Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Makale: Tarihden Gelen Mirasımız Rüşvet

Yanıt
Old 21-08-2004, 17:44   #1
Admin

 
Varsayılan Tarihden Gelen Mirasımız Rüşvet

Sayın Kudret ULUSOY tarafından sitemize gönderilen makale:

Alıntı:

TARİHDEN GELEN MİRASIMIZ RÜŞVET

Kudret ULUSOY
Araştırmacı-Yazar

Ülkemizi ekonomik krizlere sürükleyerek toplumun ahlaki çöküntüye
uğramasına neden olan günümüzdeki yolsuzlukların en önemli yöntemlerinden
birisi olan rüşvet; ne yazık ki 500 yıllık geçmişimizden gelen kötü bir
mirasın sonucudur. Bu kötü mirasın yok edilerek gelecek nesillere
devredilmemesi için ekonomik, sosyal, siyasal ve hukuki yönden çok uzun
ve zorlu mücadeleler verilmesi kuşkusuzdur.

Geçmişte, önemsiz ve küçük gibi görülen kapitülasyonlar nasıl Osmanlının
en güçlü döneminde yani Kanuni döneminde ilk defa verilmişse, rüşvetin
olağan hale gelmesi de ne yazık ki yine aynı dönemlere rastlar. Zira;
daha önceleri savaşlar sırasında ya da başka yollarla elde edilen
ganimetler kayıt altına alınarak devletin hazinesine gelir olarak
aktarılır ve genel bütçe içerisinde yasal olarak harcanırdı. Daha sonra
bu kuraldan vazgeçilerek ganimetlerin kaydı tutulmaz olur. Elde edilen
ganimetler hediye adı altında rüşvet olarak padişahlar dahil üst düzey
yönetimler tarafından birbirine bağışlanır. Karşılığında bazı görevler ya
da yeni hassalar, zeametler ve tımarlar elde edilir. Üst düzey yönetime
verilen bu hediyelerin karşılığı bir şekilde dönüp dolaşıp yoksul
köylünün sırtına vergi olarak yüklenir.

O dönemlerde sıradan bir olay ve hatta kural haline gelen ve ayrıca o
dönemlerde ülkenin çok zengin olması nedeniyle olumsuz etkileri pek
görülemeyen rüşvetin; hangi boyutlara geldiğini anlayabilmek için tarihin
tozlu yapraklarına bakmak yeterli olacaktır. Ünlü Tarihçi Abdurrahman
Şeref Efendi, o yıllardaki rüşvet geleneğini; “Savaştan dönen ümeranın
ganimet mallarından zamanın padişahlarına da çeşitli hediyeler
sunulmasının bir devlet kaidesi haline geldiğinden bahisle, Kaptan’ı
Derya Barbaros Hayrettin Paşa’nın bir sefer dönüşü Kanuni Sultan
Süleyman’a sunduğu hediyeleri; omuzlarında değerli kumaşlarla 2000 esir,
omuzlarında birer kase akçe ile 200 esir, ellerindeki gümüş tepsiler
içinde atlas keseler ile altınlar taşıyan 100 esir, ellerindeki altın
tepsiler içinde inci ve mercan tespihler, gerdanlıklar, altın kadehler ve
sair nefis eşya bulunan 200 esir.” şeklinde sıralayarak, bu hediyeleri
tarihin şaşkınlıkla kaleme aldığı sayfalardandır” diye dile getirir.Yine,
Silahtarlıktan Mısır Valisi olan İbrahim Paşanın kubbe vezirliği görevi
ile İstanbul’a çağrıldığında padişaha sunduğu; 80.000 miskal altından
yapılmış murassa bir taht, altın ve mücevherlerle süslü silahlar, at
takımları, Sadrazam Koca Sinan Paşanın; Gülhane’de hala ayakta duran
İncili köşkü yaptırıp değerli taşlarla süsleyerek verdiği büyük bir
ziyafet hayret ve şaşkınlıkla belirtilir. Hırvat devşirme çocukları
arasından gelme Sadrazam Rüstem Paşa hakkındaki; “parasız mansıp tevcih
etmez ise insafı dahi elden bırakmazdı” şeklinde söylenen sözlerin;
rüşvetin, ne boyuta geldiğini ve Osmanlıyı bir çınar gibi için için
kemiren bir kurt haline dönüştüğünü ortaya koyması bakımından oldukça
önemlidir. Sokullu Mehmet Paşa döneminde Osmanlıdaki rüşvetin önüne
geçilmeye çalışılmışsa da tam olarak başarılamaz ve daha sonraki yıllarda
tekrar artarak 1800’lü yıllara gelinir. Nihayet rüşvet, ülkenin ekonomik
bağımsızlığını yok eden 1838 Ticaret Anlaşması ile birleşince Osmanlının
çöküşü hızla gerçekleşir. Çünkü; yolsuzluk, rüşvet ve kaosun yoğun olduğu
ortam, emperyalizmin hedefine ulaşması için gereken en verimli ortamdır.

Öte yandan, Osmanlının devlet idaresi; hiyerarşi olarak Padişahtan sonra
Vezir-i Azam (Sadrazam), Kubbe Veziri, Vezirler, Kaptan’ı Derya,
Beylerbeyi, Kazasker, İstanbul Kadısı, Yeniçeriağası, Nişancı, Defterdar,
Bölükağaları şeklinde sıralanırdı. Bu hiyerarşi sıralamaya göre de
Valiliklerde görevli Şehzadelere 32 yük akçe, Sadrazamlara 20 yük akçe,
Kubbe Vezirlerine 10-15 yük akçe, Nişancı, Defterdar, Reis gibi diğer
unvanlardaki görevlilere de 2, 3, 4, 5 yük akçe has ve zeametler
verilirdi.(*) Başlangıçta Has, Zeamet ve Tımar’ların dağıtılması sıkı
kaide ve kurallara bağlı iken bunlar zamanla rüşvetle dağıtılmaya
başlanır. Aynı şekilde makam ve unvanlar ve yeniçeri ocağına asker
alımları da rüşvetle dağıtılmaya ve yapılmaya başlanır. Verilen bu
rüşvetler yukarıda belirtildiği gibi sonunda dönüp dolaşıp yine yoksul
Anadolu köylüsünün sırtına biner. Diğer taraftan, kayıtlı hasılatı
100.000 akçeden fazla dirliğe Has, 20.000-100.000 akçe arası hasılata
sahip olan dirliğe Zeamet ve kayıtlı hasılatı 300-20.000 akçeye kadar
olan dirliğe Tımar denildiği göz önüne alındığında, zamanına göre bu
kadar büyük gelire sahip olan yönetimin rüşvete başvurmasına bir anlam
verilemez. Osmanlının güçlü zamanlarında bol ganimetler alındığı için,
aynı kapitülasyonlar gibi ülkeyi pek etkilemeyen ya da zararları fazla
hissedilmeyen rüşvet ülkeyi için için kemirir. Ganimetler yavaş yavaş
kesilmeye başlayınca rüşvet bu defa ülke içindeki kaynaklardan yani
Anadolu’nun en ücra köşelerindeki halkın sırtından beslenir. Sonuçta tüm
vücuda bir virüs gibi yayılır.

Günümüze gelindiğinde, bir devlet büyüğümüzün belki başka bir amaçla,
belki de latife olarak dediği gibi “benim memurum işini bilir” deyimiyle
özdeşleşen rüşvetin; gelir dağılımındaki adaleti ne kadar bozduğunu,
zamlar ve getirilen vergilerle halkın sırtına sürekli yeni yükler
bindirildiğini, açlık, sefalet ve yoksulluğu sürekli artırdığını hep
birlikte yaşadık ve halen yaşıyoruz. Ülkemizdeki rüşvet dahil
yolsuzlukların, neredeyse milli gelire eşit hale geldiği göz önüne
alındığında, bugün de ülkenin ne kadar büyük tehdit ve tehlike içinde
olduğu görülecektir. Rüşvet, dolayısıyla yolsuzlukla mücadelenin ulusal
bir görev olduğu bilincinden hareketle toplumun tüm kesimleri; hiç
olmazsa gelecek nesiller, tarih karşısında nefretle anılmamak için
üzerine düşen görevi yapmak zorundadır.
(*)Osmanlı Devleti Tarihi AŞE – A. Demir-M. Kafkas
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
rüşvet suçunda soyut ikrarın hükme etkisi nedir, Av.Dostum Ceza Hukuku Çalışma Grubu 4 10-10-2007 01:01
rüşvet seyitsonmez Hukuk Sohbetleri 13 05-10-2006 10:21
Yüksek Yargıda İlk Rüşvet Davası Av.Habibe YILMAZ KAYAR Hukuk Sohbetleri 2 23-02-2004 16:35
Yargı'ya Rüşvet İddiası Armağan Konyalı Hukuk Haberleri 0 15-01-2004 19:37


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03826308 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.