Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Miras Tapu Sorusu

Yanıt
Konu Notu: 2 oy, 5,00 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 06-10-2002, 14:53   #1
turev

 
Soru Miras Tapu Sorusu

değerli üyeler,

1989'da Ali ile karısı Yasemin,Ali nin babası Mehmet'e bir kağıda parmak bastırıyorlar.Mehmet,okuma yazma bilmeyen yaşlı bir kişi.bu kağıtta Mehmet in,sahip olduğu tarlayı Yasemin e sattığı kararlaştırılıyor.Mehmet in bundan haberi yok.ortada para da yok.


1991'de kadastro işlemleri yapılıyor.bu sırada Ali nin kardeşleri durumu öğreniyor.herhangi bir şey yapmıyorlar.o sırada hasta olan kardeşlerden Orhan 1994 te ölüyor.Mehmet de 1995 te ölüyor.


Orhan ın oğlu Kemal durumu yeni öğreniyor.
Kemal ne yapabilir?nerede nasıl bir dava açabilir?
ne önerirsiniz?

m.kemal turgut
ankara hukuk son sınıf öğrencisi
Old 10-10-2002, 15:43   #2
Av.M.Aydın Bilen

 
Varsayılan

Sevgili Turev,
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12.maddesinde 10 yıllık hak düşürücü süre var.Yani kadastro tesbitinden önceki nedenlere dayalı olarak 10 yılı geçtikten sonra dava açılsa bile hakim hak düşürücü süreyi re'sen gözönünde tutacağından dava redde mahkumdur.
Bu nedenle öncelikle kadastro tutanağının kesinleşme tarihini öğrenmek gerekir.Eğer yazınızda belirttiğiniz (1991) tarihte kesinleşmişse hem neden hem de sonuç açısından terditli dava açmalıdır.
Açılacak dava taşınmazın bulunduğu yer Asliye Hukuk Mahkemesi olup tapu iptali ve tescil talepli olmalıdır.

Şunu önemle belirtmekte yarar var.Olayınızda hak düşürücü süre henüz geçmemiştir.

Bu nedenle de davacı Kemal hile veya muris muvazaasına dayalı olarak tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tenkis istemli dava açabilir.Esasen hata,hile ile muvazaa ve külli halefiyet ile miras hakkına dayalı dava da tartışılabilir.Ancak bu kadar ayrıntıya girmeye gerek olmadığını sanıyorum.

Benim önerim BK.18 md. de gözönünde tutarak muris muvazaası nedeniyle iptal ve tescil ile terditli olarak tenkis istemli dava açılmasıdır.Bununla birlikte Kadastro ve Tapu İptali Tescil davalarında tecrübeli bir avukatla belgelerle birlikte irtibat kurmanız gerektiği düşüncesindeyim.

Selamlar,derslerinizde başarılar dilerim.

Av.M.Aydın Bilen
Old 10-10-2002, 21:35   #3
Kıvılcım

 
Varsayılan

10 yıllık süre geçmemiş mi? 1991-2002 = - 11 yıl değil mi? sevgi ve saygılar
Old 11-10-2002, 07:46   #4
Av.M.Aydın Bilen

 
Varsayılan

Sn.Kıvılcım ,
2002-1991=11 eder ama hesap o kadar basit olmadığı için hak düşürücü sürenin henüz geçmediği önemle vurgulanmıştır.

Selam ve saygılarımla...

Av.M.Aydın Bilen
Old 11-10-2002, 09:30   #5
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Merhaba sn .Bilen,

Tescile neden olan dayanak da kötüniyet olduğu mu ileri sürülebilecektir? Yolsuz kayıt mı vardır?

Selamlar
Old 11-10-2002, 10:29   #6
Av.M.Aydın Bilen

 
Varsayılan

Sn.Tikici,
Muris muvazaasına dayalı bir işlem yapıldığını,bu nedenle tapu kaydının iptalini istemek gerekir.
Yani Sn.Turev'in belirttiği muris Mehmet'in Yasemin'e adi yazılı belge ile de olsa satışını mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yaptığını iddia etmek gerekir.Hem Mehmet'in hem de Yasemin'in kötüniyetle hareket ettiğini diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla bu işlemi yaptıklarını ileri sürmek bence daha doğru olur.

Selamlar...

Av.M.Aydın Bilen
Old 11-10-2002, 12:25   #7
Kıvılcım

 
Varsayılan

Sn. Bilen,

Cahil sorusu.. Lütfen yanlış yorumlamayın, bu konuya yabancı olduğumdan aşağıdaki soruların cevabını öğrenmek isterim:

1- Olayda Murisin muvaasından bahsetmek '' murisin bilgisi dışında ve hile ile elde edilen parmak izi'' nedeniyle olanaklı mıdır?
2- 766 s. Tapulama kanununun m.31/2 ve özellikle madde 12 uyarınca, ''kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itibaren'' işleyecek 10 yıllık hak düşümü süresi konu olayda naden geçmemiştir? ek 1 yıllık sürenin 1987 yılını takip eden yıl için geçerli olduğunu biliyorum, bu bilgim yanlış mı?
3- Olayda, murisin muvazaası değilde, tamamen kötüniyete dayalı HİLE olgusuna bağlı olarak dava açmak ve hile halinde 10 yıllık süre işlemez demek daha uygun olmaz mı?

Bilgiler için şimdiden teşekkürler..

Saygılarımla.
Old 15-10-2002, 12:40   #8
Av.M.Aydın Bilen

 
Varsayılan

Sn.Kıvılcım,öncelikle estağfurullah diyerek başlamak istiyorum.Yanlış yorumlanacak bir şey de göremiyorum.Zira forumun mesleki bilgileri paylaşma ve fikir teatisinde bulunma ortamı olduğu düşüncesideyim.
Sorularınızın cevaplarına gelince;

1-Muvazaaya dayanıldığında zaten murisin bilgisi dışında işlem yapılmıştır diyemeyeceksiniz.Muris ile diğer mirasçının eşi birlikte hareket ederek öteki mirasçılardan mal kaçırmak amacı taşımaktadırlar iddiasını ileri sürmek gerekir.Hile olgusu ileri sürüldüğünde ancak terditli ve muvazaa iddiasıyla çelişmeyecek şekilde ileri sürülebilir.Esasen bu durumda dava çok karmaşık bir hal de alacaktır.

2-İşte meselenin bütün inceliği aslında bu sorunuzdadır.Süre nasıl geçmemiştir?Bunun iki gerekçesi vardır:

a-)3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 maddesinde özetle "Kadastro tutanağının kesinleşmesinden önceki nedenlere dayanarak 10 yıl geçtikten sonra dava açılamaz " demektedir.
Aksi düşünceden hareket edersek Kadastrodan sonraki nedenlere dayalı olarak dava açılması genel hükümlere tabidir sonucuna ulaşırız.Dolayısıyla hak düşürücü süre olan 10 yıllık süre devre dışı kalmış olur.
Muvazaada süre olmadığından sorun kalmayacaktır.

b-Muvazaaya dayanıldığında davacı miras hakkında dayalı olarak dava açmış olacaktır.Oysa hileye dayandığında murisin külli halefi olarak dava açmak zorundadır.
Davacı miras hakkına dayalı olarak muvazaa iddiasında bulunursa mirası hakettiği tarih önem kazanacaktır.Bu durumda da muris 1995 yılında öldüğüne göre Kadastro Kanunu'ndaki 10 yıllık süre yine geçmemiş olacaktır.

3-Hile iddiasına dayanıldığında yukarıda da arz ettiğim gibi davacı külli halef olarak dava açmak zorunda ve kadastrodan önceki nedene atıfta bulunmak zorundadır.Bu durumda hem BK.da belirtilen 1 yıllık süre hem de Kad.Kan.10 yıllık süre geçmiş olacaktır.

Sanıyorum bu cevaplar yeterince aydınlatıcı olmuştur.Çalışmalarınızda başarılar.

Selam ve saygılarımla...

Av.M.Aydın Bilen
Old 15-10-2002, 13:13   #9
Kıvılcım

 
Varsayılan

Merhaba sayın Bilen,
Kafama takılanlar:
1- Akidde muvazaa için akit taraflarının ortak iradesi önemlidir. Başka bir ifade ile, muvazaadan bahsedebilmek için akdin taraflarının görünen işlem dışında bir başka niyetlerinin olması icap eder ki, bu noktada muris' in muvazaa iradesi olmadığından, bu yöndeki iddia havada kalır..
2- Kadastro tespitinden sonraki nedenlere dayanmak mümkün ise de; dayandığınız parmak izi olayı kadastro tespitinin kesinleşmesinden önceki bir neden olup, 10 yıllık süreden kurtulmak mümkün olmaz.
3- Hile gibi irade sakatlığına neden işlem ve eylemlerde, işlem temelde ğptal edilebilir bir işlem olduğundan 10 yıllık süre işlemez diye düşünüyorum.

Saygılaırmla..
Old 16-10-2002, 09:39   #10
Av.M.Aydın Bilen

 
Varsayılan

Merhaba Sayın Kıvılcım,
1-Öncelikle muvazaa iddiasının havada kalmasını gerektirir bir neden bulunmamaktadır.Zira önceki açıklamalarımda da muris ile gelinin birlikte hareket ettiğini ileri sürmek gerektiği birkaç kez belirtilmiştir.

2-10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmeme nedeni de yine önceki yazımda belirttiğim gibi parmak izi olayıyla ilgili değil başlı başına miras hakkına dayalı olduğundan ve muvazaa iddiasının ileri sürülmesinden kaynaklanmaktadır.Davacı ,muris sağ iken dava açabilir mi?Doğal olarak cevap açamayacağı olacaktır.O halde davacı miras hakkında dayalı dava açacaktır.
Muris kadastro tesbitinden sonra öldüğüne göre de süre bu aşamadan sonra başlayacaktır.

3-Sn.Kıvılcım hile iddiasını ileri sürmek gerektiği ve bu ileri sürüldüğünde de sürenin geçmediğini belirtmektesiniz.

3402 sayılı kanun 1987 yılından beri yürürlüktedir.Buna mukabil önceki yazınızda 766 sayılı Tapulama Kanun’dan bahsetmeniz hasebiyle sizin bu konuda daha tecrübeli olduğunuzu ancak tevazu gösterdiğinizi düşünmekteyim.

Ancak,yazınızın 2.ve 3.bentlerinde belirttiğiniz durum sizce bir çelişki değil midir?
Muvazaada süre olmadığı halde hak düşürücü sürenin geçtiğini, hile iddiasında 1 yıllık süre olmasına rağmen sürenin geçmediğinin izahı mümkün müdür?Hile iddiasına dayandığınızda kadastro tesbitinden önceki neden ileri sürülmüş olmuyor mu?

Selam ve saygılarımla…

Av.M.Aydın Bilen
Old 16-10-2002, 13:26   #11
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Bence:

Mehmet' in okuma yazma bilmemesi üzerinde biraz durmak gerekiyor.

Saygılarımla..
Old 16-10-2002, 17:37   #12
Kıvılcım

 
Varsayılan

Sayın Av. M.Aydın Bilen'e

Sizi yürekten tebrik etmek bir görev olsa gerek. Yılmadan usanmadan, hatta sabırla araştırıp, kitaplar karıştırarak son derece çarpıcı ve faydalı görüşler serdetmeniz hepimize bir örnek teşkil etmeli.

Konumuza dönersek ve beni mazur görürseniz, derim ki: Bu soruyu kademe kademe cevaplayalım. Olay çok karıştı..

Tekrar teşekkür ederim.

Kıvılcım
Old 17-10-2002, 10:09   #13
Av.M.Aydın Bilen

 
Varsayılan

Sn.Kıvılcım,
Öncelikle iltifatlarınıza teşekkür ederim.Kademe kademe ilerleyip olayı çözme fikrinize iştirak etmekteyim.Bu nedenle de usul açısından öncelikle süreyi tartışmak gerektiği düşüncesindeyim.

Sevgili Dostum Tikici,
Murisin okuma yazma bilmemesi muhakkak ki tartışılmalıdır.Ancak öncelikle usulü çözdükten sonra muvazaa ve hileyi tartışırken bu konya girersek daha kolay bir sonuca ulaşırız düşüncesindeyim.Yoksa olay daha da karmaşık bir duruma girecektir.

Selam ve saygılarımla...

AV.M.Aydın Bilen
Old 17-10-2002, 13:30   #14
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Selamlar,
Tartışılan konuyu okurken aklıma birşey takıldı.Sayın Bilen burada bir muris muvazaasının olduğunu ve açılacak davanın da miras hakkına dayanması gerektiğini belirtti.Muvazaa bildiğim kadarıyla akitlerin 3.kişileri yanıltmak maksadıyla gerçekleştirdikleri bir irade uyumsuzluğudur.Olayımızda mirasbırakan Mehmet.in gerçekleşmiş bir iradesi yok.Gelin ve murisin hilesi veya Mehmet.in esaslı hatasından bahsetmek daha doğru olmaz mı? Ama bu durumda da akti iptal etmesi gereken yine karşı akittir o halde miras hakkına dayalı bir iptal veya tenkis davası açılmak gerekmezmi?Sadece öneriler; tecrübeli hukukçularımızın kafasını karıştıralım biraz
Old 17-10-2002, 14:33   #15
Av.M.Aydın Bilen

 
Varsayılan

Merhaba Sayın Jus_,
Muvazaa iddiasının ileri sürülmesi hususundaki düşüncemin asıl amacı,Sn.Turev'in "ne önerirsiniz" şeklindeki sorusuna karşılık vermek içindir.Yoksa olaya ilk bakışta tabii ki murise karşı yapılan hile göze batıyor.Ancak ben burda bir avukat olarak böyle bir dava önüme gelseydi hile iddiası yerine muvazaa iddiasının ileri sürülmesinin daha kolay ve davacının hakkına ulaşmak için daha pratik bir çözüm olacağı yönündeki kanaatimi belirtmek istedim.

Bununla birlikte Sn.Turev'e sadece ve özellikle sürenin henüz geçmediği hususunu hatırlatmak amacı vardır.

Tüm bunlardan başka;murisin hileye mi düşürlüdüğü yoksa muvazaaya iştirak ettiği için mi yıllarca ve ölünceye kadar yapılan işleme sessiz kaldığı olaydan da zaten tam olarak karar verilebilecek bir şekilde değildir.

Eğer tecrübeli hukuçluradan kastınız ben isem çok teşekkür ederim ama henüz kendimi tecrübeli bir hukukçu olarak görmüyorum.
Hep birlikte tartışmaya devam ederiz.

Selam ve saygılarımla...

Av.M.Aydın Bilen
Old 17-10-2002, 18:17   #16
Kıvılcım

 
Varsayılan

Merhaba katılımcı meslektaşlar;

Bu soru, oldukça karmaşık ve esasen bir öğrenciden beklenmeyecek ölçüde de ''cinlik'' içermektedir..

1- Orhan 1994' de öldüğü zaman Ali' nin kardeşi olması itibariyle 1991 yılından ölene değin olayı bilmektedir.. Orhan' ın oğlu Kemal, babasının mirasçısı sıfatıyla 1991' den itibaren olaya vakıf sayılmalıdır dersem itiraz eden olur mu?

2- Olaya külli halefiyet ilkeleri dahilinde yaklaştığımızda Kemalin (babasından hareketle) gerek muvazaa, gerekse irade fesadına bağlı olarak dava açması ne derece mümkün olur?

3- Esaslı hata ve hile halinde süre hesabı nasıl yapılacaktır?

4- 10 yıllık sürenin geçip geçmediğini tespit noktasında, sürenin başlangıcı için kanunun açık ifadesi ve emri gibi ''Kadastro tespinin kesinletiği tarihi'' mi esas alacağız, yoksa sayın Bilen' in bir ince düşünce ürünü olarak yakaladığı '' miras hakkının başladığı'' tarihi mi esas alacağız?

5- Muvazaa açısından murisin bilgisinin '' 1991 yılından 1995' e kadar ses çıkarmadığından'' hareketle kabul zorunluluğu var denirse, bu davayı Orhan oğlu Kemal' in açması hakkındaki görüşleriniz farklı olur mu?

Saygı ve sevgilerimle..
Old 18-10-2002, 14:15   #17
Av.M.Aydın Bilen

 
Varsayılan

Sayın Kıvılcım,
Müsaade edersiniz bu sorularınıza bir ek de ben yapmak istiyorum.

6-Muris Mehmet 1995 yılında değil de 1990 yılında ölmüş olsaydı muvazaa ve hile yönünden dava açma süresi nasıl olurdu?

Selam ve saygılarımla...
Av.M.Aydın Bilen
Old 19-10-2002, 13:56   #18
Kıvılcım

 
Varsayılan

Sayın bilen,
İyi olurdu ama bunlara kim cevap verecek meçhul.. :-)) Kimse elini cebine atmıyor, bu nasıl iş ? :-) Saygılarımla.
Old 19-10-2002, 19:44   #19
turev

 
Neşeli olay gerçek!

merhaba değerli hukukçular,

sayın kıvılcım,

ilk sorunuz hakkında şunları belirtmek istiyorum:

kadastro işlemlerinin yapıldığı ve durumun ortaya çıktığı 1991 yılında Orhan tedavi amacıyla Londra'da bulunuyor.Orhan'ın oğlu Kemal de o sırada ilkokul öğrencisi.Kemal şu an hacettepe üniversitesi 3. sınıf öğrencisi ve 20 yaşında.

muris Mehmet'in Ali ve Orhan dışında 3 çocuğu daha var.daha doğrusu 3 kızı var.kızlar 1991 de durumu öğrenmelerine rağmen abileri Ali'den korktukları için dava açmıyorlar.durumu Londra'da tedavi gören
Orhan'a haber veren de olmuyor.zaten Orhan rahatsızığı nedeniyle bu olayla uğraşacak durumda da değil.

sayın kıvılcım,
sorunun bir öğrenciden beklenemeyecek ölçüde "cinlik" içerdiğini söylemektesiniz.

eeeee!!!!!!

"ankara hukuklu" olmanın da o kadarlık farkı olsun!!!

saygılarımla...

m.kemal turgut
ankara hukuk son sınıf öğrencisi
Old 19-10-2002, 20:18   #20
Kıvılcım

 
Varsayılan

Sayın turev,

Kusura bakmayın ben hep sizi türev sanırdım meğerse siz asılmışsınız da haberimiz yokmuş..)

Sizi tebrik ederim. Gerçekten oldukça güzel hikaye edilmiş bir olay.. gerçek olay biraz süslenmiş gibi geldi bana.

Ankara hukuklu olmak elbetteki ayrıcalıktır, ben İstanbul Hukuk fakülteliyim ve kendimle gurur duyuyorum :-)))))) sizin de aynı duyguyu taşımamanız için bir sebep yok.

Bu olaya adam akıllı bir cevap yazmak lazım amma havamda değilim bu aralar.. bu işi Sayın Bilen iyi götürüyor..

Hele bir de sevgili Hulusi Metin' in olaya dahli olursa eminim o durumda; sayın seyyah, hukuk doktoru, Bir dost ve diğer değerli üstadların yazmaması eksiklik olur ve bence olay renklenir, şekillenir ve..çözülür,
:-))) saygı ve sevgilerimle..
Old 21-10-2002, 11:33   #21
Av.M.Aydın Bilen

 
Varsayılan

Sayın Kıvılcım,
Ben direkt olarak çözüm önerimi getirip gerekçelerini de belirttim.Bundan sonra da gitmesi için sizin de belirttiğiniz gibi diğer katılımcı arkadaşların olaya dahil olması gerekir ki ihtimaller üzerinde tartışabilelim.

Olay gerçekten üzerinde durulursa zaten karmaşık ama daha da karmaşık hale getirilebilecek nitelikte.

Çalışmalarınzda başarılar.Selam ve saygılarımla...

Av.M.Aydın Bilen
Old 21-10-2002, 16:43   #22
turev

 
Neşeli olay gerçek 2!!!

sayın kıvılcım,

gerçekte ben türevim!yalniz;internet cafelerin bazılarında Türkçe windows yüklü olmadığı için Türkçe karakterler kullandığınız zaman iletiler okunmuyor.geçen yıl hukuk e-mail grubundaki bazı iletileri bu yüzden okuyamamıştım. türev yerine turev deme sebebim bu.

arkadaşım bana olayı anlattı.ben de konuyu özetleyerek sizlere görüşlerinizi sorayım dedim.olayda herhangi bir abartma yok.

sayın Bilen,

size çok teşekkür ediyorum.diğer hukukçu büyüklerim de sizin gösterdiğiniz ilgiyi gösterirlerse konu daha da ilginç hale gelebilir.

saygılar ve sevgiler...
Old 01-11-2002, 21:46   #23
Av.Nevra BAŞKAL

 
Varsayılan

Merhaba,

Ben hukukçu büyüklerden değilim, ama konu çok ilgimi çekti ve ben de dayanamayıp, biraz sesli düşüneyim istedim, karalama kağıdıma sizlerin de katkısı olursa sevinirim:-)))

Muris Mehmet'in "mirası sağlığında paylaştırma" amacıyla bu işlemi yaptığı, dolayısıyla (her ne kadar vasiyetnameye ya da miras sözleşmesine dayanmasa da - burada Mehmet'in okuma yazma bilmemesi ve oğlu Ali'nin bundan yararlanması, hile vasfını taşımasa bile babasının tecrübesizliğinden yararlanması hali devreye sokularak) 4721 s.k. nun 559. maddesine göre, mirasçı Alinin kötüniyetli olduğu ve bu durumda 20 yıllık hakdüşürücü süre içinde açılabileceği düşünülebilir mi?

Çünkü; sadece ve sadece hileye dayanılarak bu işlemin iptali istendiği takdirde, 10 yıllık hak düşürücü süreye takılacaktır, muvazaa hükümlerinin de uygulanabilirliği ve daha çok ispatlanabilirliği konusunda şüpheler taşıyorum (her ne kadar, 3. şahıslar muvazaayı her türlü delille kanıtlayabilirlerse de, olayı hatırlayan bir tanık dahi bulunması güç olacağı ve Yaseminin de eşi aleyhine tanıklık etmeyeceği varsayılarak...)

Görüşlerinizi bekliyorum...

Saygıyla..
Old 02-04-2007, 16:37   #24
mineartun

 
Varsayılan

cevap için geç kalmışım ama daha yeni okudum.Öncelikletaşınmazın tapulu olmasa dahi satışı için yapılması gereken satış senedinde köy muhtarı ,okuma yazma bilmeyen Mehmet in satış yapabilmesi için ise en az iki tanığın imzasına ihtiyaç vardır.
Bu şekil şartlarını içermeyen satış senedi geçersizdir.
ancak sorun kadastro çalışmalarında Mehmet in kardeşlerinin bu belgeye dayanılarak kadastro tespiti yapılmasına gerekli süre içinde itiraz etmemesi...
Kadastro tespitine itiraz etmeyerek kesinleşmesine sebep oldukları için yapabilecekleri bişey kalmıyor.
ama 1995 de Mehmet in vefatından 1 yıl içinde yaptığı tasarrufların iptali istenebilirdi..bu süre de kaçırılmış bunca ihmale artık çözüm kalmamıştır diyorum..
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
mirasçının miras bırakan hayatta iken kendi miras payına düşecek miras payını satması prag Miras Hukuku Çalışma Grubu 3 03-12-2008 09:59
Zor Bİr Sinav Sorusu!!! serdar bastik Hukuk Lisans Eğitimi 10 05-05-2008 16:58
tapu tashihi ve tapu memurunun verdiği zarardan dolayı tazminat davası av.emre Meslektaşların Soruları 1 13-12-2006 15:57
hangi lider sorusu obaykan Site Lokali 0 10-07-2006 11:28


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04834390 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.