Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

iddianamede yer almayan suç

Yanıt
Old 27-12-2012, 17:20   #1
egemen48

 
Varsayılan iddianamede yer almayan suç

mrb.iddianamede yer almayan suçtan dolayı mahkeme yargılamayı nasıl yapacaktır?
1-Bu durumda mahkeme ek iddianame mi düzenlettirmelidir,yoksa ek iddianameye gerek duymadan sadece CMUK 226 uyarınca sanığa ek savunma hakkı vererek karar mı verecektir?
2-Elinde Yar.4.cd 06/03/2007 tarih 705-2215 kararı olan varsa paylaşabilir mi?
Old 27-12-2012, 21:27   #2
carlito

 
Varsayılan

Mahkeme; İddianame'yle bağlıdır. Yani iddianamede yer alan suc isnatlarına bakar ve yargılama sonunda müspet veya menfi bir karar verir.
Old 28-12-2012, 00:53   #3
av.ibrahim ayyıldız

 
Varsayılan Sayın meslektaşım;

İdianamede yer almayan bir suçtan dolayı mahkeme yargılama yapamayacağı gibi ceza da veremez.Suç olduğu kanaatindeyse savcılığa suç duyurusunda bulunur.İyi çalışmalar.
Old 28-12-2012, 09:58   #4
babamali

 
Varsayılan

suçun iddianamede bulunması değil maddi vakaların bulunması yeterli olduğundan ilgili suç konusunda sanığın savunması alındıktan sonra karar verebilir.
Old 28-12-2012, 10:53   #5
feyzaday

 
Varsayılan

Mahkeme, dosyada başkaca suç unsuruna rastlar ise, bu durumda savcılığın görüşünü almak zorundadır. Mahkeme iddia makanın yerine geçemez tıpkı savunmanın yerine geçemeyeceği gibi. Tamamen farklı bir suç tipiyse ek iddianame gerekir. Savcılık ek iddianameyle sanık hakkında suç isnadında bulunur. Bundan sonra sanığın savunmasına geçilir.
Old 28-12-2012, 11:35   #6
AV.SERTANn

 
Varsayılan

Sevk maddesi ile gösterilmemiş olsa bile iddianame içeriğinde,anlatımında ilgili suç yer alıyorsa bu suçtan yargılama yapılabilir.Zannediyorum 6.Ceza Dairesinin bu konuda örnek kararları mevcut...
Old 28-12-2012, 14:18   #7
av__emrah

 
Varsayılan

Bu kararlar size yardımcı olacaktır;



T.C. YARGITAY

15.Ceza Dairesi
Esas: 2012/4865
Karar: 2012/36743
Karar Tarihi: 09.05.2012


DOLANDIRICILIK VE RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK SUÇLARI - SANIK HAKKINDA DOLANDIRICILIK VE RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK SUÇLARINDAN VERİLEN MAHKUMİYET KARARLARINDA EK SAVUNMA HAKKI VERİLMEDİĞİ - TEKERRÜR HÜKMÜNÜN UYGULANDIĞI - HÜKMÜN BOZULDUĞU

ÖZET: Sanık A. B. hakkında dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından verilen mahkumiyet kararlarında, kanun maddesine aykırı olarak, iddianamede gösterilemeyen ek savunma hakkı verilmeden ayrıca tekerrüre esas alınan Ağır ceza mahkemesinin kararının ikinci suçun işlenmesinden sonra kesinleştiği halde tekerrür hükmünün uygulanması bozmayı gerektirmiştir.

(5271 S. K. m. 226) (5237 S. K. m. 58)

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

A- Sanıklar H. A., İ. E., Y. E., H. K. ve Ş. Ş. müdafilerinin vaki duruşmalı inceleme isteminin hükmolunan cezanın süresine göre koşulları bulunmadığından 5320 sayılı yasanın 8/1 inci maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 318 inci maddesi gereğince REDDİNE,

B- İddianamede sanık M.O. hakkında İzmir 17. İcra Müdürlüğünün 2006/11174 sayılı dosyasına konu 35 Y 1708 plakalı ve İzmir 23. İcra Müdürlüğünün 2006/2029 sayılı dosyasına konu 35 SN 343 plakalı araçlarla ilgili sunulan KDV makbuzları ve sanık H. O. hakkında İzmir 17. İcra Müdürlüğünün 2005/7578 sayılı dosyasına konu 35 AH 6503 plakalı araçla ilgili sunulan KDV makbuzu hakkında dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından dava açılmasına rağmen karar verilmediği anlaşılmış ise de bu suçlar hakkında zamanaşımı süresince karar verilebileceği, değerlendirilmiştir.

Sanıklar, İ. E., Y. E., H. K., Ü. N., Y. G., H. O., H. O., İ. H. G.'nin üzerlerine atılı "nitelikli dolandırıcılık" suçlarından lehlerine etkin pişmanlık hükümleri uygulanırken uygulama maddesinin TCK 168/1 yerine TCK 168/2 olarak yazılması sonuca etkili olmayan maddi hata olarak kabulüyle mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür.

C-Sanıklar H. A., A. B., A. B., H. B., M. G., İ. E., Y. E., H. K., Ü. N., Y. G., H. O., H. O., İ. H. G., M. Ş. O., Ş. Ş., A. Ş., M. O., hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak suçlarından kurulan beraat kararlarına yönelik temyiz isteklerinin incelenmesinde;

Sanıklara atılı suçun niteliği itibariyle suçtan doğrudan zarar görmesi söz konusu olmayan Maliye Hazinesinin davaya katılması ve hükmü temyiz etmesi mümkün olmadığından şikayetçi adına Hazine vekilinin temyiz talebinin ve sanıklar M. B., S. A., M. N. Y., A. B., E. B., M. Ç. ise haklarında açılan ve birleştirilen kamu davasında şikayetçi kurumun usulüne uygun olarak yapılan tebligatla duruşmadan haberdar olmasına rağmen CMK'nun 234 üncü maddesinde işaret olunduğu gibi hüküm verilinceye kadar şikayetçi olduğunu bildirmemiş olması nedeniyle katılan sıfatını kazanmadığı gözetilerek, sanık S. A. hakkında ise dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından kurulan mahkumiyet kararlarına yönelik olarak; Sanığın yokluğunda verilip 31.12.2010 tarihinde tebliğ olunan 22.10.2010 tarihli mahkumiyet hükmüne yönelik, sanık müdafiinin yasal süresi geçtikten sonra yaptığı, 10.01.2011 günlü temyiz inceleme başvurusunun, 5320 sayılı Yasanın 8/1 inci maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.un 317 nci maddesi uyarınca REDDİNE,

D-Sanık H. A. hakkında kurulan mahkumiyet ve beraat kararlarına yönelik yapılan temyiz isteklerinin incelenmesinde;

1- Sanık hakkında İzmir 1.İcra Müdürlüğünün 2005/5659 sayılı dosyasına konu 35 AF 4952,35 AF6408 ve 35 HF 839 plakalı araçlarla ilgili dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından kurulan beraat kararına yönelik temyiz isteklerinin incelenmesinde;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıkların yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,

2- Sanık H. A. hakkında İzmir 18.İcra Müdürlüğünün 2005/10676 sayılı dosyasına konu 35 AL 3751 plakalı, İzmir 17.İcra Müdürlüğünün 2005/8546 sayılı dosyasına konu 09 S 7608 plakalı araçlarla ilgili dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik, İzmir 8.İcra Müdürlüğünün 2007/5045 sayılı dosyasına konu 35 ZK 2972 plakalı araçla ilgili resmi belgede sahtecilik suçlarından kurulan mahkumiyet kararlarına yönelik olarak; Suçun işleniş biçimi, kastın yoğunluğu, zararın ağırlığı, elde edilen haksız menfaatin miktarı gözetilerek TCK.nun 61/1 inci maddesi gereğince temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayini gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması sanık aleyhine temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

İzmir 18.İcra Müdürlüğünün 2005/10676 sayılı dosyasına konu 35 AL 3751 plakalı araçla ilgili dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet kararında; 5237 Sayılı TCK.nun 168 inci maddesindeki etkin pişmanlık hükmünün uygulanabilmesi için failin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle gidermesi gerektiği, ayrıca Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 27.05.2008 gün ve 2008/11-127-147 sayılı kararında açıklandığı üzere 5237 sayılı Yasanın 168 inci maddesi "pişmanlıktan kaynaklanan iade ve tazmini" esas aldığı, somut olayda ise İzmir 18.İcra Müdürlüğünün 28.12.2007 tarihli dosya inceleme tutanağından ve 18.İcra Müdürlüğünün 30.04.2009 tarihli yazısından kamu zararının 13.12.2007 tarihinde aynı konuda sanık Y. E. tarafından yatırılmak suretiyle giderildiği, İzmir 8.İcra Müdürlüğünün 2007/5045 sayılı dosyasına konu 35 ZK 2972 plakalı araçla ilgili resmi belgede sahtecilik suçunda, suça konu belgedeki kaşenin aramada sanıktan ele geçirildiği anlaşılmakla yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddine, ancak;

A- İzmir 18.İcra Müdürlüğünün 2005/10676 sayılı dosyasına konu 35 AL 3751 plakalı araçla ilgili dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarının suç tarihlerinin 03.03.2006 olduğu anlaşılmakla; tekerrüre esas kabul edilen İzmir 24.ACM.nin sayılı kararının ise 01.06.2006 tarihli olması nedeniyle bu suçlar yönünden tekerrür hükümlerinin uygulanma şartlarının oluşmadığının gözetilmemesi,

B- Sanığın adli sicil kaydındaki İzmir 24. Asliye Ceza Mahkemesinin 07.11.2006 gün 2006/226 Esas 2006/809 sayılı kararındaki hükümlülüğünün doğrudan adli para cezası olup belirlenen miktar ve türü itibariyle 5320 sayılı Yasanın 8/1 inci maddesi uyarınca uygulanması gereken ve 21.07.2004 gün ve 5219 sayılı yasayla değişik 1412 sayılı CMUK.nun 305/1 inci maddesi uyarınca temyizi mümkün bulunmadığı ve aynı maddenin son fıkrası uyarınca da tekerrüre esas alınamayacağının gözetilmemesi,

C- Sanıkhakkında dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından verilen mahkumiyet kararlarında,5271 Sayılı CMK.nun 226 ncı maddesine aykırı olarak, iddianamede gösterilmeyen 5237 sayılı TCK.nun 58 inci maddesinin, ek savunma hakkı verilmeden tekerrür hükmünün uygulanması,

D- Kendisini vekille temsil ettiren katılan kurum lehine vekalet ücretine hükmolunmaması,

Yasaya aykırı ise de, yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun 5320 sayılı Yasanın 8/1 inci maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 322 nci maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, Sanık, hakkında dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından verilen mahkumiyet hüküm fıkralarından, 5237 sayılı Yasanın 58 inci maddesinin uygulanmasına ilişkin bentlerin tamamen çıkartılmak ve adı geçen sanık hakkındaki hüküm fıkrasının sonuna "2000 TL vekalet ücretinin sanıktan alınarak kendisini vekille temsil ettiren katılan kuruma verilmesine "denilmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün düzeltilerek ONANMASINA,

E- Sanıklar A. B., A. B., H. B., M. G., İ. E., Y. E., H. K., Ü. N., Y. G.,H. O., H. O., İ. H. G., M. Ş. O., Ş. Ş., A. Ş., M. O., M. B., M. N. Y., A. B., E. B. hakkında dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından kurulan mahkumiyet kararlarına yönelik temyiz isteklerinin incelenmesinde;

Sanık M. N. Y. hakkında dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararında 3 yıl hapis cezası yanında 184 gün olarak hükmolunan adli para cezasının TCK.nun 52/2 nci maddesi uyarınca günlüğü 20 TL den paraya çevrilmesi sırasında 3680 TL yerine 3068 TL adli para cezası olarak noksan tayini sanıklar H. B. ve Y. G. haklarında 17.İcra Müdürlüğünün 2005/6214 sayılı dosyasına konu araçla ilgili dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararında;kamu zararını 24.06.2009 tarihinde kovuşturma aşamasında yatırdığı ancak sanığın cezasından TCK nun 168/1 maddesi uyarınca 2/3 oranında indirim yapılarak eksik ceza tayini sanık A. B. hakkında İzmir 10.İcra Müdürlüğünün 2005/9259 sayılı dosyasına konu araçla ilgili dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet kararında; adli para cezası tayini sırasında elde edilen haksız menfaat tutarı olan 3026.80 TL'nin iki katı olarak 6052 TL yerine 6040 TL adli para cezası olarak eksik tayin edilmesi sanık M. G. hakkında İzmir 21.İcra Müdürlüğünün 2007/16334 sayılı dosyasına konu araçla ilgili dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet kararında; adli para cezası tayini sırasında elde edilen haksız menfaat tutarı olan 3061 TL'nin iki katı olarak 6122 TL yerine 6120 TL adli para cezası olarak eksik tayin edilmesi sanık Ü. N. hakkında İzmir 23.İcra Müdürlüğünün 2006/3483 sayılı dosyasına konu araçla ilgili dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet kararında; adli para cezası tayini sırasında elde edilen haksız menfaat tutarı olan 1572 TL'nin iki katı olan 3144 TL'nin karşılığı olarak 158 gün adli para cezası yerine 157 gün adli para cezası olarak eksik tayin edilmesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

1- Sanıkların suça konu işlemlerin bir çoğunun vekaletnamelere dayalı olarak yapıldığının anlaşılması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkartılması bakımından, suça konu KDV makbuzlarının ilgili icra dairelerinin dosyalarına kim yada kimler tarafından sunulduğunun tespiti açısından ilgili icra dairelerindeki görevlilerin tanık olarak dinlenilmesi, gerekirse yazı ve imza incelemesi yaptırılması ayrıca bir kısım sanıklar tarafından tanık olarak isimleri bildirilen kişilerin ve H. A.'nın beyanlarında geçen vergi dairesinde görevli M. isimli kişinin tanık olarak dinlenilmesinden sonra tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun takdir ve tayini yerine, eksik incelemeyle hüküm kurulması,

Kabule göre de:

2- Sanık H. O. hakkında 17.İcra Müdürlüğünün 2005/7578 sayılı dosyasına konu araçla ilgili dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararında;sanığın bütün zararı giderdiğine ilişkin ibraz ettiği 22.11.2007 tarihli vergi dairesi alındı makbuzu ve 17.İcra Müdürlüğünün, KDV.nin sanık tarafından 22.11.2007 tarihinde ödendiğine dair 28.04.2009 tarihli yazısı gözetilerek etkin pişmanlık hükümlerinin tartışılmaması

3- Sanık A. Ş. hakkında dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararında sanığın bütün zararı giderdiğine ilişkin ibraz ettiği 01.07.2010 tarihli vergi dairesi alındı makbuzu gözetilerek etkin pişmanlık hükümlerinin tartışılmaması,

4- Sanık M. N. Y. hakkında dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararında sanığın bütün zararı giderdiğine ilişkin ibraz ettiği 21.11.2007 tarihli vergi dairesi alındı makbuzu ve 17.İcra Müdürlüğünün, KDV'nin sanık tarafından 22.11.2007 tarihinde ödendiğine dair 28.04.2009 tarihli yazısı gözetilerek lehine etkin pişmanlık hükümlerinin tartışılmaması,

5- Sanık M. N. Y.hakkında dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından verilen mahkumiyet kararlarında, dosyada mevcut adli sicil kaydından tekerrüre esas sabıkası olmayan sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanması

6- Sanıklar A. B., A. B., H. B., M. G., İ. E., Y. E., H. K., Ü. N., Y. G., H. O., H. O., İ. H. G., M. Ş. O., Ş. Ş., A. Ş., M. O., hakkında açılan kamu davaları yönünden kendisini vekil temsil ettiren katılan kurum lehine vekalet ücretine hükmolunmaması,

7- Sanık A. B. hakkında dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından verilen mahkumiyet kararlarında, 5271 Sayılı CMK.nun 226 ncı maddesine aykırı olarak, iddianamede gösterilemeyen 5237 sayılı TCK.nun 58 inci maddesinin, ek savunma hakkı verilmeden ayrıca tekerrüre esas alınan Karşıyaka 1.Ağır ceza mahkemesinin 2005/273 -2006/892 Esas-Karar sayılı kararının ikinci suçun işlenmesinden sonra kesinleştiği halde tekerrür hükmünün uygulanması,

Bozmayı gerektirmiş, temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 Sayılı Yasanın 8/1 inci maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.nun 321 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA, 09.05.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


-------------------------------------------------
T.C. YARGITAY

3.Ceza Dairesi
Esas: 2003/3284
Karar: 2003/4586
Karar Tarihi: 08.07.2003


SUÇ VASFININ YARGILAMA SIRASINDA DEĞİŞMESİ - SANIĞIN YARGILAMA SÜRESİNCE TÜM OTURUMLARDA HAZIR BULUNDUĞU - İDDİANAMEDE GÖSTERİLMEYEN YASA MADDELERİNİN UYGULANMASI İHTİMALİ KARŞISINDA SANIĞA EK SAVUNMA HAKKI TANINMASI GEREĞİ

ÖZET: Yargılama aşamasında tüm oturumlarda hazır olan sanığa değişen suç vasfına göre iddianamede gösterilmeyen yasa maddelerinin uygulanma ihtimali karşısında ek savunma hakkı tanınması gerektiği gözetilmelidir.

(1412 S. K. m. 258)

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak;

Gereği görüşülüp düşünüldü:

Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine, Ancak;

Yargılama aşamasında tüm oturumlarda hazır olan sanığa değişen suç vasfına göre iddianamede gösterilmeyen yasa maddelerinin uygulanma ihtimal karşısında ek savunma hakkı tanınması gerektiği gözetilmeyerek CMUK. nun 258. maddesine muhalefet olunması,

Bozmayı gerektirmiş sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair cihetler incelenmeksizin hükmün bu sebep den dolayı istem gibi BOZULMASINA, 08.07.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.
----------------------------------------------------------
T.C. YARGITAY

3.Ceza Dairesi
Esas: 2002/2891
Karar: 2002/3189
Karar Tarihi: 27.03.2002


6831 SAYILI KANUNA MUHALEFET SUÇU - EK SAVUNMA HAKKI TANINMASI GEREĞİ - GİDERLERİN MÜTESELSİLEN ALINMASI GEREĞİ

ÖZET: İddianamede gösterilmeyen ve daha fazla cezayı gerektiren 6831 sayılı kanunun 91/1.madde 2.ci cümlesinin uygulanması için sanıklara ek savunma hakkı tanınması gerektiği gözetilmeyerek savunma hakkının kısıtlanması sanıklar suçu birlikte gerçekleştirdiklerinden ağaçlandırma gideri ile muhakeme masrafının müteselsilen yerine müştereken tahsiline karar verilmesi bozma gerekçesidir.

(6831 S. K. m. 91) (5271 S. K. m. 258)

Dava: 6831 sayılı kanunun 91/1-son. maddeleri gereğince mahkumiyetlerine, sanık M. K. Bekdemir cezasının teciline,

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak;

Gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Ağaçlandırma giderine hükmedildiği halde nispi harç tayin edilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış,

Sair itirazlar yerinde görülmemiştir. Ancak;

1- İddianamede gösterilmeyen ve daha fazla cezayı gerektiren 6831 sayılı kanunun 91/1.madde 2.ci cümlesinin uygulanması için sanıklara CMUK. nun 258.maddesi gereğince ek savunma hakkı tanınması gerektiği gözetilmeyerek savunma hakkının kısıtlanması

2- Sanıklar suçu birlikte gerçekleştirdiklerinden ağaçlandırma gideri ile muhakeme masrafının müteselsilen yerine müştereken tahsiline karar verilmesi,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebep den dolayı istem gibi BOZULMASINA, 27.03.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.
---------------------------------------------------
T.C. YARGITAY

5.Ceza Dairesi
Esas: 2002/4101
Karar: 2003/3597
Karar Tarihi: 09.06.2003


ZİMMET SUÇU - EK SAVUNMA HAKKI - CUMHURİYET SAVCISININ ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAASINDA GÖSTERİLMEYEN KANUN HÜKMÜNÜN UYGULANABİLMESİ ŞARTI

ÖZET: Sanıklara ek savunma hakkı verildikten sonra Cumhuriyet Savcısının esas hakkındaki mütalaasında gösterilmeyen kanun hükmünün uygulanabileceğinin gözetilmesi gerekir.

(765 S. K. m. 30, 33, 59, 80, 202, 219) (4721 S. K. m. 471) (1412 S. K. m. 258)

Dava: Zimmet suçundan sanıklar Arif Acer ve Hüseyin Nazlıoğlu'nun yapılan yargılanmaları sonunda; mahkumiyetlerine dair Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 7.6.2001 gün ve 1995/220 Esas, 2001/225 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi sanıklar tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:

Karar: TCK. nun 202/1 ve 80. maddeleri uyarınca tayin olunan 7 yıl ağır hapis TCK. nun 59. maddesine göre 1/6 sı indirilirken hesap hatası sonucu 5 yıl 10 ay yerine 5 yıl 8 ay ağır hapse hükmolunması karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, Mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sanıkların sair temyiz itirazlarının reddine;

Ancak;

CMUK. 258. maddesi gereğince sanıklara ek savunma hakkı verilmeden iddianame ve C. Savcısının esas hakkındaki mütalaasında gösterilmeyen TCK.219/son maddesi uygulanarak müebbeten memuriyetten yasaklanmalarına karar verilmesi,

4721 Sayılı Yasanın 471 ve TCK. nun 33. maddesi ile 4806 Sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişik TCK. nun 30. maddesine nazaran sanıkların hapis halinin sona ermesine kadar yasal kısıtlılık altında bulundurulmasına hükmedilmesi ve para cezalarında <bin lira> küsurlarının hesaba katılamayacağının gözetilememesi,

Sonuç: Kanuna aykırı, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı CMUK. nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 09.06.2003 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
-------------------------------------------------
Old 28-12-2012, 15:04   #8
egemen48

 
Varsayılan

kararlar için teşekkürler yukarıda belirttiğim gibi her ne kadar bu durumda sanığa savunma için ek süre verileceği belirtilmişse de,2.madde de belirttiğim kararda ayrıca ek iddianame arandığı belirtilmiş fakat kararın sadece özetini bulabildim.
Old 28-12-2012, 16:33   #9
av__emrah

 
Varsayılan

Bir de bu kararı inceleyin, oldukça kapsamlı ve detaylı anlatılmış.

--------------------------------------
T.C. YARGITAY

2.Ceza Dairesi
Esas: 2006/4907
Karar: 2006/12064
Karar Tarihi: 14.06.2006


TEHLİKELİ ŞEKİLDE VASITA KULLANMA SUÇU - KAMU ADINA CEZA DAVASI AÇMA GÖREVİNİN CUMHURİYET SAVCISINA AİT OLMASI - CEZA DAVASININ KAMUSALLIĞI İLKESİ

ÖZET: Kamu adına ceza davası açma görevi, Cumhuriyet Savcısı tarafından yerine getirilir.Cumhuriyet Savcısının hazırladığı iddianamenin, verildiği mahkemece kabulüyle dava açılmış olur . Cumhuriyet Başsavcılığı ceza davasında suçtan zarar görenler ile zarar görecek olan kamuyu temsil eder. Devleti temsil eden bir makamın kamu adına ceza davasını açıp yürütmesi <Ceza davasının kamusallığı> ilkesini göstermektedir.

(5271 S. K. m. 170, 175)

Dava: Tehlikeli şekilde vasıta kullanmak suçundan şüpheli Derviş G. hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 28.9.2005 tarihli ve 2005/41997-14503-3744 sayılı iddianamenin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 170. maddesine uygun bulunmadığından bahisle aynı Kanun'un 174. maddesi gereğince iadesine dair, Adana 6.Asliye Ceza Mahkemesinin 07.10.2005 tarihli ve 2005/957 müteferrik sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 10.03.2006 gün ve 49534 sayılı ihbarnamesiyle daireye gönderilmekle okundu;

Mezkûr İhbarnamede;

Tüm dosya kapsamına göre, şüphelinin üzerine atılı suçun vasfını tayin etme yetkisinin soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısına ait olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 170.maddesinde belirtilen hususların hukuki nitelendirmeyi kapsamadığı, bu konunun mahkemece yargılama aşamasında tartışılması gerektiği, benzer bir olay nedeniyle Yargıtay 9.Dairesinin 26.12.2005 tarihli ve 2005/7863-9798 sayılı ilamı ile de kabul edilmiş bulunduğu gözetilmeden, itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 Sayılı CMK. nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu yazılı emre atfen ihbar olunmuştur.

Gereği düşünüldü:

Karar: Kamu adına ceza davası açma görevi, Cumhuriyet Savcısı tarafından yerine getirilir. (5271 Sayılı CYY.m.170/1). Cumhuriyet Savcısının hazırladığı iddianamenin, verildiği mahkemece kabulüyle dava açılmış olur (m.175/1). Cumhuriyet Başsavcılığı ceza davasında suçtan zarar görenler ile zarar görecek olan kamuyu temsil eder. Devleti temsil eden bir makamın kamu adına ceza davasını açıp yürütmesi "Ceza davasının kamusallığı" ilkesini göstermektedir. 5271 sayılı Yeni Ceza Yargılama Yasasında şahsi dava kurumuna yer verilmemiştir. Böylece ceza davasında kural olarak ceza davasında kişisellik değil, kamusallık ilkesi benimsenmiştir. Mahkemenin kovuşturma evresinde kanıtları tartışarak maddi gerçeğe ulaşabilmesi, o eylemin iddianameyle dava konusu yapılmasına bağlıdır. İddianamede ise, şüpheliye atılı suçu oluşturan olaylar, mevcut kanıtlarla ilişkilendirilerek açıklanır ve iddianamenin sonuç kısmında şüphelinin eylemine uyan hükme göre cezalandırılması istenir (m.170).

Mahkeme, davasız yargılama olmaz ilkesi uyarınca yargılamayı, sanığın iddianame ile dava açılmamış olan suçlarını kapsayacak biçimde genişletemez. Mahkeme yalnızca iddianamede belirtilen eylem ve fail konusunda hüküm verebilir. (5271 sayılı CYY. nın 225/1.maddesi).

Ancak, kural olarak mahkeme iddianamede gösterilen eylemi hukuki açıdan nitelendirirken iddia ve savunmayla bağlı değildir (m.225/2). Mahkeme, <maddi gerçeği araştırma> ilkesi gereği, gerçekleşmiş saydığı eylemin hukuki nitelendirmesini yapmakta ve suçun öğelerinin gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırmaktadır. Başka bir deyişle eylemin hangi suçu oluşturduğunu belirlemektedir.

İddianamenin düzenlenmesinden sonra, kovuşturma evresinde; kanıtların ortaya konulması, suçun hukuki niteliğinin değişmesini veya cezanın artırılmasını ya da cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek yeni durumlar ortaya çıkması durumunda sanığa ek savunma hakkı verilir. Dava açıldıktan sonra ortaya çıkan olaylar bağımsız bir suç görünümünde ve yeni suçların ortaya çıkması biçiminde ise bunlar hakkında ise ayrıca iddianame düzenlenmelidir.

Yeni Ceza Yargılaması Yasasında, iddianamenin değerlendirilmesine olanak tanınmıştır. Gerekli bilgileri içermeyen iddianame iade edilecektir. İddianamenin iadesi kurumu, yeni 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasasıyla birlikte hukuk sistemimize girmiştir. İddianamenin iadesi kurumu ile istenen/amaçlanan soruşturma evresinin iyi bir şekilde yapılması ve iyi hazırlanmış bir dosya ile kovuşturma evresinin kısa sürede sona ermesinin sağlanmasıdır.

Ceza Yargılaması Yasasında, iddianamenin iadesinin düzenleyen hükümde, üç iade nedeni öngörülmüştür (m.174/1).

1- İddianame, 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının 170.maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen hususların gösterilmemesi,

2- İddianamenin, suçun ispatına etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir kanıt toplanmadan düzenlenmesi.

3- Ön ödeme ya da uzlaşma yoluyla çözümlenecek bir suç olduğu, soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde, iddianamenin ön ödeme ya da uzlaşma yöntemi uygulanmaksızın düzenlenmesi.

Bu hallerden birinin gerçekleşmiş olması durumunda, davanın açıldığı görevli ve yetkili mahkeme iddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verir.

İddianamenin iadesi, suçun hukuki nitelendirilmesinin yanlış yapıldığı gerekçesine dayanamaz (m.174/2). Çünkü hüküm ancak iddianamede gösterilen suça ilişkin eylem/eylemler ve fail/failler hakkında verilir. Mahkeme, eylemin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalara bağlı değildir (m.225) mahkemeler, eylemi hukuken nitelendirmekte serbesttirler.

Yasa (kanun)yararına bozma istemine konu somut olaya ilişkin, verilen kararları ve gelişmeleri incelediğimizde durumu şöyle özetleyebiliriz.

Şüpheli hakkında <Tehlikeli şekilde araç kullanmak> suçundan dolayı, 5237 Sayılı TCY. nın 179/2 maddesi uyarınca, Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen, 28.9.2005 günlü 2005/41997 sayılı iddianame ile, Adana 4.Sulh Ceza Mahkemesine kamu davası açılmıştır. Davanın açıldığı görevli ve yetkili bu mahkeme tarafından <suçun unsurlarının olayda ne şekilde gerçekleştiğinin, iddianamede anlatılmadığı, olayda ne şekilde gerçekleştiğinin, iddianamede anlatılmadığı, olayla delillerin ilişkilendirilmediği, şüphelinin lehine olan hususların gösterilmediği, kasten veya olası kastla işlenebilecek suçta şüphelinin bu kastının hangi delile dayanarak tespit edildiğinin açıklanmadığı, şüphelinin nüfus kaydının ve sabıka kaydının dosyaya konulmadığı> gerekçesiyle, 3.10.2005 günlü ve 2005/353 sayılı kararla iddianame Cumhuriyet Başsavcılığına iade edilmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığınca bu karara itiraz edilmesi üzerine ise; Adana 6.Asliye Ceza Mahkemesince itiraz nedenleri irdelenmeden, <İddianamenin iadesine ilişkin kararda usul ve yasaya bir aykırılık bulunmadığı> gerekçesi ile itirazın reddine karar verilmiştir.

Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iade kararına konu iddianamede, şüpheliye atılı suçu oluşturan eylemler/olaylar mevcut kanıtlarla ilişkilendirilerek açıklandığı açıkça görülmektedir. İddianamenin sonuç kısmında şüphelinin eylemine uyan hükme göre cezalandırılması da istenmiştir. Kural olarak mahkeme iddianamede gösterilen eylemi hukuki açıdan nitelendirirken iddia ve savunmayla bağlı değildir (m.225/2). Mahkeme, <maddi gerçeği araştırma ilkesi> gereği, suçun öğelerinin gerçekleşip gerçekleşmediğini de araştırmaktadır. Başka bir deyişle eylemin hangi suçu oluşturduğunu da belirlemektedir. Bu nedenle iddianamenin iadesi; suçun hukuki nitelendirmesinin yanlış yapıldığı, suçun öğelerinin tek tek irdelenerek oluşup oluşmadığının tartışılıp değerlendirilmediği gerekçesine dayandırılamaz. Mahkemeler iddianamede gösterilen eylem/eylemler ile şüpheli/şüpheliler hakkında karar verir, daha doğrusu mahkemeler iddianamede gösterilen eylem ile şüpheli dışında karar veremez bu konuda bağlılık söz konusudur. Ancak, mahkemeler, eylemi hukuken nitelendirmekte ise serbesttirler. Bundan dolayı yasada da açıkça belirtildiği gibi, suçun hukuki nitelendirilmesi nedeniyle iddianame iade edilemez (m.174/2).

İddianamede, 5271 Sayılı Ceza Yargılaması Yasasının 170.maddesi uyarınca yer alması zorunlu olan durumlarda, eksiksiz gösterilmiştir.

Şüphelinin kimliği iddianamede açıkça yer almaktadır. Ceza Yargılaması Yasasının 170 ve 174.maddelerinde de şüphelinin nüfus kaydı ya da sabıka kaydına ilişkin bir belgenin soruşturma evrakına eklenmemesi, iddianamenin iadesi nedeni olarak öngörülmemiştir.

Sonuç: Yapılan bu açıklamalar ışığında, Adalet Bakanlığının <kanun yararına bozma> isteği doğrultusunda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname yerinde görüldüğünden; şüpheli Derviş G. hakkında Adana 6.Asliye Ceza Mahkemesince verilip kesinleşen 7.10.2005 gün ve 2005/957 D.İş sayılı kararın Ceza Yargılaması Yasasının 309.maddesi uyarınca BOZULMASINA, sonraki işlemlerin yerel makamlarca tamamlanmasına, 14.06.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Old 30-12-2012, 08:21   #10
MURAT ACER

 
Varsayılan

Yargılama aşamasında hukuki niteleme dolayısıyla suç vasfının değişmesi durumunda görevsizlik verilemeyecekse, aynı mahkemenin görev alanına giriyorsa ek savunma hakkı verilmesi gerekir, Yargılama aşamasında dosya kapsamında bulunmayan başkaca bir fiil ve suçun işlendiği hususunun gündeme gelmesi durumunda dosyanın savcılığa iadesi ve ek iddianame tanzimi gerekir.
Old 23-05-2018, 14:33   #11
Stj Av. 23

 
Varsayılan

İddianameye konu suç ile yargılama sırasında ortaya çıkan suç birbirinden tamamen bağımsız iki ayrı suç tipini oluşturuyorsa, ek savunma ile mahkumiyet tesis edilemez. Yeniden iddianame düzenlenmesi gerekir. Burada kafa karıştıran husus CMK md 226'dır. Hükme göre suçun hukuki niteliğinin değişmesi halinde sanığa ek savunma verilerek hüküm tesis edilebilir. Ancak bu durum iddianamede gösterilen "fiil" ile sınırlı yapılabilir. Örneğin savcı iddianamesinde gösterdiği fiili kasten öldürme şeklinde ileri sürmüştür. Hakim bununla bağlı olmayarak kasten yaralama şeklinde hüküm tesis edebilir. Buna mukabil, kötü sözlerle tehditin vukuu bulduğu bir iddianamede yargılama sırasında ayrıca müşteki dilekçesinde şikayetçi oldu diye hakaretten mahkumiyet verilemez. Benzer bir kararı aşağıda paylaşıyorum.

Ceza Genel Kurulu 2013/109 E., 2014/198 K.
"İçtihat Metni"
Ceza Genel Kurulu 2013/109 E. , 2014/198 K.
o CEZA YARGILAMASININ SINIRLARI
o EK SAVUNMA HAKKI VERİLEREK YARGILANABİLME ŞARTLARI
o İDDİANAMENİN YASAL İÇERİĞİ VE SEVK MADDELERİ
o SEVK MADDELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ
o YARGILAMANIN SINIRLIULIĞI İLKESİ
o DAVASIZ YARGILAMA OLMAZ İLKESİ
o İŞ YERİ DOKUNULMAZLIĞININ İHLALİ
o TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 142

"İçtihat Metni"
Sanık U.. Ç..'nın hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCK’nun 142/1-b, 143 ve 31/3 maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay 20 gün hapis, işyeri dokunulmazlığının ihlali suçundan ise aynı kanunun 116/2-4, 31/3, 50/1-a ve 52. maddeleri uyarınca 4.800 lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, İzmir 4. Çocuk Mahkemesince verilen 27.12.2007 gün ve 72-903 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 24.09.2010 gün ve 14014-14421 sayı ile; hırsızlık suçundan kurulan hükmün onanmasına, işyeri dokunulmazlığının ihlali suçlarından kurulan hükmün ise;
“İddianamedeki sevk maddeleri ve nitelendirmeye göre; sanık hakkında geceleyin işyeri dokunulmazlığını bozmak suçundan dava açılmadığı halde bu suç hakkında ek iddianame düzenletilmeden, ek savunma hakkı tanınıp dava konusu dışına çıkılarak, yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle 5271 sayılı CMK'nun 225/1. maddesine aykırı davranılması” isabetsizli- ğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 08.02.2011 gün ve 740-44 sayı ile;
“...CMK'nun 225/1. maddede hükmün ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faali hakkında verileceği düzenlendiği C. Savcılığının 17.02.2006 tarihli iddianamesinin 1. ve 2. satırlarında 'suça sürüklenen çocuğun suç tarihinde müştekinin bilgisayar malzemesi alım satımı yaptığı işyerine geceleyin girerek standın arkasındaki çekmeceden kasa anahtarlarığını aldığı .......... ve malzemeleri çaldığı' denilmek sureti ile işyeri dokunulmazlığının unsurları olan; işyerinin müşterilere kapalı olduğu mutad olmayan bir saatte girildiği, işyerine girmenin müştekinin rızası hilafına ve hırsızlık suçu saiki ile hukuka aykırı bir şekilde gerçekleştirildiği açıkça belirtilmiş olması nedeni ile işyeri dokunulmazlığını ihlal suçunun tüm unsurlarının iddianamede zikredildiği, iddianamede sevk maddelerinin zikredilmemiş olmasının suçun unsurları arasında sayılamayacağı bu eksikliğin CMK'nun 226. maddede düzenlenen ek savunma ile
giderilebilir bir eksiklik olduğu” gerekçesiyle direnerek, işyeri dokunulmazlığının ihlali suçundan ilk hükümde olduğu gibi sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir.
Hükmün sanık ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.01.2013 gün ve 142285 sayılı "bozma" istemli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında işyeri dokunulmazlığının ihlali suçundan açılmış bir kamu davasının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca sanık hakkında; “müştekinin bilgisayar malzemesi alım satımı yaptığı işyerine şüphelinin geceleyin girerek, standın arkasındaki çekmeceden kasa anahtarını alarak kasayı açtığı, kasadan kol saatleri, MP3 player, 1 adet fotoğraf makinası, 1 adet dijital fotoğraf makinası ve 1 adet Simens marka cep telefonu ile 1 adet laptop bilgisayar çaldığı..." açıklamasına yer verilen iddianame ile kamu davası açılırken, 5237 sayılı TCK’nun 142/1-b, 35, 143 ve 31/3. maddelerinin sevk maddeleri olarak gösterildiği ve suçun hırsızlık olarak adlandırıldığı, yerel mahkemece ek savunma hakkı verilerek hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçlarından hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında, kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Belirtilen kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
CMK’nun 225. maddesi uyarınca da; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” Bu düzenleme gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
Anılan kanuni düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık oluşturacaktır. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.
Diğer taraftan CMK'nun 226. maddesinde ise; “Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır” hükmü getirilmiştir.
Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK’nun 225/1. maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık;
iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. CMK'nun 226. maddesindeki düzenlemeyle iddianamede anlatılan eylem değişmemiş olduğunda, kanun koyucu o eylemin hukuksal niteliğinde değişiklik olmasını "yargılamanın sınırlılığı" ilkesine aykırı görmemiş, bu gibi hallerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına imkan sağlamıştır. Bu düzenlemenin bir sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin, iddianamede hırsızlık olarak nitelendirilen eylemin suç eşyasının kabul edilmesi suçunu oluşturacağı görüşünde olan mahkemece, sanığa ek savunma hakkı da verilmek suretiyle bahse konu suçtan hüküm kurulabilecektir. İddianamede anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 10.12.2013 gün ve 699-601 ile 16.04.2013 gün ve 1307-151 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemece iddianamede tarif edilen ve cezalandırılması istenen eylemin işyeri dokunulmazlığının ihlali suçunu da oluşturduğu değerlendirilerek ek savunma hakkı verilmek suretiyle sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmuş ise de, hırsızlık suçunu oluşturduğu iddia olunan fiile ilişkin açıklamalar ve anlatım içeren iddianamede işyeri dokunulmazlığının ihlali suçunu oluşturduğu düşünülen eylemin açıkça tarif edilmediği görülmektedir. Yargılamaya konu edilen ve hüküm kurulan işyeri dokunulmazlığının ihlali suçundan usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunmadığından, öncelikle mahkemesince Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden belirlenmesi gerekirken, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılarak, davaya konu edilmeyen eylemden dolayı yargılama yapılıp hüküm kurulması kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, isabetsiz olan yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- İzmir 4. Çocuk Mahkemesinin 08.02.2011 gün ve 740-44 sayılı direnme hükmünün, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılarak, davaya konu edilmeyen eylemden dolayı yargılama yapılıp hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.04.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İskan Almayan Müteahhit avukatderyaozmutlu Meslektaşların Soruları 21 30-09-2020 20:05
itiraz edilmeyen takipsizlik kararına rağmen iddianamede yer almayan eylemlerle ilgili yapabileceğim bir şey var mıdır? Temyiz aşamasındayız. Batu Han Meslektaşların Soruları 0 05-07-2012 14:47
Ek iddianamede usul AV.AYKAN DEMİRKAPI Meslektaşların Soruları 3 26-11-2009 14:43
iddianamede bulunmayan ama daha sonra ortaya çıkan suç av.egemen Meslektaşların Soruları 4 24-06-2007 11:26
Alışverişte fiş almayan yandı Y£LİZ Hukuk Haberleri 1 09-01-2007 16:06


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05929089 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.