Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

3091 sayılı kanuna aykırı kaymakam kararı

Yanıt
Old 02-05-2007, 14:49   #1
av.m.a.g

 
Varsayılan 3091 sayılı kanuna aykırı kaymakam kararı

merhabalar,

özetlersem;

A şahsı, tapusu B şahsına ait B tarafından kullanılmayan bir tesisin satışı husunda sözlü olarak B ile anlaşıyor. B şahsı yazılı anlaşmaya gerek yok, tamam anlaştık diyerek tesisin anahtarlarını A ya veriyor. A şahsı B ile satış konusunda anlaştıkları bedele mahsuben bir miktar kaporayı B ye makbuz karşılığı teslim ediyor, geri kalan tuıtar içinde B ye 4 adet çek veriyor..bu arada A tesis üzerinde yapacağı işle ilğili olarak yeni yatırımlar yapıyor, daha sonra maliyeye haber verip yoklamasını da yaptırdıktan sonra vergi levhasını alıyor, ve üretime başlıyor. A şahsı B şahsına tesisin tapu da devri için sürekli davet etmesine rağmen B şahsı buna yanaşmıyor. A nın B ye bu konuda noter marifetiyle ihtar çekmesine rağmen B şahsı devre yanaşmıyor.
Daha sonra B şahsı A nın tapulu arazisini fuzulen işgal ettiğinden bahisle 3091 sayılı kanuna dayanarak idareye başvuruyor. idare, A nın elindeki delilleri, vergi levhasıni, vs... dikkate almayaraktan fuzuli işgale karar verip tahliyeye karar veriyor...
bu olayın üzerinden yaklaşık 8 ay kadar bir zaman geçmiş. ve A şahsının konuyla ilgili olarak herhangi bir başvurusu olmamıştır.

1- Kaymakamlığın verdiği karara karşı neler yapılabilir?

ilgilenen arkadaşlar şimdiden teşekkürlerimi sunarım

saygılar
Old 02-05-2007, 15:03   #2
Av.Murat Bölükbaş

 
Varsayılan

öncelikle şunu belirtmek isterim ki kaymakamlığın karar verdiği tarihten itibaren 60 gün geçmiş.idari yargıya gitme süreniz sizin anlatımınıza göre geçmiş gözüküyor.Ve bu durumda da karar kesinleşmiş oluyor.Ancak bana göre işletmeyi devreden kişiye karşı adli yargıda tazminat davası açabilirsiniz.saygılarımla
Old 02-05-2007, 15:50   #4
Hukukçu55

 
Varsayılan

adli yargıda dava açıpihtiyati tedbir talep etmek suretiyle idare kararının halen uygulanmamışsa uygulanmasını durdurabilirsiniz.Ancak tapudan devre ilgili yanaşmazsa ancak faizi ile birlikte paranın iadesini talep edebilirsiniz diye düşünüyorum.
Old 02-05-2007, 17:05   #5
ragıp

 
Varsayılan

sayın meslektaşlarım,
hep yazıyorum. Yine de yazacağım.
1- Sorun tam olarak anlaşılmadan çözüm bulunamz. Soru sordum, daha sorunun yanıtı gelmeden yanıt yazılıyor.
2- Burada meslektaşımız, fikrimizi sormuyor. Bilgi istiyor.. Bu nedenle, bilgi vermek gerekir.
3091 sayılı yasaya göre verilen kararlar, idari yargı yolu hariç kesindir. Bu nedenle mahkemeden tedbir alınamz. İdare mahkemesi de, verilmiş karar hakkında yürütmenin durdurması kararı veremez.
Bu bilgiler ışığında sorunun incelenmesi daha doğru olur
Old 02-05-2007, 18:19   #6
Hukukçu55

 
Varsayılan

Bir üyenin sorduğu sorunun cevabını,cevap yazacak diğer üyeler beklemek zorunda değildir.Kaldı ki; 3091 sayılı Yasa'nın 14/2 maddesi idari merci tarafından önleme kararı verildikten sonra adli yargıda açılacak davada ihtiyati tedbir kararı verilebileceğini hükme bağlamaktadır.
Old 02-05-2007, 18:39   #7
ragıp

 
Varsayılan

İhtiyati tedbirler

Madde 14 – Başvuru sırasında, taraflar arasındaki taşınmaz mal anlaşmazlığı hakkında mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilmiş veya anlaşmazlık dava konusu yapılmış ise bu Kanun hükümleri uygulanmaz.

Bu Kanuna göre idari makam tarafından verilmiş bir önleme kararı varken, taraflarca taşınmaz mal anlaşmazlığına ilişkin dava açılmadan adli mercilerce ihtiyati tedbir kararı verilemez.

Sanırım bir yanlış anlaşılma var. 14. Maddeyi yukarda yazdım. Açıkça, taşınmaz mal anlaşmazlığına ilişkin dava açılmadan, adli mercilerce ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği yazıyor.
Birimiz yanlış okuyoruz sanırım.
Old 02-05-2007, 21:51   #8
Hukukçu55

 
Varsayılan

Sayın Ragıp,
Benim ilk cevabımı okursanız adli yargıda dava açıp ihtiyati tedbir talep edilmesini öneriyorum.Tabii ki verilecek ihtiyati tedbir kaymakamlık kararının uygulanmasının durdurulmasına ilişkin olmayacak.Zira Kaymakamlık adli yargıdaki davanın tarafı olmayacak.Tedbir,davalı tarafı ilzam eder nitelikte olacak.Ama sonuç yine aynı olacak. metnini yazdığınız 14/2. maddenin yasakladığı husus ihtiyati tedbirin dava acılmadan verilmesidir.Maddenin karşıt anlamından dava açıldıktan sonra ihtiyati tedbir verilebileceği bence kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıktır.Bence de Gerçekten bir yanlış okuyan var.Haklısınız...
Old 02-05-2007, 22:24   #9
ragıp

 
Varsayılan

Kararların kesinliği

Madde 7 – Bu Kanuna göre verilen kararlar idari yargı yolu açık olmak üzere kesindir. Ancak, açık olan yazı ve hesap hataları karar veren yetkili makamca kendiliğinden düzeltilir. Taşınmaz mal üzerinde üstün sayılabilecek bir hakkı olduğunu iddia edenlerin yargı yoluna başvurması gerektiği kararda belirtilir.
Madde 10 – Tecavüz veya müdahalesi önlenen kişi, taşınmaz mal üzerinde vücuda getirdiği her türlü ekim, tesis ve değişikliklerden dolayı ancak genel hükümler dairesinde yargı yoluna başvurabilir.
Yürütmenin durdurulması

Madde 13 – Bu Kanuna göre verilmiş kararlar üzerine idari yargıya başvurmalarda yürütmenin durdurulması kararı verilmez.

Resmi Gazete Tarihi: 31.07.1985 Resmi Gazete Sayısı: 18828



TAŞINMAZ MAL ZİLYETLİĞİNE YAPILAN TECAVÜZLERİN ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUNUN UYGULANMA ŞEKLİ VE ESASLARINA DAİR YÖNETMELİK

Anlaşmazlığın dava konusu olması

Madde 34 - Başvuru sırasında, taraflar arasındaki taşınmaz mal anlaşmazlığı hakkında mahkemece bir ihtiyati tedbir kararı verilmiş veya anlaşmazlık dava konusu yapılmış ise 3091 sayılı Kanun hükümleri uygulanmaz.

Soruşturma memuru soruşturma öncesinden, soruşturma sırasında ve gerek görürse yetkili makamın emri ile soruşturma sırasında taşınmaz malla ilgili anlaşmazlığın taraflar arasında Medeni Kanuna göre mülkiyet hakkında dayalı bir müdahalenin men'i veya zilyetliğin ihlali nedeniyle açılmış bir tecavüzün ref'i davasına konu olup olmadığını,taşınma mal anlaşmazlığı hakkında mahkemelerce verilmiş bir ihtiyati tedbir kararı bulunup bulunmadığını araştırır.

Bu tür bir davanın açılmış olduğunun veya bir ihtiyati tedbir kararının verilmiş bulunduğunun anlaşılması halinde soruşturma hangi aşamada ise işlemler durdurulur ve bu Kanuna göre karar verilemeyeceği gerekçesi ile birlikte şikayetçiye yazılı olarak duyurulur.

Mahkemeye yapılan taşınmaz malla ilgili başvuru Medeni Kanuna göre müdahalenin men'i veya tecavüzün ref'i talebi dışında ise bu durum idarenin soruşturma yapmasına ve karar vermesine engel değildir.

3091 sayılı Kanuna göre idari makam tarafından verilmiş bir önleme kararı varken, taraflarca taşınmaz mal anlaşmazlığına ilişkin dava açılmadan adli mercilerce ihtiyati tedbir kararı verilemez.
Kararların kesinliği

Madde 37 - Bu Kanuna göre verilen kararlar idari yargı yolu açık olmak üzere kesindir. Yetkili makam verdiği bu karardan dönemez, kararı kaldıramaz ve değiştiremez. Bu kararlar hiyerarşik denetime tabi tutularak üst makamlarca da kaldırılamaz, değiştirilemez. Tarafların kararın düzeltilmesine ilişkin talepleri dikkate alınmaz. Ancak verilen kararın esasına etkili olmayan açık ve belirgin yazı ve hesap hataları gibi maddi hatalar kararı veren makamca düzeltilir.

3091 sayılı Kanuna göre verilmiş kararlar üzerine idari yargıya başvurmalarda yürütmenin durdurulması kararı verilemez.

Kanun ve yönetmeliğin ilgilimaddelerini yazdım.Sizin her iki cevabınızı da okudum.14/2 dava açılmadan ihtiyati tedbir verilmesini yasaklamıyor. TAŞINMAZ MAL ANLAŞMAZLIĞINA İLİŞKİN DAVA AÇILMADAN ihtiyati tedbir verilmesini yasaklıyor. Yani taşınmazın aynına ilişkin bir çekişme yoksa ihtiyati tedbir kararı verilemez.
Alıntı:
adli yargıda dava açıpihtiyati tedbir talep etmek suretiyle idare kararının halen uygulanmamışsa uygulanmasını durdurabilirsiniz
sizin ilk yanıtınız da bu.
Old 02-05-2007, 22:55   #10
av.m.a.g

 
Varsayılan

degerli arkadaşlar ilginiz için teşekkürler,

idare kararını icra koyup, söz konusu yeri tahliye etmiştir. ve tahliye tarihinden itibaren yaklaşık 8 ay kadar zaman geçmiştir. A nın zararı tahliye kararı sebebi ile baya büyüktür.

A ya karşı neler yapabilirizin yanında ilgili tahliye kararını veren kaymakam hakkında yapılacak bişey var mı bunu daha çok merak ediyorum?

saygılar
Old 03-05-2007, 03:00   #11
Heybe Hukuk

 
Varsayılan

İşlemi yapan idare (kaymakamlık makamı) aleyhine başvurulabilecek hiçbir yol olduğunu sanmıyorum. Nitekim aşağıdaki kararda da 3091 sayılı kanun uyarınca yapılan idari işlemden idarenin hizmet kusuru ile sorumlu olmayacağı ifade edilmiştir.

Bunun dışında uğranılan maddi kayıplar, yoksun kalınan kazançlar ve bu tahliye nedeniyle maruz kalınan ticari itibarın zedelenmesi için B ye karşı da sebepsiz zenginleşme, maddi ve manevi tazminat istemleri ile dava açabileceğiniz kanaatindeyim. İş bu dava ile dava neticesi varılacak hükmün icrasını temine yönelik olmak üzere, ayrıca B adına kayıtlı davaya konu taşınmaz tapu kaydı üzerine ihtiyeti tedbir konulmasını talep edebilirsiniz.


Kolay gelsin...

T.C. DANIŞTAY
10.Dairesi
Esas: 1997/3567
Karar: 1998/1000
Karar Tarihi: 04.03.1998
ÖZET: İdarenin, yanlış mevzuat uygulayarak yapmış olduğu hukuki hata hizmet kusuru teşkil etmez. Bu nedenle doğduğu ileri sürülen zararı tazmin sorumluluğu bulunmamaktadır.
(2709 s. Anayasa. m. 125) (3091 s. MTÖK. m. 1, 6)
Temyiz Eden (Davac
ı) : ... Sosyal Meskenler
Karşı Taraf (Davalı) : ... Kaymakamlığı
İstemin Özeti: Davacının maliki olduğu ve ikamet ettiği dairenin bulunduğu apartmanın ortak kullanım yeri olan sığınağa çeşitli eşyalar koymak suretiyle yaptığı öne sürülen tecavüzün önlenmesine ilişkin 18.11.1991 tarih ve 91/72 sayılı işleme karşı açılan davada mahkemece dava konusu edilen işlemin iptal edilmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 27.980.000 lira maddi, 1.000.000.000 lira manevi zararın yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılan dava sonucunda davanın reddi yolunda İstanbul 1. İdare Mahkemesince verilen 19.12.1996 tarih ve E:1996/916, K:1996/1711 sayılı kararın temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
D.Tetkik Hakimi: Yakup Bal
Düşüncesi: Temyiz isteminin reddi ile usul ve hukuka uygun bulunan mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı: Tülin Özdemir
Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama usulü Kanununun 49. maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü:
Dava, davacının maliki olduğu ve ikamet ettiği dairenin bulunduğu apartmanın ortak kullanım yeri olan sığınağa çeşitli eşyalar koymak suretiyle yaptığı öne sürülen tecavüzün önlenmesine ilişkin 18.11.1991 tarih ve 91/72 sayılı işleme karşı açılan davada mahkemece dava konusu edilen işlemin iptal edilmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 27.980.000 lira maddi 1.000.000.000 lira manevi zararın yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.
İstanbul 1. İdare Mahkemesi; idare hukuku ilkelerine göre idari işlemleri sakatlayan ağır ve önemli nitelikteki hukuki hata ve aykırılıkların hizmet kusuru olduğu, yürürlükteki yasalara ve hukuk kurallarına aykırı işlem tesis eden ve bunu uygulayan idarenin kural olarak hizmet kusuru işlemiş sayılacağı ancak her idarenin işleyebileceği türden, olağan nitelikteki hukuki yanlışlık ve aykırılıkların hizmet kusuru sayılamayacağı, uyuşmazlık konusu olayda davacının apartmanın ortak kullanım yeri olan sığınağa eşya koyma şeklindeki eyleminin 3091 sayılı Yasaya göre engellenemeyeceği, ancak idarenin 3091 sayılı Yasayı uygulayarak yaptığı hukuki hatanın hizmet kusuru teşkil etmeyeceği gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
Davacı, anılan mahkeme kararının yerinde olmadığını ileri sürerek temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 3622 sayılı Yasayla değişik 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyizen incelenen ve yukarıda özetlenen gerekçelere dayalı olarak verilen İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 19.12.1996 tarih E:1996/916, K:1996/1711 sayılı kararı, usul ve hukuka uygun olup bozma nedeni bulunmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddine ve anılan kararın onanmasına, 4.3.1998 tarihinde oybirliği ile karar verildi.



Old 03-05-2007, 08:29   #12
av.m.a.g

 
Varsayılan

sayın av-yeliz,
ilginiz için teşekkürler,
ancak belirttiğiniz kararda, 3091 sayılı kanunun uygulanmayacağı bir durum söz konusu iken idarece bu konuda işlem yapılmış. bizim olayda ise 3091 sayılı kanunun uygulama alanı mevcut, ancak idare karşı tarafı dinlemeden, veya dinleyipte sunduğu delilleri göz ardı ederekten, hukuk dışı bir karar vermiş durumda.
itiraz süresi kaçırılmış durumda bu durum açıkça ortada,

kaymakam hakkında görevi kötüye kullanmaktan vs. bi şekilde sorumluluğuna gidilemez mi? açıkçası kaymakamın A şahsı ile danışıklı olarak bu işlemi yaptıgını düşünüyoruz???
Old 03-05-2007, 09:16   #13
Hukukçu55

 
Varsayılan

Sayın Ragıp,
Zahmet edip yazdığınız mevzuat fazlasıyla bende de var.Teşekkür ederim.Sadece bir hatırlatma yapmakla yetineceğim.3091'e göre verilen kararlar şu cümle ile sona erer. Üstün hak iddia eden tarafın ait olduğu hukuk mahkemesinde dava açmakta muhtariyetine der.Sanırım cevaplarda idari karara karşı dava açmakla tarafların uyuşmazlığa ilişkin birbirlerine karşı dava açması durumu birbirine karıştı.Bence önemli olan soru sahibinin derdine derman olabilmek.Soru sahibinin tereddütleri halen devam ediyor.
Sayın simali2,
Bence kaymakamlık kararında takılıp kalmanın anlamı yok. Zira kaymakamın hallettiği uyuşmazlığı aynen mahkemenin önüne getirip pekala idari kararın aksine karar alabilmeniz ve idari soruşturma sırasında dikkate alınmadığını belirttiğiniz delillerinizi mahkemenin değerlendirmesini sağlayabilmeniz mümkün. Bence sizin için tek çözüm fazla beklemeden dava açmak.ANCAK karşı taraf aleyhine tapudan tesçil kararı almanız zayıf ihtimal.Terditli bir dava açabilir.tazminata dönüştürebilirsiniz.Kolay gelsin...
Old 03-05-2007, 18:56   #14
Heybe Hukuk

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan simali2
kaymakam hakkında görevi kötüye kullanmaktan vs. bi şekilde sorumluluğuna gidilemez mi? açıkçası kaymakamın A şahsı ile danışıklı olarak bu işlemi yaptıgını düşünüyoruz???


Sayın Simali2,
İlk etapta ihtimal olarak zikrettiğiniz suçun (görevi kötüye kullanmak) somut olayınızda gerçekleşmiş olduğunu kanıtlayabilecek misiniz diye düşündüm. Zira aşağıdaki kararda da görüleceği üzere, bahsi geçen suçun asli unsurlarından biri de "haksız kazanç sağlamış olmaktır". Bu hususu ispatlamanız zor diye düşünüyorum. Ancak samimi yaklaşımınız, beni konu üzerine daha fazla düşünmeye sevk ediyor.

Öncelikle siz hukuk davanızı gecikmeksizin açın. Bir yandan yasal faiziniz işlemeye başlasın. Bir yandan da kamu görevlisinin cezai sorumluluğunu düşünmeye ve araştırmaya deval edelim bence..

T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas: 2005/4-28
Karar: 2005/66
Karar Tarihi: 14.06.2005
ÖZET : Sanığa yüklenen görevi kötüye kullanma suçu, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCY'nın 240. maddesinde tanımlanarak yaptırım altına alınmış, ancak bu suç türü hükümden sonra 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY'nın 257. maddesinde, öncekinden farklı olarak "kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olma ya da kişilere haksız bir kazanç sağlama" unsurları da eklenmek suretiyle yeniden düzenlenmiştir. Önceki yasal düzenlemede bulunmayan bu kavramların tartışılarak tanımlanması ve "mağduriyet, kamu zararı veya haksız kazanç sağlama" fikirlerinin nitelik, nicelik ve boyutlarının ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesinin gerekli olduğu gibi, somut olayda bu unsurların gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması da zorunluluk arzetmektedir.
(765 S. K. m. 240) (5237 S. K. m. 257)
Dava: İki ayrı eylemi nedeniyle görevi kötüye kullanmak suçundan sanık A'nın Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nde yürütülüp sonuçlandırılan yargılaması sonunda;
1 ) 07.11.2001 tarihinde CYUY'nın hükümlerine aykırı biçimde zabıt katibi görevlendirerek duruşma İcra etmek suretiyle görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçundan TCY' nın 240/2, 59/2,647 Sayılı Yasanın 4. ve TCY'nın 72. maddeleri uyarınca 830.387.000.- Lira ağır para cezası ve 2 ay 15 gün süreyle memurluktan yoksun kılınma cezalarıyla cezalandırılmasına,
2 ) 15.03.2002 tarihinde İcra edilen keşif işlemlerinde yetkisini kötüye kullanmak suçundan TCY'nın 240/2, 59/2, 647 Sayılı Yasanın 4 ve TCY'nın 72. maddeleri uyarınca 1.272.102.000 lira ağır para cezası ve 2 ay 15 gün süreyle memurluktan yoksun kılınma cezalarıyla cezalandırılmasına, içtima edilen cezalarının 647 Sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin 17.06.2004 gün ve 13-12 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C. Başsavcılığı'nın 14.02.2005 günlü "onama" görüşü içeren tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığı'na gönderilmekle Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Karar: Ceza Genel Kurulu Kararı incelenen olayda;
Suç tarihinde ... Mahkemesi Başkanı olarak görev yapmakta olan sanığın;
1 ) Yargılama usulüne aykırı biçimde zabıt katibi görevlendirerek duruşma yapmak,
2 ) Mahkemece gidilen bir keşfe ilişkin olarak düzenlettiği tutanakta esasen keşfe katılmayan hakim ve C. Savcısını hazır bulunmuş gibi göstermek suretiyle iki ayrı tarihte görevi kötüye kullanma suçunu işlediği yargılamayı yürüten Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nce kabul edilerek bu suçlardan cezalandırılmasına ve ağır para cezasına çevrilen mahkumiyetinin ertelenmesine karar verilmiş, hüküm sanık tarafından temyiz edilmiştir.
Sanığa yüklenen görevi kötüye kullanma suçu, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCY'nın 240. maddesinde tanımlanarak yaptırım altına alınmış, ancak bu suç türü hükümden sonra 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY'nın 257. maddesinde, öncekinden farklı olarak "kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olma ya da kişilere haksız bir kazanç sağlama" unsurları da eklenmek suretiyle yeniden düzenlenmiştir. Önceki yasal düzenlemede bulunmayan bu kavramların tartışılarak tanımlanması ve "mağduriyet, kamu zararı veya haksız kazanç sağlama" fikirlerinin nitelik, nicelik ve boyutlarının ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesinin gerekli olduğu gibi, somut olayda bu unsurların gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması da zorunluluk arzetmektedir.
Bu hususların ise öncelikle, olay yargılaması yaparak hükmü veren Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nce ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu itibarla, sanığın temyiz itirazının kabulü ile, sair yönleri incelenmeyen mahkumiyet hükümlerinin bozulmasına karar verilmelidir.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle; Sanığın temyiz itirazının kabulü ile, sair yönleri incelenmeyen Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin 17.06.2004 gün ve 13-12 sayılı hükmünün BOZULMASINA, Dosyanın Yargıtay 4. Ceza Dairesi'ne gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığı'na tevdiine, 14.06.2005 günü tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Old 04-05-2007, 08:39   #15
av.m.a.g

 
Varsayılan

günaydınlar yeliz hanım,

haklısınız görevi kötüye kullanma durumunu ispatlamak zor gibi gözüküyor, ancak elde ki deliller kolay kolay göz ardı edilecek türden deliller olmadığından, kaymakamın bunları dikkate almadan karar vermesi aslında bazı şeyleri soyut olarak ispatlamakta... bakalaım neler olcak??

ilginiz için tekrardan teşekkürler
Old 07-12-2012, 11:33   #16
Av.Serhat Doğan

 
Varsayılan

İdare Mahkemesi'ne açılacak davadan bahsederken "Kaymakamlık kararından itibaren" ifadesi kullanılmış. Fakat benim bildiğim odur ki dava açma süresi "men kararının tebliğinden" itibaren başlar.

Görüşleri yanlış mı anladım yoksa benim bildiğim mi yanlış?

Teşekkürler..
Old 07-12-2012, 16:00   #17
av_mkaraman

 
Varsayılan

3091 ile ilgili verilen kararlara karşı idari yargı yoluna başvurulması halinde, bu kararlarla ilgili Yütütmeyi Durdurma kararı verilemeyeceğine ilişkin düzenleme Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. Sayın üye Ragıp'ın msjını bu şekilde düzeltmek istedim. iyi çalışmalar
Old 08-12-2012, 16:25   #18
Abalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av. itidal
İdare Mahkemesi'ne açılacak davadan bahsederken "Kaymakamlık kararından itibaren" ifadesi kullanılmış. Fakat benim bildiğim odur ki dava açma süresi "men kararının tebliğinden" itibaren başlar.

Görüşleri yanlış mı anladım yoksa benim bildiğim mi yanlış?

Teşekkürler..

Doğru biliyorsunuz, Kaymakamlığın MEN kararını tebliğinden itibaren başlar bu süre...
Old 08-12-2012, 18:35   #19
Abalı

 
Varsayılan

Gerçi konunun üzerinden çok zaman geçmiş ama yine de cevap vereyim...

Bir kere Kaymakamlık tarafından verilen karar, yanlış bir karardır. Çünkü 3091 sayılı Kanuna göre işgal tanımı, mülkiyet sahibinin bilgisi dışında gerçekleşen müdahaledir. Ortada bir anlaşma olduğuna göre bu olay, 3091 sayılı Kanun hükümleri dışında kalmaktadır.

Süresi içerisinde Bölge İdare Mahkemesine müracaat edilerek Kaymakamlığın kararının yürütmesi durdurulabilir veya tamamen iptal ettirilebilirdi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
3091 Sayılı Yasa - Zilyetliğin Korunması stekin Meslektaşların Soruları 14 03-03-2014 18:06
1163 sayılı kanuna muhalefet suçu Av.gözdegörgün Meslektaşların Soruları 4 06-03-2007 13:23
1322 sayılı kanuna muhalefetle RG yayınlanmayan kararnameler citiak Hukuk Soruları Arşivi 3 13-02-2007 18:50
1567 Sayılı Kanuna Muhalefet arpia Meslektaşların Soruları 1 09-04-2002 19:44
4422 Sayılı Kanuna Muhalefetten Tutuklanan Bir Memurun Devlet Memurları Kanuna Göre V Bülent Hukuk Soruları Arşivi 1 21-02-2002 22:08


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08568907 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.