Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Kadınlar Suçludur !!!!

Yanıt
Old 31-12-2003, 19:23   #1
Merhaba

 
Varsayılan Kadınlar Suçludur (Bekir Coşkun, Hürriyyet Gazetesi Köşe Yazısı- 31-12-2003

31.12.2003 Hürriyet

Bekir COŞKUN



Kadınlar suçludur...


DOĞRUSUNU isterseniz önce onun mağazaların vitrinine konulan cinsten, tahta manken olduğunu sandım.

Boynunu bükmüştü.

Sonra kıpırdadı, boynunu dik tutmak istedi.

Anladım; o canlı...

Erzurum'da, yakaladıkları 28 yaşındaki bir Ukraynalı kadını ‘‘HIV virüsü taşıdığı ve 1335 erkekle yattığı’’ gerekçesiyle medyaya gösteriyorlardı.

Basın toplantısı boyunca kadın orada öyle ayakta tutularak ‘‘teşhir’’ edildi.

*

Çünkü; erkeklerin kurduğu aç ve sefil bir ülkeden kaçıp gelen kadın, bu kez karnı tok ama uygarlık ve merhamet sefaleti çeken erkeklerin eline düşmüştü.

Erkekler suçsuzdur burda da.

Öbür türlü olsa, evde karısını bırakıp, para karşılığı tanımadığı bir kadınla yatan, virüs taşıdığı varsayılan 1335 erkeğin de ‘‘teşhir’’ edilmesi gerekmez miydi?

‘‘Ruhu ve bedeni hasta bir kadın böyle teşhir edilemez’’ iddiası karşısında Vali'nin savunması ise dehşet:

‘‘O zaten fahişe...’’

*

Bu ülkede erkeklere ‘‘erkekçe’’ vergi vermeyi, kaç yıl vergi rekortmeni olarak, yine bir böyle ‘‘suçlu’’ kadın öğretmişti.

Ama banka soyan, rüşvetçi, hayali ihracat, hayali fatura sanığı, kısacası yoksul insanların rızkını utanmadan çalan ulusal hırsız erkekler hiçbir zaman teşhir edilmediler.

Çete kurup kan akıttığı için ‘‘teşhir’’ edilen bir tek kişi de yok.

Çünkü onlar birer ‘‘yurtsever’’, birer ‘‘vatan evladı’’, birer ‘‘milliyetçi-maneviyatçı’’, birer ‘‘dürüstlük abidesi’’ olarak aramızda ‘‘zihin fahişesi’’ olarak dolanıyorlar.

Değil 1335 kişinin, 72 milyonun kanını eme eme...

*

Kadın suçluysa elbette yasalar ne diyorsa yapılmalı.

Ama belli ki kadınları aşağılama içgüdüsü işbaşındaydı.

Fenalıkların, ahlaksızlıkların, günahların sebebi olarak bir zavallı kadını yakalamışlardı ve ayakta tutarak ‘‘teşhir’’ ediyorlardı.

Aslında; kadınları insan saymamanın, kadınları mal gibi görmenin, kadınların zekásını tehlikeli bulmanın, kadınları ezmenin bir dışa vurumuydu bu.

Olsun...

Kadınların daha mert, daha yiğit, daha dost, daha yürekli, daha dürüst olduğunu bilirim ben...
Old 02-01-2004, 19:50   #2
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sütlaş: Kolluk Kuvvetleri de Basın da Suçlu


HAYAD Yönetici Sütlaş, HIV virüsü taşıyan OT'nin kimliğinin açıklanarak yargılanmadan suçlu ilan edilmesini "yasa dışı" olarak nitelendirdi; basını eleştirdi; "Olayda tek haber, suç sayılan bir fiilin kamu görevlisi tarafından gerçekleştirilmesi"dedi.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
29/12/2003
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği (HAYAD) Yönetim Kurulu Sekreteri Dr. Mustafa Sütlaş, Erzurum’da gerçekleştirilen bir polis operasyonunun ardından HIV ve Hepatit C taşıdığı belirlenen seks işçisi OT’nin basında teşhir edilmesinin “suç teşkil ettiğini” açıkladı.

Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Ayazlar’ın OT’yi “canlı bombadan daha tehlikeli” olarak nitelendirmesine de tepki gösteren Sütlaş, “Bu olayda tek haber, suç sayılan bir fiilin kamu görevlisi tarafından gerçekleştirilmesidir; hastanın teşhir edilmesidir” dedi.

Olayın “halk sağlığının korunması” ile açıklanamayacağını söyleyen Sütlaş, halk sağlığının ancak vatandaşların cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda eğitilmesi ile korunabileceğini vurguladı.

Daha önce AIDS’li bir kişinin, “AIDS’li olduğunu bilerek, korunmadan eşiyle ilişkiye girdiği ve bunu kasten yaptığını belirttiği” için “eşini öldürmeye teşebbüsten” yargılanıp ceza aldığını hatırlatan Sütlaş, “Ancak OT henüz yargılanmadı, suçlu bulunmadı. Suçlu bulunsa da teşhir edilmesi suç teşkil eder, suçu kanıtlanmadan ‘suçlu’ gösterilmesi ikinci bir suçtur” diye konuştu.

Kolluk kuvvetleri de basında suç işledi

Sütlaş, şöyle konuştu:

* Kolluk kuvvetlerinin ve basının OT’yi teşhir etmesi, hastanın mahremiyeti ilkesinin ve hasta haklarının ihlalidir. Hasta Hakları Yönetmeliğine göre de, hekimlik meslek ilke ve kurallarına göre de; hastanın mahremiyeti, hangi hastalık olursa olsun, teşhirini yasaklar. Dolayısıyla, hastanın mahremiyetini ihlal edenleri de sorumlu kılar.

* Söz konusu olayda da yerel kolluk kuvvetleri ve onların idarecileri, bu hakkı ihlal eden konumunda, sorumludurlar. Bir başka nokta, kolluk kuvvetlerinin “suç iddiasıyla yakalanmış insanları” teşhir etmesi de yasa ile yasaklanmıştır. Bu şekilde bakıldığında, kolluk kuvvetleri iki farkı açıdan suç işlemiş oluyor.

OT’nin suçu kanıtlanmadı

* Bilerek yaşamı tehdit edebilecek herhangi bir fiilde bulunmak, adam öldürmeye teşebbüs sayılır. Daha önce AIDS’li bir kişi, “AIDS’li olduğunu bilerek, korunmadan eşiyle ilişkiye girdiği ve bunu kasten yaptığını belirttiği” için “eşini öldürmeye teşebbüsten” yargılandı ve ceza aldı.

* Bir hastalık bulaştırarak birisine zarar vermeye çalışmak da suç kapsamında değerlendiriliyor. Bir takım virüsleri mektupla göndermek nasıl suçsa, AIDS’li olduğunu bilen bir kişinin, bir başkasına bu yöntemle AIDS bulaşabileceğini bilerek ilişkiye girmesi de suç teşkil ediyor.

* Ancak, AIDS’li olduğunu bilmeyen ya da hasta olduğunu bildiği halde hastalığının cinsel ilişkiyle bulaşacağını bilmeyen kişinin eylemi, suç kapsamında değerlendirilemez. Bu noktada, hastalığının teşhisi sırasında hekimin kişiyi bilgilendirmesinde kusur var mı yok mu, ona bakılır. Sadece, hekimin kişiyi bilgilendirdiği

“Halk sağlığı, eğitimle korunur”

* OT’nin teşhir edilmesi “halk sağlığının korunması” ile açıklanamaz. Halk sağlığı ancak vatandaşların cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ilgili bilgilendirilmesi ile korunabilir.

* AIDS’li bir kişiyle temasta bulunmak, hastalığın mutlaka bulaşacağı anlamına gelmez. Önlem alınırsa, herhangi bir risk söz konusu olmaz. Prezervatif kullanmak, beden sıvılarının tenle doğrudan temasını önlemek bu önlemlerin başında gelir.

* Şimdi, OT’nin tedavi süreci başlatılmalı. Tedavi, sadece OT’nin ilacının verilmesi ve bakım altına alınması ile sınırlı değildir. OT’nin AIDS’le ilgili bilgilendirilmesi, hastalığın yayılmasının önlenmesine yönelik tedbirlerin alınması, seks işçiliği dışında yaşamını temin edebileceği bir gelir sağlanması ve sosyal destek sisteminin harekete geçirilmesi gerekir.

“OT, devleti dava edebilir”

* OT’yi kısıtlamak, hapsetmek, teşhir etmek, “bu AIDS’li bununla bir araya gelmeyin” demek tedavi sürecine de hasta haklarına da aykırıdır.

* OT, isterse kolluk kuvvetlerini, kolluk kuvvetleri kamu adına iş yaptıkları için de devleti dava edebilir. Yeterli kanıt sağlanırsa, cezalandırmanın yanı sıra, OT’ye tazminat ödenmesine de hükmedilebilir. Suç basın aracılığıyla işlendiği için de, cezası ve yaptırımı büyür.

* Medyanın da konuyla ilgili sorumluluğunu bilmesi ve suç oluşturacak şekilde davranmaması gerekir. Kişinin adı yazılmamalı, görüntüsü basında yer almamalı.

* Bu olayda tek haber, suç sayılan bir fiilin kamu görevlisi tarafından gerçekleştirilmesidir; hastanın teşhir edilmesidir. Basının görevi de teşhir edilenin haklarını bilerek, haberini onun haklarını koruyacak şekilde hazırlamaktır. (BB)
Old 02-01-2004, 22:07   #3
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

O kadar da haksızlık etmeyin !!

Herkes ortada; isteyen istediğine bakar...

O yorgun, o solgun çiçeği teşhir edenler,kendi yüzlerini de teşhir ettiler. Ben çiçeğe değil onlara baktım ...

Bir Dost
Old 02-01-2004, 22:27   #4
Merhaba

 
Varsayılan Teşekkürler..

Teşekkürler Sevgili bir dost,

Çok farklı ve güzel bir yaklaşım. Haklısınız, o yorgun ve solgun bir çiçekti. Çirkin ellerde, pis kurtların pençelerinde gördük onu...



merhaba
Old 02-01-2004, 23:46   #5
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

AIDS'i Açıklamak Sadece AIDS'linin Hakkıdır


HATAM Koordinatörü Tümer, AIDS hastalarının hastalıklarını açıklamak zorunda olmadığını ve OT'nin teşhirinin de sorunun gerçek boyutunu gizlediğini söylüyor: "Herkes kendi sağlığını korumakla yükümlüdür."



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
30/12/2003 Burçin BELGE --------------------------------------------------------------------------------
BİA (Ankara) - "HIV/AIDS taşıyıcıları eşlerini, sevgililerini ya da yakınlarını hastalıklarıyla ilgili bilgilendirmek zorunda değiller."

Hacettepe Üniversitesi HIV/AIDS Tedavi ve Araştırma Merkezi (HATAM) Koordinatörü Dr. Aygen Tümer, önlemi kişinin kendisinin alması gerektiğini söylüyor ve ekliyor:

"Herkes kendi sağlığını korumakla yükümlüdür. Yani, bir kadın ya da erkek korunmasız cinsel ilişkiye giriyorsa, karşısındaki insandan hastalık kapabilir."

"Tek kişiye odaklanması, sorunu gizliyor"

Erzurum'da HIV taşıyıcısı olduğu saptanan seks işçisi OT'nin "toplumu bilgilendirmek" gerekçesiyle teşhir edilmesini de eleştiren Tümer, "Bu hastalık için toplumsal korunma değil, kişisel korunma söz konusudur. Yaratılan kanının aksine AIDS, sosyal ilişkiyle bulaşmaz" diyor.

HIV/AIDS bulgularının, hastalığın bulaşmasından 8-10 yıl sonra ortaya çıkabildiğini belirten Tümer, sorunun tek kişiye ve üç aylık bir süreye indirgenmesinin risk altındaki diğer kişilerin göz ardı edilmesine yol açtığını vurguluyor.

Tümer, "Erzurum'da risk taşıyan diğer seks işçileri ile ilişkide bulunup OT ile ilişkiye girmeyen erkeklerin durumu ne olacak? OT ile beş yıl önce ilişkide bulunanlar? OT ile ya da diğer seks işçileriyle ilişki kurmuş kişilerin eşlerinin, sevgililerinin durumu ne olacak?" diye soruyor.

"En sağlıklı yöntem, toplumu HIV/AIDS konusunda bilgilendirmektir. Erzurum'daki kamu çalışanlarının da OT'yi teşhir etmeden, 'Erzurum'daki seks işçilerinden birinde HIV pozitif teşhis edilmiştir' diyerek topluma aydınlatıcı bilgi vermesi gerekirdi" diyen Tümer, görüşlerini bianet'e açıkladı:

"AIDS'li hastanın adını Bakanlık bilmez"

* Yasal düzenlemeye göre, HIV taşıyıcısı bir kişinin çevresindeki kişileri hastalığıyla ilgili bilgilendirme yükümlülüğü bulunmuyor. AIDS, Sağlık Bakanlığı'na bildirimi zorunlu bir hastalık. Ancak bizler, sağlık müdürlüklerine bildirimde bulunurken, bir kodlama sistemi kullanıyoruz. Dolayısıyla AIDS hastalarının gerçek adları Sağlık Bakanlığı'na da bildirilmiyor.

* Hastalıklarıyla ilgili bilgilendirirken hastalarımıza, "eşine söylemek durumundasın", "sevgiline söylesen iyi olur" şeklinde öneriler getirebiliyoruz. Ancak bundan sonrası sadece hastanın iradesine kalmıştır.

"Herkes kendinden mesuldür"

* Kişi özgür iradesiyle yakınlarına, çevresine, iş arkadaşlarına anlatmak isterse anlatır, istemezse anlatmaz. Öyle hastalarımız var ki, hastalığını sadece hekimleri biliyor.

* Hastalığın bulaşma yolları yeterince bilinmediğinden, HIV taşıyıcıları hak ihlallerine maruz kalıyorlar.

Bulaşma ve korunma yolları

* HIV pozitif, cinsel temasla, kan ve kan ürünleriyle bulaşabilen, anneden bebeğe geçebilen bir hastalıktır. Hastalığın en önemli bulaşma yolu, cinsel temastır.

* Kondom kullanmadan cinsel ilişkide bulunup enfekte olan erkeklerin eşlerine hastalık bulaştırması sık görülen bir durum. Eşinin hamilelik durumu söz konusu ise, hastalık anneden de yeni doğan bebeğe geçer. Bu durumda suçlu kim olur?

"Teşhir, bilgilendirme değildir"

* Erzurum'daki seks işçisi OT'nin hastalığının tespitinden sonra, Emniyet Müdürlüğü, Valilik ya da İl Sağlık Müdürlüğü, durumla ilgili bilgilendirmede bulunabilir. Ancak bu uyarıda, OT'nin resminin ya da kimliğinin yeri yoktur.

* OT'nin kimliğinin ve resminin teşhiri hem etik kurallara hem de insan haklarına aykırı.

* OT'nin AIDS olduğunu biliyoruz. Ancak OT ile birlikte çalışan diğer kadınların aynı hastalığı taşıyıp taşımadığını bilmiyoruz. Riskli, bir kısmı da muhtemelen HIV-AIDS'li, Hepatitli öbür kadınlar ne olacak? OT ile değil bir başka seks işçisi ile korunmadan birlikte olmuş erkeklerin durumu ne olacak? Bu erkeklerin yakınları, eşleri, sevgilileri ne yapacak? (BB)
Old 01-02-2004, 01:46   #6
Çaba

 
Varsayılan

Hastalığın bulaştığı belirtilen 1335 kişinin cinsiyeti erkek te olsa insan hakları yok mudur?Hemde bu ülkenin insanlarının.Bir kadın olarak konu başlığını erkekler suçludur diye okuduğumu düşündüm ama yanılmışım.
HIV virüsü taşıdığı iddia edilen yada tespit edilen şahsın hem de para karşılığında insanların hayatını tehlikeye atmasını nasıl görmezden gelebiliriz anlayamadım.Bu kadar insanın farkında olmadan eşlerine de bulaştırabileceklerini düşünemiyor muyuz?
Bu eşlerin hiç mi insan hakları yok...Onlar kadın değil mi?
Ben sadece bu yüzden Devletin tazminata hükmedilmesi halinde payıma düşeni ödemeye razıyım.Asıl içerdeki yangının unutulup kitlelerin ölümle yüz yüze gelmesine oh olsun diyemem. Üzgünüm.
Birilerinin teşhir sonucunda sağlık kuruluşuna başvurmalarını sağlıyorsa OT nin teşhir edilmesi gerekir.İnsanların yaşadığı coğrafi koşulların sosyal ve kültürel açıdan birlikte değerlendirilmesi en kolay şekilde insanlara ulaşılması gerekir.Erzurum dünyanın en uzun kayak pistine sahip yerlerden birisi olması nedeniyle gelen yerli ve yabancı turistlere ayrıca OT nin defterinde kayıtlı olmayan kişilere de ulaşılması gerekir.
Hiç bir şey insan sağlığından daha önemli değildir.
Olamaz da.
Bedeli her ne olursa olsun...
OT nin defterinde ilişki kurduğu erkeklerin kaydını tutmasının sebebi ne olabilir?
Saygılarımla.
Old 01-02-2004, 15:46   #7
Merhaba

 
Varsayılan Muhteşem !!!

Sayın bay ya da bayan Çaba,

Başlığı bu şekilde koydum, çünkü üyelik bilgilerinizden cinsiyetinizi tesbit etmem mümkün olmadı. Aslında ne olduğunuz hiç te önemli değil, önemli olan muhteşem düşünceleriniz.

Konuya getirdiğiniz ve ne benim ne de diğer üyelerin şimdiye dek farkında olmadıkları farklı bakış açısı nedeniyle lütfen kutlamalarımı kabul buyurun.

Alıntı: "Hastalığın bulaştığı belirtilen 1335 kişinin cinsiyeti erkek te olsa insan hakları yok mudur? "

Konu, sözünü ettiğiniz 1335 kişinin insan hakları konusu mudur. Eşlerine bir hastalık getirmemek kaydıyla, bu kişilerin dışarıda para karşılığı ilişki kurmaları bu haklar kapsamında mıdır. Bunu onayladığınızı mı söylüyorsunuz?

Alıntı: "Hastalığın bulaştığı belirtilen 1335 kişinin cinsiyeti erkek te olsa insan hakları yok mudur?Hemde bu ülkenin insanlarının."

"Hem de bu ülke insanlarının" vurgusuyla anlatmak istediğiniz nedir.Bu ülke insanlarının diğer ülke insanlarına göre, insan haklarını daha çok hak ettiğini mi söylemek istiyorsunuz. Olayda adı geçen O.T' nin yabancı uyruklu olması, insan hakları bağlamında bu ülke insanına öncelik sağlıyor da, O.T' nin teşhirini meşru mu kılıyor. Yoksa siz bir "Erkek" misiniz ?

Alıntı: "Birilerinin teşhir sonucunda sağlık kuruluşuna başvurmalarını sağlıyorsa OT nin teşhir edilmesi gerekir."

Ben hukukçu değilim, dolayısıyla hangi mantıktan haraketle bir insanın teşhirini savunabiliyorsunuz bunu anlayabilmiş değilim. Hukukun temel felsefesinde böyle bir kavram var da bizler mi bilmiyoruz. Bu kişinin teşhir edilerek, sözümona, onunla ilişkiye girenlerin uyarılması, insan hakları temelinde düşünülerek yapılmış bir uygulama mıdır, yoksa ilkel bir tutumla, sonuçları hiç düşünülmeden yapılan bir uygulama mıdır. Eğer bu 1335 kişi mağdur iseler, onların uyarılması için çok daha etik olabilecek bir başka yöntem yokmuydu.

Alıntı: "Hiç bir şey insan sağlığından daha önemli değildir.
Olamaz da."

Demek ki bay ya da bayan Çaba, sağlığınız çok önemli.Her ne olursa olsun önemli olan sağlık. Eşiniz sizi aldatsa da sağlık olsun.

Size sağlıklar diliyorum.

Merhaba
(Özay İbrahimbaş, Elektronik Mühendisi)
Old 01-02-2004, 22:17   #8
Merhaba

 
Varsayılan Teşhir Üzerine

Temel insan hakları gözetilmeksizin insanların teşhir edilmeleri konusu, her ne kadar son olarak Erzurum'da yaşanan O.T. olayı ile yeniden kamuoyunun gündemine gelmiş olsa da, hafızalarımızı yokladığımızda,bunun, geçmişte de yaşanmış değişik birçok örneklerini hatırlayacağız.

Resmi kurumlar cephesinde, salt ilgili kurumun yönetim ve karar merciinin siyasi görüş ve düşünce yapısına bağlı olarak biçimlenen uygulamalar, birçok sorumsuz basın ve medya kuruluşunun da aracılığı ile, yazılı ya da görsel olarak kitlelere iletilmiş, sonrasında yapılan hukuki soruşturma ve yargılamalar sonucu suçsuzluğu kanıtlanmış bir çok insan, ne yazık ki toplum nezdinde damgalanmıştır. Kaldı ki, çoğunlukla kişinin suçsuzluğu kanıtlandığında, aradan geçen zamanla, olayın güncelliğini yitirmesine bağlı olarak, bu sonuç aynı kitlelere ulaşamamış ve kişiler toplum belleğinde ilk teşhirin hafızalara kazınan fotoğrafıyla kalmışlardır.

Hatırlayalım, Üzeyir Garih cinayeti sonrasında zanlı olarak yakalanarak gözaltına alınan, işkence gören ve sonrasında medyada teşhir edilen, fakat soruşturmanın devamında olayla hiçbir ilişkisi olmadığı belirlenen Fuat N. olayından sonra, dönemin içişleri bakanı günah çıkartırcasına, sokak çocukları için her yerde rehabilitasyon merkezleri kuracağız diye beyanlarda bulunmuştu. Daha sonra da Fuat N. nin polis vakfı tarafından eğitileceği ve polis yapılacağı açıklanmıştı. Sanki o zamana kadar sokak çocukları bu ülkenin gerçeği değildi ve birden bire ortaya çıkmıştı. Ya diğer “Fuatlar”, onlar ne olacaktı…Aynı olayda Pınar K. diye teşhir edilen Suna T. ve 5 kız , ”tinerci, uyuşturucu bağımlısı ve hatta fahişe” diye damgalandı ve teşhir edildi.

Muhtelif polis operasyonları sonucunda herhangi bir zanla tutuklanan insanların, henüz hiç bir yargılama yapılmadan ve suçları kanıtlanmadan, televizyon ekranlarında ve basında teşhir edildiklerini ne kadar sıklıkla gördüğümüzü hatırlayın. Kaldı ki, zanlı suçlu olsa ve bu yargıda kanıtlanmış olsa bile, hangi ceza yasamızın hangi maddesinde özgürlüğü kısıtlayıcı bir cezanın yanında “teşhir” cezası vardır.? Dolayısıyla suçun kesinliği bile teşhiri meşru kılamaz.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, 1981 Lizbon Hasta Hakları bildirgesi ve 1994 Amsterdam Hasta Haklarının Geliştirilmesi Raporuna kadar birçok kural ve etik ilke, insanların hastalıkları nedeniyle de olsa teşhirini yasaklamışken , hangi gerekçeyle olursa olsun, teşhiri savunabilmenin mantığını anlamak mümkün değildir.

Ayrıca böyle bir kabul, sonrasında, söz konusu 1335 kişinin de teşhirini gerektirir ki, O.T. ile ilişkileri sonrasında, eşleri ya da başkalarıyla ilişkileri olmuş olabileceği dikkate alınarak bu kişiler uyarılsın…ve zinciri böylece daha da uzatmak mümkün.

Hukukun temel felsefesinin, evrensel değerler zemininde insan hak ve özgürlüklerini hiçbir ayırım yapmadan korumak olduğu doğru mudur.? Buna verilecek yanıt evet ise, bu uygulamanın bu felsefeyle uyuştuğunu söylemek mümkün müdür.? Ama ne yazık ki, salt bu olayda değil, başka bir çok olayda da, yetki sahibi olanların kendi düşünce ve anlayışlarıyla bağlantılı keyfi uygulamalarını görmekteyiz. Elbette, bir hukuk insanının yukarıdaki yazısında ifade ettiği düşünceleri dikkate alınırsa, bunun bir sonuç olarak ortaya çıkması şaşırtıcı değildir.

Saygılarımla.

Merhaba
Old 02-02-2004, 02:22   #9
Çaba

 
Varsayılan

Sayın Merhaba,
Yazımda kadın olduğumu belirtmeme rağmen,üyelik bilgilerimle teyit etmek istemeniz şaşırtıcı.Yazılanlara inanmama gibi bir alışkanlığınız olabileceğini düşünemedim.Affedin.
Evet ben evli ve iki çocuklu, üç erkekle mutlu yaşayan bir kadınım.
Ben de kendimi kutluyorum,sizin gibi bir bakış açısına sahip olamadığım için.
Kadın yada erkek,karşılıksız veya bir şey karşılığında kurdukları ilişkiler kendilerini yada varsa eşlerini ilgilendirir.Tasvip edip etmediğini soruyorsanız, etmiyorum.
1335 kişinin ve eşlerinin hastalıktan haberdar olma haklarının bir Ukraynalının Türkiyede teşhir edilmesinden daha önemli olduğunu söylüyorum.
Bırakın eşimin beni aldatıp aldatmadiği da benim problemim olsun.
Bir Avukat olduğum için de çok memnunum, gerçekleri görüp farklı görüşlere saygı duyabildiğim için.Tavsiye ederim.
Saygılarımla.
Old 02-02-2004, 14:15   #10
Merhaba

 
Varsayılan

Sayın bayan Çaba,

Tavsiyenizi dikkate alarak ;
1) Kadın ya da erkek, kişilerin kurdukları ilişkilerin kendilerini ya da eşlerini ilgilendirdiğini,
2) Eşinizin sizi aldatıp aldatmadığının yalnızca sizin sorununuz olduğunu,
3) Eğer doğru anlayabildiysem, gerçekleri görebilmek ve diğer görüşlere saygı duyabilmek konusunda, avukat olmanın, diğer insanlara göre memnuniyet verici bir ayrıcalık olduğunu (!)
kabul ediyorum .

Şimdi izninizle konunun özüne dönmek istiyorum.

Alıntı: “1335 kişinin ve eşlerinin hastalıktan haberdar olma haklarının bir Ukraynalının Türkiyede teşhir edilmesinden daha önemli olduğunu söylüyorum.”

Bir durumun arzettiği öneme ve önceliğe binaen, öyle olması gerektiği varsayılarak, hukukun ve kuralların ihlal edilebileceğini mi savunuyorsunuz.? ( Altı yıl öncesinde hastahaneye hasta götüren bir taksi, - ambulans değil- hiçbir kırmızı ışıkta durmadan yol alırken, Göztepe'de, kendileri için yanan yeşil ışıkta, karşıdan karşıya geçmekte olan iki küçük kardeşten birinin ölümüne, diğerinin de ömür boyu sakat kalmasına neden olmuştu. O taksinin sürücüsü siz olsaydınız, insan sağlığının her şeyden daha önemli olduğu savıyla aynı şekilde mi davranırdınız.?)

Ne ben, ne de konuyla ilgili olarak yazan diğer üyelerin hiçbiri, sözkonusu 1335 kişinin ve eşlerinin hastalıktan haberdar olma haklarını yok varsayan olumsuz bir görüş ortaya koymamışlardır.Temel sorun, bu hakka dair uygulamanın bir başka hakkın ihlal edilerek gerçekleştirilmesidir.Sizin görüşünüzde her iki durum, hukuk temelinde değil, önem sırasında değerlendirilmiş ve biri diğerine tercih edilmiştir.

Alıntı: “……. bir Ukraynalının Türkiye’de teşhir edilmesinden daha önemli olduğunu söylüyorum.”

Her iki yazınızda da dikkati çeker biçimde, olayda adı geçen O.T. nin Ukrayna’lı olduğunu özellikle vurguluyorsunuz.( Burada özellikle tüm Ukrayna’lı bayanları aşağılamak biçiminde algılanabilecek bir tutum içinde olduğunuzu düşünüyorum, doğru mu?) O kişi bir Amerikalı, İngiliz v.s. ya da Türk uyruklu olsaydı tutumunuz farklı mı olacaktı.? Kişinin uyruğu, bulunduğu konum, işi, vs. hukuk karşısında bir ayırımcılık nedeni midir.? Türkiye’de tecavüze uğrayan bir kadının seks işçisi olmasının, tecavüz edenin cezasında indirim nedeni sayılması, bir ara yoğun tartışmalara neden olmuştu. Siz de bu görüşte misiniz.?

Gerçekten suçlu da olsa, her zanlının savunma hakkı olduğu dikkate alındığında, sizin görüşleriniz doğrultusunda, O.T.nin savunması için bir avukatın görev alması uygun mudur.? Eğer uygunsa, bu avukat O.T. yi hangi hukuk kuralları çerçevesinde savunabilir.? Böyle bir görev size teklif edilmiş olsa, bu görevi, söz konusu kişi Ukrayna’lı olduğu için red mi ederdiniz.?

Şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da Türkiye’de, yabancı uyruklu olsun ya da olmasın, benzer ilişkiler devam edecektir.Bu da benzer risklerin her zaman olacağı anlamına gelir.Bu riskleri ortadan kaldırmak için ne gibi önlemler önerirsiniz.

Farklı görüşlere saygı duyma ifadesi, çoğunlukla, entellektüel bir görüntü arkasında kolaycılığa sığınmaktır.Önemli olan, farklı görüşlerin içerdiği anlamlar üzerinde düşünme çabası içinde olmak, doğru olduğunu düşündüklerimizin doğru olmayabileceği gerçeğinden hareketle, mutlak doğruları bulma ve bunu yaparken de gerektiğinde kendi iddialarından vazgeçebilmektir.

Sağlıklar dilerim.

Merhaba.
Old 02-02-2004, 23:07   #11
Çaba

 
Varsayılan

Sayın Merhaba,
İlk mesajımdaki bir çok konuya temas etme inceliğini gösterdiğiniz için sizi kutlamalıyım.
Ancak bir tek konuya henüz cevap alamadım.Ülkesinden uzakta, başka bir ülkede para karşılığı ilişkiye giren O.T.'nin 1335 kişinin adını defterine yazması adetten midir?Yoksa meraktan mıdır?Ya da bir kasıt mı aramalıyız?Ne dersiniz...
Old 03-02-2004, 17:33   #12
Merhaba

 
Varsayılan

Sayın bayan Çaba,

Mesajınızda konuyu değiştirme ve dikkati dağıtma çabası içinde olduğunuzu görüyorum. Öne sürdüğünüz görüşlerinizle ilgili olarak, hukukçu kimliğinize yönelttiğim hiçbir soruya yanıt vermeden, ısrarla ve maksatlı olarak bana soru yöneltme tutumu içindesiniz.

Alıntı: “Ancak bir tek konuya henüz cevap alamadım.Ülkesinden uzakta, başka bir ülkede para karşılığı ilişkiye giren O.T.'nin 1335 kişinin adını defterine yazması adetten midir?Yoksa meraktan mıdır?Ya da bir kasıt mı aramalıyız?Ne dersiniz...“

Bu sorunuzun konunun özüyle ne ilgisi olduğunu anlayabilmiş değilim.Ayrıca maalesef bu sorunuza yanıt verebilecek durumda da değilim. Olsa olsa bu, konunun bu boyutu ile ilgili ve bilgiye dayalı ayrı bir tartışma konusu olabilir. O.T. nin bu şekilde çetele tutmasının adetten mi, yoksa kasta binaen mi olduğunu bilmiyorum. Siz bu sorunun yanıtını çok iyi biliyor olmalısınız ki, bu yanıtınızla bağlantılı olarak, konuya tamamen hukuk dışı bir perspektiften, özellikle de kişisel bir kin ve öç güdüsüyle bakıyorsunuz. Lütfen sorduğunuz sorunun yanıtını burada açıklayarak bizleri de bilgilendirin.

Yazdığım yazılarda size yönelttiğim soruları burada alıntı yaparak tekrarlamak istemiyorum. Ama siz hala, teşhir cezasının genel hukukta ve özelde de hangi ceza yasamızda olduğuna dair hiçbir şey söylemiyorsunuz. Niçin.??? Teşhiri savunurken temel dayanağınız nedir.???

Ben kişisel görüşlerime saygı göstermeniz gibi bir kaygı taşımıyorum.Ama hukuka saygılı olmanız gereği, beni ve kişisel görüşlerimi de çok aşan bir gerekliliktir.

Vereceğiniz yanıt için şimdiden teşekkür ederim.

Sağlıklar diliyorum.

Merhaba.
Old 03-02-2004, 21:42   #13
Çaba

 
Varsayılan

Sayın Merhaba,
Mesajınızı düzelttiğinize sevindim.Bilmeniz gerekir ki Avukatlık kutsal bir meslektir.Avukatlık kimliğini Barolar verir,Avukatlık Yasasına aykırı davranışlarda cezalandırılır.Avukatlar ancak meslekleriyle ilgili konularda kınanabilir.Buna karar verebilecek makam ve merciiler kanunda belirtilmiştir.
O.T. olayına ilişkin tüm düşüncelerimi daha evvel belirttim ve aynı düşünceleri paylaşmadığımız çok açık.Her olay kendi koşulları içerisinde yasalara uygun şekilde değerlendirilmelidir.Nev'i şahsına münhasırdır kuralını unutmamak gerekir.Olay adli makamlara intikal etmiştir.
Her tür düşünceye açık ve saygılı olmak zorundasınız.
Sağlık konusunda Sayın Cumhurbaşkanımız "İnsan hayatı sorumsuz kişilerce yitirilemeyecek kadar değerlidir" diyor.
Saygı duyuyor,gönülden destekliyor ve sizin görüşünüze de saygı duyuyor O.T. konusunu defalarca yazışmak istemiyorum.
Sağlıcakla kalın.
Old 03-02-2004, 23:17   #14
Gemici

 
Varsayılan

Sayın Çaba,
Konunun şimdiye kadar tartışıldığı iki boyut vardı,
● Birincisi bazı idari yetkililerin yetki sınırlarını aşarak zanlı bir kişiyi teşhir etmeleri,
● ikincisi teşhir edilen bu kişinin bir kadın olması

Siz olaya üçüncü bir boyut getirdiniz:
● teşhir edilen zanlının bir yabancı olması

Konu hakkindaki düşüncelerimi kısaca belirtmek ıstiyorum:

● Anayasa Madde 38: Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.

Afrikadaki vahşi hayvan avcısı pozu ile (filmlerde sizde görmüşsünüzdür, vahşi havyan avcıları, ellerinde tüfekleri, çizmeli ayaklarını leşin üzerine koyup, hatıra fotoğrafları çekerler) bir zanlıyı teşhir eden kimseler, yetki sınırlarını aşarak kanun önünde zanlı sayılan bir kimseyi teşhir etmekle onu cezalandırıyorlar. İdarenin, emniyetin görevi sadece zanlıları yakalamaktır, cezalandırmak değil.

Ben idari yetkililerimizin zanlı kişi kadın kadın olduğu için onu teşhir ettikleri fikrinde değilim. Aynı durumuda bir erkek olsaydı onuda teşhir ederlerdi. Arada belki biraz nüans farkı olurdu, ahlaki çöküşümüzün çıbanbaşını ortaya çıkardık havasına girmezlerdi belki.

Gelelim sizin tartışmaya getirdiğiniz boyuta.

Alıntı:
Hastaligin bulastigi belirtilen 1335 kisinin cinsiyeti erkek te olsa haklari yok mudur? Hemde bu ülkenin insanlarinin.


Alıntı:
1335 Kisinin ve eslerinin hastaliktan haberdar olma haklarinin bir Ukraynalinin teshir edilmesinden daha önemli oldugunu söylüyorum.


Yazdıklarınızdan ülkesini milletini seven birisi olduğunuz sonucunu çıkarıyorum. Yalnız ülkesini ve ülkesinin insanlarını sevmek, diğer insanların bizim insanlarımızdan daha az değerli olduğu sonucuna götürmemelidir. İnsani değerler bir bütündür ve bütün insanlar sadece insan oldukları için bir değerleri vardır. Bir Ukraynalı değilde bir Türk Vatandaşı teşhir edilmiş olsaydı tavrınız ne olurdu? Laz, Çerkez, Arap, Ermeni, Kürt, Boşnak, Yahudi diye ayırımmı yapardınız? Bir Avrupalı teşhir edilmiş olsaydı ne olurdu?

Burada belirtmek istediğim bir konu var, Avrupadaki Türk Vatandaşlarının yakından tanıdğı bir durum var. Oralardaki dinci ve milliyetçi çevreler Türklere ikinci insan muamelesi yaparlar, dua edelimki böyleleri azınlıktadır, yoksa halimiz duman. Ülkemdeki bir kimsenin Ukraynalı bir kadın daha az haklara sahip olmalıdır iması, zoruma gitti doğrusu.

İsterseniz Anayasamızı konuşturalım. Anayasanın insanlara tanıdığı haklar ikiye ayrılıyor:
● Anayasa Madde 17 ve devamı, herkese tanınan haklar:
bunlar temel hak ve hürriyetlerdür. Herkese tanımlanması ile Anayasa bu haklardan yerli veya yabancı ayırımı yapılmaksızın herkesin faydalanacağını belirtmektedir.
● vatandaşlara tanınan haklar: Anayasanın özellikle dördüncü bölümünde yer alan haklardır. Bu haklardan sadece Türk Vatandaşları faydalanabilir.

Hakların bu şekilde ayırımı hemen hemen bütün demokratik ülkelerde vardır. Hiç bir demokratik ülkede herhangi bir ülkenin vatandaşları az, diğerininkiler daha fazla cezaya çarptırılır diye bir kural yoktur.
Anayasanın 10 uncu Maddesindede belirtildiği gibi:
Alıntı:
Herkes dil, irk, cinsiyet, siyasi düsünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayirim gözetilmeksizin kanun önünde esittir.
Hiçbir kisiye, aileye, zümreye veya sinifa imtiyaz taninamaz.

Anayasa gördüğünüz gibi Türk Ukraynalıdan daha eşittir diye bir şey belirtmiyor. Sizde bir hukukçu olarak, yerli yabancı, Türk Ukraynalı ayırımı yapmadan, Anayasanın tanıdığı temel hak ve özgürlükleri herkes için geçerli sayın lütfen. Ve birileri cezalandırılacaklarsa bırakın mahkemeler cezalandırsın, valiler veya emniyet müdürleri değil.

Saygılarımla
Old 04-02-2004, 13:59   #15
Merhaba

 
Varsayılan

Sayın bayan Çaba,

Konuyu özünden saptırma çabanızı ısrarla devam ettiriyorsunuz.

Alıntı: Bilmeniz gerekir ki Avukatlık kutsal bir meslektir.

Avukatlık mesleğine yönelik küçültücü hiçbir ifadem olmadı, olamaz.
Yine de bu mesleğe kutsallık vasfını [ ki buna hiçbir itirazım yok, elbette kabul ediyorum]
eklediğiniz için sormak durumundayım. Lütfen diğer tüm meslekleri kutsallık kriteriyle değerlendirir misiniz, başka hangi meslekler kutsaldır, ya da değildir.?

Alıntı: Avukatlar ancak meslekleriyle ilgili konularda kınanabilir.Buna karar verebilecek makam ve merciiler kanunda belirtilmiştir.

Çok güzel, gerçekten çok güzel. Siz mesleğiniz itibariyle toplumun diğer tüm kesimlerinden farklı, ayrıcalıklı özel bir zümre misiniz.? Sizin mesleğinizle ilgili olarak kınanmanızı gerektirebilecek bir durum söz konusu olduğunda, buna ancak kanunda belirtilen makam ve merciiler karar verebiliyor da, diğer herhangi bir insan, sizin ifadenizle özellikle bir Ukrayna’lı bayan söz konusu olduğunda, onun, bırakın kınamayı, teşhirine hangi makam ve merciiler, hangi kanun esaslarına göre karar vermiş ve bunu uygulamışlardır.? Siz bu durumu onayladığınıza ve savunduğunuza göre, yalnızca kendi meslek gurubunuzun kanuni haklarını mı savunuyorsunuz.?

Alıntı: Her olay kendi koşulları içerisinde yasalara uygun şekilde değerlendirilmelidir.

Başından beri zaten tartıştığımız konu bu değil mi.? Elbette bu değerlendirmenize katılıyorum.Ama bu durumda siz, bu olayda savunduğunuz düşüncelerle çok açık bir çelişki içinde değil misiniz.? Bu ifadenizden hareketle lütfen yanıtlayınız: O.T. olayı hangi yasalara uygun biçimde değerlendirilmiş ve sonuçta böyle bir teşhir cezası uygulanmıştır.?

Alıntı: ….O.T. konusunu defalarca yazışmak istemiyorum.

Bayan Çaba, aslında burada siz ve ben konu üzerinde tartışırken, farkında olmasak ta, kendi istek ve irademizle, düşüncelerimizi teşhir ediyoruz. Eğer siz hala sorduğum temel soruya yanıt vermeden bu konuyu bitirmeyi seçerseniz (elbette buna hakkınız da var) konunun bütünündeki takdir ve değerlendirmeyi, elbette konuyla ilgilenen ve ağırlıklı olarak ta meslektaşlarınızdan oluşan diğer sayın üyeler gerektiği biçimde yapacaklardır.

Tüm üyelere saygılarımla.

Merhaba.
Old 05-02-2004, 16:32   #16
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Merhaba,

Konuya bir de hasta hakları açısından bakmak gerekirse:

1-Teşhir edilen O.T. nin HİV virüsü taşıdığı kanıtlanmamıştır.Bilinmelidir ki bir kaç merkez dışında yapılan bu testler tarama testi niteliğindedir ve eğer pozitif çıkarsa bu başvurucu Western-Blood doğrulama testi için belli merkezlere yönlendirilirler. Burada da çıkan sonuç pozitif ise Sağlık Bakanlığına yasal zorunluluk olmamasına karşılık isimsiz bir kodla ihbarı yapılır.

(Bu arada Umumi Hıfsısıhha Kanunu zamana göre güncellenemediğinden HİV bildirimi zorunlu hastalıklar listesinde bulunmamaktadır.)


2-Lizbon,Amsderdam ve Bali bildirgeleri ile hasta hakları ayrıntılı bir biçimde tartışılmıştır buna göre:

Bali Bildirgesi:

Md.8. Gizlilik hakki
a. Hastanin saglık durumu, tibbi durumu, tanısı, prognozu , tedavisi ve kisiye özel diger tüm bilgiler ölümden sonra bile gizli olarak korunmalıdir. Istisna olarak hasta yakınlarının kendileri ilgili saglık risklerini ögrenmeleri açısndan bu bilgilere ulasabilme hakkı olabilir.
b. Gizli bilgiler sadece hastanın açık izni veya mahkemenin kesin istegi üzerine açıklanabilir. Hastanin açık olarak izin vemedigi durumlarda bu bilgiler sadece bilgilendirilmesi gereken diger saglık personeline verilebilir.
c. Hastanın kimligine ait tüm bilgiler korunmalidir. Bu bilgilerin korunması usulüne uygun yapilmalidir.

Md.10
10. Onur hakki
a. Tüm tibbi bakim ve egitim sürecinde hastanin onuruna ve özel yasamına onun kültür ve degerleri gözönüne alinarak saygı gösterilmelidir.


Sonuç olarak:Teşhir uygulamasının hiç bir biçimde yasal dayanağı olmadığı gibi pek çok temel hak ihlal edilmiştir.

Saygılar
Old 05-02-2004, 20:07   #17
Merhaba

 
Varsayılan

Sayın Hykayar,

Konunun hukuki temelde teknik detaylarıyla ilgili olarak yaptığınız ve bilgilenmemizi sağlayan açıklamalarınız için teşekkür ederim.

Saygılarımla.

Merhaba.
Old 25-03-2004, 18:40   #18
Merhaba

 
Varsayılan O.T. 'yi teşhir edenler suçlu bulundu...

O.T. 'nin HIV’li olduğu iddiasıyla teşhiri suç sayıldı

(ntvmsnbc)

HIV taşıdığı gerekçesiyle Erzurum Emniyet Müdürlüğü’nde basına gösterilen Ukrayna uyruklu Oksana Topor’un emniyet müdürlüğünde teşhir edilmesiyle ilgili açılan soruşturma sonunda polis suçlu bulundu.

Erzurum
NTV

25 Mart 2004— Polisin kamu yararını gözeterek hareket ettiği düşüncesiyle ceza vermek yerine uyarılmasının kararlaştırıldığı belirtildi.

Erzurum Vali Yardımcısı Aslan Karanfil’in başkanlığındaki soruşturma komisyonu, Ukrayna uyruklu hayat kadını Oksana Topor’un teşihirinde polisi hatalı buldu. Raporda, Topor’un teşhir edilmesinin insan hakları bakımından hatalı olduğu, ancak polisin kamu yararını gözeterek hareket ettiği düşüncesiyle ceza vermek yerine uyarılmasının kararlaştırıldığı belirtildi.


AÇIĞA ALINMADI

Buna göre, Erzurum Emniyet Müdürlüğü’nden bu tür olaylarda daha dikkatli davranması istenirken, olaydan sorumlu tutulan Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Ayazlar’ın da açığa alınmasına gerek duyulmadığı kaydedildi.


”İSİM KODLANMALI”

Oksana Topor’un HIV taşıması ve 3 ay içinde bin 335 kişiyle ilişkiye girdiği gerekçesiyle özel bir vaka olduğunun hatırlatıldığı raporda, bu ve buna benzer durumlarda zanlının teşhirindense, isminin kodlanarak basına bilgi verilmesinin en doğru hareket olacağı vurgulandı.


Merhaba'nın notu:

" Fili çuvala sokmuşlar"
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Kadınlar neden kıskanç? yağmurdamlası Site Lokali 99 27-12-2011 10:56
Ödüller,Kadınlar... Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 14 30-10-2008 20:55
Göçebe Kadınlar Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 0 29-07-2004 09:36
Arabistanda Kadınlar Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 1 17-07-2004 20:37
Kadınlar Nerede? ege Kadın Hakları Çalışma Grubu 17 04-06-2004 10:11


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08557606 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.