Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Alacağın Temliki Sözleşmesi

Yanıt
Old 30-01-2007, 15:50   #1
KaanK

 
Varsayılan Alacağın Temliki Sözleşmesi

Merhaba değerli meslektaşlar ;
Bir rapor hazırlamam gerektiğinden Yüce Mahkeme'nin Alacağın temliki ve alacağın temliki sözleşmesi ile ilgili olarak verdiği emsal ve uygulamada önemli yer tutan kararlarından yararlanmam adına bana yardımcı olursanız çok sevinirim
Şimdiden teşekkürler
Old 30-01-2007, 16:08   #2
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan Birkaç karar

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1990/13-473

K. 1991/57

T. 6.2.1991

• ALACAK DAVASI ( Alacağın Temlikle Ödenmiş Olması )

• BORÇTAN KURTULMA ( Temlikin Ödenmesi Yoluyla )

• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Borçlunun Borcundan Kurtulması )

• TEMLİK YOLUYLA BORÇTAN KURTULMA ( Borcun Ödenmesi )

818/m.165

ÖZET : Borçlu, alacağını temlik eden 3.kişiye temliknamenin tebliğinden önce ödeme yapmış olup bunun dışında daha önce bir başka kişiye yapılan temliki de ödemiş bulunmasına göre borcundan kurtulmuş olduğunun kabulü gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Yenimahalle Asliye 3. Hukuk Mahkemesi ) nce davanın kabulüne dair verilen 28.12.1988 gün ve 302-722 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 4.7.1989 gün ve 1467-4699 sayılı ilamı:
( .. Davacının dava dışı 3. kişi Nevzat Zeydan'dan Ankara 10. Noterliğinin 13.8.1987 tarih ve 48090 sayılı temliknamesiyle, davalıda tahakkuk etmiş ve edecek istihkaklarından 10.000.000 TL. sini temlik ettiği ve bu temliknamenin davalıya 24.8.1987 tarihinde tebliğ edildiği uyuşmazlık konusu değildir.
Anılan temliknamenin tebliğinden önce temlik eden Nevzat Zeydan'a davalı tarafından 13.7.1987 tarihinde 8.404.454.32 TL., 3.8.1987 tarihinde 10.426.441 TL. ödemiştir.
Ayrıca, dava dışı Nevzat Zeydan tarafından, İbrahim Dedeoğlu'na, davacıya yapılan temlikten önce 18.5.1987 tarihinde 35.000.000 TL. davalıda olan istihkakları temlik edilmiş ve aynı tarihte davalıya tebliğ edilmiştir.
Bu temlike istinaden 7.9.1987 tarihinde 13.990.844.85 TL. 27.10.1987 tarihinde 1.766.198.66 TL. 30.12.1987 tarihinde 17.296.784.84 TL. ve 24.3.1988 tarihinde 2.200.000 TL. davalı tarafından tediyede bulunulmuştur.
Böylece temlik eden Nevzat Zeydan'ın davalıda tahakkuk etmiş veya edecek bir alacağı kalmadığı için davacıya davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmamıştır. Temliknamenin davalıya tebliğinden önce 13.7.1987 ve 3.8.1987 tarihlerinde toplam 18.830.895.32 TL. ödenmişsede bu ödeme davacıya yapılan temlikten, temlikin davalıya tebliğinden önce olduğundan davacı bu ödemelerin usulsüzlüğü hakkında iddiada bulunamaz.O halde davalıda, temlik eden Nevzat Zeydan'ın bir istihkak alacağı kalmadığı cihetle, alacağı temellük eden davacının davalıdan bir ödeme isteminde bulunamıyacağı düşünülerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yasaya uygun düşmeyen gerekçelerle, yazılı şekilde ödetmeye karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 6.2.1991 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
yarx




T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/7795

K. 2003/5255

T. 21.5.2003

• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Alacaklının 3. Şahıs İle Yapacağı Yazılı Temlikname İle Alacağını Borçlunun Rızasını Aramaksızın Temlik Edebileceği )

• BORÇLUNUN RIZASI ( Aramaksızın Alacaklının 3. Şahıs İle Yapacağı Yazılı Temlikname İle Alacağını Temlik Edebileceği )

• TEMLİKNAME ( Alacaklının 3. Şahıs İle Yapacağı Yazılı Temlikname İle Alacağını Borçlunun Rızasını Aramaksızın Temlik Edebileceği )

• KREDİ SÖZLEŞMESİNİN MÜTESELSİL KEFİLİ ( Bankanın Yapacağı Yazılı Temlikname İle Alacağını Borçlunun Rızasını Aramaksızın Temlik Edebileceği )

818/m.109,162

ÖZET : Borcun bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının menfaati bulunmadıkça borcun şahsen ifası zorunluluğu yoktur. Borç üçüncü bir şahıs tarafından borçlunun bilgisi dışında tediye edilebilir. Üçüncü şahıs, tediyesi ile alacaklıyı tatmin ettiği miktar nispetinde alacaklının haklarına halef olur. Bu hakların üçüncü şahsa intikali kanundan doğar, alacaklı üçüncü şahıs ile yapacağı yazılı sözleşme ( temlikname ) ile alacağını borçlunun rızasını aramaksızın temlik edebilir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, dava dışı V... Bankasının davalının kefaleti ile yine dava dışı Ş... Ltd. Şti.ne kullandırdığı krediden kaynaklanan alacağının tamamının müvekkilince ödenerek, alacağın temlik alındığını, temlik alınan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalının itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı savunmasında, davacıyı tanımadıklarını ve banka tarafından yapılan temliknamenin geçersiz olduğunu beyan ederek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalı kefilin, bankanın alacağının davacıya geçtiğinden haberi ve muvafakati bulunmadığından temlikin hukuken geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Borcun, bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının menfaati bulunmadıkça borçlu borcunu şahsen ifaya mecbur değildir. Borç üçüncü bir şahıs tarafından borçlunun bilgisi dışında tediye edilebilir. Üçüncü şahıs tediyesi ile alacaklıyı tatmin ettiği miktar nispetinde alacaklının haklarına halef olur. Bu hakların üçüncü şahsa intikali BK.nun 109. maddesinde öngörülen koşulların varlığı halinde kanundan doğar. Aynı Yasanın 162. maddesi uyarınca alacaklı, üçüncü bir şahıs ile yapacağı yazılı bir sözleşme ile 162. maddede belirtilen ayrıntılı durumlar dışında alacağını borçlunun rızasını aramaksızın adı geçen üçüncü şahsa temlik edebilir.
Somut olayda davacı, dava dışı V... Bankasının kredi sözleşmesinden doğan alacağının tamamını ödeyerek 12.11.1998 tarihinde noterde düzenlenen temlikname ile banka alacağını BK.nun 162 vd. maddelerine göre temlik almıştır.
Bu durumda mahkemece, davalının kredi sözleşmesinin müteselsil kefili olduğu gözetilerek, davacının davalıdan talepte bulunabileceği alacak miktarının, banka kayıt ve defterleri üzerinde bilirkişi aracılığı ile inceleme yaptırılmak suretiyle saptanması, bu yönde alınacak ayrıntılı rapor ve varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ), vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir edilen 250.000.000.-TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 21.05.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 1996/2919

K. 1996/5376

T. 29.5.1996

• İBRA ( Temlik edilmiş alacak )

• BORCUN ÖDENDİĞİ İDDİASI ( Alacağı Temlik Alana Karşı da İleri Sürülebileceği )

• TEMLİK ( Borcun Ödendiği Savunmasının Temellük Edene Karşı da İleri Sürülebileceği )

• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Borçlunun Def'i Hakkını Temellük Edene Karşı İleri Sürmesi )

• BORÇLUNUN DEF'İ HAKKI ( Alacağın Temlikinde Temellük Edene Karşı İleri Sürülmesi )

• DEF`İ HAKKI ( Alacağın Temlikinde Temellük Edene Karşı İleri Sürülmesi )

• BORÇTAN İBRA ( Alacağın Temlikinde Temellük Edene Karşı İleri Sürülmesi )

818/m.167,113

ÖZET: Borçlu, temlike vakıf olduğu zaman, temlik edene karşı haiz olduğu def'ileri temellük edene karşı da dermeyan edebilir.
Takip konusu borcun takip alacaklısına tamamen ödendiği ve ibra edildiği icra dosyasında mevcut 20.2.1992 tarihli ibraname ile sabit olduğundan, borcun ödeme ve ibra ile sukut ettiğine dair savunmanın, kötü niyet koşulu aranmaksızın, alacağı 23.3.1992 tarihinde temellük eden davacıya karşı da ileri sürülebileceğimn kabulü gerekir.
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ KARARI:
Davacı vekili, davalı Mustafa Çelik'e olan borçlarını ödeyerek ibraname aldıklarını, ancak davalının icra takibine devam ederek takip alacağını diğer davalıya temlik ettiğini iddia ederek borçlu olmadıklarının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalılar savunmalarında davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, davalı Mustafa Çelik'in davacıyı ibra ettiği ancak bu ibranın diğer davalıyı bağlamayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Takip konusu borcun davacı tarafından takip alacaklısı davalı Mustafa Çelik'e tamamen ödendiği ve ibra edildiği icra dosyasında mevcut 20.2.1992 tarihli ibraname ile sabit ve çekişmesizdir. B.K.nun 167. maddesi hükmüne göre, borçlu temlike vakıf olduğu zaman temlik edene karşı haiz olduğu def'ileri temellük edene karşı da dermeyan edebilir. Bu durumda davalı Ramazan Yıldızın alacağı 23.3.1992 tarihinde temellük etmesi nedeniyle, davacının borcun ödenerek ibra edildiği yolundakı savunmasını kötüniyet koşulu aranmaksızın alacağı temellük eden davalı Ramazan Yıldız'a karşı da ileri sürebileceği kabul edilerek, adı geçen hakkında açılan davanın da kabulü gerekirken, yazılı şekllde reddinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına ( BOZULMASINA ) oybirliğiyle karar verildı.
yarx
Old 30-01-2007, 16:08   #3
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 1986/3842
K. 1986/4212
T. 4.7.1986
• ALACAĞIN TEMLİKİNDE TEMERRÜDDEN SORUMLULUK ( Temlik Eden Borçlunun Diğer Kişilere de Temlik Yapması )
• TEMERRÜDDEN SORUMLULUK ( Temlik Eden Borçlunun Diğer Kişilere de Temlik Yapması )
• TEMERRÜD FAİZİNDEN SORUMLULUK ( Alacağın Temlikinde Temlik Eden Borçlunun Diğer Kişilere de Temlik Yapması )
• TEMLİK BORÇLUSUNUN TEMERRÜDÜNDEN TEMLİK EDENİN SORUMLU OLMASI ( Diğer Kişilere de Temlik Yapması )
818/m.103,162
ÖZET : Alacağın temlikinde temliknamede belirtilen vadelerde borcun temlik borçlusunca ödenmemesi halinde oluşan temerrüt faizinden kimin sorumlu olacağı hususudur. Her ne kadar alacağın temlikinde temlik borçlusunun temerrüdünden esas itibariyle kendisi borçlu ise de, olayda açıklandığı gibi, temlik borçlusu temerrüde düşmemiş, aksine temlik eden borçlunun diğer kimselere de temlik yapması ve bu nedenle dava konusu temliknamenin sıraya konuluşu nedeniyle diğer bir deyişle asıl borçlunun davranışından dolayı temlik konusu alacak davacıya geç ödenmiş bulunmaktadır. Maddi olay açısından bu değerlendirmede davalının kendi eyleminden kaynaklanan geç ödemeden, vaki yazışma ve ihtarlarda dikkate alındığında, kendisinin sorumlu olduğunun kabulü iktiza eder.

DAVA : A.B. ile ... İnşaat ve Taahhüt İmalat San. A.Ş. arasında çıkan davadan dolayı, Ankara Birinci Asliye Ticaret Mahkemesi`nce verilen 13.11.1985 gün ve 372-591 sayılı hükmü onayan dairenin 3.2.1986 gün ve 275-382 sayılı ilamı aleyhinde davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki, kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalının müvekkiline olan borcunu istihkaklarını Ocak 1984 ayında ödenmesi koşuluyla temlik etmek suretiyle ödemeyi yükümlendiği halde, bu borcun Eylül 1984 yılında ödendiğini ileri sürerek vaki bu temerrüd nedeniyle 6.568.380 lira temerrüt faizinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili davanın reddi istemiştir.

Mahkemece, davanın redine dair tesis edilen karar Dairemizce onanması üzerine, davacı vekili bu defa karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

Taraflar arasında düzenlenmiş bulunan 26.10.1983 tarihli temliknameye göre, davalı, davacıya karşı olan borcundan 15.197.700 liralık bölümünü, kendisinin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü`nde ( 1983 Eylül - 1984 Ocak arasında ) tahakkuk etmiş ve edecek istihkak alacaklarının davacıya alacağın temliki yoluyla ödenmesi kabul edilmiş bulunmaktadır. Dosya kapsamından davalının başka kimselere de yaptığı temlikler nedeniyle bu temliknamenin dava dışı idarece ( temlik borçlusunca ) sıraya konulduğu bu nedenle de ödemelerin temliknamede belirtilen vadelerden çok sonra ödendiği anlaşılmaktadır. Nitekim davacının bu durum üzerine yazdığı 7.1.1984 tarihli yazı ile temliknameden o tarihe kadar hiçbir tahsilat yapılmadığı açıklanmış ve 31.12.1983 tarihine kadar hesap edilen vade farkları davalıdan talep edilmiş bulunmaktadır. Öte yandan, temliknameye müsteniden tahsilat yapılmadan önce de keyfiyet ve talep edilen temerrüt faizi temlik eden davalıya ( borçluya ) bildirilmiş bulunmaktadır. Burada çözümlenmesi gereken husus, alacağın temlikinde temliknamede belirtilen vadelerde borcun temlik borçlusunca ödenmemesi halinde oluşan temerrüt faizinden kimin sorumlu olacağı hususudur. Her ne kadar alacağın temlikinde temlik borçlusunun temerrüdünden esas itibariyle kendisi borçlu ise de, olayda açıklandığı gibi, temlik borçlusu temerrüde düşmemiş, aksine temlik eden borçlunun diğer kimselere de temlik yapması ve bu nedenle dava konusu temliknamenin sıraya konuluşu nedeniyle diğer bir deyişle asıl borçlunun davranışından dolayı temlik konusu alacak davacıya geç ödenmiş bulunmaktadır. Maddi olay açısından bu değerlendirmede davalının kendi eyleminden kaynaklanan geç ödemeden, vaki yazışma ve ihtarlarda dikkate alındığında, kendisinin sorumlu olduğunun kabulü iktiza eder.

Öte yandan, dava konusu temliknamenin bir ivaz karşılığı olduğu kuşkusuz olduğu gibi, temlik belgesinde davacıya ödenecek miktar belirtilmişse de, bu ödemeyle yanlar arasındaki borç ilişkisinin ne miktarda sona ereceğine ilişkin hiçbir beyan bulunmamaktadır. Bilindiği üzere bir borcun ifası, ya ( ifa yerini tutan edim ) veya ( ifa amacıyla yapılmış edimle ) de yerine getirilebilir. İvazlı temlikde de temlik yoluyla borcun ifasında aynı kurallar cari olmaktadır. İfa yerine temlik ile borçlu ödeme halinde borcundan tamamen kurtulmakta buna karşın ifa uğruna temlikte ise, risk asıl borçlu üzerinde kalmakta, tahsil edilen miktar borca mahsup edilmekte bakiyesi ise yine asıl borçludan talep edilebilmektedir. Ve şayet bir temlikname metninden, o temlikin ifa yerine temlik mi, yoksa ifa uğruna temlik mi olduğu kesinlikle saptanamıyorsa, o temlikin ( edimin ) bir ifa uğruna temlik olduğu kabul edilmesi gerekir ( Bkz., Prof. K. Tunçomağ, Türk Borçlar Hukuku, Cilt: 1, Genel Hükümler, İst. 1976 Sh. 718-719, v. Tuhr, Borçlar Hukuku, Cilt: 1, Genel Hükümler, İst. 1976 Sh. 718-719, 1983, sh. 473-474; Prof. F. Feyzioğlu, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, Cilt: 2, İst. 1977, Sh. 648-649; Prof. S.S. Tekinay, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt: 1, İst. 1985, Sh. 348 ). O halde böyle bir temlikte, aksine sarahat olmadığına göre, davalının eyleminden kaynaklanan temerrüt faizinden davalının sorumlu tutulması gerekmektedir.

Bütün bu hususlar nazara alınmadan ve asıl borçluya ( temlik yapana ) vaki bildirim ve ihtarlar da dikkate alınmaksızın BK.nun 113/2. maddesine göre davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.

Bu durumda mahkemece yapılacak iş; davalı talep edilen faiz miktarını da kabul etmediğine göre, davacının talep edebileceği temerrüt faizi temlikname şartları da dikkate alınarak bir bilirkişiye hesaplattırılarak, hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar vermekten ibarettir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüyle kararın onanmasına ilişkin Dairemizin 3.2.1986 gün ve 1986/275-382 sayılı ilamın kaldırılarak, hükmün BOZULMASINA, 4.7.1986 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

yarx
Old 30-01-2007, 16:32   #4
Demir Demir

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/950
K. 2005/4209
T. 1.3.2005
• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Temlik ile Alacak Hakkının Bunu devralan Üçüncü Kişiye Geçmesi-Devralanın Daha Önce Temlik Edece Ait Olan Alacak Hakkını Kesin Olarak İktisap Etmesi )
• TEMLİK EDİLEN ALACAĞIN TAKİP KONUSU YAPILMASI ( Takipten Önce Alacağını Temlik Eden Kişinin Yaptığı Haksızlığın Kamu Düzeni ile İlgili Olması Nedeniyle Buna İlişkin Şikayetin Süreye Tabi Olmaması )
• ŞİKAYET ( Takipten Önce Alacağını Temlik Eden Kimsenin Bu Alacağını Takip Konusu Yapmasındaki Haksızlığın Kamu Düzeni ile İlgisi Olması Nedeniyle Bununla İlgili Şikayetin Süreye Tabi Olmaması )
• SÜREYE TABİ OLMAYAN ŞİKAYET ( Takipten Önce Alacağını Temlik Eden Kimsenin Bu Alacağını Takip Konusu Yapmasındaki Haksızlığın Kamu Düzeni ile İlgisi Olması Nedeniyle Bununla İlgili Şikayetin Süreye Tabi Olmaması )
• TAKİPTEN ÖNCE ALACAĞIN TEMLİKİ ( Temlik Edilen Alacağın Temlik Eden Tarafından Takip Konusu Yapılmasına İlişkin Haksızlığın Kamu Düzeni ile İlgisi Olması Nedeniyle Bununla İlgili Şikayetin Süreye Tabi Olmaması )
1086/m.186
818/m.162,172
2004/m.16
ÖZET : Alacağın temliki ile alacak hakkı bunu devralan 3. kişiye geçer. Böylece devralan daha önce temlik edene ait olan alacak hakkını kesin olarak iktisap eder; bunun üzerinde ""tasarruf etme"" yetkisini kazanır. Temlik eden alacaklının da bu aşamadan sonra artık tasarruf hak ve yetkisi bulunmadığından ( kalmadığından ) bu alacağa dayalı olarak herhangi bir hukuki işlem yapması mümkün değildir. Bu durumda temlik işlemi ile temlik eden, borç ilişkisinden çıkar ve onun yerine alacaklı sıfatıyla alacağı devralan 3. kişi geçer. Alacakla ilgili her türlü ( dava açma, takip yapma, temlik etme... gibi ) hukuki işlemler bu 3. kişi tarafından yapılır.

Takipten önce alacağını temlik eden kimsenin bu alacağını takip konusu yapmasındaki haksızlık kamu düzeni ile ilgili olduğundan, bununla ilgili şikayet süreye bağlı değildir.

DAVA VE KARAR : Şikayetçi borçlu vekili alacaklı tarafından haklarında başlatılan ilama dayalı takipte, alacağın tamamını temlikname ile devreden alacaklının ilama müstenit olarak bir hak ve alacağı kalmadığından temliknameden sonra yapılan takibin ve çıkartılan muhtıranın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Alacağın temliki Borçlar Kanununun 162-172. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Alacağın temliki ile alacak hakkı bunu devralan 3. kişiye geçer. Böylece devralan daha önce temlik edene ait olan alacak hakkını kesin olarak iktisap eder; bunun üzerinde ""tasarruf etme"" yetkisini kazanır. Temlik eden alacaklının da bu aşamadan sonra artık tasarruf hak ve yetkisi bulunmadığından ( kalmadığından ) bu alacağa dayalı olarak herhangi bir hukuki işlem yapması mümkün değildir. Bu durumda temlik işlemi ile temlik eden, borç ilişkisinden çıkar ve onun yerine alacaklı sıfatıyla alacağı devralan 3. kişi geçer. Alacakla ilgili her türlü ( dava açma, takip yapma, temlik etme... gibi ) hukuki işlemler bu 3. kişi tarafından yapılır.

Bir dava açıldıktan sonra ( dava devam ederken ), dava konusu olan mal ve hakkın ( müddeabihin ) bir başkasına ( üçüncü ) kişiye devredilmesi ( temlik edilmesi ) mümkündür. Bu husus HUMK'nın 186. maddesinde düzenlenmiştir.

Somut olayda, icra takibinin dayanağı olan Sultanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/663 esas 2002/997 karar sayılı kamulaştırma bedelinin artırılmasına ilişkin ilamda yazılı alacağın ilam alacaklısı tarafından 28.4.2004 tarihinde takip konusu yapıldığı, oysa ki bu alacağın tüm ferileri ile birlikte takipten önce alacaklılar tarafından Noterden düzenlenen 20.8.2003 ve 30.10.2003 tarihli iki ayrı temlikname ile 3. şahıs O.U.'a temlik edildiği anlaşılmaktadır.

SONUÇ :

Yukarıda açıklandığı üzere, takipten önce alacağını temlik eden kimsenin alacak üzerinde bir tasarruf yetkisi kalmayacağından, bu alacağını takip konusu yapamaz. Bu husus kamu düzeni ile ilgili olduğundan şikayet süreye tabi değildir. Mahkemece şikayetin kabulü ile açılan takipte alacaklının ( alacaklı ) sıfatı bulunmadığından aktif husumet sebebi ile re'sen ""takibin iptaline"" karar vermek gerekirken, ""başvurunun süreye tabi olduğundan şikayetin reddine"" karar verilmesi isabetsizdir.

yarx
Old 30-01-2007, 16:34   #5
Demir Demir

 
Varsayılan alacağın temliki

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/950

K. 2005/4209

T. 1.3.2005

• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Temlik ile Alacak Hakkının Bunu devralan Üçüncü Kişiye Geçmesi-Devralanın Daha Önce Temlik Edece Ait Olan Alacak Hakkını Kesin Olarak İktisap Etmesi )

• TEMLİK EDİLEN ALACAĞIN TAKİP KONUSU YAPILMASI ( Takipten Önce Alacağını Temlik Eden Kişinin Yaptığı Haksızlığın Kamu Düzeni ile İlgili Olması Nedeniyle Buna İlişkin Şikayetin Süreye Tabi Olmaması )

• ŞİKAYET ( Takipten Önce Alacağını Temlik Eden Kimsenin Bu Alacağını Takip Konusu Yapmasındaki Haksızlığın Kamu Düzeni ile İlgisi Olması Nedeniyle Bununla İlgili Şikayetin Süreye Tabi Olmaması )

• SÜREYE TABİ OLMAYAN ŞİKAYET ( Takipten Önce Alacağını Temlik Eden Kimsenin Bu Alacağını Takip Konusu Yapmasındaki Haksızlığın Kamu Düzeni ile İlgisi Olması Nedeniyle Bununla İlgili Şikayetin Süreye Tabi Olmaması )

• TAKİPTEN ÖNCE ALACAĞIN TEMLİKİ ( Temlik Edilen Alacağın Temlik Eden Tarafından Takip Konusu Yapılmasına İlişkin Haksızlığın Kamu Düzeni ile İlgisi Olması Nedeniyle Bununla İlgili Şikayetin Süreye Tabi Olmaması )

1086/m.186

818/m.162,172

2004/m.16


ÖZET : Alacağın temliki ile alacak hakkı bunu devralan 3. kişiye geçer. Böylece devralan daha önce temlik edene ait olan alacak hakkını kesin olarak iktisap eder; bunun üzerinde ""tasarruf etme"" yetkisini kazanır. Temlik eden alacaklının da bu aşamadan sonra artık tasarruf hak ve yetkisi bulunmadığından ( kalmadığından ) bu alacağa dayalı olarak herhangi bir hukuki işlem yapması mümkün değildir. Bu durumda temlik işlemi ile temlik eden, borç ilişkisinden çıkar ve onun yerine alacaklı sıfatıyla alacağı devralan 3. kişi geçer. Alacakla ilgili her türlü ( dava açma, takip yapma, temlik etme... gibi ) hukuki işlemler bu 3. kişi tarafından yapılır.
Takipten önce alacağını temlik eden kimsenin bu alacağını takip konusu yapmasındaki haksızlık kamu düzeni ile ilgili olduğundan, bununla ilgili şikayet süreye bağlı değildir.
DAVA VE KARAR : Şikayetçi borçlu vekili alacaklı tarafından haklarında başlatılan ilama dayalı takipte, alacağın tamamını temlikname ile devreden alacaklının ilama müstenit olarak bir hak ve alacağı kalmadığından temliknameden sonra yapılan takibin ve çıkartılan muhtıranın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Alacağın temliki Borçlar Kanununun 162-172. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Alacağın temliki ile alacak hakkı bunu devralan 3. kişiye geçer. Böylece devralan daha önce temlik edene ait olan alacak hakkını kesin olarak iktisap eder; bunun üzerinde ""tasarruf etme"" yetkisini kazanır. Temlik eden alacaklının da bu aşamadan sonra artık tasarruf hak ve yetkisi bulunmadığından ( kalmadığından ) bu alacağa dayalı olarak herhangi bir hukuki işlem yapması mümkün değildir. Bu durumda temlik işlemi ile temlik eden, borç ilişkisinden çıkar ve onun yerine alacaklı sıfatıyla alacağı devralan 3. kişi geçer. Alacakla ilgili her türlü ( dava açma, takip yapma, temlik etme... gibi ) hukuki işlemler bu 3. kişi tarafından yapılır.
Bir dava açıldıktan sonra ( dava devam ederken ), dava konusu olan mal ve hakkın ( müddeabihin ) bir başkasına ( üçüncü ) kişiye devredilmesi ( temlik edilmesi ) mümkündür. Bu husus HUMK'nın 186. maddesinde düzenlenmiştir.
Somut olayda, icra takibinin dayanağı olan Sultanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/663 esas 2002/997 karar sayılı kamulaştırma bedelinin artırılmasına ilişkin ilamda yazılı alacağın ilam alacaklısı tarafından 28.4.2004 tarihinde takip konusu yapıldığı, oysa ki bu alacağın tüm ferileri ile birlikte takipten önce alacaklılar tarafından Noterden düzenlenen 20.8.2003 ve 30.10.2003 tarihli iki ayrı temlikname ile 3. şahıs O.U.'a temlik edildiği anlaşılmaktadır.
SONUÇ :
Yukarıda açıklandığı üzere, takipten önce alacağını temlik eden kimsenin alacak üzerinde bir tasarruf yetkisi kalmayacağından, bu alacağını takip konusu yapamaz. Bu husus kamu düzeni ile ilgili olduğundan şikayet süreye tabi değildir. Mahkemece şikayetin kabulü ile açılan takipte alacaklının ( alacaklı ) sıfatı bulunmadığından aktif husumet sebebi ile re'sen ""takibin iptaline"" karar vermek gerekirken, ""başvurunun süreye tabi olduğundan şikayetin reddine"" karar verilmesi isabetsizdir. yarx
Old 31-01-2007, 14:37   #6
hidayet

 
Varsayılan

Konu başlığınızı biraz daha özelleştirirseniz daha iyi yardımcı olabileceğimi düşünüyorum.Zira "alacağın temliki" ile ilgili çok farklı durumlar sözkonusu olabilir.
Old 31-01-2007, 15:45   #7
KaanK

 
Varsayılan

Paylaşımda bulunan herkese cok tesekkur ediyorum.
Sayın hidayet bu konu ile acıklamaya kavusmasını istediğim husus özellikle Borçlar Kanunu'nda da belirtilen "alacağın temliki sözleşmesi"nin uygulamadaki konumu ve Yüce Mahkeme'nin bu hususla alakalı olarak verdiği emsal kararlardır.
Tekrar teşekkürler
Old 31-01-2007, 16:17   #8
hidayet

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/840
K. 2006/2291
T. 9.3.2006
• KAYIT KABUL DAVASI ( Alacağı Temlik Edenin Alacaklı Sıfatı Sona Ereceği - Davacının Alacaklı Sıfatının Olup Olmadığının Araştırılması Gereği )
• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Alacağı Temlik Edenin Alacaklı Sıfatı Sona Ereceği - Kayıt Kabul Davası )
818/m. 162
2004/m. 194, 208, 226
ÖZET : Kayıt-kabul davasında davalı iflas idaresi, iflas masasına kaydı istenen alacağın davacı tarafından temlik edildiğine dair belge sunmuştur. Alacağın temliki işlemi ile alacak temlik alana geçer. Açıklanan nedenlerle, davacının iflas masasına kaydını isteği alacağı temlik edip etmediği, alacaklı sıfatı olup olmadığı yeterince araştırılmadan hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki kayıt-kabul davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkili ile davalı banka arasında inanca dayalı vadeli mevduat sözleşmesi yapıldığını ve bu kapsamda müvekkilinin davalı bankaya 240.000 DEM para yatırdığını, ancak iflas idaresine yaptıkları başvuruda alacağın reddedildiğini ileri sürerek 05.06.2002 tarihli kurdan hesaplanan 122.710 Euro'nun iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı iflas idaresi vekili, davacı yanın başvuru sırasında belge ibraz etmediğini, öte yandan alacağını dava dışı ... Nakış A.Ş.'ne temlik ettiğini ve alacak üzerinde tasarruf yetkisi de kalmadığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Dava ... Nakış A.Ş.'ne ihbar edilmiş, adı geçen yargılamaya katılmamıştır.

Mahkemece yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporlarına göre; davacının müflisten iflas tarihindeki kurdan çevrilerek hesaplanan 14.897.040.000.-TL alacaklı olduğu gerekçesiyle bu miktarın masaya kaydına karar verilmiş; hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Davalı yanca iflas masasına kaydı istenen alacağın davacı tarafından ihbar edilen ... Nakış A.Ş.'ne temlik edildiğine dair belge sunulmuştur. Alacağın temlikinin asli sonucu alacağın temlik alana geçmesi bir diğer ifade ile, temlik edenin borç ilişkisinden çıkmasıdır ( Bkz. EREN, E, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. III, s. 431-432 ). Bu durumda mahkemece davacının masaya kaydını istediği alacağını temlik edip etmediği, alacaklı sıfatının olup olmadığı üzerinde yeterince durulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle davalı iflas idaresinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı yanın temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 09.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Kazancı Yay.
Old 31-01-2007, 16:21   #9
hidayet

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/19834
K. 2005/20415
T. 20.10.2005
• BONO NİTELİĞİNDE OLMAYAN SENETTEKİ HAK ( Ancak Alacağın Temliki Yoluyla Devredilebileceği )
• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Bono Niteliğinde Olmayan Senetteki Hak Ancak Alacağın Temliki Yoluyla Devredilebildiği )
• KAMBİYO YOLUYLA TAKİP ( Bono Vasfında Olmayan Senetteki Hak Ciro Yoluyla Geçmediği - Senedin Arkasında Alacağın Temlikine İlişkin Açıklama Bulunmadığından Alacaklının Takip Yapma Hakkı Bulunmadığı )
818/m. 163
6762/m. 593, 595, 688, 690
ÖZET : Dosya kapsamından takip dayanağı senedin bono vasfını taşımadığı anlaşılmaktadır. Bu nevi senetlerdeki hak ancak alacağın temliki yoluyla devredilebilir. Başka bir ifade ile bono vasfında olmayan senetteki hak ciro yoluyla geçmez. Senedin arkasında alacağın temlikine ilişkin açıklama bulunmadığından alacaklının kambiyo senetlerine özgü yolla takip yapma hakkı bulunmamaktadır.

DAVA : Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Takip dayanağı senetlerin bono niteliğini taşımadıkları görülmektedir. Bu durumda senetteki hakkın devri ancak BK'nun 163. maddesi gereğince alacağın temliki yoluyla mümkündür. Bir başka anlatımla, bono vasfında olmayan senetteki hakkın ciro yoluyla takip alacaklısına geçmesi mümkün değildir. İncelenen senet arkasında ( BK'nun 163. madde koşullarında ) senedin temlikine ilişkin bir açıklama bulunmadığından alacaklının bu senetlere ilişkin olarak takip hakkı bulunmadığı sonucuna varılmalıdır. O halde, mahkemece imza inkar edilmese dahi alacaklı isteminin reddine karar vermek gerekirken itirazın kaldırılmasına karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.'nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 20.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı Yay.
Old 31-01-2007, 16:22   #10
hidayet

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/11101
K. 2004/2846
T. 8.3.2004
• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Yükleniciden Haricen Tamamlamak Üzere Daire Satın Alıp Tamamlayan Davacı/Eser Sözleşmesinin Feshi - Yüklenicinin Kazandığı ve Temlik Edeceği Hakkının Olmadığı/Arsa Sahiplerinin Sebepsiz Zenginleştikleri )
• KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİNİN FESHİ ( Yükleniciden Haricen Tamamlamak Üzere Daire Satın Alıp Tamamlayan Davacı - Arsa Sahiplerinin Sebepsiz Zenginleştikleri/Dairenin Tamamlanması İçin Yapılan Masrafların İstenebileceği )
• SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME ( Yükleniciden Haricen Tamamlamak Üzere Daire Satın Alıp Tamamlayan Davacı/Eser Sözleşmesinin Feshi - Arsa Sahiplerinden Dairenin Tamamlanması İçin Yapılan Masrafların İstenebileceği )
• HARİCEN DAİRE SATIŞI ( Yükleniciden Tamamlamak Üzere Alıp Tamamlayan Davacı/Eser Sözleşmesinin Feshi - Arsa Sahiplerinin Sebepsiz Zenginleştikleri/Dairenin Tamamlanması İçin Yapılan Masrafların İstenebileceği )
818/m. 63, 64, 162, 163, 164
4721/m. 706, 994
ÖZET : Davacı, davalıların dava dışı yüklenici ile yaptıkları kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile inşaatı yapan yüklenici firmadan haricen düzenlenen sözleşme ile inşaa edilmekte olan 11 nolu daireyi sözleşmede de belirtildiği üzere yarım bir şekilde kendisi tamamlamak üzere satın alıp bilahare bu daireyi tamamlayarak oturabilir hale getirmiştir. Bilahare yüklenici ile arsa sahipleri arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesinin de fesih edildiği, davacıya yüklenici tarafından tapuda dairenin devrinin yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu hususlar taraflar arasında da çekişmesizdir. Davacı ile davalılar arasında sözleşme ilişkisi olmadığı için, ayrıca davacı ile dava dışı yüklenici arasındaki sözleşme alacağın temliki niteliğinde olup, yüklenici edimlerini yerine getirmediğinden kazandığı ve temlik edeceği bir hakkının olmadığı, dolayısı ile davacıya yaptığı temlikin hukuki sonuç doğurmayacağından, davacı arsa sahibi olan davalılardan dairenin değerini, diğer bir anlatımla ifa menfaatini isteyemez ise de daireye tamamlanmamış olarak satın aldıktan sonra dairenin tamamlanması için yaptığı masrafları isteyebilir. Zira davacının tamamladığı daire davalıların olup yapılan masraflar kadar davalılar sebepsiz zenginleşmişlerdir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalılar ile dava dışı yüklenici E. İnşaat Tic.San.Ltd. Şirketi arasındaki kat karşılığı İnşaat sözleşmesine göre yükleniciye düşen B Blok 3. kat 11 nolu daireyi yükleniciden 15.12.1991 tarihinde sadece duvarları örülmüş şekilde tamamlanmamış olarak aldığını, dairenin bedelini tamamen ödediğini, tapuda devir yapılmadığı gibi, davalılarla yüklenici arasındaki kat karşılığı İnşaat sözleşmesinin fesih edildiğini öğrendiğini, ancak kendisinin daireyi tamamladığını ve arsa sahiplerinin kiracısı hakkında tahliye davası açtıklarını, daireyi tamamlamak için yaptığı masraflar nedeniyle davalıların sebepsiz zenginleştiklerini bildirip, şimdilik 10.000.000.000 liranın tahsilini istemiştir.

Davalılar, davacı ile aralarında sözleşme ilişkisi olmadığını, davacının kötüniyetle olduğunu bildirip davanın reddini savunmuşlardır. Birleşen 2002/197 esas sayılı davaları ile de kendilerine ait daireyi işgal eden davalının ... 4.000.000.000 lira ecrimisilin tahsilini istemişlerdir.

Davacı hakkındaki birleşen davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece davacının yükleniciden aldığı daireyi kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshinden önce tamamlandığından ve davalılarla da aralarında sözleşme ilişkisi olmadığından yaptığı masrafları arsa sahiplerinden isteyemeyeceği gerekçesi ile asıl davanın, birleşen davada da daireyi davacının yarım alıp tamamladığından ecrimisil istenemeyeceği gerekçesi ile birleşen davanın reddine karar verilmiş; hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı birleşen davacıların birleşen dava ile ilgili temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-Davacının davalıların dava dışı yüklenici ile yaptıkları kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile inşaatı yapan yüklenici firmadan 15.11.1991 tarihli haricen düzenlenen sözleşme ile inşaa edilmekte olan B Blok 3.kat 11 nolu daireyi sözleşmede de belirtildiği üzere yarım bir şekilde kendisi tamamlamak üzere satın alıp bilahare bu daireyi tamamlayarak oturabilir hale getirdiği, bilahare 1999 yılında ise yüklenici ile arsa sahipleri arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesinin de fesih edildiği, davacıya yüklenici tarafından tapuda dairenin devrinin yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu hususlar taraflar arasında da çekişmesizdir. Davacı ile davalılar arasında sözleşme ilişkisi olmadığı için, ayrıca davacı ile dava dışı yüklenici arasındaki sözleşme alacağın temliki niteliğinde olup, yüklenici edimlerini yerine getirmediğinden kazandığı ve temlik edeceği bir hakkının olmadığı, dolayısı ile davacıya yaptığı temlikin hukuki sonuç doğurmayacağından, davacı arsa sahibi olan davalılardan dairenin değerini, diğer bir anlatımla ifa menfaatini isteyemez ise de daireye tamamlanmamış olarak satın aldıktan sonra dairenin tamamlanması için yaptığı masrafları isteyebilir. Zira davacının tamamladığı daire davalıların olup yapılan masraflar kadar davalılar sebepsiz zenginleşmişlerdir. Mahkemece yarım olarak davacının satın aldığı dairenin tamamlanması için yapılan masraflar dava tarihi itibariyle bilirkişi aracılığı ile kalem kalem belirlenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ : 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı Birleşen davacıların birleşen davası ile ilgili temyiz taleplerinin reddine 2. bentte açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 8.3.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.

Kazancı Yay.
Old 31-01-2007, 16:24   #11
hidayet

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2000/21-1158
K. 2000/1188
T. 27.9.2000
• EMRE MUHARRER SENETLERİN ÜÇÜNCÜ KİŞİ ELİNDE HACZİ ( İstihkak Davası - Ciro Yapılmamış Olması )
• CİRO VE TESLİM ŞARTI ( Emre Muharrer Senedin Devrinde - Cirosuz Senedin Başkasının Elinde Haczedilmesi Nedeniyle İstihkak Talebi )
• İSTİHKAK TALEBİ ( Cirosuz Zilyedin Elinde Haczedilen Emre Muharrer Senetlerden Doğan )
• SENET HACZİ ( Emre Muharrer Senetlerin Cirosuz Üçüncü Kişi Zilyedin Elinde Haczedilmesi - İstihkak Talebi )
• ADİ SENET NİTELİĞİ ( Tanzim Tarihi Bulunmayan Senet - Alacağın Temliki Hükümlerine Göre Hakkın Devredilebilmesi )
• ALACAĞIN TEMLİKİ HÜKÜMLERİNE GÖRE DEVİR ŞARTI ( Üçüncü Kişi Elindeki Tanzim Tarihsiz -Adi Senet Niteliğindeki- Senedin Haczinde )
• TANZİM TARİHİ BULUNMAYAN SENEDİN ADİ SENET NİTELİĞİ ( Alacağın Temliki Hükümlerine Göre Devredilebilmesi - Lehdarı Olmayan Kişinin Elinde Haciz )
2004/m.96,97
6762/m.557
818/m.162,165
ÖZETavacı 3. kişi, sözlü yapılan sözleşme ile borçluya devrettiği işyerinde bulunan senetlerinin üzerine konulan haczin kaldırılmasını istemektedir.

Bu durumda, Davacının lehtarı durumunda olduğu ve borçluya ciro kaydını taşımayan senetler üzerindeki istihkak talebinin kabulü ile haczin kaldırılması; lehdarı borçlu olan senetlere karşı ileri sürülen istihkak talebinin ise reddi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki "istihkak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Yozgat İcra Tetkik Mercii Hakimliğince davanın reddine dair verilen 25.3.1998 gün ve 1997/119 E. - 1998/30 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 2.3.1999 gün ve 1999/502 E. - 1999/1333 K. sayılı ilamı:

( ... Davacı 3. kişi sözlü yapılan sözleşme ile borçluya devrettiği işyerinde bulunan senetlerinin üzerine konulan haczin kaldırılmasını istemiştir.

Merci Hakimliğince senetlerin borçlunun elinde haczedilmiş bulunması gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık İİK.'nun 96 ve onu izleyen maddelere dayalı 3. kişinin istihkak davasına ilişkindir.

Senet haczi davacı 3. kişi tarafından borçluya devredilen işyerinde 25.11.1997 tarihinde yapılmıştır. Taraflar arasında yazılı bir devir sözleşmesi yoktur. Mahcuz 119 adet senetten 99 adedi TTK.nun 688 maddelerinde yazılı unsurları taşıyan bono nitelikli emre yazılı senet olup lehdarı davacı 3. kişidir. Emre yazılı senetlerde oluşan hakkın 3. kişilere devri için ciro ve teslim koşuldur. ( TTK.madde 557 ) Borçlu bonoların zilyedi ise de lehdar davacı 3. kişi tarafından ciro edilmediğinden borçlu bu bonoların hak sahibi değildir.

Öte yandan diğer 20 adet senette tanzim tarihi bulunmadığından bunların bono olmayıp adi senet niteliğindedir. Adi senette oluşan hakkın devri için BK.162-165 maddelerinde öngörülen şekilde alacağın temliki geçerlik koşuludur. Senetlerde alacağın temlikine yönelik bir beyan bulunmadığından borçlu bu senetlerin de maliki değildir.

O halde, 3. kişinin davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi usul ve yasaya aykırı olup kararın bu nedenle bozulması gerekirken yanlışlıkla onandığı görüldüğünden davacının karar düzeltme isteğinin kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, 3 kişinin istihkak iddiasına ilişkindir.

Mahkemenin "senetlerin borçlu davalının işyerinde haczedilmesi nedeniyle davalıya ait olacağı" gerekçesiyle davanın reddine dair verdiği karar yukarıda açıklanan nedenlerle Özel Daire'ce bozulmuş, mahkeme önceki kararında direnilmiştir.

Dosyada mecut, 25.11.1997 tarihinde borçlunun işyerinde haczedilen senetlerin asıllarının incelenmesinde; 18.11.1997 tanzim tarihli, 16.12.1997 vade tarihli 15.500.000,- TL., 16.1.1998 vade tarihli 100.000.000,- TL. 16.2.1998 vade tarihli 96.500.000,- TL., 16.3.1998 vade tarihli 96.500.000,- TL. ve tanzim tarihi bulunmayan 30.1.1998 vade tarihli 37.000.000,- TL., 5 adet senette lehdarın davalı Mustafa Kayhan olduğu, haczedilen diğer senetlerde ise lehdarın davacı 3 kişi olduğu senetlerde ciro ve temlik işlemlerinin mevcut olmadığı görülmüştür.

Açıklanan bu durum karşısında;

1. Lehdarı davalı borçlu Mustafa Kayhan olan 5 adet senet için mahkemenin red kararı yerinde olup, bu senetlere ilişkin direnme kararı onanmalıdır.

2. Yukarıda belirtilen sentler dışındaki senetlerin lehdarı davacı 3. kişi olduğundan bu senetler yönünden Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken; önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile,

1. Yukarıda 1 numaralı bentte belirtilen 5 adet senet yönünden verilen direnme kararının ONANMASINA,

2. Yukarıda 2 numaralı bentte belirtilen nedenlerle, 1 numaralı bentte sayılan senetler dışındaki lehdarı davacı 3. kişi olan senetler yönünden verilen direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

Kazancı Yay.
Old 31-01-2007, 16:25   #12
hidayet

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/9891
K. 2004/17896
T. 7.12.2004
• BORÇLUNUN DEF'İLERİ ( Borçlunun Temlike Vakıf Olduğu Zaman Temlik Edene Karşı Haiz Olduğu Def'ileri Temellük Edene Karşı da İleri Sürebileceği - Dava Konusu Alacağın Ait Olduğu Yıla İlşkin Doğrudan Gelir Desteği Ödemesi Tebliğinin Araştırılması )
• TEMLİK ( Borçlunun Temlik Edene Karşı İleri Sürebileceği Defileri Temlike Vakıf Olduğu Zaman Temellük edene Karşı da İleri Sürebileceği - Doğrudan Gelir Desteği Ödemesinin Ait Olduğu Yıla Ait Tebliğin Araştırılması Gereği )
• DOĞRUDAN GELİR DESTEĞİ ÖDEMESİ ( Ait Olduğu Yıla Ait Tebliğin Araştırılması Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gereği - Borçlunun Alacaklıya Karşı İleri Sürebileceği Def'ileri Temellük Edene Karşı da İleri Sürebileceği )
818/m.167


ÖZET :BK. 167. maddesine göre borçlu temlike vakıf olduğu zaman temlik edene karşı haiz olduğu defileri temellük edene karşı ileri sürebilir. Hal böyle olunca davalının savunması üzerinde durup 2003 yılına ilişkin bu konudaki tebliğ getirilerek incelenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu yön gözardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:

KARAR : Davacı, dava dışı Feyzullah Kayadibi'nin çiftçilere yapılacak olan doğrudan gelir desteği ödemesinden alacağı 800.000.000 TL.nı 24.4.2003 tarihinde temlik aldığını ancak davalı bankanın temlik edenin kredi borcu nedeniyle bu alacağı mahsup ettiğini bildirerek ödeme yapmadığını, bu alacağın haciz ve mahsubunun mümkün olmadığını belirterek 800.000.000 TL.nın faizi ile davalıdan alınmasını istemiştir.

Davalı 2003 yılı doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin kararnamede bu alacağın haczedilemeyeceğine dair hüküm bulunmadığını bildirerek davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, dava dışı Feyzullah Kayadibi'nin doğrudan gelir desteği alacağından 800.000.000 TL.nı temlik aldığını ancak davalının bu alacağı ödemediğini ileri sürerek ödetilmesini istemiştir. Davalı ise, temlik edenin kendisine borcu olduğunu bu nedenle temlik edenin alacağına bloke koyduğunu, önceki tarihlerdeki mahkeme kararına konu teşkil eden tebliğe göre bu paraların ödenmesi gerektiğini fakat 2003 yılına ait gelir desteği ödemesine ilişkin tebliğde bu konuda hüküm bulunmadığını savunmuştur. BK. 167. maddesine göre borçlu temlike vakıf olduğu zaman temlik edene karşı haiz olduğu defileri temellük edene karşı ileri sürebilir. Hal böyle olunca davalının savunması üzerinde durup 2003 yılına ilişkin bu konudaki tebliğ getirilerek incelenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu yön gözardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, 7.12.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kazanzı Yay.
Old 31-01-2007, 16:26   #13
hidayet

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/4692
K. 2002/5834
T. 21.3.2002
• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Alacağın Temlikine Rağmen Temlik Belgesine Dayanarak Temlik Eden Aleyhine İcra Takibi Başlatılmasının Hukuka Aykırı Olduğu - Alacağın Temlik Edenden Değil Alacak Uhdesinde Bulunan Üçüncü Kişiden İstenmesi Gerektiği )
• İCRA HARÇ VE GİDERLERİ ( Bütün İcra Harç ve Giderlerinin Takip Borçlusuna Ait Olması Gereği - Alacağın Temlikine Rağmen Temlik Belgesine Dayanarak Temlik Eden Aleyhin İcra Takibine Girişilmesinin Yasaya Aykırı Olduğu )
818/m.169/2
2004/m.15
ÖZET :Paranın intikalinden önce alacaklının temlikname nedeniyle bankadan istemde bulunması gerekirken aynı belgeye dayanarak BK.nun 169/2. maddesine aykırı biçimde temlik eden aleyhine ilamsız takip yaptığı ve yasal dayanağı olmadığı halde temlik yolu ile devraldığı prim alacağı üzerine haciz konulmasını talep etmesi hukuka aykırıdır.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki Şikayetçi vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Mersin 5.Noterliğinin 8.2.2001 tarihli temliknamesi ile Yakup Yıldız adına T.C.Merkez Bankasında tahakkuk edecek Destekleme ve Fiat istikrar Fonu primlerinin Eşref Tarım Ürünleri Ltd.Şti.'ye temlik edildiği belirtilmiştir. Temliknamenin aynı tarihte bankaya intikal ettirildiği ve kayıtlara geçirilerek paranın ödenebilir hale gelmesinden sonra 6.11.2001 tarihinde temlik olanın hesabına devredildiği 9.11.2001 tarihli Merkez Bankası cevap yazısından anlaşılmıştır. Paranın intikalinden önce alacaklının temlikname nedeniyle bankadan istemde bulunması gerekirken aynı belgeye dayanarak BK.nun 169/2. maddesine aykırı biçimde temlik eden aleyhine ilamsız takip yaptığı ve yasal dayanağı olmadığı halde temlik yolu ile devraldığı prim alacağı üzerine haciz konulmasını talep ettiği, ve memurlukça da bu istemin kabul edildiği tespit edilmiştir.

Açıklanan bu şekliyle ortada haricen tahsil edilmiş bir alacağın varlığından söz edilemez. O halde İİK.nun 15. maddesi gereğince bütün icra harç ve giderlerinin takip borçlusuna ait olduğu da gözetilerek şikayetin kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 21.3.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı Yay.
Old 12-01-2012, 14:04   #14
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan

İcra dosyasında alacaklının dosyayı başkasına temlikinden sonra açılan menfi tespit davasının temlik edene mi açılmması gerekir? Temlik alana mı? Yoksa her ikisine de açabilirmiyiz? Saygılar...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Alacağın temliki Av.Murat Bölükbaş Meslektaşların Soruları 7 19-02-2016 11:59
Tefecilik Ve Alacağın Temliki mehri Meslektaşların Soruları 2 01-12-2010 14:09
Alacağın temliki Alper Özboyacı Hukuk Soruları Arşivi 7 21-11-2006 06:29
Adi senetlerde alacağın temliki için ciro yeterli midir? ARDA PINAR YILDIRIM Meslektaşların Soruları 8 24-05-2006 17:59
Miras Payının Herhangi Bir Üçüncü Şahsa Temliki Atreju Meslektaşların Soruları 2 10-04-2006 13:39


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06869602 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.