Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İpotekli Taşınmaz-Aile Konutu-Vefat

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 08-02-2011, 15:31   #1
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan İpotekli Taşınmaz-Aile Konutu-Vefat

Merhaba,

Üzerinde aile konutu şerhi olsun-olmasın, bankalar tarafından ipotek koyulan taşınmazlardaki ipoteğin selameti için; yeni TMK nun yürürlüğünü müteakip diğer eşin açık rızasının alınması gerekip-gerekmediğine dair tartışma bir kenarda dursun.

Bu tür davaların görüşülebilmesi için; diğer eşin davalı, bankanın dava ihbar edilen 3.kişi olması, husumetin bu şekilde yöneltilmesi gerektiği, davanın aile mahkemelerinde açılması ve nisbi harca tabi olması gerektiği konuları da bir diğer yanda dursun. (Bunların hiç birine aleyhimize yürüyen davada uyulmamıştır, hele o tümüyle bir köşede dursun.)

Benim tartışmaya açmak istediğim konu şu:

Dava devam ederken; vakti zamanında davalı gösterilmemiş olan, davalı sıfatını taşımaz iken vefat eden bir davalı eş var (Bankaya ipotek veren) . (Mahkeme bu şahsın vefatını müteakip davacı yana , davanın tarafı gösterilmemiş olan varislerini dahili dava etmesi için mehil de vermiştir. Davalı sıfatının hatalı ve eksik gösterildiği davaya yanıt dilekçemizde yazılıdır, ıslahla dahi düzeltilmesinin mümkün olmadığı da hatırlatılmış ve muvafakat yokluğumuz peşinen bildirilmiştir. Yanı sıra aşamalardaki dahili dava ara kararına da dönülmesi için yine tarafımızdan itiraz edilmiş, bu konuda olumlu-olumsuz bir karar kurulmamıştır.) Ankara Aile Mahkemelerinden birinde yürümekte olan ve usul aykırılıklarından bunaldığımız bu davada, dava dışı ipotek verenin vefatı tarafımızca Mahkemeye yazılı bir dilekçe ile bildirilmiş ve:

İPOTEK VEREN DAVA DIŞI (BİLAHARE VARİSLERİ DAHİLİ DAVALI ) 3.KİŞİNİN VEFATI NEDENİ İLE; DAVANIN KONUSUNUN KALMADIĞINDAN BAHİSLE KARAR İTTİHAZINA YER OLMADIĞINA KARAR VERİLMESİ, ZİRA ÖLÜMLE EVLİLİK BİRLİĞİ SONA ERMİŞ OLMAKLA, ARTIK BİR AİLE KONUTUNDAN DA SÖZEDİLEMEYECEĞİ; OLSA OLSA TEREKEYE KONU BİR TAŞINMAZDAN BAHSEDİLEBİLECEĞİ, tarafımızca dile getirilmiştir. (Tüm dilekçelerimiz muhabere kaydıyla birlikte gönderilmiştir.)

Bence ölümle dava konusuz kalmıştır, yukarıdaki gerekçeyle. Ancak Mahkeme sesimizi duymuyormuşcasına ısrarla davayı sürdürmektedir. Sizin düşünceniz nedir?

Görüşlerinizi paylaşırsanız müteşekkir kalacağım.

Saygılarımla...
Old 08-02-2011, 15:49   #2
dogukansavas

 
Varsayılan

Usul hukuku bakımından tartışma bir kenarda dursun, ben de şu şekilde bir soru eklemek istiyorum:

-İpotek veren eşin ölümü ile ipotekten haberdar olan eş, bu davasını kime karşı açacaktır? Bu halde artık ipotek veren eş öldüğü için hiç dava açılamayacak mıdır? Bu gibi şerhin tartışmalı olduğu durumlarda şerhin konulma anındaki kişisel ve mal durumuna mı, yoksa davanın açıldığı andaki kişisel ve mal durumuna mı bakılacaktır?
Old 08-02-2011, 16:02   #3
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Burada ipoteğin fek talep gerekçesinin önemli olduğu inancındayım. En azından somut olayda. İpotek fek talep gerekçesi; "Taşınmazın aile konutu olduğu ve diğer eşin rızasının alınmadığı" savından ibarettir. Aile konutu ne zaman vardır? Bir aile birliği söz konusu ise. Evlilik birliği ölümle sona ermiş midir, evet...
Old 08-02-2011, 16:47   #4
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Merhaba,

Üzerinde aile konutu şerhi olsun-olmasın, bankalar tarafından ipotek koyulan taşınmazlardaki ipoteğin selameti için; yeni TMK nun yürürlüğünü müteakip diğer eşin açık rızasının alınması gerekip-gerekmediğine dair tartışma bir kenarda dursun.

Bu tür davaların görüşülebilmesi için; diğer eşin davalı, bankanın dava ihbar edilen 3.kişi olması, husumetin bu şekilde yöneltilmesi gerektiği, davanın aile mahkemelerinde açılması ve nisbi harca tabi olması gerektiği konuları da bir diğer yanda dursun. (Bunların hiç birine aleyhimize yürüyen davada uyulmamıştır, hele o tümüyle bir köşede dursun.)

Benim tartışmaya açmak istediğim konu şu:

Dava devam ederken; vakti zamanında davalı gösterilmemiş olan, davalı sıfatını taşımaz iken vefat eden bir davalı eş var (Bankaya ipotek veren) . (Mahkeme bu şahsın vefatını müteakip davacı yana , davanın tarafı gösterilmemiş olan varislerini dahili dava etmesi için mehil de vermiştir. Davalı sıfatının hatalı ve eksik gösterildiği davaya yanıt dilekçemizde yazılıdır, ıslahla dahi düzeltilmesinin mümkün olmadığı da hatırlatılmış ve muvafakat yokluğumuz peşinen bildirilmiştir. Yanı sıra aşamalardaki dahili dava ara kararına da dönülmesi için yine tarafımızdan itiraz edilmiş, bu konuda olumlu-olumsuz bir karar kurulmamıştır.) Ankara Aile Mahkemelerinden birinde yürümekte olan ve usul aykırılıklarından bunaldığımız bu davada, dava dışı ipotek verenin vefatı tarafımızca Mahkemeye yazılı bir dilekçe ile bildirilmiş ve:

İPOTEK VEREN DAVA DIŞI (BİLAHARE VARİSLERİ DAHİLİ DAVALI ) 3.KİŞİNİN VEFATI NEDENİ İLE; DAVANIN KONUSUNUN KALMADIĞINDAN BAHİSLE KARAR İTTİHAZINA YER OLMADIĞINA KARAR VERİLMESİ, ZİRA ÖLÜMLE EVLİLİK BİRLİĞİ SONA ERMİŞ OLMAKLA, ARTIK BİR AİLE KONUTUNDAN DA SÖZEDİLEMEYECEĞİ; OLSA OLSA TEREKEYE KONU BİR TAŞINMAZDAN BAHSEDİLEBİLECEĞİ, tarafımızca dile getirilmiştir. (Tüm dilekçelerimiz muhabere kaydıyla birlikte gönderilmiştir.)

Bence ölümle dava konusuz kalmıştır, yukarıdaki gerekçeyle. Ancak Mahkeme sesimizi duymuyormuşcasına ısrarla davayı sürdürmektedir. Sizin düşünceniz nedir?

Görüşlerinizi paylaşırsanız müteşekkir kalacağım.

Saygılarımla...


İlginç bir soru(n).
Forumu dışardan izleyecekler için TMK'nın ilgili maddesini alıntılayayım:

Alıntı:
MADDE 194.- Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.

Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hakimin müdahalesini isteyebilir.

Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir.

Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur.


Maddeye göre, malik olmayan eşin "açık rızası" gerekmektedir.

Pekala "tapuya güven ilkesi" gereği taşınmaz mal satın alan iyiniyetli 3 üncü şahısların durumu ne olacak?
Alıntı:
2. İyiniyetli üçüncü kişilere karşı

MADDE 1023.- Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.

İyiniyetli olmayan 3 üncü kişilere karşı bir yaptırım var mı?

Alıntı:
3. İyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı

MADDE 1024.- Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.

Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.



"Aile konutu şerhi" konulmamış ve malik olmayan eşin açıkça rızası olmadan yapılan işlemler ne olacaktır? İşlemin yapıldığı sırada "açıkça" rıza alınmadığı için, "yok" hükmünde sayılacaktır.

Banka kötüniyetli midir? Aşağıda aktaracağım karara göre, "kötüniyetli" olmasa bile, basiretli bir tacir(hatta daha da ötesi)gibi davranmak zorundadır. Hepimiz biliyoruz ki, bankalar ipotek almadan (ve kredi vermeden) önce, taşınmazın gerçek değerini belirlemek için kendi eksperlerini ya da profesyonel şirket eksperlerini taşınmaza göndermektedirler.Eksper, taşınmaza girdiğinde o taşınmazın "aile konutu" olup olmadığını görecektir zaten. O halde banka, ya diğer eşin "açıkça" rızasını da isteyecektir ya da kredi vermeyecektir.

Peki kötüniyetli malik olmayan eş olursa ne olacaktır?

Yukarıya alıntısını yaptığım 194 üncü maddenin 3 üncü fkrasını tekrar alıntılıyorum.

Alıntı:
Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir.

Malik olmayan eş tapuya gidip "aile konutu şerhi" vermiş olsa, benzer sorunlar yaşanmayacaktır. Ancak ülkemizdeki okuma-yazma ve bilinçlenme oranını düşünürsek pek çok kadının bu hükümden haberi dahi yoktur. Benim dikkat çekmek istediğim şey ise başka...Karı-koca baştan anlaşmış olsalar, kocaya ait ev bankaya ipotek edilse ve yüklüce bir kredi çekilse, diğer eş ipotekten 6 ay sonra dava açsa ve ipoteği kaldırsa, hakkaniyete uygun mu olacaktır?

Ya da 5 yıllık kredi alınsa, açıkça muvafakatı alınmayan ve fakat ipotekten haberi olan eş, 2 inci yıl eşine boşanma davası açmadan hemen önce ipoteğin terkini davası açsa ne olacak? Taşınmaz tekrar evlilik mamelekine dönmeyecek midir?

Özetle, kötüniyetli eşler için de bir şeyler düzenlenmeliydi.

Sevgili Şehper, usuli tartışmaları bir kenara koymuşsun ama sen Ankara'yı seversin. Hiç olmazsa, boşuna gitmiyorsun.
Old 08-02-2011, 16:51   #5
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Yol gösterecek karar

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/1911
K. 2009/5425
T. 24.3.2009
• AİLE KONUTU ÜZERİNDE ŞERH BULUNMAMASI ( Malik Olan Eşin Kendi Eşinin Muvafakati Olmadan Taşınmazı Alacaklı Banka Lehine İpotek Altına Aldırdığı/Bankanın Taşınmazın Aile Konutu Olduğunu Bilebilecek Durumda Olduğu - Şerh Bulunmamasına Rağmen İpoteğin Kaldırılmasına Karar Verileceği )
• EŞİNİN MUVAFAKATİ OLMADAN MALİK OLAN EŞİN AİLE KONUTUNU İPOTEK ALTINA ALDIRMASI ( Alacaklı Bankanın Taşınmazın Aile Konutu Olduğunu Bilebilecek Durumda Olduğu/Basiretli Davranması Gerektiği - Şerh Bulunmamasına Rağmen İpoteğin Kaldırılmasına Karar Verileceği )
• BANKANIN BASİRETLİ TACİR GİBİ DAVRANMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Malik Olan Eşin Kendi Eşinin Rızası Olmadan Taşınmazı Alacaklı Banka Lehine İpotek Altına Aldırdığı/Bankanın da Taşınmazın Aile Konutu Olduğunu Bilebilecek Durumda Olduğu - Basiretli Davranması Gerektiği )
• İPOTEĞİN KALDIRILMASI ( Malik Olan Eşin Kendi Eşinin Rızası Olmadan Aile Konutunu Alacaklı Banka Lehine İpotek Altına Aldırdığı/Bankanın da Taşınmazın Aile Konutu Olduğunu Bilebilecek Durumda Olduğu - Şerh Bulunmamasına Rağmen İpoteğin Kaldırılabileceği )
1086/m.432
4721/m.193, 194, 1023
6762/m.20
ÖZET : Uyuşmazlık malik olan davalı eş tarafından diğer davalı banka lehine davacının rızası olmaksızın aile konutu olarak kullanılan taşınmaz üzerinde tesis edilen ipoteğin hukuken değer taşıyıp taşımadığı, davacının bu işleme rızasının bulunup bulunmadığı noktası toplanmaktadır. Aile konutu olarak kullanılan taşınmaz üzerinde eşlerin tek başlarına, hukuki işlem yapmasının diğer eşin önemli yararlarını zedeleyeceği düşünülerek bu konut üzerindeki malik eşin tasarrufu diğer eşin rızasına bağlanmıştır ve rıza alınma yapılacak işlemlerin önlenmesi için tapu siciline şerh verilmesi olanağı getirilmiştir. Bir taşınmazın aile konutu olarak özgülenmesine ilişkin şerh olmasa bile kimi durumlarda tapu maliki olmayan ve özgülemeden yararlanan eş kendi rızası dışında tapu maliki eşin yaptığı tasarrufların ortadan kaldırılmasını isteyebilir. Davalı ipotek alacaklısı bankanın ipotek tesisi sırasında kötü niyetle hareket ettiği elbette söylenemez, bununla birlikte basiretli bir biçimde davranıp taşınmazın aile konutu olarak kullanıldığını eksperleri marifetiyle yaptıkları inceleme sırasında görmeleri nedeniyle bu konutta oturduklarını bildiği davacı eşin rızasını da almaları gerekir. Davacı eşin muvafakati olmaksızın davalı eş tarafından diğer davalı banka lehine tesis edilen ipoteğin kaldırılmasına karar verilmelidir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR VE SONUÇ : Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

YEREL MAHKEME İLAMI

T.C.

ANKARA

11. AİLE MAHKEMESİ

E. 2007/575

K. 2008/266

T. 06.03.2008

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davanın esas defterine kaydını müteakip yapılan açık yargılama sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

KARAR : Davacı vekili 26.06.2007 tarihli dilekçesinde, davalılardan Kamile E. davacının eşi olduğunu, 1997 yılında evlendiklerini, 10.01.2003 tarihinde Sincan ilçesi 1653 ada 4 parselde kayıtlı D Blok zemin kat daireyi birlikte satın aldıklarını, davalı adına tapuya tescil edildiğini, bu dairenin aile konutu olarak kullanıldığını, davalı Kamile’nin davacının bilgisi dışında kefil olduğu bir kredi alacağının teminatı olarak diğer davalı banka lehine ipotek tesis edildiğini, borcun ödenmemesi nedeniyle alacaklı banka tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine girişildiğini, davacının davalı eşinin yapmış olduğu ipotek işleminden haberi olmadığı gibi aile konutu üzerindeki hakları sınırlayıcı bu işleme muvafakatinin da bulunmadığını beyan ile aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.

Davalı Kamile, dava dilekçesi ile duruşma gününü bildiren davetiyenin tebliğine rağmen duruşmalara katılmamış, davaya karşı bir cevap da vermemiştir.

Davalı banka vekili, gerek ipotek sırasında gerekse icra takibine başlanıldığında tapu kayıtlarında taşınmazın aile konutu olduğuna dair bir şerhin bulunmadığını, diğer davalı Kamile’nin borçlu şirket tarafından kullanılan kredinin kefili olduğunu, icra takibini semeresiz bırakmak için bu davanın açıldığını, TMK. nun 193. maddesine göre eşlerden her birinin üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlemi yapabileceğini, tapuda taşınmazın aile konutu olduğuna dair şerhin bulunmaması nedeniyle tapu siciline güven ilkesi gereği iyi niyetli üçüncü kişilerin haklarının korunması gerektiğini, davacının bu ipotekten haberinin olmamasının ise mümkün bulunmadığını beyan ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Sincan Tapu Sicil Müdürlüğünden davaya konu ipoteğin tesis edildiği taşınmazın tapu kayıtları getirtilmiş, taşınmazın Kamile adına 10.01.2003 tarihinde tescil edildiği, 03.06.2005 tarihinde 80.000 YTL borç karşılığında K. bankası lehine ipotek tesis edildiği, tapu kaydı ve ekli akit tablosundan anlaşılmıştır.

K. Bankası ile Y. Bankasının birleşmiş olması nedeniyle taraf teşkilinin mevcut olduğu düşünülmüştür.

Ticaret Sicil Memurluğundan borçlu şirketin bilgileri ve ortakları sorulmuş, davacının ve davalının bu şirketin ortağı olmadığı görülmüştür.

Ankara 22. İcra Müdürlüğünün 2007/725 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davalı Y. Bankası’nın borçlu şirket ile birlikte ipotek borçlusu diğer davalı Kamile aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla 09.05.2007 tarihinde icra takibine giriştiği görülmüştür.

Sincan Tapu Sicil Müdürlüğünde tapuya kayıtlı davalılardan Kamile …'e ait taşınmazın aile konutu olarak kullanıldığı hususunda bir tartışma bulunmamaktadır. Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan nüfus kaydından davacı ile davalı Kamile’nin 1997 yılında evlendikleri ve yine dosyaya sunulan ikametgah ilmühaberinden bu dairede oturdukları, anlaşılmaktadır. Kaldı ki ikametgah ilmuhaberindeki adres ile davalı tebligat adresi de aynı adrestir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı eş tapu maliki Kamile tarafından diğer davalı banka lehine davacının rızası olmaksızın aile konutu olarak kullanılan bu taşınmaz üzerinde tesis edilen ipoteğin hukuken değer taşıyıp taşımadığı, davacının bu işleme rızasının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

Dinlenen davacı tanıkları, davalı Kamile ile iş arkadaşı olduklarım, borçlu şirket sahibinin şirketin ekonomik sıkıntısını atlatmak için Kamile’ye sahip olduğu daireyi ipotek edip kredi çekmeyi teklif ettiğini, davalının da çalıştığı iş yerinin durumunun düzeleceği düşüncesi ile bu teklif kabul ettiğini, fakat şirketin borcunu ödememesi üzerine eşinden habersiz evi ipotek ettirmesi nedeniyle duyduğu sıkıntıyı kendileri ile paylaştığını söylemişlerdir.

Tanık beyanları ile davacının aile konutu olarak kullanılan dairenin diğer davalı banka lehine ipotek edilmesinden haberinin ve rızasının bulunmadığı anlaşılmıştır.

TMK nun 193. maddesinde gerçekten eşlerin her birinin diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlemi yapabileceği yazılıdır. Yine TMK. nun 1023. maddesinde tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni bak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunacağı da hüküm altına alınmıştır. Ancak TMK. nun 194. maddesinde aile konutu ile ilgili olarak özel bir düzenleme yapılmıştır Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2006/2-591-624 sayılı kararında da belirtildiği üzere bu yasa hükmünün TMK. nun 1023 maddesinde benimsenen iyi niyetli kişinin kazanımının korunmasına ilişkin ilkenin geçerliliğini kaldırmadığı muhakkaktır. Bununla beraber aile konutu Olarak kullanılan taşınmaz üzerinde eşlerin tek başlarına hukuki işlem yapmasının diğer eşin önemli yararlarını zedeleyeceği düşünülerek bu konut üzerindeki malik eşin tasarrufu diğer eşin rızasına bağlanmıştır ve TMK. nun 194/3 maddesi ile rıza alınmadan yapılacak işlemlerin önlenmesi için tapu siciline şerh verilmesi olanağı getirilmiştir. Ne var ki bu şerh soyut olarak malik eşin tasarruflarının sınırlandırılması sonucunu doğuran bir şerh değildir. Bir taşınmazın aile konutu olarak özgülenmesine ilişkin şerh olmasa bile kimi durumlarda tapu maliki olmayan ve bu özgülemeden yararlanan eş kendi rızası dışında tapu maliki eşin yaptığı tasarrufların ortadan kaldırılmasını isteyebilir. Davalı ipotek alacaklısı bankanın ipotek tesisi sırasında kötü niyetle hareket ettiği elbette söylenemez, bununla karşılığında K. Bankası lehine ipotek tesis edildiği, tapu kaydı ve ekli tablosundan anlaşılmıştır.

K. Bankası ile Y. Bankasının birleşmiş olması nedeniyle taraf teşkilinin mevcut olduğu düşünülmüştür.

Ticaret Sicil Memurluğundan borçlu şirketin bilgileri ve ortakları sorulmuş, davacının ve davalının bu şirketin ortağı olmadığı görülmüştür.

Ankara 22. İcra Müdürlüğünün 2007/725 esas sayılı dosyası incelenmesinde; davalı Y Bankası’nın borçlu şirket ile birlikte ipotek borçlusu diğer davalı Kamile aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla 09.05.2007 tarihinde icra takibine giriştiği görülmüştür.

Sincan Tapu Sicil Müdürlüğünde tapuya kayıtlı davalılar Kamile …’e ait taşınmazın aile konutu olarak kullanıldığı hususunda tartışma bulunmamaktadır Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan nüfus kaydından davacı ile davalı Kamile’nin 1997 yılında evlendikleri ve yine dosyaya sunulan ikametgah ilmühaberinden bu dairede oturdukları, anlaşılmaktadır Kaldı ki ikametgah ilmühaberindeki adres ile davalı tebligat adresi de aynı adrestir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı eş tapu maliki Kamile E tarafından diğer davalı banka lehine davacının rızası olmaksızın aile konutu olarak kullanılan bu taşınmaz üzerinde tesis edilen ipoteğin hukuken değer taşıyıp taşımadığı, davacının bu işleme rızasının bulunup bulunmadığı noktası toplanmaktadır.

Dinlenen davacı tanıkları, davalı Kamile ile iş arkadaş olduklarını, borçlu şirket sahibinin şirketin ekonomik sıkıntısını atlatmak için Kamile’ye sahip olduğu daireyi ipotek edip kredi çekmeyi teklif ettiğini, davalının da çalıştığı iş yerinin durumunun düzeleceği düşüncesi ile bu teklif kabul ettiğini fakat şirketin borcunu ödememesi üzerine eşinden habersiz evi ipotek ettirmesi nedeniyle duyduğu sıkıntıyı kendileri ile paylaştığını söylemişlerdir.

Tanık beyanları ile davacının aile konutu olarak kullanılan dairenin diğer davalı banka lehine ipotek edilmesinden haberinin ve rızasının bulunmadığı anlaşılmıştır.

TMK. nun 193. maddesinde gerçekten eşlerin her birinin diğer üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlemi yapabileceği yazılıdır. Yine TMK. nun 1023. maddesinde tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunacağı da hüküm altına alınmıştır. Ancak TMK. nun 194. maddesinde aile konutu ile ilgili olarak özel düzenleme yapılmıştır Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2006/2-591-624 s. kararında da belirtildiği üzere bu yasa hükmünün TMK. nun 1023. maddesi benimsenen iyi niyetli kişinin kazanımının korunmasına ilişkin ilkenin geçerliliğini kaldırmadığı muhakkaktır. Bununla beraber aile konutu olarak kullan taşınmaz üzerinde eşlerin tak başlarına, hukuki işlem yapmasının diğer eşin önemli yararlarını zedeleyeceği düşünülerek bu konut üzerindeki malik eşin tasarrufu diğer eşin rızasına bağlanmıştır ve TMK. nun 194/3 maddesi ile rıza alınma yapılacak işlemlerin önlenmesi için tapu siciline şerh verilmesi olanağı getirilmiştir. Ne var ki bu şerh soyut olarak malik eşin tasarruflarının sınırlandırılması sonucunu doğuran bir şerh değildir. Bir taşınmazın aile konutu olarak özgülenmesine ilişkin şerh olmasa bile kimi durumlarda tapu maliki olmayan ve özgülemeden yararlanan eş kendi rızası dışında tapu maliki eşin yaptığı tasarrufların ortadan kaldırılmasını isteyebilir. Davalı ipotek alacaklısı banka ipotek tesisi sırasında kötü niyetle hareket ettiği elbette söylenemez, bununla birlikte davalı Kamile’ye ait olan taşınmazın bu davalının çalıştığı şirketin borcu nedeniyle ipotek edilmesi sırasında TMK. nun dan doğan sınırlamaların izale edilmesini temin zımnında basiretli bir biçimde davranıp aile konutu olarak kullanıldığını eksperleri marifetiyle yaptıkları inceleme sırasında görmeleri nedeniyle bu konutta oturduklarını bildiği davacı eşin rızasını da almaları gerekir iken sanki bu taşınmazın kim tarafından ne şekilde kullanıldığını, değerinin ne olduğunu bilmiyormuş, sadece borçlu şirket ve davalı Kamile’nin soyut beyanı ile ipoteği kabul etmiş gibi davranması yaşamın olağan akışına uygun bulunmadığından üzerinde ipotek tesis edilen taşınmazın tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmamakla birlikte davalı ipotek alacaklısı bankanın TMK’nun 1023. maddesi anlamında korunmaya değer biçimde iyi niyeti kabul edilemeyeceği düşünülerek davacı eşin muvafakati olmaksızın davalı eş tarafından diğer davalı banka lehine tesis edilen ipoteğin kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Davanın kabulü ile dava konusu Ankara ili Sincan ilçesi Dağ Sokağı 1653 ada 4 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan arsa paylı D Blok zemin kat 2 nolu bağımsız bölüm üzerinde davalı Y. Bankası A.Ş ( K. Bankası A. Ş. ) lehine 03 06 2005 tarih 10881 yevmiye sayılı işlem ile tesis edilen ipoteğin iptaline,

Peşin alınan 1 080,00 YTL harcın mahsubu ile bakiye 3 240 YTL nispi harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline

Davacı tarafından yapılan 1.114.50 YTL masrafın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine,

Davacı vekilinin sarf ettiği emek ve mesai karşılığı takdir olunan 7.500 YTL avukatlık ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine,

Dair, davacı vekili ve davalı banka vekilinin yüzüne karşı, davalı Kamile’nin yokluğunda HUMK. nun 432. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde temyiz için Yargıtay’a başvurma yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
Old 08-02-2011, 16:58   #6
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sevgili Suat,

Tartışmaya açmak istediğim konu yalnızca "Taşınmazını ipotek veren dava dışı eşin vefatı" nedeniyle, "Davanın konusuz kalıp kalmayacağı" noktası.

Eklediğin kararlar için de teşekkür ederim. Ancak onları daha önce de epey tartıştık. Yargıtay'ın son görüşü yukarıya eklediğin karar gibi, banka kötüniyetli değildir ama basiretli tacir gibi davranmalıdır diyor, bunları biliyorum. Ancak bizim davamızda aile konutu şerhi ipotekten sonra verilmiş olan dava konusu taşınmaz maliki VEFAT ETTİ, DAVA DERDEST. EE, ŞİMDİ NE OLACAK? diyorum

Bence dava konusuz kalır. Ama siz ne düşünüyorsunuz merak ediyorum.


*Not: Ankara'yı öğrenciyken severdim, şimdi gitmek bile eziyet geliyor.
Old 08-02-2011, 17:01   #7
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Şunu bir yana bırakmayalım

İpotek tesis edildiğinde, davacı eşin rızası alınmamış. İşlem sakat. O halde dava edebilir. Eşin ölmesi bu işleme sıhhat kazandırmaz düşüncesindeyim.

Ölüm ile mal rejimi sona ermiştir doğru ancak; TMK. 652. ve 240 maddeleri ile yasa koyucu ölüm halinde de aile konutunu hukuki bir sonuca bağlamış durumda.

Saygılarımla,
Old 08-02-2011, 17:12   #8
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Sevgili Suat,

Tartışmaya açmak istediğim konu yalnızca "Taşınmazını ipotek veren dava dışı eşin vefatı" nedeniyle, "Davanın konusuz kalıp kalmayacağı" noktası.

Eklediğin kararlar için de teşekkür ederim. Ancak onları daha önce de epey tartıştık. Yargıtay'ın son görüşü yukarıya eklediğin karar gibi, banka kötüniyetli değildir ama basiretli tacir gibi davranmalıdır diyor, bunları biliyorum. Ancak bizim davamızda aile konutu şerhi ipotekten sonra verilmiş olan dava konusu taşınmaz maliki VEFAT ETTİ, DAVA DERDEST. EE, ŞİMDİ NE OLACAK? diyorum

Bence dava konusuz kalır. Ama siz ne düşünüyorsunuz merak ediyorum.


*Not: Ankara'yı öğrenciyken severdim, şimdi gitmek bile eziyet geliyor.

Bence, dava konusuz kalmaz. Dava açıldığında malik eş sağmış(ölü olsaydı da fark etmezdi). Banka ile malik eş arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmaktadır.Çünkü bir nevi "tasarrufun iptali" davasıdır. İpotek işlemi daha tesis edildiğinde "yok" hükmünde olacağından, "ipoteğin terkini" davasından kimler faydalanacaksa(eş veya malik ölü ise, mirasçılar) dava açabilirler.

O nedenle mahkemenin izlediği yolu doğru bulmaktayım.
Old 08-02-2011, 17:16   #9
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av-ufuk
Ölüm ile mal rejimi sona ermiştir doğru ancak; TMK. 652. ve 240 maddeleri ile yasa koyucu ölüm halinde de aile konutunu hukuki bir sonuca bağlamış durumda.

Tartışmaya buradan devam edebiliriz gibi

Teşekkürler!


(*NOT: Müşterek borçlu müteselsil kefillerden bir kısmı varis de olmakla, aşamalarda tedbiren aynı taşınmaz üzerinde bir kısım miras payına tarafımızca haciz de konulmuştur. )
Old 08-02-2011, 17:18   #10
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Banka ile malik eş arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmaktadır.Çünkü bir nevi "tasarrufun iptali" davasıdır. İpotek işlemi daha tesis edildiğinde "yok" hükmünde olacağından, "ipoteğin terkini" davasından kimler faydalanacaksa(eş veya malik ölü ise, mirasçılar) dava açabilirler.

O nedenle mahkemenin izlediği yolu doğru bulmaktayım.

Davalı ipotek veren taşınmaz maliki eş olacak, banka ise dava ihbar edilen yan olacaktı. Bizim davamızda ise yalnızca banka hasım gösterilmiş, dava ihbar edilen olarak da değil; davalı olarak. Taşınmaz maliki eş HİÇ TARAF GÖSTERİLMEMİŞTİ. Taraf sıfatının ISLAHLA dahi değiştirilemeyeceğine dair sayısız karar var...
Old 08-02-2011, 17:31   #11
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Davalı ipotek veren taşınmaz maliki eş olacak, banka ise dava ihbar edilen yan olacaktı. Bizim davamızda ise yalnızca banka hasım gösterilmiş, dava ihbar edilen olarak da değil; davalı olarak. Taşınmaz maliki eş HİÇ TARAF GÖSTERİLMEMİŞTİ. Taraf sıfatının ISLAHLA dahi değiştirilemeyeceğine dair sayısız karar var...

Neden banka "ihbar edilen" olsun?
Old 08-02-2011, 17:37   #12
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan Kiyasen

T.C. YARGITAY
2.Hukuk Dairesi

Esas: 2006/17311
Karar: 2007/12814
Karar Tarihi: 28.09.2007

TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI - VERİLECEK HÜKMÜN KOCA VE DAVA DIŞI ŞAHSIN HUKUKUNA ETKİLİ OLACAĞI - HUSUMETİN SATICIYA YÖNELTİLECEĞİ - DAVA DIŞI ŞAHSA DAVANIN İHBAR EDİLDİKTEN SONRA İŞİN ESASINA GİRİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Dava sonunda verilecek hüküm, kocanın ve dava dışı Medine'nin huku*kuna etkili olacaktır. Bu durumda davada husumetin, satışı gerçekleştiren davacının eşi Niyazi'ye yöneltilmesi, Medine'ye de davanın ihbar edilmesi, gösterdikleri takdirde delillerinin toplanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuç uyarınca karar verilmesi gerekir.


(4721 S. K m. 194) (1086 S. K m. 49)

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mah*kemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp dü*şünüldü.

Davacı eş, aile konutu olduğunu ileri sürdüğü taşınmazın, eşi Niyazi tarafından dava dışı Medine'ye, Medine'nin de davalı Tuncer'e satış yoluyla devredildiğini, Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesi gereğince satış için rızasının alınmadığını, yapılan satışın geçersiz ve davalı Tuncer'in de kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazın davalı Tuncer üzerinde bulunan tapu kaydının iptali ile tekrar (eski maliki) eşi Niyazi adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.

Dava sonunda verilecek hüküm, kocanın ve dava dışı Medine'nin huku*kuna etkili olacaktır. Bu durumda davada husumetin, satışı gerçekleştiren davacının eşi Niyazi'ye yöneltilmesi, Medine'ye de davanın ihbar edilmesi (HUMK 49-52), gösterdikleri takdirde delillerinin toplanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuç uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik hasım ve eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

Hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden iti*baren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 28.09.2007 tari*hinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 08-02-2011, 17:43   #13
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sevgili Suat,

Bu dava açıldığı tarihte ipotek veren taşınmaz maliki eş sağ idi. Bu davanın da davalısı olması gerekmekteydi. Ancak taraf gösterilmemişti. Ölümünden sonra mirasçılarının davaya dahil edilerek (??) taraf teşkili sağlanmasına ne diyorsun?
Old 08-02-2011, 17:47   #14
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
T.C. YARGITAY
2.Hukuk Dairesi

Esas: 2006/17311
Karar: 2007/12814
Karar Tarihi: 28.09.2007

TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI - VERİLECEK HÜKMÜN KOCA VE DAVA DIŞI ŞAHSIN HUKUKUNA ETKİLİ OLACAĞI - HUSUMETİN SATICIYA YÖNELTİLECEĞİ - DAVA DIŞI ŞAHSA DAVANIN İHBAR EDİLDİKTEN SONRA İŞİN ESASINA GİRİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Dava sonunda verilecek hüküm, kocanın ve dava dışı Medine'nin huku*kuna etkili olacaktır. Bu durumda davada husumetin, satışı gerçekleştiren davacının eşi Niyazi'ye yöneltilmesi, Medine'ye de davanın ihbar edilmesi, gösterdikleri takdirde delillerinin toplanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuç uyarınca karar verilmesi gerekir.


(4721 S. K m. 194) (1086 S. K m. 49)

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mah*kemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp dü*şünüldü.

Davacı eş, aile konutu olduğunu ileri sürdüğü taşınmazın, eşi Niyazi tarafından dava dışı Medine'ye, Medine'nin de davalı Tuncer'e satış yoluyla devredildiğini, Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesi gereğince satış için rızasının alınmadığını, yapılan satışın geçersiz ve davalı Tuncer'in de kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazın davalı Tuncer üzerinde bulunan tapu kaydının iptali ile tekrar (eski maliki) eşi Niyazi adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.

Dava sonunda verilecek hüküm, kocanın ve dava dışı Medine'nin huku*kuna etkili olacaktır. Bu durumda davada husumetin, satışı gerçekleştiren davacının eşi Niyazi'ye yöneltilmesi, Medine'ye de davanın ihbar edilmesi (HUMK 49-52), gösterdikleri takdirde delillerinin toplanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuç uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik hasım ve eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

Hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden iti*baren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 28.09.2007 tari*hinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları

Ben kararı şu şekilde okuyorum:

Taşınmaz maliki olan eş, taşınmazı Medine'ye satmış; Medine ise davalı Tuncer'e satmıştır.

Malik olmayan eş ise, davayı sadece son malik olan Tuncer'e yöneltmiştir.

Yargıtay ise, davanın eşe karşı da açılması gerektiğini vurguladıktan sonra, dava dışı Medine'ye de davanın ihbarını istemiştir. Çünkü eş ve Medine de verilen karardan etkilenecektir(İstirdat vs.).

Aslında karar bu haliyle sizin iddianızın aksini hüküm altına almış, gibi. Çünkü bu kararda da dava öcelikle taşınmaz maliki eşe açılmamış ve Yargıtay "eksik hasımla" karar verilemez, demiştir.
Old 08-02-2011, 17:51   #15
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Bu kararda koca zaten hasımmış ki; "Dava dışı" ibaresi yalnızca Medine için (Ara malik) kullanılmış.
Old 08-02-2011, 17:51   #16
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Sevgili Suat,

Bu dava açıldığı tarihte ipotek veren taşınmaz maliki eş sağ idi. Bu davanın da davalısı olması gerekmekteydi. Ancak taraf gösterilmemişti. Ölümünden sonra mirasçılarının davaya dahil edilerek (??) taraf teşkili sağlanmasına ne diyorsun?
Sevgili Şehper,
Ben yukarıda taraflar arasında mecburi dava arkadaşlığı vardır, demiştim. Hala aynı kanaatteyim. O nedenle eksik hasımla dava açılmış olsa bile, dava esnasında tamamlattırılmalıdır. Malik eş, bu sırada öldüğüne göre mirasçılar dahil edilmelidir.
Old 08-02-2011, 17:53   #17
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Bu kararda koca zaten hasımmış ki; "Dava dışı" ibaresi yalnızca Medine için (Ara malik) kullanılmış.

Katılmıyorum. Aşağıdaki alıntıya baktığımda davanın kocaya açılmadığını sanıyorum.

Alıntı:
Dava sonunda verilecek hüküm, kocanın ve dava dışı Medine'nin huku*kuna etkili olacaktır. Bu durumda davada husumetin, satışı gerçekleştiren davacının eşi Niyazi'ye yöneltilmesi, Medine'ye de davanın ihbar edilmesi
Old 08-02-2011, 17:58   #18
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Kararın aslını ve ayrıntısını görmedikçe birbirimize katılmadığımızla kalacağız sanırım...

Ancak şurası açık: Taşınmaz maliki ipotek veren; asli davalımız.

Şurası daha da açık: Taraf sıfatı, ıslahla dahi sonradan değiştirilemez, düzeltilemez.

Nitekim:


T.C. YARGITAY
6.Hukuk Dairesi

Esas: 2005/8057
Karar: 2005/11010
Karar Tarihi: 01.12.2005

İTİRAZIN İPTALİ DAVASI - HOR KULLANMA TAZMİNATI VE AİDAT PARASI - ISLAH YOLU İLE DAHİ TARAF DEĞİŞTİRİLEMEYECEĞİ - DAVAYA DAHİL EDİLEN DAVALILAR HAKKINDAKİ DAVANIN REDDİ GEREĞİ

ÖZET: Islah yolu ile dahi taraf değiştirilemeyeceğine göre davalıların katılma yoluyla davaya dahil edilmesi mümkün değildir. Bu yüzden davaya dahil edilen davalılar hakkındaki davanın reddi gerekir.
(818 S. K. m. 484) (1086 S. K. m. 10, 83) (YİBK. 04.05.1978 T. 1978/4 E. 1978/5 K.)

Dava: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı itirazın iptali davasına dair karar davalılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Uyuşmazlık kira sözleşmesinden kaynaklanan hor kullanma nedeniyle tazminat ile aidat bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.

1- Dosya kapsamına, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerekçelere, taraflar arasındaki kira sözleşmesinin 10.maddesine göre davalılardan Gül E.'ün aidat alacağına yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Davacı alacaklı, davalı borçlular kefil Gül E., Mine Ö. ve kiracılar Ozan Ö. ile Uğraş P. hakkında kiralananda meydana gelen hasar sonucu oluşan hor kullanma bedeli 3.000.000.000.-TL ile aidat bedeli 250.000.000.-TL'nin tahsili amacıyla icra takibi yapmış, borçlular tarafından yapılan itiraz üzerine, davacı alacaklı, borçlulardan kefil Gül E. hakkında seçimlik hakkını kullanarak genel mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali ve takibin devamı isteminde bulunmuştur.

Davacı 15.7.2004 tarihinde dahili dava dilekçesinde davada hasım gösterilen Gül E. dışında Ozan Ö., Mine Ö. ve Uğraş P. aleyhine de takip yaptığı halde bunların adını dava dilekçesinde yazmayı unuttuğunu bildirerek dava dilekçesinin adı geçenlere de tebliği talebinde bulunmuştur.

Takibe dayanak yapılan ve hükme esas alınan 1.6.2002 başlangıç tarihli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kira sözleşmesi davacı ile dahili davalılardan Ozan Ö. ile Uğraş P. arasında yapılmış olup, davalı Gül E. müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzalamıştır. Kefilin sorumluluğu B.K.nun 484 ve devamı maddelerinde hükme bağlanmıştır. Kefil, müteselsil kefil olsa dahi asıl borçlunun borcundan tümüyle sorumlu tutulabilmesi için alacak miktarının belli ve muayyen olması gerekir. Kaldı ki adı geçen davalı icra takibine borcu bulunmadığı şeklinde de itirazda bulunmuştur. İcra takibine konu ve davadaki istek hor kullanma bedeline ilişkin bulunduğundan bu istemin belli ve muayyen olduğundan bahsedilemez. Bu durumda davalı Gül E. hakkındaki hor kullanma alacağına ilişkin istemin bu nedenle reddi gerekir.

Öte yandan, dava yukarıda açıklandığı şekilde Gül E.'e yöneltilmiş, daha sonra 15.7.2004 tarihli dilekçe ile diğer davalılar davaya katılmışlardır. Bu şekilde davaya dahil edilerek davanın yürütülmesine olanak bulunmamaktadır. Kaldı ki HUMK. nun 83 ve devam eden maddeleri ve 4.5.1978 gün ve 4/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince ıslah yolu ile dahi taraf değiştirilemeyeceğine göre davalıların katılma yoluyla davaya dahil edilmesi mümkün değildir. Bu durumda davalılar Ozan Ö., Mine Ö. ve Uğraş P. haklarındaki davanın reddi gerekir.

Sonuç: Yukarıda 1.bentte yazılı nedenle davalılardan Gül E. aleyhine aidat alacağına ilişkin 250.000.000.-TL'lik kısma ilişkin itirazın iptaline dair hüküm kısmının ONANMASINA, 2.bentte yazılı nedenlerle diğer davalılar ve Gül E. aleyhine açılan hor kullanma bedeline ilişkin istemin kabulü ile itirazın iptaline dair hüküm kısmının BOZULMASINA, onanan kısım için aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davalı Gül Ergün'den alınmasına, 01.12.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 08-02-2011, 18:09   #19
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Kararın aslını ve ayrıntısını görmedikçe birbirimize katılmadığımızla kalacağız sanırım...

Ancak şurası açık: Taşınmaz maliki ipotek veren; asli davalımız.


Kanuna aykırı bir işlem yapılmış. Bu işlemin iptali için, işlemin tarafları "asli" davalı olmalıdır.

Alıntı:
Şurası daha da açık: Taraf sıfatı, ıslahla dahi sonradan değiştirilemez, düzeltilemez.

Katılıyorum. Ama sizin olayınızda, taraf sıfatı değiştirilmiyor. Zaten davanın açılması zorunlu olan tarafın teşkilinin sağlanması gerekiyor.

Neyse, başka fikri olan varsa bekleyelim, görelim.
Old 09-02-2011, 14:55   #20
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın DEMİREL,

Banka ile ölen eş arasında akdedilmiş bir ipotek sözleşmesi vardır ve davacının istemi işbu sözleşmeyle ilgilidir. Sayın Ergin'e katılıyorum, somut olayda; ipotek sözleşmesindeki tarafların mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Banka, ipoteğin tarafı olmakla, lehine ipotek verilen bankanın “ipoteğin fekki” talepli davada hasım gösterilmesi yanlış değildir. Dolayısıyla dava, davalı sıfatı olmayan yanlış kişiye karşı ikame edilmemiştir ve mahkemenin ölen eşin mirasçılarının davaya dahil edilmesine ilişkin kararı, taraf değişimi değil, husumetin tamamlanmasına yöneliktir. Meşhur ifade ile “hasımda yanılma değil; hasımda eksiklik” söz konusudur.

12 no’lu mesajdaki yargıtay kararı tapu iptal-tescil istemli olduğundan tapu maliki Tuncer’in davalı gösterilmesi ve eksik hasım olan eşin tamamlatılması gereğinin belirtilmesi söz konusudur. Burada eş, davalı gösterilmemiş. İhbar edilme müessesesi konusunda “eksik hasım”dan bahsedilmez; ihbar edilen kişi, davada hasım değildir. Yargıtay eksik hasım olan "eşi" tamamlat, davayı da Medine’ye ihbar ettir diyor (diye düşünüyorum ).

Yargıtay 2HD, 18.10.2007 T., Esas: 2006/18947, Karar: 2007/13845: “Dava, aile konutu olduğu iddia edilen taşınmazın üçüncü kişide olan tapusunun iptali ile davacının eşi S____ adına tescili talebinden ibarettir. Buna göre, taşınmazın satışını yapan eş S____'ın da davaya dahil edilerek göstereceği deliller toplanıp değerlendirilerek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik hasımla yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır.” gibi...

Hasımda eksiklik tamamlanmadan eş vefat etmiştir. Burada eşin sağlığında ikame edilmiş bir dava vardır ve dava somut durumu itibariyle ölen eşin mirasçılarının malvarlığı haklarını ilgilendiren bir hususa dayanmakla; eşin sağlığında ikame edilmiş davanın, mirasçıların külli halefiyeti ile takibinin sağlanması gerekmektedir (kanaatindeyim).

Saygılar...
Old 09-02-2011, 15:49   #21
halit pamuk

 
Varsayılan

Diğer hususları bir yana bırakıyorum.

1) Dava ipoteğin fekki davasıdır.

2) Bu dava dava konusu taşınmazın "aile konutu" olması nedeniyle açılmıştır.

3) Dava konusu taşınmaz dava açıldığı tarih itibariyle "aile konutudur"

4) Taşınmaz, eşlerden birinin ölüm halinde aile konutu vasfı ortadan kalkar.

5) Tapuda bir terk işlemi söz konusu değildir.

6) Her dava dava açıldığı tarihteki duruma göre değerlendirilip sonuçlandırılır.Dava konusu taşınmazın aile konutu özelliğini kaybeymesi davanın konusuz kalması sonucunu doğurmaz, diye düşünüyorum

Bu nedenlerle, diğer durumları bir yana bırakmayalım.. ))
Old 16-02-2011, 16:30   #22
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Öncelikle, yanıt yazan meslektaşlarıma teşekkürler...

Dahili dava suretiyle hasım eklenmesi konusunda araştırmalarımı derinleştirdim.

Basitçe formüle edilmiş hali aşağıdaki gibi:

-İhtiyari dava arkadaşlığı söz konusu ise ıslah yolu ile dahi olsa, dahili dava yoluyla taraf eklenmesi, eklenmişse dahi eklenen aleyhine hüküm kurulması olanağı bulunmamaktadır. İzlenmesi gereken yol ayrı bir dava daha açıp; birleştirmelerini istemekten ibarettir.İstisnası; zorunlu dava arkadaşlığı halidir.

-Zorunlu dava arkadaşlığı söz konusu ise, dahili dava yoluyla zorunlu olan tarafın davaya dahil edilmesi mümkündür. (Bu davada olduğu gibi.)

Somut olayda da külli halefiyet nedeniyle, varislerin dahili davalı konumuna getirilmesi yasaya uygundur. Peki.

Ben hala ölümle evlilik birliği sona ermiş olduğundan, taşınmazın aile konutu vasfını kaybettiği ve davanın konusuz kaldığı inancındayım.

Sevgili Koray:

Her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilir elbette ancak; söz gelimi bu bir boşanma davası olsaydı ve davalı koca ölseydi; merhumu da boşayacak mıydık)

Saygılarımla...
Old 16-02-2011, 18:47   #23
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Peki.

Ben hala ölümle evlilik birliği sona ermiş olduğundan, taşınmazın aile konutu vasfını kaybettiği ve davanın konusuz kaldığı inancındayım.

Sevgili Koray:

Her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilir elbette ancak; söz gelimi bu bir boşanma davası olsaydı ve davalı koca ölseydi; merhumu da boşayacak mıydık)


Bu konuda diğer mesajları okuyamadım ama Sayın Adnan Koray'a katılıyorum. Her dava açıldığı tarihteki koşullara göre karara bağlanır. Boşanma davasında eşin ölümünün davayı konusuz bırakması söz konusu iken ipoteğin fekki davasında eşin ölümü davanın değil, sadece dava konusu taşınmazın ölüm tarihi itbariyle hukuki niteliğini değiştirmektedir. Başka bir deyişle eşin ölümü, ipoteğin fekki davasını konusuz bırakmamaktadır. İpoteğin fekki davasında, dava konusu taşınmaz üzerinde ipotek tesis edilirken taşınmazın hukuki niteliğinin aile konutu olması gerekçe gösterilmişse ve bu gerekçe ipoteğin tesis edildiği tarih itibariyle doğru ise, sakat ipotek işlemini tesis eden eşin ölümü davayı konusuz bırakmaz ve ipotekin fekki davası neticelendirilir.(Kanaatindeyim)
Old 16-02-2011, 20:44   #24
halit pamuk

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Öncelikle, yanıt yazan meslektaşlarıma teşekkürler...

Dahili dava suretiyle hasım eklenmesi konusunda araştırmalarımı derinleştirdim.

Basitçe formüle edilmiş hali aşağıdaki gibi:

-İhtiyari dava arkadaşlığı söz konusu ise ıslah yolu ile dahi olsa, dahili dava yoluyla taraf eklenmesi, eklenmişse dahi eklenen aleyhine hüküm kurulması olanağı bulunmamaktadır. İzlenmesi gereken yol ayrı bir dava daha açıp; birleştirmelerini istemekten ibarettir.İstisnası; zorunlu dava arkadaşlığı halidir.

-Zorunlu dava arkadaşlığı söz konusu ise, dahili dava yoluyla zorunlu olan tarafın davaya dahil edilmesi mümkündür. (Bu davada olduğu gibi.)

Somut olayda da külli halefiyet nedeniyle, varislerin dahili davalı konumuna getirilmesi yasaya uygundur. Peki.

Ben hala ölümle evlilik birliği sona ermiş olduğundan, taşınmazın aile konutu vasfını kaybettiği ve davanın konusuz kaldığı inancındayım.

Sevgili Koray:

Her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilir elbette ancak; söz gelimi bu bir boşanma davası olsaydı ve davalı koca ölseydi; merhumu da boşayacak mıydık)

Saygılarımla...


Boşanma davasında Merhumun mirasçısı olduğunuzu düşünün belki vereceğiniz cevap değişir..
Old 18-02-2011, 20:22   #25
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Adnan Koray
Boşanma davasında Merhumun mirasçısı olduğunuzu düşünün belki vereceğiniz cevap değişir..


Değişmedi.
Old 18-02-2011, 20:26   #26
halit pamuk

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Değişmedi.

Old 19-02-2011, 11:46   #27
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Değişmedi.

O zaman bir de şöyle düşünelim:

Boşanma davası devam ederken eşlerden birisi vefat edince, evlilik ölümle biteceğinden boşanma ile ilgili bir karar verilmesine yer olmaz. Ama ölen eşin mirasçıları bu davaya sağ kalan eşin kusurunun tespit edilmesi bakımından devam edebilirler. (kusur temelinde eşi mirasdan yoksun bırakmak için!)

Somut olaya bir de bu bakımdan yaklaşalım derim. Eşin ölümü, ipotek kurulurken işlemin sakat kurulup kurulmadığını belirlemeye ve sonucuna göre işlem tesisine engel olmamalıdır. (Diye düşünüyorum)
Old 23-02-2011, 14:26   #28
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Aşağıdaki kararda koca ölse de, kadının taşınmazın aile konutu olduğunun tespitinde hukuki yararı bulunduğu yönünde. Yani mahkeme, ölüm ile evlilik birliği sona ermiştir aile konutu da artık yoktur diyemez.

Kocadan kalan taşınmazların ortaklığının giderilmesine ilişkin açılan dava, hayatta kalan eşi bu davayı açmaya itiyor.

TMK.240 ve 256. maddelerindeki hakları kullanabilmek için..Ama kullanır ama kullanmaz.

Sorudaki olayda davanın usul ve esas yönünden doğru olarak devam ettiğini düşünüyorum.

"İpotek kurulurken evin aile konutu vasfı taşıyıp taşımadığı ve buna bağlı olarak eşin rızası alınmadan yapılan işlemin sakat olduğu, koca ölmüş olsa da, davada hukuki yarar olduğundan yargılamanın devamı gerekir. Koca ölse de yapılan ipotek sakattır ve sakat bir işleme hukuk düzeni sonuç bağlayamaz."
Alıntı:
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi

Esas No: 2008/12535 Karar No: 2008/14964 Karar Tarihi: 12.11.2008

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkilinin eşinin 02.12.2005 tarihinde vefat ettiğini, 3/4 hissesi mirasbırakan H.. adına kayıtlı olan Ö.. Ü.. köyündeki 1230 parsel sayılı taşınmazdaki meskenin aile konutu olduğunu, ölen eşinin diğer mirasçıları tarafından bu payla ilgili olarak ortaklığın giderilmesi davası açıldığını, bu konuttan çıkarıldığı taktirde mağdur olacağını ileri sürerek, konutun aile konutu olduğunun tespitine karar verilmesini istemiş;

Mahkemece; Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesi gereğince meskenin aile konutu olduğunun tespitinin istenebilmesi için, eşlerin her ikisinin de sağ olması gerektiği, eşlerden birinin ölümü halinde Türk Medeni Kanunu’nun 240. maddesi gereğince dava açılmasının mümkün olduğundan bahisle, istek reddedilmiştir.

Olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hakime aittir. (HUMK. m.76) Somut olayda davacı, 1/4 payı kendisine, 3/4 payı da ölen eşine ait olan konutun, aile konutu olduğunun tespitini istemiştir. Davacının, Türk Medeni Kanunu’nun 240. ve 652. maddelerinin kendisine tanıdığı hakları kullanabilmesi için, böyle bir tespit kararı istemekte hukuki yararı mevcuttur. O halde, mahkemece yapılacak iş; tarafların tüm delillerini toplayıp, gerektiğinde keşif de yapılıp, bu konutun aile konutu olup olmadığını tespit etmekten ibarettir. Açıklanan husus üzerinde durulmadan yasal olmayan gerekçe ile isteğin reddi doğru bulunmamıştır.

Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.11.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.

Sevgi ve selamlarımla,
Old 23-05-2011, 13:47   #29
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan :)

Yerel Mahkemenin kararı:

"...görüldüğü gibi ipotek tesis edildiği tarihte taşınmaz kaydında aile konutu şerhi yoktur. TMK.nun 1023. Maddesi uyarınca, tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur. Bu durumda davalı banka tarafından tesis olunan ipotek geçerlidir. Davacı tarafından davalı bankanın kötüniyetli olduğu kanıtlanmamıştır. Bundan ayrı olarak, daha önce de ipotek tesis edilen dairenin 02.10.2009 tarihinde başka bir banka (T. x Bankası) tarafından ekspertiz raporunun düzenlendiği ve fotoğraflarının alındığı dosyadaki belgelerden anlaşılmış, davacının ipotek işlemini bildiği ve onayladığı kanısı Mahkememizde doğduğundan, kanıtlanmayan davanın REDDİNE karar vermek gerekmiştir..."

Yerel mahkemenin kararı.

Saygılarımla...
Old 23-05-2011, 15:41   #30
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Yerel Mahkemenin kararı:

"...görüldüğü gibi ipotek tesis edildiği tarihte taşınmaz kaydında aile konutu şerhi yoktur. TMK.nun 1023. Maddesi uyarınca, tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur. Bu durumda davalı banka tarafından tesis olunan ipotek geçerlidir. Davacı tarafından davalı bankanın kötüniyetli olduğu kanıtlanmamıştır. Bundan ayrı olarak, daha önce de ipotek tesis edilen dairenin 02.10.2009 tarihinde başka bir banka (T. x Bankası) tarafından ekspertiz raporunun düzenlendiği ve fotoğraflarının alındığı dosyadaki belgelerden anlaşılmış, davacının ipotek işlemini bildiği ve onayladığı kanısı Mahkememizde doğduğundan, kanıtlanmayan davanın REDDİNE karar vermek gerekmiştir..."

Yerel mahkemenin kararı.

Saygılarımla...

Mahkeme tartışılan konuya hiç girmemiş bile.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İpotekli taşınmaz satışının düşmesinden sonra tapuda artan takyidatlar ve kıymet takdiri tebliğ sorunu PINARKEÇECİ Meslektaşların Soruları 6 12-01-2011 15:14
Tapusuz taşınmaz - Aile konutu Av.Cengiz Aladağ Meslektaşların Soruları 10 02-09-2010 10:04
aile konutu Av. Nizamettin Meslektaşların Soruları 1 03-09-2009 12:11
Aile Konutu av.nilüferyurdakul Aile Hukuku Çalışma Grubu 0 19-03-2008 17:23


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09711695 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.