Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Taahhüdü İhlal- Ödeme Şartını İhlal eden Borçluya 3 Günlük Ceza Verilir mi?

Yanıt
Old 14-12-2009, 12:58   #1
Av.Adem Süpçin

 
Varsayılan Taahhüdü İhlal- Ödeme Şartını İhlal eden Borçluya 3 Günlük Ceza Verilir mi?

Sayın Meslektaşlarım;
Denizli'nin bir ilçesinde bir yargıç bir dosyada "İ.İ.K 340. maddesi uyarınca Taahhüdü ihlal suçundan sanığın 3 gün tazyik hapsi ile cezalandırılmasına" karar verdi.
Şu anda elimde gerekçeli karar yok. Alacaklı/şikayetçi vekili olarak itiraz etmeye hazırlanıyorum. Hakime genel uygulamanın 3 ay olduğunu, İİK 340'da 3 aydan daha az bir süre ile cezalandırılabileceğine ilişkin bir yorum getirilemeyeceğini söylememe karşın, kendisi Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kararlarının onandığını söyledi...
Buna ilişkin bir karar bulmaya çalışıyorum. Sonuçta bu durumda olan tek ben değilimdir diye düşünüyorum. Ayrıca itiraz dilekçemdeki gerekçeleri hazırlarken görüş ve yorumlarınızdan yararlanmayı umuyorum.

İyi günler...
Old 14-12-2009, 13:38   #2
Av.H.Sancar KARACA

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,
Yasanın "BORÇLUNUN ÖDEME ŞARTINI İHLALİ HALİNDE CEZA" başlıklı 340.maddesi (aynen)

(Değişik madde: 06/06/1985 - 3222/41 md.;Değişik madde: 31/05/2005-5358 S.K./11.mad)
111 inci madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez."

olduğuna göre, verilen karar yasaya uygun. Buradaki "3 aya kadar" ibaresi, hapsen tazyikin süresi konusunda, hakime "1 gün ile 3 ay arasında " bir takdir yetkisi veriyor (diye düşünüyorum).
Yasaya uygun ama, amaca uygun mu?
Bence de uygun değil. Ama düzenleme bu.
Kolay gelsin.
Old 14-12-2009, 14:09   #3
Av.Adem Süpçin

 
Varsayılan

Maddedeki 3 aya kadar ibaresinin anlamı borçlu sanığın borcunu ödemez ise uygulanacak tazyik hapsinin süresini ifade etmektedir. Yani borçlu borcunu ödeyinceye kadar 3 ay süreyle yani 3 aya kadar hapsen tazyik edilecek, genel bir ifadeyle borcunu ödemeye zorlanacaktır. Burada anlatılan bu zorlamanın en çok ne kadar süre devam edeceğidir.
Maddenin devamında bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi 3 ayı geçemez diyor. Yani burada mesele 3 aydan fazla ceza vermemektir. Yoksa üst sınır olsaydı, alt sınırı gösterirdi.
Maddeden hakimin ve sizin anladığınız anlam çıkmıyor bence..
saygılar...
Old 14-12-2009, 14:36   #4
seyitsonmez

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Adem Süpçin
Maddedeki 3 aya kadar ibaresinin anlamı borçlu sanığın borcunu ödemez ise uygulanacak tazyik hapsinin süresini ifade etmektedir. Yani borçlu borcunu ödeyinceye kadar 3 ay süreyle yani 3 aya kadar hapsen tazyik edilecek, genel bir ifadeyle borcunu ödemeye zorlanacaktır. Burada anlatılan bu zorlamanın en çok ne kadar süre devam edeceğidir.
Maddenin devamında bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi 3 ayı geçemez diyor. Yani burada mesele 3 aydan fazla ceza vermemektir. Yoksa üst sınır olsaydı, alt sınırı gösterirdi.
Maddeden hakimin ve sizin anladığınız anlam çıkmıyor bence..
saygılar...



Sevgili meslektaşım "Kardan Adam" isimli meslektaşımızın cevabını eleştiriyor ama eleştirirken de aynı şeyi söylüyorsunuz ya da ben öyle anlamıyorum.

Ben ce de kanun çok açık 1-gün ile 3 ay arası ceza verilmelidir.

Genel uygulamanın 3 ay olduğu şeklindeki itirazınız, fiili uygulama öyle olmasına rağmen bence yerinde bir itiraz değil. Hele ki Ceza Hukukunda "uygulama" ların hiç de hukukun ve sanığın lehine olduğunu söyleyemeyiz.(Müşteki tarafta olduğunuzun farkındayım elbet ama ben ondan bağımsız olarak hukuk adına birşeyler paylaşmak niyetindeyim).

Uygulamada sanıkların tutukluluk kararlarında yada devamında ne tür şablonlar kullanıldığını, iddianamelerin uygulamada ne ciddiyetle hazırlandığını, hakim-savcı-avukat üçleminin uygulamada ne şekilde olduğunu gördüğümüzden bu eleştiriyi yapma gereği duydum.
Old 14-12-2009, 14:45   #5
Av.Adem Süpçin

 
Varsayılan

Öte yandan aşağıdaki Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararına göre de hapsen tazyik CMK'ya (223. madde) göre bir hüküm olmadığından dolayı "hükümler"e uygulanan yargılama kuralları uygulanamaz. Belli bir sürenin öngörülmesi yaptırımın niteliğine de aykırı olacaktır.



T.C
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No : Karar No : İtirazname :
2006/16.HD-220 2006/231 120202
Y A R G I T A Y K A R A R I
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 16. Hukuk Dairesi
Mahkemesi : NEVŞEHİR İcra Ceza
Günü : 07.03.2006
Sayısı : 7-81
Davacı : K.H
Şikayetçi : Mustafa Yücekul
Sanık : Mehmet Karadaş

Borçlu Mehmet Karadaş’ın ödeme yükümlülüğüne aykırı davranma eyleminden dolayı İİY’nın 5358 sayılı Yasa ile değişik 340. maddesi uyarınca 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına ilişkin Nevşehir İcra Ceza Mahkemesince verilen 07.03.2006 gün ve 7-81 sayılı kararın yasa yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi nedeniyle Adalet Bakanı tarafından yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Hukuk Dairesince 18.09.2006 gün ve 4153-5592 sayı ile;
“… Dosya kapsamına göre, sanığın taahhüdü ihlal eyleminden dolayı 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 232. maddesinin 6. fıkrasına göre, 223. madde uyarınca verilen ceza miktarının tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir. Mahkemece infazda tereddüt oluşturacak şekilde mahkumiyete esas sürenin net biçimde belirtilmemesi isabetli olmamakla, Yargıtay C.Başsavcılığının Yazılı Emre atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle ve kanuna aykırılık halinin giderilmesinin de başkaca hallinin mümkün bulunmadığı anlaşılmakla, uygulamada birliğin sağlanması amacıyla Nevşehir İcra Mahkemesinin 07.03.2006 gün ve 2006/7-81 sayılı kararının bozulmasına” karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 18.10.2006 gün ve 120202 sayı ile; hapsen tazyik kararlarının disiplin hapsi niteliğinde olduğu ve öngörülen yaptırımın bu niteliği itibariyle verilen kararın da bir hüküm niteliğinde olmadığı, bu nedenle Yerel Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi gerektiği görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Daire kararının kaldırılmasına ve Adalet Bakanının yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesini istemiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği görüşülüp düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Ödeme yükümlülüğüne aykırı davranma eylemi nedeniyle borçlunun 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, tayin olunan cezanın usul ve yasaya uygun olarak verilip verilmediğinin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir sonuca varabilmek için, bu konudaki yasal düzenlemeyi incelemekte yarar vardır.
01.06.2005 gün ve 25832 sayılı mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren, 31.05.2005 gün ve 5358 sayılı Yasa ile İcra İflas Yasasında yer alan eylemler ve yaptırımları yeniden düzenlemiş, bu kapsamda bir aydan üç aya kadar hafif hapis cezasını gerektiren İcra İflas Yasasının 340. maddesi de; “111 inci madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez.” şeklinde değiştirilmiştir. Ayrıca, 337, 338/2, 339, 341, 343 ve 344. maddelerdeki eylemler kabahat olarak düzenlenip, disiplin hapsi veya tazyik hapsi şeklinde yaptırımlara bağlanmış, 331, 332, 333, 333/a, 334, 335, 336, 337/a, 338/1, 342, 345/a, 345/b, maddelerindeki eylemler ise suç olarak düzenlenip, hapis cezası veya adli para cezası biçiminde yaptırımlara bağlanmıştır.
Aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMY.nın “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (l) bendinde disiplin hapsinin tanımı;
“Kısmî bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, önödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartla salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adlî sicil kayıtlarına geçirilmeyen hapsi ifade eder.” şeklinde yapılmıştır.
Disiplin hapsi için yapılan bu tanım, hapsen tazyik yaptırımını da kapsar niteliktedir. Bu tanım nazara alındığında, hapsen tazyik yaptırımı, 5237 sayılı TCY.da düzenlenen yaptırımlardan farklı niteliktedir. Bu nedenle de, duruşma açılarak yapılan bir yargılama sonunda verilmelerine karşılık, 2004 sayılı İİY.nın 353/1. maddesinde yasa yolu olarak itiraz yasa yolu öngörülmüştür. Anılan hükümler gözetildiğinde, gerek disiplin hapsi gerekse hapsen tazyik yaptırımı tayin edilen kararlar, CMY.nın 223. maddesinde belirtilen “hüküm” niteliğinde değildirler ve bunlar hakkında hükümler için öngörülen yargılama kuralları uygulanamaz. Hapsen tazyik yaptırımında amaç, bir yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak olduğundan, alt sınırdan belli bir ceza belirlenmesi gerekmemekte, yükümlülük yerine getirilene kadar ve en çok 3 ay süreyle kişinin yükümlülüğüne uygun davranması için zorlanması söz konusu olmaktadır. Bu nedenle kararda belli bir sürenin öngörülmesi, yaptırımın bu niteliğine aykırı olacaktır.
Konu öğretide de ele alınmış ve tazyik hapsinin niteliği şu şekilde açıklanmıştır:
“Kişinin yükümlülüğe aykırı davranmamak konusunda mecburiyeti bulunmamaktadır. Ancak, kişi bazı durumlarda bir yükümlülüğe uygun davranmaya belli ölçüde icbar edilebilmektedir. Başka bir deyişle, kişi, bazı durumlarda yükümlülüklerinin gereğini yerine getirmesini sağlamak için, belli ölçüde icbar edilebilmekte ve bu amaçla bir süreye kadar hürriyetinden yoksun bırakılabilmektedir. Bu hürriyetten yoksun bırakma olgusu, bir disiplin hapsi niteliği taşımaktadır. Ancak, yükümlülüğün yerine getirilmesi halinde, bu yaptırımın uygulanmasına derhal son verilmektedir. Bu bakımdan söz konusu disiplin hapsine ilişkin olarak kanunda sadece azami bir süre belirlenmektedir. Kişi kendisine terettüp eden yükümlülüğün gereğini yerine getirmeye zorlanmak amacıyla ancak belli bir süreye kadar hürriyetinden yoksun bırakılabilecektir. Bu sürenin dolması halinde; kişi, yükümlülüğün gereğini yerine getirmemiş olsa bile, hürriyetinden yoksun bırakılmasına ilişkin yaptırım uygulamasına son verilerek, serbest bırakılacaktır. Bu nedenle, söz konusu disiplin hapsine, Kanunda tazyik hapsi denmiştir” (Doç.Dr. İzzet Özgenç, Ceza Hukuku Genel Hükümler, sh.594 vd.)
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Nevşehir 1. İcra Müdürlüğünün 2005/2932 sayılı takip dosyasında alacaklı şirket vekilince, borçlu aleyhine 24.08.2005 tarihinde 810 YTL 55 kuruş alacak için kambiyo senetlerine özgü takip yöntemiyle takip talebinde bulunulmuş, icra emrinin 14.09.2005 tarihinde tebliğ edilerek borçlu tarafından herhangi bir itirazda bulunulmaması üzerine takip kesinleşmiştir. Dosyadaki belgelere göre 20.12.2005 tarihinde borçlunun işyerinde yapılan haciz sırasında borçlunun, asıl alacak ve fer’ilerinden oluşan toplam 946 YTL borcunu 23.12.2005 tarihinde ödeme taahhüdünde bulunduğu ve alacaklı vekilinin de bu taahhüdü kabul ettiği, ancak belirtilen tarihte borcun ödenmediği anlaşılmaktadır. Sanığın ödeme yükümlülüğüne aykırı davranmak eylemi nedeniyle şikayet edilmesi üzerine, Yerel Mahkemece eylemi sabit görülerek İİY.nın 340. maddesi uyarınca 3 aya kadar hapsen tazyikine karar verilmiştir. Bu uygulama yaptırımın niteliği ve uygulama biçimi itibarıyla yasaya uygun ve isabetlidir.
Bu itibarla haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, 2- Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 18.09.2006 gün ve 4153-5592 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA, 3- Adalet Bakanının, YASA YARARINA BOZMA İSTEMİNİN REDDİNE, 4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 14.11.2006 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.
Old 14-12-2009, 15:01   #6
Av.Adem Süpçin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan seyitsonmez
Sevgili meslektaşım "Kardan Adam" isimli meslektaşımızın cevabını eleştiriyor ama eleştirirken de aynı şeyi söylüyorsunuz ya da ben öyle anlamıyorum.

Ben ce de kanun çok açık 1-gün ile 3 ay arası ceza verilmelidir.

Genel uygulamanın 3 ay olduğu şeklindeki itirazınız, fiili uygulama öyle olmasına rağmen bence yerinde bir itiraz değil. Hele ki Ceza Hukukunda "uygulama" ların hiç de hukukun ve sanığın lehine olduğunu söyleyemeyiz.(Müşteki tarafta olduğunuzun farkındayım elbet ama ben ondan bağımsız olarak hukuk adına birşeyler paylaşmak niyetindeyim).

Uygulamada sanıkların tutukluluk kararlarında yada devamında ne tür şablonlar kullanıldığını, iddianamelerin uygulamada ne ciddiyetle hazırlandığını, hakim-savcı-avukat üçleminin uygulamada ne şekilde olduğunu gördüğümüzden bu eleştiriyi yapma gereği duydum.

Sayın Seyit Sönmez;
Burada anlatmak istediğim şeyle müşteki tarafta olmanın bir ilgisi yok. Tabi ki biz avukatlar her dosyada tarafız ve doğaldır ki vekilliğini yaptığımız tarafın lehine olan kaideleri savunmakla mükellefiz. Ancak burada böyle bir durum yok.
Tarafsız durmak gerekirse de benim çıkardığım sonucun hukuka uygun olduğunu göreceksiniz. Ceza Genel Kurulu da tazyik hapsine ilişkin kararları Ceza Hukuku anlamında "hüküm" niteliğini taşımadığından normal kanun yollarına ilişkin kuralların uygulanmadığını ayrıca ceza verirken bir süre öngörülemeyeceğini söylemiş. Kararın niteliği "tazyik" yani zorlama hapsidir. Verilen karar da mahkumiyet sayılamaz. Borcu ödeyinceye kadar borçlu sanık zorlanmaktadır. Ancak bu zorlama 3 ayı geçemeyecektir. 3 aydan daha az bir tazyik hapsine karar vermek üstlelik bunu sınırlandırmak hukuka aykırıdır. Belli bir sürenin öngörülmesi dahi hukuka aykırı olacaktır.

Öte yandan şablonlarla ceza verilmesine, hukuka aykırı iddianamelere hep birlikte karşı durmamız gerekmektedir.
Old 14-12-2009, 16:01   #7
seyitsonmez

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Adem Süpçin
Sayın Seyit Sönmez;
Burada anlatmak istediğim şeyle müşteki tarafta olmanın bir ilgisi yok. Tabi ki biz avukatlar her dosyada tarafız ve doğaldır ki vekilliğini yaptığımız tarafın lehine olan kaideleri savunmakla mükellefiz. Ancak burada böyle bir durum yok.
Tarafsız durmak gerekirse de benim çıkardığım sonucun hukuka uygun olduğunu göreceksiniz. Ceza Genel Kurulu da tazyik hapsine ilişkin kararları Ceza Hukuku anlamında "hüküm" niteliğini taşımadığından normal kanun yollarına ilişkin kuralların uygulanmadığını ayrıca ceza verirken bir süre öngörülemeyeceğini söylemiş. Kararın niteliği "tazyik" yani zorlama hapsidir. Verilen karar da mahkumiyet sayılamaz. Borcu ödeyinceye kadar borçlu sanık zorlanmaktadır. Ancak bu zorlama 3 ayı geçemeyecektir. 3 aydan daha az bir tazyik hapsine karar vermek üstlelik bunu sınırlandırmak hukuka aykırıdır. Belli bir sürenin öngörülmesi dahi hukuka aykırı olacaktır.

Öte yandan şablonlarla ceza verilmesine, hukuka aykırı iddianamelere hep birlikte karşı durmamız gerekmektedir.


Kanunun amacına uygun bir karar. Amaçlanan borcun tahsili ise belirli bir süre konulması mantıklı. Bu ceza bir nevi ihtarname gibi aslında.

Lakin sizin pratiğinizde 3 gün hapis cezası yerine "3 güne kadar " denseydi doğru olacakmış bu karara göre Yani burda tartışılmış olan 3 aylık süre değil "3 aya kadar" ibaresi.
Old 14-12-2009, 19:20   #8
Av.Adem Süpçin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan seyitsonmez
Kanunun amacına uygun bir karar. Amaçlanan borcun tahsili ise belirli bir süre konulması mantıklı. Bu ceza bir nevi ihtarname gibi aslında.

Lakin sizin pratiğinizde 3 gün hapis cezası yerine "3 güne kadar " denseydi doğru olacakmış bu karara göre Yani burda tartışılmış olan 3 aylık süre değil "3 aya kadar" ibaresi.

O açıdan baktığınızda olabilir ancak bu kez de kanunun 3 aya kadar ibaresini değiştirmiş olurdu.

saygılar
Old 14-12-2009, 19:39   #9
hakikiavukat

 
Varsayılan Farklı uygulamalar

Üstad , ızdırabınızı anlıyorum . Bence olayın şekli - kanuni boyutunu tartışmak anlamsız . Zira Ağır Ceza Mahkemeleri , İcra Ceza Mahkemelerine abilik yapmaya devam ettikçe , 3 saatlik hapis cezası bile verir Sayın Hakimlerimiz. Daha geçenlerde sizin olaya benzer şekilde , dosyamızdan 1 ay ceza çıktı. Ben şükrediyorum şimdi ceza çıktığına . Hakim , sanık duruşmaya gelmediği halde beraat kararı da verebilirdi. Niye , zira icra cezalarda herşey takdire bırakılmış ya ondan !? :-)
Old 14-12-2009, 20:43   #10
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Maddenin eski hali şöyledir:

Alıntı:
MADDE 340 - (Değişik: 3222 - 6.6.1985 / m.41) 111 inci madde mucibince veya alacaklının muvafakatı ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlu, alacaklının şikâyeti üzerine icra mahkemesi tarafından bir aydan üç aya kadar hafif hapis cezası ile cezalandırılır.

Eski kararlara bakarsak hep 1 ay hapis cezası verildiği görülmektedir(alt sınır).Maddenin son hali ise şöyledir:

Alıntı:
MADDE 340.- (Değişik: 5358 - 31.5.2005 / m.11) 111 inci madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikayeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez

Yargıtayın bir çok kararı Sayın Av.Adem Süpçin'in aktardığı karar gibidir. Yani 3 aya kadar hapsen tazyik kararı verilmiş ama Yargıtay denetiminde bu cezanın çokluğu tartışılmamıştır. Diğer hususlar tartışılmıştır. Maddenin son haline ve son cümlesine baktığımızda "Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez" denilmektedir. Yani bir nevi tekrar edilmiş. Yargıtay bunu da,aynı borç nedeniyle birden fazla dava açılabileceğini ancak cezanın 3 ayı geçemeyeceği şeklinde karara bağlamış. Bence Yargıtay çelişki içindedir. Hem ilk kararın "3 aya kadar" şeklinde olacağını( 3 gün değil, 1 ay değil)zımnen de olsa kabul etmiş; hem de birden fazla dava açılabileceğini kabul etmiş olmaktadır.

Pekiyi, kanunkoyucu eski yasa metninde "1 aydan-3 aya" diyerek alt sınır koymuşken, yeni halinde niye alt sınır koymamıştır?
Old 14-12-2009, 20:47   #11
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Yol gösterecek karar 1

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2009/16-5
K. 2009/11
T. 3.2.2009
• TAAHHÜDÜ İHLAL SUÇU ( Kararın Yasa Yoluna Başvurma Hak ve Yetkisi Bulunanlara Başvurulacak Yasa Yolu Süresi Mercii ve Şeklini Gösterir Açıklamalı Tebligat İle Tebliğ Edilmesi Açıklamada Mutlaka İtiraz Yasa Yoluna Başvurma Süresinin Kendilerine Tebligat Yapılmasından İtibaren Başlayacağının Bildirilmesi Gerektiği )
• KARARLARIN AÇIKLANMASI VE TEBLİĞ ( Başvurulacak Yasa Yolu Süresi Mercii ve Şeklini Gösterir Açıklamalı Tebligat İle Tebliğ Edilmesi Açıklamada Mutlaka İtiraz Yasa Yoluna Başvurma Süresinin Kendilerine Tebligat Yapılmasından İtibaren Başlayacağının Bildirilmesi Gerektiği )
• YASA YARARINA BOZMA ( Kararın Belirtilen Şerhle Birlikte Yasa Yolu Başvuru Hakkı Olanlara Tebliğ Edilerek İtiraz Edip Etmeyeceklerinin Belirlenmesi Suretiyle Anılan Eksikliğin Giderilmesi İçin Dosyanın Yerel Mahkemeye Gönderilmesi Gerektiği )
• YASA YOLU ( Kararın Belirtilen Şerhle Birlikte Yasa Yolu Başvuru Hakkı Olanlara Tebliğ Edilerek İtiraz Edip Etmeyeceklerinin Belirlenmesi Suretiyle Anılan Eksikliğin Giderilmesi İçin Dosyanın Yerel Mahkemeye Gönderilmesi Gerektiği )
2709/m.40/2
5271/m.34/2, 35, 231/3, 232/6, 260
2004/m.340
ÖZET : Karara karşı başvurulacak yasa yolu, süresi, mercii ve şekli açıklanmamış, tefhim sırasında hazır bulunan sanık yanıltılmıştır. Bu nedenle kararın, yasa yoluna başvurma hak ve yetkisi bulunanlara, başvurulacak yasa yolu, süresi, mercii ve şeklini gösterir açıklamalı tebligat ile tebliğ edilmesi, açıklamada mutlaka itiraz yasa yoluna başvurma süresinin kendilerine tebligat yapılmasından itibaren başlayacağının bildirilmesi gerekmektedir. Tebligata rağmen itiraz yasa yoluna başvurulmaması durumunda karar kesinleşeceğinden, ancak bu ahvalde yasa yararına bozma yasa yoluna başvuru olanaklı hale gelecektir. Kesinleşmeyen kararlara karşı yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulamayacağından, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılıp, Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminin reddine, kararın belirtilen şerhle birlikte yasa yolu başvuru hakkı olanlara tebliğ edilerek, itiraz edip etmeyeceklerinin belirlenmesi suretiyle anılan eksikliğin giderilmesi için dosyanın Yerel Mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir.

DAVA : Taahhüdü ihlal suçundan sanık M. N. A.’ın, İİY’nın 340. maddesi uyarınca 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına ilişkin İzmir 1. İcra Ceza Mahkemesince 03.03.2008 gün ve 3717-852 sayı ile verilen karar yasa yollarına başvurulmadığından kesinleşmiştir.

Adalet Bakanlığınca 20.06.2008 gün ve 35451 sayı ile şikayetin bir yıllık süre gerçekleştikten sonra yapıldığı gözetilmeden mahkumiyet hükmü kurulmasında isabet görülmediğinden bahisle yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Hukuk Dairesince 27.10.2008 gün ve 6696-6744 sayı ile;

“... Somut olaya baktığımızda, borçlunun 28.06.2005 tarihli tutanakla borcunu, 17.08.2005 tarihinde 5.740,00 YTL ( 740.00 YTL vekalet ücreti ile ), 17.11.2005 tarihinde 5.740.00 YTL ( 740.00 YTL vekalet ücreti ile ), 17.02.2006 tarihinde 5.740.00 YTL ( 740.00 YTL vekalet ücreti ile ), 17.05.2006 tarihinde 5.000.00 YTL, 17.08.2006 tarihinde 5.000.00 YTL, 17.11.2006 tarihinde 5.000.00 YTL, 17.02.2007 tarihinde 5.000.00 YTL, 17.05.2007 tarihinde 4.951.44 YTL olmak üzere taksitler halinde ödemeyi taahhüt etmesine rağmen, 28.06.2005 tarihinde 32.40 YTL, 24.12.2005 tarihinde 1.000.00 YTL, 23.01.2006 tarihinde ise 2.000.00 YTL ödenme¬sine karşın ödenmeyen ya da eksik ödenen taksitler için şikayette bulunulmamış, fakat son ödeme tarihi olan 17.05.2007 tarihinde yapması gereken ödemeyi de ödememesi üzerine 04.07.2007 tarihinde şikayet edildiği anlaşılmaktadır.

5358 sayılı Yasa ile getirilen değişiklikle, ‘... Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir.

Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez.’ hükmünün düzenlendiği dikkate alındığında, ödenmeyen 17.05.2007 tarihli son taksitten sonra şikayetin 04.07.2007 tarihinde yapıldığı dikkate alındığında, İİK’nun 347. maddesinde öngörülen 3 aylık şikayet süresinin geçmediğinin kabulü gerekir. Hal böyle olunca İzmir 1. İcra Mahkemesinin 03.03.2008 tarih ve 2007/3717-2008/852 sayılı kararına karşı kanun yararına bozma isteminin reddine karar vermek gerekmiştir...” gerekçesiyle yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir.

Yargıtay C.Başsavcılığı ise 14.01.2009 gün ve 138635 sayı ile; Yerel Mahkemenin kısa kararında yalnızca yasa yolunun gösterildiği, yasa yolunun süresi, mercii ve şeklinin gösterilmediği, gerekçeli kararda, yasa yolunun türü, süresi ve mercii gösterilmiş ise de, gerekçeli kararın borçluya tebliğ edilmediği, dolayısıyla Yerel Mahkemenin kararında, başvurulacak yasa yolunun süresi, mercii ve başvuru şeklinin açıklanmamasının, 5271 sayılı CYY’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddesine aykırı olup, bu durumda yasa yolu süresi başlamadığından kararın da kesinleşmediğinden bahisle, yasa yararına bozma isteminin bu nedenle reddine karar verilmesi gerektiği görüşüyle Özel Daire kararına itiraz etmiştir.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:

KARAR : Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken hukuki uyuşmazlık, İzmir 1. İcra Ceza Mahkemesinin 03.03.2008 gün ve 3717-852 sayılı kararının kesinleşip kesinleşmediği, dolayısıyla bu karara karşı, yasa yararına bozma yasa yoluna başvurma olanağının bulunup bulunmadığının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.

5271 sayılı CYY’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiş bulunan ve olağanüstü bir yasa yolu olan, yasa yararına bozma kurumu hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlayan istisnai bir yasa yoludur. Bu olağanüstü yasa yoluna başvurulabilmesinin ilk koşulu verilen hüküm veya kararın temyiz veya istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş olmasıdır. Karar veya hükümlere karşı başvurulacak olağan yasa yolunun bulunması halinde bu yola başvurulamaz.

Ceza Genel Kurulunun 25.04.2006 gün ve 123-127 sayılı kararında açıklandığı üzere, İcra ve İflas Yasasında kabahat olarak düzenlenen eylemler nedeniyle verilen kararlar, aynı Yasanın 353/1. maddesi uyarınca itiraz yasa yoluna tabî olacaktır. Anılan fıkradaki “İcra mahkemesinin bu Bap hükümlerine göre verdiği tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara karşı, tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde, yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine itiraz edilebilir.” şeklindeki düzenleme ile yasa koyucu, disiplin veya tazyik hapsini gerektiren eylemler nedeniyle verilen her türlü kararı itiraz yasa yoluna tâbi kılmıştır.

Öte yandan, yine Ceza Genel Kurulunun 22.11.2005 gün ve 139-139 sayılı kararında vurgulandığı üzere, İİY’nda açık bir düzenlemenin bulunmadığı hallerde, takip hukukuna ilişkin hususlarda HUYY, ceza yargılamasına ilişkin hususlarda ise CYY hükümleri uygulanacaktır.

Olağan yasa yolu denetimi yapılabilmesi için ise, yasa yoluna başvuru hakkı olanların tamamının kararı tefhim veya tebliğ yoluyla öğrenmeleri yasal bir zorunluluk olup, bu husus 5271 sayılı CYY’nın “Kararların açıklanması ve tebliği” başlıklı 35. maddesinin 2. fıkrasında açıkça; “Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur.” şeklinde belirtilmiştir.

CYY’nın 260/1. maddesinde ise yasa yollarına başvuru hakkı olanlar; “…Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar...” olarak sayılmıştır.

Ceza Genel Kurulunun 29.05.2007 gün ve 114-113; 01.05.2007 gün ve 93-104; 20.02.2007 gün ve 46-39 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere;

Hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu, süresi, başvuru yapılacak mercii ile başvuru şeklinin açıkça belirtilmesi zorunludur.

Bunlardan birisinin veya birkaçının kararda gösterilmemiş olması ya da yanlış gösterilmesi; 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 40/2, 5271 sayılı CYY’nın 34/2, 231/3, 232/6 ve 40. maddelerine açıkça aykırılık oluşturacağından ve yapılan tebliği geçersiz kılacağından hükmün kesinleşmesini önler, kesinleşmeyen hükümler hakkında da yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulamaz.

İncelenen dosyada;

Yerel Mahkemece sanığın ve davacı vekilinin yüzüne karşı açıklanan 03.03.2008 günlü kararda, “… itiraz yolu açık olmak üzere karar verildi...” ibaresinin yer aldığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar gerekçeli kararda bu husus açıklanmış ise de, bu karar borçlu-sanığa tebliğ olunmamıştır.

Görüldüğü gibi; karara karşı başvurulacak yasa yolu, süresi, mercii ve şekli açıklanmamış, tefhim sırasında hazır bulunan sanık yanıltılmıştır. Bu nedenle kararın, yasa yoluna başvurma hak ve yetkisi bulunanlara, başvurulacak yasa yolu, süresi, mercii ve şeklini gösterir açıklamalı tebligat ile tebliğ edilmesi, açıklamada mutlaka itiraz yasa yoluna başvurma süresinin kendilerine tebligat yapılmasından itibaren başlayacağının bildirilmesi gerekmektedir. Tebligata rağmen itiraz yasa yoluna başvurulmaması durumunda karar kesinleşeceğinden, ancak bu ahvalde yasa yararına bozma yasa yoluna başvuru olanaklı hale gelecektir. Kesinleşmeyen kararlara karşı yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulamayacağından, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılıp, Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminin reddine, kararın belirtilen şerhle birlikte yasa yolu başvuru hakkı olanlara tebliğ edilerek, itiraz edip etmeyeceklerinin belirlenmesi suretiyle anılan eksikliğin giderilmesi için dosyanın Yerel Mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 27.10.2008 gün ve 6696-6744 sayılı kararının KALDIRILMASINA,

3- Dosyanın esası incelenmeksizin, Yerel Mahkeme kararının, yasa yoluna başvurma hak ve yetkisi bulunanlara, başvurulacak yasa yolu, süresi, mercii ve şeklini gösterir açıklamalı tebligat ile tebliğ edilmesi, açıklamada mutlaka itiraz yasa yoluna başvurma süresinin kendilerine tebligat yapılmasından itibaren başlayacağının belirtilmesi suretiyle, itiraz hak ve yetkisi bulunanlara tebliğinin sağlanması için Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.02.2009 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
Old 14-12-2009, 20:49   #12
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Yol gösterecek karar 2

T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/5197
K. 2008/4933
T. 7.7.2008
• SÖZLEŞME YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Ödeme Şartını İhlal Eyleminden Borçlunun Hapsen Tazyikine Karar Verildiği - Olayda Anayasada Yer Alan Hiç Kimsenin Sözleşme Yükümlülüğünü Yerine Getirmememesinden Dolayı Özgürlüğünün Kısıtlanamayacağı Hükmünün Geçerli Olamayacağı )
• ÖDEME ŞARTINI İHLAL ( Borçlunun Hapsen Tazyikine Karar Verildiği - Borçlu Tarafından Borcun Makbul Sebep Nedeniyle Yerine Getirilemediği İleri Sürülmediğinden Kararın Hukuka Uygun Olduğu )
• MAKBUL SEBEP ( Ödeme Şartını İhlal Eyleminden Borçlunun Hapsen Tazyikine Karar Verildiği - Borçlu Tarafından Borcun Makbul Sebep Nedeniyle Yerine Getirilemediği İleri Sürülmediğinden Kararın Hukuka Uygun Olduğu )
2004/m.340
2709/m.38
ÖZET : Ödeme şartını ihlal eyleminden borçlu hapsen tazyikine dair karara yapılan itirazın reddine dair; somut olayda Anayasada "Hiç kimse yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz" hükmü uygulanamaz. Borçlu tarafından borcun makbul sebep nedeniyle yerine getirilemediği ileri sürülmediğine göre, mahkemeden re'sen bu konunun araştırılması beklenmemelidir.

DAVA : Ödeme şartını ihlal eyleminden borçlu H... Ç...'nin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 340. maddesi uyarınca 3 aya kadar hapsen tazyikine dair, Erzin İcra Mahkemesinin 20.02.2007 tarihli ve 2006/9 esas, 2007/1 sayılı kararına yapılan itirazın reddine ilişkin, Osmaniye 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.08.2007 tarihli ve 2007/439-433 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya aleyhine Adalet Bakanlığından verilen 13.05.2008 gün ve 2007/27900 sayılı kanun yararına bozma talebini içeren Yargıtay C.Başsavcılığının 06.06.2008 gün ve 2008/116127 sayılı tebliğnamesi ile dava dosası Daireye gönderilmekle incelendi,

Tebliğnamede, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 340/1. maddesi uyarınca borçlunun kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal edip etmediğinin belirlenmesi gerektiği, bunun içinde borçlu sanığın ödeme gücünün bulup bulunmadığının tesbit edilmesi gerekeceği, bu tesbitinde yaşayış tarzına göre geçim kaynaklarının neler olduğu ve geçim kaynaklarının borcun ödenmesinde yeterli olup olmadığı hususlarında yapılması gerektiği gibi, borcun ödenmesinden kasten veya hile ile kaçınılıp kaçınılmadığı hususunun da belirlenmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğundan anılan hükmün 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca bozulması gereğine işaret edilmiştir.

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

KARAR : Borçluya isnat edilen eylem 2004 sayılı İİK'nun 340. maddesinde, "111 inci madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde karalaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikayeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez." şeklinde düzenlenmiştir. Maddede "makbul bir sebep olmaksızın" ödeme şartını ihlal eden borçlunun cezalandırılacağı öngörülmekte olup, postaya gününden önce verilen taksidin icra dosyasına gecikerek girmesi, hastalık, yangın, su baskını ve deprem gibi olağanüstü olaylar makbul sebep olarak kabul edilmelidir. Anayasa'ya 03.10.2001 gün ve 4709/15 sayılı Kanun'la eklenen "Hiç kimse yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz" hükmünün de olayımızda geçerliliği bulunmamaktadır. Zira 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 5358 sayılı Yasa ile değiştirilen 340. maddesinin Anayasa'nın 2, 10, 11, 13 ve 38. maddelerine aykırılığı iddiasıyla itiraz yoluyla yapılan başvuru hakkında Anayasa Mahkemesinin 10 Nisan 2008 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 28.02.2008 gün 2006/96 esas, 2008/65 kararı ile özetle, "...itiraz konusu kuralda düzenlenen yaptırım Anayasa'nın 38. maddesinin sekizinci fıkrasında sözü edilen doğrudan sözleşme yükümlülüğünün yerine getirilememesi olmayıp, kanunla getirilen ve kamu otoritesince yürütülen cebri icranın etkinliğini sağlama amacını taşıdığı..." gerekçesiyle bu kuralın Anayasa'nın 38. maddesinin sekizinci fıkrasına aykırı bulunmamış ve itirazı reddetmiştir. Tazyik hapsinde amaç yükümlülüğün yerine getirtilmesini sağlamaktır. Borçlu, ödeyebileceği bir borç için taahhütte bulunmalıdır. Borçlu tarafından borcun makbul sebep nedeniyle yerine getirilemediği ileri sürülmediğine göre, mahkemeden re'sen bu konunun araştırılması beklenmemelidir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yargıtay C.Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmediğinden REDDİNE, 07.07.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 15-12-2009, 15:29   #13
Av.Adem Süpçin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Maddenin eski hali şöyledir:



Eski kararlara bakarsak hep 1 ay hapis cezası verildiği görülmektedir(alt sınır).Maddenin son hali ise şöyledir:



Yargıtayın bir çok kararı Sayın Av.Adem Süpçin'in aktardığı karar gibidir. Yani 3 aya kadar hapsen tazyik kararı verilmiş ama Yargıtay denetiminde bu cezanın çokluğu tartışılmamıştır. Diğer hususlar tartışılmıştır. Maddenin son haline ve son cümlesine baktığımızda "Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez" denilmektedir. Yani bir nevi tekrar edilmiş. Yargıtay bunu da,aynı borç nedeniyle birden fazla dava açılabileceğini ancak cezanın 3 ayı geçemeyeceği şeklinde karara bağlamış. Bence Yargıtay çelişki içindedir. Hem ilk kararın "3 aya kadar" şeklinde olacağını( 3 gün değil, 1 ay değil)zımnen de olsa kabul etmiş; hem de birden fazla dava açılabileceğini kabul etmiş olmaktadır.

Pekiyi, kanunkoyucu eski yasa metninde "1 aydan-3 aya" diyerek alt sınır koymuşken, yeni halinde niye alt sınır koymamıştır?

Sayın Av. Suat Ergin;
Yasakoyucu yeni yasada taahhüdü ihlal ya da ödeme şartını ihlal fiilinin yaptırımını CMK anlamında hafif hapis cezası olarak değil tazyik hapsi olarak öngörmüş. Tazyik hapsi olduğu, zorlama hapsi olduğu için alt sınır koymamış. Ancak neden tazyik hapsi olarak değiştirildiğini anlamak için madde gerekçesine bakmak gerek sanırım.

Yol gösterdiğiniz, örnek karar sunduğunuz için teşekkürler..
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Taahhüdü İhlal avslh Meslektaşların Soruları 53 09-06-2017 14:58
TaahhÜdÜ İhlal wellan Medeni Usul, İcra ve İflas Hukuku Çalışma Grubu 11 01-05-2010 18:51
TaahhÜdÜ İhlal hukukcu15 Meslektaşların Soruları 11 03-08-2009 16:26
Şİrket Borcundan Dolayi TaahhÜdÜ İhlal Avsibel Meslektaşların Soruları 16 09-11-2007 21:43
Taahhüdü İhlal Suçu kaldırıldı mı? Onur dönmez Meslektaşların Soruları 5 31-01-2007 20:59


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07051802 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.