Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İşlemiş faize itirazın iptali ve bu Karar tebliğ edilmeden, İcra emrine eklenmeden Faize faiz işletilmesi şeklinde ilamlı icra takibi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 04-11-2010, 14:33   #1
keskinbalta

 
Soru İşlemiş faize itirazın iptali, İlamlı icra takibinde işlemiş faize faiz yürütülmesi

-İlamsız icra takibindeki işlemiş faize itirazımız mahkemece iptali ediliyor.
-İtirazın iptali ile ilgili bu karar tarafımıza tebliğ edilmeden ve hatta icra emrine eklenmeden ilamlı icra takibi başlatılıyor.
-İcra emrinde ise itirazımızın kaldırıldığı işlemiş faiz, asıl alacak olarak gösteriliyor ve ilamsız icra takibi tarihinden itibaren reeskont faizi işletiliyor.


?-İlamın (yada örneğinin) icra emrine eklenmemesi takibin iptalini gerektirir mi?
?-Mahkeme ilamı ile ilamsız icra takibindeki işlemiş faizin devamına hükmedilmesi durumunda aynı faizin ilam alacağına dönüşmüş olması faize faiz yürütülmesini (mürekkep faiz) meşrulaştırır mı? Yani ilamların icrası açısından yada ilama aykırılık açısından düşünüldüğünde faize faiz işletilmesinin hukuki durumu nedir? (sınav sorusu gibi oldu)

(henüz gerekçeli kararı görmüş değiliz)

teşekkürler
Old 04-11-2010, 16:58   #2
av.suleyman

 
Varsayılan

Sayın keskinBALTA, İlamsız icra takibine itiraz mahkemece iptal edilince yeniden bir ilamlı icra takibi yapılmaz. mevcut icra takibine yapılan itiraz iptal edildiği için kaldığı yerden devam eder.Daha önce ödeme varsa bu BK 84 gereği öncelikle fer'ilere mahsup edilerek hesaplanır.
Old 04-11-2010, 17:01   #3
keskinbalta

 
Varsayılan

Yanlış anlatmış olmalıyım zaten aynı esas numarası ile ilamlı icra emri gönderilmiş durumda.
Old 04-11-2010, 17:19   #4
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Faize faiz istisnalar haricinde meşru değildir. İlamsız takibe itirazın iptali ve bu takibin icra emri ile devamı da alacaklıya böyle bir hak bahşetmez.Daha önce temerrüt oluşmamışsa, takipten itibaren işleyecek faiz salt anapara(esas alacak) üzerinden hesaplanabilir.Aksi halde icra emrini icra hukuk mahkemesinde şikayet hakkınız bakidir.
Old 04-11-2010, 18:04   #5
Av. Nevzat Yağız

 
Varsayılan

İcra emrine ilamın örneğinin eklenmesi gerekmez ve hatta icra emrinin ilgili kısmına mahkeme esas ve karar numarasının yazılması unutulmuş olsa bile bu husus icra emrinin iptalini gerektirmez, zira borçlu taraf o ilama ait yargılamadan bu esas ve karar no'sunu bilmektedir. Örnek merci kararları bu konuda var.

Faize faiz yürümez kuralının bir istisnası: FAİZ ALACAĞA DAHİL EDİLMİŞ OLARAK TAKİP YAPILMIŞ İSE FAİZİN DAHİL OLDUĞU BU TÜM ALACAĞA TAKİP TARİHİNDEN İTİBAREN FAİZ YÜRÜR.
Diğer bir istisnası: FAiz miktarı belirli ise ve faizin ödeneceği tarih belirli bir tarih ise bu durumda faiz borcu ana para borcuna dönüşür.
Bahsettiğim bu iki istisna hakkında Yargıtay kararı mevcut.
Sizin olayda böyle bir istisna yoksa, mahkemenin aleyhinize vermiş olduğu kararı, zaten icra memuru doğru uygulamak zorunda olduğuna göre, icra dosyasına talep açarak, karara göre işlem yapılmasını ve icra emrinin düzeltilmesini icra müdüründen talep edebilirsiniz. Zira yanlışlığın çok açık olduğu konularda icra memurunun resen bu yanlışı düzeltmesi her zaman mümkündür..
Old 04-11-2010, 18:06   #6
Av. Nevzat Yağız

 
Varsayılan

Önceki cevabımda bahsettiğim faize faiz yürümez kuralının iki istisnasına ilişkin yargıtay kararlarını görmek isterseniz,
İstanbul Baro Dergisi, 2005/2 sayısı sahife 530 daki yargıtay kararı
2008/5 sayısı sahife 2606 daki yargıtay kararı
Old 04-11-2010, 18:23   #7
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/3907
K. 2009/28234
T. 22.10.2009
• İŞLEMİŞ FAİZ TALEBİ ( Takip Tarihinden İtibaren Faiz Talep Edilmiş Olması Durumunda İtirazın İptali İle Takibin Devamına Karar Verilmesi Faize Faiz Yürütülmesi Anlamına Geleceğinden Mümkün Olmadığı )
• FAİZE FAİZ YÜRÜTÜLEMEMESİ ( İcra Takibinde İşlemiş Faiz İçin de Takip Tarihinden İtibaren Faiz Talep Edilmiş Olması Durumunda İtirazın İptali İle Takibin Devamına Karar Verilmesi Faize Faiz Yürütülmesi Anlamına Geleceğinden Mümkün Olmadığı )
• İŞE BAŞLATMAMA TAZMİNATI ( Davacının İş Sözleşmesinin Haksız Olarak Feshedildiği Tarihte Aldığı Ücret Taraflar Arasında İhtilaflı Olmadığı - Mahkemece Davacı Lehine İcra İnkar Tazminatına Hükmedilmesi Gerektiği )
• İCRA İNKAR TAZMİNATI ( İşe Başlatmama Tazminatı - Davacının Talep Ettiği Alacak Likit Olup Davalı Tarafça da Bilindiğinden Mahkemece Davacı Lehine İcra İnkar Tazminatına Hükmedilmesi Gerektiği )
• İTİRAZIN İPTALİ ( İcra Takibinde İşlemiş Faiz İçin de Takip Tarihinden İtibaren Faiz Talep Edilmiş Olması Durumunda İtirazın İptali İle Takibin Devamına Karar Verilmesi Faize Faiz Yürütülmesi Anlamına Geleceğinden Mümkün Olmadığı )
4857/m.8, 21, 28
2004/m.68/A
5521/m.7
3095/m.3
818/m.104
ÖZET : İcra takibinde işlemiş faiz için de takip tarihinden itibaren faiz talep edilmiş olması durumunda, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi, faize faiz yürütülmesi anlamına gelir ki, Borçlar Kanunun 104/son ve 3095 sayılı yasanın 3. maddesi uyarınca faize faiz yürütülmesi mümkün olmaz. Bu halde, asıl alacak bakımından takip tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmek suretiyle, faize faiz yürütülmeyecek şekilde hüküm kurulmalıdır.

Somut olayda davacı işçi işe başlatılmaması nedeniyle iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği tarihteki ücreti üzerinden boşta geçen dört aylık ücret ile dört aylık işe başlatmama tazminatını talep etmiştir. Davacının iş sözleşmesinin haksız, olarak feshedildiği tarihte aldığı ücret taraflar arasında ihtilaflı değildir. Kaldı ki davalı tarafça bilirkişi tarafından yapılan hesaplamaya da açıkça itiraz edilmemiştir. Davacının talep ettiği alacak likit olup davalı tarafça da bilindiğinden mahkemece davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir.

DAVA : Davacı, boşta geçen süre ve işe başlatmama alacağı için yapılan icra takibine yapılan itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini işlemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Makimi C Çelik tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : 1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının temyiz itirazları yerinde değildir.

2- İşçilik alacaklarıyla ilgili olarak yapılmış olan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında yargılama ve icra inkar tazminatına karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Genel haciz yoluyla ilamsız icra takiplerinde borçlunun itirazı üzerine takip durur ve alacaklının takibin devamını sağlamaya yarayan imkanlarından biri İcra İflas Kanunu'nun 67. maddesinde öngörülen itirazın iptali davasıdır.

İtirazın iptali davası, takip alacaklısı tarafından itiraz etmiş ulan takip borçlusuna karşı açılır. İcra takibinde yer alan ve borçlu tarafından itiraza uğrayan kısım davanın konusunu oluşturur. Borcun tamamına ya da bir kısmına itiraz hallerinde olduğu gibi imzaya itiraz ile faize itiraz edilmesi durumunda da itirazın iptali davası açılabilir.

İcra iflas Kanunu'nun 68 ve 68 ( a ) maddelerinde sözü edilen belgelerden birine sahip olmayan alacaklı, itirazın giderilmesini sağlayabilmek için yalnız itirazın iptali yoluna başvurabilir.

Borçlu ödeme emrine itiraz, etmemiş ya da itiraz geçerli değilse alacaklının itirazın iptali davası açmasında hukuki yarar yoktur. Borçlu ödeme emrine itiraz etmemiş ya da itiraz geçerli değilse alacaklının itirazın iptali davası açmasında hukuki yarar yoktur.

Ödeme emrine itiraz yasal süresi içinde değilse, takip durmadığından itirazın iptali davası açılması da mümkün değildir. Bu yöndeki dava şartı mahkemece re'sen araştırılmalıdır.

İtirazın iptali davası süreye tabidir. Alacaklı itirazın kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde davayı açabilir.

icra takibi konusu alacak ( davası ) is mahkemesinin görevine girmekte ise, itirazın iptali davası da iş mahkemesinde açılır ( Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku, İstanbul Kasım 2004, s. 223. ). Buna göre davada 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 7. maddesi uyarınca sözlü yargılama usulü uygulanır.

İtirazın iptali davasında, işçilik alacaklarıyla ilgili olarak tahsil hükmü kurulması mümkün olmaz. Yargılama sonunda icra takibine itirazın kıdeme ya da tamamen iptali ile takibin devamına ya da davanın reddine dair karar verilmelidir.

İtirazın iptali davasında dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması mümkün olup, arttırılan kısım yönünden tahsil davası olarak hüküm kurulmalıdır. Davaya konu miktarın ıslah yoluyla arttırılması itirazın iptali davasının niteliğini değiştirmez ve tamamını tahsil davasına dönüştürmez.

İtirazın iptali davasında borçlunun haksızlığına karar verilmesi halinde ve alacaklının talep etmiş olması şartıyla, borç miktarının Yasada gösterilen orandan az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilir. İcra inkâr tazminatına karar verilebilmesi için alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerekir. Özellikle, işçinin kıdemi, ücreti gibi hesap unsurları, işverence bilinen ya da belirlenebilecek hususlardır. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 8. ve 28. maddelerinin işverene bu gibi konularda belge düzenleme yükümü yüklediği de gözden uzak tutulmamalıdır. Ancak, hak tartışmalı ise icra inkar tazminatına hükmedilemez.

Borçlu belirli bir alacak için yapılan icra takibinde borcun bir kısmına itiraz etmek istediğinde, ilinti ettiği kısmı açıkça göstermek zorundadır. Borçlu buna uymaz ve borcun tamamına itiraz ederse, itirazın iptali davası sonucunda borçlu olduğu miktarı bakımından icra inkar tazminatı ödemekle yükümlüdür ( Yargıtay 9.HD. 4.4.2008 gün 2007/ 14360 E, 2008/ 7511 K. ).

Alacağın likit olması şartıyla, itirazın iptali davası sonunda borçlunun itirazının kısmen kabulü halinde dahi, kabul edilen kısım bakımından icra inkar tazminatına hükmedilmelidir.

İcra inkar tazminatı, asıl alacak bakımından söze konu olur. İşlemiş faiz isteği yönünden icra inkar tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir.

İcra takibinde işlemiş faiz için de takip tarihinden itibaren faiz talep edilmiş olması durumunda, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi, faize faiz yürütülmesi anlamına gelir ki, Borçlar Kanunun 104/son ve 3095 sayılı yasanın 3. maddesi uyarınca faize faiz yürütülmesi mümkün olmaz. Bu halde, asıl alacak bakımından takip tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmek suretiyle, faize faiz yürütülmeyecek şekilde hüküm kurulmalıdır.

Somut olayda davacı işçi işe başlatılmaması nedeniyle iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği tarihteki ücreti üzerinden boşta geçen dört aylık ücret ile dört aylık işe başlatmama tazminatını talep etmiştir. Davacının iş sözleşmesinin haksız, olarak feshedildiği tarihte aldığı ücret taraflar arasında ihtilaflı değildir. Kaldı ki davalı tarafça bilirkişi tarafından yapılan hesaplamaya da açıkça itiraz edilmemiştir. Davacının talep ettiği alacak likit olup davalı tarafça da bilindiğinden mahkemece davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir. Dairemizin 15.09.2009 tarih 2008/40178 Esas 2009/22974 Karar, 2008/40181 Esas 2009/22976 Karar, sayılı emsal karanda bu yöndedir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.10.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.

yarx
Old 05-11-2010, 10:44   #8
keskinbalta

 
Varsayılan

TEŞEKKÜRLER

Alıntı:
İcra emrine ilamın örneğinin eklenmesi gerekmez ve hatta icra emrinin ilgili kısmına mahkeme esas ve karar numarasının yazılması unutulmuş olsa bile bu husus icra emrinin iptalini gerektirmez, zira borçlu taraf o ilama ait yargılamadan bu esas ve karar no'sunu bilmektedir.

İİK.nun 58/3. maddesi, İİK.nun 61/1. maddesi 2. cümlesi açısından düşünmüştüm. Ama haklısınız esas ve karar no bilinmektedir.

Alıntı:
FAiz miktarı belirli ise ve faizin ödeneceği tarih belirli bir tarih ise bu durumda faiz borcu ana para borcuna dönüşür.

Faiz muayyen (likid - belirlenebilir) değil ise olmaz anladığım kadarıyla.

Sayın Av. Bülent Sabri Akpunar verdiğiniz emsal karar faydalı oldu. Kazancıda biraz araştırınca pek çok benzer karara rastladım.

Peki bir soru daha:

İtirazın iptali ile takibinin devamına karar verilen İşlemiş Faiz için %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesi doğru mudur?
Old 05-11-2010, 12:06   #9
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan keskinbalta

Peki bir soru daha:

İtirazın iptali ile takibinin devamına karar verilen İşlemiş Faiz için %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesi doğru mudur?

Yukarıdaki kararda cevap bulunmaktadır.
Old 05-11-2010, 14:46   #10
keskinbalta

 
Varsayılan

pardon gözümün önündeki cevabı görmemişim
emsal verdiğiniz karar bizim somut olayla birebir örtüşüyor ve tüm soruları cevaplıyor
Old 05-11-2010, 15:26   #11
Av. Güneş

 
Varsayılan

Sayın Av. Nevzat Yağız;
Belirttiğiniz ilk istisnaya ilişkin Yargıtay kararının künyesini yazabilir misiniz?
Old 06-11-2010, 18:42   #12
keskinbalta

 
Varsayılan



Alıntı:
Diğer bir istisnası: FAiz miktarı belirli ise ve faizin ödeneceği tarih belirli bir tarih ise bu durumda faiz borcu ana para borcuna dönüşür.



Bütün mesele faizin hangi şartlarda asıl alacak (anapara) olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği ile ilgili


Alıntı:
**************
Alıntı:
İŞÇİ ALACAĞI - TEMERRÜT FAİZİ - KAPİTAL FAİZİ - FAİZE FAİZ UYGULANAMAYACAĞI
KAYIT NO : 74433
**************
Esas Yılı : 2004
Esas No : 12-163
Karar Yılı : 2004
Karar No : 184
Karar Tarihi : 31.03.2004
Daire No :
Daire : HG
**************
ÖZET : Uyuşmazlık, İş Mahkemesince hüküm altına alınan söz konusu işlemiş faiz alacaklarının, faiz niteliğinden çıkarak, ana para ( kapital ) alacağına dönüşmüş olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın konusunu oluşturan faiz alacağının, işverenin temerrüde düştüğü tarih ile, dava günü arasındaki döneme ait bulunduğu çekişmesizdir. Davacı işçi, dava dilekçesinde bunun miktarını bizzat hesaplayarak talep etmiş ve mahkemece de talep doğrultusunda karar verilip, bu faiz alacağı hüküm altına alınmıştır. Bu durumda, ortada, işçilik alacaklarının ödenmesindeki gecikmeden ( borçlunun hizmet sözleşmesinden doğan para borcunu ödemedeki temerrüdünden ) kaynaklanan bir temerrüt faizi bulunmaktadır. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, somut olayda, faiz borçlusu durumundaki işverenin bu borcunun varlığını kabulü ve belirli bir tarihte ödeme taahhüdü söz konusu değildir.
Dolayısıyla, hukuksal koşulları oluşmadığından, ana para ( kapital ) alacağına dönüşmüş bir faiz alacağı bulunmamaktadır. Ortada, sadece bir temerrüt faizi borcu mevcuttur; buna ayrıca faiz yürütülmesine ise, yasa olanak vermemektedir.Bu nedenle direnme kararının reddi gerekir.
**************
(818 S. K. m. 104)
DAVA : Taraflar arasındaki "şikayet" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 2. İcra Tetkik Merciince davanın kısmen kabulüne dair verilen 31.12.2002 gün ve 2001/1026- 2002/981 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 13.5.2003 gün ve 2003/7963-10834 sayılı ilamı ile, ( ...Takip dayanağa ilamda, asıl alacak kalemlerine dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmiştir. Bu faiz, niteliği itibarı ile kapitale dönüşmediğinden merci kararının 2. bendinde yer alan Borçlar Kanunu'nun 104/son maddesine aykırı olarak yapılan işlemin iptali doğru ise de; dayanak ilamın 3. bendinde müstakilen faiz alacağı için dava konusu yapılan miktara ilişkin ( 2.301.804.300 TL ) kıdem tazminatı faizi ile ( 179.097.200 TL ) ihbar tazminatı faizinin bu aşamada kapitale dönüştüğü mercice düşünülmeksizin karar tarihinden itibaren bu kalemlere faiz yürütülmesinde yasaya uymayan bir yön olmadığı da nazara alınmadan ve karar yerinde yukarıda açıklanan tefrik yapılmadan yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir.... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü?
KARAR ? Dava ( şikayet ), ilamlı icra takibinde icra emrinin iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı tarafından davacı aleyhine kıdem tazminatının geç ödenmesinden kaynaklanan faiz alacağına ilişkin ilama dayanılarak ilamlı takip yapıldığını; takip talebinde kıdem tazminatı faizi alacağına karar tarihinden itibaren ayrıca faiz uygulandığını, bunun faize faiz yürütülmesi niteliğinde olduğunu, dayanak ilamda da "faize faiz yürütülmesine yer olmadığına" şeklinde hüküm kurulduğunu, bu durumda söz konusu uygulamanın BK.nun 104/son maddesindeki, geçmiş günler faizine ayrıca faiz yürütülemeyeceği kuralına aykırı olduğunu, icra emrinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili davanın reddine savunmuştur.
Yerel mahkemece şikayetin kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Davalı tarafından Aksantaş Akdeniz Sanayi ve Tic. A.Ş. ile Sümer Holding A.Ş. aleyhine açılan, Adana 2.İş Mahkemesinde görülen dava sonucunda geç ödeme nedeniyle kıdem tazminatı faizi olarak hesap edilen 3.785.765.017 TL.nın davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, faize faiz yürütülmesine yer olmadığına karar verildiği bu hükme dayalı olarak yapılan icra takibinde davalı tarafın söz konusu faiz alacaklarına hüküm tarihi ile icra takip tarihi arasındaki süre ve ayrıca takip tarihinden itibaren faiz talebinde bulunduğu ve şikayete konu icra emrinin de bu doğrultuda düzenlendiği çekişmesizdir.
Bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, İş Mahkemesince hüküm altına alınan söz konusu işlemiş faiz alacaklarının, faiz niteliğinden çıkarak, ana para ( kapital ) alacağına dönüşmüş olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bu noktada, temerrüt faizi ve kapital faizi kavramları hakkında kısa ve genel bir açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.
Temerrüt faizi, borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine, Yasa gereği olarak kendiliğinden, temerrüdü takip eden günden itibaren başlayan ve temerrüt devam ettikçe varlığını sürdüren, hüküm altına alınabilmesi için alacaklının açık bir talebinin varlığı zorunlu olan bir karşılıktır.
Kapital faizi ise, bir paranın faiz geliri elde etmek amacıyla ödünç verilmesi veya herhangi bir şekilde bir süre borçluda kalması üzerine, faiz ödenmesinin öngörüldüğü hallerde söz konusu olur.
Hemen belirtilmelidir ki, Borçlar Kanunu'nun konuya ilişkin 104/ son maddesindeki hüküm, hiçbir tereddüde yer vermeyecek bir açıklıkla, geçmiş günler faizinin ödenmesinde temerrüde düşülmesinden dolayı, faiz borcuna ayrıca faiz yürütülemeyeceğini öngörmektedir. Bu hükmün anlamı, para borcunu ödemede temerrüde düşen borçlunun, geçmiş günler faizine mahkum olduktan sonra, geçmiş günler faizini ödemekte de temerrüde düşmesi halinde, bunlar için tekrar temerrüt faizi yürütülemeyeceğidir ( F. Necmettin Feyzioğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C:2, Fakülteler Matbaası, İstanbul 1977, sh: 251 ). 3095 sayılı Yasanın 3. maddesindeki, yasal faiz ve temerrüt faizinin hesaplanmasında mürekkep faiz yürütülemeyeceğine ilişkin kural da, Borçlar Kanunu'nun 104/son maddesi hükmüne paralel ve bir bakıma onu açıklayıcı niteliktedir. Doğal olarak, Yargıtay'ın istikrarlı uygulaması da, bu açık Yasa hükümlerine paraleldir.
Ne var ki, faiz alacağı olarak doğduğu; eş söyleyişle kaynağı ve kökeni itibariyle bir faiz alacağından ibaret bulunduğu halde, sonradan gerçekleşen bazı hukuksal olgular nedeniyle bu nitelikten çıkarak, ana para ( kapital ) haline gelen alacakların, Borçlar Kanunu'nun anılan 104/son maddesinin kapsamı dışında bulunduğu; böyle hallerde, artık ortada bir faiz alacağı değil, ana para ( kapital ) alacağı bulunduğu için, o alacağa ayrıca faiz yürütülebilmesine hukuken engel olmadığı da, yine Yargıtay'ın sapma göstermeyen bir başka uygulamasıdır.
Esasen, Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında, belirtilen bu ilkeler temelinde ortaya çıkmış herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ortaya çıkan ve Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, yukarıda da belirtildiği üzere, somut olayda, ana paraya dönüşmüş bir faiz alacağının bulunup bulunmadığındadır.
Bu noktada, bir faiz alacağının hangi hallerde ana para alacağına dönüşeceğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir:
Bir mahkeme hükmüyle belirlenmiş olsun veya olmasın, borçlunun, faiz borcunun varlığını ve miktarını kabul ederek, bu borcunu belirli bir tarihte ödeyeceği yolunda taahhütte bulunmuş olması halinde, alacaklı yönünden artık ortada bir faiz alacağının değil, borçlunun kabulü ve ödeme taahhüdü karşısında nitelik değiştirerek ana paraya dönüşen bir alacağın bulunduğu, bu nedenle de dava veya icra takibi tarihinden itibaren buna ayrıca faiz istenilebileceği, Yargıtay'ın istikrar kazanmış uygulamasında kabul edilmektedir ( Bu konudaki, halen devam eden Yargıtay uygulamasının kararlılığına bir örnek olarak? Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin, bir çok eserde de yer verilmiş olan 27.4.1989 gün ve 3466-2141 sayılı kararı ).
Bu kabulün temel gerekçesi şudur: Böyle hallerde, faiz borçlusu özgür iradesiyle tek taraflı olarak veya alacaklı ile birlikte miktar ve ödeme günü bakımından bir belirlemede bulunmuş olduğu için, Yasa'nın faize faiz yürütülmesini yasaklamasındaki gerekçe de ( borçluyu faiz miktarı ve ödeme günü yönünden belirsizlikten ve bunun oluşturacağı tehlikeden koruma amacı ) ortadan kalkmış olacaktır.
Buna göre; borçlunun, varlığına ve miktarına ilişkin açık kabulünün bulunması ve tek taraflı bir taahhüdüyle ya da alacaklısıyla birlikte bir ödeme gününün belirlenmesi halinde, faiz alacağı Borçlar Kanununun 104/son maddesindeki kural kapsamından çıkarak, bir ana para ( kapital ) alacağına dönüşeceğinden, bu alacağa, 104/1. maddeyle getirilen koşullar altında ayrıca faiz yürütülmesi mümkündür.
Buna karşılık, somut olayda olduğu gibi, bir para alacağının işlemiş faizi şeklinde doğan; ister davadan önce gerçekleşen temerrüt nedeniyle, temerrüt ve dava tarihleri arasındaki dönem için, miktarı açıkça bildirilip hüküm altına alınması istenilen ve mahkemece de o şekilde hüküm altına alınan bir faiz alacağı olsun; ister, davadan önceki dönemde işleyen tutarı hesaplanıp belirli bir miktar olarak dava konusu edilmeksizin, salt, asıl alacağın davadan önceki temerrüt tarihinden itibaren işleyen faiziyle birlikte hüküm altına alınması istemiyle açılan bir dava sonucunda isteme uygun olarak, miktarı tayin edilmeksizin, -örneğin, davadan önceki temerrüt tarihinden itibaren, asıl alacağın ödeneceği tarihe kadar işleyen miktarı- hüküm altına alınmış olsun; eğer, borçlunun yukarıda belirtilen şekilde faiz alacağına ve miktarına ilişkin açık kabulü yanında, bunun belirli bir tarihte ödeneceğine dair taahhüdü yok ise, ortada, alacaklı yönünden hala bir faiz alacağı mevcut olmaya devam edecektir. Borçlu yönünden de bu bir faiz borcudur; dolayısıyla, Borçlar Kanunu'nun 104/son maddesi kapsamında değerlendirilmesi zorunludur.
Aksinin kabulü, şu sakıncalı sonuca yol açacaktır:
Örneğin, borçlunun 1.2.2000 tarihinde temerrüde düştüğü 500.000.000 TL. tutarındaki para borcuna ilişkin olarak, alacaklı tarafından 1.2.2001 günü açılan ve temerrüt tarihi ile dava tarihi arasındaki dönemin temerrüt faizinin 150.000.000 TL. den ibaret bulunduğu davada;
-500.000.000 TL. asıl alacağın, ( miktar belirtilmeksizin ) 1.2.2000 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle birlikte tahsilinin istenilmesi ve davanın kabul ile sonuçlanması halinde, alacaklı bu ilama dayalı olarak yapacağı icra takibinde, Borçlar Kanunu'nun 104/son maddesi uyarınca, hüküm tarihinden sonraki dönem için faiz alacağına ayrıca faiz yürütülmesini isteyemeyecektir.
-Buna karşılık, aynı alacaklı, davasında, 1.2.2000 temerrüt tarihi ile 1.2.2001 dava tarihi arasındaki sürenin işlemiş faizini 150.000.000 TL. olarak hesaplayıp talep etmiş ve talebi aynen hüküm altına alınmış olursa, bu ilama dayanarak, işlemiş faiz alacağına ayrıca faiz isteminde bulunabilecektir.
Örneklerde açıktır ki, faiz alacağının kaynağı, doğum sebebi ve başlangıç tarihi aynıdır; her iki halde de, açıkça temerrüt faizi söz konusudur. Aralarındaki tek fark, davadan önce gerçekleşmiş olan temerrüt tarihi ile dava tarihi arasında geçen süreye ilişkin işlemiş faiz alacağının; birinde miktar belirtilmeksizin, diğerinde ise belirli bir miktar olarak bildirilmek suretiyle talep edilmiş ve bu taleplere uygun şekilde hüküm kurulmuş olmasıdır. Salt, faiz alacaklısının davayı açarken kullandığı tercihten kaynaklanan böylesi bir farklılıktan dolayı, hukuksal nitelikçe birbirinin bütünüyle aynısı olan faiz alacaklarının açıklanan ve birbirlerinden tamamen farklı olan sonuçlara yol açacak şekilde değerlendirmeye tabi tutulmaları, hukukça korunamaz.
Önemle belirtilmelidir ki, varılan bu sonuç, BK.nun 104/1. maddesindeki, faiz borcunun ödenmesinde temerrüde düşen borçlunun, ancak dava veya icra takibi tarihinden itibaren ödemekle yükümlü olduğu ( temerrüt tarihi ile dava veya icra takibi tarihi arasındaki dönem için faiz ödeme yükümlülüğü bulunmadığı ) kuralı ile çelişmemekte, tersine paralellik göstermektedir. Zira, 104/1. maddedeki "faiz" terimi, temerrüt faizini değil, kapital ( ana para ) faizini ifade etmektedir. Her ne kadar, anılan hükümde açıkça ana para veya kapital faizi terimleri kullanılmamış ise de, 104. maddenin bir bütün olarak ele alınması halinde varılacak sonuç budur? Zira, birinci fıkrada, tür ayırımı yapmaksızın genel olarak faiz alacağına ayrıca faiz yürütülmesine ( başlangıç tarihi itibariyle sınırlama getirilerek de olsa ) izin verilmiş; sadece faizin başlangıç tarihi dava veya icra takibi tarihine kadar ileriye götürülmüş; buna karşılık son fıkrada, tür ayırımı yapılmak suretiyle, açıkça geçmiş günler ( temerrüt ) faizinden söz edilip, buna hiçbir surette ( Mahkemeye veya icra dairesine başvurma tarihinden itibaren dahi ) ayrıca faiz yürütülemeyeceği belirtilmiştir.
Bu düzenlemelerden çıkan sonuç, birinci fıkradaki "faiz" terimiyle "kapital faizi"nin kastedilmiş olduğudur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 9.10.2002 gün ve E:2002/12-709, K: 2002/781 sayılı kararında da aynı sonuç benimsenmiştir. Öğretide baskın görüş de bu yöndedir ( Örneğin: Andreas Von Tuhr/Arnold Escher. Allgemeiner Teil Des Schweizerischen Obligationenrechts, Bd.II, 3.Auflage, Zurich 1974 s. 147; Herrmann Becker. Kommentar Zum Schweizersichen Zivilgesetzbuch, Bd.VI: Obligationenrecht, 1.Abteilung: Allgemeine Bestimmungen, Art.1-183, 2.Auflage Bern 1941, s.105; Prof.Dr.Kemal Oğuzman. Borçlar Hukuku Dersleri, C.1.4 Bası İstanbul 1987 s.317; Prof.Dr.Haluk Tandoğan. Türk Mesuliyet Hukuku Ankara 1961 sh.487; Prof.Dr.Hikmet Sami Türk Temerrüt Faizi, Birleşik Faiz Yöntemiyle Hesap Edilebilir mi? Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, 9 Nisan 1993, sh.169; Dr.Nami Barlas a.g.e. sh.175 ).
Yeri gelmişken, şu hususun belirtilmesinde de yarar vardır: Buraya kadar yapılan açıklamalar, asıl alacağın ( borçlu yönünden; para borcunun ) hangi hukuksal kaynaktan doğduğuna bakılmaksızın, tüm para borçları için geçerlidir; para borcu ister sözleşmeden, ister haksız fiilden ve isterse sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanmış olsun, faiz yönünden aynı kurallara tabi olacaktır.
Somut olay bu ilke ve kurallar çerçevesinde değerlendirildiğinde:
Uyuşmazlığın konusunu oluşturan faiz alacağının, işverenin temerrüde düştüğü tarih ile, dava günü arasındaki döneme ait bulunduğu çekişmesizdir. Davacı işçi, dava dilekçesinde bunun miktarını bizzat hesaplayarak talep etmiş ve mahkemece de talep doğrultusunda karar verilip, bu faiz alacağı hüküm altına alınmıştır. Bu durumda, ortada, işçilik alacaklarının ödenmesindeki gecikmeden ( borçlunun hizmet sözleşmesinden doğan para borcunu ödemedeki temerrüdünden ) kaynaklanan bir temerrüt faizi bulunmaktadır. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, somut olayda, faiz borçlusu durumundaki işverenin bu borcunun varlığını kabulü ve belirli bir tarihte ödeme taahhüdü söz konusu değildir.
Dolayısıyla, hukuksal koşulları oluşmadığından, ana para ( kapital ) alacağına dönüşmüş bir faiz alacağı bulunmamaktadır. Ortada, sadece bir temerrüt faizi borcu mevcuttur; buna ayrıca faiz yürütülmesine ise, yasa olanak vermemektedir.
Gerek bozma kararında gerekse yukarda açıklanan nedenlerle direnme kararının bozulması gerekir.
SONUÇ : Davacı borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 31.03.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.
**************
.: CopyRight by Sinerji A.Ş. :.
Old 08-11-2010, 10:31   #13
keskinbalta

 
Varsayılan

Alıntı:
FAİZ ALACAĞA DAHİL EDİLMİŞ OLARAK TAKİP YAPILMIŞ İSE FAİZİN DAHİL OLDUĞU BU TÜM ALACAĞA TAKİP TARİHİNDEN İTİBAREN FAİZ YÜRÜR.

Sayın Av. Nevzat Yağız
faizin anaparaya dahil edilip bu şekliyle asıl alacağa (toplam alacağa) takip tarihinden itibaren faiz yürütmenin faize faiz yürütmek anlamaına geldiğiyle ilgili bir çok yargıtay kararına rastladım

Alıntı:
T.C.

YARGITAY

15. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/1930

K. 2005/2608

T. 27.4.2005

� TEMERRÜT ( Davacı Davalı Tarafı Takip Tarihinden Önce Temerrüde Düşürmediğinden İşlemiş Faiz Tutarının Davalıdan Tahsiline İmkan Verecek Şekilde Takibe İtirazın İptali İle Takibin Devamına Karar Verilmesinin Doğru Olmadığı )

� İTİRAZIN İPTALİ ( Davacı Davalı Tarafı Takip Tarihinden Önce Temerrüde Düşürmediğinden İşlemiş Faiz Tutarının Davalıdan Tahsiline İmkan Verecek Şekilde Takibe İtirazın İptali İle Takibin Devamına Karar Verilmesinin Doğru Olmadığı )

� FAİZ YÜRÜTÜLMESİ ( Takip Tarihinden Sonraki Dönem İçin Sadece Asıl Alacağa Faiz Yürütülmesi Gerekirken Bir Ayrım Yapılmadan Asıl Alacak ve İşlemiş Faizden Oluşan Miktara Faiz Yürütülmemesi Gerektiği )

� REESKONT FAİZİ ( İstenen Reeskont Faizinin Oranı Her Zaman Sabit Bir Oran Olmayıp Dönemlere Göre Değişiklik Arzettiği - %60 Oranını Geçmemek Kaydıyla %60 ve Değişen Oranlarda Faize Hükmedilmesi Gerektiği )

� İCRA İNKAR TAZMİNATI ( Dava Konusu Alacak Likit Olmayıp Belirlenmesi Yargılamayı ve Bilirkişi İncelemesi Yaptırılmasını Gerektirdiğinden Davacı Yararına %40 İcra İnkar Tazminatına Hükmedilemeyeceği )

818/m.101,104/son

2004/m.67

ÖZET : Davacı, davalı tarafı takip tarihinden önce temerrüde düşürmediğinden, işlemiş faiz tutarının davalıdan tahsiline imkan verecek şekilde takibe itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi doğru olmadığı gibi, takip tarihinden sonraki dönem için sadece asıl alacağa faiz yürütülmesi gerekirken, bir ayrım yapılmadan asıl alacak ve işlemiş faizden oluşan miktara faiz yürütülmek suretiyle faize faiz verilmiş olması da B.K.nun 104/son maddesine aykırıdır.
İstenen reeskont faizinin oranı her zaman sabit bir oran olmayıp dönemlere göre değişiklik arzetmektedir. Bu nedenle %60 oranını geçmemek kaydıyla %60 ve değişen oranlarda faize hükmedilmesi gerekirken, değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı biçimde karar verilmesi de doğru olmamıştır. Öte yandan, dava konusu alacak likit olmayıp belirlenmesi yargılamayı ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasını gerektirdiğinden davacı yararına %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesi de bozma nedenidir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı bozmaya uyularak verilen hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara mahkemece uyulan bozma ilamı gereğince inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davacı alacaklı, davalı aleyhine Aydın 2.İcra Müdürlüğü'nün 2000/4434 sayılı dosyası ile giriştiği icra takibinde 954.500.000 lira asıl alacak ile ( 2.069.565.205 ) lira işlemiş faizden oluşan toplam 3.024.065.205 lira alacağın icra takip tarihinden itibaren %60 faizi ile tahsilini istemiş, mahkemece borçlunun takibe itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmiştir.
Temerrüt faizine hükmedilebilmesi için alacağın muaccel olması yeterli olmayıp borçlunun ayrıca ve usulen temerrüde düşürülmesi gerekir ( B.K.101.madde ) . Davacı yanca, takip tarihinden önce yöntemine uygun biçimde gönderilmiş ihtarnamenin varlığı kanıtlanmış değildir. Bu nedenle, somut olayda davacı, davalı tarafı takip tarihinden önce temerrüde düşürmediğinden, işlemiş faiz tutarı 2.069.565.205 liranın davalıdan tahsiline imkan verecek şekilde takibe itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi doğru olmadığı gibi, takip tarihinden sonraki dönem için sadece asıl alacağa faiz yürütülmesi gerekirken, bir ayrım yapılmadan asıl alacak ve işlemiş faizden oluşan miktara faiz yürütülmek suretiyle faize faiz verilmiş olması da B.K.nun 104/son maddesine aykırıdır. Diğer taraftan takip talepnamesinde %60 oranında reeskont faizi istenmiş, mahkemece "...itirazın iptaline, takibin devamına..." şeklinde hüküm kurularak alacağa %60 oranında faiz yürütülmüştür. Oysa istenen reeskont faizinin oranı her zaman sabit bir oran olmayıp dönemlere göre değişiklik arzetmektedir. Bu nedenle %60 oranını geçmemek kaydıyla %60 ve değişen oranlarda faize hükmedilmesi gerekirken, değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı biçimde karar verilmesi de doğru olmamıştır. Öte yandan, dava konusu alacak likit olmayıp belirlenmesi yargılamayı ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasını gerektirdiğinden davacı yararına %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesi de bozma nedenidir. Ne var ki, tüm bu yanlışlakların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün HUMK.nun 438/VII.maddesi uyarınca düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.
SONUÇ : Yukarıda 2.bentte açıklanan nedenlerle mahkeme kararın hüküm fıkrasının ilk paragrafının karardan çıkarılmasına ve yerine "davanın kabulü ile davalı borçlu Aydın 2.İcra Müdürlüğü'nün 2000/4434 sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 954.500.000 lira asıl alacak üzerinden devamına ve bu alacağa 21.9.2000 icra takip tarihinden itibaren %60 oranını geçmemek kaydıyla, %60 ve değişen oranlarda reeskont faizi yürütülmesine, işlemiş faize yönelik itirazın iptali isteminin reddine" cümlesinin yazılmasına, yine hüküm fıkrasının 5.bendinde yazılı "asıl alacağın %40'ı oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine" kelime dizelerinin hüküm fıkrasından çıkarılmasına, yerine "yasal koşulları oluşmadığından davacının icra inkÖr tazminatı talebinin reddine" kelime dizelerinin yazılmasına ve değiştirilmiş olan hükmün HUMK.nun 438/VII.maddesi uyarınca düzeltilmiş bu biçimi ile ONANMASINA, davalının diğer temyiz itirazlarının ise 1.bent uyarınca reddine, aşağıda yazılı bakiye 40,30 YTL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 27.04.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Alıntı:
T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 1990/513

K. 1990/7738

T. 19.6.1990

� FAİZE FAİZ İSTENMESİ ( İşlemiş Faizin Alacağa Katılarak Takip Yapılması )

� İŞLEMİŞ FAİZİN ALACAĞA KATILARAK TAKİP YAPILMASI ( Faize Faiz İstenmesi )

3095/m.3

2004/m.58

ÖZET : Talepnamede toplam alacak için takip tarihinden itibaren faiz istenmektedir. Bu istek takipten önce işlemiş ve toplam alacağa katılmış faize de faiz işletilmesi isteğini içerdiğinden, istek bu yönü ile kanuni faiz ve temerrüt faizine ilişkin 3095 sayılı Kanun`un 3. maddesine aykırıdır.
DAVA: Merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 16.1.1990 gününde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
KARAR: 1 - Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğine ve kararda yazılı gerekçelere göre borçlu DSİ. vekilinin, aşağıdaki bend dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2 - a ) Dayanak ilamda, hükmedilen alacak için "ferağ tarihinden itibaren % 30 faiz yürütülmesine" hükmedilmiştir. Dosyada, ferağ gerçekleşmiş ise hangi tarihte yapıldığını gösterir bir belge ya da bir kabul bulunmamaktadır. Borçlu vekili, 15.9.1989 tarihine kadar işlemiş faizin istenilen kadar olmadığını iddia etmektedir. Ferağ tarihi araştırılmak, ferağ yok ise ilam tarihi faize başlangıç tarihi olarak alınıp alacaklı vekilinin isteyebileceği faiz hesaplanmak ve sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken bu konudaki şikayetin hiç bir inceleme yapılmaksızın reddedilmesi ;
b ) Talepnamede toplam alacak için takip tarihinden itibaren faiz istenmektedir. Bu istek takipten önce işlemiş ve toplam alacağa katılmış faize de faiz işletilmesi isteğini içerdiğinden, istek bu yönü ile kanuni faiz ve temerrüt faizine ilişkin 3095 sayılı Kanun`un 3. maddesine aykırıdır. İcra emrinin bu istekle ilgili bölümünün iptali gerekirken şikayetin bu konuda reddedilmesi, usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazının kabulü ile merci kararının yukarıda 2 numaralı bendde gösterilen nedenlerle İİK`nun 366. ve HUMK`nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 19.6.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 20-04-2012, 11:57   #14
avukat 77

 
Varsayılan

Aradan uzun bir süre geçmiş ancak benzer bir konuda bir sorum olacaktı.Kooperatif üyesi bir kişi aidat borçlarından kaynaklı ana parayı ödeyip genel kurul kararıyla alınmış olan aylık%4 gecikme faizini ödemiyor.Ödenmeyen faiz alacağı için icra takibi yapılıyor.Takipte fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak sadece ödenmeyen faiz toplamı isteniyor.Ana para gibi işleme konuluyor ancak takipte takip tarihinden itibaren aylık %4 üzerinden faiz istenildiği yazılmıyor.Borçlu itiraz ediyor.itiraz sonucunda açılan davada bilirkişi incelemesi ile takip tutarı tespit edilip itirazın iptali ile takibin devamına karar veriliyor.Dava 2 sene sürüyor ve alacaklı ana para alacağı haline gelen gecikme faizini tahsil etmeden önce tekrar bu mahkeme ile belirlenmiş alacağı için yeniden yapacağı bir icra takibi ile aylık %4 gecikme faizi talep edebilir mi?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
ilamda faize hükmedilmemesine rağmen icra emrinde anaparaya faiz eklenmesi mümkün mü köktaş Meslektaşların Soruları 33 06-07-2011 21:03
Yasal faiz ıslah ile ticari faize dönüştürülebilir mi? Av.Dursun KARACA Meslektaşların Soruları 5 13-06-2010 12:39
ilam tebliğ edilmeden ilamlı takip yapılır mı? Aybüke Kağan Meslektaşların Soruları 3 02-09-2009 11:48
faize faiz yürütülmesine itiraz atak Meslektaşların Soruları 3 16-03-2008 18:44
Kararda Reeskont faize hükmedilmiş olmasına rağmen yasal faiz işletilmesi talebi judgeee Meslektaşların Soruları 2 26-07-2007 20:55


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08595109 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.