Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Kiralayanla Malikin Ayrı Olması durumunda ortaya çıkan hukuki problemler

Yanıt
Old 09-02-2009, 21:07   #31
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Ben örneğimi tekrarlamak istiyorum. Sayın korayoz'a "aynı şeylerden bahsediyoruz" dediğiniz için, onun mesajındaki ihtimalleri de bertaraf ederek yazmak istiyorum.

A ile B kardeştir. A Almanya'da çalışmakta, biriktirdiği parayla da ülkemizde bir işyeri satın almıştır. Kardeşine de sözlü olarak talimat vermiş ve taşınmazı kiraya vermesini, kira paralarını tahsil etmesini istemiştir. İki kardeşin arasında ne bir vekaletname ne de kira sözleşmesi bulunmamaktadır. B daha sonra C ile kendi adına (Vekaleten ibaresi olmadan) bir kontrat yapmıştır. Bu şekilde bir kontrat yapabileceğini hepimiz biliyoruz.

Aradan bir süre geçtikten sonra B, oğlunun ihtiyacı olduğundan bahisle C'ye tahliye davası açmış ve kazanmıştır.

Soru: Sayın Saim ve korayoz, bunun mümkün olmadığını temsil hükümlerine göre davayı A'nın açabileceğini veya A'yı temsilen(vekaleten)B'nin açabileceğini (ihtiyacın da, A'nın oğluna ait olduğunun belirtilmesini), mi iddia etmektedir.

6570 Sayılı yasanın 7/ç bendini, tartışmaya sonradan katılacaklar için yeniden alıntıladım:



Yasa maddesi çok açıktır. Önceki mesajlarda da söylediğim gibi, kiralayan kendi adına bu davayı açabilir.

Sayın Av. Suat Ergin,

Öncelikle Borçlar Kanununun bazı temel hükümlerini zikretmem gerekiyor. Bildiğiniz gibi bir kimse bir başkasının malını kiraya verebilmek için mutlaka temsil yetkisine haiz olması veyahut temsil yetkisi bulunmamış olsa da sonradan mal sahibinin işleme icazet vermesi (rıza göstermesi) gerekir ki akit geçerli olsun! Aksi takdirde yoldan geçen birisi bir şekilde bir kiracı bularak ve hatta kira kontratı yapıp, sizin veyahut bizim taşınmazımızı da kiraya verebilirdi. (BK.38)

Keza bilindiği üzere Borçlar Hukukunda doğrudan temsil ve dolaylı temsil şeklinde ki temsil türü vardır. Buna göre, temsilci muhatabına (kiracıya) Malik adına ve hesabına kontrat imzaladığını beyan edip, kontrata imza atmış ise yahut halin icabından Malik adına hareket ettiği açıkça anlaşılıyorsa bu durumda kira akdi doğrudan Malik ile Kiracı arasında gerçekleşmiş sayılır. (BK.32 vd. hükümleri mutlaka okumalıyız!)
Mutlaka Malik ile malik olmayan kiralayan arasında kira akdinin yapılması ve kira bedellerinin tahsili ve malike iadesi hususunda temel bir anlaşma vardır. Olmaması eşyanın tabiatına aykırı olur!

Eğer Kiralayan Sözleşmeyi Malik adına yapmayıp bizatihi kendi adına ve fakat malik hesabına yapmış ise; ve halin icabından kiracı Akdin Malik hesabına yapıldığını bilemeyecek durumda ise bu durumda kira akdi kiracı ile (Malik olmayan) Kiralayan arasında akdedilmiş sayılır. Burada korunan kiracının iyiniyetidir! Bu durumda BK. temsil ile ilgili açık hükümlerle düzenlenmiştir.

İkinci halin geçerli olduğu ve sizin Almanya'da çalışan kardeş örneğinize benzer duruma dönersek; bu durumda Türkiye'deki kardeş, malik adına kira akdini imzalamadığı açık olduğundan ve halin icabından da aksini kiracının anlaması mümkün değilse eğer, böyle bir halde kiralayanın açacağı ihtiyaç iddiasına dayalı tahliye davası doğal olarak (Davalı kiracı tarafından aksi bilinmediği için) dinlenir.

Bunun nedeni, kiralayanın malike karşı üstün hakkı olduğundan değildir!

Esas olan durum, kiralayanın malik olmasıdır. Doğal olarak kanun bu hali varsaymıştır. Kiralayan malik değil ise, bu halde de malik adına tahliye davası açabilir ve fakat hiç bir şekilde (benim kanaatime göre) -malik olmayan- kiralayan hak sahibi olmadığı bir mal üzerinden kendi yararına sonuç çıkarmak anlamına gelecek oğlu veya eşinin ihtiyacı için Tahliye davası açamaz!

Malik olmayan kiralayan Malikin oğlunun ihtiyacı için Tahliye davası açabilir fakat kendi oğlunun ihtiyacı için dava açamaz.

Aksini iddia etmek, temsilcinin görevini kötüye kullanmasına kanun eliyle müsaade etmek anlamına gelir ki kanunun amacı bu olamaz!

Sizin sorunuza dönersek; varsayalım ki malik olmayan kiralayan tahliye davasını kendi oğlunun ihtiyacı için açtı ve başarılı oldu. Bu durumda oğlunun sebepsiz yere bir başkasının malından istifade etmesini izah etmek mümkün olamayacaktır!

Yine hem malikin hem de malik olmayan kiralayanın aynı iddia ile ihtiyaç iddiasına dayalı Tahliye davası açması halinde de hukuki garabet oluşacaktır.


Yine bilindiği üzere Borçlar kanununa göre Temsil yetkisi veren malik, kiralayanın bu yetkisini her zaman kaldırabilir. Sınırlayabilir.


Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir:

Aslolan maliktir. Malik olmayan kiralayan, malikin temsilcisidir. Bunun aksini hukuki temelde iddia etmek mümkün değildir. 6570 sayılı yasada zikredilen kiralayan, malik olan veyahut malik adına ve hesabına ya da kendi adına malik hesabına hareket eden kiralayandır! ! Yoksa maliklerin malını mülkünü hiç bir temsil ilişkisi de olmadan, kafasına göre kiraya veren sarıçizmeli -ve hatta muhtemelen iri kıyım- Mehmet Ağa değildir!

Ben böyle düşünüyorum.
Old 09-02-2009, 21:57   #32
Admin

 
Varsayılan

Sayın Saim,
Alıntı:
Aslolan maliktir. Malik olmayan kiralayan, malikin temsilcisidir. Bunun aksini hukuki temelde iddia etmek mümkün değildir.
6570 açısından aslolanın malik değil, kiralayan olduğu görüşündeyim. Bence kanunda kiralayan tabiri kullanılması ve malik sözcüğünden kaçınılması bir dil sürçmesi değil, bilinçli bir tercihtir.

6570 "eşyaya değil", "sözleşmeye" yönelmiş bir hukuki ilişkiyi düzenler ve bu bağlamda 6570 açısından malik (hak sahibi) değil, kiralayan (âkit) vardır. Kiralayan kişinin yetkilerine ilişkin BK'nin temsil hükümlerine yaptığınız atfa aynen katılıyorum ancak uygulamada kiralayan kişinin yetkisiz temsilinden bahsedilebilecek durumlar bence çok çok istisna olacaktır. Bir kişi sizin boş evinizin anahtarını çalıp, sizin haberiniz olmadan kiralayan sıfatıyla sözleşme yapmışsa burada yetkisiz temsilden bahsedebiliriz ancak unutulmamalıdır ki, kiralayan sıfatına sahip kişi uygulamada evin zilyedliğine (ve bu bağlamdan anahtarlarına da!) haizdir ve kiracıya bunları sözleşme gereğince tevdi etmektedir. Dolayısıyla burada malikin (en azından kiracıya karşı!) yetkisiz temsilden bahsetmesi pek güç olsa gerek.

Eğer aksi durumu kabul edersek, her kira akdinde kiralayandan vekaletname veya tapu kaydı istemek zorunda kalırız, oysa bana sorarsanız 6570 gereğince mecurun zilyetliğinin sahibi olması, anahtarlara sahip olması mecuru sözleşme gereğince kiracıya başarıyla teslim etmesi kiralayan açısından yeterli olmalı.

Peki ya temsil gerçekten yetkisizse? O durumda malikin zararını kiralayandan karşılamasında bir engel göremiyorum. Dolayısıyla burada hiç kusuru olmayan kiracıyı mağdur etmek yerine, yetkisiz temsilin külfetini konunun asıl tarafları olan malik ve kiralayan arasında dağıtmak bence daha adil.

Eğer sizin görüşünüzde olduğu gibi kira sözleşmesinin odağına "kiralayan"ı değil, maliki koyarsak ve konuyu yetkisiz temsile bağlarsak bakın neler yapılabilir: Eşimin adına olan gayrımenkulü, ben kiracılara gösterir, adıma kiralayan sıfatıyla kira akti yapar, anahtarları ve zilyetliğini onlara devreder, 3 yıl kiraları alırım. Sonra kira artışını beğenmediğim zaman, "malik ve karşı durulmaz tapusu" devreye giriverir ve eşim bana evin anahtarlarını kendim kullanayım diye verdiğini, evi onun haberi olmadan temsil hükümlerini aşarak kiraladığımı, bu akte muvaffakati olmadığını iddia ediverir ve eğer bu durumlarda kira aktini ve kiracıyı korumazsak, 6570'nin kolay aşılamaz tahliye sebepleri arasına, gayet kolay uygulanabilir yeni bir tahliye sebebi ekleyiveririz!

Bu nedenlerle bence hem malikin, hem kiralayanın oğlunun ihtiyacı olması durumunda dava hakkı kiralayandadır, malikte değil. Malik âkit sıfatını kiralayana bırakmakla (mesela anahtarı ve zilyetliği vermekle) bu sözleşmedeki hak ve yetkilerini de ona devretmiştir, sözleşmenin tarafı değildir ve yasanın kendisine açıkça tanıdığı yetkiler dışındaki yetkileri de o değil, sözleşmenin tarafı olan ve kanunda da açıkça ismi zikredilen "kiralayan" kullanır.

Elbette malikin her zaman mülkiyet hakkına dayanarak bu sözleşmenin hükümlerini kendi üstüne alma hakkı olduğunu (veya yetkisiz temsil gereğince kira sözleşmesini MAKUL gerekçerle geçersiz kılabileceğini) her zaman tartışabiliriz ama bunlar olmadığı sürece, kiracının muhatabı kiralayan, kiralayanın muhatabı da maliktir.

diye düşünüyorum.. Ama bu kişisel görüşümün pekçok hukukçu meslektaşımız tarafından eleştirileceğini ve sizin görüşünüzün genel olarak kabul görme ihtimalinin daha yüksek olduğunu da peşinen itiraf ediyorum.

@Av. Salim : Sizin sorunuzun cevabı ise davayı hiç şüphesiz "kiralayan" açar, sözleşmenin tarafı olmayan oğlu değil. Sorunuzdan sonra konuyu epey dağıttıysak da, bu güzel hukuki tartışmaya yol açtığınız için teşekkür ederiz!
Old 09-02-2009, 22:09   #33
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Ve , kiralayanın oğlu içeride kira sözleşmesine göre iş yeri işletiyor.Babasından kiralamış.Babası da malikin arkadaşı kiralama yetkisini vermiş.Sonra malik, benim oğlumun ihtiyacı var çıksın oğlun dediğinde, kiralayanın oğlunun hali hazırdaki mevcut samimi iş yeri ihtiyacı es geçilip, malikin oğlunun samimi işyeri ihtiyacı mı tercihe şayan olacaktır??

Yine mi olmadı

Bence kiralayanın oğlu kalmalıdır yerinde.
Old 09-02-2009, 22:10   #34
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Admin
Sayın Saim,

6570 açısından aslolanın malik değil, kiralayan olduğu görüşündeyim. Bence kanunda kiralayan tabiri kullanılması ve malik sözcüğünden kaçınılması bir dil sürçmesi değil, bilinçli bir tercihtir.

6570 "eşyaya değil", "sözleşmeye" yönelmiş bir hukuki ilişkiyi düzenler ve bu bağlamda 6570 açısından malik (hak sahibi) değil, kiralayan (âkit) vardır. Kiralayan kişinin yetkilerine ilişkin BK'nin temsil hükümlerine yaptığınız atfa aynen katılıyorum ancak uygulamada kiralayan kişinin yetkisiz temsilinden bahsedilebilecek durumlar bence çok çok istisna olacaktır. Bir kişi sizin boş evinizin anahtarını çalıp, sizin haberiniz olmadan kiralayan sıfatıyla sözleşme yapmışsa burada yetkisiz temsilden bahsedebiliriz ancak unutulmamalıdır ki, kiralayan sıfatına sahip kişi uygulamada evin zilyedliğine (ve bu bağlamdan anahtarlarına da!) haizdir ve kiracıya bunları sözleşme gereğince tevdi etmektedir. Dolayısıyla burada malikin (en azından kiracıya karşı!) yetkisiz temsilden bahsetmesi pek güç olsa gerek.

Eğer aksi durumu kabul edersek, her kira akdinde kiralayandan vekaletname veya tapu kaydı istemek zorunda kalırız, oysa bana sorarsanız 6570 gereğince mecurun zilyetliğinin sahibi olması, anahtarlara sahip olması mecuru sözleşme gereğince kiracıya başarıyla teslim etmesi kiralayan açısından yeterli olmalı.

Peki ya temsil gerçekten yetkisizse? O durumda malikin zararını kiralayandan karşılamasında bir engel göremiyorum. Dolayısıyla burada hiç kusuru olmayan kiracıyı mağdur etmek yerine, yetkisiz temsilin külfetini konunun asıl tarafları olan malik ve kiralayan arasında dağıtmak bence daha adil.

Eğer sizin görüşünüzde olduğu gibi kira sözleşmesinin odağına "kiralayan"ı değil, maliki koyarsak ve konuyu yetkisiz temsile bağlarsak bakın neler yapılabilir: Eşimin adına olan gayrımenkulü, ben kiracılara gösterir, adıma kiralayan sıfatıyla kira akti yapar, anahtarları ve zilyetliğini onlara devreder, 3 yıl kiraları alırım. Sonra kira artışını beğenmediğim zaman, "malik ve karşı durulmaz tapusu" devreye giriverir ve eşim bana evin anahtarlarını kendim kullanayım diye verdiğini, evi onun haberi olmadan temsil hükümlerini aşarak kiraladığımı, bu akte muvaffakati olmadığını iddia ediverir ve eğer bu durumlarda kira aktini ve kiracıyı korumazsak, 6570'nin kolay aşılamaz tahliye sebepleri arasına, gayet kolay uygulanabilir yeni bir tahliye sebebi ekleyiveririz!

Bu nedenlerle bence hem malikin, hem kiralayanın oğlunun ihtiyacı olması durumunda dava hakkı kiralayandadır, malikte değil. Malik âkit sıfatını kiralayana bırakmakla (mesela anahtarı ve zilyetliği vermekle) bu sözleşmedeki hak ve yetkilerini de ona devretmiştir, sözleşmenin tarafı değildir ve yasanın kendisine açıkça tanıdığı yetkiler dışındaki yetkileri de o değil, sözleşmenin tarafı olan ve kanunda da açıkça ismi zikredilen "kiralayan" kullanır.

Elbette malikin her zaman mülkiyet hakkına dayanarak bu sözleşmenin hükümlerini kendi üstüne alma hakkı olduğunu (veya yetkisiz temsil gereğince kira sözleşmesini MAKUL gerekçerle geçersiz kılabileceğini) her zaman tartışabiliriz ama bunlar olmadığı sürece, kiracının muhatabı kiralayan, kiralayanın muhatabı da maliktir.

diye düşünüyorum.. Ama bu kişisel görüşümün pekçok hukukçu meslektaşımız tarafından eleştirileceğini ve sizin görüşünüzün genel olarak kabul görme ihtimalinin daha yüksek olduğunu da peşinen itiraf ediyorum.

@Av. Salim : Sizin sorunuzun cevabı ise davayı hiç şüphesiz "kiralayan" açar, sözleşmenin tarafı olmayan oğlu değil. Sorunuzdan sonra konuyu epey dağıttıysak da, bu güzel hukuki tartışmaya yol açtığınız için teşekkür ederiz!

Sayın Admin,

Ben Sayın Av. Suat Ergin'i tam gözüme kestirmişken karşıma değerli ve isabetli eleştirileriniz ile siz çıktınız. Abondone oldum!

Elbette ki bu ihtilafa yaklaşırken farklı görüşler ve yorumlar dile getirmek mümkündür. Önemli olan dile getirdiğimiz görüş ve yorumların sizin yaptığınız gibi sağlam gerekçelere dayandırılmış olmasıdır. Gerekçelerinize ben katılamıyorum ama çok değerli buluyorum.

Şöyle ki; Verdiğiniz eş örneğinde kiracının mağdur olması olası değildir. Çünkü benim dile getirmek istediğim husus şudur:

Kiralayan temsil hükümleri dairesinde kiralananı kiralamaktadır. BK.temsil hükümleri kiracıyı koruyacak içeriktedir. Temsilci, kiracıya karşı ya kendi adına ve malik hesabına yahut malik adına ve hesabına akdi imzalamaktadır. Her iki halde de kiracı sözleşme ile kiracı konumunu muhafaza etmektedir.

Yetkisiz temsil halinde kira akdinin geçersiz olması temsil hükümlerinin zorunlu bir sonucudur ve gerekli özeni göstermeyen kiracı bakımından bunun sonuçlarına katlanmak da normal olmalıdır. Esasen bilindiği üzere temsil yetkisinin yazılı olması da gerekmez. Halin icabı bu gibi hallerde kiracıyı korumak için yeterlidir. Halin icabı kiracıyı haklı göstermeyecek durumda ise zaten kiracı bunun sonucuna katlanmak zorundadır.

Diğer yandan yine bana göre; eğer malik olmayan kiralayanın kendi oğlunun ihtyacı için tahliye davası açıp, kiralananı da mecburen oğluna tahsis ederse bu durumda başlangıçta var olmayan bir yetkiye, salt kiralayan sıfatı nedeniyle sahip olmuş olacaktır. Malik, temsil yetkisi verirken bu yetki ile, kira akdi yapılarak kiracıya tahsis edimesini ve buradan bir kira geliri elde etmeyi amaçlamaktadır. Temsil yetkisi, bu yetkinin sınırları içinde geçerlidir. Malik, başlangıçta bu yetkinin sınırlarının kanunun bir lafzi nedeniyle -kendiliğinden- genişletilmesini arzu etmemektedir ve belki de genişleyeceğini bilse bu yetkiyi kiralayana asla vermeyecektir. Malik olmayan kiralayanın -salt Kiralayan sıfatı nedeniyle-,malikin haklarına onun rızası hilafına sahip olmaması icap eder, düşüncesindeyim.

Saygılarımla.
Old 09-02-2009, 22:48   #35
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:

Borçlar Kanunu:
Madde 248 - Adi icar, bir akittirki mucir onunla, müstecire ücret mukabilinde bir şeyin kullanılmasını terk etmeği iltizam eder.


Kira sözleşmesinin iki tarafı vardır: kiralayan ve kiracı. Kiralayan kiralanan şeyin kullanılmasını kiracıya terk eder. Kiralayan ve kiracı sözleşmeyi kendileri yapabilecekleri gibi, temsilcileri vasıtasıyla da yapabilirler. Temsilciler sözleşmeyi kendi adlarına yapmadıkları için sözleşme tarafı değildirler. Sözleşmenin tarafları kiralayan ve kiracıdır. Sözleşmeyi kendi adına imzalayan taraf temsilci değil sözleşmenin tarafı olur. Olayımızda söz konusu olan ve burada üzerinde tartışılan konu da budur; kira sözleşmesini, malik olmadığı halde, kendi adına yapan taraf. Kiralanan şeyin maliki olsun veya olmasın, kiralayan kiralananın kiracı tarafından kullanılmasını sağlamayı yüklenmiş olur sözleşme gereğince. Eğer malik kiralayan değilse kiracı ile arasında kira sözleşmesinden doğan herhangi bir hukuki ilişki yoktur. Malikin olsa olsa malını kiraya veren kişi ile bir ilişkisi vardır. Kiralayan mal sahibinin rızası olmadan malını kiraya vermişse mal sahibine karşı hukuki bir sorumluluğu vardır. Kiralayan yetkisi olmadan malı kiraya vermişse, mal sahibi ile arasında hukuki bir anlaşmazlık vardır, ama kira sözleşmesinden değil,başka bir hukulki ilişkiden doğan bir anlaşmazlıktır bu. Herhangi birşeyi asıl sahibinden kiralayıp alt kiraya veren kişi mal sahibinin temsilcisi değildir. Malı aralarındaki iç ilişkiye dayanarak malikten kendisine geçen kullanma ve kiraya verme hakkına dayanarak kiraya vermektedir.

Alıntı:

Sayın Av. Suat Ergin,

Öncelikle Borçlar Kanununun bazı temel hükümlerini zikretmem gerekiyor. Bildiğiniz gibi bir kimse bir başkasının malını kiraya verebilmek için mutlaka temsil yetkisine haiz olması veyahut temsil yetkisi bulunmamış olsa da sonradan mal sahibinin işleme icazet vermesi (rıza göstermesi) gerekir ki akit geçerli olsun! Aksi takdirde yoldan geçen birisi bir şekilde bir kiracı bularak ve hatta kira kontratı yapıp, sizin veyahut bizim taşınmazımızı da kiraya verebilirdi.
(BK.34)


Sayın Saim siz maliki olmadığı bir malı kiralayanın, devamlı olarak temsilci olduğu görüşünü savunuyorsunuz anladığım kadarı ile. Sayın Av. Suat Ergin’in verdiği örnekte ve benim belirttiğim durumlarda temsilcilik söz konusu değil, kiralayanın(malikle kendisi arasındaki iç ilişkiye dayanarak) gerekirse kendisinin tasarrufta bulunabileceği bir kullanma hakkını kiracıya sağlama durumu var.

Alıntı:

Bunun nedeni, kiralayanın malike karşı üstün hakkı olduğundan değildir!

Esas olan durum, kiralayanın malik olmasıdır. Doğal olarak kanun bu hali varsaymıştır. Kiralayan malik değil ise, bu halde de malik adına tahliye davası açabilir ve fakat hiç bir şekilde (benim kanaatime göre) -malik olmayan- kiralayan hak sahibi olmadığı bir mal üzerinden kendi yararına sonuç çıkarmak anlamına gelecek oğlu veya eşinin ihtiyacı için Tahliye davası açamaz!

Malik olmayan kiralayan Malikin oğlunun ihtiyacı için Tahliye davası açabilir fakat kendi oğlunun ihtiyacı için dava açamaz.

Bence kiralayan, kiracı ile aralarında var olan kira sözleşmesine dayanarak oğlu için tahliye davası açabilir, malikin oğlunun ihtiyacı için aynı davayı açamaz; Malik kira sözleşmesinin tarafı değildir.



Alıntı:

Şunu hiçbi zaman unutmamak gerekir:

Aslolan maliktir. Malik olmayan kiralayan, malikin temsilcisidir.


Malikin mülkiyet hakkı ile kiralayanın kira sözleşmesinden doğan hak ve ödevlerini birbiri ile karıştırmamak gerekir bence. Malik olmayan kiralayan malikin temsilcisi değildir bence yukarıda da belirttiğim gibi.

Saygılarımla
Old 09-02-2009, 23:27   #36
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici

Kira sözleşmesinin iki tarafı vardır: kiralayan ve kiracı. Kiralayan kiralanan şeyin kullanılmasını kiracıya terk eder. Kiralayan ve kiracı sözleşmeyi kendileri yapabilecekleri gibi, temsilcileri vasıtasıyla da yapabilirler. Temsilciler sözleşmeyi kendi adlarına yapmadıkları için sözleşme tarafı değildirler. Sözleşmenin tarafları kiralayan ve kiracıdır. Sözleşmeyi kendi adına imzalayan taraf temsilci değil sözleşmenin tarafı olur. Olayımızda söz konusu olan ve burada üzerinde tartışılan konu da budur; kira sözleşmesini, malik olmadığı halde, kendi adına yapan taraf. Kiralanan şeyin maliki olsun veya olmasın, kiralayan kiralananın kiracı tarafından kullanılmasını sağlamayı yüklenmiş olur sözleşme gereğince. Eğer malik kiralayan değilse kiracı ile arasında kira sözleşmesinden doğan herhangi bir hukuki ilişki yoktur. Malikin olsa olsa malını kiraya veren kişi ile bir ilişkisi vardır. Kiralayan mal sahibinin rızası olmadan malını kiraya vermişse mal sahibine karşı hukuki bir sorumluluğu vardır. Kiralayan yetkisi olmadan malı kiraya vermişse, mal sahibi ile arasında hukuki bir anlaşmazlık vardır, ama kira sözleşmesinden değil,başka bir hukulki ilişkiden doğan bir anlaşmazlıktır bu. Herhangi birşeyi asıl sahibinden kiralayıp alt kiraya veren kişi mal sahibinin temsilcisi değildir. Malı aralarındaki iç ilişkiye dayanarak malikten kendisine geçen kullanma ve kiraya verme hakkına dayanarak kiraya vermektedir.



Sayın Saim siz maliki olmadığı bir malı kiralayanın, devamlı olarak temsilci olduğu görüşünü savunuyorsunuz anladığım kadarı ile. Sayın Av. Suat Ergin’in verdiği örnekte ve benim belirttiğim durumlarda temsilcilik söz konusu değil, kiralayanın(malikle kendisi arasındaki iç ilişkiye dayanarak) gerekirse kendisinin tasarrufta bulunabileceği bir kullanma hakkını kiracıya sağlama durumu var.



Bence kiralayan, kiracı ile aralarında var olan kira sözleşmesine dayanarak oğlu için tahliye davası açabilir, malikin oğlunun ihtiyacı için aynı davayı açamaz; Malik kira sözleşmesinin tarafı değildir.






Malikin mülkiyet hakkı ile kiralayanın kira sözleşmesinden doğan hak ve ödevlerini birbiri ile karıştırmamak gerekir bence. Malik olmayan kiralayan malikin temsilcisi değildir bence yukarıda da belirttiğim gibi.

Saygılarımla

Sayın Gemici,

Değerli görüşleriniz için, teşekkür ederim.

Siz, kiralayanın kiraya veren olacağını ve bu itibarla kira akdinin ancak tarafları arasında hüküm ve sonuç doğurabileceğini, -bir başkasının taşınmazı bakımından- kiralayan olmak için temsil ilişkisine de (bazan) gerek olmadığını belirtiyorsunuz. Bu yaklaşım hatalı sayılamaz ancak kanaatimce eksik sayılabilir. Çünkü, öncelikle bu iddiada kiralayanın mecura nasıl zilyet olduğunu ve hangi yetki ile kira akdi imzaladığını izah etmemektesiniz. Bu düşünce kabul gördüğü takdirde herhangi bir kimse, herhangi bir taşınmazı bir yetkiye de gerek kalmaksızın bir başkasına kiralayabilir. yeter ki taşınmazın anahtarını elde etmiş olsun ve kiracıya teslim etmiş olsun! Misal: Boyamak için anahtarı teslim ettiğiniz boyacının, kiralayan olması gibi...

Bu durumda malikin mülkiyet hakkı, hiç bir hukuki temele dayanmaksızın "kira akdinde -hangi yetki?- kiralayan sıfatı ile" taraf olan kişi tarafından sınırlandırılmış olur ki bunun Anayasal mülkiyet hakkına tecavüz olacağı açıktır, düşüncesindeyim.

Saygılarımla.
Old 09-02-2009, 23:47   #37
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Saim bey şurada yanılıyor: Kiralayan, kiralananı kiracıya teslim ve kira süresince kullanıma uygun tutma borcu altına girer. Kiralayan ile malik arasınaki ilişki kiracıyı ilgilndirmez; bunlar arasında hiçbir ilişki olmaması, kira sözleşmesinin geçerliliğini etkilemez. Böyle olasılıkların doğurduğu sonuçlar, sorumluluklar farklı bir konudur.
Old 09-02-2009, 23:49   #38
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
Saim bey şurada yanılıyor: Kiralayan, kiralananı kiracıya teslim ve kira süresince kullanıma uygun tutma borcu altına girer. Kiralayan ile malik arasınaki ilişki kiracıyı ilgilndirmez; bunlar arasında hiçbir ilişki olmaması, kira sözleşmesinin geçerliliğini etkilemez. Böyle olasılıkların doğurduğu sonuçlar, sorumluluklar farklı bir konudur.

Sanıyorum ifade edemediğim husus:

Kiralayan, benim malım için nasıl kiralayan olmuştur? sorusunun havada kalması olmalı diye düşünüyorum.
Old 09-02-2009, 23:56   #39
Adli Tip

 
Varsayılan

Bu maçta değil topa girmek; top toplayıcı olmak bile riskli aslında ama Ben de kendi düşüncemi ifade etmekten kendimi alıkoyamıyacağım:

Bu "kiralayan, kiracı, kiralanan..." kelimeleri tekerleme gibi, okuması zor oluyor.

Şöyle bir örnek verelim:

Bir filo kiralama şirketi, finansal kiralamayla araba alıyor.Yani arabanın MALİKİ finansal kiralama şirketi.

Bir "rent a car" şitketi de, filo kiralama şirketinden arabayı uzun süreli kiralama suretiyle kiralıyor. Vatandaş MÜLAYİM, arabayı "rent a car'dan 1 haftalığına kiralıyor. MÜLAYİM arabayı 3 günlüğüne arkadaşına kiralıyor....

Şimdi bu olayda, aracın MALİKİ, olaydaki tüm sözleşmelere taraf mıdır? Ya da MALİK olaydaki herkesin ayrı ayrı sahip olduğu haklara sahip midir?

Netice itibariyle, bana göre de, kiralayan malik olmayabilir, temsilci de olmayabilir ama buna rağmen haklı da olabilir.

Saygılarımla,
Old 10-02-2009, 00:06   #40
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Sanıyorum ifade edemediğim husus:

Kiralayan, benim malım için nasıl kiralayan olmuştur? sorusunun havada kalması olmalı diye düşünüyorum.

Hiç farketmez. 6570 sayılı yasadaki hakları kullanabilmesi için kiralayanın, "kiralayan" sıfatıyla sözleşme yapması yeterlidir. Diğer tüm olasılıklar (kiralayanın yetkisiz olması vb.) bize dava sağlayan hayatın güzelliklerindendir.
Old 10-02-2009, 00:10   #41
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Adli Tip
Bu maçta değil topa girmek; top toplayıcı olmak bile riskli aslında ama Ben de kendi düşüncemi ifade etmekten kendimi alıkoyamıyacağım:

Bu "kiralayan, kiracı, kiralanan..." kelimeleri tekerleme gibi, okuması zor oluyor.

Şöyle bir örnek verelim:

Bir filo kiralama şirketi, finansal kiralamayla araba alıyor.Yani arabanın MALİKİ finansal kiralama şirketi.

Bir "rent a car" şitketi de, filo kiralama şirketinden arabayı uzun süreli kiralama suretiyle kiralıyor. Vatandaş MÜLAYİM, arabayı "rent a car'dan 1 haftalığına kiralıyor. MÜLAYİM arabayı 3 günlüğüne arkadaşına kiralıyor....

Şimdi bu olayda, aracın MALİKİ, olaydaki tüm sözleşmelere taraf mıdır? Ya da MALİK olaydaki herkesin ayrı ayrı sahip olduğu haklara sahip midir?

Netice itibariyle, bana göre de, kiralayan malik olmayabilir, temsilci de olmayabilir ama buna rağmen haklı da olabilir.

Saygılarımla,

Malik, mülkiyetin sağladığı hakları kullanabilir ama kiralayanın yetkisiz olması ya da malikin kiralanana verdiği yetkiyi geri alması (ki tüm bunlar kiracıya mülkiyeti kanıtlayan belgelerle ihtar edilmelidir) dışında kiralayanın haklarına sahip değildir. (Verdiğin örnek üzerinden değil, 6570'e göre yazıyorum)
Old 10-02-2009, 01:58   #42
korayoz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
A ile B kardeştir. A Almanya'da çalışmakta, biriktirdiği parayla da ülkemizde bir işyeri satın almıştır. Kardeşine de sözlü olarak talimat vermiş ve taşınmazı kiraya vermesini, kira paralarını tahsil etmesini istemiştir. İki kardeşin arasında ne bir vekaletname ne de kira sözleşmesi bulunmamaktadır. B daha sonra C ile kendi adına (Vekaleten ibaresi olmadan) bir kontrat yapmıştır. Bu şekilde bir kontrat yapabileceğini hepimiz biliyoruz.

Aradan bir süre geçtikten sonra B, oğlunun ihtiyacı olduğundan bahisle C'ye tahliye davası açmış ve kazanmıştır.

Sayın Suat Ergin bu anlattığınız durum dolaylı temsile örnektir. Eğer bir kişi temsil ettiği kişinin kim olduğunu açıklamaksızın sözleşmeye taraf oluyorsa burada dolaylı temsil ilişkisi kurulur. Öncelikle bir sözleşme içerisinde temsil ilişkisi varsa yukarıda da belirtmiştim sözleşmenin tarafı temsilci olmaz. Yani burada sözleşmenin tarafı B değil A dır. Bunun ispatlanması tamamen usul hukukuyla alakalı bir sorun. Kiraya verme hakkı (kira sözleşmesi yapabilme değil tasarruf edebilme) mülkiyet hakkı sahibine ait olduğu için temsil ilişkisinin olmadığı durumlarda mutlaka kiraya veren kişi ile malik arasında bir sözleşme ilişkisi olması gerekir. Daha sonra bu ilişkinin niteliğine göre hareket edilmelidir.
Old 10-02-2009, 09:01   #43
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Adli Tip
Bu maçta değil topa girmek; top toplayıcı olmak bile riskli aslında ama Ben de kendi düşüncemi ifade etmekten kendimi alıkoyamıyacağım:

Bu "kiralayan, kiracı, kiralanan..." kelimeleri tekerleme gibi, okuması zor oluyor.

Şöyle bir örnek verelim:

Bir filo kiralama şirketi, finansal kiralamayla araba alıyor.Yani arabanın MALİKİ finansal kiralama şirketi.

Bir "rent a car" şitketi de, filo kiralama şirketinden arabayı uzun süreli kiralama suretiyle kiralıyor. Vatandaş MÜLAYİM, arabayı "rent a car'dan 1 haftalığına kiralıyor. MÜLAYİM arabayı 3 günlüğüne arkadaşına kiralıyor....

Şimdi bu olayda, aracın MALİKİ, olaydaki tüm sözleşmelere taraf mıdır? Ya da MALİK olaydaki herkesin ayrı ayrı sahip olduğu haklara sahip midir?

Netice itibariyle, bana göre de, kiralayan malik olmayabilir, temsilci de olmayabilir ama buna rağmen haklı da olabilir.

Saygılarımla,

Alt kira ilişkisi farklı bir durumdur.
Old 10-02-2009, 09:36   #44
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Kişisel görüşüm şudur ki hukuk kuralları olabildiğince basit düzenlenmelidir. Kiralama hakkı mülkiyete bağlanırsa konu kolaylaşır. Mülkiyetten ayrı olarak bir de "kira sözleşmesi yapmaktan doğan haklar" tanınırsa bu durumda malikten ayrı olarak bir de kiralayana hak tanımak gerekir ve böylelikle konu "malik ile kiralayan arasında" çetrefilleşir. Ayrıca kiracının hakları daraltılmış olur.

Bu nedenle 6570 sayılı Kanun'da yer alan "kiralayan" sözcüğü yerine "malik" sözcüğünün kullanılmasının daha doğru olacağı kanısındayım. Düşünün ki kiralayan emlak komisyoncusudur. Emlak Komisyoncusunun oğlunun ihtiyacı ne maliki ne de kiracıyı ilgilendirir.

Yargıtay kanundaki eksikliği içtihatları ile tamamlayarak malikin oğlunun haklarını korumuştur. Ama henüz komisyoncunun oğlu lehine haksızlığa ses çıkarmamaktadır. Aşağıdaki kararı yararlı olacağı düşüncesiyle görüşlerinize sunuyorum:

"6570 sayılı Yasa'nın 7/b ve c maddeleri uyarınca ihtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak davalarda dava hakkı kural olarak kiralayana aittir. Ancak kiralayan durumunda olmayan malikin de bu davaları açabileceği içtihaden kabul edilmiştir. Kiralanan paylı mülkiyete konu ise pay ve paydaş çoğunluğunun sağlanması, elbirliği halinde mülkiyete konu teşkil ediyorsa tüm ortakların davaya katılmaları gerekir. Bu koşullar birlikte dava açma şeklinde gerçekleşebileceği gibi bir paydaş tarafından açılan davaya sonradan diğer paydaşların onaylarının alınması şeklinde de sağlanabilir. Elbirliği mülkiyetinde, ortakların davaya katılmaları sağlanamaz ise miras bırakanın terekesine temsilci atanması sağlanarak temsilci huzuruyla dava yürütülür. Dava hakkına ilişkin olan bu hususların mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir."
"Kimlerin ihtiyacı için tahliye davası açılabileceği 6570 sayılı Yasa'nın 7/b maddesinde sınırlı olarak sayılmıştır. Sözü edilen madde hükmüne göre kiralayan veya kiralayan durumunda olmayan malik ancak kendisinin, eşinin ve çocuklarının konut ihtiyacı için dava açabilir. 6570 sayılı Yasa'nın 7/b ve c maddesi hükmüne göre ihtiyaç iddiasına dayalı tahliye davalarının İİK.nun 272. maddesinin kıyasen uygulanması suretiyle kira sözleşmesinin bitimini takip eden gün içinde açılması gerekir. Daha önce veya bu bir aylık süre içinde sözleşmenin yenilenmeyeceğine ilişkin tahliye iradesi kiracıya bildirilmiş ise bu bildirimi takip eden dönem sonuna kadar dava açılabilir. Dava açma süresi kamu düzenine ilişkin olup mahkemece resen nazara alınır. (YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ E. 2006/9443 K. 2006/12237 T. 30.11.2006) "

Saygılarımla
Old 10-02-2009, 09:58   #45
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Alt kira ilişkisi farklı bir durumdur. Bence maç seyretmek bazan daha zevkli bile olabilir.

Örnek çok yerinde olmadıysa kusura bakmayın Beni de yanlış yönlendirdiler:

Eskilerden, ismini hatılrlamadığım birileri "Teşbihte hata olmaz" diye güvendirdi beni

Alt kira ilişkisinin "farklı" bir durum olması, "kiralayanla" "malikin" de farklı olabilieceğini anımsatmıştı sadece bana.

Ben çıkıyorum stadın dışına.
Old 10-02-2009, 10:00   #46
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Adli Tip
Ben çıkıyorum stadın dışına.

Ben de çıkıyorum, bir daha da gelmem bu maça ben Bunu da böyle bilesiniz
Old 10-02-2009, 10:01   #47
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Adli Tip
Örnek çok yerinde olmadıysa kusura bakmayın Beni de yanlış yönlendirdiler:

Eskilerden, ismini hatılrlamadığım birileri "Teşbihte hata olmaz" diye güvendirdi beni

Alt kira ilişkisinin "farklı" bir durum olması, "kiralayanla" "malikin" de farklı olabilieceğini anımsatmıştı sadece bana.

Ben çıkıyorum stadın dışına.

Estağfurullah, sadece tebessüm etmenizi istedim.

Not: Kiralayan her zaman malik olmak zorunda değildir ancak kiralayan gökten zembille inip kiralayan olmamıştır. Sahipli mallar bakımından kiralayan olabilmek için Malik ile hukuki bir ilişkiye ihtiyaç vardır!
Old 10-02-2009, 12:46   #48
halit pamuk

 
Varsayılan

Sayın Saim Bey'e Ve Sayın Armağan Konyalı'ya katılıyorum.

Alıntı:
Yazan Armağan Konyalı
Bu nedenle 6570 sayılı Kanun'da yer alan "kiralayan" sözcüğü yerine "malik" sözcüğünün kullanılmasının daha doğru olacağı kanısındayım

Ancak şunu ayrıca ifade etmem gerekirse; Sosyoloji de bir kişi evde baba, işte avukat olduğuna göre, bulunduğu duruma göre kişi farklı adlar ve roller alabiliyor.

Burada da, Eşya hukukunda esyanın sahibi olan malik dediğimiz kişi borçlar hukukunda yaptığı sözleşmenin konusuna göre adı olur. Kira sözleşmesinin bir tarafı olarak kiralayan, satım sözleşmesinin bir tarafı olarak satıcı olur.

Burada kira sözleşmesinin tarafı olan ya da olacak olan kişiye kanun tabi ki malik demez, kiralayan der. Söz konusu madde de malik olan kiralayan demesi de gerekmez. Çünkü böyle bir hukuki terim kullanılmasının mantığı ve gereği yoktur. Ancak mahkeme kararlarında ve somut olay üzerinde bu vurgulanabilir, vurgulanmaktadır da.
Old 10-02-2009, 13:14   #49
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan adnan koray
Sayın Saim Bey'e Ve Sayın Armağan Konyalı'ya katılıyorum.

Sayın adnan koray;

Ben Saim Bey'le tamamen aynı fikirde olduğunuzu sanmıyorum.

Alıntı:
Yazan adnan koray
Burada kira sözleşmesinin tarafı olan ya da olacak olan kişiye kanun tabi ki malik demez, kiralayan der. Söz konusu madde de malik olan kiralayan demesi de gerekmez. Çünkü böyle bir hukuki terim kullanılmasının mantığı ve gereği yoktur. Ancak mahkeme kararlarında ve somut olay üzerinde bu vurgulanabilir, vurgulanmaktadır da.

Mesajınızdan anladığım kadarıyla, siz yasakoyucunun "kiralayan"dan kastının zaten bizatihi "malik" olduğunu, kiralayan ve malik olarak iki ayrı kişinin olmadığını, "malik"in buradaki hukuki konumunun "kiralarayan" olması sebebiyle bu şekilde adlandırıldığını belirtiyorsunuz.

Alıntı:
Yazan Saim

Sayın Av. Suat Ergin,

Öncelikle Borçlar Kanununun bazı temel hükümlerini zikretmem gerekiyor. Bildiğiniz gibi bir kimse bir başkasının malını kiraya verebilmek için mutlaka temsil yetkisine haiz olması veyahut temsil yetkisi bulunmamış olsa da sonradan mal sahibinin işleme icazet vermesi (rıza göstermesi) gerekir ki akit geçerli olsun! Aksi takdirde yoldan geçen birisi bir şekilde bir kiracı bularak ve hatta kira kontratı yapıp, sizin veyahut bizim taşınmazımızı da kiraya verebilirdi. (BK.38)

Keza bilindiği üzere Borçlar Hukukunda doğrudan temsil ve dolaylı temsil şeklinde ki temsil türü vardır. Buna göre, temsilci muhatabına (kiracıya) Malik adına ve hesabına kontrat imzaladığını beyan edip, kontrata imza atmış ise yahut halin icabından Malik adına hareket ettiği açıkça anlaşılıyorsa bu durumda kira akdi doğrudan Malik ile Kiracı arasında gerçekleşmiş sayılır. (BK.32 vd. hükümleri mutlaka okumalıyız!)
Mutlaka Malik ile malik olmayan kiralayan arasında kira akdinin yapılması ve kira bedellerinin tahsili ve malike iadesi hususunda temel bir anlaşma vardır.

Oysa Saim Abi, "kiralayan" ile "malik"; veya onun yetkilendirdiği "TEMSİLCİSİNİN" kastedildiğini belirtiyor. Yani, Saim Abi kiralayan ve malik'in farklı kişiler olabileceğini ancak bunların arasında mutlak suretle bir hukuki ilişkinin bulunması gerektiğini belirtiyor.

Alıntı:
Sosyoloji de bir kişi evde baba, işte avukat olduğuna göre, bulunduğu duruma göre kişi farklı adlar ve roller alabiliyor.

Bu düşüncelerimi maç seyircisi rolunde paylaştığımı belirtmek isterim.
Old 10-02-2009, 13:18   #50
Admin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan adnan koray
Burada da, Eşya hukukunda esyanın sahibi olan malik dediğimiz kişi borçlar hukukunda yaptığı sözleşmenin konusuna göre adı olur. Kira sözleşmesinin bir tarafı olarak kiralayan, satım sözleşmesinin bir tarafı olarak satıcı olur.

Burada kira sözleşmesinin tarafı olan ya da olacak olan kişiye kanun tabi ki malik demez, kiralayan der. Söz konusu madde de malik olan kiralayan demesi de gerekmez. Çünkü böyle bir hukuki terim kullanılmasının mantığı ve gereği yoktur. Ancak mahkeme kararlarında ve somut olay üzerinde bu vurgulanabilir, vurgulanmaktadır da.
A bir gayrımenkulün maliki, B intifa hakkı sahibiyse kiralama hakkı kime aittir? Ve bu durumda kanun koyucu "kiralayan" derken kimi kastediyor?

Kiralama sözleşmesinde herşeyi getirip mülkiyet ilişkisine dayandırırsak bu sözleşmenin altından kalkamayız diye düşünüyorum.
Old 10-02-2009, 13:18   #51
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Oysa Saim Abi, "kiralayan" ile "malik"; veya onun yetkilendirdiği "TEMSİLCİSİNİN" kastedildiğini belirtiyor. Yani, Saim Abi kiralayan ve malik'in farklı kişiler olabileceğini ancak bunların arasında mutlak suretle bir hukuki ilişkinin bulunması gerektiğini belirtiyor.

E peki yalan mıdır?
Old 10-02-2009, 13:23   #52
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Admin
A bir gayrımenkulün maliki, B intifa hakkı sahibiyse kiralama hakkı kime aittir? Ve bu durumda kanun koyucu "kiralayan" derken kimi kastediyor?

Kiralama sözleşmesinde herşeyi getirip mülkiyet ilişkisine dayandırırsak bu sözleşmenin altından kalkamayız diye düşünüyorum.


Bence bu örnek tam olarak uygun olmayabilir. Çünkü intifa hakkı, mülkiyet hakkının mutlak haline getirilmiş bir sınırlamadır ve malın kullanımını, başka bir deyişle; "kira ile ilgili kısmını" intifa hakkı sahibinin kontrol ve tasarrufuna bırakmaktadır. İstisnai bir haldir ve doğal olarak intifa hakkı sahibi kiralayan olmak zorundadır. Buradaki malik ile intifa hakkı sahibi arasındaki hukuki ilişki "yasadan" doğmaktadır.

Benin bahsettiğim olayda ise, malik ile kiralayan arasındaki ilişki; "temsil" yetkisinden kaynaklanmaktadır.

Ben tekrar yazmak zorundayım ki, bir malın sahibi varsa yetkisi olmayan bir başkası onu kiraya veremez!
Old 10-02-2009, 13:30   #53
halit pamuk

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Adli Tip
Bu düşüncelerimi maç seyircisi rolunde paylaştığımı belirtmek isterim.

Ben seyirci olduğunuz düşünmüyorum. Çünkü, faul yaptınız.

Alıntı:
Yazan Admin
A bir gayrımenkulün maliki, B intifa hakkı sahibiyse kiralama hakkı kime aittir? Ve bu durumda kanun koyucu "kiralayan" derken kimi kastediyor?

Benim cümlelerimden çıkan sonuç:her zaman malik ile kiralayan aynı kişidir, demiyorum. Hukuki öznemiz maliktir ama malik olmayan kişide kiralayan olabilir.

Yani kanun koymanın mantığını anltmaya çalıştım. Bir düzenleyici işlem yapılırken somut olaydaki tüm farklılıklar düşünerek yapılmaz. Tabiki intifa hakkı sahibi de, temsilen başka kişi de kiralayan sıfatına haiz olabilir.
Old 10-02-2009, 13:48   #54
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
E peki yalan mıdır?

Sayın Saim Abicim;

Siz dersiniz de yalan olur mu hiç.

Medeni Kanunun 2. Maddesine göre, Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.

Keza Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını 5760 sayılı yasa da korumaz.

Bizim burada "kiralayan" diye bahsettiğimiz şahıs, hırsız, dolandırıcı, gaspçı vs. ise Allah onu nasıl biliyorsa öyle yapsın. Bizim öyleleriyle işimiz olmaz.

Ama gayrimenkulun sahibi, hukuka uygun şekilde, kiralama hakkını kiralayacak(Bu da yeni kavramımız) olana devrettiyse, bu kişi gayimenkulü illa ele kiralayacak diye bir şart yok. Oğlunun ihtiyacı varsa oğluna da verebilir.

Ortak noktada buluşabildik mi?


İmza:
Sahaya atlayıp maçın düzenini bozan seyirci
Old 10-02-2009, 13:51   #55
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Adli Tip



Ama gayrimenkulun sahibi, hukuka uygun şekilde, kiralama hakkını kiralayacak(Bu da yeni kavramımız) olana devrettiyse, bu kişi gayimenkulü illa ele kiralayacak diye bir şart yok. Oğlunun ihtiyacı varsa oğluna da verebilir.

Ortak noktada buluşabildik mi?


İmza:
Sahaya atlayıp maçın düzenini bozan seyirci


Yok yine anlaşamadık. Kiralama yetkisi olan kişi elbette ki "oğluna" da kiraya verebilir ama oğluna bilabedel, kira akdi yapmadan veremez!

Bildiğiniz gibi Kira akdinin esaslı unsurlarından birisi kira bedelidir. Oğluna, temsil verenin talimatına uygun bedelle ya da rayiç değere uygun olarak kiraya vermiş ise mesele yoktur.
Old 10-02-2009, 14:42   #56
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Yok yine anlaşamadık. Kiralama yetkisi olan kişi elbette ki "oğluna" da kiraya verebilir ama oğluna bilabedel, kira akdi yapmadan veremez!

Ben zaten bilabedel verebilir demedim. O eskidenmiş bağ bağışlayan babalar, üzüm vermeyen oğullar...

Tek sıkıntı kira bedeli kaldıysa, onda anlaşırız. Siz beğenin yeter, kira kolay.

Old 10-02-2009, 15:02   #57
Adli Tip

 
Varsayılan

Yalnız, malikle temsilci arasındaki (zorunlu!) sözleşmeye de bakmak gerekebilir.

Belki malik "oğlun kullanacaksa para istemem" demiştir. Belki temsilci kirayı malike peşin vermiştir, vs...

Ben yine de baba oğul arasına girmeyeyim.
Old 10-02-2009, 15:53   #58
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Admin
A bir gayrımenkulün maliki, B intifa hakkı sahibiyse kiralama hakkı kime aittir? Ve bu durumda kanun koyucu "kiralayan" derken kimi kastediyor?

Kiralama sözleşmesinde herşeyi getirip mülkiyet ilişkisine dayandırırsak bu sözleşmenin altından kalkamayız diye düşünüyorum.
Sayın Admin

Maddenin başında KİRALAYAN sözcüğünü kullanan Kanun aynı maddenin sonunda MALİK sözcüğünü de kullanmıştır.

6570 sk 7.maddesinin son fıkrasını aşağıda sunuyorum:
"Aynı şehir veya belediye hudutları içinde kendisinin veya birlikte yaşadığı eşinin uhdesinde kayıtlı oturabileceği meskeni bulunan kimse, kirada oturduğu yeri, malikin isteği üzerine tahliye etmeğe mecburdur."

Malik sözcüğünün kullanışlı olduğu buradan da bellidir ki bu son fıkra nedeniyle tartışma çıkmamaktadır.

Saygılarımla
Old 10-02-2009, 15:55   #59
Engin Özoğul

 
Varsayılan

Konunun 31. mesajdan sonrasını okudum.

Bu konuyu okuyunca Borçlar Hukuku'nun ve Medeni Hukuk'un ilk dersleri aklıma geldi. Hocamın söylediği bir iki cümle o günden beri hep aklımda kalmıştır. Demişti ki:

" bir kişi sahibi olmadığı bir menkulu bir başkasına satabilir. burada geçerli bir sözleşme kurulmuş olur. bu kişinin, sattığı malın sahibi olmamasının hiçbir önemi yoktur. bu husus alıcıyı hiç ilgilendirmez. kendi malı olmayan menkulu temin etmeli ve borcunu yerine getirmelidir. aksi halde alıcı sözleşmeden kaynaklanan hakkını talep edebilir."

Şimdi bu cümleyi hatırlayınca somut olaya şu şekilde yaklaşıyorum:

Ben kendime ait olmayan bir gayrımenkulu Adli Tip'e kiralayabilirim. Burada geçerli bir kira sözleşmesi kurulmuş olur. Bu ilişkide hukuk bana "kiralayan" der. Adli Tip' ise "kiracı".

-Sözleşme geçerli midir?
El Cevap: Hocam bizi hukukçu yapma vaadiyle kandırmadıysa geçerlidir.
-Sözleşme geçerliyse benim "kiralayan" sıfatıyla sahip olacağım hakları hukuk düzeni korur mu?
El cevap: Koruması gerekir.
-Eğer hukuk düzeni beni koruyorsa ve yasa kiralayana, oğlunun işyeri ihtiyacı nedeniyle tahliye davası açma imkanı tanıyorsa ben bu haktan faydalanabilir miyim?
El Cevap: Oğlum varsa faydalanabilirim.

Hocam bir de şöyle demişti: Bazen önünüze gelen probleme o kadar karmaşık gözle bakarsınız ki meselenin esasında çok basit olduğunu gözden kaçırabilirsiniz. Böyle anlarda kafanızdaki tüm bilgileri silin, temel ilkeler çerçevesinde olayı yeniden gözden geçirin. Bence temsile ilişkin hükümlere hiç gitmeden "Sözleşmeler Hukuku"nun temel prensipleriyle bu sorun çözülebilir. Cengiz Abi de öyle yapmış sanırım.
Old 10-02-2009, 16:05   #60
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Engin Özoğul
Konunun 31. mesajdan sonrasını okudum.

Bu konuyu okuyunca Borçlar Hukuku'nun ve Medeni Hukuk'un ilk dersleri aklıma geldi. Hocamın söylediği bir iki cümle o günden beri hep aklımda kalmıştır. Demişti ki:

" bir kişi sahibi olmadığı bir menkulu bir başkasına satabilir. burada geçerli bir sözleşme kurulmuş olur. bu kişinin, sattığı malın sahibi olmamasının hiçbir önemi yoktur. bu husus alıcıyı hiç ilgilendirmez. kendi malı olmayan menkulu temin etmeli ve borcunu yerine getirmelidir. aksi halde alıcı sözleşmeden kaynaklanan hakkını talep edebilir."

Şimdi bu cümleyi hatırlayınca somut olaya şu şekilde yaklaşıyorum:

Ben kendime ait olmayan bir gayrımenkulu Adli Tip'e kiralayabilirim. Burada geçerli bir kira sözleşmesi kurulmuş olur. Bu ilişkide hukuk bana "kiralayan" der. Adli Tip' ise "kiracı".

-Sözleşme geçerli midir?
El Cevap: Hocam bizi hukukçu yapma vaadiyle kandırmadıysa geçerlidir.
-Sözleşme geçerliyse benim "kiralayan" sıfatıyla sahip olacağım hakları hukuk düzeni korur mu?
El cevap: Koruması gerekir.
-Eğer hukuk düzeni beni koruyorsa ve yasa kiralayana, oğlunun işyeri ihtiyacı nedeniyle tahliye davası açma imkanı tanıyorsa ben bu haktan faydalanabilir miyim?
El Cevap: Oğlum varsa faydalanabilirim.

Hocam bir de şöyle demişti: Bazen önünüze gelen probleme o kadar karmaşık gözle bakarsınız ki meselenin esasında çok basit olduğunu gözden kaçırabilirsiniz. Böyle anlarda kafanızdaki tüm bilgileri silin, temel ilkeler çerçevesinde olayı yeniden gözden geçirin. Bence temsile ilişkin hükümlere hiç gitmeden "Sözleşmeler Hukuku"nun temel prensipleriyle bu sorun çözülebilir. Cengiz Abi de öyle yapmış sanırım.

Yukarıda bahsettiğiniz ve hocanızın söyledikleri "menkul" mülkiyetinin "teslim" ile geçmesi nedeniyle ve "iyiniyetli" 3. kişinin iyiniyetinin korunması itibariyle doğrudur. (Meşhur, Eski Medeni Kanun md. 901)

Esasen, kiracının iyiniyetinin korunduğu haller temsil hükümleri içinde de vardır.

Asıl sorun, kanunda zikredilen "kiralayan" ifadesinde yatmaktadır, diye düşünüyorum.

Yani kira konusu taşınmazı menkul mülkiyetine ilişkin hükümler dairesinde değerlendirmek çok doğru olmayabilir kanaatindeyim.

Kaldı ki olayı yukarıda bir meslektaşımızın dile getirdiği gibi: "Sorunun cevabı şudur..., tartışmaya ne gerek var..?" diyerek kestirip atmak da mümkün ama, biz anlamıyoruz işte.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 2 (0 Site Üyesi ve 2 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Oğlun ihtiyacı sebebiyle tahliye davası kim açacak? Kiralayan mı Oğlu mu? Av. Salim Meslektaşların Soruları 4 24-01-2011 13:38
Uyarlamada Ortaya çıkan Sorunlar II Av. Muzaffer ERDOĞAN Hukuk Sohbetleri 3 16-04-2008 15:27
Sonradan ortaya çıkan mirasçı üye19870 Meslektaşların Soruları 1 15-10-2007 10:06
iddianamede bulunmayan ama daha sonra ortaya çıkan suç av.egemen Meslektaşların Soruları 4 24-06-2007 11:26
Yapay Döllenme Sonucu Ortaya Çıkan Hukuki Sorunlar cüneyt tamam Hukuk Soruları Arşivi 1 05-03-2002 22:16


THS Sunucusu bu sayfayı 0,10858202 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.