Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İtirazın iptali davasına karşı dava niteliğinde açılan alacağın tahsili davasının birlikte yürütülemeyeceğine ilişkin karar

Yanıt
Old 07-03-2011, 14:34   #1
av.13

 
Varsayılan İtirazın iptali davasına karşı dava niteliğinde açılan alacağın tahsili davasının birlikte yürütülemeyeceğine ilişkin karar

Merhabalar,

İtirazın iptali davasına karşı dava niteliğinde açılan alacağın tahsili davasının birlikte yürütülemeyeceğine ilişkin karar arıyorum..

Olayda yürütülen icra takibine borçlu itiraz ediyor. Alacaklı itirazın iptali davası açıyor. Borçlu ise, karşı dava olarak kendisinin de alacağı olduğunun iddiası ile, alacağın tahsili davası açıyor. Mahkeme ise bu iki davanın birleştirilmesine karar vererek devamında birlikte hükme bağlıyor.

İtirazın iptali ve alacağın tahsili davalarının birlikte yürütülemeyeceğine dair bir çok yargıtay kararı mevcut ancak, olaydaki gibi karşılıklı açılmış davaların birleştirilmesi şeklinde gelişmiş bir yargıtay kararı varsa bilginiz dahilinde, paylaşırsanız çok memnun olurum..
Old 07-03-2011, 15:15   #2
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Aksi yönde bir kararım var. Siz neden birleştirme kararı verilemeyeceğine dair bir kanıya vardınız ?



T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 1998/676
K. 1998/2249
T. 30.3.1998
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Fatih 4.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 30.9.1997 tarih ve 832-619 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalının müvekkilinden aldığı mal karşılığı kesilen (435.539.500) liralık fatura bedelinden ötürü, bedelin ödenmemesi nedeniyle girişilen takibe itiraz ettiğini ileri sürerek takibe yapılan itirazın iptali ile %40 inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili davaya cevabında, müvekkilinin 12.000 metre derili bez karşılığı toplam 2.207.780.000 liralık davacıya çek vermesine karşın sedce davaya konu fatura karşılığı mal teslim alabildiğini, bu nedenle borçlarının değil bilakis alacaklarının bulunduğunu ve bunula ilgili alacak davasıda açıldığını davanın reddi ile %40 tazminatın davacıdan tahsilini istemiştir.

Mahkemece iddia, savunma ve dosyadaki kanıtlara nazaran, fatura ve irsbaliyenin tek başıma alacağın varlığını ispata yeterli olmadığı, davacı vekiline kanıtları sunması için verilen keşin mehle riayet edilmediği gerekçeleriyle kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Davacı davlıya satıp teslim ettiği mal bedeli karşılığının ödenmediğinden bahisle yaptığı takibe yapılan itirazın iptalini talep etmiş davalı ise davaya konu mal bedeli ile birlikte teslimi taahhüt edilen bir kısım mala karşılık davacıya (2.207.780.000) liralık çek verdiğini, bu ödemelere ilişkin davacıya karşı dava açtıklarını savunmuştur. Bu durumda her iki davanında aynı sebepten doğduğu ve biri hakkında verilecek hükmün diğerinide etkileyecek nitelikte bulunduğu anlaşılmaktadır.

O halde mahkemece yapılması gereken iş; HUMK.nun 45.nci maddesi uyarınca birleştirme imkanının bulunması halinde her iki dava dosyasının birleştirilerek beraber görülmesi ve sonuçlandırılması, aksi halde davalı tarafından açılmış bulunan davanın temyize konu dosya için bekletici sonun sayılarak sonucunun beklenilmesi ve hasıl alacak sonuç dairesinde bir hüküm tesis etmekten ibarettir. Mahkemece bu yön üzerinde hiç durulmayarak hüküm tesisi doğru olmamış ve hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 30.3.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 07-03-2011, 15:50   #3
av.13

 
Varsayılan

Her iki dava hem nitelik hem usul bakımından birbirinden çok farklı olduğu için birlikte yürütülemeyeceği kanısındayım. İtirazın iptali davası tamammen icra takibi ile alakalı ve davayı açmaktaki amaç bir an evvel sonuçlandırılması ile takibe devam edilebilmesi, sonuç itibari ile benim alacağımı tahsil etmem gibi bir sonuç doğurmuyor.

Bildiğim kadarıyla yargıtayın güncel içtihatı bu yönde, nitekim aşağıda da bir örneği var..

T.C.
YARGITAY
Onbirinci Hukuk Dairesi
Esas No : 2003/14439
Karar No: 2004/8910
Tarih : 27.9.2004

DAVA :

Taraflar arasında görülen davada Güroymak Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 21.5.2003 tarih ve 2002/126-2003/15 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalılar tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Berkant Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR :

Davacı vekili, müvekkili nezdinde taşıma sigorta poliçesi ile sigortalı emtianın nakli sırasında davalıların malik ve sürücü bulunduğu aracın çarpması soncunda hasarlandığını, ödenen sigorta tazminatının tahsili için yapılan icra takibine davalıların itiraz ettiklerini, takibin durduğunu iddia ederek, itirazın iptallerine, takibin devamına %40 oranında tazminata ve alacağın tahsiline hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar, tazminatın fahiş olduğunu, inkar tazminatı talep edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece, iddia, savunmalar, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalıların malik ve sürücü oldukları aracın, tam kusurlu olarak davacı nezdinde sigortalı "yağ" emtiasının taşındığı araca çarptığı, zararın doğduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalıların itirazlarının iptaline, icra takibinin devamına, 7.030.000.000 TL'nin 27.4.2001 tarihinden yasal faiziyle davalılardan tahsiline, 1.054.500.000 TL inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.

Kararı, davalılar temyiz etmiştir.

1- Dava, taşıma sigorta poliçesinden kaynaklanan rücu tazminat alacağının tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali ve alacağın tahsili istemine ilişkindir.

Davacı vekili, davalının yapılan icra takibine itirazının iptaline karar verilmesini istediği gibi, itiraz edilen alacağın tahsilini de talep etmiştir. Mahkemece de, hem itirazın iptaline hem de alacağın tahsiline karar verildiği gibi, inkar tazminatına da hükmedilmiştir. İcra takibine vaki itirazın iptali davası ile bir alacağın tahsili amacıyla açılan alacak ( tahsil )davası nitelikleri ve sonuçları itibariyle farklı olan dava türleridir. Zira, ilk dava türü tamamen icra takibine bağlı olarak sonuçlandırılması ve buna dayalı olarak icra inkar ve kötü niyet tazminatı ile tarafların sorumlu tutulabilmeleri sonucu doğururken, tahsil davası sadece alacaklının genel hükümlere göre alacağını bir ilama bağlatarak ve o ilam çerçevesinde alacağına kavuşma imkanını sağlayan bir dava çeşididir. Her iki istemin bir davada birlikte değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu durum karşısında, mahkemece, HUMK.nun 179/3 ve 75/2 nci maddeleri uyarınca, ilk önce davacı tarafa dava dilekçesinin istem sonucu açıklattırılıp, tercihine göre ya alacağın tahsili ya da itirazın iptali davası olarak davaya devam edilip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.

2- Kabul şekli bakımından da, davacı, davasını TTK.nun 1301 nci maddesinde yazılı halefiyet hakkına dayandırmıştır. Böyle bir davada sigortacı, ödediği tazminatı değil, ödenmesi gerekli gerçek zarar miktarını zarar sorumlusundan isteyebilir. Gerçek zararın belirlenmesi de yargılamayı gerektirir. Bu nedenle, tazminat miktarının önceden belirlenebilir özelliğinden söz edilemez. O halde, İİK.nun 67 nci maddesinde yazılı koşullar oluşmadığı halde icra inkar tazminatına hükmedilmesi de doğru görülmemiştir.

3- Ayrıca, gerçek zararın belirlenmesi hususunda mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış ise de, rapor tanziminde bulunan bilirkişilerin uzmanlık alanı kusur belirlemeye yönelik olup, hasarlanan yağ emtiasındaki gerçek zararı tespit etmeye müsait değildir. O halde, gerçek zararın tespiti bakımından uzman olmayan bilirkişilerden rapor alınıp hükme esas alınması da yanlıştır.

SONUÇ :

Yukarıda ( 1 ), ( 2 )ve ( 3 )numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile, kararın davalılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 27.9.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 07-03-2011, 16:15   #4
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.13
Her iki dava hem nitelik hem usul bakımından birbirinden çok farklı olduğu için birlikte yürütülemeyeceği kanısındayım. İtirazın iptali davası tamammen icra takibi ile alakalı ve davayı açmaktaki amaç bir an evvel sonuçlandırılması ile takibe devam edilebilmesi, sonuç itibari ile benim alacağımı tahsil etmem gibi bir sonuç doğurmuyor.

Bildiğim kadarıyla yargıtayın güncel içtihatı bu yönde, nitekim aşağıda da bir örneği var..

T.C.
YARGITAY
Onbirinci Hukuk Dairesi
Esas No : 2003/14439
Karar No: 2004/8910
Tarih : 27.9.2004

DAVA :

Taraflar arasında görülen davada Güroymak Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 21.5.2003 tarih ve 2002/126-2003/15 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalılar tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Berkant Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR :

Davacı vekili, müvekkili nezdinde taşıma sigorta poliçesi ile sigortalı emtianın nakli sırasında davalıların malik ve sürücü bulunduğu aracın çarpması soncunda hasarlandığını, ödenen sigorta tazminatının tahsili için yapılan icra takibine davalıların itiraz ettiklerini, takibin durduğunu iddia ederek, itirazın iptallerine, takibin devamına %40 oranında tazminata ve alacağın tahsiline hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar, tazminatın fahiş olduğunu, inkar tazminatı talep edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece, iddia, savunmalar, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalıların malik ve sürücü oldukları aracın, tam kusurlu olarak davacı nezdinde sigortalı "yağ" emtiasının taşındığı araca çarptığı, zararın doğduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalıların itirazlarının iptaline, icra takibinin devamına, 7.030.000.000 TL'nin 27.4.2001 tarihinden yasal faiziyle davalılardan tahsiline, 1.054.500.000 TL inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.

Kararı, davalılar temyiz etmiştir.

1- Dava, taşıma sigorta poliçesinden kaynaklanan rücu tazminat alacağının tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali ve alacağın tahsili istemine ilişkindir.

Davacı vekili, davalının yapılan icra takibine itirazının iptaline karar verilmesini istediği gibi, itiraz edilen alacağın tahsilini de talep etmiştir. Mahkemece de, hem itirazın iptaline hem de alacağın tahsiline karar verildiği gibi, inkar tazminatına da hükmedilmiştir. İcra takibine vaki itirazın iptali davası ile bir alacağın tahsili amacıyla açılan alacak ( tahsil )davası nitelikleri ve sonuçları itibariyle farklı olan dava türleridir. Zira, ilk dava türü tamamen icra takibine bağlı olarak sonuçlandırılması ve buna dayalı olarak icra inkar ve kötü niyet tazminatı ile tarafların sorumlu tutulabilmeleri sonucu doğururken, tahsil davası sadece alacaklının genel hükümlere göre alacağını bir ilama bağlatarak ve o ilam çerçevesinde alacağına kavuşma imkanını sağlayan bir dava çeşididir. Her iki istemin bir davada birlikte değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu durum karşısında, mahkemece, HUMK.nun 179/3 ve 75/2 nci maddeleri uyarınca, ilk önce davacı tarafa dava dilekçesinin istem sonucu açıklattırılıp, tercihine göre ya alacağın tahsili ya da itirazın iptali davası olarak davaya devam edilip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.

2- Kabul şekli bakımından da, davacı, davasını TTK.nun 1301 nci maddesinde yazılı halefiyet hakkına dayandırmıştır. Böyle bir davada sigortacı, ödediği tazminatı değil, ödenmesi gerekli gerçek zarar miktarını zarar sorumlusundan isteyebilir. Gerçek zararın belirlenmesi de yargılamayı gerektirir. Bu nedenle, tazminat miktarının önceden belirlenebilir özelliğinden söz edilemez. O halde, İİK.nun 67 nci maddesinde yazılı koşullar oluşmadığı halde icra inkar tazminatına hükmedilmesi de doğru görülmemiştir.

3- Ayrıca, gerçek zararın belirlenmesi hususunda mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış ise de, rapor tanziminde bulunan bilirkişilerin uzmanlık alanı kusur belirlemeye yönelik olup, hasarlanan yağ emtiasındaki gerçek zararı tespit etmeye müsait değildir. O halde, gerçek zararın tespiti bakımından uzman olmayan bilirkişilerden rapor alınıp hükme esas alınması da yanlıştır.

SONUÇ :

Yukarıda ( 1 ), ( 2 )ve ( 3 )numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile, kararın davalılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 27.9.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Sunduğunuz kararın, sorduğunuz soruyla ilgisi bulunmamaktadır. Siz, icra takibinize vaki itirazdan sonra, itirazın iptali davası açıp aynı davada "alacağın tahsilini" de talep etseydiniz mümkün olmazdı. Sunduğunuz karardaki olay bu şekilde olmuş.

Ancak siz sorunuzda kendinizin "itirazın iptali" davası açtığını, borçlunun ise "karşılık dava" yolu ile "alacak" davası açtığını, "birleştirme" kararı verilip verilmeyeceğini sormuşsunuz. Yani olayınızda borçlu görünen kişi "borçlu olmadığını, tam tersine alacaklı olduğunu" iddia etmektedir. Kısaca benden önce size yanıt veren meslektaşımın eklediği karar, sorunuza cevaptır. Yani birleştirme kararı verilebilir.
Old 07-03-2011, 17:24   #5
av.13

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Sunduğunuz kararın, sorduğunuz soruyla ilgisi bulunmamaktadır. Siz, icra takibinize vaki itirazdan sonra, itirazın iptali davası açıp aynı davada "alacağın tahsilini" de talep etseydiniz mümkün olmazdı. Sunduğunuz karardaki olay bu şekilde olmuş.

Ancak siz sorunuzda kendinizin "itirazın iptali" davası açtığını, borçlunun ise "karşılık dava" yolu ile "alacak" davası açtığını, "birleştirme" kararı verilip verilmeyeceğini sormuşsunuz. Yani olayınızda borçlu görünen kişi "borçlu olmadığını, tam tersine alacaklı olduğunu" iddia etmektedir. Kısaca benden önce size yanıt veren meslektaşımın eklediği karar, sorunuza cevaptır. Yani birleştirme kararı verilebilir.

Kararı sizin de belirttiğiniz üzere alacağın tahsili ve itirazın iptali davalarının beraber yürütülemeyeceğine ilişkin kararları örneklemek üzere verdim ve belirttiğim üzere bu konuda bir çok karar mevcut.

Meslektaşımızın verdiği kararda ise, her iki davanın da aynı sebepten doğduğu ve biri hakkında verilecek hükmün diğerini de etkileyecek nitelikte olduğu belirtilmiş.Ne var ki benim bahsettiğim olayda alacak aynı hukuki ilişkiden kaynaklanmıyor aynı zamanda iddia ettikleri alacak meblağı da, icra takibine konu ettiğimiz alacağın meblağından oldukça düşük.

Benim bu iki davanın birleştirilmemesi gerektiğini düşünmemin sebebi de daha önce belirttiğim üzere şu ki, itirazın iptali davasının amacı bir an evvel takibin devamlılığının sağlanması iken, henüz ispatlanmamış bir alacak iddiasına ilişkin ve usul itibari ile çok daha uzun sürecek olan alacağın tahsili davasının, itirazın iptali davasının amacını ortadan kaldırması..
Old 07-03-2011, 20:35   #6
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.13
Kararı sizin de belirttiğiniz üzere alacağın tahsili ve itirazın iptali davalarının beraber yürütülemeyeceğine ilişkin kararları örneklemek üzere verdim ve belirttiğim üzere bu konuda bir çok karar mevcut.

Meslektaşımızın verdiği kararda ise, her iki davanın da aynı sebepten doğduğu ve biri hakkında verilecek hükmün diğerini de etkileyecek nitelikte olduğu belirtilmiş.Ne var ki benim bahsettiğim olayda alacak aynı hukuki ilişkiden kaynaklanmıyor aynı zamanda iddia ettikleri alacak meblağı da, icra takibine konu ettiğimiz alacağın meblağından oldukça düşük.

Benim bu iki davanın birleştirilmemesi gerektiğini düşünmemin sebebi de daha önce belirttiğim üzere şu ki, itirazın iptali davasının amacı bir an evvel takibin devamlılığının sağlanması iken, henüz ispatlanmamış bir alacak iddiasına ilişkin ve usul itibari ile çok daha uzun sürecek olan alacağın tahsili davasının, itirazın iptali davasının amacını ortadan kaldırması..


Meslektaşım öncelikle Suat beyin de dediği gibi sunduğunuz karar ile sorunuz farklı içeriğe sahip. Diğer taraftan düşüncenizin sebebi diye söylediğiniz gerekçe de hatalı. Esasen itirazın iptali davasında da taraflar arasındaki alacak/borç varlığının esasına girilmektedir. Alacak davası ile itirazın iptali davası arasındaki tek fark itirazın iptali davasında, genel mahkemedeki esasa ilişkin davadan önce icra takibine girişilmiş ve takibin itiraz üzerine durmuş olmasıdır. Bu nedenle bir an evvel takibin devamının sağlanması da neticede olacak bir sonuç değildir. Sonuç bakımından şartları oluşmuşsa icra inkar tazminatından bahsedilebilir. Sonucu tasavvur edecek olursak itirazın iptali kararı üzerine karar icra takibine gçilen dosyaya konulduğunda teminat ile icra tehir edilebilecektir. Aynı şekilde alacak avası kararı da icraya konulduğunda teminat ile icra tehir edilebilecektir. Dediğim gibi dava şartı bakımından farklılık icra takibinin varlığı, sonuç bakımından farklılık ise inkar tazminatı noktasındadır.
Old 07-05-2017, 22:08   #7
Av. Suat

 
Varsayılan

Hemen yukarıdaki yarg kararından hareketle........
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 1998/676
K. 1998/2249
T. 30.3.1998
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Fatih 4.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 30.9.1997 tarih ve 832-619 ………
..................
...................
Davacı, davalıya satıp teslim ettiği mal bedeli karşılığının ödenmediğinden bahisle yaptığı takibe yapılan itirazın iptalini talep etmiş davalı ise davaya konu mal bedeli ile birlikte teslimi taahhüt edilen bir kısım mala karşılık davacıya (2.207.780.000) liralık çek verdiğini, bu ödemelere ilişkin davacıya karşı dava açtıklarını savunmuştur. Bu durumda her iki davanın da aynı sebepten doğduğu ve biri hakkında verilecek hükmün diğerinide etkileyecek nitelikte bulunduğu anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece yapılması gereken iş; HUMK.nun 45.nci maddesi uyarınca birleştirme imkanının bulunması halinde her iki dava dosyasının birleştirilerek beraber görülmesi ve sonuçlandırılması,................
...............

Buradan hareketle şunu diyebilir miyiz ….

Genel olarak itirazın iptali davalarında ayrı bir dava olarak açılan karşı davaların birleştirilmesine karar verilebilmekte ise davalı yanın karşı davasını ayrı bir dava olarak açması yerine davaya vereceği cevap dilekçesi ile de karşı dava açılabilmesi mümkündür…..
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Eda davasının tespit davasına dönüştürülmesi/ Malikin yönetici aleyhine dava açması av_ozge Meslektaşların Soruları 1 07-10-2009 14:47
Yargıtaydan Boşanma Davasına Ilişkin Ilginç Karar av_sibelll Hukuk Sohbetleri 25 06-03-2008 13:43
İtirazın iptali davasına ıslahla alacak davası olarak devam edilebilmesi mümkün müdür ekinheval Meslektaşların Soruları 3 18-12-2007 15:38
Tedbir Nafakası Alacağı İçin Açılan İtirazın Kaldırılması Davasının Reddi. uye8490 Meslektaşların Soruları 4 23-05-2007 10:35
çek iptali ve menfi tespit davasına karşı dava açmak Av. Gülden Meslektaşların Soruları 4 04-10-2006 22:20


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05525088 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.