Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Avukat Yasal Dayanağı Olmayan Haksız Taleplerde Bulunamaz-Disiplin Suçu

Yanıt
Konu Notu: 10 oy, 3,70 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 04-03-2004, 23:33   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Avukat Yasal Dayanağı Olmayan Haksız Taleplerde Bulunamaz-Disiplin Suçu

T.C. Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu
Esas No: 2001/25 Karar No: 2001/76 Tarihi: 20.04.2001

ÖZET:
Haksızlığı tartışılmayacak kadar açık olan taleplerle şikayetçiyi zor durumda bırakan ve rahatsız eden Avukatın eylemi disiplin suçu oluşturur 1136 s. m. 34)

TAM METİN:
İtiraz Olunan Karar: Aydın Barosu Disiplin Kurulunun Uyarma cezası verilmesine ilişkin 03.08.2000 günlü 2000/5 Esas, 2000/10 Karar sayılı kararı.
İtirazın süresinde yapıldığı anlaşıldıktan sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:
Taksitli satış yapan bir firmanın vekili olan Şikayetli Avukatın, müvekkili firmadan mal satın alan ve 09.08.1999 tarihli satış sözleşmesine göre 97.500.000 TL, borcun birinci taksitini 30.09.1999 günü ödemesi kararlaştırılan Şikayetçiye 08.09.1999 tarihinde gönderdiği yazı ile borcun tamamını en geç on gün içinde ödemesini bildirdiği, aksi takdirde icra takibine girişeceğini ve yazıda dökümü bildirilen asıl alacak, işlemiş faiz, işleyecek faiz, avukatlık ücreti, tebligat ücreti, tahsil harcı, haciz masrafı ve diğer masraflar toplamı (207.200.000) TL. ödemek zorunda kalacağını ihtar ettiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmıştır.
Satıcı ve alıcı arasındaki sözleşmede açıkça belirtilen ilk taksitin ödeme gününden yirmi iki gün önce, henüz muaccel hale gelmemiş bir borç için Avukatın borcun tamamının ödenmesi hususunda borçluya ihtarname göndermesi ve üstelik bu ihtarnamede tanıdığı süreninde ilk taksit tarihinden önceki bir günde sona ermesi, Avukatlık Yasasının 34. maddesinde ve Meslek Kurallarının 3 ve 4. maddelerinde yer alan ilkelere ters düşmektedir.
Avukat, müvekkilinin talimatı ne yolda olursa olsun, görevini yerine getirirken bağımsızlığını korumak, hukuktan ve yasalardan yana olmak ve mesleğin itibarının zedelenmesine neden olabilecek davranışlardan kaçınmak zorundadır.
Bu nedenle haksızlığı tartışılmayacak kadar açık olan taleplerle şikayetçiyi zor durumda bırakan ve rahatsız eden Avukatın eylemi disiplin suçu oluşturduğundan, Baro Disiplin Kurulunca yapılan değerlendirme isabetli bulunmuş ve kararın onanması gerekmiştir.
(Eylemin niteliğine göre tayin edilen cezanın hafif olduğu saptanmış; ancak şikayetçi karara itiraz etmediğinden daha ağır bir ceza tayini mümkün olmamıştır.)
Sonuç olarak, itirazın reddiyle, Aydın Barosu Disiplin Kurulu'nun Uyarma cezası verilmesine ilişkin kararının ONANMASINA, oybirliği ile karar verildi.
Old 04-03-2004, 23:44   #2
Admin

 
Varsayılan

Hakikaten çok enteresan bir karar.
Old 06-03-2004, 00:13   #4
sbudak

 
Soru Hangisi Enteresan?

Enteresan olan nedir? Böyle bir talepte bulunmuş olmak mı yoksa böyle bir talepte bulunmaktan dolayı disiplin cezası verilmesi mi? Kanımca gayet olumlu bir karar.
Old 06-03-2004, 00:15   #5
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Admin, Sayın adalet,

''Enteresan '' sözcüklerinize olumlu mu, olumsuz mu anlam yüklediğinizi anlayamadım .

Bence çok yerinde bir karar.

Avukatlık yalana dayalı tehditkar mektuplar yazarak yapılmaz.

Özellikle pazarlama şirketlerinin yaygın olarak kullandığı bir yöntem haline gelen ''avukat imzalı, asılsız tehdit mektupları gönderilmesi'' bence de mesleğin itibarını zedelemektedir.

Eğer müşterisini yalanlarla korkutarak tahsilat yapmak isteyen tüccar kılıklı adamlar varsa mektuplarını kendileri imzalayarak göndermelidir. Avukatlar bu düzenbazlığa alet olmamalıdır.

Avukatlar vekaleten ihtarname gönderebilir. Anlaşmazlık hakkında mektup yazarak, müvekkilinin bilgisi olmak koşulu ile, karşı tarafa bir anlaşma önerisinde bulunabilir. Fakat kararda sözü edilen durum bunlara benzememektedir. Bu durum açıkça avukatlık unvanının kötüye kullanılmasının bir örneğidir kanısındayım .

Saygılarımla

Bir Dost
Old 06-03-2004, 01:24   #6
Çaba

 
Varsayılan

Birden fazla konu içeren bir karar...
Avukat müvekkilinin talimatına ne kadar bağlı kalacaktır?
Bağımsızlığının,mesleğinin itibarı konusundaki ayırıcı çizgi nerede başlayıp nerede bitecektir?
Her Avukatın hukuktan ve yasalardan yana olduğu aşikardır. Hukuktan ve yasalardan yana olmakla kastedilen ölçüt nedir?Konusu suç teşkil eden talimat denilse anlayacaktım ama bunu anlayamadım.
Avukatların bir alacağı icraya koymadan evvel borçluya ihbar etmeleri gerekiyor mu?Gerekmiyorsa acaba ilk taksiti boçlunun süresinde ödemesini temin etmek için abartılı düzenlenmiş bir ihtarname olarak düşünülebilir mi?İhtar yerine alacağın tamamı için icra takibi yapılsa borçlu itiraz süresini kaçırsaydı ve bundan sonra Avukat şikayet edilseydi aynı karar verilir miydi?
97.500.000.TL bir defada yani 30.09.1999 tarihinde ödenmesi gereken bir borç olsaydı gönderilen ihtar haksız,rahatsız edici ve borçluyu zor durumda bırakan bir eylem mi olacaktı acaba...
Eğer bir ceza davasında sanık vekili olsaydım ne zaman hukuktan yana olduğumu karıştırabilirdim.
Saygılarımla.
Old 06-03-2004, 01:40   #7
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Çaba,

Karar konusu eylem, diğerlerinden farklı olarak,
borçluları zarara girecekleri yolunda korkutarak ,
haksız biçimde tahsilat yapmaya yönelik,
pazarlama şirketleri tarafından kullanılan,
sistemli ve planlı olarak uygulanan,
yalan yanlış ifadeler ve hesaplarla oluşturulmuş
avukatın hukuk bilgisi kullaılmaksızın oluşturulan,
avukatlara asgari ücret tarifesine göre bile ücret ödenmeden yapılan hukuk dışı bir düzenbazlıktır.

Bu uygulamayı yapan şirketlere unvanını yok pahasına satarak imzasının kullanılmasına izin veren avukatların kınanması gerekir.

Her biri ayrı güzel tartışmaya kucak açan sorduğunuz sorular bu sistem dışındaki durumlarla ilgili olabilir. Bu sistem sorgusuz sualsiz mahkum edilmelidir.

Saygılarımla

Bir Dost
Old 06-03-2004, 01:50   #8
Admin

 
Varsayılan

Merhaba,

Doğrusu ben yorumuma olumlu ya da olumsuz bir anlam yüklemedim zira gerçekten de kararı "değişik ve beklenmedik" buldum.

Ancak kararın yanında mı karşısında mı olduğumu öğrenmek isterseniz doğrusu kararı hem olumlu, hem de olumsuz buluyorum.

Karar sizin de yukarıda belirttiğiniz nedenlerle olumludur, zira avukatların yaptıkları bugüne kadar hiç hesap sorulmadıkları "haksız gözüken" işlemlerden dolayı artık daha dikkatli olmalarını sağlayacak meslek için bir denetim getirmektedir.

Ancak kanaatimce karar aynı zamanda muhtelif nedenlerden düşündürücü ve olumsuzdur. Örneğin:
1- Barolar kaldırmaları imkansız bir yükün altına girmekte ve kendilerini adeta Mahkeme yerine koyup avukatların yaptıkları hukuki işlerin hukuka ve yasalara uygun olup olmadığını denetler hale gelmektedirler. Bir hukuki ihtilafın çözümü mahkemede olur, baro disiplin odasında değil. Yukarıdaki örnek için konuşacak olursak, bu ihtilafta taraflar arasında mevcut sözleşmeyi değiştiren bir başka sözleşmenin bilahe akdedilip akdedilmediği ya da borcun bir başka nedenle muaccel hale gelip gelmediği hukuki bir ihtilaftır ve kanaatimce bunun karar mercii Mahkemedir, Baro değil.

2- TBB çok ince bir çizgi üzerinde yürümektedir, kendine sınırı nerede çizeceğini ya da ne zaman haddini aşacağını bilmek oldukça güçtür. Örneğin kaybedilen her davadan sonra, davayı kazanan kaybeden kişinin avukatını "haksız yere kendisini mahkemelerde oyaladığı" gerekçesiyle şikayet ederse bu şikayetlere de disiplin cezası verilecek midir? Sadece avukat "haksız" görülürse mi verilecektir? "Çok haksız" görülmesi mi aranacaktır? Mahkemenin davayı "haksız" bulması nedeniyle reddetmesinden sonra Barolar disiplin cezası verirken Mahkemeden farklı hangi kriterleri uygulayacak, "Haksızlığın sınırını" nasıl çizecektir?

3- Avukat müvekkilinin talimatı ile hareket eden kişidir. Size vekalet veren bir kişi size ihtar çekmeniz için talimat verdiğinde bu ihtarın size göre haksız olması ya da sonuç alınamayacak olması sizin ihtarı keşide etmeyi reddetmeniz için yeterli bir gerekçe midir? Eğer böyleyse sadece 100% sonuç alınacak ihtarlar mı keşide edilmelidir? Haksız çekilen ihtarların sonuçlarına avukatlar mı, yoksa onlara talimat veren müvekkil mi katlanmalıdır?

4- Bir kişinin gereksiz ve haksız yere hukuki ihtilaflarla uğraştırılması bence de önlenmelidir ancak böyle bir durumla karşılaşıldığında avukata talimat müvekkil için mi yaptırım uygulanması gerektiği, yoksa vekil konumundaki avukatın mı cezalandırılması gerektiği kanaatimce sonuçları çok dikkatlice düşünülmesi gereken bir konudur. Kaybedilen davalardan sonra Mahkeme ücretlerini avukatlar mı ödemektedirler ki, haksız çekilen ihtarnamenin ceremesi avukatların sırtına yüklenmektedir?

Yıllar önce İstanbul Barosunu staj konferanslarında bir üstad stajyerlere bir soru sormuştu: "Anayasa, Kanunlar, Yönetmelikler vs. herşey müvekkilinizin aleyhinde olmasına rağmen ve davayı mutlak kaybedeceğinizi müvekkilinize defalarca hatırlatmanıza rağmen müvekkiliniz kaybetme pahasına sizden davasını üstlenmenizi ve o davayı açmanızı isterse açar mısınız?" Örnek olarak da TBMM kararı (kanun) ile yurtdışına asker gönderme kararı alındığında bir asker annesi size gelip işlemin iptali için dava açılmasını isterse ne yaparsınız demişti. Bilahare kendi verdiği ve stajyerlerden beklenen doğru cevap müvekkilinizin adalet duygusunun tatmini için onun çizeceği rotaya saygı göstermekti. Ancak tabii o zamanlar böyle disiplin kurulu kararları yoktu!
Old 06-03-2004, 02:02   #9
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Admin ,

Sorularınızda ve kararın olumsuz sonuçlar doğuracağından endişelenmekle eleştirmekte haklısınız.

Ancak karar bir sistem ile ilgili olarak verilmiştir. Bu sistem ile gönderilen ''avukat imzalı tehdit mektupları'' ile ''münferit ihtarnameleri'' karşılaştırmamak gerekir.

Her ne kadar kararın gerekçesinde bu ''sistem konusu'' yeterince açıklanmamış ise de, kararı ''olumlu yönü'' ile beğenmek gerekir.

Avukat ''tek bir mektup yazması'' gerekçesiyle cezalandırılmış görünse de, aslında ceza ''sistemin çarkı olması'' nedeniyle verilmiştir.

Bu nedenlerle sistem hakkında verilmiş kararın diğer ihtarnameler ve benzeri işlemler için emsal olmayacağı kanısındayım.

Endişelerinizi dağıtabildiysem ne mutlu bana. Aksi halde ben de endişeleneceğim .....

Saygılarımla

Bir Dost
Old 06-03-2004, 02:12   #10
Admin

 
Varsayılan

Alıntı:
Alıntı yapılan mesajın sahibi: bir dost
Ancak karar bir sistem ile ilgili olarak verilmiştir.

Yargıtay'ın bazı kararları var. Kararı okuyor, okuyor "Yargıtay bu kararı nasıl vermiş, kanunlarla, önceki içtihatlarla, hukuk adına bildiğiniz herşeyle çelişiyor" diyorsunuz. Aslında böyle olduğunu Yargıtay'da gayet iyi biliyor ama aslında o kararı o davaya özgü ve duygusal gerekçelerle veriyor. Yani mesela deliller aksini de söylese taraflardan birinin haksızlığına kanaat getiriyor veya bir tarafa "acıyor" vs.

Bence TBB'nin bu kararı da böyle bir karar. Ya o avukata kızmışlar, ya şikayetçiye çok acımışlar.

Ancak gerek Yargıtay'ın kararlarında, gerekse TBB'nin kararlarında önemli bir nokta daha var: Bu kararlar sadece münferit olayı çözmekle kalmıyor, içtihat oluşturuyor! Bu nedenle ben kendi adıma bu tip "duygusal" kararlara karşıyım.

Yok eğer karar duygusal değilse ve benzer her olaya ve her avukata karşı uygulanacaksa, o zaman da yukarıda belirttiğim nedenlerden endişeliyim.
Old 06-03-2004, 08:15   #11
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan TBB Disiplin Kurulu Kararları

Habibe Hanımı TBB Disiplin Kurulu kararını tartışmaya açtığı için kutluyorum;

TBB Disiplin Kurulu Avukatlık Hukukuna yön veren bir kurumdur. Avukatların disiplin ihlalleri ve meslek suçları Avrupa da Avukatlık Disiplin Mahkemeleri'nde değerlendirilmektedir. Kuruluşları ve yargılama usulleri ayrıntıları ile düzenlenmiştir.

Meslek kuralları ihlallerinin önemli boyutlara ulaştığı günümüzde TBB Disiplin Kurulu ile İl Baroları Disiplin Kurullarının ve disiplin kuruluna olayı sevk eden Barno Yönetim Kurulu kararlarının ve yapılarının tartışılması gerektiğini düşünmekteyim.

Özellikle popülirizmin ve bireysel ilişkilerin iç içe olduğu sayıları az olan bazı barolarda sistem seçim kazanmak üzerine işlemektedir. Bazı Baro Yönetimleri Disiplin Kurulu'na olayı ve meslektaşı sevk etmeyi "Mesleğe ihanet olarak" görmekte ve işin rantını aramaktadır. Bu durumda A Barosu'nda Disiplin Kuruluna sevk edilen bir olay B Barosu'nda Disiplin Kuruluna sevk edilmemektedir.

Benzer biçimde bazı İl Barolarımızın Disiplin Kurullarının kararları da aynı bakış açısı ile birbirleriyle çelişmektedir. Seçim ile gelen Disiplin Kurulu popülirizmin, kişisel ilişkilerin azgın çarkında sağlıklı karar alamamaktadırlar.

Bu arada yıllardır TBB Disiplin Kurulu Kararlarının ilk elden sağlıklı biçimde yayınlanmamasının da Disiplin Kurulu Kararlarında tam bir içtihat oluşmamasında etkili olduğunu söylemek isterim. TBB öncelikle Baro Disiplin Kurulları Başkanlarını ve üyelerini çeşitli biçimlerde bir araya getirerek Disiplin Kurulları yargılama usulü ve Avukatlık Hukukuna ilişkin bir değerlendirme yapılmasında yarar olduğunu düşünüyorum.

Habibe Hanım'ın verdiği örnekler çoğaltılabilir. Geniş bir zamanda sizlere TBB kararlarından bazı çarpıcı örnekler sunacağım.
Old 11-03-2004, 09:36   #13
tuncay koç

 
Varsayılan admin'e katılmıyorum

admin'in görüşüne katılamıyorum. Burada somut olay belli çünkü. Buna göre avukat bile bile görevini kötüye kullanıyor. Buradan yola çıkarak her kaybedilen davada avukatın sorumlu olacağı yollu geniş endişesi yanlış. Bir davayı kaybetmek, hatta haksız açılmış bile olsa kaybetmek farklıdır (ki örnekte müvekkile davanın yüzde 90 kazanamılayacağı söylenmişse buna rağmen dava açılmasını müvekkil ısrarla talep ediyorsa yazılı talimatı alınmalıdır garanti için) vadesi bile gelmemiş satış sözleşmesini hukuka aykırı şekilde ihtar çekmek ya da icraya koymak farklıdır.
Baroların uyguladığı disiplin cezaları bana göre zaten yetersizdir. Türkiye'nin somut kosullarına göre hareket etmeliyiz. Teorik olarak savunacağımız avukat hakları, devlete ya da topluma karşı olmalıdır. Müvekkilin talimatıyla bağlı da değiliz üstelik. Hukuka aykırı talepleri elbet geri çevirmeliyiz. Bağımsızlığın gereği budur. Yoksa müvekkillerin oyuncağı, giderek uşağı haline gelebiliriz.
Herkese verimli çalışmalar
Old 19-03-2004, 08:01   #14
nus

 
Varsayılan bence

yargılamayı gerektiren bir konu olması nedeniyle, TBBDK.'nın kararının yerinde olmadığını düşünüyorum.
Old 19-03-2004, 11:13   #15
ibrahimbey

 
Varsayılan

Hakimler karar veriyor, mallar haczediliyor, tapular elden gidiyor, Yargıtay kararı "yasaya, hukuka açıkça aykırı" buluyor. Hakim için görevi ihmal olmuyor.
Birden fazla hakimden, raportörlerden oluşan Yargıtay Dairesi kararını yanlış veriyor, sonra pardon yanlış karar vermişim diyor, kararını düzeltiyor, hata ettim diyor, bu arada mağduriyetler oluyor, bir tarafın eşyaları haciz ediliyor, görevi ihmal olmuyor.
Sanık yıllarca cezaevinde yatıyor, hakim dosyayı incelemiyor, sonra adamın suçsuzluğu anlaşılıyor, hakim pardon diyor, tahliye ediyor, görevi ihmal olmuyor.
İcra müdürü yanlış işlem yapıyor, haklar elden gidiyor, Tetkik Mercii işlemi iptal ediyor, icra müdürü pardon diyor, görevi ihmal olmuyor.
Doktor yanlış tedavi yapıyor, hasta ölüyor, bağlı olduğu kurum, allahtan gelmiş bir ölüm diyor, görevi ihmal olmuyor.
Avukata vekalet veriliyor, vekalette herşeye yetkili kılınıyor, müvvekkil bile bile imzalıyor, temyizden feragat yetkisi veriyor, avukat sözde kamu hizmeti yapıyor, hukuki işlemlerinde müvekkilinden bağımsız, Türkiye Cumhuriyetinin Yüce Türk Adaletinin verdiği kararı doğru buluyor, temyiz etmiyor, görevi ihmal oluyor??
Hakim kesin mehil veriyor, müvekkil telefonla aranıyor, masraf getirmiyor, avukat işlemi yapamıyor, görevi ihmal oluyor. (Halen komşu bürodaki meslektaşım aynı nedenle yargılandı, ceza aldı, baro da savunmasını istedi, ordan da ceza alacak)
Sözde sözleşme serbestisi var, avukat icra takibi yapıyor, faiz oranını bilerek ya da bilmeyerek yüksek yazıyor, borçlunun itiraz imkanı olduğu halde itiraz etmiyor, avukat için görevi ihmal oluyor??
Bankalar, sözleşme yapıyor, anlaşmazlık halinde bizim kayıtlarımız esas diyor, sistem kabul ediyor. avukata bu imkan tanınmıyor??
Toplumda her türlü iğrençlikler çirkinlikler kol geziyor, fakat avukatlara "sahtekar" imajı özellikle takılıyor??
SEVGİLİ MESLEKTAŞLARIM; AVUKATLARIN DURUMU AYNEN ŞÖYLE. BİR TOPLULUK DÜŞÜNÜN. ELLERİ BIÇAKLI, SİLAHLI PSİKOPAT İFTİRACI İNSANLARIN ARASINDA ELİ KOLU İPLERLE BİR DİREĞE BAĞLANMIŞ , VURMAYA HIRPALAMAYA HAZIR HALDE BEKLİYORUZ.
Hiç bir kurumdan beklenmediği şekilde, Avukata hata şansı gittikçe sıfır hale getirilmektedir. Ancak İş yetkiye gelince, avukata sahtekar, çakal gözüyle bakılmakta, kurumlarca güvenilmez halde görülmektedir.
Ve süreç gittikçe aleyhe işlemektedir.
Birer birer bir çok meslektaşımızın canı yanıyor.
Sıra kesinlikle bir gün herhangi birimize gelebiler. Bundan emin olun.
Old 19-03-2004, 13:50   #16
Gemici

 
Varsayılan

Bu Forumda „Bir Hukukçuda Aranan Vasıflar/Nitelikler nelerdir” konusunu tartışmaya açmak istiyordum. Fazla ilgi görmez düşüncesi ile bu fikrimden vaz geçtim.

Eğer böyle bir konu açmış olsaydım eminimki hukukçuda aranan en önemli nitelik “hukuka ve adalet düşüncesine bağlılık, hukuk dışı herhangi bir istemde bulunmamak, müvekkili istese bile hukuka bağlılığından taviz vermemek” olarak belirlenecekti. Bu en azından benim bir hukukçudan ve bir hukukçu olan bir avukattan beklentim olurdu.

Barolar Birliği Disiplin Kurulu da kararında bunu açıkça belirtmiş:

Alıntı:
Disiplin Kurulunun Kararından
"Avukat, müvekkilinin talimatı ne yolda olursa olsun, görevini yerine getirirken bağımsızlığını korumak, hukuktan ve yasalardan yana olmak ve mesleğin itibarının zedelenmesine neden olabilecek davranışlardan kaçınmak zorundadır".


Barolar Birliğinin oluşturulmasını ve kurulşunu eleştirebilirsiniz, başka ülkelerde Avukatlık Mahkemeleri ve ve işleyiş tarzları biraz değişik. Eğer baro disiplin kurullarının işleyişi hoşumuza gitmiyorsa bunu değiştitmek için çalışmak gerekir. Bu ayrı bir konu.

Önemli olan olayımızdaki avukatın davranışı. Bu avukat bilerek(bilmeden diyemiyeceğim, o zaman hukukçuluk niteliğinden şüphelenmemiz gerekir) haksız bir talepte bulunuyor. Bir hukukçunun burada kendisine yöneltmesi gereken soru şu; ben bu davranışı bir hukukçu olarak tasvip ediyormuyum. Cevap evetse kendi bileceği iş. Bence her hukukçunun “hayır tasvip etmiyorum” demesi gerekir. Cevap bu oluncada, hukukun güvenirliğinin sağlanması bakımından, böyle haksız bir talepte bulunan bir avukatın hukuk cemiyeti tarafından kınanması gerekir.

Bence Avukatlık Mesleğine olan güvenin sağlanması mesleği temsil eden avukatların hukuka bağlılığı ile sağlanabilir. Oyunu kurallarına göre oynamıyan avukatlara sarı kartın ve gerekirse kırmızı kartın gösterilmesi meslek haysiyetinin korunması bakımından önemlidir. Bu yapılmazsa işin faturası avukatlık mesleğine çıkarılır.

Saygılarımla
Old 19-03-2004, 14:14   #17
Admin

 
Varsayılan

Sayın Gemici,

Alıntı:
Bu avukat bilerek(bilmeden diyemiyeceğim, o zaman hukukçuluk niteliğinden şüphelenmemiz gerekir) haksız bir talepte bulunuyor.

Bence buradaki anahtar kelime "haksız talep".

1- Bir talebin haksız olup olmadığının değerlendirme mercii Baro Disiplin Kurulu mudur, Mahkeme midir? Siz yukarıda anlatılan olayı dinleyerek talebin haksız olduğuna kanaat getirmiş olabilirsiniz ama olayda bir yargılama yapılsaydı, sonuç çok farklı gerçekleşebilirdi: Örneğin taraflar arasındaki yazılı anlaşmadan sonra bir sözlü anlaşma ile ödeme tarihi değiştirilmiş olabilirdi (ve avukat da buna istinaden ödeme emri göndermiş olabilirdi) ve yemin teklif edildiğinde şikayetçi yeminden imtina ederek davayı kaybedebilirdi. Bu sadece bir örnek. Buradaki ana fikir bir talebin haklılığına ya da haksızlığına Mahkeme tarafından yapılacak bir yargılama ile karar verilebileceğidir, Baro Disiplin Kurulunda değil.

2- Her davanın sonunda bir taraf kazanırr (=haklı çıkar), bir taraf kaybeder (haksız çıkar). Her iki tarafın da vekille temsil edildiğini varsayarsak, bu da demektir ki aslında olayın başında taraflardan birinin vekilinin (davanın kabulü ya da reddi yolunda) talebi "haksız"dır. Ancak sanırım ki siz de her dava sonucu avukatlardan birini ipe götürmeyi önermeyeceksiniz, ki bu da "haksız taleplerin" bazılarına katlandığınızı göstermektedir. Peki bu durumda haksızlığın sınırını kim çizecek ve nasıl çizicek? Ben Baro Disiplin Kurullarının bu sınırı çizme hakkı olmadığını düşünüyorum.

Saygılarımla,
Old 19-03-2004, 15:20   #18
ibrahimbey

 
Varsayılan

Avukatlara saldıralım !!!

Avukatlar öksürürse bile cezalandırırsak, bu toplumda adalet düzelecektir.

Diğer kurumlara dokunmayalım. Onların soruşturmalarını gizli yapalım.

Haksız kararlar verilsin, kararlar bozulsun, aynı konuda farklı farklı kararlar verilsin. Bunlar normal şeyler.

Ama zinhar, avukatlara müsamaha göstermeyelim. Nasılsa onlar, davaları alırlar, kendi bürolarında karar verirler ve infaz ederler. Kararı mahkemeler falan vermezler.

Aman avukatlara müsamaha göstermeyelim.

Hukuğu böyle düzlüge çıkarırız.
Old 27-03-2004, 00:31   #19
UNLUTURK

 
Varsayılan

Buradaki tartışmanın "avukat"ları boğmak için olmadığı sadece avukatın niteliği ile takdirine yönelik olduğu açıktır. Tartışanların bir çoğunun da avukat olduğunu unutmamak gerekir.
Şahsi kanaatim sebep ne olursa olsun mesleğin hızla erezyona uğradığı gerçeği bu tür davranışları tolere edilemez kılmaktadır. Bence de bir meslek veya grup kırılmayacak bükülmeyecek gerçekler için ugraş verdikce yücelir. Buna benzer olaylar değilmidir ki "avukat" adını en fazla hırpalayanlar olmasın.
Unutmamk gerekir hepimiz bu potada eriyoruz kalitemiz grubun kalitesini belirliyor.
İyi çalışmalar.
Old 16-04-2004, 21:49   #20
Ameno

 
Mutlu hımmm

İbrahim bey'in duygusal çıkışının altına kendi başına gelmiş kötü olayları aramak gerekir mi bilemiyorum ama eğer Sokrat'ın da dediği gibi bilgi güçse ve insan da gücünü tamamen masum olan birini tehdit etmekte kullanıyorken engellenirse bu hadise engelleyici olan tarafı bir suçlu yada despot değil anca bir hakperest yapar! Zavallı (!) avukatın muacceliyeti olmayan bir borca karşılık bir vatandaşı borcun 3-4 katı bedelle tehdit etmesi ve huzurunu bozması gibi minik(!) bir suça karşılık işgüzar (!?) vatandaşın bu haksızlığı şikayet etmesi kadar abes birşey olamaz değil mi? Hele de şikayeti alan denetleyici kurumun bu minik haksızlığı büyütüp yalan söylenmesine tepki vermesi üstelik yargıtayın onaması ne kadar da gaddarca! Herhalde buradan avukat olmanın tutturabildiğine atış yapmak, denk gelirse de (dava, talep, vb) kazanmak olduğu sonucuna varmalıyız!
Old 18-04-2004, 11:14   #21
ibrahimbey

 
Varsayılan

Şimdi bu yorumlardan, "bir kaç avukatı sallandırırsak, bak bakalım hukuk nasıl düzelir, herşey pırıl pırıl olur" mantığının, yazdığım yazının özünü bile anlayamayacak kadar katılaştığını göstermektedir.

Üstelik de işi, benim başıma kötü şeyler gelmiş olabileceği, ondan böyle yorumlar yaptığımı söyleyebilecek kadar saptırmak, durumun vehametini iyice ortaya çıkmaktadır.

Yazımdan, suç işleyen, mesleğini kötüye kullanan avukatı
cezalandırmayalım gibi bir sonucun nereden çıkarıldığını ya da uydurulduğunu anlayamadım. Ama yadırgamadım , çünkü ülkemizde hukukun gittikçe batmasını sağlayan zihniyetin, yazımı böyle yorumlaması gayet doğaldı. Daha doğrusu, balık oltaya vurdu.

Ama ben yine de açıklayayım.

Yazımda, avukatlar cezalandırılmasına karşı hiç bir itirazım yok. Elbette görevini ihmal eden ya da suiistimal eden avukat cezalandırılmalı. Ama, AVUKATLARA GELİNCE BU KADAR HASSAS OLAN JİLETLERİN, HUKUKUN UYGULANMASINDA, DİĞER KURUMLARIN HATALARINDA NEDEN AYNI HASSASİYETİ GÖSTERMEDİĞİNİ, NEDEN TAHTA BIÇAK KESİLDİKLERİNİ anlayamıyorum. Ya avukatlara haksızlık yapılıyor ya da diğer kurumlara tölerans tanınıyor.

Tamam, takip talebine reeskont faiz oranını yanlış yazan avukatı sehpada sallandıralım.

Eh peki, 30 yıla mahkum olmuş kişiler hesaplama hatası ile sehven serbest kalmasına karşı ne yapalım? Ya da ne yapıyoruz? Benim içime sindiremediğim konu budur. "Elbette insan hata yapabilir" töleransının avukatlara gelince neden asla ve asla kabul edilemediğini anlayamıyorum.

Bir de, takip talebinde avukat reeskont faizini diyelim ki fazla yazdı. Buna borçlunun itiraz imkanı var mı? Var. Buna rağmen avukatı cezalandıralım mı? Elbette cezalandıralım.

Peki, mahkeme karar veriyor. kararın temyizi infazı durdurur mu? Belli konular hariç durdurmaz. Örneğin bir alacak davasında durdurmaz. Diyelim ki davayı kaybeden kişinin evi, eşyaları haciz edildi. Sonra da Yargıtay kararı bozdu. Yukarıdaki olayda avukatı suçlu gören zihniyete göre burda hakim de görevini ihmal etmiş midir? Bu sorunun cevabını Sonsuz saygı duyduğum Yüce Mahkemeleri itham etmek için asla ve asla değil, gerçekten şurdaki hukuksal platformda entellektüel bakış olarak arıyorum.

Avukatlar hata yapınca Sokrates'den özlü sözler ve şiirler okuyanlar, nedense diğer hatalara karşı kılını bile kıpırdatmıyor, kıpırdatamıyor.

Ben hukuğun içinde ve vatandaşla bire bir karşı karşıya bir kişiyim. Benim kastım, kişi ya da kurumlar değildir. Benim sorguladığım husus sistemdir. Toplumda, hukuka olan inancı sağlanması ve sağlamlaştırılması için naçizane düşüncem, mevcut sistemin ve uygulamaların yanlış olduğudur.
Old 18-04-2004, 12:24   #22
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Harika bir karar. Bu kararı alanları kutlamak gerekir. Avukat, işportacı değildir! avukat, üç kağıtcı tüccar hiç değildir. Avukat, santajcı, istismar eden, fırsat kollayıcı asla değildir. Bu mektubu sözleşmeye rağmen yazabilen kişi değil avukat katip bile olamamalıdır. Hukuktan bihaber, elifi mertek zanneden bazı kişilerin diploma alıp ortalıkta abuk subuk işlere sebebiyet vermesi rastlantı değil bir gerçektir.

Öyleki, günümüzde bu bozukluk sahte avukatlık yaptığı halde mahkemelerin bile fark edemeyeceği düzeye ulaşmıştır. O kadar sıradanlaştı ki avukatlık, yoldan geçen adam bile duruşmaya girse, bir şey fark edilmiyor, anlaşılamıyor.

Yazıklar olsun!

Bence de verilen karar hafif kalmış.
Old 18-04-2004, 18:42   #23
Ameno

 
Varsayılan Hukuk ve sorgu..

Ülkemizdeki adaletin mükemmel işleyişi konusunda yazılanlara tamamen katılıyorum. (Hatta bu açıdan tebrik edilmesi gereken birçok hakim, savcı ile karşılaştım). Bu açıdan sözlerimin "hedef avukatlardır" olarak anlaşılması bir yanlış yönelmeden çok sözlerin dengesini bozup bir tarafa kaydırma isteği gibi geliyor. Doğrudur, yanlış kararlar verilmekte; doğrudur insanların hayatı karartılmakta, fakat bunu yapan insanlar (hakimler, savcılar) bunu yaparken "sehven" yapıyorlar. Müvekkili oldukları şirkete (ve kendilerine) gelir sağlamak için sade vatandaşı ahmak yerine koymak, hatta hukuki olmayan şekilde tehdit etmek, yetmedi kanunun elverdiği en yüksek taleplerle ödeme güçlüğüne düşmüş bir abonenin karşısına dikilmek gibi hukuk etiğiyle tam olarak örtüşen tutumlar sergilemiyorlar! Mesleğinizi ihmal etmek kötüdür, doğru; ama mesleğinizi suçsuz birinin aleyhine ve kötü niyetle kullanmak bence şerefsizce ve çok daha ağır cezalar getiren bir suçdur. Ne yazık ki baroların büyük kısmında sözkonusu şikayetlere yeterli duyarlılık gösterilemiyor (seç beni seveyim seni) ve avukatlığı yücelten benzeri davranışlar da yaygın zemin buluyor.. Asıl mesele şu: Müvekkilinizin hasmı olan bir vatandaşı bu tarz bir konuda ne kadar korkutup neye inandırabileceğinizle alakalı fakültede bir seçmeli ders mi açılmalı, yoksa büyük şirketler avukatlarına bunu meslek içi eğitimde mi vermeli
Old 18-04-2004, 20:37   #24
ibrahimbey

 
Varsayılan

Hakimler ve savcılar için, "Doğrudur, yanlış kararlar verilmekte; doğrudur insanların hayatı karartılmakta, fakat bunu yapan insanlar (hakimler, savcılar) bunu yaparken "sehven" yapıyorlar." tespitini peşin peşin kabul edip, avukatlara gelince "sahtekar avukat" ithamını yapmak niye? Avukat hata yapamaz mı? Avukat insan değil mi? (habire değişen) Reeskont faiz oranını takip etmek, suçların cezalarını, infaz sürelerini takip etmekten daha mı kolay? Suçlu kişilerin dışarda gezmesinden daha mı feci bir hukuki hata?

Bu işin sonu, açtığı dava, mahkemece red edilen her avukata karşı görevi ihmalden soruşturma açılmasını gerektirir. Öyle ya, avukat yasayı bilmek zorunda. Kendi bürosunda karşı tarafı da dinleyip, delilleri toplayıp, kararını verip davayı öyle açmalı. Mahkemelerden, icra dairelerinden asla haksız taleplerde bulunmamalı. Eğer bir dava açmış ve davası red edilmişse görevini ağır bir şekilde ihmal etmiş demektir. Zavallı davalının karşısına, onu dava dilekçesiyle tehdit ederek menfaat sağlamak için çıkmış, ancak allahtan mahkeme buna izin vermemiştir.

Cezalandırılması gerekir !!!
Old 20-04-2004, 08:14   #25
Ameno

 
Varsayılan

"Ya hakimlerle savcıların ihmalde yaptığı kötüdür yada avukatların bilerek yaptıkları, seç bakalım birini" şeklinde son derece basit ve çarpık bir mantığa indirgenmeye çalışılan bu hadise bence "bizim takım" ve "rakip takım" mantığının çok daha ötesinde algılanması gereken bir bozukluktur (hele ki bir hukuk adamı buna daha duyarlı olmalıydı). Siz hukuki rakibinizin hukuk bilmemesine güvenip onu sindirmeye, hatta çıktığı mahkemede delilleri çarpıtıp, ifadeleri sündürüp mahkemeyi kandırmaya çalışıyor, bununla bir menfaat elde etme amacı güdüyorsanız bence görevi kötüye kullanma değil hırsızlık yada gasptan yargılanmayı hak ediyorsunuz demektir. (E her zaman silah olarak bıçak, tabanca kullanılmaz değil mi?). Buradaki olayda da sadece hata yapan bir masum olarak gösterilen avukat alenen mesleği kötüye kullanmıştır ve bunu sade vatandaş olarak ben yada buradaki diğer avukatlar değil resmi yargı kurumları da teyit etmektedir. Bence "bizim takımdansa yaptığı faül sayılmaz" sözünü rahatça kullanmak istiyorsanız maça gitmek burada hukuk katletmekten daha yaratıcı bir çözümdür.
Old 20-04-2004, 08:39   #26
ibrahimbey

 
Varsayılan

Şu durumda, ortak bir noktada buluştuk demektir.

Bunları özetleyip bu tartışmadan çekiliyorum.

1) Açtığı davada müvekkili haksız çıkan ya da karşı çıktığı dava müvekkili aleyhine kabul edilen, savunduğu sanık mahkum olan, yaptığı icra takibi mercii hakimliğince iptal edilen avukat görevi ihmalden yargılanmalıdır. Çünkü, avukat haksız dava açarak,. talepte bulunarak, suçlu sanığı savunarak fırsatçılık yapmıştır, gaspa teşebbüs etmiştir. (Takip talebinde reeskont faizini yüksek yazmakla bu yazdıklarımın hiç ama hiç bir farkı yoktur)

2) Avukat, müvekkili aleyhindeki delilleri de mahkemeye sunmalı adaletin tecellisine yardımcı olmalıdır. (Her ne kadar geçerli mevzuatta bu yasak olsa da, muhtemelen değerli tartışmacılar bunun bilincinde olarak bunu savunmuşlardır. O halde bir bildikleri vardır )

3) Avukat, gerekirse müvekkilinin kendisine özel olarak anlattığı şeyleri de mümkünse videoya kaydedip mahkemeye sunmalı adaletin tecellisini sağlamalıdır.

4) Avukat, mutlak olarak adaletin tecellisi için çalışmalıdır. Avukat, "antitez"i falan savunmayı boşvermelidir. Bu durumda gerekirse, mahkemede sanığın suçu işlediğini iddia edebilmeli, davadan feragat edebilmeli, hatta müvekkili aleyhine tanıklık bile yapabilmelidir. (Bunların da mevcut hukuk sisteminde yasak olduğunu da sayın tartışmacılar mutlaka biliyorlardır)

Özellikle 1. maddede yazdığım kural derhal hukuk sistemimize kazandırılmalıdır. Türk Hukuk Sistemini tıkayan en büyük sorun böylece aşılmış olur. Böylece haksız davalar açan fırsatçı avukatlar engellenmiş olur.

Böyle düzenlemeler yapılırsa, bir daha Türkiye'de Haluk Kırcı'lar serbest kalmaz, İşkence davaları 10 yıllarca sürmez, vurguncular talancılar serbestçe gezmezler.
Old 20-04-2004, 09:10   #27
Ameno

 
Varsayılan

Bu şekildeki bir görevi kötüye kullanma konusunun Haluk Kırcı'lara, işkence davalarına mesnetlenmeye çalışılması tamamen popülist ve sansasyoneldir ve tam da sistemi yargılayan ve daha iyileşmesini isteyen bir hukuk adamının davranması gereken şekildedir. Bu güzel manifestodaki maddeler gerçek olsa hakikaten de hukuk mükemmeliyete birkaç bin metre yaklaşırdı, öyle değil mi? Bu alaycı ve sarkastik ifadelerle belirtilen "avukat kendi müvekkiline karşı olan tezleri de savunmalıdır" ifadesine gelince, buna gene avukatlık kanunundan bir alıntıyla cevap veriyor ve forumu eksik hukuk bilgimle daha fazla işgal etmiyorum:


İşin reddi zorunluluğu :
Madde 38 - Avukat;
a) Kendisine yapılan teklifi yolsuz veya haksız görür yahut sonradan yolsuz veya haksız olduğu kanısına varırsa,teklifi reddetmek zorunluluğundadır.

İşkence davasıyla, vatandaşı haksız tehdit ve taleple rahatsız etme arasında irtibat kurabilen hukuk dehalarına, bir parça ışık olması dileklerimle..
Old 20-04-2004, 09:26   #28
Admin

 
Varsayılan

Alıntı:
Alıntı yapılan mesajın sahibi: Ameno
İşkence davasıyla, vatandaşı haksız tehdit ve taleple rahatsız etme arasında irtibat kurabilen hukuk dehalarına, bir parça ışık olması dileklerimle..

Tartışma üslubunuzu kabul edilebilir bulmuyorum.

Bu sohbet konusu hakkında fikir yürütebilmek için hukuk eğitimi almış olmanın gerekli olmadığını düşünüyor olabilirsiniz ve bence haklısınız da. Bu nedenle hukukçu meslektaşlardan farklı düşünceler ortaya koymanıza saygı duyuyorum. Ancak sizin de aynı saygıyı sizden farklı düşünenlere duymanız gerekiyor ve alaycı, sizin gibi düşünmeyenleri aşağılayan ya da suçlayan tarzda bir üslup kullanmanızı uygun bulmuyorum.
Old 21-04-2004, 11:32   #29
homer

 
Varsayılan

Durdum durdum, duramadım.
Vuruşan taraflar bir bir meydandan çekilme kararlarını açıkladığına göre artık serbestçe yazabilirim. Ne de olsa cevap verecek kimse kalmadı.
Kanaatimce İbrahimbeyin hassasiyeti, bazı kötü örneklerden yola çıkılarak tüm bir meslek mensuplarının zan altında bırakılmaması ve haksız eleştirilmemesi noktasındadır. Haklıdır da. Ancak keşke işkence, Haluk Kırcı gibi örnekleri vererek bazı meslek mensuplarına karşı aynı yöntemi kullanmasaydı.
En tehlikeli yalan yarısı doğru olandır. Doğru ile yalanı uygun dozda karıştırdığınızda en tehlikeli zehire ulaşmış olursunuz. O nedenle konuyu izah ederken herkesin mutabık kalacağı şeyler söyleyip bu arada yanlışları da kabul ettirmeye kalkmayalım.
Ortalama bir insanın davranış tarzı esas alınarak iyiniyet ve kötüniyet sorgulanır ve aranır. Ortalama bir avukatın bir hareketi kötü niyetle mi yoksa yanılgı ve bilgisizlikle mi yaptığını değerlendiriken de bu yolu izleriz. Aksi hale görevi ihmal eden, kötüye kullanan memur "bilememiştim, doğrusunu bu zannetmiştim" gibi savunma yaptığında beraat etmesi gerekir.
Aman dikkat edelim, sapla saman ayrı şeylerdir. her ne kadar biri dışında tüm özellikleri aynı olsa da.
Old 24-04-2004, 23:28   #30
Çaba

 
Varsayılan

Sayın ibrahimbey,
Tüm yazdıklarınıza eksiksiz olarak katılıyorum ve haklısınız diyorum.
Genel nitelik arzeden, olaya ilişkin ayırıcı unsurlar taşımayan bu kararın her türlü olayda uygulanma ihtimali yüksektir.Bir Avukata, ceza verme yetkisi olanlarca hatalı görülen her konuda ceza verilmesine yol açabilir.Endişelerinize katılıyorum ayrıca verdiğiniz örnekler gelinebilecek noktayı göstermesi açısından isabetlidir.
Saygılarımla.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Menfaat çatışması halinin yetki belgesi açısından değerlendirilmesi ve disiplin suçu. mslmklvz Meslektaşların Soruları 15 17-11-2009 16:32
Okulda ‘Cep’ Disiplin Suçu Av.Suat Ergin Hukuk Haberleri 6 01-06-2007 18:43
Görevsizlik Kararından Sonraki Gönderme Kararının Yasal Dayanağı TUNA Hukuk Soruları Arşivi 2 28-12-2006 16:52
Karşı Yana Belge Örneği Vermemek- Disiplin Suçu Av.Ömer KAVİLİ Hukuk Sohbetleri 0 31-10-2005 00:36
Sabıka Kaydı İstemenin Yasal Dayanağı Var Mı? aturkinan Hukuk Sohbetleri 0 31-10-2003 13:30


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08301210 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.