yasada mallarının ve gelirlerinin devlet malı olduğuna dair bir hüküm olmadığını, haczedilmezliğin istisnai bir durum olup, yasasında bu yönde bir hüküm de bulunmadığını, öte yandan davacı üniversitenin yönetim kurulunun malları ve gelirleri, kamu hizmeti niteliği taşıyabilecek bir hizmete tahsis etme yetkisinin bulunmadığını, dolayısıyla bu kararın yasal dayanaktan yoksun olup yok hükmünde olduğunu, bu nedenle davacı üniversitenin gelirlerinin haczinin mümkün olduğunu savunarak davan m reddini istemiştir.

Mahkemenin, davacı üniversitenin bir kamu tüzel kişisi olduğu, bu nedenle İİY.nın 82/1 maddesi anlamında mal ve gelirlerinin devlet malı sayılacağından haczedilemeyeceği yönünde verdiği karar, Özel Dairece, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.

Uyuşmazlık, davacı vakıf üniversitesinin mallarının devlet malı olup olmadığı ve mallarının haczinin olanaklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

1982 Anayasası'nın 130. maddesinin ikinci fıkrasında; kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla vakıflar tarafından Devletin gözetim ve denetime tabi yüksek öğretim kurumları kurulabileceği hükmü getirilmiş ve son fıkrasında, vakıflar tarafından kurulan yüksek öğretim kurumlarının mali ve idari konular dışında kalan akademik çalışma, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden Devlet tarafından kurulan yüksek öğretim kurumları hakkındaki hükümlere tabi olacakları açıklanmış, ayrıca üniversitelerin kamu tüzel kişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip olmak üzere Devlet yada vakıflar tarafından kanunla kuracakları belirtilmiştir.

2547 sayılı Yüksek Öğretim Yasası'da Anayasal hükümlere parasal olarak getirilen hükümler bir bütünlük taşımakta, hukuksal dayanak, yasayla kurulma yönlerinden vakıfların yüksek öğretim kurumları açmaları ile Devletin yüksek öğretim kurumu açması arasında bir farklılık gözetmemekte, gelir kaynakları bakımından farklılık ise, yalnızca vakıfların mali ve idari yönlerden kendilerine özgü bir sistem içinde bulunmalarından kaynaklanmakta ve kurucusunun farklılığı nedeniyle ayrıcalıklı hükümlere bağlı kılınmış bulunmaktadır. Devlet yüksek öğretim kurumlarının kurucusu "Devlet", vakıf yüksek öğretim kurumlarının kurucusu "vakıftır.

Buna göre, devlete ait yüksek öğretim kurumlarının temel mali kaynağı kamu maliyesi olmasına karşın, vakıf yüksek öğretim kurumlarına belli miktarda devlet yardımı yapılmakla birlikte, burada temel mali kaynak bu vakıf öğretiminden yararlananların bu kurumlara yaptıkları ödentilerdir.

Uyuşmazlık konusu ile ilgili yasa kuralı, İcra İflas Yasasının 82. maddesinin 1. fıkrasındaki hükümdür. Buna göre; Devlet Malları ile özel yasalarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar haczedilemez.

İcra İflas Yasasındaki bu hükmün konuluş nedeni, 15.1.1947 gün ve 1947/14.5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı gibi; Kamu hizmetlerinin düzenli ve aralıksız bir tarzda yürütülmesini sağlamak amacını güder. Devletin kendisine ait borcu ödemesi zorunluluğu, Devlet kamu kişiliğinin saygınlık ve onuru gereği bulunmakta, Devletten alacaklı bulunan kişilerin kavuşturma yollarına başvurmalarına gerek bulunmadan alacaklarını alabilmeleri öngörülmektedir.

Öğretiye göre de, Devlet mallarının haczedilmemesinin çeşitli nedenleri vardır. Her şeyden önce Devleti niteleyen egemenlik, buna karşı cebir (zorlayıcı güç) kullanılmasıyla bağdaşmaz. Cebir kullanılması Devlete tanınmış bir yetki olup, bu yetkiyi devletin kendisine karşı kullanması düşünülemez. Devletin borçlarını, herhangi bir cebir kullanmadan kendiliğinden ödeyeceği, hukuk devletinin gereği olup, doğaldır. Ayrıca kamu hizmetlerinin aksatılmadan ve kesintiye uğramadan sağlanması ve bütçenin getirdiği esasların cebri icra sonucunda öngörü dışı ihlallere uğratılmaması esastır. (Prof.Dr. Baki Kuru İcra İflas Hukuku, Ankara 1983, s: 294, Prof.Dr. Saim Üstündağ, İcra Hukuku Esasları, İstanbul 1984 s.190)

Diğer yandan devlet mallarının haczi bu malların tahsis şeklini değiştirdiğinden, devletin malvarlığında (patrimuan) ve mali hukuka devamlılığı bozarak kamu yararına zarar verir (Talih Uyar, İcra Hukukunda Haciz Manisa 1983, s:386)

Devlet malları 1050 sayılı Genel Muhasebe Yasasının 2. maddesine göre, gerek kamu hizmetine doğrudan doğruya tahsis edilmiş bulunan, gerek sağladığı mali yarar vesaire dolayısıyla faydalanılan bütün mallardır. (Prof.Dr. Ejder Yılmaz Devlet Malları Hak ve Rüçhanlığına Sahip Malların Haczedilmemesi Prof.Dr. Yaşar Yalçın'a Armağan, Türkiye İş Bankası Yayınları)

İcra İflas Yasasının 82. maddesinin 1. fıkrasında da belirtildiği üzere bazı yasalarda haczedilmezlikle ilgili Özel düzenlemeler vardır. Bunlardan bazıları, Hukuk Genel Kurulu'nun bozma ilamında sayılmış olup bunlara ek olarak, 2849 sayılı Kefalet Yasası m.11, 4178 SY. Yasa m. 12, 4933 sayılı Yasa m. 13, Türk Ticaret Yasası m. 753, m.892/1, 7397 sayılı Yasa m. 14/3, 2821 sayılı Sendikalar Yasası m.64/2, 657 sayılı Devlet Memurları Yasası m.203/3, m.207/4, m.236, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasası m.143, m.154/2, m.176, m.177/2, 1164 sayılı Arsa Ofisi Yasası, 2834 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Yasası m.8, m.16/3, 1512 sayılı Noterlik Yasası m.38/5, 854 sayılı Deniz İş Yasası m.32 vb.ni sayabiliriz.

İcra İflas Yasasının 82/1 maddesine göre haczedilemeyen Devlet Malları kavramı, salt Devlet tüzel kişiliği içindeki genel ve katma bütçeli dairelerin ellerinde bulunan ve idare ve muhasebesi 1050 sayılı Genel Muhasebe Yasasına tabi malları kapsar. Yine devlet malı olmamakla birlikte haczedilemeyeceği özel yasalarda belirtilen mallar da haczedilemez. Bu mallara örnek olarak kamu iktisadi teşebbüslerinin mallarını gösterilebilir (233 sayılı KHK. m.57/2). Son olarak devlet malları hak ve rüçhanlığını haiz mallarda haczedilemez. Buna örnek de Ordu Yardımlaşma Kurumu Yasasının 37. maddesidir.

Devlet malları, özel mallardan ayrı bir takım hukuki karaktere maliktir. Devlet mallarının gösterdiği bu hukuki karakter, bu malların ya doğasından, yada kamunun kullanımına ve yararlanmasına sunulmuş bulunmasından, veyahut bir kamu hizmetinin unsurunu oluşturmasından kaynaklanır. Bu karakterler, devlet mallarının özel mallar karşısındaki hukuki niteliğini belirttiği gibi idarenin bunlar üzerinde sahip olduğu hakların niteliğini, ferdin bunlar karşısındaki durumunu ve yararlanma yetkilerini aydınlatır. (Ord.Prof.Dr.Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları Cilt 2 İstanbul 1964 s.1319)

Karşılaştırmalı hukuka baktığımızda, İsviçre ve Fransa ve Almanya'da kural olarak devlet mallarının haczedilebilirliği kabul edilmiştir, (İsviçre İcra İflas Yasası m.92-94, Fransa Medeni İcra Usulleri Hakkındaki Yasa m.14, Federal Almanya Hukuk Usulü Yasası m.882 a)

Anayasa Mahkemesi'ne İcra İflas Yasasının 82/1. maddesinde yer alan devlet mallarının haczedilmeyeceği kuralının iptali ile ilgili olarak açılan davada Yüksek Mahkeme; "Devlet mallarının haczedilmeyeceğine ilişkin kural Devletin borçlarını kendiliğinden ödeyeceği ve bunun hukuk devletinin gereği olduğu esasına dayanır. Devlet mallarının haczi, bu malların kullanma biçimini değiştireceğinden, devletin malvarlığında ve mali hukukta sürekliliğe engel olarak, kamu yararına zarar verir. Uyuşmazlık konusu olayda, borcun hiç ödenmemesinden değil, bütçe olanaklarına göre, yılını aştığı için gecikerek ödemenin sağlanacağından söz edilmektedir. Devletin etkinliklerinde kamu hizmeti ve dolayısıyla kamu yararı önde geldiğine göre, bir alacaklının kişisel çıkarı için devlet mallarının haczi, diğer değişle özel yararın kamu yararına yeğlenmesi (tercih edilmesi) söz konusu olamaz.

Öte yandan, yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez. Anayasanın 10. maddesinde yer alan eşitlik, mutlak anlamda eşitlik olmayıp, haklı nedenlerin varlığı durumunda farklı uygulamalara olanak veren bir ilkedir. Durum ve konumdaki farklılık, hukuksal özellikler, kimi kişiler yada topluluklar ve kuruluşlar için değişik kurallar ve uygulamaları gerekli kılar. Kimi yurttaşların haklı bir nedene dayandırılarak değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz. Anayasanın amaçladığı eşitlik eylemi değil, hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumların aynı, ayrı hukuksal durumların ayrı kurallara bağlı tutulması, Anayasa'nın öngördüğü eşitlik ilkesine uygun düşer" gerekçeleriyle 2004 sayılı İcra İflas Yasasının 538 sayılı Yasa ile değişik 82. maddesinin 1. bendinde yer alan "Devlet malları" sözcüklerinin Anayasa'ya aykırı olmadığı sonucuna varmıştır. Anayasa Mahkemesi'nin 21.10.1992 gün ve 1992/13 ve 1992/50 K. sayılı içtihadı)

Bununla birlikte yine Anayasa Mahkemesine, özelleştirme kapsamına giren kuruluşların ekonomik değer taşıyan varlıklarına, haciz yasağı konulması ile ilgili 4046 sayılı Yasanın 15. maddesinin iptali ile ilgili olarak açılan davada verdiği kararda; "Özelleştirme kapsamına giren kuruluşların, ekonomik değer taşıyan varlıklarına haciz yasağı konulmasının, bunların satışından elde edilecek geliri, dolayısıyla kamu yararına olumlu yönde etkileyebileceği düşünülebilirse de, kişi haklan karşısında böyle dolaylı bir kamu yararı düşüncesine öncelik verilemeyeceği, hukuk devletinde asıl olanın temel hak ve özgürlüklerin korunması olduğunu, aksi durumda, hak arama özgürlüğünün sınırlandırılması nedeniyle alacaklarını elde edemeyen kişilerin haklarına kavuşmalarının sağlanması yönündeki anayasal hak arama özgürlüğüne olduğu kadar, hukuk devleti olmanın gereklerine de aykırı olacağı, kamu yararı amacıyla da olsa, hak arama özgürlüğünü etkisiz hale getiren bir düzenlemenin demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaşmayacağından Anayasa'ya uygun bir sınırlama olarak kabul edilemeyeceği, bu nedenlerle Anayasanın 36 ve 13. maddelerine aykırı olduğu, bu cümleden olarak; itiraz konusu kuralın, 4046 sayılı Yasa sebebiyle özelleştirmeye alınan kuruluşlar ile alınmayanların alacaklıları arasında eşitlik ilkesi ile bağdaşmayan farklı uygulamalara neden olunacağı ve bu açıdan Anayasa'nın 10. maddesine aykırılık oluşturacağı, açık bir biçimde ifade edilmiştir (Anayasa Mahkemesinin 31.1.1997 gün ve 1996/66 E. ve 1997/7 K. sayılı ilamı).

Öğretide, devlet mallarının haczedilmezliği ilkesinin gerekliliğinin tartışıldığı, bu bağlamda, bu kuralın, kamu mallarının yapısı, ait olduğu kamu idaresi ve korunması yönünden hiçbir ayrım getirmeden tek düze olarak bu konuyu düzenlemekte olup, kamu hizmetlerinin çeşitliği ve gereksinmeleri yönünden hukuka uygun ve adil bir uygulama yolunu kapamakta ve adeta kamu gücünü kullananları hukuk dışına itmekte olduğu, (G.Dinçer/S.Tüzün, s. 181-182) Devletin, borcunu kendi isteği ile ödeyeceği inancının genelde kurumsal bir iyimserlikten öteye geçmemekte olduğu, Haczedilebilecek malları olan kamu tüzel kişileri ile devlet arasında bu konuda ayrımı gerektiren bir durumun olmadığı, gerçek ve tüzel kişilerin mallarının haczedilebildiği gibi, devletin özel mallarının da haczedilmesi gerektiği, ancak devletin iyeliğinde olan, tapuya yazılan ve yazılmayan mallar ayrımı ile kamuya özgülenen, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesine ayrılan mallar ve değerlerle kurum ve kuruluşlarda araç ve gerekçelerin işlevleri gözetilerek hangilerinin ve ne ölçüde haczedilebileceği ve haczedilemeyeceğinin açıkça belirtilmesi gerektiği, yargı kararları ile kesinleşmiş olan bireyin alacağı karşısındaki devlet mallarının ayrıcalığına dayanan haczedilmezlik engelini kaldıracak yada yumuşatacak yeni düzenlemeler yapılmasının zorunlu olduğu ifade edilmektedir. (M.Gönül, s.183) Bu konuda 24 Mart 2001 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan "Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine ilişkin Türkiye Ulusal Programı"n da öngörülen düzenlemelerle bu konuda yeni açılımlar yapılabileceği (Prof.Dr. Yaşar Karayalçın Devlet Borçları- "Devlet Malları Haczedilemez Kuralı"- Özel Hukuk ve Anayasa Mahkemesi Kararları Sempozyumu l. 11 Mayıs 2001 Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü) ve bu alanda devlet borçlarının kişisel alacaklılar açısından vadesinde ödenmesini sağlayacak bir düzenlemenin, alacaklı vatandaşlarımızın Avrupa insan Hakları Mahkemesinde hak aramalarını da gereksiz kılacağı ileri sürülmüştür (Dr.Şeref Ünal Avrupa insan Hakları Sözleşmesi insan Haklarının Ulusal ilkeleri Ankara TBMM Kültür, Sanat ve Yayınları No.89, 2001).

Tüm bu açıklamaların ışığında somut olaya baktığımızda, yukarıda değinildiği gibi, borçlu Başkent Üniversitesi 2547 sayılı Yükseköğretim Yasasının 17.8.1983 gün ve 2880 sayılı Yasayla değişik ek madde 2'nin verdiği yetki çerçevesinde 15 Ocak 1994 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 13.1.1994 gün ve 3961 sayılı Yasa ile kurulmuş olup, kuruluş yasasında, "YÖK Yasasının Vakıf Yüksek Öğretim Kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluş olduğu belirtilmiştir.

2547 sayılı Yüksek Öğretim Yasasına göre, Devlet Üniversiteleri, tüzel kişiliğe sahip, katma bütçe ile idare edilen, istisnalar dışında 1050 sayılı Genel Muhasebe Yasasına (Muhasebe-i Umumi Kanununa) tabi kuruluşlar olduğu vurgulanmaktadır. Aynı yasaya göre devlet malları, Devlet Tüzel Kişiliği içinde yer alan Genel ve Katma bütçe ile idare edilen dairelerin ellerinde bulundurdukları mallan kapsar. Bu kuruluşların isimleri ise her yıl TBMM.den geçen Bütçe Yasasında yer alır. Davacı Üniversitenin bu kapsamda Bütçe Yasasında yer almadığı anlaşılmaktadır.

İcra iflas Yasasının 82/1. maddesinde açıklanan biçimde bir kuruluşa ait malın devlet malı sayılabilmesi için bu kuruluşun, bütçesinin 1050 sayılı Genel Muhasebe Yasasına tabi olması, Bütçe Yasasında sayılan Genel yada Katma bütçeli daireler arasında yer alması, mallarının kamu hizmetlerine doğrudan tahsis edilmiş olması, sağladığı ekonomik ve sosyal yararlar dolayısıyla kamunun yararlandığı ve öz sermayesi devletçe temin edilen bir kuruluş olması gereklidir.

Bu nedenle, özel yasalarında bir kuruluşun kamu tüzel kişisi olduğunun belirtilmesi durumunda bu ifade, başlı başına o kuruluşun mallarının llK.m. 82/1 anlamında haczedilemeyeceği anlamına geldiği sonucunu doğurmaz. Nitekim TRT Kızılay, İskenderun Demir Çelik Müessesesi ve benzeri kuruluşların malları da devlet malı kapsamına girmediğinden, bu kuruluşların mallarının haczedilebileceği kabul edilmektedir. (Y.HGK.nun 4.10.1974 gün ve 1971/1-261-1050 sayılı ilamı, Y.12.H.D.nin 6.12.1993 gün ve 1993/14707-19070, İ7.10.1977 gün ve 1977/7845-8664, 6.4.1976 gün ve 1976/1702-4288 sayılı ilamları)

Devlet mallarının haczedilmezliği kuralı, kamu hizmetini yerine getirmenin gereği ve devletin borçlarını kendiliğinden ödeyeceği ve bunun hukuk devletinin bir gereği olduğu, bu yolla devletin, kamunun zararının önlenmesi ve kamu hizmetlerinin bütçe yasalarında öngörülen biçimde ve aksaklığa yol açılmadan yürütülmesi amaçlarına dayanır. Devlet kendi borçlarını ödemek için özel düzenlemeler getirmiştir. 1050 sayılı Genel Muhasebe Yasasının 26.10.1988 tarih ve 3488/1. maddesi ile değişik 59. maddesinin 2. fıkrasında; "ilgili yada geçen ve eski yıllar borçları tertiplerinden ödenmeyen ilama bağlı borçlar Maliye ve Gümrük Bakanlığı bütçesi ile katma bütçelerde yer alan ilama bağlı borçlar tertiplerinden ödenir. Bu tertiplerdeki ödenekleri, yetmemesi halinde arttırmaya, Maliye ve Gümrük Bakanı yetkilidir." Burada açıklanan biçimde, devletin ilama dayalı borçlarını ödemesini sağlayacak hükümler koyarken bir kamu tüzel kişisi olan davacı-borçlu vakıf üniversitesinin borcunu ifa ederken, bu ifayı onun istencine (iradesine) bıraktığı düşünülemez.

Diğer taraftan kamuya tahsis işlemi, devlet tüzel kişiliği içinde yer alan bazı kuruluşlara tanınan özellikli ve istisnai bir düzenleme olduğundan yasaya dayanması gerekir. Oysa ki, davacı üniversitenin kuruluş yasasında bu yönde bir hüküm yoktur. O halde davacının mallarını ve gelirlerini kamu hizmetine tahsis yönünde aldığı kararın ve bunu onayan YÖK'ün aldığı kararın bağlayıcı olmayacağı açıktır.

Tüm bu açıklamalara göre; Haczedilmezlik kuralının, gerek uluslararası-karşılaştırmalı hukukta gerek öğretide, gerekse son yıllarda geliştirilen Anayasa Mahkemesi ve yargısal görüşlerde sınırlandırılması gerektiği ve bu düzenlemenin son derece ayrıksal (istisnai) durumlarda söz konusu olması gerektiği bu bağlamda bir kamu tüzel kişisinin mal ve gelirlerinin haczedilmeme-si için özel yasasında açık hükmün bulunması gerektiği, aslolanın her özel ve tüzel kişinin borcunu zamanında ödemesi olduğu, bunun gerek hukuk devleti ve hak arama özgürlüğünün gerekse de ekonomik ve sosyal hayatın bir sarsıntıya uğramadan devamının sağlanmasının gereği olduğu, bu nedenlerle davacı-borçlu vakıf üniversitesinin, davaya konu P..... Thermal Resort Otelinin bankalardaki gelirlerinin ve Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesinin döner sermayesinin gelirlerinin haczedilebileceği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle direnme kararı hatalıdır.

Açıklanan nedenlerle düzeltilmesi istenilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin karar düzeltme istemi reddedilmelidir.

Düzeltilmesi istenen Hukuk Genel Kurul ilamında gösterilen gerektirici nedenlere göre, HUMK.nun 440. maddesinde yazılı sebeplerden hiç birisine dayanmayan ve yerinde olmayan karar düzeltme isteğinin (REDDİNE), 3506 sayılı Yasa'nın 4. maddesinin b-1 fıkrası hükmüne göre takdiren (86.000.000) lira para cezasının düzeltme isteyenden alınmasına, 26.2.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 06-07-2012, 15:33   #20
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan egemen48
T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2003/12-116
Karar: 2003/111
Karar Tarihi: 26.02.2003


HACZİ İŞLEMİNİN İPTALİ TALEBİ - HACZEDİLMEZLİK KURALI

ÖZET: Haczedilmezlik kuralının sınırlandırılması gerektiği ve bu düzenlemenin son derece ayrıksal (istisnai) durumlarda söz konusu olması gerektiği, bu bağlamda bir kamu tüzel kişisinin mal ve gelirlerinin haczedilememesi için özel yasasında açık hükmün bulunması gerektiği, bu nedenlerle davacı-borçlu vakıf üniversitesinin, davaya konu gelirlerinin haczedilebileceği sonucuna varılmıştır.

(2004 S. K. m. 82) (2547 S. K. m. 56, Ek m. 7)

Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla; (Ankara Altıncı icra Hakimliğinden verilen 27.8.2002 gün ve 2002/569-79& sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'ndan çıkan 25.12.2002 gün, 2002/12-1101 Esas, 1113 karar sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu'nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, icra memurunun yasaya aykırı olarak yaptığı savlanan Başkent üniversitesine ait hastane ve otelin gelirlerinin haczi işleminin iptali istemine ilişkindir.

Davacı vekili, Başkent Üniversitesinin 3961 sayılı Yasaya göre kurulmuş kamu tüzel kişiliğini haiz bir vakıf üniversitesi olduğunu, 2547 sayılı Yasanın 56 ve Ek 7. maddeleri gereği devlet üniversitelerine tanınan tüm mali kolaylık ve muafiyetlerden vakıf üniversitelerinin de yararlanacağını, Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarının vakıf üniversitelerinin mallarının haczedilemeyeceği yönünde olduğunu, vakıf üniversitelerinin kamulaştırma yetkisine haiz olduğunu, vakıf üniversitelerinin tesislerinin yasada yapılan değişiklikle resmi bina statüsüne alındığını, bu yönleri ile devlet üniversitelerinden hiç bir farkının olmadığını bu nedenlerle mallarının haczedilemeyeceğini, öte yandan Başkent Üniversite kampüsünde kurulacak olan okul, derslik ve laboratuarlara tahsisine karar verildiğini, bu bakımdan da gelirlerin haczinin olanaklı olmadığını belirterek icra memurunun işleminin iptalini istemiştir.

Davalı, Devlet Yüksek Öğretim Kurumlarının özel bütçeli kuruluşlar olduğunu, 2547 sayılı Yasada mali kolaylıklardan yararlanarak kuruluşları üniversiteler ve ileri teknoloji enstitüleri olarak sınırladığını, bunların arasında hastane ve oteller bulunmadığını, kaldı ki icra dairesince üniversitenin eğitim ve öğretim hizmetlerini yürütmeye dönük bina, tesis ve araç-gereç üzerine haciz konulmadığını, davacının devlet kurumlarının aksine, borçlarını bir plan ve program dahilinde ödeme mecburiyetinin olmadığını, buna zorlayan hükümlerin de olmadığını, davacının malları ve gelirlerinin devlet malı niteliği taşıdığı varsayılması halinde, davacının borçlarını ödemesinin kendi keyfine ve takdirine bırakılması anlamına geleceğini, davacının kuruluş yasası olan 3961 sayılı Yasada mallarının ve gelirlerinin devlet malı olduğuna dair bir hüküm olmadığını, haczedilmezliğin istisnai bir durum olup, yasasında bu yönde bir hüküm de bulunmadığını, öte yandan davacı üniversitenin yönetim kurulunun malları ve gelirleri, kamu hizmeti niteliği taşıyabilecek bir hizmete tahsis etme yetkisinin bulunmadığını, dolayısıyla bu kararın yasal dayanaktan yoksun olup yok hükmünde olduğunu, bu nedenle davacı üniversitenin gelirlerinin haczinin mümkün olduğunu savunarak davan m reddini istemiştir.

Mahkemenin, davacı üniversitenin bir kamu tüzel kişisi olduğu, bu nedenle İİY.nın 82/1 maddesi anlamında mal ve gelirlerinin devlet malı sayılacağından haczedilemeyeceği yönünde verdiği karar, Özel Dairece, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.

Uyuşmazlık, davacı vakıf üniversitesinin mallarının devlet malı olup olmadığı ve mallarının haczinin olanaklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

1982 Anayasası'nın 130. maddesinin ikinci fıkrasında; kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla vakıflar tarafından Devletin gözetim ve denetime tabi yüksek öğretim kurumları kurulabileceği hükmü getirilmiş ve son fıkrasında, vakıflar tarafından kurulan yüksek öğretim kurumlarının mali ve idari konular dışında kalan akademik çalışma, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden Devlet tarafından kurulan yüksek öğretim kurumları hakkındaki hükümlere tabi olacakları açıklanmış, ayrıca üniversitelerin kamu tüzel kişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip olmak üzere Devlet yada vakıflar tarafından kanunla kuracakları belirtilmiştir.

2547 sayılı Yüksek Öğretim Yasası'da Anayasal hükümlere parasal olarak getirilen hükümler bir bütünlük taşımakta, hukuksal dayanak, yasayla kurulma yönlerinden vakıfların yüksek öğretim kurumları açmaları ile Devletin yüksek öğretim kurumu açması arasında bir farklılık gözetmemekte, gelir kaynakları bakımından farklılık ise, yalnızca vakıfların mali ve idari yönlerden kendilerine özgü bir sistem içinde bulunmalarından kaynaklanmakta ve kurucusunun farklılığı nedeniyle ayrıcalıklı hükümlere bağlı kılınmış bulunmaktadır. Devlet yüksek öğretim kurumlarının kurucusu "Devlet", vakıf yüksek öğretim kurumlarının kurucusu "vakıftır.

Buna göre, devlete ait yüksek öğretim kurumlarının temel mali kaynağı kamu maliyesi olmasına karşın, vakıf yüksek öğretim kurumlarına belli miktarda devlet yardımı yapılmakla birlikte, burada temel mali kaynak bu vakıf öğretiminden yararlananların bu kurumlara yaptıkları ödentilerdir.

Uyuşmazlık konusu ile ilgili yasa kuralı, İcra İflas Yasasının 82. maddesinin 1. fıkrasındaki hükümdür. Buna göre; Devlet Malları ile özel yasalarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar haczedilemez.

İcra İflas Yasasındaki bu hükmün konuluş nedeni, 15.1.1947 gün ve 1947/14.5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı gibi; Kamu hizmetlerinin düzenli ve aralıksız bir tarzda yürütülmesini sağlamak amacını güder. Devletin kendisine ait borcu ödemesi zorunluluğu, Devlet kamu kişiliğinin saygınlık ve onuru gereği bulunmakta, Devletten alacaklı bulunan kişilerin kavuşturma yollarına başvurmalarına gerek bulunmadan alacaklarını alabilmeleri öngörülmektedir.

Öğretiye göre de, Devlet mallarının haczedilmemesinin çeşitli nedenleri vardır. Her şeyden önce Devleti niteleyen egemenlik, buna karşı cebir (zorlayıcı güç) kullanılmasıyla bağdaşmaz. Cebir kullanılması Devlete tanınmış bir yetki olup, bu yetkiyi devletin kendisine karşı kullanması düşünülemez. Devletin borçlarını, herhangi bir cebir kullanmadan kendiliğinden ödeyeceği, hukuk devletinin gereği olup, doğaldır. Ayrıca kamu hizmetlerinin aksatılmadan ve kesintiye uğramadan sağlanması ve bütçenin getirdiği esasların cebri icra sonucunda öngörü dışı ihlallere uğratılmaması esastır. (Prof.Dr. Baki Kuru İcra İflas Hukuku, Ankara 1983, s: 294, Prof.Dr. Saim Üstündağ, İcra Hukuku Esasları, İstanbul 1984 s.190)

Diğer yandan devlet mallarının haczi bu malların tahsis şeklini değiştirdiğinden, devletin malvarlığında (patrimuan) ve mali hukuka devamlılığı bozarak kamu yararına zarar verir (Talih Uyar, İcra Hukukunda Haciz Manisa 1983, s:386)

Devlet malları 1050 sayılı Genel Muhasebe Yasasının 2. maddesine göre, gerek kamu hizmetine doğrudan doğruya tahsis edilmiş bulunan, gerek sağladığı mali yarar vesaire dolayısıyla faydalanılan bütün mallardır. (Prof.Dr. Ejder Yılmaz Devlet Malları Hak ve Rüçhanlığına Sahip Malların Haczedilmemesi Prof.Dr. Yaşar Yalçın'a Armağan, Türkiye İş Bankası Yayınları)

İcra İflas Yasasının 82. maddesinin 1. fıkrasında da belirtildiği üzere bazı yasalarda haczedilmezlikle ilgili Özel düzenlemeler vardır. Bunlardan bazıları, Hukuk Genel Kurulu'nun bozma ilamında sayılmış olup bunlara ek olarak, 2849 sayılı Kefalet Yasası m.11, 4178 SY. Yasa m. 12, 4933 sayılı Yasa m. 13, Türk Ticaret Yasası m. 753, m.892/1, 7397 sayılı Yasa m. 14/3, 2821 sayılı Sendikalar Yasası m.64/2, 657 sayılı Devlet Memurları Yasası m.203/3, m.207/4, m.236, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasası m.143, m.154/2, m.176, m.177/2, 1164 sayılı Arsa Ofisi Yasası, 2834 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Yasası m.8, m.16/3, 1512 sayılı Noterlik Yasası m.38/5, 854 sayılı Deniz İş Yasası m.32 vb.ni sayabiliriz.

İcra İflas Yasasının 82/1 maddesine göre haczedilemeyen Devlet Malları kavramı, salt Devlet tüzel kişiliği içindeki genel ve katma bütçeli dairelerin ellerinde bulunan ve idare ve muhasebesi 1050 sayılı Genel Muhasebe Yasasına tabi malları kapsar. Yine devlet malı olmamakla birlikte haczedilemeyeceği özel yasalarda belirtilen mallar da haczedilemez. Bu mallara örnek olarak kamu iktisadi teşebbüslerinin mallarını gösterilebilir (233 sayılı KHK. m.57/2). Son olarak devlet malları hak ve rüçhanlığını haiz mallarda haczedilemez. Buna örnek de Ordu Yardımlaşma Kurumu Yasasının 37. maddesidir.

Devlet malları, özel mallardan ayrı bir takım hukuki karaktere maliktir. Devlet mallarının gösterdiği bu hukuki karakter, bu malların ya doğasından, yada kamunun kullanımına ve yararlanmasına sunulmuş bulunmasından, veyahut bir kamu hizmetinin unsurunu oluşturmasından kaynaklanır. Bu karakterler, devlet mallarının özel mallar karşısındaki hukuki niteliğini belirttiği gibi idarenin bunlar üzerinde sahip olduğu hakların niteliğini, ferdin bunlar karşısındaki durumunu ve yararlanma yetkilerini aydınlatır. (Ord.Prof.Dr.Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları Cilt 2 İstanbul 1964 s.1319)

Karşılaştırmalı hukuka baktığımızda, İsviçre ve Fransa ve Almanya'da kural olarak devlet mallarının haczedilebilirliği kabul edilmiştir, (İsviçre İcra İflas Yasası m.92-94, Fransa Medeni İcra Usulleri Hakkındaki Yasa m.14, Federal Almanya Hukuk Usulü Yasası m.882 a)

Anayasa Mahkemesi'ne İcra İflas Yasasının 82/1. maddesinde yer alan devlet mallarının haczedilmeyeceği kuralının iptali ile ilgili olarak açılan davada Yüksek Mahkeme; "Devlet mallarının haczedilmeyeceğine ilişkin kural Devletin borçlarını kendiliğinden ödeyeceği ve bunun hukuk devletinin gereği olduğu esasına dayanır. Devlet mallarının haczi, bu malların kullanma biçimini değiştireceğinden, devletin malvarlığında ve mali hukukta sürekliliğe engel olarak, kamu yararına zarar verir. Uyuşmazlık konusu olayda, borcun hiç ödenmemesinden değil, bütçe olanaklarına göre, yılını aştığı için gecikerek ödemenin sağlanacağından söz edilmektedir. Devletin etkinliklerinde kamu hizmeti ve dolayısıyla kamu yararı önde geldiğine göre, bir alacaklının kişisel çıkarı için devlet mallarının haczi, diğer değişle özel yararın kamu yararına yeğlenmesi (tercih edilmesi) söz konusu olamaz.

Öte yandan, yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez. Anayasanın 10. maddesinde yer alan eşitlik, mutlak anlamda eşitlik olmayıp, haklı nedenlerin varlığı durumunda farklı uygulamalara olanak veren bir ilkedir. Durum ve konumdaki farklılık, hukuksal özellikler, kimi kişiler yada topluluklar ve kuruluşlar için değişik kurallar ve uygulamaları gerekli kılar. Kimi yurttaşların haklı bir nedene dayandırılarak değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz. Anayasanın amaçladığı eşitlik eylemi değil, hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumların aynı, ayrı hukuksal durumların ayrı kurallara bağlı tutulması, Anayasa'nın öngördüğü eşitlik ilkesine uygun düşer" gerekçeleriyle 2004 sayılı İcra İflas Yasasının 538 sayılı Yasa ile değişik 82. maddesinin 1. bendinde yer alan "Devlet malları" sözcüklerinin Anayasa'ya aykırı olmadığı sonucuna varmıştır. Anayasa Mahkemesi'nin 21.10.1992 gün ve 1992/13 ve 1992/50 K. sayılı içtihadı)

Bununla birlikte yine Anayasa Mahkemesine, özelleştirme kapsamına giren kuruluşların ekonomik değer taşıyan varlıklarına, haciz yasağı konulması ile ilgili 4046 sayılı Yasanın 15. maddesinin iptali ile ilgili olarak açılan davada verdiği kararda; "Özelleştirme kapsamına giren kuruluşların, ekonomik değer taşıyan varlıklarına haciz yasağı konulmasının, bunların satışından elde edilecek geliri, dolayısıyla kamu yararına olumlu yönde etkileyebileceği düşünülebilirse de, kişi haklan karşısında böyle dolaylı bir kamu yararı düşüncesine öncelik verilemeyeceği, hukuk devletinde asıl olanın temel hak ve özgürlüklerin korunması olduğunu, aksi durumda, hak arama özgürlüğünün sınırlandırılması nedeniyle alacaklarını elde edemeyen kişilerin haklarına kavuşmalarının sağlanması yönündeki anayasal hak arama özgürlüğüne olduğu kadar, hukuk devleti olmanın gereklerine de aykırı olacağı, kamu yararı amacıyla da olsa, hak arama özgürlüğünü etkisiz hale getiren bir düzenlemenin demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaşmayacağından Anayasa'ya uygun bir sınırlama olarak kabul edilemeyeceği, bu nedenlerle Anayasanın 36 ve 13. maddelerine aykırı olduğu, bu cümleden olarak; itiraz konusu kuralın, 4046 sayılı Yasa sebebiyle özelleştirmeye alınan kuruluşlar ile alınmayanların alacaklıları arasında eşitlik ilkesi ile bağdaşmayan farklı uygulamalara neden olunacağı ve bu açıdan Anayasa'nın 10. maddesine aykırılık oluşturacağı, açık bir biçimde ifade edilmiştir (Anayasa Mahkemesinin 31.1.1997 gün ve 1996/66 E. ve 1997/7 K. sayılı ilamı).

Öğretide, devlet mallarının haczedilmezliği ilkesinin gerekliliğinin tartışıldığı, bu bağlamda, bu kuralın, kamu mallarının yapısı, ait olduğu kamu idaresi ve korunması yönünden hiçbir ayrım getirmeden tek düze olarak bu konuyu düzenlemekte olup, kamu hizmetlerinin çeşitliği ve gereksinmeleri yönünden hukuka uygun ve adil bir uygulama yolunu kapamakta ve adeta kamu gücünü kullananları hukuk dışına itmekte olduğu, (G.Dinçer/S.Tüzün, s. 181-182) Devletin, borcunu kendi isteği ile ödeyeceği inancının genelde kurumsal bir iyimserlikten öteye geçmemekte olduğu, Haczedilebilecek malları olan kamu tüzel kişileri ile devlet arasında bu konuda ayrımı gerektiren bir durumun olmadığı, gerçek ve tüzel kişilerin mallarının haczedilebildiği gibi, devletin özel mallarının da haczedilmesi gerektiği, ancak devletin iyeliğinde olan, tapuya yazılan ve yazılmayan mallar ayrımı ile kamuya özgülenen, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesine ayrılan mallar ve değerlerle kurum ve kuruluşlarda araç ve gerekçelerin işlevleri gözetilerek hangilerinin ve ne ölçüde haczedilebileceği ve haczedilemeyeceğinin açıkça belirtilmesi gerektiği, yargı kararları ile kesinleşmiş olan bireyin alacağı karşısındaki devlet mallarının ayrıcalığına dayanan haczedilmezlik engelini kaldıracak yada yumuşatacak yeni düzenlemeler yapılmasının zorunlu olduğu ifade edilmektedir. (M.Gönül, s.183) Bu konuda 24 Mart 2001 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan "Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine ilişkin Türkiye Ulusal Programı"n da öngörülen düzenlemelerle bu konuda yeni açılımlar yapılabileceği (Prof.Dr. Yaşar Karayalçın Devlet Borçları- "Devlet Malları Haczedilemez Kuralı"- Özel Hukuk ve Anayasa Mahkemesi Kararları Sempozyumu l. 11 Mayıs 2001 Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü) ve bu alanda devlet borçlarının kişisel alacaklılar açısından vadesinde ödenmesini sağlayacak bir düzenlemenin, alacaklı vatandaşlarımızın Avrupa insan Hakları Mahkemesinde hak aramalarını da gereksiz kılacağı ileri sürülmüştür (Dr.Şeref Ünal Avrupa insan Hakları Sözleşmesi insan Haklarının Ulusal ilkeleri Ankara TBMM Kültür, Sanat ve Yayınları No.89, 2001).

Tüm bu açıklamaların ışığında somut olaya baktığımızda, yukarıda değinildiği gibi, borçlu Başkent Üniversitesi 2547 sayılı Yükseköğretim Yasasının 17.8.1983 gün ve 2880 sayılı Yasayla değişik ek madde 2'nin verdiği yetki çerçevesinde 15 Ocak 1994 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 13.1.1994 gün ve 3961 sayılı Yasa ile kurulmuş olup, kuruluş yasasında, "YÖK Yasasının Vakıf Yüksek Öğretim Kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluş olduğu belirtilmiştir.

2547 sayılı Yüksek Öğretim Yasasına göre, Devlet Üniversiteleri, tüzel kişiliğe sahip, katma bütçe ile idare edilen, istisnalar dışında 1050 sayılı Genel Muhasebe Yasasına (Muhasebe-i Umumi Kanununa) tabi kuruluşlar olduğu vurgulanmaktadır. Aynı yasaya göre devlet malları, Devlet Tüzel Kişiliği içinde yer alan Genel ve Katma bütçe ile idare edilen dairelerin ellerinde bulundurdukları mallan kapsar. Bu kuruluşların isimleri ise her yıl TBMM.den geçen Bütçe Yasasında yer alır. Davacı Üniversitenin bu kapsamda Bütçe Yasasında yer almadığı anlaşılmaktadır.

İcra iflas Yasasının 82/1. maddesinde açıklanan biçimde bir kuruluşa ait malın devlet malı sayılabilmesi için bu kuruluşun, bütçesinin 1050 sayılı Genel Muhasebe Yasasına tabi olması, Bütçe Yasasında sayılan Genel yada Katma bütçeli daireler arasında yer alması, mallarının kamu hizmetlerine doğrudan tahsis edilmiş olması, sağladığı ekonomik ve sosyal yararlar dolayısıyla kamunun yararlandığı ve öz sermayesi devletçe temin edilen bir kuruluş olması gereklidir.

Bu nedenle, özel yasalarında bir kuruluşun kamu tüzel kişisi olduğunun belirtilmesi durumunda bu ifade, başlı başına o kuruluşun mallarının llK.m. 82/1 anlamında haczedilemeyeceği anlamına geldiği sonucunu doğurmaz. Nitekim TRT Kızılay, İskenderun Demir Çelik Müessesesi ve benzeri kuruluşların malları da devlet malı kapsamına girmediğinden, bu kuruluşların mallarının haczedilebileceği kabul edilmektedir. (Y.HGK.nun 4.10.1974 gün ve 1971/1-261-1050 sayılı ilamı, Y.12.H.D.nin 6.12.1993 gün ve 1993/14707-19070, İ7.10.1977 gün ve 1977/7845-8664, 6.4.1976 gün ve 1976/1702-4288 sayılı ilamları)

Devlet mallarının haczedilmezliği kuralı, kamu hizmetini yerine getirmenin gereği ve devletin borçlarını kendiliğinden ödeyeceği ve bunun hukuk devletinin bir gereği olduğu, bu yolla devletin, kamunun zararının önlenmesi ve kamu hizmetlerinin bütçe yasalarında öngörülen biçimde ve aksaklığa yol açılmadan yürütülmesi amaçlarına dayanır. Devlet kendi borçlarını ödemek için özel düzenlemeler getirmiştir. 1050 sayılı Genel Muhasebe Yasasının 26.10.1988 tarih ve 3488/1. maddesi ile değişik 59. maddesinin 2. fıkrasında; "ilgili yada geçen ve eski yıllar borçları tertiplerinden ödenmeyen ilama bağlı borçlar Maliye ve Gümrük Bakanlığı bütçesi ile katma bütçelerde yer alan ilama bağlı borçlar tertiplerinden ödenir. Bu tertiplerdeki ödenekleri, yetmemesi halinde arttırmaya, Maliye ve Gümrük Bakanı yetkilidir." Burada açıklanan biçimde, devletin ilama dayalı borçlarını ödemesini sağlayacak hükümler koyarken bir kamu tüzel kişisi olan davacı-borçlu vakıf üniversitesinin borcunu ifa ederken, bu ifayı onun istencine (iradesine) bıraktığı düşünülemez.

Diğer taraftan kamuya tahsis işlemi, devlet tüzel kişiliği içinde yer alan bazı kuruluşlara tanınan özellikli ve istisnai bir düzenleme olduğundan yasaya dayanması gerekir. Oysa ki, davacı üniversitenin kuruluş yasasında bu yönde bir hüküm yoktur. O halde davacının mallarını ve gelirlerini kamu hizmetine tahsis yönünde aldığı kararın ve bunu onayan YÖK'ün aldığı kararın bağlayıcı olmayacağı açıktır.

Tüm bu açıklamalara göre; Haczedilmezlik kuralının, gerek uluslararası-karşılaştırmalı hukukta gerek öğretide, gerekse son yıllarda geliştirilen Anayasa Mahkemesi ve yargısal görüşlerde sınırlandırılması gerektiği ve bu düzenlemenin son derece ayrıksal (istisnai) durumlarda söz konusu olması gerektiği bu bağlamda bir kamu tüzel kişisinin mal ve gelirlerinin haczedilmeme-si için özel yasasında açık hükmün bulunması gerektiği, aslolanın her özel ve tüzel kişinin borcunu zamanında ödemesi olduğu, bunun gerek hukuk devleti ve hak arama özgürlüğünün gerekse de ekonomik ve sosyal hayatın bir sarsıntıya uğramadan devamının sağlanmasının gereği olduğu, bu nedenlerle davacı-borçlu vakıf üniversitesinin, davaya konu P..... Thermal Resort Otelinin bankalardaki gelirlerinin ve Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesinin döner sermayesinin gelirlerinin haczedilebileceği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle direnme kararı hatalıdır.

Açıklanan nedenlerle düzeltilmesi istenilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin karar düzeltme istemi reddedilmelidir.

Düzeltilmesi istenen Hukuk Genel Kurul ilamında gösterilen gerektirici nedenlere göre, HUMK.nun 440. maddesinde yazılı sebeplerden hiç birisine dayanmayan ve yerinde olmayan karar düzeltme isteğinin (REDDİNE), 3506 sayılı Yasa'nın 4. maddesinin b-1 fıkrası hükmüne göre takdiren (86.000.000) lira para cezasının düzeltme isteyenden alınmasına, 26.2.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.

İşte bu kararı sunmuştuk.
Old 06-07-2012, 15:43   #21
Av.Emin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
İşte bu kararı sunmuştuk.


Hakim zahmet edip, ziraat bankasının kanuna baksa idi, karar sunmaya dahi gerek kalmazdı kanaatimce.

İşgüzar İcra Müdürünün durumuna hiç değinmek bile istemiyorum. Kimse yanlış anlamasın ama bazıları kendilerini hukukçu, hakim yerine koyuyorlar. Yok efendim yargıtay böyle diyormuş faslında başlayan cümleleri ile ahkam kesiyorlar.

Allahtan Yargıtay çoğu konuda birşeyler söylemiş, yoksa ülkede avukatlık yapılmazdı.

Hakime gidersin bana Yargıtay kararı getir, İcra müdürü aynı, memurlar aynı...

E yasalara ne gerek var ya da hakimlere, avukatlara..

Yasaların açık hükümleri yoruma mı muhtaçtır? Devlet kendi diyor Ziraat Bankası Özel hukuk tüzelkişisi benle alakası kalmadı var olan hisselerimi de devredeceğim

İlginç
Old 06-07-2012, 15:46   #22
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Emin
Hakim zahmet edip, ziraat bankasının kanuna baksa idi, karar sunmaya dahi gerek kalmazdı kanaatimce.
:

Dilekçemiz ekinde kanunu da eklemiştik.
Old 06-07-2012, 15:51   #23
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Dilekçemiz ekinde kanunu da eklemiştik.


Bir yargıç için büyük utanç...
Old 10-01-2013, 14:23   #24
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlar,

Yine Yargıtay yine ilginç kararlar. Yukarıda mahkeme kararlarını temyiz ettiğimi belirtmiştim. Kararları aşağıya aktardım. İki karar da aynı Daire tarafından 1 gün ara ile verilmiş ve üye imzalarına bakarsak heyette hiç değişiklik olmamış. Kararlardan birisi, yerel mahkeme kararı “kesin” olduğu için, “temyiz dilekçesinin REDDİNE” şeklinde; diğeri ise gerekçeli olarak “ONAMA” kararıdır.
Alıntı:
Yazan Karar 1

T.C. YARGITAY 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/8928 KARAR NO : 2012/10465
YARGITAY İLAMI
İNCELENEN KARARIN
İstanbul 14. icra Hukuk Mahkemesi
27/06/2012
2012/825-2012/629

T.C. Ziraat Bankası Taksim Şubesi
Şikayet

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere, 6352 sayılı ‘Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un 16/son maddesi ile İİK. nun 82. maddesinde yapılan değişikliğe göre “İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir” hükmüne göre yerinde bulunmayan temyiz sebeplerinin reddiyle usul ve kanuna uygun mahkeme kararının İİK. nun 366. ve HUMK. nun 438. maddeleri uyarınca ONANMASINA, taraflarca HUMK. nun 388/4. (HMK. m. 297/ç) ve İİK.nun 366/3.maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 21,15 TL onama harcı temyiz edenden alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına 15.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Y.Uluç A.Yalçınkaya N.Şimşek B.Erensevi A.Çolak

Alıntı:
Yazan Karar 2
T.C. YARGITAY 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/8927 KARAR NO : 2012/10393


YARGITAY İLAMI
İstanbul 14. icra Hukuk Mahkemesi
27/06/2012
2012/824-2012/628
TC. Ziraat Bankası
Şikayet

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
İnceleme konusu karar haciz talebinin reddine dair memur kararım şikayete ilişkin olup icra mahkemesi kararlarından hangilerinin temyiz olunabileceği özel hükümlerle ve genel olarak da İİK.nun 363. maddesinde birer birer açıklanıp gösterilmiştir. Bunlann dışında kalan mahkeme kararlan kesindir. Yargıtay'ca incelenmesi istenen karar bu maddelerle tespit edilen kararlar arasına girmeyip kesin nitelikte bulunduğundan temyiz dilekçesinin REDDİNE, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m. 297/ç) ve İİK.nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 13.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Y.Uluç A.Yalçınkaya İN.Şimşek B.Erensevı A. Çolak
Old 10-01-2013, 14:34   #26
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av_yaseminceylan
Karar düzeltme talebinde bulunacak mısınız?

Müvekkiller istemiyor, ben de cebimden harcama yapmak istemiyorum. Ayrıca, aynı daireye gideceği için anlamı yok.
Old 10-01-2013, 14:36   #27
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

1- Karar düzeltme

2- Anayasa Mahkemesi'ne mülkiyet hakkının ve hukuk devleti ilkesinin ihali sebiyle bireysel başvuru

Üstat kolaylıklar diliyorum... Birkaç sene sonra, AYM'nin kararını da bu forumun içinde tartışırız Allah sağlık verirse...
Old 10-01-2013, 14:39   #28
av_yaseminceylan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Müvekkiller istemiyor, ben de cebimden harcama yapmak istemiyorum. Ayrıca, aynı daireye gideceği için anlamı yok.

Haklısınız. Oldum olası aynı daire işini anlayamadım zaten. Şu anda HMK 46 uyarınca bir tazminat davası hazırlıyorum ve 47. madde gereği ilk derece mahkemesi hakimlerinin fiil ve kararlarından dolayı Yargıtay ilgili hukuk dairesine dava açmamız gerekiyor. Ben zaten temyiz ve karar düzeltme istedim. Temyizde onandı, karar düzeltme talebim reddedildi. Şimdi aynı Yargıtay dairesi tazminat davama bakacak
Old 10-01-2013, 14:59   #29
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Avukat Hakan Eren
1- Karar düzeltme

2- Anayasa Mahkemesi'ne mülkiyet hakkının ve hukuk devleti ilkesinin ihali sebiyle bireysel başvuru

Üstat kolaylıklar diliyorum... Birkaç sene sonra, AYM'nin kararını da bu forumun içinde tartışırız Allah sağlık verirse...

Üstadım, karar düzeltme talebinde bulunmayacağım. Baksanıza Karar2'ye... Yargıtay;yerel mahkeme kararı "kesin" kararlardan olduğu için "temyiz edemezsin" diyor."Temyiz edemezsin" ama "karar düzeltme talebinde bulunabilirsin" diyor. Dosyanın kapağı bile açılmadan "yerel mahkeme kararı kesin kararlardan olduğu için..." şeklinde karar verilecek.
Old 10-01-2013, 15:10   #30
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Karar-1'e dikkatinizi çekerim. Memurun muamelesini şikayet ettiğimizde ve yerel mahkeme kararını verdiğinde sözü edilen değişiklik yapılmamıştı. :

Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun 02.07.2012 de yürürlüğe girmiştir. Hiç olmazsa kararda bu konuya değinip, "ama" diye devam etseydin.

Evet değişiklikle icra müdürüne bir malın haczedilip haczedilmeyeceği konusunda "takdir hakkı" tanınmıştır. İyi de bu takdir hakkı denetime tabi olmayacak mı? Yani sen Yargıtay olarak, "Evet, icra müdürünün böyle bir yetkisi var" derken, bu yetkiyi yerinde kullanıp kullanmadığını denetlemeyecek misin? Denetleyeceksen buna ilişkin kelamın nerede?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Devlet Üniversitesinin Malları Haczedilebilir Mi? AV.SANEM Meslektaşların Soruları 13 22-02-2012 22:48
ziraat bankası özel hukuktan doğan davayı kaybederse yine harçtan muaf mıdır? buketoz Meslektaşların Soruları 8 16-03-2010 18:46
Evlilik Devam Ederken Kadının Malları Haczedilebilir Mi? mehmetovayolu Meslektaşların Soruları 3 14-08-2007 09:11
Ziraat Bankası'nın A.Ş. ye Dönüştürülmesi-Müktesep Hak Av.tuncer Meslektaşların Soruları 4 05-01-2007 18:16


THS Sunucusu bu sayfayı 0,13647699 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.