maaş haczi

slm arkadaşlar herkese iyi çalışmalar yeni yürürlüğe giren sosyal güvenlik düzenlemesi ışığında ssk bağ-kur emekli sandığına tabi maaşlara haciz yazılması akıbeti ne durumdadır ayrı ayrı ele alacak olursak hangisine ne şekilde işlem yapabiliriz cvplarınızı bekleyeceğim.teşekkürler...

5510 Sayılı Yasa 93. madde:

Alıntı: "Bu Kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler; 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez"

Önceki düzenleme SSK veya Bağ-Kur emeklisinin maaşına haciz konulamayacağını öngörmekteydi.
Ama buna rağmen icra müdürlükleri talep halinde maaş haczine karar veriyor ,borçlunun şikayeti ile de icra mahkemesi haczin kaldırılmasına karar veriyordu.
Son düzenlemeden sonra uygulama yine eskisi gibi mi olur, onu ben de bilmiyorum.Ama olmaması gerektiğini biliyorum.

5510
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
İKİNCİ KISIM
Sosyal Sigorta Hükümleri

BİRİNCİ BÖLÜM
Sigortalılara İlişkin Hükümler

Madde 0004: Sigortalı sayılanlar

(08.05.2008 tarih ve 26870 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 5754 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle değişen şekli.) Bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından;


Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar,

Köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan ise;

Ticari kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar,

Gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı olanlar,

Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin ise tüm ortakları,

Tarımsal faaliyette bulunanlar,

Kamu idarelerinde;

Bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendine tabi olmayanlardan, kadro ve pozisyonlarda sürekli olarak çalışıp ilgili kanunlarında (a) bendi kapsamına girenler gibi sigortalı olması öngörülmemiş olanlar,

Bu maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerine tabi olmayanlardan, sözleşmeli olarak çalışıp ilgili kanunlarında (a) bendi kapsamına girenler gibi sigortalı olması öngörülmemiş olanlar ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86 ncı maddesi uyarınca açıktan vekil atananlar,
sigortalı sayılırlar.

Birinci fıkranın (a) bendi gereği sigortalı sayılanlara ilişkin hükümler;


İşçi sendikaları ve konfederasyonları ile sendika şubelerinin başkanlıkları ve yönetim kurullarına seçilenler,

Bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan; film, tiyatro, sahne, gösteri, ses ve saz sanatçıları ile müzik, resim, heykel, dekoratif ve benzeri diğer uğraşları içine alan bütün güzel sanat kollarında çalışanlar ile düşünürler ve yazarlar,

Mütekabiliyet esasına dayalı olarak uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülke uyruğunda olanlar hariç olmak üzere, yabancı uyruklu kişilerden hizmet akdi ile çalışanlar,

02.07.1941 tarihli ve 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanuna göre çalıştırılanlar,

24.04.1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanununda belirtilen umumi kadınlar,

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen kurslarda usta öğretici olarak çalıştırılanlar, kamu idarelerinde ders ücreti karşılığı görev verilenler ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (C) bendi kapsamında çalıştırılanlar,
hakkında da uygulanır.

Birinci fıkranın (b) bendi gereği sigortalı sayılanlara ilişkin hükümler; 10.07.1953 tarihli ve 6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanuna tabi jokey ve antrenörler hakkında da uygulanır.

Birinci fıkranın (c) bendi gereği sigortalı sayılanlara ilişkin hükümler;


Kuruluş ve personel kanunları veya diğer kanunlar gereğince seçimle veya atama yoluyla kamu idarelerinde göreve gelenlerden; bu görevleri sebebiyle kendilerine ilgili kanunlarında Devlet memurları gibi emeklilik hakkı tanınmış olanlardan hizmet akdi ile çalışmayanlar,

Başbakan, bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, belediye başkanları, il encümeninin seçimle gelen üyeleri,

Birinci fıkranın (c) bendi kapsamında iken, bu kapsamdaki kişilerin kurduğu sendikalar ve konfederasyonları ile sendika şubelerinin başkanlıkları ve yönetim kurullarına seçilenlerden aylıksız izne ayrılanlar,

Harp okulları ile fakülte ve yüksek okullarda, Türk Silahlı Kuvvetleri hesabına okuyan veya kendi hesabına okumakta iken askeri öğrenci olanlar ile astsubay meslek yüksek okulları ve astsubay naspedilmek üzere temel askerlik eğitimine tabi tutulan adaylar,

Polis Akademisi ile fakülte ve yüksek okullarda, Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okuyan veya kendi hesabına okumakta iken Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okumaya devam eden öğrenciler,
hakkında da uygulanır.

Dördüncü fıkranın (d) ve (e) bentlerinde belirtilen okulları tamamlamadan ayrılanlar ile bu okulları tamamlamalarına rağmen görevlerine başlamadan ayrılanların, bu okullarda geçen eğitim süreleri sigortalılıklarından sayılmaz.

Bu Kanunun kısa vadeli sigorta kollarına ilişkin hükümleri bu maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı sayılanlara bu kapsamda oldukları sürece uygulanmaz.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

Madde 0093: Devir, temlik, haciz ve Kurum alacaklarında zamanaşımı *

(1. Fıkranın: 08.05.2008 tarih ve 26870 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 5754 sayılı Kanunun 56 ncı maddesiyle değişen şekli.) Bu Kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler; 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez.



Bu fıkradaki haczedilmezliğe ilişkin son cümle 8-5-2008 tarihinde eklendi. Buradan benim anladığım, bu kanun kapsmındaki sigortalı olup, kurumdan aylık alan tüm sigortalıların aylıkları nafaka dışında haczedilemeyecek.
Yani işçi,memur, bağımsız çalışan ayrımı yapılmamış.

Bu konuyla alakalı şöyle bir soru da sormak isterim;
Benim bir müvekkilimin bağ-kur maaşına haciz konulmuş ve 7 yıldır düzenli olarak kesinti yapılıyor. Şu anda ben bunu kaldırmaya kalksam yeni yasa buna izin vermiyor. Ama acaba önceki kesintileri geri almam mümkün mü? Mümkün ise davayı nerede açmalıyım? Buna ilişkin Yargıtay kararı bilen varsa çok sevinirim. Şimdiden teşekkürler..

Mbb kalktı, emekli maaş hacizleri de 5510 Sayılı Kanunla kaldırıldı . Hacizler de sonuç alınamıyor. Alacaklıyı koruyan kanun maddesi kalmadı. Hep borçluya yönelik kanunlarla ne kadar bu iş yapılabilir? Herkes memnun sanırım bu durumdan kimse ses çıkarmıyor ne Barolar ne hukukçular.

San seclarum,

Galiba bir yanlış anlaşılma var. Bilakis yeni sağlık yasasında alacaklı korunmuş oluyor maaş haczi hususunda. Önceki yasada SSK ve Bağ-Kur maaşlarına haciz konulamıyorken emekli sandığına maaş haczi konulabiliyordu. Ancak yeni yasayla artık ssk,bağkur ve emekli sandığı üçüne de maaş haczi konulabilecek. Yeni yasa buna izin veriyor. Dolayısıyla da alacaklı korunmuş oluyor.

Merhaba, 93. maddede haczedilemeyeceği yazıyor. Acaba ben mi yanlış anladım.

Sevgili meslektaşım benim yanlış anlamam olmuş. Öyle ki bu yanlış anlama komik bir şekilde işime yaradı.

Sevgiler..

Öyle değil mi?
Artık yap bakalım tahsilat nasıl yapacaksak.

Ben sizinle aynı düşünceleri maalesef paylaşamıyorum.

Emeklinin maaşına haciz konulamayacağına ilişkin yasa maddesi, artık tezahür ettiği yerlerde yüreğimizde haklı ve buruk sevinç kırıntıları yaratan sosyal devlet ilkesinin bir gereğidir.

Sosyal devlet ,yurttaşlarına insan onuruna yaraşır minimum bir hayat düzeyini sağlama konusunda yükümlü olan devlet ise şayet bu düzenlemeyi tüm yurttaşların -benim kârım ne olacak hesabına girmeksizin- içselleştirebilmesi gerekir bence.

Sayın Seclarum,

"ne barolar ne de hukukçulardan ses çıkaran yok" diyorsunuz.

Belirttiğim gibi,sosyal ve ekonomik hayatta zaten güçsüz konumda olan bir sosyal grubu daha da güçsüzleştirmenin,giderek yiyecek ekmeğe muhtaç bırakmanın önününü açacak düzenlemelerin yapılması için tavır koyan bir meslek kuruluşu açık söyleyeyim,mesleğe,mesleğin geleceğine ve hukuka olan tüm inancımı yerle bir eder.

Sn. Özgür Diktaş,
Bende sizinle aynı düşünceleri paylaşıyorum. Zaten gelir düzeyi anlamında oldukça güç durumda olan bir kesime bir darbede ''maaş haczi'' hususu ile gelmesi sosyal hukuk devleti ilkesine son derece aykırıdır. Bu anlamda yeni yasanın olumlu olduğu düşüncesindeyim.. Umuyorum her çalışan yeni düzenlemenin farkına ve bilincine sahip olur ve maaş kesintilerine maruz kalmaz.

Elbette, saygı duyuyorum cevaplarınıza. Ancak şu da unutulmamalıdır ki, bu durumu bilen borçlular , yani maaş haczi olmayacağını bilen borçluların yapacağı ticari ilişkide hiçbir riskle karşılaşmayacağını bilmeden onlarla ticari ilişki içinde olan diğer tarafların ,alacaklarını alamamaları nedeniyle icra takibine maruz kalmaları ,sosyal devlet ilkesi içinde yeri nedir?

Bu soruya cevap verirken , icra takibi yaptığınız bir emeklinin karşınıza geçip rahat bir şekilde bu borcu benden alamazsın , hapis de yok maaş haczi de yok , hadi bakalım derken, bu durumu anlatamadığınız müvekkilinizin olma ihtimali üzerinde durmadım. Zira avukat olmadığınızı düşünüyorum.

Alıntı: Yazan seclarum Zira avukat olmadığınızı düşünüyorum.

Sizde benim "avukat" olmadığım düşüncesini uyandıran sebepleri açıkçası
merak ettim?

Baroların ve Barolar Birliği'nin sosyal güvenlikle ilgili yasada yer alan ve emekli maaşının
haczedilemecyeceğini düzenleyen yasa maddesine karşı tavır koymasını ummadığım için mi avukat
olmayışım?

Yoksa artık savunuculuğunu yapan insanların,çoğunluk tarafından başka bir gezegende yaşıyor
muamelesi gördüğü sosyal devlet ilkesine dikkat çektiğim için mi?

"Benden sonra tufan " düşüncesini taşıyanların tekelinde mi yoksa avukatlık?

Sayın Seclarum,merak ettim,beni bilgilendirirseniz belki bir takım çelişkilerimden de kurtarmış olursunuz.

Kabalık yapmak istememiştim. Yanlış anladıysanız özür dilerim. Ancak avukatların herhangi bir sosyal güvencesinin de olmayışını sosyal devlet içerisinde bilmeniz gerekir diye düşündüm.
Ayrıca, icra avukatı olmasanızda, baktığınız davalarda son aşama yine icra aşamasıdır. Tazminat ,alacak vs. davalarında icraya vermeden tahsilat yaptıysanız bravo.
Bu aşamadaki tahsil sıkıntısının da görmezden gelmenizi ve örneğin emekli birinin vermiş olduğu bir zarar neticesinde müvekkilinizin de tek tahsil olanağı o emeklinin maaşı ise ve o emekli sizin müvekkilinize veya size verdiği zarar nedeniyle herhangi bir haciz ve hapis ile (cezai sorumluluğu ayrı tuttum), zorlanmıyorsa vay o sosyal devletin haline.
Kısaca avukatların yaşadığı sorunlarla karşılaşmıyor gibi ifade kullanmışsınız o nedenle avukat olmadığınız izlenimi edindim.

Sayın Seclarum,
ben sizi yanlış falan anlamadım.Söyleminiz yanlış anlaşılmaya mahal vermeyecek derecede netti çünkü.
Kabalık etmiş de sayılmazsınız zira siz "avukat" kelimesinin size ifade ettiği anlamı ortaya koydunuz.Veya meslekteki kriterlerinizi diyelim.Bu haliyle benim o kriterlere uygun düşmediğim de açık.Kriterlerinize uymayana siz istediğiniz kadar "avukat değilsiniz" demekte özgürsünüz.

Ama ben avukatım.

Ufak bir ekleme bir de :
Sizin deyiminizle "sosyal devlet içerisinde bilmem gereken" ne anlama geliyor anlayamadım ama avukatlar sosyal güvenceden
yoksun değil.

Daha önce aslında biraz kurnazlık yapılıyordu.Maaş haczi müzekkeresi kuruma gönderildiğinde kesinti yapılıyor ve sonra itiraz üzerine kaldırılıyordu.Ancak maaş ödemesi bankaya yapılıyor ise bu sefer bankaya müzekkere yazılıp hesaba bloke konuluyordu. 2. yol hala uygulanmaktadır.Çünkü bu durumda hesaba haciz uygulanıyor