Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Kadın Haberleri 2009

Yanıt
Old 05-10-2009, 08:44   #61
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Prenses’in recm korkusu


Ülkesinde yaşlı bir adamla evli olan ama bir İngiliz’den hamile kalan Suudi Prenses’i recm edilme korkusu sardı. Bu korku yüzünden İngiltere’den siyasi sığınma hakkı kazanan prenses, babası ve kocasının politik bağlantılar kullanarak, kendisini öldürtmesinden veya ülkesine götürülüp taşlanarak katledilmekten korkuyor.

BİR İngiliz’den gayrimeşru çocuk dünyaya getiren ve “ülkesine dönerse taşlanarak öldürüleceği” gerekçesiyle İngiltere’den siyasi sığınma hakkı kazanan Suudi Prenses’in korkusu bitmiyor. Adı gizli tutulan Suudi Prenses babası ve kocasının politik bağlantılarını kullanarak kendisini öldürtmesinden veya ülkesine götürülüp recmedilmekten endişeli. Suudi Arabistan Kraliyet Ailesi’ne mensup prenses, ülkesinde yaşlı bir adamla evlendirilmiş, ancak Londra’ya geldiğinde bir İngiliz ile ilişki yaşayarak hamile kalmıştı.
Konuyu araştıran The Mail on Sunday Gazetesi prensesin iltica başvurusunun ayrıntılarını ortaya çıkardı. Gazetenin ulaştığı bilgilere göre Suudi Prenses, Londra’da hem kocası hem de babasının adamları tarafından avlanmaktan korkuyor. İngiliz yetkililere de güvenmeyen prenses bu endişesini şu sözlerle aktarıyor:
Ya beni feda ederlerse
“Suudi Arabistan’ın İngiltere’nin önemli bir ticari ortağı olduğunu biliyorum. Aynı zamanda kocamın ve babamın ailesinin bu ticari ilişkilerdeki gücünün de farkındayım. Bu nedenle bu çıkarlar uğruna feda edilmekten çok endişeliyim.” Prensesin korkusu o noktaya varmış ki, bebeğinin babası olarak Irak’ta ölen bir İngiliz askerini göstermiş. Gerçek baba ise prensesin Harrods mağazasında tanıştığı Musevi bir İngiliz.

Ya filmdeki gibi olursa

Taşlanarak öldürülme (recm) korkusu yaşadığı için geçen temmuzda sığınma talebi gizlice kabul edilen Prenses, şimdi 1980’de çekilen “Prensesin Ölümü” adlı filmin gerçeğe dönüşmesinden korkuyor. Filmde, Suudi Kraliyet Ailesi’nden 19 yaşındaki Mishaal bin Fahd isimli prensesin evlilik dışı ilişkisinden dolayı 1977’de başından vurularak öldürülmesi konu ediliyordu.


5 Ekim 2009 Hürriyet
Old 06-10-2009, 09:24   #62
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Türkiye kadınsız 'gelişiyor'

BM Kalkınma Programı'nın Cinsiyete Dayalı Gelişme Endeksi şaşırttı. Türkiye, kadınların toplumsal hayata aktif katılımını ölçen endekste 109 ülke içinde 101'inci

ANKARA - BM Kalkınma Programı’nın (UNDP) yıllık ‘İnsani Gelişme Endeksi’ raporunda bu yıl üç sıra birden gerileyerek 79’uncu sıraya inen Türkiye, kadınlara fırsat eşitliği sunulması konusunda da alarm verdi.
Rapordaki ‘Cinsiyete Dayalı Gelişme Endeksi’ (GEM) verilerine göre, Türkiye, bu alanda Pakistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin de gerisinde kalarak 109 ülke arasında 101. oldu.
Son 27 yılda ortalama yaşam beklentisi, okuma-yazma oranı ve gayrı safi milli hasılası giderek yükselen Türkiye’nin bu endeksteki yeri şaşırttı. Cinsiyete Dayalı Gelişme Endeksi (GEM) kadınların ekonomik ve politik hayata aktif katılımı ve bunun gücüne dair göstergeler ortaya dökülerek hesaplanıyor. GEM’e ilk kez 1995 raporunda yer verilmişti. Bu yılki raporda Türkiye; Pakistan ve Ermenistan’ın altında 101. sırada. Türkiye’yi Azerbaycan ve İran izliyor.
UNDP yetkilileri, Radikal’in soruları üzerine, cinsiyete dayalı gelişme endeksi verilerinde birçok kriterin yer aldığını hatırlattı: “Cinsiyeti güçlendirme ölçüsü kadınların siyasal ve ekonomik hayatta etkin bir rol üstlenip üstlenemediklerini gösterir. Bu ölçü, kadınların parlamentodaki sandalye sayısının; kadın yasama üyelerinin, üst düzey yetkili ve yöneticilerin; kadın profesyonel ve teknik çalışanların oranını ve ekonomik bağımsızlığın bir göstergesi olarak kazanılan gelirdeki cinsiyete bağlı eşitsizliği ölçümler.”
Sonuç, kadın örgütlerine göre de hiç şaşırtıcı değil. Kadının İnsan Hakları Vakfı Koordinatörü Pınar İlkkaracan, Türkiye’nin büyük bir ‘duraklama’ halinde olduğunu düşünüyor:
“2000’li yıllarda kadın haretinin çabalarıyla çok önemli yasal reformlar oldu. Medeni Kanun’da kadın-erkek eşitlendi, TCK’da çok önemli reformlar oldu. Ancak uygulamada hiçbir ilerleme göremiyoruz. İstihdam Yasası’nda değişiklikler olması gerekiyor. Türkiye aile içi şiddet nedeniyle hayatını kaybeden Nahide Opuz davasında AİHM’de yalnızca kadına karşı şiddeti önlememekten değil, kadınlar ve erkekler arasında eşitliği fiili olarak sağlayamamaktan da suçlu bulundu.”
KADER Başkanı Avukat Hülya Gülbahar ise rakamları sözün bittiği yer olarak değerlendirdi:
“29 Mart yerel seçimlerinden önce de kampanyalarla Türkiye’nin bu utanç verici sıralara düşmemesi için siyasetçileri uyarmıştık. Sonuç Türkiye’nin 81 ilinden 39 il genel meclisinde bir tek kadın üye yok! Türkiye’nin yarısında iller kadınsız meclislerce yönetiliyor. Uluslararası toplantılarda Türkiye’deki kadınların temsilini anlatan grafikleri gösteremiyoruz. Pasta grafikte yüzde 0.56 ya da yüzde 1 lik oranları grafik programları bile hesaba katmak istemiyor. Yüzde 0.56 pasta saç teli kadar bile yer tutmuyor.”
Türkiye’de 1980-2007 arasında doğumda beklenen ortalama ömrün yaklaşık 11 yıl, yetişkinlerde okuryazarlık ve okullaşma oranlarının yüzde 23, satınalma gücü paritesine göre uyarlanmış kişi başına düşen gayrı safi yurtiçi hasılanın ise yüzde 100 artması bile, Türkiye’yi cinsiyete dayalı gelişmişlik endekslerinde alt sıralardan kurtaramadı.
İnsanı Gelişmişlik Raporu, gayri safi milli hasılanın ötesinde yoksulluk ve cinsiyet eşitliği gibi endekslere bakılarak hazırlanıyor. Türkiye İnsani Yoksulluk Endeksi’nde de 135 ülke içinde 40’ncı. Yoksulluğu kapsamlı göstergelerle ölçen endekse göre Türkiye, 40 yaş öncesi ölüm oranında 50’nci; okur-yazar olmayan yetişkinlerin genel nüfusa oranında 77’nci; iyileştirilmiş bir su kaynağına erişemeyen insanların oranı sıralamasında da üçüncü ve Ekvador, Bahreyn gibi ülkelerin gerisinde.

İnsani gelişmişlikte 79’uncu
BM, 1990 yılından beri ‘daha kapsamlı bir refah tanımı elde edebilmek için’ gayri safi yurtiçi hasıladan başka ölçütleri de göz önünde bulunduruyor ve İnsani Gelişme Raporu’nu yayımlıyor.
Raporda, ‘doğumda beklenen ortalama ömür’, ‘yetişkinlerde okuryazarlık oranı’ ile ‘brüt okullaşma oranı’ ve ‘satın alma gücü paritesine göre uyarlanmış gelir düzeyi’ gibi göstergeleri kullanan UNDP raportörleri, son raporlarında Türkiye’yi ‘insani gelişmişlik’ açısından 79. sıraya yerleştirdi.
Böylece 2006 yılında 96’ncı, 2007’de 92’nci iken 2008 yılında 76’ncı sıraya yükselen Türkiye, yeniden üç puan gerileyerek 2009 yılında 79’uncu sıraya inmiş oldu.
2007 yılı verileri değerlendiren bu nedenle küresel krizin etkilerini yansıtmayan son raporda ilk 10 sırayı Norveç, Avustralya, İzlanda, Kanada, İrlanda, Hollanda, İsveç, Fransa, İsviçre ve Japonya aldı. Çin de dokuz sıra yükselerek 92. oldu.
Türkiye’de 1980-2007 arasında doğumda beklenen ortalama ömrün yaklaşık 11 yıl, yetişkinlerde okuryazarlık ve okullaşma oranlarının yüzde 23, satınalma gücü paritesine göre uyarlanmış kişi başına düşen gayrı safi yurtiçi hasılanın ise yüzde
100 artması bile, Türkiye’yi cinsiyete dayalı gelişmişlik endekslerinde alt sıralardan kurtaramadı.
İnsanı Gelişmişlik Raporu, gayri safi milli hasılanın ötesinde yoksulluk ve cinsiyet eşitliği gibi endekslere bakılarak hazırlanıyor. Türkiye İnsani Yoksulluk Endeksi’nde de 135 ülke içinde 40’ncı sırada. Yoksulluğu kapsamlı göstergelerle ölçen endekse göre Türkiye, 40 yaşından önce ölüm oranı sıralamasında 50’nci, okur-yazar olmayan yetişkinlerin genel nüfusa oranı sıralamasında 77’nci, iyileştirilmiş bir su kaynağına erişemeyen insanların oranı sıralamasında da üçüncü. İnsani Yoksulluk Endeksi’nde Türkiye; Ekvador, Bahreyn gibi ülkelerin gerisinde kalıyor.

BEHZAT MİSER / UMAY AKTAŞ SALMAN
Old 09-10-2009, 08:56   #63
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Edebiyat Nobel'i Herta Müller'in

2009 Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibi Romanya asıllı Alman yazar Herta Müller oldu.

STOCKHOLM - Dünyada prestiji en yüksek ödül olarak kabul edilen Nobel ödüllerinden edebiyat ödülünü, Alman yazar Herta Müller’in kazandığı açıklandı.
İsveç Akademisinden yapılan açıklamada, Alman yazar Herta Müller’in ödülü almaya hak kazandığı bildirildi. İsveç gazeteleri, bugün edebiyat ödülü açıklanmadan, internet sayfalarında yer yer verdikleri tahminlerde, en yakın adayın Müller olduğunu belirtmişti.
Müller’in 17 Ağustos 1953 yılında Romanya’da Almanca konuşulan bir köyde doğduğu, daha sonra Almanya’ya göç ettiği bildirildi.
Nobel ödülüyle birlikte 10 milyon İsveç Kronu (1 milyon avro) para ödülünü de kazanan Alman yazar Herta Müller’in, kendine özgü yazı dili bulunduğu, Almanca ve Romence dillerini çok iyi kullanması ve romanlarıyla birlikte şiirleriyle de tanındığı kaydedildi.
Müller'in, 'Tilki Daha O Zaman Avcıydı' ve 'Yürekteki Hayvan' adlı kitapları Türkçe'de yayınlandı.

-KADINLAR REKOR KIRDI-

Bu arada Nobel edebiyat ödülünü Alman yazar Herta Müller’in kazanmasıyla birlikte, bu yıl ilk kez 4 kadının aynı anda Nobel ödüllerine layık görüldüğü bildirildi.
Henüz ekonomi ve barış dallarında Nobel kazananların belli olmamasına rağmen, şu ana kadar 4 kadın araştırmacı ya da yazar, İsveç Akademisinin verdiği Nobel ödüllerini almaya hak kazanmış oldu.
Kadınlar için bunun rekor olduğunu kaydeden Nobel komitesi üyeleri, 1901 yılından bu yana verilen ödüllerden, bu yıla kadar 36 kadının ödül almaya hak kazandığına dikkati çekti. Bu yıla kadar toplam 789 kişinin ödül aldığı İsveç Akademisinden ödül alan kadın araştırmacıların veya yazarların oranının yüzde 4,4 olduğu kaydedildi.
Kadınların daha çok fizik, kimya ve tıp alanındaki çalışmalarından dolayı Nobel ödülüne layık görüldüğü bildirilirken, ayrıca ilk kez bu yıl aynı anda tıp alanında iki kadın, Elisabet H. Blakburn ile Carol W. Greider’ın Nobel almaya hak kazandığına işaret edildi. Kimya alanındaki ödülü de bu yıl Ada E. Yonath, iki erkek araştırmacıyla paylaşmıştı.
Nobel barış ödülünün sahibi, yarın Norveç’in başkenti Oslo’da açıklanacak. Ekonomi ödülünün sahibi ise 12 Ekim Pazartesi günü belli olacak. (aa)

08/10/2009
Old 15-10-2009, 14:04   #64
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

AB İLERLEME RAPORU

Kadın Hakları Kağıt Üzerinde Kalmamalı

AB İlerleme Raporunda kadının siyasette temsili ve iş gücüne katılımında ilerleme sağlanamadığa vurgu yapıldı. Aile içi şiddet, "namus cinayetleri", erken evlilikler süren ciddi problemlerken acilen sığınakların çoğaltılması isteniyor.

15 Ekim 2009, Perşembe Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'nun Türkiye'yle ilgili 11. ilerleme raporunun kadın hakları bölümü Mart'ta, Parlamentoda "Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu" kurulmasının kabul edilmesi gelişmesine değinerek başlıyor.

Komisyonla cinsiyet eşitliği, yasa önergeleri, teklifleri ve yönetmelikler üzerine gelişmelerin uluslararası anlamalar eşliğinde izleneceği, ayrıca ayrımcılık, şiddet hakkında şikayetlerin inceleneceğinden bahsediliyor.

Sözleşmeli kadın personele 16 hafta ücretli doğum izni verilmesini sağlayan yasal düzenlemeye ve kamu ve sağlık hizmetlerinde çalışan personele yönelik farkındalık yükseltme etkinlikleri ve cinsiyet duyarlılığı eğitimlerinin bu yıl da devam ettiğine raporda yer verilmiş.

Kadına şiddet üzerine Başbakanlık Kadının Statüsü ve Genel Müdürlüğü'nün Adalet Bakanlığıyla yargı çalışanlarını eğitmek için imzaladığı protokol ise değinilen bir başka gelişme.

Siyasette kadın temsilinde partiler sınıfta kaldı

Kadın sivil toplum kuruluşlarının, Avrupa Kadın Lobisinin Avrupa Parlamentosu seçimleri için yaptığı gibi yüzde 50 cinsiyet kotası talep eden kampanyalarından bahseden raporda "Ancak cinsiyet eşitliği hala büyük bir sorun ve müktesebatın gerektirdiği şekilde bir toplumsal cinsiyet eşitliği organı hala kurulmuş değil" deniyor.

"Kadınların siyasette temsili hem ulusal hem de yerelde çok düşük. 2009 yerel seçimlerinde de bu sonuç değişmedi. Sadece iki kadın belediye başkanı var. Genel olarak seçim öncesi söylemlere rağmen siyasi partiler yeterli sayıda kadına seçilebilir konumlardan yer vermediler. Sonuç olarak siyasi partiler yasası ve partilerin tüzüklerinde Türkiyeli kadınların siyasette yeterince temsil edilmelerini sağlayacak uygulamalara dair hiçbir tedbir yok."

Kadınlar kayıt dışı sektörde çalışıyor

Raporda ayrıca kadınların iş gücüne katılımının çok düşük olduğu ve iş gücüne kayıt dışı istihdamla dahil oldukları, erkeklerden daha az kazandıkları belirtiliyor.

Türkiye'nin AB üye ülkeleri ve OECD ülkeleri içinde kadınların eğitime erişim oranı en düşük ülke olduğunun söylendiği raporda "Aile içi şiddet, "namus cinayetleri" ve erken yaşta zorla evlilikler çok ciddi sorunlar olarak sürüyor." denilen raporda rakamlarla kadına şiddet resmedilirken kadınların yasal hakları konusunda bilgilendirilmeleri gerektiğine dair uyarı yapılıyor.

Sığınak ve kapasite yok

Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) ayrıldığı eşinden gördüğü şiddeti şikayetleştiren Nahide Opuz hakkında Türkiye'yi mahkum ettiği ve kadınların Türkiye'de korunmadığını söyleyen kararına da değiniliyor.

Aileyi Koruma Yasası altında kadın organizasyonlarının rapor ettiği şekilde kadınları korumakta yasal olarak aile mahkemelerince geç kalındığı belirtiliyor.

"Sadece 54 sığınma evi var. Yasalarca belirlenen sayıdan ve olması gerekenden çok daha az bir sayı bu. Acilen sığınak sayısı ve kapasiteleri artırılmalı."

Raporun kadın haklarıyla ilgili bölümü yasal çerçevenin kadın hakları adına iyi olduğunu ancak yasaların uygulanması için efor sarf edilmesi gerektiğini, şiddet sorunu için hem erkek hem kadınlar adına farkındalık yükseltici eğitimlerin olması gerektiğini söylüyor. (EZÖ)

Emine ÖZCAN emine@bianet.org
İstanbul - BİA Haber Merkezi
Old 21-10-2009, 12:18   #65
altınaslı

 
Varsayılan Kürtaj Meselesi

İspanya`da sosyalist Zapatero hükümetinin parlamentoya getirdiği kürtaj haklarının genişletildiği yeni yasa tasarısına karşı Madrid`de büyük bir gösteri düzenlendi. Madrid dışından gelenlerle birlikte yüz binlerce kişinin gösteriye katıldığı ve `Kürtaj cinayettir` sloganları attıkları görüldü.
İSPANYA`DA sosyalist Zapatero hükümetinin parlamentoya getirdiği kürtaj haklarının genişletildiği yeni yasa tasarısına karşı dün Madrid`de büyük bir gösteri düzenlendi. 40`a yakın sivil toplum örgütü tarafından organize edilen gösteriye Katolik kilisesi ve ana muhalefette olan Halk Partisi (PP) de destek verirken, 600`e yakın otobüsle Madrid dışından gelenlerle birlikte yüz binlerce kişinin gösteriye katıldığı görüldü. “Her hayat önemlidir“ başlığı altında yapılan gösteride, “kürtajın bir cinayet olduğu, yaşama hakkını önlediği“ savunuldu. PP`den 30 kadar milletvekili ile birlikte gösteride olan PP`nin onursal başkanı ve eski başbakan Jose Maria Aznar, “Bu yasa tüm limitleri aşıyor“ açıklamasında bulundu. Kürtajı 23 yıl önce suç olmaktan çıkaran İspanya`da mevcut yasaya göre bir kadın tecavüz sonucu hamile kaldıysa gebeliğin 12. haftasına, ceninde ciddi fiziksel hasar olduğu tespit edildiyse gebeliğin 22. haftasına kadar kürtaj yaptırabilirken, kadının sağlığının riskte olduğu durumda kürtaj için herhangi bir zaman sınırı bulunmuyor. Sosyalist hükümetin parlamentoya sunduğu yeni kürtaj yasasında kadına hamileliğinin 14. haftasına kadar kürtaj yapabilme hakkı tanınırken, ceninde fiziksel hasar tespit edildiğinde gebeliğin 24. haftasına kadar kürtaja izin veriliyor. Yeni yasanın en çok tartışılan bölümü ise, 16 yaşındakilere ailesine haber vermeden, izin almaksızın kürtaj yaptırma hakkı verilmesi. Yeni yasanın kasım ayında mecliste tartışılacağı açıklanırken, PP yasanın kabul edilmesi halinde Anayasa Mahkemesi`ne itiraz edeceğini duyurdu.

Kaynak:
AA
Old 21-10-2009, 12:27   #66
altınaslı

 
Varsayılan Rusya'da kız öğrencilerin zaferi

Rusya’nın Sibirya Bölgesinde bulunan öğretmen okulu yöneticilerinin, kız öğrencilerinin kıyafetleriyle ilgili aldığı karar savcıdan geri döndü.
Kemerovo Öğretmen okulu yöneticileri, kız öğrencilerin mini etek , göbek ya da kalça bölgelerini açıkta bırakacak kıyafetler giymelerini , dövme ya da piercing gibi izler taşımamaları kararı almıştı.Okul idaresi bu kararlara uymayan kız öğrencileri uyarmış, daha sonra bu kararlara uymayanları disiplin kuruluna vererek cezalandırmıştı.Öğrencilerin bu uygulamalar karşısında yerel savcılığa başvurarak, bu durumun kendi kişisel haklarına tecavüz olduğunu, söz konusu kararların da Rusya Anayasası’nın İnsan Haklarına aykırı olduğunu ileri sürdüler.
Durumu inceleyen Kemerovo Savcılığı genç kızların şikayetini yerinde bularak, bu uygulamanın Rus Anayasasına ve insan haklarına aykırı olduğu kararına vararak, kararını öğretmen okulu idaresine bildirdi.Okul idaresinin savcılık kararının ardından, uygulamaya soktuğu yasakları kaldırarak, kız öğrencileri kıyafetleri ile giyim ve kuşamlarında serbest bıraktı.Öğrenci kızlar bu kararın bir insan hakları ve anayasa zaferi olduğunu belirttiler.
Kaynak: Gazetem.ru
Old 21-10-2009, 12:29   #67
altınaslı

 
Varsayılan

Ürdün`de radikal dinci gruplar, hükümeti, kadınlara yeni haklar tanıyarak `aileyi yok etmekle` suçluyor. `Kadının yeri evi ve kocasının yanıdır` diyen bu gruplar, bu hükmü bozmaya yönelik her türlü girişimin ailevi değerlerin açıkça ayaklar altına alınması anlamına geldiğini iddia ediyor.
Hükümetin, kadınlara yönelik ayrımcılığın kaldırılmasına ilişkin kararı, Kral 2. Abdullah tarafından onaylanınca, radikal gruplar yıldırım çarpmışa döndü.
Ürdün`ün 1980 yılında kabul edip 1992`de onayladığı kadın ayrımcılığına ilişkin BM sözleşmesinin 15. maddesindeki çekince hükümet tarafından geçenlerde kaldırıldı. 15. maddede, `devletlerin erkek ve kadınlara kalacakları veya yaşayacakları yerleri seçme ve serbestçe dolaşma konularında aynı hakları tanıyacağı` belirtiliyor.
Radikaller, hükümetin bu çekinceyi kaldırarak, `anayasa ve İslam`ı ihlal ettiğini` düşünüyor. `İhvan-ı Müslimin` (Müslüman Kardeşler) örgütünün lideri Hammam Said, AFP muhabirine, `Bu madde iptal edilmeli. Kadına kocasının evini terk edip istediği yerde yaşama hakkı verilmesi, aileyi ortadan kaldırır` dedi.
Yüksek Fetva Kurulu da, hükümetin kararına tepki gösterdi. Kurul tarafından yayımlanan yazılı açıklamada, `BM sözleşmesinde şeriata aykırı bütün unsurlar yasaklanmalı. Kadın istediği gibi çalışıp yaşayamaz. Zira, bu, şer`i hükümlere dayalı aile kavramını yok eder` denildi.
Hükümetse bu konuda geri adım atmayacağını açıkladı.Ürdün`de her sene 15-20 kadın, `ailenin namus ve şerefi` için erkekler tarafından öldürülüyor.
Kaynak: AA
Old 21-10-2009, 12:37   #68
altınaslı

 
Varsayılan zihni sinir sorular

Açıköğretim sınavında sordular: Aşağıdakilerden hangisi kadına özgü bir davranış olarak kabul edilir? a) Çokbilmişlik b-) Baskıcılık c-) Konuşkanlık d-) Mantıksal düşünme e-) Kendine güvenme.
Açıköğretim Fakültesi Jandarma ve Polis Önlisans Meslek Eğitimi programında çıkan final soruları, kadınlar aleyhine süregiden cinsiyetçi söylemin, sınav sorularına kadar sızdığını bir kez daha ortaya koydu.
“Aşağıdakilerden hangisi kadına özgü bir davranış olarak kabul edilir?”
‘a-) Çokbilmişlik’
‘b-) Baskıcılık’,
‘c-) Konuşkanlık’
‘d-) Mantıksal düşünme’
‘e-) Kendine güvenme’
Cevap anahtarına göre sorunun yanıtı, c-) şıkkı yani ‘konuşkanlık.’
Jandarma Genel Komutanlığı’ndaki astsubayların ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nde görev yapan polislerin katıldığı sınavda mantıksal düşünme ve kendine güvenin ‘kadına özgü olmadığı, kadına özgü görelmediği’ görüşünü kabul eden teste, adayların verdiği yanıt merak konusu.
‘Boynuzlu’ sorusu var
Aynı sınavın, Ceza Hukuku soruları içinde de yine cinsiyetçi söylemle hazırlanmış bir soru var:
“Evli erkeğe boynuzlu denmesi durumunda eşine karşı ne tür bir suç işlenmiş olur?
a-) Gıyapta hakaret
b-) Sövme
c-) Huzurda hakaret
d-) Geçitli hakaret
E-) Dolayısıyla hakaret”
Cevap anahtarına göre yanıt E-) şıkkı, yani ‘dolayısıyla hakaret’. Sınavda, dolayısıyla hakaret kavramını anlatmak için neden böyle bir örneğe ihtiyaç duyulduğu da merak edilenler arasında.
Bu tür soruların ‘kadına ve çocuğa karşı şiddet konusunda’ eğitim verilen polislere sorulmuş olması da dikkat çekti.
Kadına yönelik, ‘evde oturur, dırdır eder, eğitimsizdir, ekonomik özgürlüğü yoktur, erkek evin reisi kadın evin bir çalışanıdır’ yargılarından oluşan bakış açısına, bir çok yasal düzenlemeye rağmen, hala hayatın her alanında rastlamak mümkün. Özellikle eğitim alanında kadının aleyhine süre giden cinsiyetçi söylemler devam ediyor. İlköğretim ve lise ders kitaplarında, şimdiye kadar çok sayıda iyileştirici düzenleme yapılmasına rağmen hâlâ kadına ve erkeğe biçilen rollerin cinsiyetçi bir anlayışla belirlendiği göze çarpıyor.
Türkiye’nin ilk kadın Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, koltuğuna oturur oturmaz, kendisini ziyaret eden sivil toplum örgütü temsilcilerine bu olumsuz cinsiyetçi söylemin değişebilmesi için eğitimde kadının yerini belirgin bir şekilde büyüteceğini söyledi. Çubukçu, ders kitaplarındaki cinsiyetçi ifadelerin de çok yakın bir zamanda temizleneceği müjdesi verdi. Çubukçu’nun müjdesi kadınları ne kadar umutlandırsa da kadının adını ve yerini küçülten söylemlerin, sınavlara kadar girmesi hayal kırıklığı yaratıyor.
Kaynak: Radikal
Old 22-10-2009, 09:00   #69
altınaslı

 
Varsayılan Kuveyt'te Kadınlar Artık İzinsiz Pasaport Alabilecekler

Kadınlar artık izinsiz pasaport alabilecekler
Kuveyt anayasa mahkemesi, kadınlara kocalarının izni olmaksızın pasaport alabilme ve yurtdışına seyahat edebilme hakkı verdi.
Kuveyt’in kararı temyiz edilemeyen en yüksek yargı organı, kadınlara pasaport alabilme ve yurtdışına seyahat edebilmeleri için kocalarının iznini zorunlu kılan 1962 tarihli yasayı iptal etti. Mahkeme, bu yasanın anayasada zikredilen cinsiyetler arasında özgürlük ve eşitlik ilkelerine ters düştüğüne karar verdi. Mahkemenin, bir Kuveytli kadının kocasının yurt dışına gidebilmesi için pasaport almasına izin vermemesi üzerine açtığı davada aldığı karar, ülkedeki kadın parlamenterler tarafından da memnuniyetle karşılandı.

Kaynak:
Cumhuriyet
Old 22-10-2009, 09:03   #70
altınaslı

 
Varsayılan Norveç'te Yeni Kabinenin Yarısı Kadın

Norveç’te geçen ay yapılan genel seçimleri yeniden kazanan merkez solun kurduğu yeni kabinenin yarısı kadınlardan oluşuyor.
BM Kalkınma Programı’nın “2009 İnsani Gelişme Endeksi”nde “dünyanın yaşamak için en iyi ülkesi” kategorisini koruyan ve ülkede sağlanan cinsiyet eşitliğiyle gururlanan Norveç’te, İşçi Partisi liderliğindeki çoğunluk koalisyonu, seçimden bir ay sonra yeni kabineyi belirledi.
Başbakan Jens Stoltenberg, 20 sandalyeli kabinede 10 kadın bakanın yer alacağını açıkladı.
Önceki hükümette 19 bakanın 8′ini kadınlar oluşturmuştu. Yeni kabinede başbakan, dışişleri ve maliye bakanlarının üçünün de erkek olduğu, önceki hükümette ise maliye bakanının kadın olduğu belirtildi. Stoltenberg hükümeti, geçen yıl, bütün özel şirketlerin yönetim kurulları üyelerinin en az yüzde 40′ının kadın olması zorunluğunu getiren bir yasa çıkarmıştı.

Kaynak:
Cumhuriyet
Old 22-10-2009, 09:22   #71
altınaslı

 
Varsayılan Adli Tıp Rezaleti

Çorum'da 13 yaşındaki F.Ş.'ye tecavüz edip fuhuşa zorladıkları iddiasıyla yargılanan 2'si tutuklu 9 sanık, Çorum Ağır Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıktı. Sanıklar suçlamaları kabul etmedi. Mahkeme heyeti de F.Ş.'yi ruh ve beden sağlığının bozulup bozulmadığı yönünde rapor alınması için İstanbul Adli Tıp Kurumu 6'ncı İhtisas Kurulu'na gönderdi. İhtisas Kurulu 12 Şubat 2010 tarihine randevu verince, mahkeme tutuklu sanıkların tümünü serbest bırakarak duruşmayı erteledi.

Geçen Ocak ayında meydana gelen olayda, F.Ş., polise giderek Erol A.'nın kendisine tecavüz edip fuhuşa zorladığını iddia etti. Bu iddia üzerine Erol A. ile birlikte genç kızla ilişkiye girdikleri ileri sürülen 9 kişi gözaltına alınıp tutuklandı. Geçen duruşmalarda F.Ş.'nin ve tanıkların ifadeleri doğrultusunda tutuklu sanıklardan 7'si serbest bırakıldı. 2'si tutuklu 9 sanığın yargılanmasına dün Çorum Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. 'Küçük yaştaki kız çocuğuna cinsel tacizde bulunmak' ve 'Zorla fuhuşa teşvik' suçlarından haklarında 15 ila 75 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılan sanıklar suçlamaları kabul etmedi. Tutuklu sanık Erol A. savunmasında kendisine iftira atıldığını, F.Ş.'nin babası Selim Ş. ile arkadaş olduklarını söyleyerek, "Selim birara cezaevindeydi. O cezaevindeyken onlara ben baktım. Ancak iddialardaki gibi bir durum asla olmadı. Bana iftira atıyorlar" dedi.

'KIZIN ANNESİ 10 BİN LİRA İSTEDİ' İSTEDİ
Duruşmada, şikayetten vazgeçmek için F.Ş.'nin annesi Zöhre Ş.'nin 10 bin lira istediğini ileri süren ve bunu cep telefonuna kaydeden sanık Erol A.'nın akrabası 38 yaşındaki Şükran Ç. tanık olarak dinlendi. Sanık Erol A.'nın eniştesi olduğunu söyleyen Şükran Ç., "F.Ş.'nin annesiyle telefonla görüştük. Konunun aslını öğrenmek istedim. Bizden 10 bin lira istedi" dedi. Duruşma salonunda hazır bulunan F.Ş.'nin annesi Zöhre Ş. ise iddiaları kabul etmeyerek iftira atıldığını öne sürdü.
Mahkeme F.Ş.'yi ruh ve beden sağlığının bozulup bozulmadığı yönünde rapor alınması için İstanbul Adli Tıp Kurumu 6'ncı İhtisas Kurulu'na gönderdi. İhtisas Kurulu 12 Şubat 2010 tarihine randevu verince mahkeme heyeti, sanıkların sabit ikametgah sahibi olmaları ve delillerin tamamının toplanmasını gözönüne alarak serbest bırakılmalarına karar verdi.(dha)



Kaynak: Radikal
Old 23-10-2009, 08:53   #72
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

BARIŞ İÇİN KADIN İNİSİYATİFİ SONUÇ BİLDİRGESİ

"Kadınlara Yönelik Savaş Suçu İşleyenler Yargılansın!"

Ankara, Diyarbakır ve Berçelan Yaylası'nın ardından İstanbul'da buluşan kadınlar iki gün süren tartışmaların ardından sonuç bildirgesi hazırladılar. Operasyonun durdurulmasını ve tutuklanan Kürt kadınlarının serbest bırakılmasını istediler.
Kürt sorununa demokratik ve adil çözüm isteyen kadınlar Ankara, Diyarbakır ve Hakkari Berçelan Yaylası'nın ardından bu hafta sonu İstanbul'da kez bir araya geldiler.
"Barış İçin Kadın Forumu" başlıklı toplantılarda Türkiye'nin çeşitli şehirlerinden gelen kadınlar İstanbul Tabip Odası'nda "Biz kadınlar savaşı nasıl yaşadık ve yaşıyoruz?", "Kalıcı ve zenginleştirici bir barış için taleplerimiz neler?", "Barış için neler yapabiliriz?", "Taleplerimizi birlikte örgütlemek" başlıklı oturumlarda yapılan tartışmaların ardından sonuç bildirgesi yayınladılar.
Barış İçin Kadın Girişimi, İlk eylemlerini, bugün Silopi sınırından giriş yapacak olan Barış Grubu'nu karşılayarak gerçekleştirecekler.
Kadınların hazırladıkları sonuç bildirgesinde şu ifadeler yer alıyor:
"Savaşın yarattığı nefret, korku, düşmanlaştırma ortamı, şiddeti normalleştirerek, gündelik yaşamın her alanında karşımıza çıkmasına neden oluyor. Barış, sadece sıcak çatışmanın bitmesi değil, şiddetsiz bir ortamda yaşamanın koşullarının oluşturulmasıdır.
"Savaş nedeniyle hepimiz, daha yoksul, daha sağlıksız, geleceğe daha az güvenli, ev işlerinin yükünü daha ağır taşıyan, çalışma ve eğitim olanaklarından daha az yararlanabilen bir toplumda erkek egemenliğinin baskısını daha çok yaşıyoruz. Bu süreçte başta annelik aracılığıyla mağduriyet ve acılar üzerinden kurulan dil, biz kadınları görünür olmaktan uzaklaştırıyor, edilgen kılıyor. Biz kadınlar sadece savaşın etkileri nedeniyle değil, ezilen bir toplumsal grup olarak Kürt halkıyla dayanışmak için de barıştan yana tarafız."
"Söyleyecek sözümüz, çözümü geliştirecek gücümüz var" diyen kadınların talepleri ise şöyle:
-- Öncelikle operasyonların durdurulsun ve tezkere geri alınsın; kadın hareketinden yol arkadaşlarımız DÖKH'li ve KESK'li kadınlarla Kürt halkının barış mücadelesinde tutuklanan tüm kadınların serbest bırakılsın
-- Cinsiyetçi, militarist, şoven her türlü örgütlenmenin dağıtılsın,
-- Kadınların ve Kürt halkının gördüğü zararların pozitif ayrımcı önlemelerle telafi edilsin, bu bağlamda uluslararası hukukun kadınlar lehine aldığı kararların öncelikle hayata geçirilsin,
-- Kürtçe'nin önündeki engellerin kaldırılsın ve Kürtçe anadilde eğitimin acilen hayata geçirilsin. Farklı kimlikler, diller, kültürlerin tam eşitlik ve kolektif haklar anayasal güvence altına alınsın ve gelişmesi teşvik edilsin,
-- Savaş süresince kadınlara karşı işlenmiş suçlar ve savaşın cinsiyetçi yüzü açığa çıkarılarak yargılansın.
İki gün süren toplantılara katılan isimler arasında Sebahat Tuncel, Pervin Buldan, Fatma Kurtulan, İpek Çalışlar, Oya Baydar, Ece Temelkuran, Aynur Doğan, Nil Mutluer, Şemsa Özar, Ayşe Erzan, Nükhet Sirman, Melek Ulugay Taylan, Filiz Karakuş ve Nimet Tanrıkulu'nun da aralarında bulunduğu siyasetçi, sanatçı, edebiyatçı ve aktivist kadınlar katıldı.

İstanbul - BİA Haber Merkezi
19 Ekim 2009
Old 23-10-2009, 08:57   #73
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Kadın Mühendisler Cinsiyetçi, Ayrımcı İlanlara Karşı Kampanya Başlattı

Kadın Mühendisler, şirketlerin "askerliğini yapmış", "bay mühendis" sözlerini içeren ilanlarına ve bunların mühendis odaları aracılığıyla yayılmasına karşı kampanya başlattı. Şemsiye örgütleri TMMOB'de Cinsiyet Ayrımcılığı Takip Sekreteryası'nın da artık kurulmasını istiyorlar.

Kadın Mühendisler, Mimarlar ve Şehir Plancıları Grubu (Kadın Mühendisler), şirketlerin erkek mühendisleri hedefleyen cinsiyet ayrımcı ilanlarını istemiyor. Kadın Mühendisler, bu ilanlara ve meslek odalarının bu ilanları yaymasına karşı kampanya başlattı.
"Bu ilanlar suç"
bianet'in görüştüğü Kadın Mühendislerden Gülru Yıldız, "Bay mühendis aranıyor", "askerliğini yapmış" gibi ifadelerle ayrımcılık yapılan ilanların en son Elektrik Mühendisleri Odası ve Gıda Mühendisleri Odası iletişim ağlarında yayıldığını söyledi.
Kadın Mühendisler, bu ilanların Anayasa'nın eşitlik maddesine, Avrupa Birliği mevzuatına ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) belgelerine aykırı olduğunu, Ceza Yasası'na göre de suç oluşturduğunu anımsatıyor.
Kadınların şemsiye örgütleri Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'nden (TMMOB) ve bünyesindeki odalardan istedikleri şunlar:
- Cinsiyetçi ilanların kamuoyuyla paylaşılmasında TMMOB'nin hiçbir koşulda aracı olmaması.
- TMMOB'nin özel sektörün verdiği cinsiyetçi iş ilanlarına karşı açılacak davalara müdahil olması veya dava açmak isteyen üyelerine destek vermesi.
Kadın Mühendisler, sık sık karşılaştıkları mazeretleri de duymak istemiyor: "TMMOB ve bağlı odaların hiçbir yayınında, seminerinde, toplantısında cinsiyet ayrımcılığı içeren ifadelere rastlamak istemiyor, ''gözden kaçmış'', ''dili sürçmüş'' gibi mazeretleri kabul etmiyoruz."
Cinsiyet Ayrımcılığını Takip Sekreteryası hâla kurulmayı bekliyor
TMMOB, geçen yıl 29 Mayıs-1 Haziran'daki genel kurul toplantısında, Birlik içinde Cinsiyet Ayrımcılığını Takip Sekreteryası'nın kurulmasına ilişkin karar almıştı. Ancak Yıldız bu sekreteryanın hâlâ kurulmamış olduğunu söyledi. Yıldız 'ın verdiği bilgiye göre, TMMOB Yönetim Kurulu'nun karar alması gerekiyor. TMMOB Yönetim Kurulu'ndaki tek kadın, Peyzaj Mimarları Odası'ndan Gülay Odabaş.
Kadın Mühendisler, bu sekreterya bünyesinde özellikle işyerlerinde ve etkinliklerdeki taciz ve ayrımcılık vakalarında destek vermek üzere, bir hukuki yardım ve psikolojik yardım birimi de kurulmasını istiyor.
Kadınlar yüzde 35 kota istiyor
TMMOB Kadın Kurultayı, 21-22 Kasım'da düzenleniyor. Yıldız, bu kurultayda Cinsiyet Ayrımcılığını Takip Sekreteryası'nın kurulmasıyla ilgili yeni bir karar alınmasını, ayrıca yönetim kurulu, danışma kurulu gibi karar alınan birimlerde, en az yüzde 35 kadın bulunmasına dair kota kararının çıkmasını da umut ettiklerini söyledi. (TK)

Tolga KORKUT
tolgakorkut@bianet.org
Ankara - BİA Haber Merkezi
21 Ekim 2009
Old 26-10-2009, 11:49   #74
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Kadınların dörtte biri kocaların dayak bahaneleriyle hemfikir

Türkiye'deki kadınların dörtte biri, kocaların dayak gerekçelerinden 'en az birini' doğru buluyor. Kadınların dayağı hak ettiğini düşündüğü durumlardan bazıları, 'parayı gereksiz yere harcamak ve çocuk bakımını ihmal etmek.'

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2008 (TNSA -2008) sonuçlarını açıkladı. 10 bin 527 hanehalkı ve 15-49 yaşları arasındaki 7 bin 405 evlenmiş kadının katıldığı TNSA 2008 araştırmasında, kadınlara doğurganlık ile üreme sağlığına yönelik davranışlarını daha iyi anlamak için, çeşitli konulara ilişkin tutumları soruldu.
Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün beş yıllık aralıklarla düzenli olarak gerçekleştirdiği araştırmaya göre, Türkiye’deki kadınların dörtte biri, eşlerinin fiziksel şiddete başvurma gerekçelerinden en az birinin doğru olduğunu düşünüyor. 2003 yılında yapılan araştırmada 100 kadından 39’u şiddet nedeni olan gerekçelerden en az birini doğru bulurken, 2008 yılında bu sayı Eğitim düzeyi daha yüksek olan kentlerde veya refah düzeyi daha yüksek hanelerde yaşayan kadınların, fiziksel şiddeti doğru bulma oranı daha düşük.

‘Erkek daha akıllı’ diyenler
Araştırma sonuçlarına göre, beş kadından dördü, kadınların evlendikleri zaman bakire olmaları gerektiği görüşüne katılıyor. Eşlerinin görüşlerine katılmasalar bile onlarla tartışmamaları gerektiğini söyleyen kadınların oranı yüzde 40. Kadınların yüzde 15’i ‘Erkekler kadınlardan daha akıllıdır’ ifadesini doğru buluyor.
Yaklaşık 10 kadından yedisi ise ‘kadınlar eşlerinden izin almadan dışarıya çıkabilir’ ifadesine karşı çıkıyor. Doğurgan yaşlarda olan kadınların 10 yıl öncesine göre daha eğitimli olduğu vurgulanan raporda, kadınların yüzde 21 gibi önemli bir oranının en az lise mezunu olduğu belirtiliyor. Kadınların yaklaşık yüzde 52’sinin sadece ilköğretim birinci kademe eğitimi tamamladığının ifade edildiği araştırmaya göre, kentlerde yaşayan kadınların kırsal alanlarda yaşayan kadınlardan daha eğitimli olduğu görülüyor. (Radikal)
26/10/2009
Old 27-10-2009, 11:23   #75
altınaslı

 
Varsayılan 10 bin Dolara kadınlar Mucizeler Yaratıyor

Kadın intiharlarında Türkiye’de altıncı sırada, Nevşehir. Oysa Nevşehir kültür turizminde medarı iftiharımız Kapadokya bölgesinin bir ili.
2008’de bölgeye, 1.2 milyonu yabancı toplam 2.2 milyon turist gelmişti. Ne küresel kriz ne de domuz gribi şu ana kadar Kapadokya turizmini pek de etkilemiş.
Bu yıl da geçen senenin turist sayısının yakalanacağı tahmin ediliyor. Japonlar, İngilizler, Fransızlar, Amerikalılar gelmeye devam ediyor.
Yüzü dünyaya dönük bir ilde, nasıl olur da kadınlar yaşama hakkından vazgeçiyor.
Sabancı Vakfı’nın, Birleşmiş Milletler ‘Kadınların ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Ortak Programı’ kapsamında yürüttüğü hibe programından faydalanan projenin sorumlusu Talip Yiğit’e sordum. Kadınların intihara meyletmesinde üç temel nedenden söz ediyor:
‘Erken yaşta evlilik, aile içi şiddet ve çok eşlilik.’
Nevşehir ile turistlerin akın ettiği Kapadokya arasındaki fark 10 dakika. Gelir, yaşam kalitesi arasındaki fark uçurumlarla ölçülüyor.’
Nevşehir’de Valilik İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü öncülüğünde yürütülen ‘Krize Müdahale Ekibi’nin projesinde Nevşehir’de kadınlar, kız çocuklarının hayatı kurtarılmaya çalışılıyor.
2008’de hibe alan, yukarıda söz ettiğim Nevşehir’deki projeyle birlikte toplam 10 proje kadınların hayatına değmeye çalışıyor.
10 projenin her biri 10 bin dolar hibe almıştı.
10 bin dolara, kaba hesapla 15 bin TL’ye mucizeler yaratılıyor.
Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı ile birlikte Nevşehir’e geldik. Hibe alan 10 projenin ‘çıktı’larını dinlemek için.
Güler Sabancı biz bir grup kadın gazeteciye “İstanbul’dan gelen, bu yolda kader birliği yaptığım basın mensubu arkadaşlarım” diyordu.
Daha önce programın yürütüldüğü, Şanlıurfa’da, Kars’ta, Trabzon’da ‘deneyimleri’ dinlemiştik.
“10 proje, 10’u da mucizeler yaratmış” diyordum.
Bornova’da kadınlara yönelik ev pansiyonculuğu eğitimi veriliyor.
Kars’ta bilinç gelişimi amaçlı ‘Kadınlar Her Yerde’ projesi, Nevşehir’de söz ettiğim ‘Krize Müdahale Ekibi’ projesi yürütülüyor. Nevşehir’de ‘meme kanserinde erken tanı eğitimi, Şanlıurfa’da engelli kadın ve kız çocuklarının meslek edindirilme eğitimi, Şanlıurfa’da muhtar adayı eğitimi sağlanıyor.
Trabzon’da ‘Bilinçli Anne, Temiz Kent’ projesi, yine Trabzon’da ‘Kaşık Tutan Elden Para Tutan Ele’ adıyla istihdam hedefli proje hayata geçiriliyor. Trabzon’da tiyatro yoluyla cinsiyet ayrımcılığı anlatılıyor. Van’da kadın merkezi aracılığıyla kadınlara eğitim sağlanıyor.

46 kadın yaşıyor
Sabancı Vakfı’nın yürüttüğü Birleşmiş Milletler ‘Kadınların ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Ortak Programı’ kapsamında hibe alan projeleri önümüzdeki günlerde de size aktarmaya devam edeceğim. Dün Nevşehir’de beni en çok etkilen projelerden biri Nevşehir’deki kadınların yaşama hakkını gözetendi.
Proje sorumlusu Talip Yiğit, şiddete maruz kalmış, gelecekte risk altında olup da ele aldıkları 46 vakadan hiçbirinin altı aydır intihar girişiminde bulunmadığını söylüyor. İntihar girişiminde
bulunan, bir iki ay içinde tekrar girişimde bulunurmuş.
Ağabeyince ensest ilişkiye zorlanan küçük kız çocuğundan söz etti.
Hepsinin ortak noktası ‘kendilerini değersiz hissetmesi.’
Bir de 15 yaşındaki kız çocuğunun hikayesinin anlattı:
Ailenin tek evladı, aile o kadar yoksul, o kadar yoksun ki, kız çocuğunun çevre tarafından cinsel istismara uğraması bir gelir kapısı oluyor. İnsanlık bu noktaya nasıl gelmiş diye düşünüyoruz.
Kız çocuğu, ‘bağımlı’, dört kez intihar girişimi olmuş.
Neyse ki şu an devlet koruması altında. Hatta yarım bıraktığı öğrenimine bile devam etmeye başlamış.
Boşuna demiyorum, 10 bin dolarla mucizeler yaratılıyor.
O kız çocuğunun hayatı kaç 10 bin dolar eder?
Funda Özkan'ın 27 Ekim 2009 tarihli Radikal'de çıkan Yazısı
Old 27-10-2009, 11:39   #76
altınaslı

 
Varsayılan Diyarbakır'da berdel dayağı

Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde yaşayan 16 yaşındaki A.S.’den ağabeyinin eşinin erkek kardeşi ile berdel evliliği yapması istendi. Bu evliliği istemeyen A.S. ağabeyi tarafından zorla başka bir köye götürüldü. A.S. olayı, “Ağabeyim bana ‘seni evlendirmeye götürüyorum’ dedi. Ben ağlamaya başladım. Araçla birlikte köyden ayrıldık.
Tam olarak nereye gittiğimizi hatırlamıyorum. Beni dövdüler fakat kimin dövdüğünü, nasıl dövdüğünü de hatırlamıyorum. Ağabeyim beni kendisinin evlendiği aileye teslim etti. Kim olduklarını hatırlamıyorum. Beni daha sonra hastane getirdiler” diyerek anlattı.

Yapılan soruşturmada A.S.’nin ağabeyinin eşinin yakınlarına berdel karşılığı kız kardeşini teslim ettiği öğrenildi.

Genç kızın kaçırıldığı evin sahibi olan köy korucusunun evliliğin zorla olacağını anlayınca güvenlik güçlerini aradığı. Jandarmanın operasyonundan sonra genç kız, ağabeyi ile iki kişiden şikayetçi oldu. Sanıklar gözaltına alındıktan sonra savcılık tarafından serbest bırakıldı.
Hastanede tedavisinin ardından evine dönen A.S.’nin ifadesinin bir de psikolog eşliğinde alınacağı öğrenildi.

NTV haber- 27.10.2009
Old 28-10-2009, 14:44   #77
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

KADIN HAKLARI AKTİVİSTLERİ İSTANBUL'DA BULUŞTU

Kadın Hakları İçin Sözleşme Var, Uygulama Yok!
Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ni imzalayan ülkeler, uygulamaya ilişkin verdiği sözleri tutmadı. İstanbul'da bir araya gelen Avrupa ve Akdeniz bölgesindeki kadın örgütleri "sözleşmeye tam bağlılık istiyoruz" diyor.

"Dünyada birçok ülke kadına yönelik ayrımcılığı tümüyle ortadan kaldıracak yasal düzenlemeler yapmak ve hayata geçirmekle yükümlü. Ama erkek egemen yönetimler, imtiyazlarından vazgeçmek istemiyor ve bu konuda çaba harcamıyor. Bizim görevimiz onları afişe etmek".

Yukarıdaki sözler, Avrupa ve Akdeniz ülkelerinden kadın ve hak örgütlerinin temsilcilerini haftasonu Taksim, Elite Otel'de düzenlenen "Avrupa-Akdeniz Bölgesinde Cinsiyet Eşitliği: Eylem Planından Harekete?" başlıklı toplantıya Hollanda'dan katılan Özden Yalçın'a ait ve kadınların neden acil taleplere odaklandıkları hakkında fikir veriyor.

Kadınlar toplantıda Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'nin (CEDAW) etkin uygulanması için, 2006'da hükümetlere sundukları eylem planın ne ölçüde hayata geçtiğini tartıştı.



Toplantıda konuşan Reyhan Yalçındağ da, Türkiye'nin de genel tablodan farklılaşmadığını; kadın haklarının hükümetin gündeminde ön sıralara çıkmadığını söyledi.


Hükümetler gönülsüz
Kadınlar toplantıda, 2006'da ülke bakanlarına sunulan İstanbul Eylem Planı'nın (Istanbul Plan of Action-IPA), geçen süre içinde etkin uygulanmadığını ve verilen sözlerin tutulmadığını vurguladı.

Hükümetlerin eylem planını hayata geçirmekte gönülsüz olduğu belirtilirken, Türkiye, Fas, Ürdün, Cezayir ve Mısır'da yapılan kampanyalar sonrası CEDAW'daki bazı maddelerin kabulüne ilişkin olumlu gelişmelerin olduğu söylendi. Yine de yönetimler, özellikle Akdeniz ve Ortadoğu ülkelerinde yerel ve kültürel hassasiyetler öne sürülerek yasalarda tam değişiklik yapılmasına yanaşmıyor.

Avrupa ülkelerindeyse vurgu, yasalarda sözleşmeye uygunluğun sağlanmasına karşın, iş yaşamında ve şiddet konusunda ayrımcılığın devam ettiği. Bazı mesleklerde erkeklerin yoğunlukta olması, örneğin Fransa'da kadınların yüzde 70'ten fazlasının yarı zamanlı işlerde çalışması, eşit işe eşit ücretin uygulanmadığı ve kadınların meslekte yükselmesine ilişkin engeller gibi.

Kadınların bakanlara çağrısı
1997'de kurulan ve 30 ülkeden 80 hak örgütünü biraraya getiren Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Ağı (EMHRN) çatısı altındaki örgütler İstanbul'daki toplantıda, 11-12 Kasım'da Fas'ta gerçekleşecek "Kadının toplumdaki rolünün güçlendirilmesi" başlıklı Avrupa-Akdeniz bakanlar buluşması için bir öneri listesi hazırladı. Buna göre bakanlardan istenenler;

- Cinsiyet eşitliği ve kadın haklarına yönelik planların uygulanması için güvence verilmesi.

- CEDAW'a konulan çekincelerin kaldırılması.

- Göçmen kadınlar başta olmak üzere tüm kadınların vatandaşlık haklarının garantiye alınması, ekonomik durumlarının güçlendirilmesi için harekete geçilmesi.

- IPA'nın uygulamaya geçmesi için,kadın örgütleri ve sivil toplumun aktif ortak olduğu, işlerliği olan mekanizmalar kurulması.
'Türkiye bir arpa boyu yol alamadı'
EMHRN ağında Türkiye'den yer alan tek örgüt olan İnsan Hakları Derneği (İHD) adına konuşan Yalçındağ'a göre, Türkiye 2006'dan bu yana kadının statüsünün ilerlemesi, istihdam, sosyal güvenlik, seçilmiş ve atanmış organlarda temsiliyet gibi konularda kadın-erkek eşitliğinin sağlanması meselesinde bir arpa boyu yol alamadı.

Yalçındağ kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda bazı idari düzenlemeler yapıldığını ancak eril anlayışın yaşamın her alanında hakim olması ve uygulamadaki sorunların ilerlemeyi engellediğini söylüyor.(ÖG/EÜ)

Özge GÖZKE ozge@bianet.org
Old 28-10-2009, 14:47   #78
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Kadınların Erkek Şiddetine İtirazı Arttı

Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması'na göre, eşitsizlik algısı sürse de, daha az kadın erkek şiddetini kabulleniyor. Anne-çocuk sağlığı göstergelerinde olumlu değişikler var. TTB'den Biriken "İyileşme var ama bebek ölümleri hala yüksek; bölgesel eşitsizlik sürüyor" dedi.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından yapılan Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2008 sonuçları, kadın-erkek eşitsizliği, doğum kontrolü, anne-çocuk sağlığı konularında önemli bilgiler içeriyor. 10 bin 525 hane halkı ve 15-49 yaşları arasındaki 7 bin 405 evlenmiş kadını kapsayan araştırma sonuçlarına göre Türkiye'de nüfus yaşlanıyor, hane halkı büyüklüğü azalıyor.

Araştırmaya göre son 15 yıl içinde nüfusa kayıtlı olmayan çocukların oranı yüzde 26'dan 6'ya gerilerken, doğum öncesi bakım hizmetlerinde artış oldu ve bebek ölümleri azaldı; kadınlar ile erkekler arasındaki eğitim düzeyi farklılıkları sürmesine karşın genç kuşaklarda azalma eğilimi gösteriyor. Kadınların evlenme yaşı yükselirken doğurganlık oranınınsa düştüğü tespit edildi.

Beş yılda bir yapılan araştırmanın 2003 verileri de aynı başlıklarda önceki yıllara ilişkin benzer ilerlemelere yer veriyordu.

Azalsa da, kadınlarda eşitsizlik algısı sürüyor

2008 araştırmasına göre kadınlar eşlerinden gelen fiziksel şiddeti eskiye göre daha az haklı görüyor. Kadınların parayı gereksiz yere harcaması ve çocukların bakımını ihmal etmesi fiziksel şiddet için en çok kabul edilen nedenler. 2003 verilerine göre 100 kadından 39'u şiddet nedeni olan gerekçelerden en az birini doğru bulurken, 2008 yılında bu sayı 100 kadın içinde 25'e indi.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey üyesi Hülya Biriken, fiziksel şiddete ilişkin azalma eğiliminin sevindirici buluyor ama cinsiyet eşitsizliği algısının kadınlar arasında sürdüğüne dikkat çekiyor.

Sonuçlara göre, kadınların beşte dördü, kadınların evlendikleri zaman bakire olmaları gerektiğine katılıyor. Eşlerinin görüşlerine katılmasalar bile onlarla tartışmamaları gerektiğine katılan kadınların oranı yüzde 40. Kadınların yüzde 15'i "erkekler kadınlardan daha akıllıdır" ifadesini doğru buluyor. Yaklaşık 10 kadından 7'si ise "kadınlar eşlerinden izin almadan dışarıya çıkabilir" ifadesine karşı çıkıyor.

Biriken, son beş yılda devlet ve sivil toplum kuruşlarının kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik birçok çalışma yaptığını, bunun da şiddeti haklı görmeye ilişkin verilerde azalmaya yol açtığını düşünüyor.

Bebek ölüm hızı geriledi
Biriken, son beş yılda anne-çocuk sağlığı göstergelerinde önemli iyileşmeler olmasına karşın, araştırmada da sözü edilen bölgesel eşitsizliklerin gözden kaçmaması gerektiğini düşünüyor.

2003'e göre bebek ölüm hızı yüzde 40 azalarak binde 17'ye geriledi. Biriken, Avrupa ülkelerinde oranın binde 5'in altında kaldığını hatırlatıyor. Kronik beslenme yetersizliği sonucu oluşan boy kısalığı kırsal alanda yaygın ve Türkiye'de beş yaşından küçük her 10 çocuktan 1'inin boyu yaşına göre kısa.

Biriken'e göre araştırmaya kronik hastalıklar, iş kazaları konularında verilerin eklenmesi, bekar ve çocuklu kadınların hem sağlık izlemine hem de araştırmaya dahil edilmesi gerek.

Nüfus Etütleri Enstitüsü'nün Sağlık Bakanlığı Ana-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü ve Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı işbirliğinde, TÜBİTAK'ın mali katkısı ile gerçekleştirdiği araştırma bu hafta içinde enstitünün internet sitesinde ayrıntılı olarak yayınlanacak. (ÖG/EÜ)

Özge GÖZKE ogozke@gmail.com
Old 28-10-2009, 20:27   #79
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Dünya cinsiyet eşitsizliği endeksi çıkarıldı

Küresel Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi'nde Kuzey Avrupa ülkeleri farklılığı kapamaya çok yaklaşırken, Türkiye listenin alt sıralarında yer aldı.


134 ülkede yapılan araştırmaya göre, Finlandiya, İzlanda, Norveç ve İsveç, endeksin en üst sırasında yer aldı. Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayımlanan endekse göre, İzlanda yüzde 82,8'lik skorla, yüzde 100 toplumsal cinsiyet eşitliğine en yakın seviyeye ulaştı.

Afrika ülkeleri Lesoto ve Güney Afrika ilk kez endeksin ilk 10 ülkesi arasında yer aldı. Listenin ilk 10'u arasına giren diğer ülkeler ise Yeni Zelanda, Danimarka, İrlanda ve Filipinler.

Türkiye ise yüzde 46,1'lik skorla Katar, Mısır, Mali, İran, Suudi Arabistan, Benin, Pakistan, Çad ve Yemen ile birlikte "toplumsal cinsiyet eşitliği bakımından en kötü durumda olan ülkeler" arasında yer aldı.

Birçok ülkenin cinsiyet eşitliği doğrultusunda bazı gelişmeler gösterdiği, ancak hiçbir ülkenin, ekonomik fırsat ve katılımcılık, eğitim, siyasi güç ve sağlık alanlarında aradaki farklılığı tamamen kapatamadığı belirtildi.

Forumun Kadın Liderler ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Programı Başkanı Sadiye Zahidi, araştırmanın açıklandığı basın toplantısında, 115 ülkenin yer aldığı 4 yıl önceki endeksteki ülkelerin 99'unun gelişme gösterdiğini, ancak 16'sında durumun kötüye gittiğini söyledi.

Zahidi, sağlıkla ilgili kaynaklara ulaşım konusunda kadın-erkek arasındaki farklılığın yüzde 96 oranında kapandığı, eğitimde bunun yüzde 93 olduğunu belirtti. Bununla birlikte, ekonomik fırsat ve katılım alanında kadın-erkek arasındaki farklılığın yüzde 60 oranında kapandığını, siyasi güç açısından ise bunun sadece yüzde 17 olduğunu bildirdi.

Küresel kadın meseleleriyle ilgili ABD elçisi Melanne Verveer de, endeksin, toplumsal cinsiyet eşitliğinin bir ülkenin ekonomik refahına ve rekabetçiliğine göre değiştiğini gösterdiğini söyledi.

Verveer, "Nüfusunun yarısı geride bırakılmış hiçbir ülkenin refaha kavuşamayacağı basit gerçeği gün gibi ortada" dedi. Verveer, kadınların hemen hemen her ülkede parlamentoda büyük ölçüde eksik temsil edildiğini söyledi.
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/127...?mnID=12797028
Old 30-10-2009, 10:46   #80
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

İntiharın sebebi evlilik baskısı mı

ESKİŞEHİR’de, Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Öğrenci Yurdu’nun tuvaletinde kendini asan G... T...’ın (20) oda arkad...ları, genç kızın amcasının oğluyla evlenmesi için baskı yapılınca bunalıma girdiğini söyledi.


Polise ifade veren bir arkad...ı, “G... neşeli biriydi. Ancak son birkaç günde çok düşünceliydi. Bize, annesinin kendisini amcasının oğlu ile evlendirmek istediğini söyledi. Ama o okumak istiyordu. Bu yüzden bunalımdaydı” diye konuştu. Mardin’in Nusaybin İlçesi nüfusuna kayıtlı G... T...’ın annesi Şirin ve babası A... T..., İstanbul’da y...ıyor. İngilizce öğretmeni olmak isteyen G... İngilizce Öğretmenliği Bölümü birinci sınıf öğrencisiydi.
Saadet KEFAL / DHA
Old 30-10-2009, 18:02   #81
Atahun

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Nazime ERTEKİN
İntiharın sebebi evlilik baskısı mı

ESKİŞEHİR’de, Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Öğrenci Yurdu’nun tuvaletinde kendini asan G... T...’ın (20) oda arkad...ları, genç kızın amcasının oğluyla evlenmesi için baskı yapılınca bunalıma girdiğini söyledi.


Polise ifade veren bir arkad...ı, “G... neşeli biriydi. Ancak son birkaç günde çok düşünceliydi. Bize, annesinin kendisini amcasının oğlu ile evlendirmek istediğini söyledi. Ama o okumak istiyordu. Bu yüzden bunalımdaydı” diye konuştu. Mardin’in Nusaybin İlçesi nüfusuna kayıtlı G... T...’ın annesi Şirin ve babası A... T..., İstanbul’da y...ıyor. İngilizce öğretmeni olmak isteyen G... İngilizce Öğretmenliği Bölümü birinci sınıf öğrencisiydi.
Saadet KEFAL / DHA/ DHA


Eğer olay, haberde iddia edildiği gibiyse;

Geri getirte biliyorlarsa evlendirirler.

Anlayamadığım; Bu insanlar hiç mi televizyon, gazete okumuyorlar. Hiç mi çevrelerinde olup biteni izlemiyorlar. Hiç mi olaylardan ders çıkarmıyorlar.
Bu nasıl bir anlayıştır?

Adına "töre" denen bu alışkanlık, anlayış, gelenek ve görenek terk edilmedikçe, ülkenin çağdaşlaşma çabaları boşunadır.
Old 30-10-2009, 20:48   #82
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Yargıtay'ın 'boşanırken kocaya ev işi tazminatı' kararı, kadınları kızdırdı





Kadın dernekleri ve politikacılara göre karar kadını 'ikinci sınıf hizmetçi' gibi gören 'erkek egemen bakışı' yansıtıyor





RİFAT BAŞARAN


ANKARA- Yargıtay’ın ‘haksız gerekçelerle boşanan kadın ev işleri için erkeğe tazminat versin’ kararına kadınlardan tepki yağdı. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Canan Güllü kararın kadını ‘ikinci sınıf hizmetçi’ konumuna getirdiğini belirtirken TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun CHP’li Üyesi Canan Arıtman, “İçim acıdı, karar tamamen erkek egemen bakış açısını yansıtıyor” dedi. Ka-Der Başkanı Hülya Gülbahar ise tepkisini “Ne zaman yasalarda kadınlar lehine bir değişiklik yapılsa sistemin ve sistemi kullanan erkeklerin ilk refleksi intikam gibi kararlar oluyor” sözleriyle dile getirdi.
Kadın haklarıyla ilgili sivil toplum kuruluşları ve kadın siyasetçiler, bir davada ev kadını eşinden boşanırken ‘tazminat isteyen’ erkeği haklı bulan Yargıtay’ı şöyle eleştirdi:

Celile hanımın hikâyesi
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü: Osmanlı döneminde kadın aktivisti olan Celile hanımın anlattığı bir hikâye var. 1914 yılında Roma’da bir kongre yapılıyor. Celile hanım bu toplantıya Türkiye’den hiçbir temsilci gönderilmediği belirterek bunun nedenini, ‘Bizdeki erkeğin kadına bakış açısı nedeniyle göndermedik. Kadın bizde evin temizlikçisi, hizmetçisidir’ diye anlatır. 1914’teki düşünce ile bugün Yargıtay’ın verdiği karar birbirine çok uyuşuyor. Halen evin temizlik işleri işin kocaya tazminat ödenmesi gerektiğine hükmeden Yargıtay’ın bakış açısı kadını ikinci sınıf hizmetçi konumundan ileri almıyor. Bu karar atılan adımların geriye götürülmesine neden olur ve zihniyetin değişmesini engeller.

Kadına tazminat çıkmamıştı
Ka-Der Başkanı Hülya Gülbahar: Türkiye’de yapılan hukuk reformlarının neden uygulanmadığının, neden yasalarının kâğıt üzerinde kaldığının somut örneği. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ne zaman yasalarda kadınlar lehine bir değişiklik yapılsa sistemin ve sistemi kullanan erkeklerin ilk refleksi intikam gibi kararlar oluyor. Bu yasaları uygulatmamak için bütün sistem harekete geçiyor.
Geçen yıl ev işleri ve evde dışarıya yaptığı işler karşılığında alacağını isteyen bir kadının davası reddedilmişti. Kusursuz olup ev işleri yapan kadına, bu ev işi karşılığında maddi tazminat ödemeyi reddeden Yargıtay’ın, ayrılan kocaya, ev hizmetlerinden mahrum kaldığı için tazminat ödemesi akıllara zarar bir çifte standart ve hukuksal bir tutarsızlıktır. Yeni Medeni Kanun eşlere ev konusunda eşit yükümlülük getirmiştir ama Yargıtay halen ev işi kadının işidir mantığını sürdürüyor.
Ka-Der Kadıköy Şube Başkanı Saliha Serap Ören: Açık bir çelişki var. Ev işi sorumululuk olarak veriliyor ama karşılığında hak verilmiyor. Kadının geliri yok ama tazminat sorumluluğu var. İstediğiniz kadar kanun çıkartın uygulayanlar bunun bilincinde değilse sonuçlar bu şekilde oluyor.

‘Bu kararla içim acıdı’
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyesi CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman: Böyle bir tazminatın mantıklı ve adil olmadığını düşünüyorum. Evlilik bir kadına ev işi yaptırmak için yapılmaz. Bu amaçlarla evleniyorsa bir erkek tabii ki o evlilik birliğini de yürütebilecek bir insan değildir. Evlilik karşılıklı sevgi ve saygı temelinde yapılmalıdır. Yargıtay’ın bu kararını adil bir karar olarak değerlendiremem. Kadını son derece aşağılayan bir karar. Kadını ev işlerini yapmakla yükümlü gösteriyor. Çağdaş hukuk anlayışıyla bağdaşmayan bir karar.
Tamamen bir erkek egemen bakış açısını yansıtmaktadır. Özellikle hukuk insanlarının da eşitlikçi bakış açısı konusunda eğitilmesi lazım. Bu kararla içim acıdı.

Radikal -30.10.2009
Old 03-11-2009, 09:39   #83
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

"Mobbing"e Direnen Akademisyene Kadınlardan Destek

Muğla Üniversite'sinde görev yaparken "yönetime uyumsuz davranışları" gerekçesiyle sözleşmesi yenilenmeyen Yrd. Doç. B...'ın "mobbing" hikayesi kadınları harekete geçirdi. Avukat İriz ise, üniversite yönetimi hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.


L... B... işyerinde yaşadığı psikolojik tacize karşı mücadele ediyor. Muğla Üniversitesi Eğitim Fakültesi .... Bölümü'nde öğretim üyeliği yaparken, dekanın jüri üyelerine gönderdiği yazı sonrası sözleşmesi yenilenmemiş. Danıştay'ın lehinde kararına üniversitenin itirazı nedeniyle işine geri dönüş süreci uzamış.

Avukat Metin İriz, B...'ın işe iadesi için idare mahkemesinden Danıştay'ın kararının uyulmasına ilişkin bir karar beklediklerini söylüyor. İriz, Birleşmiş Milletler'in İşkenceyi Önleme Sözleşmesi'nin "mobbing"i "işkence" olarak tanımladığına dikkat çekiyor ve Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 94. maddesine göre mobbing durumunda "işkence" gerekçesiyle dava açılabileceğini belirtiyor.

İriz, bianet'e, şuan B...'ın yaşadıklarının raporlanması için çalıştıklarını ve ilk elde üniversite yönetimi hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.

Kadınlardan imza kampanyası
B..., 14 Ekim İzmir'de düzenlenen Uluslararası Multidisipliner Kadın Kongresi'nde sunduğu bildiride, yaşadıklarının sistematik bir mobbing süreci olduğunu dile getiriyor. Üniversiteyle ilişiğinin kesilmesinin ardından hem mobbing'in psikolojik etkilerini yaşadığını, hem de "rektörle uyumsuzluğu"na ilişkin kanı sonucu, iş başvurusunda bulunduğu sekiz üniversiteden olumsuz yanıt aldığını söylüyor.

B...'ın yaşadıklarını anlattığı ve mobbing sürecini tanımladığı bildiri, kadın örgütleri ve feministleri harekete geçirdi. B...'a destek vermek ve işe iadesini sağlamak amacıyla imza kampanyası başlatan kadınlar hazırladıkları metinde,"Üniversite yönetiminin yaptığı hukuksuzluğun Danıştay kararıyla sabit olduğu" belirtiliyor.

Mobbing nasıl işliyor?
"Mobbing"in sözcük anlamı, psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek. Mobbing, kişiye kurban rolü biçiyor ve insanın bütünlük ve benlik duygusunu zedeliyor.

B...'ın üniversitede görev yaptığı sırada rektöre oy vermemesi, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) işyeri temsilcisi olması nedeniyle hakkında "komünist" olduğuna ilişkin konuşmalar yapılması, dekan tarafından sürekli sarı zarflarla uyarılar alması, yönetimin kamuoyuna "işinde yetersiz olduğuna ilişkin" açıklamalar yapması yaşadıklarını "mobbing" olarak tanımlamasının nedenlerinden.(ÖG/EÜ)

Özge GÖZKE ozge@bianet.org
Old 08-11-2009, 14:42   #84
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Kadınlar artık eşinin soyadına mecbur değil

Ankara 5’inci Aile Mahkemesi Hâkimi Sebahattin Ali Erdem, sadece kızlık soyadını kullanmak için dava açan evli Dr. Başak Çalı’nın isteğini haklı buldu. Çalı, “Kendimin olan şeyi almak için dava açmak yine de acı verici” dedi.


İKİ yıllık hukuk mücadelesinin ardından evlendikten sonra kendi soyadını kullanma hakkını kazanan, Londra Üniversitesi’nde öğretim görevlisi Dr. Başak Çalı, “Kadın erkek eşitliği açısından bu davayı açtım” dedi.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi konularında uzman olan ve Londra Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Dr. Çalı, Hürriyet’e ilginç açıklamalarda bulundu:

Soyadım bana ait

“Öncelikle kendi kimliğimi devam ettirmek ve böyle bir hakkın kadın erkek eşitliği açısından gerekli olduğuna inandığım için bu davayı açtım. Evlilik ile kendi adım arasında seçim yapmak istemedim. Hem evlenmek istedim hem kendim olmaya devam etmek istedim. Önemli olan kadının seçme hakkıdır.”

Erkek değiştirmiyor

“Erkekler soyadlarını hiçbir zaman değiştirmiyorlar, kadınlar evleniyorlar soyadlarını değiştiriyorlar, boşanıyorlar yine soyadlarını değiştiriyorlar. Bu kolay bir şey değil. Bir arkadaşım benzer dava açtı 5 yıl önce ancak davası reddedilince AİHM’ye gitti ve kazandı. Davam reddedilseydi ben de AİHM’ye gidecektim.”

Eşim gurur duyuyor

“Ne acıdır ki kendimin olan bir şeyi almak için dava açmak zorunda kaldım. Benim gibi birçok arkadaşım ‘Bana sorsalar ben kendi soyadımı kullanırdım’ diyenler var. Mahkemeye de herkes gitmiyor kolay kolay. Mücadelemden dolayı eşim benimle gurur duyuyor.”

Ayrımcılık engellenmeli

Ankara 5’inci Aile Mahkemesi Hâkimi Edem, AİHM’nin Türkiye’ye cezalar verdiğini vurgulayarak, 4 Kasım
tarihli kararında özetle şöyle dedi: “‘Kadın evlendiğinde kocasının soyadını alır’ hükmü, evlilik içerisinde hak ve yükümlülükleri bakımından kocayı kadın karşısında üstün kılmaktadır ve Anayasa’nın 10’uncu maddesi 2’nci fıkrasın-daki kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğuna ilişkin temel düzenlemeye açıkça aykırıdır. Kadına karşı her türlü ayrımcılığın önüne geçmek adına, kadın evlendiği takdirde sadece kızlık soyadını kullanabilir.”
Nurettin KURT / ANKARA
Old 11-11-2009, 09:40   #85
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

HAKSIZ 'HAKSIZ TAHRİK' PANELİ
"Mahkeme Haksız Tahrik İndirimiyle Erkeğin Bahanesini Kabul Ediyor"
Kaos GL'den avukat Yasemin Öz, SFK'den Selin Nakıpoğlu Akın ve Mor Çatı'dan Fatma Mefkure Budak, mahkemelerin kadınlara ve LGBTT'lere yönelik cinayetleri işleyen erkeklere verdikleri "haksız tahrik" ceza indirimini tartıştı.


"Haksız tahrik indiriminin verilmesi için ortada haksız bir fiilin bulunması gerek" diyen avukat Yasemin Öz, "Yargı verdiği kararlarla erkeklerin kadınları ya da lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüelleri (LGBTT) öldürme nedenleri meşru görüyor; onlara hak veriyor" dedi.

"Haksız 'Haksız Tahrik'" panelinin konuşmacılarından Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı'ndan Fatma Mefkure Budak da "Yasalar kadından yana deniyor. Ancak devlet haksız tahrik indirimi uygulamasıyla namusu hukuk üzerinden yeniden yazıyor; namusu sahipleniyor" diye konuştu.

Sosyalist Feminist Kolektif'den avukat Selin Nakıpoğlu Akın da erkeklerin işledikleri cinayetlerin ardından aldıkları cezaları dinleyicilerle paylaştı.

"Meyve suyu ikramını reddetmek bile cinayet sebebi olabiliyor"

Müslüman Toplumlarda Cinsel ve Bedensel Haklar Koalisyonu'nun dün 11 ülkede gerçekleştirdiği eylem ve etkinliklerin Türkiye ayağında önce eylem, ardından da panel gerçekleştirildi.

Makine Mühendisleri Odası'ndaki panelin konusu kadınlara ve LBTT'lere yönelik erkek şiddeti ve mahkemelerin bu erkeklere verdikleri haksız tahrik uygulamasıydı.

Kadının İnsan Hakları Vakfı - Yeni Çözümler Derneği'nden Irazca Geray'ın kolaylaştırıcılığını yaptığı panelde Nakıpoğlu, erkeklerin işledikleri cinayetlerin ardından mahkemede verdikleri ifadelerden örnek verdi.

Nakıpoğlu, davalarda "meyve suyu ikram ettim, almadı", "cilveli saat sordu", "kot pantolon, tayt giydi", "göbeğine piercing takıyordu", "sevişmek istemedi, beni yataktan itti" gibi savunma yapan erkeklerin cinayet davalarında "ağır haksız tahrik" indirimleri aldıklarını anlattı.

"Haksız tahrik indiriminin erkekleri cesaretlendirdiğini" söyledi.

"LGBTT cinayetlerinin hepsinde haksız tahrik indirimi yapılıyor"

Öz, haksız tahrik indiriminin LGBTT bireyler açısından yarattığı sonuçlar üzerine konuştu.

"LGBTT'lere yönelik suçlar öldürme, yaralama ve cinsel saldırılardan oluşuyor. Birçok noktada kadın cinayetleriyle benzerlik gösteriyor. Ancak ortadaki tek fark LGBTT'lere yönelik nefret."


"LGBTT cinayetlerinde haksız tahrik indiriminin istisnasız uygulandığına" değinen Öz, "İki erkek cinsel ilişki kurmak için bir araya geliyor. Çıkan anlaşmazlığın ardından cinayet işleyen katil mahkemede 'bana eşcinsel ilişki teklif etti' diyor ve mahkeme onun 'haksız tahrik' altında cinayeti işlediğine karar veriyor" dedi.

"Ataerkil erkek mantığı bedeni bir fetih alanı, cinsel ilişkiyi de zapt eden/zapt edilen ilişkisi olarak görüyor. Yani erkek de 'kadınlaştırılmak' istendiğinde cinayet işlerse bu haksız tahrik indirimine gerekçe oluyor. Yargıçlardaki bu ataerkil bakış açısını kıramadığımız için gerek gey, gerek kadın cinayetlerinde bu kadar sık karşılaşıyoruz bu durumla."

Budak konuşmasına yasaların hakimlerin taktir hakkında bırakılmasını eleştirerek başladı.

"Kot pantolon giydiği için eşini/sevgilisini/kardeşini öldüren erkeklerin gerekçelerini sahipleniyor, erkeğe hak veriyor" dedi. "Devlet cinayeti işleyen erkeğin özrünü kabul ediyor. Erkeğin 'özrünü' kabul ediyor" diye ekledi.(BÇ)
Bawer ÇAKIR
bawer@bianet.org
İstanbul - BİA Haber Merkezi10 Kasım 2009, Salı
Old 11-11-2009, 09:45   #86
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

WHO RAPORU

Kadınlar, Erkeklerden Uzun Ama Sağlıksız Yaşıyor

Dünya Sağlık Örgütü'nün son raporu, kadınlar için uzun yaşamın sağlıklı yaşam anlamına gelmediğini gösterdi. Ortalama kadın ömrü erkekten uzun olsa da, toplum ve sağlık sistemleri yüzünden kadınlar hastalıklardan daha fazla zarar görüyor, sağlık hizmetine ulaşması da daha güç.

Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) yayınladığı "Kadın ve Sağlık: Bugünün Kanıtı, Yarının Takvimi" başlıklı rapora göre, kadınların ortalama ömrü erkeklere göre daha uzun fakat sağlıklı yaşam koşulları daha kötü.
Rapora göre, gelir düzeyinin düşüklüğü, eğitimsizlik, sosyal güvence yoksunluğu gibi nedenlerle kadınlar hastalıklardan erkeklere göre daha fazla zarar görüyor. Yalnızca kadınların deneyimlediği hamilelik ve doğum gibi ciddi sağlık riskleri taşıyan ve titiz tıbbi bakım gerektiren süreçlerdeki aksaklıklar da kadın sağlığını bozuyor. Toplumsal cinsiyet temelli eşitsizlikler de kadın ve kız çocuklarının sağlıklarını koruma becerilerini kısıtlıyor.
Gelir, sağlığı ve ölümü belirliyor


Kadınların sağlık sorunları, ülkelerinin gelir düzeyine göre büyük farklılık gösteriyor. Yüksek gelir düzeyindeki ülkelerde kadınlar daha uzun yaşıyor, sağlıksızlık ve prematüre doğumlar daha az, çoğu ölüm 60 yaşından geç. Anne ölüm oranlarında zengin-fakir ülke farkı çarpıcı; ölümlerin yüzde 99'u gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşiyor. İntihar, 20 ile 59 yaş arası kadınlarda başta gelen ölüm nedenlerinden biri, orta ve düşük gelir seviyesindeki ülkelerde ise ikinci temel neden.
Kadın sağlığının merkezi sorunları, cinsellik ve üreme ile ilgili. Gelişmekte olan ülkelerde 15 ile 19 yaş arası genç kadınlarda görülen ölümlerin başlıca nedeni hamilelik ve doğum sırasındaki komplikasyonlar. Doğurgan kadınlar arasında ölümlerin temel nedeni HIV/AIDS. Şiddet de kadının cinsel sağlığı ve üremesi üzerinde ciddi bir tehdit unsuru.
Kadınlara sağlık daha pahalı


Her yaştan kadınlarda ruh sağlığı sorunları ve özellikle depresyon, gelir düzeyinin düşüklüğü, iş yükü ve şiddet gibi faktörlerin etkisiyle görülüyor. Birçok kadın için yaşlanmak, görme bozukluğu demek. Her yıl 2,5 milyon kadın görme yetisini kaybediyor; birçok vakada neden tedavi edilmemeleri.
Rapora göre, toplumlar ve sağlık sistemleri, kadınlar için hayatı güçleştiriyor. Kadınlar erkeklere göre daha yoksul, daha güvencesiz yaşıyor, daha çok kayıt dışı çalışıyor; sağlık masrafları daha yüksek. Sağlık hizmetlerinin önündeki finansal engelleri kaldırmak şart. Toplumun kadınlara yaklaşımı temel haklarının ellerinden alınması, şiddet gibi olumsuzluklar da fiziksel ve ruhsal sağlığı bozuyor. Kadınların sağlık sorunlarının birçoğu çocukluk döneminden kaynaklanıyor.
Bu yüzden kız çocuklarının tacizden korunarak, güvenli bir ortamda büyümeleri, ileride çıkacak sağlık sorunlarının önünü kesmek için kritik önemde. Rapora göre, kadın sağlığında sorunları çözebilmek için ulusal ve uluslararası boyutta ortak takvim geliştirip uygulamalı.(YC)
* Raporun İngilizce tam metnine ulaşmak için tıklayın.

İstanbul - BİA Haber Merkezi
10 Kasım 2009, Salı
Old 14-11-2009, 22:00   #87
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Namus Oyunları-Honour GamesGarajistanbul

18-27 Kasım / November 2009
Festival Programı / Festival Program

18 Kasım / November

Türkiye'de Kadın Olmak / Being Women in Turkey
KAGİDER (Türkiye Kadın Girişimciler Dernegi / Woman Entrepreneurs of Turkey)
Panel
18.30

Ayşegül Sönmez ile Skype / Skype Chats with Ayşegül Sönmez
20.00

Anneler, Ninniler / Mothers, Lullabies
Sema / garajistanbulpro
Konser / Concert
20.30

19 Kasım / November

Medya ve Nefret Suçları: Töre Namus Cinayetleri / Media and Hate Crimes: Honour Killings
Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu
Sunum / Presentation
19.30

Ayşegül Sönmez ile Skype / Skype Chats with Ayşegül Sönmez
20.00

Nigar
Aytül Hasaltun / Dans buluşma
Dans / Dance
20.30

20 Kasım / November

Ayşegül Sönmez ile Skype / Skype Chats with Ayşegül Sönmez
18.30

Şantiye / Work in progress
Nil Yalter-Melis Tezkan / garajistanbulpro
Video-Performans / Video-Performance
19.30

Concerto prescritto / RESISTANCE
Wanda & Nova deViator
Konser / Concert
22.00

21 Kasım / November

Ayşegül Sönmez ile Skype / Skype Chats with Ayşegül Sönmez
20.00

Expensive Darlings
Maja Delak/Slovene Institute Emanat
Dans-Tiyatro / Dance-Theater
20.30

22 Kasım / November

BEDI (Biz Erkek Değiliz İnisiyatifi / We're Not Men Initiative)
Cinsiyet Belası, Toplumsal cinsiyet kimlikleri farkındalık atölyesi / Gender Trouble, Gender Identity Awareness Workshop
Atölye / Workshop
13.00-17.00

Ayşegül Sönmez ile Skype / Skype Chats with Ayşegül Sönmez
17.30

Yeni Dünyada Kadının Yolculuğu / Journey of a Woman in the New World
Moderatör / Modarator: Neşe Karabekir
Panel
18.00



23 Kasım / November

Metis
Tiyatro Artı
Performans / Performance
19.00

Ayşegül Sönmez ile Skype / Skype Chats with Ayşegül Sönmez
20.00

Transmedial Intercultural
TheatronToKosmo
Dans-Video / Dance-Video
20.30

24 Kasım / November

Ayşegül Sönmez ile Skype / Skype Chats with Ayşegül Sönmez
20.00

Üçü bir arada / Three performance night
1. Everything you can do with one finger
Mônica Coteriano-Bomba Suicida
Performans / Performance
2. İbretnüma / Exemplary, 2009, 27'30"
Canan Şenol
Video / Video Art
3. The Story of my Life
Mônica Coteriano-Bomba Suicida
Müzik-Tiyatro / Music-Theater
20.30


25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü /
25 November International Day for the Elimination of Violence against Women
NTV Özel Yayın Programı
18.00

Ayşegül Sönmez ile Skype / Skype Chats with Ayşegül Sönmez
20.00

44
Övül Avkıran-Mustafa Avkıran(10+)
Performans / Performance
20.30


26 Kasım

Ayşegül Sönmez ile Skype / Skype Chats with Ayşegül Sönmez
20.00

Window
Mônica Coteriano
Müzik-Tiyatro / Music-Theater
20.30

27 Kasım

Taziye / Condolence
Övül Avkıran-Mustafa Avkıran(10+)
Okuma Tiyatrosu / Stage Reading
20.30

Erkeklik İstisnai Bir Durumdur / Masculinity: An Exception to the Rule
Sergi
18-27 Kasım / November 2009
12.00-20.00
Old 17-11-2009, 17:54   #88
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan İngiltere'de dayakçı erkekler kayıt altına alınıyor

İngiltere'de dayakçı erkekler kayıt altına alınıyor


Daily Mail'in haberine göre plan, kadınların birlikte olduğu erkeğin şiddete meyilli olup olmadığını bilme hakkından hareketle Polis Komiserleri Birliği tarafından hazırlandı.

Tartışmalı planda, 25 bin şüpheli ve mahkum olmuş dayakçı erkeğin kayda geçirilmesi düşünülüyor.

Kayıt altındaki, şiddetten suçlu bulunmuş bir erkek serbest kalırsa polisin söz konusu bilgiyi kadına iletmesi planlanıyor. Veya, kadının beraber olduğu erkeğin geçmişi hakkında bilgi sorma hakkının bulunması öngörülüyor.

Planı hazırlayanlar, dayakçı erkeğin bir sonraki potansiyel kurbanının, birlikte olduğu kişinin şiddet eğilimi hakkında bilgi sahibi olması gerektiğini belirtiyorlar.

Erkeklerin kadına karşı şiddet uygulayanlar listesine, bir aile içi şiddet suçlamasından sonra hemen otomatik olarak alınmayacağı vurgulanarak, bu konudaki tereddütlere cevap veriliyor. Planı hazırlayanlar, erkeklerin haksız yere suçlanması endişelerine karşı, planda bireysel özgürlüklerle kadını koruma ihtiyacının dengeleneceğini belirttiler.

Polis Komiserleri Birliğinin bu konudaki raporunda, eşlerini intihara sürükleyen dayakçı erkeklerin de cinayetten yargılanması öneriliyor. (AA)

17/11/2009 10:38 Radikal
Old 26-11-2009, 09:56   #89
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

ERKEK ŞİDDETİYLE MÜCADELE Kadına Yönelik Şiddetle İlgili Veriler Yetersiz

ERKEK ŞİDDETİYLE MÜCADELE: BM Hedefi Şiddete Karşı 100 Bin Eylem
Son verilere göre, dünyadaki her dört kadından birinin yaşamında en az bir kez erkeklerin fiziksel veya cinsel şiddetine maruz kaldığı tahmin ediliyor. Polise dakikada bir aile içi şiddet vakasının bildiriliyor. Ortalama her hafta ortalama iki kadın şimdiki veya eski eşi veya sevgilisi tarafından öldürülüyor.

Öte yandan, kadınlara yönelen şiddetle ilgili istatistiklerin kaynakları, doğruluk ve tutarlılıklarına dair soru işaretleri sürüyor. Eldeki istatistiklerin, şiddetin boyutlarını olduğundan az gösterdiği sanılıyor.

"Aile içi şiddet" halen maruz kalanlarca hem aile ve arkadaşlardan hem de kurumlardan utanç, kendini suçlamak, bir kereye mahsus olduğuna inanmak, daha büyük bir şiddetten korkmak gibi çeşitli nedenlerle hem yakın çevreden hem de kurumlardan saklanan bir suç. Bu nitelik, istatistiklerin yetersizliğinin bir nedeni.

İstatistikler eksikliklerin yanı sıra yanıltıcı da olabiliyor. Bir örnek, dört kadından biri gibi altı erkekten birinin de aile içi şiddete maruz kaldığına dair veriler. Oysa bunlar kriminal nitelik göstermeyen tekil vakaları toplayan ve şiddetin kuvveti, tekrarlanıp tekrarlanmadığı ve tekrar miktarı, çeşitli taciz biçimlerinin içe içe geçmişliği ve şiddetin gerçekleştiği bağlamı göz önüne almadan hazırlanmış veriler.

İstatistikler büyük oranda kadınları hedef alan ve büyük oranda eşler veya eski eşler ile sevgililer tarafından işlenen "cinsel saldırı" suçunu dışarıda tutabiliyor. "Duygusal taciz" de çoğu zaman suç olarak nitelendirilmeyerek istatistik dışı kalan bir şiddet biçimi.

Türkiye'de şiddet oranı daha fazla
Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yeşim Arat ve Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Ayşe Gül Altınay'ın 18 aylık çalışma sonunda 2007'de tamamladıkları "Türkiye'de Kadına Yönelik Şiddet" araştırmasına göre, her üç kadından birinin fiziksel şiddet görüyor.

İstanbul - BİA Haber Merkezi 18 Kasım 2009, Çarşamba
Old 01-12-2009, 10:13   #90
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Erkeklere De Soyadı Seçme Hakkı

Fatih 2. Aile Mahkemesi hakimi Özdemir, kadınlara yalnızca kızlık soyadlarını kullanma izni vermeyen Türk Medeni Kanunu'nun iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Hakim, kanunun, Anayasa'nın eşitlik ilkesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğunu, erkeklerin de eşlerinin soyadlarını alabilmesi gerektiğini savundu.

Türk Medeni Kanunu'nun 187. maddesi, kadına kızlık soyadını kullansa bile eşinin soyadını almama hakkı vermiyor. Geçtiğimiz günlerde İstanbul'da bir kadın avukat, "yalnızca kızlık soyadını kullanmak istediğini" belirterek Fatih 2. Aile Mahkemesi'ne dava açtı. Davayı avukatın eşi de destekledi.

Bu dava üzerine, mahkemenin hakimi Ruhi Özdemir, Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak yasanın iptalini istedi. Özdemir, talebinin gerekçesinde, yasanın, "Anayasa'nın eşitlik ilkesini düzenleyen 10. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğu"nu savundu.

Gerekçede, "eşitliğe aykırılık" ifadesinin açılımında, erkeklerin soyadı haklarına vurgu yapılıyor. Talebe göre, mevcut düzenleme kadının soyadı hakkına yer verirken erkeğinkine vermiyor ancak aslında erkekler de isterlerse eşlerinin soyadlarını alabilmeli.

Fatih 2. Aile Mahkemesi'nin talebinde, düzenlemenin Türkiye'nin de taraf olduğu Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi'ne (CEDAW) de aykırı olduğu yazılı. Anayasa Mahkemesi başvuruyu 3 Aralık'ta gündemine alacak. (YC)

İstanbul - BİA Haber Merkezi 30 Kasım 2009, Pazartesi
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Basında Çocuk Haberleri-2009 Av.Elvan Akkaya Çocuk Hakları Çalışma Grubu 21 28-11-2009 20:56
Kadın Haberleri 2008 Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 74 25-12-2008 17:53
Kadın Haberleri 2007 Y£LİZ Kadın Hakları Çalışma Grubu 90 20-12-2007 21:26
Kadın Haberleri 2006 Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 45 26-12-2006 12:07
Kadın Haberleri 2005 Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 30 19-11-2006 16:22


THS Sunucusu bu sayfayı 0,10317492 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.